ADIZES, Ichak Kalderon:

Sadece kar için yönetmek, skor tablosuna bakarak tenis oynamaya benzer.

ABBEY, Edward:

Büyümek için büyümek, bir kanser hücresinin ideolojisidir.

ACTON, John Emerich Edward Dalberg:

Demokrasinin kötü olan bir yönü, çoğunluğun tiranlığına dönüşmesidir.

İktidar bozar, mutlak iktidar mutlak bozar.

AFRİKA Atasözleri:

Aslan, ceylan, sırtlan ve zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir.

Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar tarihler avcıları övecektir.

Bilge herşeyi bilmez, sadece ahmaklar herşeyi bilir.

Gözlerin rengi ve biçimi ne kadar farklı olursa olsun gözyaşlarının rengi aynıdır.

Hızlı gitmek istiyorsan yalnız git, uzağa gitmek istiyorsan birlikte git.

Sevgili beyaz adam; doğarım siyahım, büyürüm siyahım, üşürüm siyahım, korkarım siyahım, hastalanırım siyahım ve ölürüm hala siyahım... Sen beyaz adam; doğarsın pembesin, büyürsün beyazsın, güneşlenirsin kızarırsın, üşürsün morarırsın, korkarsın sararırsın, hastalanırsın yeşilsin ve ölürsün grisin... Ve hala utanmadan bana renkli dersin...

Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir; çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir!

Uzlaşmacılar öldü, kindarlar hayatta!

Yaşlı bir bilge öldüğünde bir kütüphane yanmış demektir.

AGEE, Philip:

Cia’da bizim için demokrasinin beş paralık bir değeri yoktu. Yani bir hükümet seçimle iş başına gelmiş ve bizimle de işbirliği yapacaksa, çok güzel… Ama bizimle işbirliği yapmayacaksa o zaman bizim için demokrasinin hiçbir anlamı yoktu. Ve bugün için de bir anlamı olduğunu sanmıyorum.

AKGÜÇ, Öztin:

Bir ülkede delalet ve gaflet içerisinde politikacılar olabilir, satılık ya da kiralık kalemler bulunabilir, gözünü mevki hırsı bürümüş, ödün vererek bir yerlere gelme çabasında olan yeteneksiz, liyakatsız bürokratlar köşe başlarını tutmuş olabilir. Yabancılarla işbirliği yaparak onların sözcülüğüne soyunmuş iş adamları da gözlemlenebilir. Bunlar doğal ve olağan karşılanabilir. Olağan olmayan ve tehlikeli olan toplumun gaflet, delalet ve en azından kayıtsızlık içerisinde olmasıdır. Bir toplum mezarını kazıcılara şak şak tutmaz, onlara yardımcı olmaz, çevresinde dönen oyunlara bigane kalamaz. Aymazlığın da bir sınırı olmalıdır, aymazlık sağduyuyu kirletmemelidir. Eğitim yetersiz olabilir, dezenformasyon yaygın olabilir; lakin bir toplum sağduyusunu, bağımsız, hür yaşama, varlığını koruma içgüdüsünü yitirmemelidir. Etrafındaki bu kadar olaya karşı uyanmayan, aymayan, geleceğini görmeyen bir toplum bölünmeye de, yoksulluğa da, bağımsızlığını yitirmeye de müstahaktır, belayı hak etmektedir.

 

"Halka karşı halk için" değil, "halkla beraber halk için" anlayışı Atatürkçülüğün temel ilkelerindendir.

 

Sorunların çözümünde dış güçlerden medet, yardım beklenemez; bu yolla bağımsızlık korunamaz.

 

Türkiye hızla kalkınabilmek, çağa uymak için devrimci olmak zorundadır.

CEBESOY, Ali Fuat:

Sultan Abdülhamit en zorba hükümdarlardan biriydi. Memlekette hürriyet yoktu. Biz genç Harbiyeliler, "Fransız İhtilali Beyyanamesi"nde insan hak ve hürriyetlerine verilen önemi okumuştuk. Bunun için mücadeleye Harbiye sıralarından başladık.

ÇIRPAN, Satı:

Benim doğum tarihim 19 Mayıs 1919'dur. (1890'da doğmasına rağmen Atatürk'e, kendi doğum tarihi olarak milletin esaretten kurtulmaya başladığı tarihi söylemiştir.)

KALININ, Mihail:

Gençlik çağı en büyük kavrama yeteneği çağıdır. Gençlik çağının özelliği, idealist coşkuları içinden duymasıdır. Gençlerde sürekli kendini feda etme isteği vardır.

Gençlik, kitle olarak olağanüstü bir biçimde samimi ve dürüsttür. İnsan, olgunluk çağında ne kadar samimi ve dürüst olursa olsun, hayat deneyimi, hayattan edindiği pratik dersler ölçüye vurulduğunda samimiyet ve coşkulu gençlik emelleri daha ağır basar.

EGE, Rıdvan:

Hekimlik gönül işidir, aşk işidir. Hekimin yüreğinde bir sıcaklık olacak.

İyi bir akademisyen özverili, fedakar olmalıdır.

İyi bir bilim adamı zengin olamayabilir, fakat gönlü zengindir.

ABDÜLHAMİT Han (2. Abdülhamit):

Ben fenalığı iki, iyiliği bir defa düşünürüm!

Beni evhamlı sanıyorlardı, hayır! Ben sadece gafil değildim, o kadar. Kırk yıl şu devletlerin birbirine düşmesini bekledim. Onlar birbirlerine düştü, şimdi ben tahtta değilim.

Bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!

Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.

Düşmanın kurtuluş reçetesi öldürmek içindir. Esaretin bir çeşidi de borçlandırmadır.

Kim ki kale kurup top endah iderek tepük oynaya, boynu vurula...

Millet birbirini kırıp geçireceğine bırakın beni öldürsün. İcabı halinde donanmayı kaybetmemek için canımı vermeye hazırım.

Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş, bir milletin topyekün ateşe girmesidir. Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi, yenilgi kaderdir.

Tekerrür eden tarih değil, hatalardır!...

Toplumu daha kolay güdebilmek için onu bilgisiz, cahil bırakmak gerekir.

ADDAMS, Jane:

En büyük insan, kendini en çok sayıda insanın yerine koyabilendir.

AKSOY, Bülent:

Bir sanat esasen kendi gücüyle ayakta kalır. Kendi gücüyle yaşayamayan bir sanatı devlet dahil kimse kurtaramaz.

ALMAN Atasözleri:

Bir ülke yalnız adaletle ebedi olur, adaletsizlikle yıkılr.

Dikenler arasında güller de yetişir.

Gözler kendilerine, kulaklar başkalarına inanırlar.

Güvercin kargalarla arkadaşlık yaparsa tüyleri beyaz kalır, fakat kalbi kararır.

Herkes kendi mutluluğunun demircisidir.

Hiçbir şey pişirildiği gibi sıcak yenmez.

Kapı ve duvar dinleyen, kendi ayıbını duyar.

Kargalarla yarenlik eden güvercinin tüyleri beyaz kalır, ama kalbi kararır.

Konuşulan bir sevinç iki kat olur, paylaşılan bir acı yarıya iner.

Söylenti gerçekten daha büyüktür.

Şapkasını çıkaran tüm diyarı dolaşır.

Şeytanla sofraya oturanın kaşığı uzun olmalı.

Tanrı yavaş öğütür, ama iyi öğütür.

Türkler kahve köpüğüne benzerler; çabuk kabarır, çabuk sönerler.

Ufak hırsızlar asılır, büyük hırsızlar serbest bırakılır.

Üç kişinin bildiğini bütün köy biliyor demektir!

AMERİKAN Atasözleri:

Altın ateşle, kadın altınla, erkek kadınla imtihan edilir.

Başarının ana babası çoktur, yenilgiyse yetimdir.

Birleşmek başlangıçtır, birliği sürdürmek gelişmedir; birlikte çalışmak başarıdır.

Kaybetmekten yılmayan, kazanmanın eşiğindedir.

Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız.

Odununu kendi kesen, iki kere ısınır.

AMIEL, Henri Frederic:

Başarılı eylemler gerçekleştirebilmek için hiçbir şey kararlı bir zihin ve tükenmeyen bir enerjinin birleşiminden daha kullanışlı olamaz.

Dürüst insan, incindiği zaman uzaklaşır ve hiçbir şey söylemez.

Kurnazlık her işe yarar, ama hiçbir iş için yeterli değildir.

MORLEY, Christopher:

Güzel konuşmak için bir tek yol vardır, dinlemeyi öğrenmek...

ANOUILH, Jean Marie Lucien Pierre:

İnsan yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlıdır.

APAÇİ Kızılderili Kabilesi:

Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap! Eğer O'nu yenersem utanç duymayayım.

ARAP Atasözleri:

Adaletsiz ülke güneşsiz dünyaya benzer.

Allah'ın gülü dikenli yarattığına hayret edeceğiniz yerde, dikenler arasında gül yarattığına hayret ediniz.

Ayakkabım yok diye üzülüyordum ta ki ayaksız bir adam görene kadar...

Ben isterim, sen istersin, ancak Allah ne isterse onu yapar.

Bıyıksız adam kuyruksuz kediye benzer.

Hele toz duman bir dağılsın; ata mı bindin, eşeğe mi anlarsın!

Kanun, aptallara rahmet etmez!

Kanun, şapşalları iki kere affetmez! (Humus deyişi)

Sadece kalpten çıkan bir söz kalbe ulaşabilir, ağızdan çıkan bir söz kulağı geçemez.

Sadelik sonsuz bir hazinedir. Çılgınca arzu ettiğine ulaşamasan da elindeki ile mutlu olmayı bilmelisin.

Sakın bir toplulukta öğüt vermeye kalkma.

Söz ağzından çıkana kadar senin esirindir, ağzından çıktıktan sonra sen onun esiri olursun.

Yiğit harpte, dost dertte, olgun adam hiddette belli olur.

Yol boyunca sana havlayan her köpeğe cevap verirsen menzile ulaşamazsın.

HAZRETİ Ömer:

Bir kimsenin kıldığı namaza ve tuttuğu oruca bakmayınız. Konuştuğunda doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete riayet ediyor mu, helal ve haram gözetiyor mu, insanlara ve diğer canlılara merhametli davranıyor mu, ona bakınız!

Fazla gülmeyi terk edene heybet verilir, fazla konuşmayı terk edene hikmet verilir, fazla yemeği terkedene lezzet verilir, mizahı terk edene zerafet verilir, başkalarının kusurlarıyla uğraşmayı terk edene kendi kusurlarını ıslah etme imkanı verilir.

ARIKSOY, Samim:

Yare bir baksın, ne mümkün gözde sevda olmasın.
Sen de sev, lakin bu sevda sözde sevda olmasın.

ARNOLD, Max:

Fazla zırh ve çok az beyin; işte dinazorların neslinin tükenmesinin nedeni.

CHAPLIN, Charlie:

Amacınız zarar vermekse güce ihtiyacınız vardır, diğer her şey için sadece sevgi yeterlidir.

Benim acım birinin gülüşüne sebep olabilir; ama benim gülüşüm, asla birinin acısına sebep olmamalı...

Çok fazla düşünüp çok az hissediyoruz!

Din, dil, ulus ayrımcılığı olmayan yeni bir dünya yaratalım!

Konuşursam beni sadece İngilizce bilenler anlayacak; ama sessiz bir filmi herkes anlayabilir ve dünya Amerika'dan ibaret değil...

Nefret etmeyin! Yalnızca sevilmeyenler nefret ederler. Sevilmeyenler ve doğaya aykırı olanlar...

Sizi koyun yerine koyuyorlar! İnsanlıktan çıkmış, beyni ve kalbi makineleşmiş kişilere teslim olmayın. Siz ne makine ne de koyunsunuz; sizler insansınız!

Zaman en iyi yazardır, her zaman mükemmel sonu yazar.

IBSEN, Henrik:

Ağaçta duran kuş, dalın kırılmasından hiç korkmaz. Onun güveni ağaca değil, kendi kanatlarınadır.

En güçlü insanlar genellikle yalnızdır.

Sen ona inanç dersin, biz korku deriz.

INGERSOLL, Robert Green:

Aşırı şüphe, aşırı kolay inanmadan daha iyidir.

Bu benim inancım: Mutluluk, tek iyilik; akıl, tek meşale; adalet, tek ibadet; insanlık, tek din ve sevgi, tek rahip...

Emek, doğanın yanıt vereceği tek duadır. Bir yanıtı hak eden dua odur; düzgün, dürüst ve onurlu emek...

Korku beyni felce uğratır, ilerleme cesaretten doğar. Korku inanır, cesaret şüphe eder. Korku yere düşer ve dua eder, cesaret ayakta durur ve düşünür. Korku kaçar, cesaret ilerler. Korku barbarlık, cesaret uygarlıktır. Korku tanrılara, şeytanlara, ruhlara inanır. Korku din, cesaret bilimdir.

EINSTEIN, Albert:

A = X+Y+Z (A: Başarı, X: Çalışmak, Y: Çalıştığı konuyu oyun gibi görmek, Z: Konuşmak yerine üretmek.)

Ancak başkaları için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır.

Ancak cüretkar kurgular bizi ileri götürür, olguların birikimi değil!

Aptallara göre insanlar ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere sekizden fazla kategoriye ayrılırlar. Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar...

Aptallarla dolu bir dünya çekilmezdir; çünkü dahiliğin mutlak bir sınırı vardır, aptallığın asla.

Aptallığın en açık kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp değişik sonuç almayı beklemektir.

Atom gücünün ortaya çıkarılması düşünce tarzımız dışında herşeyi değiştirdi... Bu sorunun çözümü insanoğlunun kalbinde yatar.

Barış güçle korunamaz. Sadece anlayışla elde edilebilir.

Başarılı bir insan olmaya değil, değerli bir insan olmaya çalışın. Başarılı insan, hayattan verdiğinden fazlasını alır. Değerli insan ise hayattan aldığından fazlasını verir.

Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varana kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli oldukları söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.

Ben gelecek için hiçbir endişe duymadım, o yeterince hızlı geliyor.

Benim dinim, "Evren"e olan hayranlığım; ibadetim de onu araştırmaktır.

Benim özel bir yeteneğim yok, yalnızca tutkulu bir meraklıyım.

Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.

Bir hatayı iki defa tekrarlamayan en mükemmel insandır.

Bir insanın ahlaki davranışları anlayışa, eğitime ve sosyal bağlara dayanmalıdır; dini dayatmalara gerek yoktur. Ölümden sonra ceza korkusu ve ödül iştahıyla hareket eden kişi zavallıdır.

Bir insanın zekası yanıtlarından değil, soracağı sorulardan anlaşılır.

Bir konuyu tartışabilirsiniz, ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.

Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün dünyanın sırrını öğrenmiş olurduk.

Bir şeyler yapabilirsiniz, ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.

Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır.

Bireysel yetersizliklerimizin aşıldığı kişisel sınırlarımızın kıyılarında, küçük bir gezegenin bir köşesinden bakışlarımız derin ve heyecan verici şahane güzellikler üzerinde kilitlenir.

Bizim bilmediğimiz bazı sırlara eskilerin vakıf olduklarını kabul etmek zorundayız.

Bu dünyada beni birkaç kişi anladı, onlar da yanlış anladı.

Bu medeniyetin utancından bir an evvel kurtulmak gerekir. Savaş ne kadar aşağılık ve şerefsiz; ben böyle ilkel bir harekette yer almaktansa lime lime parçalanmayı tercih ederim. Benim inancıma göre savaş perdesi altında insan öldürmek, cinayetten başka bir şey değildir.

Çok zeki olduğumdan değil, sadece sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.

Dağınık masa dağınık kafaya işaretse, boş masa neye işaretttir?

Dahilik ile aptallık arasındaki fark, dahiliğin sınırlarının olmasıdır.

Delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir; delilik var olmuş bir zekanın yok oluşudur, aptallık ise var olmamış bir zekanın var olmamaya devam edişidir!

Doğruyu gördükleri halde düşüncelerini değiştirmeyenler, cahillikleriyle mutluymuş gibi yaşarlar.

Dünya; kötülük yapanlar yüzünden değil, yapılan kötülüklere seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.

Dünyada tek bir çocuk bile mutsuzsa, büyük icatlar ve ilerlemelerin hiçbir anlamı yoktur.

Dünyanın kainattaki tek yaşanılabilir yer olduğunu düşünmek dahi düpedüz cehalettir.

Dünyayı hayal gücü döndürür.

Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanlığın sadece dört yıl ömrü kalmış demektir.

Eğer bilim adamı olarak gerçeği açıklamak istiyorsan, zarafeti terziye bırakmalısın.

Eğer olacakları bilseydim, saat yapımcısı olurdum.

Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir, düşünmek için aklın eğitilmesidir.

Eğitim, insanın okulda öğrendiği her şeyi unuttuğunda arta kalandır.

Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir.

Evrenin düzenini gördüğümde mistik bir şaşkınlığa düşüyorum.

Fiziği görelilik ilkesine sokmak fikrini rasgele bulmama teşekkürler... Siz (ve diğerleri) benim bilimsel yeteneklerimi beni rahatsız edecek kadar çok abartıyorsunuz. (Arnold Sommerfeld'e Mektup - 14 Ocak 1908)

Geleceği ayarlamanın tek yolu olabildiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an şimdidir.

Geleceği hiç düşünmem, ansızın geliverir.

Genelde insanlığın kaderi, hak ettiği olacaktır.

Hayat, bisiklet sürmek gibidir. Dengenizi korumak için yola devam etmelisiniz.

Hayatı yaşamanın iki yolu var: Biri hiçbir şey mucize değilmiş gibi yaşamak, diğeri ise her şey mucizeymiş gibi...

İki şey sonsuzdur; insanoğlunun aptallığı ve evren. Fakat ikincisinden emin değilim.

İlk önce oyunun kurallarını öğrenmelisiniz, sonra da herkesten iyi oynamayı...

İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye ulaşamaz.

İnsanı ayakta tutan iskelet ve kasları değil, prensipleri ve inançlarıdır!

İnsanı sakatlayan kapitalizmden, toplum hedeflerine dayalı bir eğitim sisteminin tamamladığı sosyalist bir ekonomiyle kurtulunur!

İnsanı sanata ve bilime yönlendiren en önemli etkenlerden biri de olağan işlerden kaçınmaktır.

İnsanların ağızlarından çıkanları dinlemeyin, tüm dikkatinizi yaptıklarına verin!

İnsanlığınızı hatırlayın ve geri kalanını unutun!

Karşı karşıya kaldığınız aşılması zor sorunları mevcut düşünce yapınızla çözemezsiniz. Çünkü bu sorunlar, mevcut düşünce yapınızın ürünüdürler.

Keyif alarak bir şey yapıyor ve zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsan, bu öğrenmenin en iyi yoludur.

Köpekleri sevmeyen insanlara güvenmiyorum; ama bir köpek bir insanı sevmezse, o köpeğin hislerine güvenirim.

Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür, hayal gücü ise her yere...

Mutlu bir hayat yaşamak istiyorsanız hayatınızı bir amaca bağlayın, kişilere veya eşyalara değil!

Öğrenmeyi bıraktığında ölmeye başlarsın!

Örgütlü bir güce ancak örgütlü başka bir güçle karşı konulabilir.

Savaşmak istiyorsan, kendi cahilliğinle savaş!

Sorunları, o sorunları üreten kafalarla çözemeyiz!

Ünlendikçe daha da aptallaştım, bu da çok yaygın bir olaydır.

Yapılması gereken her şeyin temelinde önce sevgi dürtüsü yatmalıdır.

Yeryüzündeki şartların düzelmesi, sadece bilimsel buluşlara değil, ahlaklı bir yaşam düzeninin gerçekleşmesine de bağlıdır.

Zeki insanların en belirgin özelliği, her şeyi bilmenin mümkün olmadığının farkında olmalarıdır.

* * *

Albert Einstein'ın, "Yahudi Nüfusu Koruma Grupları Birliği" (OSE) Başkanı sıfatıyla 17 Eylül 1933 tarihinde Ankara'ya, Yahudi bilim adamlarının Türkiye'ye kabulü konusunda gönderdiği mektup: "Ekselansları, OSE Dünya Birliği'nin şeref başkanı olarak, Almanya'dan 40 profesör ve doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye'de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarınızdan rica ediyorum. Sözü edilen kişiler, Almanya'da yürürlükte olan yasalar nedeniyle mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler. Ekselanslarınızdan, ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz, tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda başvuru arasından seçilmişlerdir. Bu bilim adamları, bir yıl müddetle, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler. Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde, sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etmek cüretini buluyorum. Ekselanslarının sadık hizmetkarı olmaktan şeref duyarım. Prof. Albert Einstein"

ARNAVUT Atasözleri:

Çabuk gelen kötü şans, geç gelen iyi şanstan iyidir.

ASAF, Özdemir:

Bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir, O'nu alır; bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir, O'nu alır.

Bir seviyi anlamak bir yaşam harcamaktır, harcayacaksın!

Bir zamanlar senin çirkinliklerin de güzeldi... Şimdi güzelliklerin bile çirkin...

Boşuna yorulma gönül, sadece sevmek yetmiyor.

Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.

Çokça yağmur yağsa temizlenir mi ki şu kirli dünya?

Dışarıdan baktım mı içime sığmıyorsun; içime girdin mi dışımda kalıyorsun.

Dünyayı gezdin gördün, nasıl buldun? Ülkeler vardı, insanlar bavulları taşıyordu; bir de ülkeler vardı, bavullar insanları taşıyordu.

Düşümde aşk ile karşılaştım, insanı arıyordu. Uyandım, insan ile karşılaştım; aşkı arıyordu.

Gece midir insanı hüzünlendiren, yoksa insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen? Gece midir seni bana düşündüren, yoksa ben miyim seni düşünmek için geceyi bekleyen?

Gelmeyecek bir gideni, olmayacak bir nedeni beklediniz mi?

Gemilerin çoğu insan hatası yüzünden batmıştır, deniz yüzünden değil...

Gerekince kaptanlar limanlara, askerler siperlere sığınırlar; aydınlar da şiirlere...

Her seven sevilenin boy aynasıdır. Sevmek sevilenin o aynaya bakmasıdır.

Herkes fazlasıyla sevmiş, ben eksikleriyle de sevdim oysa...

İnsan mı paraya bağlı yoksa para mı insana bağlı? Bu insana bağlı...

İnsanlar, insanların içinde, insanlara hasret yaşarlar.

"Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun?" dedi, öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an...

Kendi bahçesinde dal olamayan birisi, bahçemde ağaçlık taslamasın...

Kime sorsan evinde bir oda eksik...

Kimi gittikçe kalır, kimi kaldıkça gider...

Küçük adamlarla dolmuş milletler, büyük adamlarını anlamakta gecikir.

Nasihat; zamanında taze yenmemiş bir ekmeği, başkasına bayat yedirme denemesidir.

Sen bana sen desen de demesen de olur; ama ben sana sen diyeceğim, düşün dur.

Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor.

Ve bazen hayattır sevmek, birini çok uzaktayken bile yüreğinde taşıyabilmek...

Ya farkıma vardığında, farkın kalmamış olursa?

Yalnızlık, müziğin bile seni dinlemesidir.

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz...

ASIMOV, Isaac:

Akıl, sadece bize sunulanlar dışında bir çözüm bulmaktır.

Aklın, Sokrates'ten bu yana, yobazlık ve hurafeye karşı açtığı savaş henüz kazanılmış değildir.

Yaratılışçılar, bir teoriyi, bütün gece sarhoş olduktan sonra hayal ettiğin bir şeymiş zannediyorlar.

Zekamız mutlak değil, sadece içinde yaşadığımız topluluğun ve bu topluluğun içinde de kendini bir yargıç olarak kabul ettirmiş oldukça küçük bir alt grubun bir fonksiyonundan ibarettir.

AŞÇIOĞLU, Çetin:

Toplumun bir üyesi olarak insanın vazgeçilemez haklarından birisi de doğru ve güvenli yargılanma hakkıdır. Adalet ve yargıçlar bu hakkın güvencesidirler.

AŞIR, Ahmet:

Hayat yaşamayı, vefa hatırlamayı, dostluk paylaşmayı, özel günler ise hatırlanmayı bilenler için vardır.

ASTELL, Mary:

Eğer bütün insanlar özgür doğmuşlarsa, nasıl oluyor da bütün kadınlar köle doğuyorlar? Erkeklerin tutarsız, belirsiz, anlaşılmaz, keyfi iradesine tabi olmak tam bir kölelik durumu değil de nedir?

ATAKLI, Can:

Tipik din devletlerinde halkın bilim, sanat, kültür gibi konularla bağları çok zayıftır. Bu ülkelerde gerçekten iyi yetişmiş yazarlara, sanatçılara, din dışı konularda düşünürlere, felsefecilere rastlayamazsınız.

ATEŞ, Süleyman:

Cennet, müslümanların tekelinde değildir.

ATSIZ, Nihal:

Fahişeler vardır, namustan bahseder.
Kanaatini ve kalemini satmışlar vardır, vicdandan dem vurur.
Vurguncular vardır, ağızlarından fazilet sözü düşmez.
Çifte pasaportlular vardır, vatan diye haykırır.
Palikaryalar vardır, kahramanlık iddia eder.
Bazı iyi niyet sahipleri de bunların hepsine inanır.
Gel de bunların arasında huzur içinde yaşa...

Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir. Bunun için ölüme bir atılış gerekir, atıldıktan sonra bir daha dönmemektir.

AYDIN, İclal:

Politikanın şerrinden sanatın merhametine sığınırım.

ASTIVADA (Hitit Kralı):

Ben barışı kurdum. Ülkede yoksul bırakmadım. Buğday depolarını doldurdum. Herkes bol bol yedi, içti, huzur içinde yaşadı. (Üçbin Yıl Önce)

ASYA, Arif Nihad:

Işığı önüne al, yürü! Gölgen arkandan ister gelsin, ister gelmesin.

Kendi halkının menfaatlerini savunmaktan aciz olanlara dikkat ediniz.

Vazoyla saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor.

ATAÇ, Nurullah:

İnsanların çoğu bu dünya kurulalı beri, belki de parçalanıp gidinceye değin, şairliği, şiiri sevmeyi bir hastalık, bir delilik saymışlardır. Aldatmayalım kendimizi, biz şiiri sevenler bir azınlığız, hiç bir zaman da kalabalık olmayacağız.

Yarın yorgun kimselerin değil, rahatına kıyabilenlerindir.

ATAY, Falih Rıfkı:

Atatürk'ün CHP'ye bıraktığı gerçek miras devrimleri idi. Bu devrimlerin iki esas temeli, laisizm ve eğitim birliği, CHP idaresi devrinde temelinden sarsılmıştır. CHP "İmam-Hatip Okulları"na fıkıh dersi koymakla eğitim birliğini yıkmıştır. O vakitten beri CHP Atatürk'ün değil, İnönü'nün partisidir.

Doğu'da kin, kolayca hıyanete kadar götürür!

"Dumlupınar Zaferi" vatan bütünlüğünü kurtarmıştır. Millet bütünlüğünü kurtaran ise eğitim ve laik devrimlerdir.

Eğer görüş ayrılığı aynı amaca yönelik değilse, ona 'görüş ayrılığı' denmez, 'amaç ayrılığı' denir.

Neyimiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu batının, vicdanımızı ve kafamızı doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizler bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi'ne borçluyuz.

Öyle şartlar içinde Mustafa Kemal'in yaptığını yapabilecek cesarette demiyorum, belki O'ndan daha gözü pekleri vardı; azminde demiyorum, belki O'nun kadar azimlileri vardı; bilgili de demiyorum, şüphesiz O'ndan daha bilgili olanları vardı; fakat kırk yıllık ömrümde O'nun liderlik dehasında hiç kimseyi görmedim.

Şark milletlerini Garplı ve medeni olmadıkları için köle olmaya layık gören Garplılar, aynı milletlerin kendi medeniyetlerine girmesini men etmek için bütün politika ve silah fabrikalarını seferber etmiş gibidirler. Şimdi Garp'a karşı Müslüman taassubunu ateşleyenler, Garp papazlarıdır. Garp hürriyetten, ilimden, seviye ve şuurdan korkuyor. Garp'tan Şark'a şimdi şu haykırış geliyor: Aman, Garplı olmayınız. Şark milletlerine ilk öğretilecek hakikat budur: Her yerde mücedditler, fes ve sarığın üzerindeki kavuktan evvel silindir şapkanın üzerindeki sarığı çıkarmalıdırlar.

Yazar olarak topluma yön verenler meslek yaşamlarında ve yazarlıklarında emperyalizmin siyasetlerini hiç bir zaman akıllarından çıkarmamalıdırlar, çünkü emperyalizm hiç durmayacaktır.

Zehir kadar acı da olsa hakikat ilacını içiniz.

ATAY, Oğuz:

Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim...

Bazılarımız şiirlere, şarkılara, filmlere, kitaplara tutunuyor. Sanırım artık insan, tutunamıyor insana...

Ben sadece namuslu olmakla övünen kişiyi adamdan saymıyorum. Toplumu iyiye, güzele götürmek için kendi gibi namuslu insanlarla birlikte bir çaba harcamamışsa, çevresindeki uygunsuz gidişe baş kaldırmamışsa, o kişi namussuzdur benim için...

Beni anlamıyorlardı. Zararı yok! Zaten beni daha kimler anlamadı...

Gel seninle bir daha ağlayalım yaşanmışlara, yaşanmamışlara ve bir de hiç yaşanamayacaklara...

Hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.

Her anı ne yapmam gerektiğini düşünerek geçirdiğim için çabuk yoruldum.

İnsan, ağaçları kesip kağıt yapan ve sonra o kağıda "ağaçları koruyun" yazandır.

İyi geçinmek iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmeleriyle olur!

Kimsenin yaşantısını beğenmedim, kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.

Yalnızlığı çok seversek, bir gün o da çekip gider mi?

AURELIUS, Marcus:

Bir şeyi yapmak yalnızca sana zor geliyor diye bunun bir insan için olanaksız olduğunu düşünme... Eğer bir şey insan için olanaklıysa ve insan doğasına uygunsa, senin tarafından da yapılabileceğine inan!

Birisine bir iyilik yaptığında ne bekliyorsun? Doğru şeyi yaptığından ötürü hoşnut olman ve bu iyiliğin karşılığını beklememen gerekmez mi?

Birisinin hatasına öfkelendiğinde derhal kendine bak ve kendinin de nasıl hata yaptığını düşün; örneğin iyinin paraya ya da hazza ya da bir parça şöhrete eşdeğer olduğunu düşünmen gibi... Bunun bilincine vardığında, özellikle de seni öfkelendiren kişinin gergin olduğunu ve yapabileceği pek başka bir şey olmadığını ayrımsadığında öfkeni hemen unutursun... Ve eğer bir yolunu bulabilirsen, karşındaki insanın gerginliğini gidermelisin. Eğer birisi yanlış yapıyorsa, O'na nazikçe yol göster ve nerede yanlış yaptığını anlat. Eğer bu da O'nu düzeltmiyorsa kabahati kendinde ara, hatta daha iyisi hiç kimsede arama.

Doğa bizi iyi yürekli olmamız için yaratmıştır, yararlı bir şey yaptığımızda ya da herkesin yararına olacak bir şeye aracı olduğumuzda, kendi asli görevimize uygun davranmış olur ve kendimiz oluruz.

Düşünceni değiştirmek ve senin yanlışlarını düzelten birisinin söylediklerine uymak özgürlüğünden ödün vermek anlamına gelmez. Çünkü bu değişiklik senin iradenle olmuştur; kendi arzuna, değerlendirmene ve anlayışına uygun olarak yapılmıştır.

Eğer bir dış etken seni üzerse, duyduğun acı o şeyin kendisinden değil, senin ona verdiğin değerden geliyordur; onu da her an ortadan kaldırmaya gücün vardır.

Eğer gerçekten sahip olduğumuz biricik şey içinde bulunduğumuz an ise ve sahip olmadığımız bir şeyi yitirmemiz de mümkün olmadığına göre, birisinin elimizden alabileceği tek şey yaşadığımız andır.

İnsanlar birbirleri için yaratılmışlardır. Ya onlara doğru yolu göster ya da onlara karşı anlayışlı ol.

Madde durmadan akan bir nehir gibidir. Her zaman değişime uğrar, asla durağan değildir.

Sağlıklı bir göz, görülebilen her şeyi görmelidir ve 'yalnızca iyi olan şeyleri görmek istiyorum' dememelidir; çünkü bu ancak hastalıklı bir gözün durumudur. Sağlıklı bir kulak ve sağlıklı bir burun, işitilebilecek ve koklanabilecek her şeyi algılamalıdır.

Şunu asla aklından çıkarma; ister üç bin yıl yaşa, ister otuz bin yıl, şu anda sahip olduğundan başka bir yaşamı yitiremezsin ve mevcut yaşamın sona erdikten sonra da yeni bir yaşama sahip olamazsın.

AYDIN, Nurullah:

Acizler için imkansız, korkaklar için müthiş gözüken şeyler kahramanlar için idealdir.

Adalete güven sarsılmışsa, toplumsal barış da güven de zedelenmiş olur.

Ağzından çıkan her sözün gölgen olduğunu unutma!

Ahlaklı insan sorumlu insandır.

Akıl ve beden sağlığının kıymetini bil, mutlu yaşarsın.

Akıllı insan başkalarının bilgisinden ve tecrübelerinden yararlanır.

Aklını canlı tut, oyuna gelmezsin.

Aldatan, muhakkak günü geldiğinde aldatılır.

Aydınların kafası karışmış ise toplumun dengesinin bozulması kaçınılmazdır.

Aykırı tipler her zaman kendini göstermek için bir yol arar. Sen akıllı ve bilgili insanlara önem ver.

Baskı ve zulme karşı bilinçlenmek ve örgütlenmek gerekir.

Bilginin anlamını bilmeyen bilgiyi doğru kullanamaz.

Bilgiyle donanmış, yetenekleri geliştirilmiş bireyler, en büyük güçtür.

Bir milleti ve devleti var eden dilidir. Dili bozulan milletin ayakta kalması mümkün değildir.

Çıkarını düşünen yöneticilerin elinde devlet uzun ömürlü olmaz.

Deşifre olmuş bir sır, sıradan bir bilgiden daha tehlikelidir.

Devlet ciddiyetinin kaybolmaya başlaması, kaosun başlangıcıdır.

Devlet otoritesinin zayıflaması, milletin ortak dokusunun parçalanması demektir.

Dünyada en zor şey, insan olarak kalabilmektir.

Düşünmeden konuşma, sözcüklerin anlamını bil, aksi halde dilin seni tanıtır.

Düşünmeye zaman ayır, kendine gelirsin.

Farklı inançtakileri olduğu gibi kabul etmek, insan olmanın temel şartıdır.

Gaflet içinde olan insana ne söylersen söyle, ne anlatırsan anlat, gerçeği gösteremezsin.

Gerçekler acıdır, ama hayallerle yaşayan insanın kendine gelmesi daha zordur.

Gerçekleri anlamayanlara, ne anlatsan boşunadır. O, bildiğine göre anlar.

Gerçekleri gizlesen de bir gün olan bitenler ortaya çıkar.

Haksızlıklar üzerine iktidar sürenlerin hazin dramı unutulmamalıdır.

Hayal kırıklığı yaşamak istemiyorsan önünü görecek tedbirleri almalısın.

Hırsı, aklının ve çıkarı inancın önünde olan insan iblisin yoldaşıdır.

İçinde yaşanılan toplumun tüm değerlerini savunmak geleceğe atılan temeldir.

İnsanı ırk, dil, din değil; insan olma bilinci insan yapar.

İnsanı insan olarak göremeyen, insan olamamış demektir.

İnsanı, insan olarak görmeyen anlayışın her zaman zararı olur.

İnsanların en kötüsü yüzünde maske, dilinde tatlı sözle dolaşıp kin akıtandır.

Kaosun onu hazırlayanları da içine aldığı bir gerçektir.

Kendinden fazla emin olanın hataları görmesi zordur.

Kendini, başkalarını fark ederek fark edebilirsin.

Kerizler yaşadıkça uyanıklar ölmez.

Kirli emelleri olanların, hayal kırıklığına uğraması kaçınılmazdır.

Korkuyu etkisizleştiren temel gerçeklik, cesaretle bezenmiş bilgidir.

Kötü niyetli insanın ne yapacağı belli olmaz, tedbirli ol.

Küçük düşünen liderler devletlerini de küçültür.

Mantıklı düşünen insanın öngörüsü de gerçekçi olur.

Mensubu olduğun milletin değerlerini tarihi kimliği ile bil ve hisset.

Moralinin bozulmasına meydan verme, toparlanman zor olur.

Ne yapıldığını iyi anlarsan, ne yapacağına doğru karar verebilirsin.

Neden mutlu olduğunu düşün. Bilgisiz mutluluğun geçici olduğunu anlarsın.

Okumazsan, araştırmazsan sana anlatılanları doğru kabul eder, köleleşirsin.

Olan biteni doğru kaynaktan öğren ki yanılmayasın.

Olumsuz insan zihin kirliliği yaratır.

Otoritenin zafiyeti kaos getirir.

Sözcükler tehlikeli değildir; tehlikenin kendisidir.

Temeli sağlam olan bina yıkılmaz, biligili insan ise sarsılmaz.

Tereddüt etme, hata yaparsın.

Toplumlar yetişmiş yönetici ve aydınlarıyla sağlıklı yaşar.

Uyarma, aydınlatma, bilgilendirme insanın insana yapacağı en büyük iyiliktir.

Ünvanla, makamla saygınlık kazanılmaz. Saygınlık, ürettiği ile kazanılır.

Yaşadığı toplumun değerleri ile ilgisi kalmamış kişinin, kimin sözcüsü olduğunu göz ardı etme.

Yaşamak için kendine ve insanlara zarar verme. Yaşamın anlamını düşün.

Yaşarken de, öldükten sonra da iyi anılmak istiyorsan dürüst ol.

AYVERDİ, Ekrem Hakkı:

Ekrem Hakkı Ayverdi sık sık
- "Nasılsınız?" diye soran bir arkadaşına:
- "Uzun boylu, mavi gözlü" cevabını verirmiş.

JANIN, Jules:

Kadın, erkeğin ilgisinden çok ilgisizliğine karşı duyarlıdır.

JAURES, Jean:

Gerçek, çelişkidedir.

JAPON Atasözleri:

Bin asker toplamak kolaysa da onlara bir general bulmak zordur.

Hava soğuduğunda gölge veren ağaçlar unutulur.

İlk karını sana Allah, ikinci karını insanlar, üçüncüsünü ise şeytan gönderir.

Kitap, ruhun ilacıdır.

Okuduğun her şeye inanacaksan, hiçbir şey okuma.

Pirincin içindeki siyah taşlardan korkma, beyaz olanlardan kork.

Sağlığı koruma en iyi tedavidir.

Sanatçıyım diyebilmek için ustanı geçeceksin ve kendini geçecek bir öğrenci yetiştireceksin.

Sis, yelpaze ile dağıtılamaz.

Üç taşınma, bir yangına bedeldir.

Yalan atla gider, gerçek yürür; fakat gerçek yine de tam zamanında yetişir.

Yedi kere düş, ama sekiz kere ayağa kalk...

SPENCER, Herbert:

Bir insanın değeri okuduğu kitaplarla ölçülür.

Yaşamak için yeterli güce sahip olan milletler yaşarlar ve onların yaşaması iyidir; yaşamak için gerekenlerden yoksun olan milletler ölürler ki bu, onlar için en iyi durumdur.

HERSCHEL, John Frederick William:

Bir insana okuma aşkı ve O'nu tatmin edecek bir kitap verin, emin olun ki bu adam mutlu olacaktır.

JENKINS, James J.:

Yanılgı insanlar içindir; ancak silginiz kaleminizden önce bitiyorsa, fazlaca yanlış yapıyorsunuz demektir.

JOHNSON, Lyndon Baines:

Konuşurken hiçbir şey öğrenemezsiniz.

JOUBERT, Joseph:

Çocuklar nasihatten çok iyi bir örneğe gereksinim duyarlar.

Kuvvetsiz adalet ve adaletsiz kuvvet iki büyük felakettir.

IŞIK, Ali

Ağaçlara tek tek bakarsak ormanın büyüklüğünü, güzelliğini ve birlikteliğini fark edemeyiz.

Başkalarını eleştirmek yerine, ölçülü davranışlarımızla örnek olmalıyız.

Bazı uluslar, herhangi bir vatandaşının kazanacağı uluslararası başarının bir gün yine kendi uluslarına geri döneceğini bilecek kadar akıllı ve bilinçlidirler. Bazıları ise bunu göremez ve günü kurtarma peşinde koşarlar, onlar için başarı sadece kendilerince kazanılmışsa başarıdır. Ve bu tür uluslar için takım olabilmek, birlikte bir şeyleri başarabilmek adeta olanaksızdır.

Değerinin bilinmesini isteyen öncelikle değer bilmeyi öğrenmelidir.

Düşüncelerini her zaman açık ve özgürce söyleyen insan, söylemeyenden daha yararlıdır.

Hayatta önemli olan şey sadece kendimiz için kazanmaktan ziyade, kimi zaman yavaşlamak anlamına gelse bile kendimizle birlikte diğerlerinin de kazanmasına yardım etmektir.

Herşey kendi renginde güzel ve özeldir, benzeşmek taklit ve aslı gibi olamamayı kabullenmeyi gerektirir.

İnsan başarabileceğini bildiği şeyleri istemelidir.

Kelimelerimizi karşımızdakileri incitmeyecek, kırmayacak şekilde özenle seçmemiz bir erdem değil, olması gereken olağan bir davranış ve söylem biçimidir.

Kimimiz üzerimize gelen dalgaların üstüne çıkar ve bunları kendimize yeni olanaklar yaratmakta kullanırız, kimimiz ise sürüklendiğimiz yaşamın kıyılarında sular çekildikten sonra kurumaya terk ederiz kendimizi...

Yetiştirilme şeklimiz geleceğimiz için bir yaşam tasarımının ilk yol ayrımıdır.

B., Harold:

Hayatınızın her gününü sanki bir dağa tırmanıyormuş gibi yaşayın. Arada bir zirveye göz ucuyla bakın ki, hedefiniz daima aklınızda olsun; ama yalnızca zirveye odaklanıp, varılan her yeni noktanın farklı ve güzel manzarasını da kaçırmayın.

BACHMANN, Ingeborg:

Yıldız kümelerini ilk keşfedip ad veren aşıklardır.

BACON, Francis:

Bilmek, hakim olmaktır.

Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir.
Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir.
Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimizdir.

En iyi yananlar eski odunlar; en güvenilen kimseler eski dostlar; en rahat okunanlar da eski yazarlardır.

Erkek, evlendiğinin ertesi günü kendini yedi yaş daha kocamış bulur.

Hep öç almayı kuran bir kimsenin yarası, kapanacağına işler.

İnsanoğlu, bildiklerinden ibarettir.

İyi kitaplar en gerçek dostlarımızdır.

Kadınlar; gençlerin sevgilisi, orta yaşlıların arkadaşları, ihtiyarların da dadısıdır.

Metodu olan topal, metodsuz koşandan daha çabuk ilerler.

Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır.

Şöhret paraya benzer, orada çok kalırsanız fiyatlar düşer.

Tarihi inkar etmek ya da yalanlamak veya hemen inanıp doğru bellemek için değil, tartmak ve değerlendirmek için okuyunuz. Tarih, insanları bilge kılar.

Yalancı, Allah'a karşı kafa tutan, fakat insanlardan korkan bir serseridir.

Yalanlamak ve reddetmek için okuma!
İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma!
Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma!
Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku!

SICULUS, Diodorus:

Kitaplıklar, aklın tedavi yerleridir.

FLACCUS, Quintus Horatius (Horace ya da Horatius):

Fırtınanın kapınıza attığı konuklara iyi davranın.

Mümkün olsaydı her karış toprağa buğday eker gibi kitap ekerdim.

Zamanın mahvetmeyeceği bir şey yoktur.

Zenginlik insanı ya destekler ya da yönetir.

HORACE:

Bkz.: Flaccus, Quintus Horatius (Horace).

CHOATE, Rusuf:

Kitap tek ölümsüzlüktür.

BARICCO, Alessandro:

Aynaya bakacağına, üstündeki elbiselere bak!

Tarafsızlık, geri tepen bir armağandır.

İNCETAHTACI, Bedri:

Amerika ülkemize en büyük engeldir. İstediğini başbakan, istediğini cumhurbaşkanı yapar.

KAHVECİ, Adnan:

Bizim bağımsız olmamız için Amerika ve IMF'den kurtulmamız gerekir.

SWIFT, Jonathan:

Herkes uzun yaşamak ister, ama kimse yaşlanmak istemez.

Kitaplar zekanın çocuklarıdır.

- Y -

Ya bu deveyi gütmeli ya da bu diyardan gitmeli...

Ya devlet başa ya kuzgun leşe!

Ya herro ya merro!

Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.

Yabancı koyun kenara yatar.

Yabancı köpek yedi mahalleden kovulur.

Yağına kıy(a)mayan, çöreğini yavan yer.

Yağmur olsa kimsenin tarlasına düşmez.

Yağmur yağsa kış değil mi? Kişi halini bilse hoş değil mi?

Yağmurdan kaçarken doluya tutulma...

Yakın dost, hayırsız akrabadan yeğdir.

Yalan söyleyen unutkan olmamalı...

Yalancı kim? İşittiğini söyleyen...

Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış!

Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

Yalınayak, başı kabak...

Yalnız kalanı kurtlar yer.

Yalnız kendini düşünen insan, yumurtasını pişirmek için gerekirse komşusunun evini yakar.

Yalnız öküz, çifte koşulmaz!

Yalnız taş duvar olmaz!

Yalnızlık Allah'a mahsustur!

Yan basma, aldanma!

Yan çizme!

Yan gelip yatma!

Yan gözle (kimseye) bakma!

Yanağından kan damlıyor.

Yangına körükle gitme!

Yangından mal kaçırma!

Yanlış hesap Bağdat'tan döner.

Yanlış kapı çalma!

Yapı taşı, yerde (yapıdan) kalmaz.

Yarası olan gocunur.

Yaraya merhem olmalı...

Yarım elma, gönül alma...

Yarım hakim maldan, yarım hekim candan, yarım hoca da imandan eder.

Yarına kalan davadan korkma!

Yarından tezi yok...

Yarınki kazdan, bugünkü tavuk yeğdir!

Yaş kesen baş keser.

Yaş tahtaya basma!

Yaşı benzemesin!

Yaşı ne başı ne?

Yaşın yanında kuru da yanar.

Yaşını başını almış...

Yaşını içine akıtma!

Yatan aslandan, gezen tilki yeğdir!

Yatanın, yürüyene borcu var.

Yavuz at yemini kendi artırır.

Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır.

Yaya kaldın Tatar ağası!

Yaz boz tahtasına çevirme...

Yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı!

Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer!

Yazın gölge hoş, kışın çuval boş!

Yazın gölge kovan, kışın karın ovar.

Ye kürküm ye.

Yedi iklim dört bucak...

Yedi kez düşen sekiz kez kalkar.

Yediği naneye bak!

Yedik içtik, gözden düştük!

Yeğniyi yel alır, ağır yerinde kalır.

Yek at, yek mızrak.

Yel gelen deliği kapamalı...

Yel üfürdü, sel götürdü.

Yel yepel(r)ek yelken kürek...

Yel, kayadan ne koparır?

Yeler (eve gelmez) onmaz.

Yelkenleri hemen suya indirme!

Yeme de yanında yat!

Yemeyenin malını yerler, üstüne de bir bardak su içerler.

Yemin etsem başım ağrımaz.

Yer demir, gök bakır.

Yerdeki yüze basılmaz.

Yerdeki yüze kimse basmaz!

Yere bakan, yürek yakan...

Yerin kulağı var!

Yerli malı, yurdun malı; herkes onu kullanmalı...

Yılana yumuşak diye el sunma!

Yılanın başı küçükken ezilmelidir.

Yılanın sevmediği ot, deliğinin ağzında biter.

Yırtıcı (alıcı) kuşun ömrü az olur.

Yiğidi öldür, ama hakkını yeme!

Yiğidin malı meydandadır.

Yiğidin sözü, demirin kertiği...

Yiğit, arkasından vurulmaz.

Yiğit meydanda belli olur.

Yiğit yarasına yiğit katlanır.

Yiğitlik sende kalsın!

Yok, yağma Hasan'ın böreği...

Yumuşak (yavaş) huylu atın çiftesi pek (yavuz) olur!

Yurdun kutlusu, otlusundan yeğdir.

Yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur.

Yüzmeyi ancak derin sularda öğrenebilirsin.

Yüzü güzel olanı değil, huyu güzel olanı sev.

Yüzü güzel olanın huyu da güzel olur.

BUĞRA, Tarık:

Açlık gidecek, cehalet gidecek, benizler kanlanacak, tabiat yenilenecek, emir altına alınacaktı.

Yarın diye bir şey yoktur!

BAGEHOT, Walter:

Hayatta en büyük eğlence, başkalarının "yapamazsın" dediğini yapmaktır.

BAILEY, Philip James:

Büyük düşünceler, büyük işler gibidir. Onların sürekli konuşulmaya ihtiyacı yoktur.

Hiçbir şey, acıdan daha hızlı gelemez.

Ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız önemlidir.

SHAW, George Bernard:

Aptallar, utanılacak bir şey yaptıkları zaman mazeret diye o işi her zaman yaptıklarını söylerler.

Bir milletin ahlakı dişlere benzer, çürüdüğü oranda acı çekilir.

Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.

İnsanın kendini berbat hissetmesi, mutlu olup olmadığına önem verecek kadar boş zamanı olmasından ileri gelir.

Kadınların siyasal güçleri yoktur sözde; oysa akıllı kadınlar, aptal kocalarını hiç güçlük çekmeden parlamentoya sokar, hatta bakan koltuklarına oturturlar.

Kan kokusu almış bir köpek balığından daha tehlikelisi, petrol kokusu almış Amerikan emperyalizmidir!

Kendi dilini tam olarak bilmeyen, başka bir dili de öğrenemez.

Susmak, en etkili konuşmadır.

Yalancının cezası kendisine inanılmaması değil, O'nun kimseye inanmamasıdır.

BALZAC, Honore de:

Aşk büyüktür, ama sonsuz değildir.

Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.

Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır.

Bir baba, kendi mutluluğundan çok, çocuklarının mutluluğu ile mutlu olur.

Bir erkek sevdiği işte çalışırsa, çok nadiren işi yüzünden sağlığı bozulur.

Bir evliliğin geleceği, ilk gecenin sabahından belli olur.

Evlenme davaya benzer, mutlaka memnun olmayan bir taraf vardır.

Felaketin bir iyiliği varsa, hakiki dostlarımızı tanıtmasıdır.

Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.

Hayat, beşik ile mezar arasındaki sınav süresidir.

Her büyük servetin ardında, büyük bir suç yatar.

İyi bir koca gece ilk uyuyan, sabah ta son kalkan kişi olmamalıdır.

İyi dostluklar hesapsız kurulur.

Kadınlar bizi sevdikleri zaman her suçumuzu bağışlarlar.

Kim söylemiş ticarette şiir yoktur diye...

Krallar da kadınlar da kendileri için yapılan her şeyin bir borç ödemesi olduğuna inanırlar.

Ne yaparsan yap, nasıl yaşarsan yaşa; ama gülebilmek için birini ağlatma ve çıkarların için hiç kimseyi satma...

Sanatın görevi doğayı kopya etmek değil, doğayı ifade etmektir.

Sevmek, bir başkasının yaşamını paylaşmaktır.

Tabiat aşkı, insanın ümitlerini boşa çıkarmayan yegane aşktır.

Vicdanınız yanılmaz bir yargıçtır, biz onu öldürmedikçe.

NEYZEN Tevfik:

Hayat, çatlak bardaktaki suya benzer; içsen de tükenir içmesen de... Bu yüzden hayattan tat almaya bak; çünkü yaşasan da bitecek, yaşamasan da...

Hayat sana her zaman ikinci şansı verir, adına "yarın" denir.

Kaynıyor çok şükür aşı ocakta
Var imiş keramet kara kalpakta
Dört yüz yıl büzüldü taşta toprakta
Üç parmak uzadı yorganı Türk'ün!

Ne ceket kaldı, ne metelik cebinde ceketin!
Kurtaracağız diye geldiler, içine sıçtılar memleketin!

Türkü yine o türkü
Varsa bir tel değişti
Yumruk yine o yumruk
Varsa bir el değişti!

BAŞARAN, Mehmet:

Ağaçların bilgesi, zeytindir kuşkusuz... En çelimsizi bile kendini kabul ettiren bir ağırbaşlılık, bir suskunluk içinde... Yaşlarını bilen yok. Roma'nın, Bizans'ın izlerini taşıyor bazıları... Zamanlar geçmiş, sahipler değişmiş ama onlar kendi ölümsüzlüklerinde...

BAŞBUĞ, İlker:

Çağdaş toplumlarda askerler sivil otoriteye profesyonel tavsiyeler yaparlarken yaptıkları tavsiye ve tekliflerin dinleneceğini ve değer verileceğini düşünürler.

Küresel düşün, ulusal hareket et...

Yaşamak acı çekmektir, ancak yaşamak için nedeni olan kişi hemen hemen her şeye dayanabilir.

BAYKAL, Deniz:

Mahkemelerden içeri siyaset girerse, adalet dışarı çıkar.

BELÇİKA Atasözleri:

Hakiki sevgi ayrılıkta unutulmaz.

Tecrübe tarak gibidir; hayat insana verir, ama kel olduğu zaman.

BERGMAN, Jack:

Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır; ama görüş açınız genişler.

BERNE, Eric (10 Mayıs 1910-15 Temmuz 1970 / Kanada Doğumlu Psikiyatrist):

Yaşamın anlamı almak değil, olmaktır.

BEYATLI, Yahya Kemal:

Güçlü olan, yenilmeyen yalnız azimdir.

İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.

Sulhü bekleyenler sabırsızdırlar; fakat istiklal isteyenler değildirler, ümitvardırlar. Sulhü bekleyenler milli hareketi muvaffakiyetlerinin hatırı için, istiklal isteyenler bilakis "mukaddes vazife"yi gören bir hareket olduğu için severler; sulhü bekleyenlerin nazarında milli hareketin başkumandanı ve bütün kumandanları talihin, istiklali isteyenler nazarında ise bilakis "mukaddes vazife"nin timsalidir. (19 Haziran 1922 - Tevhid-i Efkar)

BİLALLAR, Erdal:

Başkalarının en iyi yaptıklarıyla değil, kendinin en iyi yaptıklarınla kıyaslama yap.


Cehennemde ateş yoktur... Her insan ateşini bu dünyadan götürür.


Güven elde edebilmek için yıIllar gerekir, ama yok etmek için saniyeler bile yeter.


Hayatlarında her zaman dürüst bir şekilde daha ileriye gitmek isteyen kişiler sonuçları önemsemezler.

İki kişi tamamen aynı olan bir şeye baktıklarında bile farklı şeyler görebilirler.

İnsan ancak onbeş dakika çekici olabilir, sonrası alışkanlıktır.

İnsanlar için olaylar değil, kendileri daha önemlidir.

İnsanlara kendini zorla sevdirmen olanaklı değildir.


İnsanları ne kadar düşünürsen düşün, onlar seni o kadar düşünmezler.


Kahramanlar yapılması gerekenleri ne pahasına olursa olsun yapanlardır.


Kurtlar birbirine düştüğü zaman koyunlar rahat eder.


Ne kadar ince kesersen kes, kestiğinin her zaman iki yüzü vardır.


Önemli olan hayatındaki eşyalar değil, hayatındaki kişilerdir.


Seni doğru dürüst tanımayan kişilerin dahi yaşamını birkaç saat içinde değiştirebileceklerini unutma.


Sevdiğin kişiye güzel sözler söyle, belki bu O'nu son kez görüşün olabilir.

 

Sinirlendiğinizde gerçekten buna değse bile asla acımasız olmayın.


Verebileceğin bir şey kalmadığında bile zorda kalan bir arkadaşına yardım edebilecek gücü bulmalısın.

BİLGİN, Sunday:

Geleceği şekillendirmek için bugünden çaba göstermeliyiz. Ancak, geleceği şekillendirmenin, geleceği belirlemek anlamına gelmediğini de bilmeliyiz.

 

Hayata yaklaşımda sorumluluk almak önemli bir cesarettir.

 

Hayatta en demokratik olarak dağıtılmış kaynak zamandır.

 

Liderlik olaylara hakimiyeti gerektirdiği gibi esnekliği de gerektirir.

 

Olumlu düşünebilmek için cümlelerimizden olumsuz kelimeleri  silmeliyiz.

 

Sevgi bir vücutta yaşayan ruh, iki vücutta yaşayan dostluktur.

 

Sevgiden başka birşey kalmadığında yaşamınızda ilk kez sevginin yeterli olduğunu anlarsınız.

 

Sevgisini ve bilgisini paylaşan insanlar en büyük zenginliğe kavuşan insanlardır.

 

Yaşamı iyileştirmek istiyorsak hepimiz önce olumlu düşünmeyi öğrenmeliyiz.

BOSTANCI, Özkan:

Aç bir ülkenin insanları suça, ahlaksızlığa yönelirler, başkalarına kolayca yem olurlar.

 

Bir ülkenin kendi sınırları dahilinde olan ırmaklar, ormanlar ve denizler gibi doğal varlıklarını ya da üretim tesislerini dilediği gibi kullanması diğer ülkeleri de etkilemektedir. O halde bu mülkler milletlere ve devletlere dahi emanettir; ehline ve akıllı kullanarak mülkü ve çevresini kirletmeyerek emanete ihanet etmeyeceklere verilmelidir.

 

Devlet vazgeçilmez bir eğitim kurumudur. Onu devreden çıkarmak, özel sektörü de hadım etmek anlamına gelir!

 

Devletin malı, aslında milletin malıdır! Yani devlet ne kadar zengin ise millet de o kadar zengindir ve bu ortak mülkten yararlanır.

 

Ekonomi bir savaştır!.. Her kesimin her cephede buna hazır olması gerekir.

 

İktisat, kıt kaynakların sonsuz istekleri karşılamak için en iyi şekilde kullanılması sanatıdır.

 

İnsanın sahip olabildiği en önemli varlık olan canı bile kendisine emanettir.

 

Ömrü insan ömründen uzun olan mal ve mülkler şahıslara değil, devlete ait olmalıdır. Ömrü insan ömründen kısa olanlar ise şahısların olabilir ve aralarında miras yoluyla el değiştirebilir.

 

Sanat milletin, bilim insanlığın malıdır! Bu yüzden şahısların eserlerinden ve keşiflerinden yararlanma telif ve patent ile tahdit edilemez.

 

Tarihi eserler şahıslara ait olamaz ve bunlar miras yolu ile devredilemez. Onlar milletin ve gelecek nesillerin malıdır!

 

Türkiye her sahada kendine yeterli sanayi ve üretimi sağlamalıdır. İthalat lüks sayılmalı, asla bağımlılık yaratmamalıdır.

 

Yabancı patent ve telif hiç olmamalıdır. Kalkınma, özellikle geri kalmış ülkelerin kalkınması, ancak böyle sağlanabilir.

BİNYAZAR, Adnan:

Bir kitaplarla beslenmiş duyarlı kişileri getirin gözlerinizin önüne, bir de ekranlara yansıyan vahşet cehennemini...

Eğitimde bilgi kirlenmesi, düşüncenin de kirlenmesidir. Bir ulus için düşünce kirlenmesinden büyük tehlike yoktur. Bu, kişilik kirlenmesine yol açar.

BON, Gustave le:

Bilim bize gerçeği vaad eder, barışı ya da mutluluğu değil...

Milletler maddi ve manevi güçlerini yitirmekle yıkılmazlar. Milletleri yok eden illet, belleklerini yitirmiş olmalarıdır.

Seçmenlerin politikacıyı seçme işi, politikacıların yapacaklarından daha zordur.

BAYÜLGEN, Okan:

Düşen sütyen askın yok; canını acıtan ağda, cımbız yok; duştan sonra saatlerce uğraşacağın saçın yok, karnında taşıyacağın bebek yok; sancısını çekeceğin reglin yok, cinsel ilişkiye girersen kaybedeceğin hiçbir şey yok, tek başına gece dışarı çıksan laf atacak kimse yok, şort giysen bakacak insan yok... Altı üstü bir adam olacaksın, onu da olamıyorsan geber, daha iyi...

Tanıdığım, bildiğim bütün politikacılar korkaktır. Hitler bile korkaktır. Korkak olmayan bir tek politikacı tanıyorum, o da Mustafa Kemal Atatürk'tür.

BONAPART, Napolyon:

Acı çekmek, ölmekten daha çok cesaret ister.

Ayrılık küçük ihtirasları unutturur, büyükleri kuvvetlendirir.

Az bilgisi olup çok konuşan, parası olmayıp çok harcayana benzer.

Ben ne olduysam, zafer kazanarak oldum.

Bir değişimin önünde gidenler lider, ortasında gidenler durumu kavramış, sonunda gidenler sürüklenmiş olurlar; ama karşı çıkanlar mutlaka yok olurlar.

Bir işin iyi yapılmasını istiyorsan, kendin yap.

Coğrafya ülkelerin kaderini belirler!

Devlet adamının gücü, yönettiği insanların kusurlarından bile yararlanmayı bilmekten gelir.

Devlet insanı kalbiyle değil, aklıyla düşünmelidir.

Düşmanınızı asla hata yaparken rahatsız etmeyin.

"Emretmeyi bilmek için itaat etmeyi bilmelidir" deniliyor. Bana kalırsa, kırk yıl itaat eden bir insan artık komuta etmeye kaabiliyetli değildir.

Fransa'nın iyi annelere sahip olmasını sağlayınız ki ülkemiz iyi oğullara sahip olsun.

Gerçek dostlar yıldızlara benzerler. Karanlık çökünce ilk onlar gözükürler.

Güzel bir kadın göze, iyi bir kadın da kalbe hoş görünür; birincisi pırlanta, ikincisi hazinedir.

Güzel kadın gözü, iyi kadın gönlü okşar.

Herkesi dinlerim. Sonunda kendi kafamdakini yaparım.

İki şey dünyaya hükmeder; biri kılıç, diğeri düşünce. Kılıç, eninde sonunda düşünceye yenilir.

İmkansızlık yalnızca tembellerin sözlüğünde yer alan bir kelimedir.

İnsan yanıldı mı diretmeli, sonunda haklı çıkar.

İnsanlar çıkarları söz konusu olduğunda daha gayretli savaşır.

İnsanlar rakamlara benzerler, durumlarına göre değer kazanırlar.

İnsanları ancak hayal gücüyle yönetebilirsiniz.

İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur, kadının iffetli olması. Bu iki meziyetin yanıbaşında her iki cinsi, kadınla erkeği şereflendiren tek bir fazilet vardır: Vatana icabında her şeyi tereddütsüz feda edecek kadar bağlı olmak... Bu meziyetler ve bu fazilet en büyük kahramanlığı; hayatın elemine, kederine karşı fütursuz kalmayı ve ağır hadiselerin acılarına göğüs germeyi doğurur. İşte Türkler bu çeşit kahramanlardandır ve ondan dolayı Türkler öldürülebilirler, fakat yenilgiye uğratılamazlar.

Nitelikli ile soytarı arasında tek adımlık fark vardır.

Politika, insanlar üzerine kumar oynamaktır.

Politikada tarafsızlığın hiçbir anlamı yoktur. Her zaman bir tarafın zaferinden çıkarımız vardır.

Saltanatının ilk yıllarında adı çok iyiye çıkan bir hükümdar, ikinci dönemde alaya alınır. Bir krala herkes "iyi adam" dedi mi, O'nun krallığından hayır gelmez.

Süngülerle her şey yapılabilir, ama üzerine oturulamaz!

Üç tane gazete, beni yüz sancaktan daha çok korkutur.

Vaktiyle Fransa hükümetinin önde gelenlerinden birisi Napolyon Bonapart'ı bir muharebe nedeniyle eleştirmeye kalkışmış ve parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- "Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zaptetmeliydiniz" gibi fikirler yürütmeye başlamış.
Bunun üzerine Napolyon:
_ "Evet" demiş, "Oralar parmakla alınabilseydi ben de dediğiniz gibi yapardım." demiş.

Yalnız zafer kazanarak ayakta durabildim.

Yönetme sanatı, görülmesi yararlı olmayan şeyleri görmemeyi gerektirir.

Zafer, savaşta kovalayan, aşkta ise kaçan erkeğindir.

DÜLGER, Gonca Koparer:

Herkes kendi alanını koruyabilirse doğa da korunmuş olur.

BROOKS, Garth:

Paranın satın alamayacağı bir şeye sahip oluncaya dek zengin değilsiniz!

YILMAZ, Cem:

Hırsızlık yapmayın! Çünkü hükümet rekabetten hoşlanmaz.

BOREN, M. L.:

Yeterli derecede eğitime sahip olmalısın ki etrafındaki insanları gereğinden fazla büyük görmeyesin. Fakat bilge olacak kadar da eğitim görmüş olmalısın ki, onları küçük görmeyesin.

BORNE:

Aşk deniz meltemleri gibidir; sesini duyarız, ama nereden gelip nereye gittiğini kestiremeyiz.

BOSMAN, Phil:

Çiçekler güzel olmak, insanlar ise iyi olmak için vardırlar.

ARBUTHNOT, John:

Her siyasi parti, kendi yalanını yutarken ölür.

BOZKURT, Mahmut Esat:

Ben milliyetçiliği ne ilkçağların Sezar ne ortaçağların şövalye ne de son çağların simsar kafasıyla anlarım. Ben temiz kanını taşıdığım, duygularıyla duyduğum, tarihinin yücelikleriyle yaşadığım öz Türk kavmi için milliyetçiyim. Öz Türk milletinin varlığı için, onun maddi manevi saadeti için milliyetçiyim. Bu saadet, iş hakkının, üretim hakkının korunmasıyla var olacaktır. Bu saadet 14 milyon öz Türk üreticinin; üzümcü, incirci, pamukçu, tütüncü, fındıkçı, buğdaycı, arpacı vb. üreticinin, eski zaman zalimlerinden üstün ve baskın bir kısım tacirlerin elinden kurtarılmasıyla doğacaktır. Ben milliyetçiliği böyle anlıyorum.

Bir gece beraber oturuyorduk. Atatürk, Türk köylüsünü 'efendi' yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez, dedi. Bir de hatıra anlattı:
- "Ben Bulgaristan'da ataşemiliterdim. Çaylı-danslı bir pastanede oturmuştum. İçeriye temiz giyinmiş, ayağı çarıklı bir Bulgar köylüsü geldi, oturdu. Masaya vurdu. Kimse aldırış etmedi. Hatta bir an önce gitmesini arzu eden bir yüz takındılar. Bir daha vurdu; ayağını da vurdu. Garsonlar gelip:
- 'Burası sizin değil', dediler. Nihayet patron geldi. 'Çık buradan', dedi. Köylü:
- 'Kimi nereden kovuyorsun? Bulgaristan benim sabanımla ve tüfeğimle yaşıyor, utanmaz adam.', dedi.
Polis çağırdılar. Ona da aynı cevabı verdi. Polis bir şey yapamadı, dışarı çıkıverdi ve pasta reçel getirdiler. Atatürk:
- 'İşte', dedi, 'Türk köylüsünü bu hale getireceğiz."

Bir milyon insanı bütün bir ömür sefalet içinde bırakanlar, elbette haydutturlar. Haydutların yedikleri, içtikleri, giydikleri ve bütün varlıkları, beşiklerde başlarında tüy bitmemiş yavrucaklarla bir ayağı sine (mezara) değmiş ihtiyarlara varıncaya kadar, bütün çalışkanların emeğidir. Çalışkan Türklerin ahlarıdır, vahlarıdır. Ah yerde kalmaz. Türk çalışanları, sevininiz! Şunun için ki; büyük devrimi yapan parti, ona dayanan hükümet gözyaşlarını silecek, ahı yerde bırakmayacaktır. Devletin eli haydutların yakasındadır. Artık serbestlik, artık hürriyet, tecim serbestisi, tecim hürriyeti haydutların elinde bir korunma kalkanı gibi kullanılmayacaktır. Hürriyet ve serbestlik namusluların, çalışkanların olacaktır.

Çağdaş uygarlığa mensup devletlerin ilk farkı, din ile dünyayı ayrı görmektir. Bunun tersi, devletin kabul ettiği din esaslarını kabul etmeyen kimselerin vicdanlarına baskı olur. Bunu çağdaş devlet anlayışı kabul edemez. Din, devlet gözünde vicdanlarda kaldıkça saygındır ve masumdur... Dini dünyadan ayırmakla çağdaş devletler, insanlığı tarihin bu kanlı zorundan kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı sunmuştur.

Bir gün Atatürk'ün huzurunda "Hukuk Reformu" için fikir fırtınası yapılırken Mahmut Esat Bozkurt'a sorarlar:
- "Neden sadece savcılara 'Cumhuriyet Savcısı' denilir? 'Cumhuriyet Başbakanı', 'Cumhuriyet Bakanı', 'Cumhuriyet Müsteşarı', 'Cumhuriyet Valisi', 'Cumhuriyet Büyükelçisi' olmuyor da, neden 'Cumhuriyet Savcısı'? Savcılara neden bu imtiyaz?"
Atatürk, Bozkurt'a dönerek:
- "Ne diyorsun?" diye sorar.
Bozkurt'un yanıtı çok net olur:
- "Çünkü öyle zaman olur ki, cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan 'Cumhuriyet Savcısı'dır."

Milletlerin halife, sultan, kral, imparator namını taşıyan ve Allah tarafından tayin edilmiş olduklarını iddia eden palyaçolara mukadderatını bağlaması mümkün değildir. Nihayet bunlar da ebedi komedya hatıralarına karışarak sahneden silindiler. (13 Kasım 1924)

Türk hakimleri, sizler Türk inkılabının demir eliyle kurulan yeni medeniyetin kıskanç bekçileri olmak mecburiyetindesiniz. Vazife ve mecburiyetiniz mazinin dirilmesine, yeniliğin ıstırap çekmesine imkan vermeyecektir.

"Türk İhtilali"ne "Türk Köylü İhtilali" demek haksız bir değerlendirme olmaz!

Türk işçileri, Türk tarihinin en mazlum çehresidir. Bu memlekette her şeyi o yapmış, her yokluğa o katlanmıştır. Bu memleketi onun kanı korudu. İcabında yine o kurtaracaktır. Bu vatan onun emeği üstünde yükseliyor ve yükselecektir. Bütün maddi varlığı o yapıyor, o yapacaktır. Türk inkılabı sermayeci olduğu kadar ameleci olmak mecburiyetindedir. Çünkü milliyetçidir. Çünkü işçinin onda alacağı vardır. Amele olmasının milliyetçilikle ne münasebeti vardır? Bu mesele anlayışa, tutuma göre değişir. Biz yer, gök için; ot ve su için milliyetçi değiliz. Biz bizim gibi bir dili konuşan, bir tarihin evladı olan, bizim gibi bir kültürün tesirinde duyan, bu memleketin, milletin acılarını acı, sevinçlerini sevinç yapan bir insan camiası için milliyetçiyiz.

Türkiye'de köylü meselesi, son büyük ihtilalden doğan yeni devlet sistemimizin bir direk, bir temel meselesidir.

Uyuşuklukta ölüm, ihtilalde hayat vardır!

BÖLÜKBAŞI, Oğuz Kaan:

Türk gibi yaşamak, Anadolu kültürü ile yaşamak kadın kişiliği ve onuru için önemli bir merhaledir.

BRANDEIS, Louis D.:

Asla birilerinin umudunu kırma. Belki de sahip oldukları tek şey odur.

BRANNON, J.:

Başkasının izinde yürüyen, iz bırakamaz.

Her münakaşanın temelinde birisinin cahilliği yatar.

BRET, Antoine:

Aşkın gelişi, aklın gidişidir.

Aşkın ilk soluğu, mantığın son soluğudur.

BREZİLYA Atasözleri:

Taşı delen, suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.

BRONSON, H.:

Aşkı ve sefaleti gizlemek güçtür.

BROWN, H. Jackson:

Başarının gerçek ölçüsü nelere sahip olduğun değil, nelerden vazgeçebildiğindir.

Bir domuza ve bir çocuğa istedikleri her şeyi verirseniz sonuçta çok iyi bir domuzunuz ve çok kötü bir çocuğunuz olacaktır.

Bol bol tebessüm et, gülümse. Hem maliyeti sıfırdır, hem de değerine paha biçilmez.

Harekete geçmek için bütün koşulların mükemmel olmasını beklersen, hiçbir zaman harekete geçemezsin.

Hayatta neyin önemli olduğunu keşfetmek için bir felaket beklememek gerekir.

Her şeye homurdanmaya alışmış bir kimse, fırsat kapıyı çalınca bile gürültüden yakınır.

Her zorluğa seni olgunlaştıran bir test olarak bakacaksın. Her zorlukta dersler ve olanaklar bulacaksın.

İnsanlara iyi davranmanın hiçbir maliyeti yoktur.

İyi kalpli olmak mükemmel olmaktan daha önemlidir.

Karakterimiz, kimsenin bakmadığını düşündüğümüzde yaptığımızdır.

Kendimi neşelendirmek istediğim zaman en iyi yol başka birini neşelendirmeye çalışmaktır.

"Keşke" kelimesi yerine "bir dahaki sefere" demeyi deneyin.

Mesleğinin dümenlerini öğrenmekle vakit yitirme; mesleğini öğren.

Tırmanman gereken bir tepeyle karşılaştığında, beklemenin tepeyi ufaltacağını düşünme.

Yaşlan, ama paslanma!

JOHNSON-SIRLEAF, Ellen:

Eğer hayalleriniz sizi korkutmuyorsa, yeterince büyük değillerdir.

BRUNO, Filippo Giordano:

Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanısıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.

Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gider.

Kötüler Tanrı'yı, Tanrı ise iyileri kullanır!.. (Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar.)

Ne gördüğüm hakikatı gizlemekten hoşlanırım ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım.

BUKOWSKI, Charles:

Aşırı hız yapan hayaller, gerçeklere çarparak durur.

Aşkla ilgili en büyük ironi, doğru insanı yanlış zamanda sevmektir.

Benim hayatım, benim seçimlerim, benim hatalarım, benim sorunlarım, benim yalnızlığım... Özetle, sizi ilgilendirmez!

Bir kadın size sırtını döndüyse, o kadını unutun.

Biz kandırılmadık, sadece inanmak istediğimizdendi.

Erkek tahmin etmek ve başarısız olmak için yaratılmış, kadın geri kalan her şey için...

Gerçek kadınlar ruhunuzu ele geçirmek isterler, o yüzden ben orospuları tercih ettim.

Hangi çiçek, diğerini "sarı renk açtı" diye ayıplar? Hangi kuş, "farklı ötünce" diğerine yasak koyar? Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar. Ah insanlar! Her şeyi bulup kendini bulamayanlar...

Harikulade düşünceler ve harikulade kadınlar kalıcı değildirler.

Hayatta kimseyi değiştiremezsin. Ve kimse için değişmemelisin... Ne sen başkası için mecburi istikametsin; ne de başkası senin için... Yorma kendini; bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin...

Her ay kanayıp da ölmeyen canlıya güvenilmez.

Hıçkırarak ağlayan bir kadının göz yaşları, ağlatan adamın başına geleceklerin altına atılacak imzadır.

Kölelik kaldırılmadı, sadece bütün renkleri kapsayacak biçimde genişletildi.

İnsanlar adaletsizliği sadece kendi başlarına gelince düşünüyorlar.

Ne kadar iyi bir insan olduğunun pek önemi yok, nasıl olsa ilk hatanda en kötü insan sen olacaksın!

Nefret ettiğiniz insanla iyi geçinme çabasına siz medeniyet diyorsunuz, ben sahtekarlık diyorum. O sebeple anlaşamıyoruz!

Sevmeyi falan değil, yalnızlığı öğren. Çünkü en çok ona ihtiyacın olacak...

Yıkıldığı zaman altından kalkabileceğin hayaller kur. İnsanların seni yarı yolda bırakma ihtimalini unutma!

Yorma kendini, bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin.

Zor günlerini yalnız atlatan, kimsenin yokluğunu hissetmez!

HEKİMOĞLU, İsmail (Ömer Okçu):

Amacı sona eren ve ümidini kaybeden herkes yaşlıdır.

HEPBURN, Catherine:

Aşkı sıradan kadınlar yaşar. Güzel olanlar kendilerini sergilemek için çalışmaktan aşka zaman bulamazlar.

Beni tehlikelerden koruyacak kıyafetleri giymeyi tercih ederim.

İnsan yaşadıkça anlıyor ki, kendi kayığını kendin çekmezsen bir yerlere gidemiyorsun.

BUDDHA, Gautama:

Ara sıra isyana yönelecek olursan kainatı yargılamanın imkansız olduğunu hatırla. Onun için, kaygılarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya güzeldir.

Bu dünyayı yaratan, zihninizdir.

Bütün canlılar şiddet karşısında titrer, hepsi ölümden korkar, yaşamı herkes sever; kendinizi onlarda görün... O zaman kimi incitebilirsiniz?

Hayat ateşi ile iki elimi de ısıttım; o sönmeye yüz tuttu, ben de vedaya hazırım.

Her ne oluyorsa farkında ol...

İnsanın kalbinde olanı gözleri açıkça belli eder. Gözler kötü bir şeyi asla gizleyemezler. İnsanın içinde doğruluk varsa gözleri de aydınlıktır. Eğer doğruluk yoksa gözler de donuktur. Birisi seninle konuşurken gözlerine bak!

İnsanlar arasında nehri geçip karşı kıyıya ulaşan azdır. Büyük bir çoğunluk nehrin kıyısında bir aşağı bir yukarı koşup durur.

İnsanlığa olan güveninizi hiç kaybetmemelisiniz. Çünkü insanlık bir okyanustur, okyanusa düşen birkaç damla onu kirletmez.

Ne düşünürsek oyuz. Biz her ne isek düşüncelerimizden doğarız. Düşüncelerimizle biz, dünyamızı yaparız.

Nefret hiçbir zaman nefretle yok edilemez. Nefret sevgiyle yok edilir, bu ölümsüz bir kanundur.

Öfkeliye cana yakınlıkla cevap ver, kötüye iyilikle... Cimriye hediyeler ver, gerçeklerle yalancıyı sustur... Galibiyet nefret uyandırır, çünkü yenilen mutsuzdur. Yeryüzünde nefretle nefretin önüne geçilemez, bu sadece sevgiyle mümkündür.

Zihni ve bedeni sağlığın sırrı ne geçmişe üzülmek, ne geleceği düşünmek ve ne de sorunları halletmek değil, içinde bulunulan anı yaşamasını bilmektir.

BULOR:

Aşk cennetin dilinden bize kalan yegane hatıradır.

BURNS, David M.:

Başarıyı hedef alın, mükemmel olmayı değil.

İnsan olduğunuzu hatırlayarak korkularınızı göğüsleyin. Daha mutlu ve daha etkili bir insan olursunuz.

Unutmayın, mükemmeliyetçiliğin arkasında korku yatar.

Yanlış yapma hakkınızdan vazgeçmeyin, vazgeçerseniz yeni şeyler öğrenme ve gelişme olanağınızı kaybedersiniz.

BURSALI, Orhan:

Ya bilim ve teknolojide büyük sıçrama yapacaksın; eğitimi, üniversiteyi, toplumu, sanayiyi büyük sıçramayla örgütleyeceksin ya da sömürüleceksin, pazarda yer almayacaksın, ithal edeceksin; yani güdüleceksin!

Yönetici siyasetçi, ülke yararını ve gelecek nesilleri öncelikle gözetmelidir!

BUSCAGLIA, Leo:

İçten olmalısın. Yapmacık olmamalısın. Olduğun gibi görünmelisin. Dünyanın en zor işi, olmadığın bir kişi olmaya çalışmaktır. Gerçek benliğine doğru yaklaştıkça o kişiliği benimse ve her zaman öyle kal. Bunun kolay bir yaşama yolu olduğunu göreceksin. En zor şey başkalarının olmanı istediği kişi olmaya çalışmaktır. Onların seni bu duruma getirmesine izin verme. "Kendinin" kim olduğunu bul, olduğun gibi görün sadece. Richard Albert'in deyimiyle "karabasanları kovmak için" gerekli enerjiyi bu yolda kullanabilirsin. Kovalanacak karabasan da kalmayacak artık. Hepsini bir kenara at "İşte, ben buyum... Beni güçsüz yanımla, aptal yanımla olduğum gibi benimseyin. Benimseyemezseniz, rahat bırakın" deyin.

Severek yaşamak hayattaki en büyük meydan okumadır.

Yarın sabah ne sevdiğiniz kişilerin yüzleri ne de kendi yüzünüz aynı olacaktır.

BUTLER, Samuel:

Dostluk para gibidir; elde edilmesi kolay, korunması zordur.

BÜYÜKANIT, Yaşar:

Herkes bu hayatta üzerine düşen rolü oynuyor, hayat tam bir tiyatro; kral var, asker var, kameraman var, herkes bu hayatta rolünü oynuyor. Tiyatro bittikten sonra özel hayatta birlikte vakit geçiriyorlar. Kara Harp Okulu'nda görev yaparken öğrencilere her zaman sağlıklı, huzurlu ve başarılı yaşam diledim, ama en önemlisi şerefli bir yaşam sürmelerini temenni ettim. Eğer şerefli bir yaşam yoksa diğerleri zaten yoktur.

BYRON, George Gordon (Lord):

Bir devleti kurmak için bin yıl ister, yıkmak için bir saat yeter.

Bütün mesele, ruhları görebilecek gözler edinmektir.

Gece, kadınlarla yıldızları güzel gösterir.

İşi çok olanların gözyaşları için vakitleri yoktur.

Mutluluğu tatmanın tek çaresi, onu paylaşmaktır.

Neşterin neden olduğu ölümler, mızrağınkilerden fazladır.

Yunanlılar gerçeği kavrama yeteneğinden yoksundurlar. Her Yunanlı, Yunanlılar hakkında abartılmış düşüncelere sahiptir.

CARNOT, Nicolas Leonard Sadi:

Özgür bir ülkede yaygara çok, ızdırap az; baskı altındaki bir ülkede ise yaygara az, ızdırap çoktur.

ZINN, Howard:

Bizim sorunumuz halkın itaatsizliği değil, itaatli oluşu... Bizim sorunumuz dünyanın her tarafında hükümet liderlerinin diktalarına itaat edip savaşa giden insanların sayısı ve bu itaatkarlık yüzünden ölen milyonlar... Bizim sorunumuz dünyanın her tarafında insanların sefalete, açlığa, aptallığa, savaşa ve acımasızlığa karşı itaatkarlığı... Bizim sorunumuz hapishaneler küçük hırsızlarla doluyken ve büyük hırsızlar ülkeleri yönetirken insanların itaatkar oluşu...

Masum insanları öldürmenin utancını kapatacak büyüklükte bir bayrak yoktur.

Tarihi bilmiyorsan dün doğmuşsun demektir, dün doğmuşsan her lider sana istediği öyküyü anlatabilir.

CHOMSKY, Noam:

Barış savaşa tercih edilir, ama bu mutlak bir değer değildir. Eğer Hitler dünyayı fethetmiş olsaydı barış olurdu, fakat bu bizim görmek istediğimiz türden bir barış olmazdı.

Her türlü otorite ve hiyerarşi sorgulanmalı ve bunların meşruiyeti ispatlanmalıdır. Meşruiyetini ispatlayamayan her türlü otorite gayrımeşrudur ve devrilmelidir.

Toplumun genelinin neler döndüğünden haberi yoktur, hatta haberi olmadığından dahi haberi yoktur.

CHARLEVAL, Charles Faucon de Ris:

Ey aşk!.. Diğer duyguların tümü, senin acıların kadar değerli değil.

CHAVEZ, Hugo:

ABD imparatorluğu ile savaşmadan devrim yapmak... İmkansızdır!

Herkesin eşit koşullarda katılım sağladığı, hiç kimsenin dışlanmadığı, fakirliğin ortadan kaldırıldığı ve insani değerlerin en üstün tutulduğu toplumlarda demokrasi hayata geçirilebilir.

Kaddafi, emperyalizme karşı savaşan halkların şehididir.

Ülkemdeki bütün çocuklar et yediğinde, ben de oturup rahatça yiyeceğim!

Vicdanlı insanlar mutlaka galip geleceklerdir!

Yoksulluğun ilahi bir plan olduğu büyük bir yalandır. Tanrı açlık ve yoksulluk isteseydi denizde balık, ormanda meyveler ve insanlık yararına nice şeyler armağan etmezdi. Evet Tanrı, insanların ulaşabileceği ve herkese yetecek kadar zenginliği tüm insanlara sunmuştur ama birileri bunların çoğunu almak için "Tanrı sizlere yoksulluk karşısında sonsuz ve mutlu hayat verecek" demektedir. Yoksulluk arttıkça ve Tanrı'nın herkes için verdiği zenginliklere birileri daha fazla el koydukça Tanrı adına konuştuğunu ileri sürerek yoksulluk karşısında "Sus!" diyen din adamları da çoğalmaktadır. Bu dünya fakirlik karşısında susan insanların dünyası olmayacaktır!

Yoksulluk arttıkça ve Allah'ın herkes için verdiği zenginliklere birileri daha fazla el koydukça, Allah adına konuştuğunu ileri sürerek yoksulluk karşısında "sus" diyen din adamları da çoğalmaktadır. Latin Amerika, yoksulluk karşısında susanların coğrafyası olmayacaktır.

CHEROKEE Kabilesi:

Kartalı vuran oktaki tüy kartala aittir.

Kehanet, muhtemel bir olayı kesin bir bakış ile görmekten başka şey değildir. Hava ya bulutlu olacaktır ya da güneş açacaktır.

CHESTERFIELD, Lord Phillip Dormer Stanhope:

Başıboşluk, cahillerin tatilidir.

Öğrendiklerini bir saat gibi cebinde taşı; ikide bir saati olduğunu göstermek isteyen insanlar gibi ortaya çıkarma. Eğer birisi sana saati sorarsa söylersin; ama her saat başında saat kulesi gibi ötme!

Övülmek isterseniz, alçak gönüllülüğü yem olarak kullanabilirsiniz.

CHEYENNE Kabilesi:

Komşun hakkında hüküm vermeden önce, iki ay O'nun makosenleriyle yürü!

CHILTON, Alex:

Dostların sıkıntıda iken onları mutlu oldukları zamankinden daha çok ara.

Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.

ROCHEBRUNE, Abbé Antoine de:

Kadının namusunu erkeklere karşı koruması, ününü kadınlara karşı korumasından çok daha kolaydır.

FERRY, Jules François Camille:

İyi bir okul yaratmak için her şeyi yapabilirsiniz, ama okulun kitaplığı yoksa, hiç bir şey yapmamış olursunuz.

BULWER-LYTTON, Edward George Earle:

Kitaplar yaşadıkça geçmiş diye bir şey olmayacaktır.

Yasalar ölür, kitaplar ölmez.

Yüreğinizin yaşını saçlarınızdaki aklara bakarak söyleyemezsiniz.

BOVEE, Christian Nestell:

Dünyada herşey yıkılsa bile, gelecek yerinde durur.

İlk ve son aşkımız kendimize karşı olandır.

Samimiyeti yitirmek, gücünü yitirmektir.

Yaşayan insanın aklı, ölmüş insanlarla en iyi bağlantıyı kitaplar sayesinde kurar.

GREVILLE, Fulke:

İnsanı kendisi kadar kimse kandıramaz.

ŞAHABEDDİN, Cenap:

Ağaçların çiçekler gözü, kuşlar dilidir.

Ahmak, ışıkla alevi karıştırır ve kendisini her yakanı güneş sanır.

Başkaları düştü mü, "Çürük tahtaya basmasaydı" deriz. Kendimiz düşünce, bastığımız tahtanın çürük çıkmış olmasından şikayet ederiz.

Cenap Şahabettin'e:
- "Şu edepsize neden bir tokat vurmadın?" dediklerinde şu cevabı vermiş:
- "Eldivenim yoktu, iğrendim."

Dostu üzmek, düşmanı sevindirir.

En çok bolluk getiren yağmur alın teridir.

Eşeği mektep müdürü yapan, dershanelerin ahıra döndüğünden şikayet etmemelidir.

Gençlik çabuk geçer derler, maalesef ihtiyarlık da öyle!

Hayat merdivenlerini çıkarken insanlara iyi davranalım, çünkü inerken aynı insanlara yine rastlayacağız.

İhtiyarlarda maziyi görürüz. Halbuki iyi baksak istikbalimizi görürdük.

Kadın olsun, kitap olsun cildine aldanmayıp içindekilere bakılmalıdır.

Kavak ağacını beğenen ve seven pek az kişi gördüm, çünkü dosdoğrudur.

Meşe gölgesinde filizlenen yosunlar, çok kez kendilerini meşe fidanı sanırlar.

Neleri bilmediğini bilen çoktur; güçlük, neleri hiçbir zaman bilemeyeceğini bilmektir.

Seni sevenleri sevmek, sevginin değiş tokuşudur.

Yalanı söküp atmadan gerçeği dikmeye çalışma, tutmaz.

Yalnız kendi nefsini düşünerek dost arayan, hizmetçi arıyor demektir.

Yüksek fikirler, yüksek dağlara benzer; alışık olmayanları ürkütür.

Zirvelerde kartallar da bulunur, yılanlar da... Ancak birisi oraya süzülerek, diğeri ise sürünerek gelmiştir. Önemli olan nereye gelmiş olduğunuzdan çok nereden ve nasıl geldiğinizdir.

FİLİZ, Şahin:

Dinin kendisi demokratikleştirilmeli ve özgürleştirilmelidir; daha doğrusu dinin kendisinin özgürleştirilmesi gerekir. Çünkü bütün cemaat ve tarikatlar baskı ve toplumsal ayrışmayı sürekli olarak tahrik eden bir yapıyı ortaya çıkartmaktadır.

Dinin sahtesi ortaya çktı.

ŞEN, Takmaz Sühan:

Cehaleti bilim, susuzluğu su giderir. İnsan ol! Yaşam hak ettiğini verir...

ŞİLİ Atasözleri:

Güzellik kadınlara verilen ilk hediye, aynı zamanda geri alınan ilk şeydir.

CHRISTIAN, John:

Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat denilmektedir.

CHRISTOPHER, Marlowe:

En büyük başarı insanın hayatı olabildiğince yaşayabilmesidir.

CİBRAN, Halil:

Biri sana kötülük ederse unut, ama sen birine kötülük edersen hiç unutma!

Çocuklarınız, sizin çocuklarınız değildirler. Siz, onların dünyaya gelmelerine aracı oldunuz, fakat onlar sizin değildir. Gerçi onlar sizinle beraberdir, fakat sizin malınız olamazlar. Onlara sevginizi verebilirsiniz, fakat düşüncelerinizi asla. Çünkü onların kendilerine has düşünceleri vardır. Onları kendinize benzetmek için uğraşmayın. Çünkü hayat geriye adım atmaz ve dün ile ilgilenmez.

Çok konuştukça, düşünce ölür.

Dostluk daima tatlı bir sorumluluktur, asla bir fırsat değildir.

Dünya kuruldu kurulalı bilinir: Aşk derinliğinin farkına ancak ayrılık saati gelip çattığında varılır.

Güneşe arkanı dönersen ancak kendi gölgeni görürsün. Ben onlara güneşi gösterdim, aptallar parmağıma baktılar!

Hayatın bütün gizemini çözdüğün vakit ölümü arzularsın. Çünkü o da hayatın sırlarından birisidir.

Her insan iki insandır; biri karanlıkta uyanık, diğeri ise aydınlıkta uykudadır.

Her şeyin başlangıcı belirsiz ve sislidir, ama sonu öyle değildir.

Hırs denetimsiz kalırsa, kendi sonunu getirinceye kadar yanacak bir aleve benzer.

Konuştukça, düşünce ölür.

Malını veren az vermiş sayılır. İnsanın kendisini vermesi gerekir.

Muğlak sözcükleri anlaşılır hale getirmeye çalışmayın. Her şeyin başlangıcı muğlak ve bulanıktır, ama sonu öyle değildir. Sizin beni bir başlangıç olarak hatırlamanızı isterim. Hayatın ve bütün canlıların tohumu sisler içinde atılır, billur berraklığında değil...

Ne yazık o ulusa ki parçalara bölünmüştür ve her parçası kendini bir ulus sanır!

Yuvam, "Beni terk etme, burada geçmişin yaşıyor" der; yol ise, "Gel ve beni takip et, ben senin geleceğinim" der. Ve ben hem yuvama hem de yola derim ki, "Ne geçmişim ne de geleceğim var benim. Kalırsam, kalışımda bir gidiş; gidersem, gidişimde bir kalış olacaktır. Sadece sevgi ve ölüm her şeyi değiştirebilir."

CHURCHILL, Sir Winston:

26 Ağustos 1922 tarihindeki Türklerin elde ettiği zaferi, yani bu meşum olayı, güzel bir Paris akşamında haber aldım ve dehşete düştüm. Benim Genelkurmaya bildirdiğim kişisel görüşlerim dikkate alınmamıştı. İngiliz askeri düşüncesindeki Türkler lehine olan tüm eğilimlere rağmen, kaynaklarımız hızla azalırken, bu kadar basiretsiz ve başımıza her türlü belayı getirecek bir eyleme (Yunan askerlerinin Anadolu topraklarını işgal etmesine) müsaade etmelerini affetmek hiç mümkün değildi. Subaylarımız ikişer, üçer Küçük Asya'nın her tarafında, ateşkes çerçevesinde ordularla, cephane ve silah teslimini gözetiyorlardı. Teslim olmuş Türklerden büyük miktarda tüfek, makinalı tüfek, top, mermi kolaylıkla toplanıyordu. Türkiye yenilgiyi kabul etmiş ve bunu da hak ettiğini düşünüyordu. "Cezalandırılacaksak, bunu dostumuz İngiltere yapsın..." Fakat bu noktadan sonra, Türk milleti anladı ki, ne Britanya ne de General Allenby'e değil, yüzlerce yıldır nefret edip küçümsedikleri, her zaman dövdükleri Yunanistan'a itaat etmek zorundalar, tamamen kontrolden çıktılar. İngiliz subaylarının önce emirleri dinlenmedi, sonra hakaret edildi ve sonunda hayatlarını kurtarmak veya esaretten kurtulmak için kaçmak zorunda bırakıldılar. Toplanan bu büyük miktarda silah ve cephane bir hafta içinde tekrar İngilizlerden Türklerin kontrolüne geçti. Mustafa Kemal! "Kaderin adamı", İstanbul'daki Türk hükümetine isyan etmiş bir asi olarak, savaşçı bir prensin tüm niteliklerine sahip olduğu gibi, artık iktidara da sahiptir. Yunanlıların Türkleri fethetmesi hiçbir Türk'ün kabul edebileceği bir kader yazgısı olamazdı. Hayallerle uyutulsa, cinayetlerle lekelense, kötü yönetimle çürüse, uzun yıkıcı savaşlarla, yenilgilerle sarsılsa ve İmparatorluğu parçalansa da Türk hala yaşıyordu.

Atatürk sağ olsaydı, dünyanın görüntüsü bugünkünden çok başka olurdu. Keşke sağ olsaydı da, biz o büyük adamın izinden gidebilseydik.

Bazı insanlar prensipleri için partilerini değiştirir, bazıları da partileri için prensiplerini...

Bana göre ilk elde üzerine gidilmesi gereken beş ana konu vardır. Bunlar: 1) Birleşik Krallık ile Amerika Birleşik Devletleri'nin birlik ve bütünlüğü, 2) Bu iki ülkenin askeri alanda işbirliği, 3) Küresel barışın korunmasına dair tasarıları, 4) Birleşik Krallık ile Amerika Birleşik Devletleri'nin küresel hakimiyeti, 5) Küresel çapta yaygınlaştırılacak İngilizce... Öne sürmüş olduğum bu beş temel ilkenin uygulanması insanların topraklarını işgal edip onları amansızca sömürmemizden çok daha verimli sonuçları bizlere armağan edecektir.

Bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir.

Bir ekspres tren geçerken platformun kıyısında durmayı sevmem. Geri çekilmek, mümkünse trenle aramda bir sütun bırakmak isterim. Bir geminin güvertesinde durup sulara bakmayı sevmem. Saniyelik bir eylem her şeyin sonu olur.

Churchill avam kamarasında konuşurken muhalif partiden bir kadın milletvekili Churchill'e kızgın kızgın şöyle seslenir:
- Eğer karınız olsaydım kahvenizin içine zehir karıştırırdım.
Churchill oldukça sakin bir şekilde kadına döner ve lafı yapıştırır:
- Hanımefendi, eğer karım siz olsaydınız o kahveyi seve seve içerdim.

Demokrasi mevcut rejimlerin içinde en az kötü olanıdır.

Geleceğin imparatorlukları kuvvetini akıldan alan imparatorluklardır!

Herkesi bazen kandırabilirsin, bazılarını her zaman kandırabilirsin, ama herkesi her zaman kandıramazsın!

Karamsar adam, her imkanda bir zorluk görür. İyimser adam ise her zorlukta bir imkan...

Manipüle etmediğim istatistiğe inanmam.

"Nusret Gemisi"nin gizlice döktüğü 20 demir kap (mayın), harbin devamı ve dünyanın geleceği bakımından, diğer bütün gayretlerden daha mükemmel ve daha kesin sonuçlu hedeflere varmak içindi. Ve gene bu engeldir ki, Türkiye'yi bir bozgundan kurtardı ve harbi uzattı. Bu yüzden, mağluplar kadar muzaffer Avrupa da sarsıldı. Kemiklerini Fransa, Belçika, Polonya, Galiçya, Balkanlar, Filistin, Suriye ve Kuzey İtalya topraklarının örttüğü 6-7 milyon insan, düşmanlarının kurşun ve gülleleriyle değil, 18 Mart sabahı Çanakkale'nin kuvvetli akıntısı altında, ağırlıklarına bağlı bulundukları tel halatları üzerinde gerili duran 20 demir kap yüzünden yok olup gitti.

Savaş, askerlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir.

Savaşta Türkiye'yi kurtaran, savaştan sonra da Türk milletini dirilten Atatürk'ün ölümü; yalnız yurdu için değil, Avrupa için de büyük kayıptır.

Şu anda mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm!.. Oldukça mutluydum, umutluydum. Daha düne kadar "Çanakkale bizimdir" diyordum. Çünkü bu savaşı kazanmak için askeri, parayı, cephaneyi, her şeyi hesaplamıştım. Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik. Yalnız bir şeyi hesaba katmamışız: Mustafa Kemal'i... Bağrımda İngiliz gururu olmasa Türkleri alnından öpmek, onları ayakta alkışlamak isterdim.

Türkler, "Çanakkale"yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir.

Türkleri savaşarak, asker ve silah kullanarak asla yenemezsiniz. Türklerin sadece din adamlarını ele geçirip, onları kullanın. Din adamları zaten devleti yıkarlar!

Türklerin yeniden Avrupa'ya girmeleri, müttefikler için en kötü aşağılanmadır. Müttefiklerin zaferi hiçbir yerde Türkiye'deki kadar tam olmamıştı. Şimdi galibin gücü hiçbir yerde Türkiye'deki kadar gösterişli bir şekilde aşağılanmamıştır. (Lozan sonrası hatıratından)

Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil, o güce karşı koydukları için yükselirler.

Üç türlü yalan vardır: 1) Yalan, 2) Kuyruklu Yalan, 3) İstatistikler...

Yaşlılar yiyeceklerine dikkat etmelidirler, gençler de okuduklarına...

BELEN, Fahri:

"Çanakkale Seferi", Türk milletinin eski kudret ve kuvvetini muhafaza ettiğini, can çekişen bir imparatorluk içinde kahraman bir milletin varlığını meydana koydu.

HORNER, David Murray:

"Çanakkale Savaşları", savaşa İngiliz bayrağı altında katılan Yeni Zelanda'nın uluslaşma sürecine çok önemli katkılarda bulunmuştur. 1915'te Yeni Zelandalılar, kimliklerini "İngiliz İmparatorluğu" içerisinde tanımlamaktaydılar ve bağımsızlık kazanmak gibi istekleri yoktu.

ASQUITH, Herbert Henry:

"Çanakkale"de, ordunun yardımı olmaksızın deniz filosunun başarı sağlayabileceği ümidine kapılmıştım, fakat şimdi bu işte müşterek bir harekatın zorunlu olduğunu anlıyorum.

CICERO, Marcus Tullius:

Acı tanımamış olmak büyük bir acıdır.

Açıkça nefret etmek, asıl düşünceyi gizlemekten daha asil bir harekettir.

Akıl, işletilirse çevikleşir.

Bir iyiliği yapan değil, iyiliği gören hatırlamalıdır.

Bir kimse yalnızca kendi kendine bağlı ise ve kendinde her şeye sahip ise mutlu olmaması mümkün değildir.

Bir ulus kendi içindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla baş edebilir. Fakat içerisindeki satılmış ve hainlerle yaşayabilmesi olanaksızdır. Sınırları zorlayan düşman silah ve alemlerini açıkta taşıdığı için daha az tehlikelidir. Fakat bir hain, hain gibi görünmez; kurbanları ile aynı aksanda konuşur, onların çehresine bürünür ve onların tartışmalarını kullanarak ulusun politik yapısına nüfuz eder, bütün kapılardan serbestçe geçer, sesi en üst düzey hükümet koridorlarında duyulur, ulusun ruhunu çürütür, politik yapıya her türlü hastalık bulaştırarak ulusun yaşam gücünü elinden alır. Bir katil daha az korkutucudur.

Boş inançlarda, Tanrıya karşı duygusuz bir korku vardır.

Eğer bir bahçeniz ve bir de kütüphaneniz varsa, ihtiyacınız olan her şey var demektir.

En çabuk kuruyan şey gözyaşıdır.

Erkekler şaraba benzer; geçen yıllar kötülerini eskitir, iyilerini olgunlaştırır.

Gerçek çiftçi, ürününü göremeyeceğini bildiği halde, toprağını eken adamdır.

Gerçekten bizim olan hiçbir şey kalmamıştır; bizim dediğimiz sahte bir şeydir.

Hak ve haksızlık üzerine verilecek hükümlerde başkalarını dinlemeyeceksin!

Hastalar için hayat oldukça, umut da vardır.

Herkes düşüncelerinde yanılabilir, fakat aptallar bir türlü yanıldıklarını anlayamazlar.

İçinde kitap olmayan bir oda ruhsuz bir beden gibidir.

İnsan, mutluluğun en büyüğüne, ancak öteki insanlara iyilik yapmakla kavuşabilir.

İnsan ne kadar yükselirse, gönlü o kadar alçalmalıdır.

İnsan, yaşamının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçirir.

İnsanın en büyük düşmanı, kendisidir.

İnsanın hayatını düzenleyen zenginlik değil, akıldır.

İyi yontulmuş taşlar harca lüzum kalmadan kendiliklerinden birleşirler.

Kimse sana senden iyi öğüt veremez.

Mutlu bir yaşam zihnin sükunetinde yatar.

"Roma neden yıkıldı" sorusuna Çiçero'nun yanıtı:
- Çok ve güzel konuştuk, fakat bilgisizdik!

Savaşta yasalar susar.

Vicdanım bana diğer insanların söyleyeceklerinden daha çok şey ifade eder.

Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil; rahatını terk edebilen, gayretli insanlara aittir.

Yaşam yokuşunu tırmanırken rastladığımız kişilere iyi davranalım. Çünkü inişte yine onlara rastlayacağız.

Yaşamak için yemelisin, yemek için yaşamamalısın.

Zamanın azaltamadığı, yumuşatamadığı üzüntü yoktur.

CLARKE, Sir Arthur Charles:

İki olasılık var: Ya evrende yalnızız ya da evrende yalnız değiliz. İki olasılık da eşit derecede ürkütücü!

Venüs'ten gelen küçük yeşil adamlara inanan insanlarla bilgiye dayalı bir demokrasi inşa edemezsiniz. Kanıtlanmamış ifadeleri kabul etme yatkınlığı demagoglar ve diktatörlerin baş yardımcısıdır.

CLINTON, Bill:

Bugün millenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Çünkü O yılın değil, asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir.

FRANKLIN, Benjamin:

Akıllı bir ahmak zırvalarını bir cahilden daha iyi yazarsa da, yazdıkları yine zırvadır!

Akıllı kimdir? Herkesten öğrenen... Güçlü kimdir? Hırslarını yenen... Zengin kimdir? Halinden memnun olan... Halinden memnun olan kimdir? Hiç kimse...

Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır!

Aşksız evlenmenin olduğu yerde, evlenmesiz aşk ortaya çıkar.

Başkalarını affetmek bazen yetmiyor. İnsanın kendisini affedebilmesi gerekiyor!

Bir çivi yüzünden bir nal, bir nal yüzünden bir at, bir at yüzünden de bir atlı gidiverir.

Boş bir çuval dik durmaz.

Bugünü görmek, geleceği görmekten daha kolaydır.

Demokrasi; iki kurtla bir kuzunun öğle yemeğinde ne yeneceğini oylamasıdır. Özgürlük ise tam donanımlı kuzunun oylamaya karşı çıkmasıdır.

Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.

Düşmanına zarar vermek seni ondan daha küçük yapar, intikam almak onunla aynı düzeye getirir, affetmek seni ondan üstün kılar!

Düşmanlarınızı sevin, çünkü kusurlarınızı yalnız onlar açıkça söyleyebllir.

Eğer tartışır ve karşı çıkarsanız bazen bir zafer kazanabilirsiniz, fakat bu içi boş bir zafer olacaktır. Çünkü bu yolla asla karşınızdakinin sempatisini kazanamazsınız.

Evlenmeden önce gözlerinizi dört açarsanız, evlendikten sonra yarı yarıya kapatabilirsiniz.

Erken yatıp erken kalkmak bir adamı sağlıklı, zengin ve akıllı kılar.

Faziletli olmaya çalışırsan, çok defa mutlu da olursun!

Hayatın en büyük trajedisi çok çabuk yaşlanmamız, ama çok geç akıllanmamızdır.

Her sorun kendi içinde bir fırsat saklar. Ve sorun fırsatın yanında cüce kalır!

Heykeltıraş mermere ne ise öğretmen de çocuğa odur.

İki kişi tartışıyorlarsa bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez; tartışmıyorlarsa da sevdikleri anlamına gelmez!

İnsanın üç güvenilir arkadaşı vardır: Yaşlı karısı, yaşlı köpeği ve hazır parası...

İnsanlar "din"e rağmen kötü iseler, dinsiz nasıl olurlardı acaba?

İnsanlar her zaman bir kahraman olamazlar ama, her zaman insan olabilirler.

İşinin yapılmasını istiyorsan kendin git, istemiyorsan başkasını gönder.

Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasındaki çizginin nereden geçtiğini bulmak zordur.

Koşullar ve olaylar kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz!

Kötü bir kadından iyi bir eş olmaz.

Madem ki bu zenginlikler senin, neden öteki dünyaya götürmüyorsun?

Mutlu olmanın iki yolu vardır: Ya isteklerimizi azaltmak ya da olanaklarımızı çoğaltmak...

O, öylesine okumuş bir insandır ki, "at"ın dokuz dilde karşılığını bilir; ama öylesine de cahildir ki binmek için kendine bir inek alır.

Öldükten sonra unutulmak istemiyorsanız ya okumaya değer şeyler yazın ya da yazılmaya değer şeyler yapın.

Para her şeyi yapar diyen adam, para için her şeyi yapan adamdır.

Paranın değerini öğrenmek isterseniz borç almaya çalışın.

Sabır ve zamandan kuvvetli bir şey yoktur. Her şeyi bunlar yapar...

Sana yapılan haksızlıkları toza, iyilikleri mermere yaz.

Savaşın iyisi, barışın kötüsü yoktur.

Son derece sert olan üç şey vardır: Çelik, elmas ve kendini bilmek...

Suyun değerini kuyu kuruduğu zaman anlarız.

Tecrübenin kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var!

Ticaretin yıktığı tek bir millet yoktur.

Üç gerçek dost vardır: Yaşlı bir eş, yaşlı bir köpek ve hazır para...

Üç kişinin bir sırrı saklamasının tek yolu, iki kişinin ölü olmasına bağlıdır.

Ümit ile yaşayan daha çabuk ölür.

Yirmi yaşında istek, otuz yaşında zeka, kırk yaşında akıl önemlidir.

Zamanı sıkıştırmaya kalkışma, hayatı meydana getiren şey zamandır.

Zenginlik iki şeye dayanır: Çalışmak ve tutumlu olmak... Yani ne vaktini boşuna harca ne de paranı! İkisini de en iyi şekilde kullan. Çalışmadan ve tutmadan hiçbir şey olmaz, onlarla her şey olur.

GÖĞÜŞ, Havva:

Bazıları insanın maymun soyundan geldiğini söyler, acaba hangi maymun soyundan?

ALFIERI, Vittorio:

Aynaya bakacağına, üstündeki elbiselere bak!

Çok yalan söyleyenin ettiği yemin de çok olur.

BAILLIE, Joanna:

Kadınların üzüntüsü yaz fırtınası gibidir; şiddetli, ama kısa olur.

YUSUFZAİ, Malala:

Bir çocuk, bir öğretmen, bir kitap ve bir kalem dünyayı değiştirebilir.

Biz, sesimizin önemini susturulduğumuzda anladık!

Eğitim kadın için güç demektir. Bu yüzden İslamcı teröristler eğitimden korkuyorlar ve kadınların eğitim almasını istemiyorlar. Çünkü biliyorlar ki eğitim aldıklarında kadınlar daha güçlü olacaklar...

Elimizden alınmadan o şeyin kıymetini bilmeyiz. Pakistan'da okula gitmemiz engellendiğinde eğitimin gerçek önemini kavradım.

CLAUSEWITZ, Carl von:

Savaş ve askeri darbeler mevcut siyasetlerin farklı araçlarla devamından başka bir şey değildir!

Zafer, daha iyi bir siyasi gerçekliğin oluşturulmasından başka bir şey değildir!

CLOSOW, Arnold:

Her şeyin anahtarı sabırdır. Civcivi, yumurtaları kuluçkaya yatırarak elde edersiniz, kırarak değil.

COELHO, Paulo:

Aslında insanlar, bazen suçlu olduklarını kabullendikleri için değil, sadece karşıdaki sussun diye özür dilerler.

Aşk kalıcıdır, değişen yalnızca insanlardır.

Aşk tuzaklarla doludur. Kendini göstermek istediğinde, bize yalnızca ışığıyla belirir ve bu ışığın içindeki gölgeleri gözümüzden saklar.

Barajlar gibidir aşk, bunu biliyorum: Bir zerre suyun sızabileceği bir çatlak bırakırsanız, bu su duvarları yavaş yavaş kemirir ve öyle bir an gelir ki, akıntının gücünü artık kimse denetleyemez. Duvarlar yıkılacak olursa, aşk efendi olarak her şeye el koyar... Aşık olmak, denetimi elden kaçırmak demektir.

Başkalarını memnun etmek için yaşarsan herkes seni sever, kendin hariç!

Bazı kapıları kapayın! Gururunuzdan dolayı değil, artık hayatınıza uygun olmadıkları için...

Bir gün uyanacaksınız ve her zaman yapmak istediğiniz şeyleri yapmak için zaman kalmamış olacak... Şimdi tam zamanı, harekete geçin ve ne yapmak istiyorsanız bugün yapın!

Çocuk masallarında prensesler kurbağalara öpücük verir ve kurbağalar sevimli prenslere dönüşür. Gerçek yaşamdaysa, prensesler prensleri öper ve prensler kurbağaya dönüşür.

Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz, bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır:
1. Nedensiz yere mutlu olmak,
2. Her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak,
3. Elde etmek istediği şey için var gücüyle dayatmak...

En kusursuz cinayet; birinin yaşama sevincini öldürmektir.

İnsan yaşamının bir aşamasının ne zaman bittiğini bilmelidir. Eğer kalman gereken zamandan fazlasında direnirsen sevincini ve huzurunu yitirirsin.

İnsanlar her şeyden ve herkesten kaçabilirler, ama hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz.

İnsanların yaptıklarıyla değil, giydikleriyle marka oldukları bir çağda aşkların sahteliğinden yakınmak yanlış olur.

Pencereyi açtım. Ve de yüreğimi. Odaya güneş doldu, ruhuma aşk...

Sarılmanın anlamı şudur: Sende bir tehlike sezmiyorum, yanında olmaktan korkmuyorum, rahatlayabilir ve kendimi yuvamda hissedebilirim; beni koruyan ve anlayan birisi var... Bizim ülkemizde birine isteyerek sarıldığımızda ömrünün bir gün uzadığına inanılır.

Seven insan önce kendinden geçmeyi, sonra kendini bulmayı özler.

Tam bütün yanıtları bulduğunu düşünürsün, sorular değişiverir!..

Tanrı, cehennemi cennetin içine sakladı.

PITAGORAS:

Bazen ya susmak ya da suskunluktan daha kıymetli bir söz söylemek gerekir.

COLERIDGE, Samuel Taylor:

İnsan, gözleri kapalı olduğu zaman da görebilir.

Yalnızca akıllılar düşünce sahibidirler. İnsanların geri kalanları düşüncelerinin tutsağıdır.

CONDORCET, Marquis de:

Bilginlerin aydınlatamadığı toplumları başkaları aldatır.

CONNORS, Jimmy:

Tecrübe büyük avantajdır. Ancak kazandığınız zaman onu kullanamayacak kadar yaşlısınızdır çoğunlukla.

CONONT, James B.:

Kaplumbağaya dikkat et. Ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebiliyor.

COUBO:

Tecrübe insanın hayatta yaptığı hataların toplamıdır.

CROMWELL, Oliver:

Daha iyi olmaya çalışmayan iyi olarak ta kalamaz.

Aşağıda okuyacağınız hitabet, dünya tarihini değiştiren elli nutuktan biri sayılmaktadır. Oliver Cromwell tarafından yapılan bu konuşma 20 Nisan 1653 tarihinde İngitere'de gerçekleştirildi.

İngiliz Meclisi oturum halindeydi, meclis üyeleri her zamanki gibi kendi çıkarlarını koruyan, kendilerine yapılacak ödemeleri arttıracak bir kanun maddesini tartışıyorlardı.

General Cromwell Meclis Salonu'nda görülünce ani bir şaşkınlık ve sessizlik olmuş, tartışma durmuştu. Ağır adımlarla Meclis Başkanı'nın kürsüsüne yaklaşan general tane tane seçilmiş kelimelerle konuşmaya başladı:


"Oturumunuzu sonlandırmaya geldim, meclisi yaptığınız her icraat ile kirletmenize ve şerefsizleştirmenize artık kalıcı bir son vermeye geldim, siz ki fitneci, fesatçı meclis üyeleri, siz ki iyi bir hükümet olmak dışındaki her şey!

Kiralık sefil yaratıklar, zavallılar, ülkenizi en küçük şahsi çıkar adına satılığa çıkaranlar, Judas gibi birkaç kuruş için Tanrı'ya ihanet edenler, içinizde bir parça da olsun erdem kalmadı mı? Bir parça vicdan da mı yok? Atım kadar bile dindar değilsiniz!

Altın sizin yeni Tanrı'nız olmuş! Satılığa çıkarmadığınız bir değer de mi kalmadı? Ulusunuzun adına iyi bir şey düşünemez misiniz? Sizi çıkarcı sürüsü, bulunduğunuz bu kutsal meclisi varlığınızla kirletiyorsunuz.

Tanrı'nın kutsadığı bu meclisi ahlak yoksunu davranışlarınızla hırsızların ini haline çevirdiniz! Halkın size verdiği yetkiyi  kötüye kullandınız. Siz ki halkın umutsuz dertlerine çare olmalıydınız, kendiniz halka en büyük dert kaynağı oldunuz!

Ama ülkemiz beni asırlardan beri temizlenmemiş bu ahırı temizlemeye çağırdı!

Ve bu gücü de bana Tanrı verdi, bu şeytan ocağını yönetmeye geldim ki vay halinize!

Şimdi derhal defolun! Acele edin rüşvetin köleleri!

Acele edin, gidin! Süslü saltanat eşyalarınızı alın ve defolup gidin!"

Bazı parlamento üyeleri "meclisin üstünlüğü" ya da "halkın iradesi" falan gibi laflar edecek oldu.

Generalin insanı donduran bakışları karşısında hepsi sustu, usulca ve ellerinden geldiği kadar çabuk tüm korkakların yaptığı ve yapacağı gibi meclisi terk ettiler.

CRONIN, Archibald Joseph:

Üzülmek, yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez; sadece bugünün gücünü tüketir.

CUMMINGS, Edward Estlin:

Gece gündüz sizi başkalarına benzemeye zorlayan bir dünyada kendiniz olarak kalabilmeyi başarmak, hayatın en zorlu savaşını vermek demektir.

CUMALI, Necati:

Yetişkin bir aslanı, kaplanı uslandırıp adam etmek neyse zeytinlik yetiştirmek de o! Yürek ister, sebat ister bu iş...

DAMAR, Arif:

Yaşamak sadece sevmektir, inan bana.
Sevmeyenler dünyamızda yaşamıyor.

DEMING, William Edwards:

Sadece çok çalışma, iyi niyet ve çaba ile değişim gerçekleştirilemez. Dönüşüm için bilgiye sahip olma, öğrenme ve uygulama gereklidir.

DEMOSTHENES:

En kolay şey insanın kendisini aldatmasıdır, çünkü bir insan genellikle istediği şeyin gerçek olduğuna inanır.

DESCARTES, Rene:

Düşünüyorum, öyleyse varım!

Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan, yaşamında bir kez olsun herşeyden şüphe et!

İnsan düşünen hayvandır.

Kafalarınızın içini boşaltın, bir masanın üstünü boşaltır gibi... Sonra her şeyi yeniden yerleştirin.

Önemli olan akıllı olmak değil, aklı yerinde ve zamanında kullanmaktır.

Unutma, sana ışık tutanlara sırtını dönersen göreceğin tek şey kendi karanlığındır.

Var olan her şeyin yok olandan gelmesi imkansızdır.

Yalnızlık, bir daha kırılmayacağın ve üzülmeyeceğin bir huzurdur. Onu çekilmez yapan tek şey ise yenilmişlik duygusudur.

DIDEROT, Denis:

Adaletin aklını kaybettiği yerde felsefe susar.

Allah'ı tabiattan kovduk, şimdi o kilisenin duvarları arasında...

Başkalarına mutluluk sağlayabilen kişi mutludur.

Düzen getirmek isteyen kişiden kendinizi sakının; düzenlemek, her zaman başkalarını rahatsız ederek kendini başkalarının efendisi kılmaktır.

En kötü babalar gençlikte yaptıklarını unutanlardır.

Erkekler yattıkları her kadını sevmezler, sevdikleri kadınlarla yatmazlar.

Güler yüzle söylenen yalanı bir anda yuttuğumuz halde acı gerçeği ancak damla damla yutarız.

İnsanın kuvvet ve zaaf, ışık ve körlük, bayağılık ve yücelikten olduğunu söylemek yargılamak değil, O'nu tanımlamaktır.

İnsanlar ikiye ayrılırlar: Tanıdıkça büyüyenler ve tanıdıkça küçülenler...

DITKA, Mike:

Kazanmadan önce hak ettiğinize inanın!

DRUSUS, Nero Claudius:

İnsanın ömründeki en önemli olay iyi bir eş seçmektir.

BICKERSTAFF, Bernie:

Umut, genç tutkuların dadısıdır.

DUHAMEL, Georges:

Zeytin ağacının vazgeçtiği yerde Akdeniz biter.

DUMANOL, Ali Aslan (Eğitimci, düşünür, yazar):

Sözün az olsun, aydın olsun
Işık saçsın, bakan köre göz olsun!

ECEVİT, Bülent:

Atatürk'ün belirlediği çağdaş Türk milliyetçiliğinde ırkı, dini, mezhebi, geçmişi ne olursa olsun, "Türküm" diyen herkes ayrım gözetilmeksizin birleşir; yine bu milliyetçilikte vatan milletle bütünleşir ve bütünüyle geçmişiyle ve geleceğiyle özümsenir. (21 Mart 1981)

Ben özgürlüğü beynimde hapishaneye taşıyorum. Dışarıda bir mahpus gibi yaşamaktansa içeride özgür bir insan olarak yaşamayı yeğlerim.

Biz milliyetçi olarak bu toprağa bağlıyız. Geçmişi ile, bugünü ile, geleceği ile bu topraklar bizimdir. (23 Ekim 1967)

Bizim milliyetçiliğimiz Orta Asya milliyetçiliği değildir. Bu toprakların insanlarının hepsi Türk milletinin aynı derecede şerefli insanlarıdır. Atatürk bu tür milliyetçidir. Atatürk; Etilere, Eti Türkü demiştir. Sümerlere, Sümer Türkü demiştir. Türkiye'de yaşayan ve bu vatan için kanını dökmeye seve seve katılan herkes Türk'tür. Bu türlü olamayan, bu toprağa bağlı, bu vatana bağlı bir milliyetçiliği reddeden kafatasçılar ve ümmetçiler, bu vatana da bu millete de ihanet etmektedirler. (23 Ekim 1967)

Bu ülke, aydınlarının ihanetine uğramıştır!

Demokrasinin, özellikle Türkiye'de demokrasinin, biçimsel demokrasi değil, yalnız siyasal demokrasi değil, aynı zamanda sosyal temele dayanan, sosyal özü bulunan bir demokrasi olması gereklidir.

Demokratik ve parlamenter sistem Türkiye için idealdir. Allah, Türkiye'yi başkanlık sisteminden korusun. Başkanlık sistemi, Türkiye için çok tehlikeli olur. (26 Aralık 2004)

Doğu Anadolu'daki Türkiye'yi bölücü tahrikler halkı kurtarmak için değil, halkı "halklar" diye bölerek birbirine kırdırmak için yapılan tahriklerdir. (29 Ocak 1971)

Gözlerimiz sürekli Kuzey Irak'ta olacak. Eğer en küçük bir olumsuzluk ortaya çıkarsa gerekli tedbirleri alacağız. (2002)

Her türlü ayrıcalığı reddeden parti olduğumuz için biz, kırk bin zengini daha zengin eden değil, kırk milyon yurttaşımızı refaha kavuşturan bir düzen getireceğiz!

Göçebelikten çıkmıştır Türk milleti... O halde milliyetçiliğimizin sağlam olması için, bu topraklara kök salmış olması lazımdır. Bu topraklarda en eskiden, binlerce yıl önceden beri yaşananlarla... O cedlerden gelen insanla, bundan 900 yıl önce Orta Asya'dan gelmiş olan insan aynı derecede Türktür. (23 Ekim 1967)

Kalkınma köylüden başlayacak!

Köylü kalkınmadıkça Türkiye kalkınamaz!

Ne ezen, ne ezilen; insanca, hakça bir düzen...

Pakistan sömürgecilikten yeni kurtulduğu halde hakimler anayasanın askeri rejim tarafından askıya alınmasına tepki gösteriyor. Fakat bizde bu tepkiyi gösterebilen tek bir hakim çıkmıyor. İşte buna kahroluyorum.

Siyasetçi gelecek seçimi, devlet adamı gelecek kuşağı düşünür!

Toprak işleyenin, su kullananın...

Türk halkı bir kere bu düzeni değiştirmeye karar vermiştir. O karar noktasına gelen halk, ben duralasam dahi beni aşarak amacına erişir.

Türk toplumunu bölmeye kalkışmanın tarihsel gelişmeyle de solculukla da ilişkisi yoktur. Bu olsa olsa Türk Devletini ve Türk ulusunu geçen yüzyıldan beri bölmek isteyen değişik güçlerin oyununa bilmeden veya bilerek gelmektir. (6 Eylül 1970)

Türk'le Türkiye bir bütündür.

ÇUHACI, Rahmi:

Gelecekte gür ve güçlü bir ormanımız olsun istiyorsak fidanları ve tohumları iyi sulamamız lazım. Büyük ağaçların kökleri o kadar geniş bir alana yayılır ve o kadar derine iner ki, onlar su bulmakta sorun yaşamazlar.

ATHERTON, Gertrude Franklin Horn:

Kadınlar, gururlarını kurtaran yalanlardan hoşlanırlar.

EMERSON, Ralph Waldo:

Akıllı bir kimse, hiçbir zaman özür dilemek zorunda kalmaz.

Bir tek düşmanı olan, her yerde onunla karşılaşır.

Bir tutsağın boynuna geçirdiğiniz zincirin öteki ucu, kendi boynunuza takılıverir.

Hedefi vurmak için üstünü nişan almalısın!

Özgür olamıyorsan olabildiğin kadar özgür ol!

Rüyaları gerçekleştirmenin en kısa yolu uyanmaktır.

Sağlıktan büyük zenginlik yoktur.

Verdiği sözü yutanla değil, verdiği sözü tutanla yaşayın!

EPİKTETOS:

Bir insanın bildiğini zannettiği şeyi öğrenmesi olanaksızdır.

İnsanı hayvandan ayıran akıldır. İnsan, akıldan uzaklaştığı zaman; hayvan ortaya çıkar.

Kimseyi övmeyen, kimseyi kötülemeyen, kimseden yakınmayan, kimseyi suçlamayan olgun insandır.

Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun. Neden bu günden başlamıyorsun?

EVERETT, Alexander:

Bilgi bir ışık gibidir. Onu kullanırsanız daha parlak olur, kullanmazsanız söner.

FILS, Alexander Dumas:

Bana hayatı iki şey sevdirir; özgürlük ve aşk... Aşk için hayatımı veririm; ancak özgürlük için aşkımı da feda ederim.

Para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir.

GEORGE, David Lloyd:

Ben bir şeyi anlamıyorum: Bizim medeni milletlerin orduları savaşta barbarlığa yaklaşıyor; barbar saydığımız Türk orduları ise savaşta medenileşiyor. Irak kumandanımız telgrafında esir olan generallerimizden kendisine gelen mektuplardan söz ediyor ve bildiriyor ki, Türkler esirlerimizin istirahatini fevkalade temin ediyorlarmış. İşte bu davranışlarının sebebini bir türlü anlayamıyorum.

HERBERT, George:

Büyük ağaçlar gölge vermekten başka işe yaramazlar.

Eğer bir örs isen kendini sabit tut, eğer bir çekiç isen zamanında vur!

Komşunu sev, ama bahçe duvarını asla kaldırma...

İRLANDA Atasözleri:

Bir adam en çok sevgilisini, en iyi şekilde ailesini, en uzun da annesini sever.

KANADA Atasözleri:

Nisan yağmuru Mayıs çiçeği getirir.

LANGLOIS, D.:

Bir defa kaybolmaktansa iki defa sormak daha iyidir.

HARRIS, Sydney J.:

İdealist kısa dönemi düşünmez. Çıkarcı uzun dönemi önemsemez.
Gerçekçi ise kısa dönemde yapılan ve yapılmayanların uzun dönemi belirlediğine inanır.

Kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür,
gerçekçi ise tünelle birlikte hem ışığı hem de gelecek treni görür.

DICKSON, Paul:

Bir devlet, Shakespeare'in eserlerinin çok iyi bir baskısını yapabilir, ama o eserleri asla yazamaz.

Bir günde durup dinlenmeden sekiz saat çalışıyorsanız, sonunda patron olur ve günde yirmi saat çalışmaya başlarsınız.

Birisi size "küçük bir sorunum var" diyorsa, bilin ki sorun altından kalkabileceğinizden çok daha büyüktür.

Bir işi yapamayan veya öğretemeyen, o işi denetlemeye memur edilir.

Bir kişi bir çukuru bir dakikada kazıyorsa, altmış kişi aynı çukuru bir saniyede kazamaz.

Bir sirkin tümünü yönetmek durumundaysanız, palyaçoyu oynamak kolay değildir.

Bir toplantıda size karşı olanların sayısı ikiye yükselmişse, toplantıyı ertelemek yapılacak en iyi iştir.

Bürokratla aşık atılmaz. Tanrı bile günahları affeder, bürokrat hiçbir şeyi affetmez.

Danışman, saatinizi ödünç alan ve sorduğunuzda saatinize bakarak size zamanı söyleyen kişidir.

Eğer bir sorun birçok toplantı yapılmasını gerektiriyorsa, sonunda toplantı yapılması sorundan daha önemli hale gelir.

Elinde mikrofon olan biriyle hiçbir zaman tartışmaya girmeyin.

Gelişim iyi bir şeydir, ama beş kere sıfır hala sıfırdır.

Her dağınıklıkta bir basitlik, her uyumsuzlukta bir armoni, her zorlukta bir fırsat vardır.

Hiç kimseyi dinlemeyen de, herkesi dinleyen de kaybeder.

İşçilerine fındık fıstık alacak kadar para verirsen, onlardan da maymun kadar verim beklersin.

Kalabalık bir asansör, kısa boylu bir adam için daha değişik kokar.

Kamudaki bürokrasi, sonunda özel sektörde de bürokrasi yaratır.

Otuz dakikadan beri tartışıyorsanız ve hala kimin kaybettiğini anlayamamışsanız, kaybeden sizsiniz demektir.

Önceki patrona sizin yaptıklarınızı, astlarınızın size yapmalarına asla izin vermeyin.

Patron "isterseniz yapın" diyorsa, bu "istemeseniz bile yapın" demektir.

Patron olmadan patron gibi düşünmeye kalkma, patron olamazsın.

Patronunuzun patronunu, patronunuzun sırtından alabilirseniz, patron olursunuz.

Seçenek yoksa, sorun da yoktur.

Şirket adına gelen mektupları bizzat kendi açan bir patronla çalışılmaz.

Toplantı ne kadar uzun olursa olsun, en önemli kararlar son beş dakikada alınır.

Uzun dönemli planlama, genelde kısa dönemde işe yarar.

DİKBAŞ, Yılmaz:

Demokrasiye karşı savaşan ABD imparatorluğu yıkılmadan dünyanın çoğu yerinde gerçek demokrasinin yeşerip gelişmesi mümkün olmayacaktır. Türk ulusu, böyle bir devrimi eninde sonunda başaracaktır; bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın!

Serbest ticaret, ancak aynı gelişme düzeyinde bulunan ülkeler için yararlıdır. Farklı gelişme düzeyine sahip ülkeler arasında ise yalnızca zengin ülke lehine işler. Yoksul ülke, serbest ticaretten faydadan çok zarar görür.

DOSTOYEVSKI, Fyodor Mihailovic:

Aslında insanı en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil; yaşanması olanaklı iken yaşayamadığı mutluluklardır.

Avrupa'da asalak ve köleydik, ama Asya'da efendi olacağız!

Başkalarının zavallılığına bakıp kendi haline şükredenlerden tiksiniyorum.

Beraber gülmediğiniz bir insan ile mutlu olamazsınız.

Bir kadın hem zeki hem kıskanç olursa, iki kadın haline gelir ve bu bir felakettir işte!

Bir toplumda hırsızlar, katiller, serseriler rahat dolaşıyor ve iş yapıyorlarsa o toplum iyi yönetilmiyordur.

Bizim için Asya hala keşfetmediğimiz Amerikamız... Asya'ya doğru giderek, yenilenmiş bir ruh ve güç artışına sahip olacağız.

Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor, kendisine bir ülkü edinen pek az... Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu, bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?" Öte yandan iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar...

Bu kadar güzel bir gökyüzü altında, bu kadar kötü insan nasıl var olabiliyor?

Eğer iki insan gerçekten birbirlerini seviyorlarsa, aralarında olup biteni kimse bilmemeli.

Gülmekten daha güzel bir eylem varsa o da güldürmektir.

Hayatımızda en yüce, en güçlü ve faydalı dayanağımız, ana baba evinden kalma hatıralarımızdır.

Herkesi öldürüyoruz sevgili dostum. Kimini kurşunlarla, kimini sözlerle, kimini yaptıklarımızla ve kimini de yapmadıklarımızla...

İnan bana, dünyada yapılacak çok iş var.

İnsan yeryüzünde olan şeyleri görmemezlikten, bilmemezlikten gelme hakkına sahip değildir.

İnsanın ruhunu yücelten bir acı, ucuz bir mutluluktan evladır.

İnsanlar, kendileri mutsuz olmadıkça başkalarının mutsuzluklarını anlayamazlar.

İnsanların saadet kadar felakete de ihtiyaçları vardır.

Kadın, her şeyi gören gözü bile aldatır.

Kadınlar sözleriyle değil, gözleriyle konuşurlar; bu yüzden onları anlamak için dinlemekle yetinilmemeli, ayrıca izlemelidir.

Kendi planlarımızı yapıyorduk, ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk.

Kimi zaman insanda "hayvanca" bir zalimlik olduğundan dem vurulur. Bu hayvanlara yapılan korkunç bir haksızlık ve hakarettir. Bir hayvan asla insan gibi zalim olamaz; böylesine ustalıklı, böylesine sanatsal bir zalimlik sadece insanda olabilir.

Ne yaparsan yap, daima pişman öleceksin. Belki yaptıklarından belki de yapmadıklarından...

Ruhunu iyileştirmek için çocuklarla vakit geçir.

Rusya sadece Avrupa'da değil, aynı zamanda Asya'da da... Avrupa'nın bize Asyalı barbarlar diyeceğine dair aşağılık korkumuzu bir tarafa bırakmalı ve Avrupalıdan daha çok Asyalıyız demeliyiz.

Sağlam çocuklar yetiştirmek, bozulmuş yetişkinleri düzeltmekten kolaydır.

DURNA, Mustafa:

Tanımadan sevilmez, görmeden ve duymadan bilinmez. Bazı şeyler vardır ki sözcüklerle anlatılamaz; görmemiz, hissetmemiz, yaşamamız gerekir.

DIYOJEN:

Dünya nimetlerine önem vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır.

İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir.

Mağrur zengin hor gördüğü filozofa:

- "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem"
der.

Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:

- "Ben çekilirim."

DRUCKER, Peter Ferdinand:

Bir nokta çok açıktır: Dünyamız artık emin ellerde değildir. "Yeni Dünya Düzeni" yeryüzünü ölüme mahkum etmiştir.

Bugünün sorunları, dünün çözümleridir.

Doğru şeyi yapmak, bir şeyi doğru yapmaktan daha önemlidir.

Dünya artık emek-yoğun, malzeme-yoğun, enerji-yoğun değildir;
bilgi yoğun olmaktadır.

Geleceği tahmin etmenin en güzel yolu, onu yaratmaktır.

Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız varacağınız yerin önemi yoktur.

Ondokuzuncu yüzyıla kadar hiç sona ermeyen zorlu görev, insan soyunun ve çevresinin doğal etkenlere karşı korunmasıydı. Ama bu yüzyılda yeni bir gereksinim belirmiştir: "Doğayı insana karşı korumak..."

DURRELL, Lawrence:

Akdeniz'in tümü, dişlerin arasındaki siyah zeytinlerin acı tadından yükseliyor sanki. Etten ve şaraptan daha eski bir tat; serin su kadar eski bir tat. Bölgede zeytin ve zeytin yağı kadar eski olan tek şey var: deniz; en eski antik toplumlardan bugüne kadar, hiçbir tabiat ürünü uygarlıklar üzerinde zeytin kadar biçimlendirici bir etkiye sahip olmadı.

Bütün Akdeniz, heykeller, palmiyeler, altın kolyeler, sakallı kahramanlar, şarap, fikirler, gemiler, ay ışığı, kanatlı gorgonlar, bronz adamlar, filozoflar, tüm bunlar dişlerin arasındaki kara zeytinin ekşi, sert tadından çıkmış gibi. Etten ve şaraptan daha eski bir tattan. Soğuk su kadar eski bir tattan.

EDISON, Thomas Alva:

Bazı yenilgilerin nedeni, insanlar işlerini bıraktıklarında başarıya ne kadar yakın olduklarını bilmemelerindendir.

Dehanın yüzde biri ilham, yüzde doksandokuzu terdir.

Elektriğin keşfiyle uğraşırken başarısızlıkla sonuçlanan her deneyin sonunda Thomas Edison şöyle derdi: "Bugün de elektrik üretmeyen bir yol keşfettik."

Fırsatların sayısı, onları görecek insan sayısından çok daha fazladır.

İnsanların düşünme zahmetinden kurtulmak için yapamayacakları hiçbir şey yoktur.

AL-MA'ARRI, Abul Ala:

Dünyada iki çeşit insan var: Aklı olan ve dini olmayanlar, dini olan ve aklı olmayanlar...

DÖKMEN, Üstün:

Bir toplum üretmek istiyorsa "Köy Enstitüsü" kurar, üretmeden tüketmek istiyorsa "AVM" kurar.

Birbirimize saygılı olma konusunda üç tip temel hatamız var:
     1) Kendi fikri olmayan insanın duruma göre hareket etmesi,
     2) Adamına göre davranmamız,
     3) Keyfimize göre davranmamız...

Çocuğumuz düşüp kafasını masaya çarpınca biz hemen masayı döveriz, "Eh masa ehhh! Sen niye orada duruyorsun?" diye... Çocuk masa orada durmasa kafasını çarpmayacağını sanır ve büyüdükçe yaptığı her hatayı yükleyecek birini veya bir şeyi mutlaka bulur.

Çocuk sevgiden şımarmaz, tutarsız davranırsanız şımarır.

Geleceğin suçlularını yetiştirmenin 8 altın kuralı:
1. Daha küçükken çocuğa ne isterse vermeye başla ki herkesin O'nun geçimini sağlamakla mükellef olduğuna inansın!
2. Fena sözler söylediğinde gül ki kendisinin akıllı olduğuna inansın!
3. O'na düşünmeyi, beynini kullanmayı öğretme sakın. Bırak, 18'ine gelince kendisi karar versin!
4. Yerde bıraktığı her şeyi kaldır: Kitaplarını, giysilerini, papuçlarını... O'nun için her şeyi sen yap ki sorumluluklarını hep başkalarına yüklesin!
5. O'nun önünde sık sık kavga et ki bir gün aile parçalanırsa pek şaşırmasın!
6. O'na istediği kadar harçlık vermekten kaçınma ki asla kendi parasını kazanmanın ne demek olduğunu öğrenmesin!
7. Yiyecekmiş, içecekmiş, konformuş, tüm arzularını yerine getir ki istediklerini her zaman elde etmeye şartlansın!
8. Komşulara, öğretmenlere, polise vs. karşı hep O'nun tarafında ol ki hepsine karşı ön yargılarla davransın!

Güven, tek kullanımlıktır.

Hayallerinizdeki ağacı, siz izin vermeden kesmeye kimin gücü yeter?

GOGH, Vincent van:

Eğer içinizden "Sen resim çizemezsin" diyen bir ses duyarsanız, herşeye rağmen çizin. O ses susacaktır.

Sanatçı, Tanrı'nın eksik bıraktığını tamamlar.

HARMSWORTH, Alfred Charles William:

Haber bir yerlerde güç odaklarının örtbas etmeye çalıştığı şeydir, gerisi reklamdır.

GAUTHIER, Theophile:

Kedilerin o büyüleyici gözlerinin arkasında bir ruhun olmadığına kim inanabilir ki?

HEGEL, Friedrich:

Despotizm demek, kanun yokluğu demektir. Despotizmde, özel irade kendi başına kanun sayılır ya da daha doğrusu kanun yerini alır.

SÜLEYMAN'ın Özdeyişleri:

Ahlaksız kadının ağzından bal damlar, dili yağdan yumuşaktır; fakat etkisi pelinotu gibi acıdır, iki ağzı keskin kılıç gibi deler geçer. O kadının semtine uğrama, evinin kapısına yaklaşma ki itibarını başkaları almasın ve yılların acıya mahkum olmasın.

Akıllı oğul babasına sevinç verir, akılsız oğul ise anasına dert olur.

Alaycıyı düzeltmeye kalkışan kendini küçük düşürür, kötü insana yanlışını gösterenin kendisi kabahatli çıkar. Alaycıya yanlışını gösterme, yoksa senden nefret eder. Hikmetli kişiye yanlışını göster, seni sever.

Bir kadınla zina yapanın yüreğinde sağduyu yoktur, bunu yapan kendi kendini mahveder. Başını belaya sokar, saygınlığını kaybeder, utancı silinmez.

Cahilleri kendi isyanları öldürecek, akılsızları kendi kayıtsızlıkları yok edecek...

Eğer komşuna kefil oldun, yabancıyla el sıkışıp anlaştınsa ve ağzından çıkan sözlerle kapana kısılıp kendi sözlerinle tuzağa tutuldunsa gururu bırak, komşuna git, yalvar yakar! Tuzak kuranın elinden kendini kurtar...

Ey tembel; yoksulluk bir haydut gibi, yokluk bir eşkiya gibi üzerine gelir.

Gözlerin dosdoğru ileri baksın, bakışların önündeki yoldan hiç ayrılmasın.

Her şeyden çok yüreğini koru, çünkü hayatın kaynakları ondan çıkar.

Hikmet yüreğinde yer ettiğinde ve bilgi sana zevk verdiğinde düşünme yeteneği sana bekçilik eder, ayırt edici olman seni korur.

Hikmeti ve terbiyeyi küçümseyenler akılsızdırlar.

Hikmetli kişi dinler ve daha çok şey öğrenir. Anlayışlı adam sağlam rehberlik arayan kişidir; öyle ki, özlü, düşündürücü sözleri, hikmetlilerin deyişlerini, bilmecelerini anlasın.

Hikmetli kişiyi eğit, daha da hikmetli olur. Doğru kişiye öğret, bilgisine bilgi katar.

Hikmetli olursan yararı sanadır, alaycı olursan da zararını sen çekersin.

Hileli sözlerden uzak dur, dilin sahtekarlığa bulaşmasın.

İşe yaramaz, zararlı adam ağzında hileli sözlerle ortalıkta dolaşır; fesat yüreğindedir. Her zaman kötülük kurar, sürekli çekişme yaratır.

Kendi sarnıcının, kendi kuyunun suyundan iç. Pınarlarından sular dışarılara akıp gitmesin; onlar yalnızca senin için olsun, yabancılarla paylaşman için değil. Gençliğini paylaştığın karınla mutlu ol!

Kendi suçu kötü adamın yakasına yapışır, kendi günahının kemendi O'nu kıskıvrak yakalar; yaptığı akılsızlıkların çokluğu yüzünden yoldan çıkar, terbiyeyi kabul etmediği için ölür gider.

Oğlum, babanın verdiği terbiyeyi dinle, annenin öğrettiği kanundan sapma. Çünkü onlar senin başında bir zarafet çelengi, boynunda değerli bir gerdanlıktır.

Oğlum, günahkarlar seni ayartmaya çalışırsa, onlara uyma. Sen onlarla aynı yoldan gitme, tuttukları yola ayak basma. Çünkü onlar kötülüğe koşar adım gider. Bu yol, yolcusunu canından eder.

Tanrı'nın (Yehova) nefret ettiği ve tiksindiği şeyler: Yüksekten bakan gözler, yalancı dil, masum kanı eller, hainlik tasarlayan yürek, kötülüğe koşa koşa giden ayaklar, yalan soluyan yalancı şahit ve kardeşleri birbirine düşüren adam.

Tembelin eli O'nu yoksul eder, çalışkanın eli ise O'nu zengin eder.

Yazın hasadı kaldıran oğul sağgörülüdür, biçim zamanı uyuyakalan oğul ise yüzkarasıdır.

Yürüyeceğin yolu düzle, tuttuğun yollar sağlam olsun. Sağa sola sapma; kötülükten ayağını çek!

YILMAZ, Mehmet Yakup:

Bir ilişkideki kesintisizlik, sonunda daha keskin bir kesintiyle sonuçlanabilir.

CHANDLER, Raymond:

İlk öpücük sihirli, ikinci öpücük samimi, üçüncü öpücük rutindir.

DÖBLİN, Alfred:

İki insanın seks yaşamını bir sözleşme ile yoluna koymak ve böylece karı koca arasındaki görevleri kanunun şart koştuğu bir buyruğa bağlamak, akla gelebilen en iğrenç ve aşağılayıcı kölelikten başka bir şey değildir.

ELIOT, George (Evans, Marian ya da Anne, Mary):

Bilgeler öldüklerinde arkadaşları arasında, normal insanlar da mezar taşlarında anılır.

Hayvanlar iyi arkadaşlardır; hiç soru sormazlar, hiç eleştiride bulunmazlar.

Hiçbir zaman gökten gül yağmaz, daha çok gül istersek daha çok fidan dikmemiz gerekir.

Kadınların umudu gün ışığında örülmüştür; bir gölge, onları karartır.

LABBE, Brigitte:

Yaşadığımız, zamanın kendisi değildir. Yaşadığımız, geçen zamanı değerlendirme biçimimizdir.

ERCAN, D. Ali:

Hızlı nüfus artışı ağır sosyo-ekonomik sorunların temel nedenidir.

Kaotik yaşam kavgasından sadece bilimin yol göstericiliğinde teknolojiye egemen olan ulusal devletler utkuyla çıkabilirler.

Kemalistler yılmadan, yorulmadan, korkmadan ve umutsuzluğa kapılmadan mücadeleye devam etmelidirler.

ERSOY, Mehmet Akif:

Bir toplantıda genç bir adam Mehmet Akif'i küçük düşürmek ister:
- "Affedersiniz, siz veteriner misiniz?"
Mehmet Akif hiç istifini bozmadan şöyle yanıtlar:
- "Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?"

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada Cüda
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.

Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek (Abdülhamit)
33 yıl bizi korkuttu "Şeriat!" diyerek...

Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid
"Koca Şevketlü!" Hakikat bunu etmezdim ümid

Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası,
Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası...

Mısır'da 11 yıl kaldım. 11 saat daha kalsam çıldırırdım. Halisane fikrimi söyleyeyim mi? İnsanlık da Türkiye'de, milliyetçilik de Türkiye'de, müslümanlık da Türkiye'de, hürriyetçilik de Türkiye'de... Eğer varsa, Allah benim ömrümden alıp, Mustafa Kemal'e versin!

Müvekkel eyleyip casusu her vicdana, her hisse
Düşürdün milletin en kahraman evladını yeise
Ne melunsun ki rahmetler okuttun ruh-ı İblis'e

Onca mazlumun gönülden kopan ahları
Elbet indirir bir gün tepenizden lanetullahı

Öğüdüm sana; saçma sapan şeylerle uğraşmayı bırak,
Adamlığın yolu nerdeyse, bul da girmeye bak!
Adam mısın: Sonsuza dek dünyada hürsün, gez;
Yular takıp seni bir kimsecik sürükleyemez.
Adam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere;
Küfür savurma boyun kesdiğin semercilere.

Ölen insan mıdır, ondan kalacak şey: Eseri
Bir eşek göçtü mü ondan da nihayet: Semeri...

Sahipsiz olan vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.

Tarih'i tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi?

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere, tükürün onlara alkış tutan kahpelere...

Ümmetin haline baktım ki: Yürekler yarası
Ne bir ekmek yedirir iş ne de ekmek parası
Kışla yok, daire yok, medrese yok, mektep yok
Ne kılıç var ne kalem, her ne sorarsan hep yok!

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Yıkıldın gittin amma ey mülevves (iğrenç) istibdat
Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yad!

ESİNOĞLU, Bülent:

Damat Ferit'leri teslim aldılar, ama Türk halkını teslim alamadılar.

Savaş tek muharebeden ibaret değildir.

ESKENAZİ, Kemal:

Fotoğraf ışıktır, anı ölümsüzleştirmektir, gözlemdir, hissetmektir, tarihe iz düşmektir; ama bunların da ötesinde, paylaşmaktır.

EWING, Sam:

Erkek karısını bir buketle şaşırtabilir, bir kutu çikolatayla mutlu eder, bir altın kolye ile de şüpheye düşürür.

EXUPERY, Antoine Jean-Baptiste Marie Roger de Saint:

Gerçek aşk, karşılık olarak hiçbir şey beklemediğin yerde başlar.

Ölümü kabul ediyorum; tehlikeyi ve savaşı değil. Ölümü göze alıyorum. Büyük bir doğru öğrendim. Savaş, tehlikenin göze alınması değil, vuruşmanın da değil. Bazı alanlarda, savaşçının, adıyla sanıyla ölümü göze almasıdır savaş...

EYİNNEN, Nadir:

Çağdaş bir devletin yöneticisi yurt sathını dolaşıp hayır hasanet sahiplerine okul yaptırmaya çalışmaz; mükellefleri vergi ödemeye teşvik eder. Bağış ve yardımdan medet ummak aşiretlere, vergi toplamak devlete ve devlet adamlarına yakışır. Yurttaştan bağış ve yardım dilenmek bir aczin ifadesidir.

Her okuyan adam olmaz; ama hiç okuyup yazmayan asla adam olmaz.

Unutmayalım ki büyük makineleri küçük çarklar çalıştırır.

FARABİ:

Lafı uzatanlara ne yapmak lazım diye Farabi'ye sormuşlar. O da şöyle demiş:
- "Uzun konuşanı kısa dinlemeli..."

Kendinden başka bir şeye ne kadar çok bağımlı olursan o kadar az mutlu olursun. Mutluluk, kendine yetebilmektir.

Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir; ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz.

Peygamberler; vahiy alan kimseler değil, hayal gücü yüksek kişilerdir.

FEE, William Mc:

Dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir.

FİLİPİNLER Atasözleri:

Cennete varana dek talihine güvenme.

FLETCHER, Phineas:

Her insanın hayatında mutluluğa kavuşabilmesi için verilmiş bir saat vardır. Mesele, o saati kaçırmamaktadır.

Hiç giyinmeyen bir güzel, en iyi biçimde giyinmiş demektir.

FORBES, Malcolm:

İnsanlar sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını önemser.

FULBRIGHT, James William (9 Nisan 1905, Sumner; Missouri - 9 Şubat 1995):

Güçlü olmak ile erdemlilik birbirine karıştırılır ve güçlü kendini her şeye kaadir sanma eğilimi gösterir.

FROST, Robert Lee:

Deneyip de başaramayanları değil, yalnızca denemeye bile kalkışmayanları yargıla.

Hayatta öğrendiğim her şeyi üç kelime ile özetleyebilirim: "Hayat devam ediyor!"

Ormanda iki ayrı patika vardı ve ben en az ayak izi olanını seçtim. İşte farklılık budur.

FRANSIZ Atasözleri:

Adalet topaldır.

Adalet yorumlarımız saatlerimize benzer.

Başarının %5'i yapmayı bilmekten, %95'i yapabilmekten oluşur.

Felaketleri de zaferler kadar olgunlukla karşılayabiliyorsan eğer, sen büyük insansındır.

Her akılsıza hayran olacak başka bir akılsız vardır.

Herşey üstüne üstüne geliyorsa belki de sen ters gidiyorsundur.

İdealler yıldızlar gibidir, onları tutmak mümkün olmaz; ama karanlık gecelerde yolumuza onlar rehberlik ederler.

İstemek, başarmaktır.

Kanunların değeri, hakimlerin değeriyle ölçülür.

Temiz bir vicdan kadar yumuşak hiçbir yastık yoktur.

ASPINALL-OGLANDER, Cecil Faber:

Bir tümen komutanının (Mustafa Kemal Atatürk'ten bahsediyor) üç ayrı yerde, tek başına giriştiği hareketlerle bir savaşın ve hatta bir ulusun kaderini değiştirecek yücelikte bir zafer kazandığı tarihte pek nadirdir. (Çanakkale Muharebesi, İngilizlerin Gelibolu Seferinin Resmi Tarihi, 1934, sayfa 250)

Türklere ne mutlu idi ki, 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal'den başkası değidi. Ve kadere hakim olan bu adam, derhal etkin bir komutan kudret ve yeteneği gösterdi. Düşmanın Conkbayırı'na doğru ilerlediğini işitir işitmez, bunun sahte bir harekat olmayıp kuvvetle yapılan ciddi bir taarruz olduğunu anladı. Bu hücumun Türk savunmasının tam kalbine karşı bir tehdit oluşturduğunu derhal değerlendirerek, savaşa bir tabur değil, bütün alayı atmaya karar verdi.

FRANCE, Anatole:

Adalet ancak hakikatten, saadet ancak adaletten doğabilir.

Aptal bir şeyi elli milyon kişi de söylese, o hala aptal bir şeydir.

Ayakkabım yok diye üzülüyordum, ayakları olmayan bir çocuk görene kadar.

Az anlamak ters anlamaktan iyidir.

Babanın erdemleri, çocuklarının servetidir.

Ulusları ilerleten, yükselten, zenginleştiren kitaplardır.

Yasalar muhteşem eşitlik sağlar; köprü altında uyumak, sokaklarda dilenmek ve ekmek çalmak fakirlere olduğu gibi zenginlere de yasaktır.

LINCOLN, Abraham:

Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, söyliyeyim: Annemdir.

Ben köle de olamam, efendi de olamam.

Bir ulus; yarısı hür, yarısı tutsak olursa yaşayamaz.

Demokrasi, halkın halk tarafından halk için yönetilmesidir.

Devletin en yaratıcı gücü para basma gücüdür.

Güvenlik için hürriyetten vazgeçenler kısa bir süre sonra ikisinden de olurlar.

Hayatta olduğum, olacağım her şeyi güzel anneme borçluyum.

Herkesi bir defa, bazılarını her zaman aldatabilirsiniz. Ama herkesi her zaman aldatamazsınız.

İyi bir şey yaptığımda iyi hissederim, kötü bir şey yaptığımda ise kötü hissederim; benim dinim budur.

Karakter bir ağaç gibidir ve şöhret te onun gölgesi... Gölge, olduğunu düşündüğümüzdür, ağaç ise gerçeğin kendisi.

Kendi parasını basma gücüne sahip bir devletin faizle borç para almaya ihtiyacı yoktur.

Ne kadar mutlu olmaya karar vermişseniz o kadar mutlu olursunuz.

Son tahlilde önemli olan yaşamımızdaki yıllar değil, yıllarımızdaki yaşamdır.

Yavaş yürüyor olabilirim, ama hiç bir zaman geriye doğru yürümedim.

* * *

Abraham Lincoln'den Oğlunun Öğretmenine Mektup:
"Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret O'na: 'Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşı kendini adamış bir lider vardır.' Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret O'na. Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret. Kaybetmeyi öğrenmesini öğret O'na ve kazanmaktan neşe duymayı. Kıskançlıktan uzaklara yönelt O'nu. Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret O'na. Bırak erken öğrensin zorbaların görünüşte galip olduklarını. Eğer yapabilirsen O'na kitapların mucizelerini öğret. Fakat O'na gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği zamanlar da tanı. Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret O'na... O'na kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes O'na yanlış olduğunu söylediğinde dahi. Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret O'na. Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma. Tüm insanları dinlemesini öğret O'na, fakat tüm dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret. Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile nasıl gülümseyebileceğini öğret O'na. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret O'na ve aşırı ilgiye dikkat etmesini. O'na kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını, fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret. Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret O'na ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret. O'na nazik davran ama O'nu kucaklama. Çünkü, çeliği ancak ateş saflaştırır. Bırak sabırsız olacak kadar cesaretine sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun. O'na her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır. Bu, büyük bir taleptir, ne kadarını yapabilirsin bir bakalım. O ne kadar iyi, küçük bir insan. Oğlum..."

MORAL, Şükran:

Bedenimizin bu yüzyıldaki karşılığı ticari bir AVM'ye, metaya dönüşmesidir.

Kapitalizm, bütün vücudumuzun üzerinde gelişmiş, bedenlerimiz hakkında artık başkaları karar veriyor.

LAO-TZU:

Akıllı adam yarışmaz, böylece kimse O'na karşı kazanamaz.

Başkalarına karşı zafer kazanan kuvvetlidir, kendi nefsine karşı zafer kazanan ise kudretlidir.

Başkalarını bilen kimse bilgili, kendini bilen kimse ise akıllıdır.

Büyük insanlar veda ederek gider, küçük insanlar ise ihanet ederek...

Emretmeden yönetebiliyorsanız lidersiniz demektir.

Olduğum şeyin gitmesine izin verdiğimde, olabileceğim şey haline gelirim.

Savaşlar meydanlardan önce karargahlarda kazanılır ya da kaybedilir.

LENOIR, Marcel:

Her bildiğini söyleme, fakat her söylediğini bil.

FROMM, Erich:

Direnme gücü, dünya "Evet" sözcüğünü duymak istediğinde "Hayır" diyebilme yetisidir.

Eğer sevgi bir çiçekse, saygı onu koruyan saksıdır. Çiçek solmaya başlamışsa dikkat edin, saksı mutlaka çatlamıştır.

Geçmişin tehlikelerinden biri esir olmaktı, geleceğinki ise robot olmak...

Hayatımıza giren herkes değerlidir, ama herkes özel değildir. Saygı hepsine, sevgi layık olana verilir.

İnsan seviyorsa iki şeyi asla yapmaz: Aldatmaz ve ağlatmaz. Çünkü aldatmak insan onuruna, ağlatmak ise insan yüreğine yapılmış en çirkin saldırıdır.

Önemli bir sorunda yetkinizi aştığı halde size danışılıyorsa kahramanlık yapmayın. Çünkü olaya çözüm değil, mutlaka bir suçlu aranıyordur.

Seni seviyorum diyebiliyorsam bu sende bütün insanlığı, bir anlamda canlı olan her şeyi ve yine sende kendimi seviyorum demektir.

Sevgi kusurları yok etmez, onları da kabul eder.

Sevilene özen göster, O'na karşı sorumluluk hisset ve saygı duy. Bütün bunları da bilgiye dayalı olarak yap.

COLBINS, John:

Hayatımızda işlediğimiz hataların çoğu, düşünmemiz gereken yerde hissetmekten, hissetmemiz gereken yerde düşünmekten ileri gelmektedir.

COLLIE, G. Norman:

Erkekler torun sahibi oldukları için değil, onların büyük anneleri ile evli oldukları için kendilerini yaşlı hissederler.

COLTON, Charles Caleb:

Gerçeğin en büyük dostu zaman, en büyük düşmanı tarafgirlik ve en sadık arkadaşı da alçak gönüllülüktür.

Nasıl güneş batmadan akşam olmazsa, basının elinden özgürlüğü alınmadan da diktatörlük olmaz.

Yatak hepimiz için bir çelişkiler yumağıdır: Oraya gönülsüz bir şekilde gideriz, doyamadan kalkarız; her gece erken uyanmaya karar vererek uzanırız, ancak her sabah elimizden geldiğince gecikerek güne başlarız.

COMENIUS:

Türkler kahramandırlar, dostlarına zarar vermezler. Yüce Türk milleti tuttuğu eli bırakmaz, sözünden dönmez, iyi ve kötü günlerde dostundan ayrılmaz. Böyle bir ulusla el ele vermek yeryüzünde her zorluğu yenmek için sonsuz bir güç ve yetenek kazanmak demektir.

CONANT, James B.:

Kaplumbağaya dikkat et! Ancak kafasını kabuğundan çıkartıp risk aldığında ilerleyebilir.

CORCUS, F.:

İyi anlaşılan şey kolayca söylenir.

CORNEILLE, Pierre:

Gününü faydalı bir şekilde kullanmasını bilen bir insan için asıl mutluluk akşam vaktinde gelir.

Mutluluk, paylaşılmak için yaratılmıştır.

Sevdiğini elde edemezsen, elde ettiğini sevmeye çalış.

COŞKUN, Bekir:

Aptalı çok olan bir toplumda akıl kazanmaz.

Babalar, anneler; birer okul olun, okul artık sizsiniz! Çocuklarınıza laik cumhuriyeti, cumhuriyet sevdasını, cumhuriyet devrimlerini öğretin, Mustafa Kemal'i anlatın! Unutmasınlar...

Bakımsız, eğitimsiz, gelişmemiş kalabalıklar çağ dışı ideolojilerin tek sığınağıdır.

Vicdan bir iç sorgulama sonunda, aklın duygulara verdiği beraat kararıdır. Beraat kararı verilmediğinde ise, acısı çekilen mahkumiyettir. Kısacası bir iç adalettir vicdan...

COURTY, P.:

Mutluluk, gençlikte beklenmedik şeylerde, yaşlılıkta ise alışkanlıklarda aranır.

CÖMERT, Fatoş:

Davranış düşüncede başlar ve eylemin ilk adımı karardır.

Zihnimizde özgürleşmeden hayatımızda asla özgürleşemeyiz.

COUSINS, N.:

İlaçlar her zaman şart değildir, ama inanç her zaman şarttır.

Tarih muazzam bir erken uyarma sistemidir.

CRESCENZO, Luciano de:

Hepimiz tek kanatlı melekleriz; sadece birbirimize sarılarak uçabiliriz.

CROM, Michael A.:

Etkin bir takım çalışması için:
• Ortak bir amaç duygusu yaratın.
• Hedeflerin, takımın hedefleri haline gelmesini sağlayın.
• İnsanlara birer birey olduklarını unutmayarak yaklaşın.
• Takımın her üyesinin takımın yarattığı üründen sorumlu olmasını sağlayın.
• Zaferi paylaşın, kusurları kabul edin.
• Takımda güven yaratmak için her fırsatı deneyin.
• Takım üzerinde yoğunlaşın, onunla yakından ilgilenin.

CUCONG:

Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür.

CUMHURİYET Halk Fırkası:

Din anlayışı vicdani olduğundan, fırka, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni görür. (13-14.05.1931)

CYRUS, Publilius:

Çok kimse öğüt dinler, yalnız akıllılar bundan faydalanır.

ÇAĞLAYAN, Abdullah:

Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler,
Hazine soyulurken aldırmıyor öküzler.
Hayadan eser yoktur, beyhude bütün sözler.
Nafile inat etme hemen salla başını,
Uslu otur, hoş geçin, zıkkımlan maaşını.

Antalya Defterdarı merhum Abdullah Çağlayan bu hicvi 1941'de yazmış, hakkında soruşturma açılmış ama, savcılık bu dizeler ve diğerlerinin suç değil, gerçek olduğu gerekçesiyle dava açılmasına gerek görmemiştir.

ÇAMLIBEL, Faruk Nafiz:

Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin...

Sayısız güzellik doğar da her günde, birini sevmek için bir ömür yetmez.

ÇAYAN, Mahir:

Bugün, Gazi Mustafa Kemal'in yükselttiği 'İstiklali Tam Türkiye' bayrağı bu yolu seçmiş olan sosyalist ve gerçek Kemalist Milli Kurtuluşçuların ellerinde dalgalanmaktadır!

Kemalizm, emperyalist boyunduruk altında olan yarısömürge ülkelerin devrimci milliyetçilerinin bir kurtuluş bayrağıdır. Kemalizme ruh veren, onu yaşatan, Milli Kurtuluşçuluğun tavır alışıdır.

Kemalizm soldur, Milli Kurtuluşçuluktur, emperyalizme karşı bu zümrenin isyan bayrağıdır.

Kemalizm, ülkemizde asker sivil aydın zümrenin geleceğini yansıtan, antiemperyalist ve antifeodal bir tavır alıştır. Bu yüzden Kemalizmin sağı solu olmaz.

Milli Kurtuluşçu bir tutum yansıtması açısından bizler sapına kadar Atatürkçüyüz. O'nun Milli Kurtuluşçuluk bayrağını, hayatımız da dahil, her şeyimizi ortaya koyarak biz dalgalandırıyoruz.

Seçtiğimiz yol, Gazi Mustafa Kemal'in açtığı yoldur, O'nun başlattığı 'Anadolu İhtilali'nin yoludur. Hedefimiz, "İstiklali Tam Türkiye"dir!

ÇEPNİ (Dereci), Gülay:

Işığın gölgesi ile yetinme, ışık ol!

ÇİMEN, Aşık Nesimi:

Dünya cennet olsun yaşasın insan
Gelin barışalım dökülmesin kan
Son bulsun savaşlar kesilsin figan
Barış güvercini uçsun Dünya'da
Dostluklar kurulsun insanlar gülsün
Son bulsun savaşlar kimse ölmesin.

DAWKINS, Richard:

Bilimin dinle ortak bir iddiası vardır: Kökenlerle, yaşamın doğasıyla ve evrenle ilgili derin soruları yanıtlayabilmek. Ama benzerlik burada sona erer. Bilimsel inançlar delillerle desteklenir ve bunlarla bir sonuç elde edilir. Mitler ve inançlar ise delillerle desteklenmez ve bir sonuca götürmez.

Dünyadaki bütün dinlerde ortak bir buluşma noktası vardır: Ezici bir çoğunluk salt ailesinin ait olduğu dini seçmektedir. En iyi delile, en iyi mucizelere, en iyi ahlaki yapıya, en iyi ibadethaneye, en iyi müziğe sahip olanı değil... Sıra tezgahtaki dinlerden birisini seçmeye gelince, dinlerin potansiyel erdemleri, aile etkisinin yanında hiçbir şey ifade etmiyor. Bu açık bir gerçek ve kimse de inkar edemez. Ama bunun nedensiz doğasını çok iyi bilen biri, bir şekilde dinine sıkıca bağlanıyor, hem de öyle bir fanatik oluyor ki, başka bir dine inananı öldürmeye hazır hale geliyor.

Gerçekleri kutsal kitaplara göre yorumlayanlarla tartışamazsınız!

Gerçekten iyi olmaya çalışmaktaki tek sebep Tanrı'nın onayını ve ödülünü almak ya da kınaması ve cezalandırmasından sakınmak mıdır? Bunun ahlaklı olmakla hiçbir ilgisi yoktur, bu yalnızca yağcılık yapmaktır, dalkavukluktur. Her hareketini, hatta derin düşüncelerini gözleyen gökyüzündeki kontrol kamerasını ya da kafanın içindeki küçük ileti cihazını gizliden gizliye kollamaktır.

İman mükemmel bir kaçamak, düşünmemek ve kanıtları değerlendirmemek için mükemmel bir mazerettir. İman, kanıtsızlığa rağmen; hatta belki de sadece bu yüzden inanmaktır.

Sonsuzluk insanın bencil genlerindedir; genlerimiz yaşamdaki donanımlarını yaratıp, bedenden bedene geçerek ölümsüzleşir.

DEFOE, Daniel:

İnsanlar hatalarını mutluyken değil, ancak mutsuzken anlar.

DEFTERDAR Sarı Mehmet Paşa:

Aslı olmayan bir suçu yükleyip yalan yere kimseye cürüm işledi demiyeler. Zira çok vakit geçmeden bunun cezasını görmeleri mukadderdir. Nitekim bir kimse kardeşi için kuyu kazsa o kuyuyu kendisi için kazmış olur.

Bir devlet hizmeti birisine rüşvetle verilirse görevi rüşvetle alan kişi devlet tarafından çeşitli zulümler yapmaya yetkilendirilmiş sayılacağından, ahaliye zulüm yaparak halkı perişan ve mamur mülkü de harap eder. Toprak ve köyler ziraatçilerden boşalınca memlekete ve hazineye günden güne zayıflık çöker; kıtlığa, kaza ve belaya sebep olmak ihtimali dahi kaçınılmaz olur.

Bütün amirler adaletli olmalıdır. Zira adalet, hazinenin artmasını ve halkın çoğalmasını sağlar. Hazine ise halkın çokluğundan ve ülkenin bayındırlığından kaynak alır. Memleketin ümranı ise adalet iledir.

Hazine vergi veren halkın çokluğu ile oluşur. Hazine toplamak ülkenin bayındırlığı ve iyi hal iledir. Ülkenin bayındırlığı da adalet, iyilik ve zalimlere karşı koyma siyasetiyle mümkündür. Başka türlü olmaz.

Her yaşlı ve genç tarafından anlaşılmıştır ki bu aldatıcı dünya kalıcı olmayıp, devamına ve yerinde durmasına itibar edilmemelidir.

İdarecilerin başlıca görevleri dar gelirliler ve ülkenin bütün kullarının güven ve rahatını, dirlik ve düzenini korumaya, halkın durumunu iyileştirerek doğruluk ve adaleti su gibi akıtıp haksızlıkları ortadan kaldırmaya, bozukluk ve zulümleri gidermeye çalışmaktır.

Kanaatkar olup aç gözlülükten çekinmek gerektir. Zira mal toplama ve saklama, sahibini dünyada huzursuz ve güçsüz kılar, sahibine azap çektirir ve onu pişman eder. Ama ne fayda!..

Maliye hazinesi kimsenin miras kalmış mülkü değildir. Bunun için gereksiz harcamalardan kaçınıp dünya ve ahiretin azap ve eziyetinden çekinmek herkese lazımdır.

Temelden alınan toprakla temele zayıflık gelir; yüzeyin ise o ağır yükü çekmeye kudreti kalmadığından evin büsbütün harap olmasına sebep olur. Vergide halkın kalkınmasını esas alıp, durumlarının denge ve düzeniyle ilgilenmek ve ülkenin şen ve esen olmasına dikkat etmek her yönden ve her şeyden elzemdir.

Zalimlerin zulmünden ve valilerin de önem vermemeleri yüzünden halk vatanını terk ederek başka diyarlara dağılıp perişan olacağı gibi, birçok yer halksız ve değerlendirilmekten uzak kalacağından hazine gelirlerinde önemli azalmalar olacaktır.

Zayıf ve miskinlerin hallerinden de gafil olmamak gerektir. Onların halini sormayı borç bilmek gerektir. Zira halkın gönlünü kazanma Hakk'ın rızasını kazanma gereğidir. Kendisine vazife verilmiş kimse kapısını kapar da mazlumlar ve muhtaçlar ona ulaşamazsa; o kimsenin de çok ihtiyacı olduğu bir yerde rahmet kapısı kapanır ve o kimse Allah'ın rahmetinden mahrum kalır.

DELACROIX, Ferdinand Victor Eugéne:

Aşkı anlatabilmek için yeryüzünde var olan dillerden başka bir dil ister.

DELEUZE, Gilles:

Sözcüklerin kabuğunu kırın, şeylerin kabuğunu kırın. Arzunun kabuğunu kırın. Hayatımızın kabuk bağlamaması için kabukları kırmak zorundayız.

DELUZY, Dorothee:

Bir düşmanı bağışlamak, bir dostu bağışlamaktan daha kolaydır.

DEMİRAL, Nusret:

Bizler; gözünde vatanını, gönlünde Atatürk ilke ve inkılaplarını tutabilen, vicdanında dinini saklayabilen, milliyetçilik ve laiklik düşüncesi içinde görev yapanlardanız.

DEMİREL, Süleyman:

70'li yıllar... CHP'li bir vekil her gün Süleyman Demirel'e küfür ve hakaret ediyor... Ancak, bir sabah gazeteler Demirel'e küfür ve hakaret eden bu CHP'li vekilin AP'ye transfer olduğunu yazıyor. Bunun üzerine Senato Başkanı İhsan Sabri Çağlayangil, Demirel'e sitemkar bir şekilde "Bu aşağılık köpeği neden partiye kabul ettiğini" soruyor. Süleyman Demirel gülümseyerek şu meşhur yanıtını veriyor: "Karşı evin köpeği olarak her gün bana havlayacağına, benim bahçemde beslenip her gün karşı evin sahibine havlasın diye..."

Açım diyene geber diyemezsiniz.

Arkamıza bakarak önümüzü göremeyiz.

Bana bakın, bana bakın. Bende Menderes'i ararsanız bulamazsınız. Ben Menderes olmayacağım.

Bana Türkiye'nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz "İyidir" derim. İki kelimeyle anlatın derseniz "İyi değildir" derim.

Bir insanın yapmadığı şeylerden duyduğu pişmanlıklar, başaramadığı şeylerden duyduğu pişmanlıklardan fazladır.

Bize plan değil, pilav lazım.

Bu kadar çok kişiye devlet sanatçısı ünvanı vermemize gelen tepkiler için ne diyeceğim? Efendim, ünvanı verince herkese verdiniz diye eleştiriyorlar, vermeyince sanatçıyı korumuyorsunuz diye eleştiriyorlar.

Demokrasilerde çare tükenmez.

Derin devlet, normal devletin raydan çıkmış halidir.

Doğmamış çocuğa don biçilmez.

Dün dündür, bugün bugündür.

Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz.

Ege bir Yunan gölü değildir, bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh Ege göl değil, denizdir.

Eğer basit ve anlaşılabilir ifade edemiyorsanız yeteri kadar anlamamışsınız demektir.

Fırat'ın kenarındaki bir kuzudan ben sorumluyum.

Galibiyetin sahibi çoktur, mağlubiyetin sahibi yoktur; yenilgi ise yetimdir!

Geçmiş pişmanlık, gelecek endişe demektir; huzur sadece anda ve bugündedir.

Git dene, başaramazsan geri dön.

Hakiki dost iyi günde davetle, kötü günde kendiliğinden yanınıza gelendir.

Her şeyi araştıralım, yarın güneş doğacak mı diye de araştıralım.

Her tohum kendi toprağında yeşerir; tohum çiçeğini, çiçek de meyvesini göremez.

Huzurlu bir yaşam için dinleten değil, dinleyen; yargılayan değil, anlayan; eleştiren değil, hoş gören ve affeden; kavga eden değil bölüşen ol!

Kan döken insanlar "Biz kan dökmekten vazgeçtik" derlerse, "iyi yaptınız, alın size bir mükafat verelim" denmesi mümkün değil. Kan döken insanlara "Aman vazgeçmeyin, kan dökmeye devam edin" demek de mümkün değil. Kan döken insanlar bundan vazgeçerlerse, bu iyi olmadı demek de mümkün değil.

Kaybettiklerinin kazancın da olabileceğini unutma!

Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.

Kimse beni yanlış çıkarmak için, bakalım yollar yürümekle eskir mi diyerek daha fazla yürümemiştir.

Konuşmaya başlamadan önce şu dört şeyi mutlaka düşünün: Söylediklerimin gereği var mı? Anlattıklarım iyilik ve şefkat içeriyor mu? Sözlerim birini incitebilir mi? Söz ettiklerim sessizliği bozacak kadar değerli mi?

Memleket meseleleri bir parkta oturarak halledilseydi, çok büyük bir park yaptırır, hep beraber içinde otururduk.

Memleketin ekonomik durumunu tek kelime ile ifade etmek gerekirse "iyi"dir, iki kelime ile ifade etmek gerekirse "iyi değil"dir!

Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele yapacak bir mesele kalmaz.

Mizah bir yumruktur, ne zaman kime vuracağı belli olmaz.

Mutluluk küçük şeyleri büyük fırsatlar gibi değerlendirebilme becerisidir.

Mümkünü namümkün, namümkünü mümkün yapmak namümkündür.

Pırlanta büyük, yüzük yapamıyorsunuz; ama pırlanta olduğu için kaldırıma da koyamıyorsunuz.

Sabır öfkeden, nezaket nefretten daha iyidir.

Silah satan barış ister mi? İlaç satan sağlık ister mi? Din satan ilim ister mi? Hırsız olan hukuk ister mi?

Siyaset şapkadır, devlet ise baş. Bu yüzden kafayı eskitmemek gerekir.

Siyasette 24 saat bile uzundur.

Sorunun yanlış sorulması, cevabı yanlış kılar!

Suyun derinliğini asla iki ayağınla birden ölçme.

Tarihe bakın, kibir siyasette sizi bataklığa sürükler. Siyasete buradan yaklaştığınızda kibrinde boğulmuş şöhretler tarihin raflarında hüzünle dururlar.

Tencerenin düşüremeyeceği hükümet yoktur. Kaynamayan tencere her iktidarı götürür!

Ülkede benzin vardı da içtik mi?

Yıllarınızı nasıl geçirdiğiniz, o yılların içine ne kadar çok hatırlanabilir güzel an ve anı sığdırdığınız, kaç yıl yaşadığınızdan çok daha önemlidir.

Yollar yürümekle aşınmaz.

DEMİRKOL, Didem:

Evlilik sakız gibidir. Sakız çene kemiklerini güçlendirir. Evlilik de öyle... Sürekli tartışma ve bağrışma zamanla çiftlerin güçlü birer çene yapısına sahip olmalarını sağlar.

Evlilik sakız gibidir. Sakızın ağızda bıraktığı tadı sadece çiğneyen bilir. Tatlı mı yoksa acı mı olduğunu başka kimse bilemez. Onlar sadece senin sakız çiğnediğini bilirler, o kadar...

DEMOKRITOS:

Adaletsizlik eden kişi adaletsizliğe uğrayan kişiden daha mutsuzdur.

Akıllı olduğuna inanmış birini akıllı kılmaya çalışmak boşa vakit harcamaktır.

Birçok insan akıllılığın ne olduğunu bilmediği halde akıllıca bir yaşam sürdürür.

Cinsel edim kısa süren bir inmedir: cinsel edimde insan, insan olmaktan çıkar, insan olmaktan uzaklaşır, insan olmaktan ayrılır birdenbire bir darbe yemiş gibi...

Doğa ve eğitim birbirine yakındır. Çünkü eğitim insanı dönüştürür, bu dönüşümle insanda ikinci bir doğa yaratır.

Dünyalık elde etmek yararsız değildir. Adaletsizce olursa; en kötüdür.

Hekimlik bedenin kötülüklerini, bilgelik ruhun kötülüklerini iyileştirir.

İnandırma yolunda söz altından daha ağırdır.

İnceliksiz davranışa dinginlikle katlanabilmek gönül yüceliğidir.

İnsanı mutlu kılan ne bedensel güçlükler ne zenginliklerdir; insanı mutlu kılan dürüstlük ve sakınıklıktır.

İyi insan olmalı ya da iyi insanlara benzemeye çalışmalıyız.

Kalabalıklar mutsuzluk içinde bilgeleşir.

Konuşmaya değil eylemde bulunmaya ve erdemli davranmaya harcamalıyız tüm çabamızı.

Mutsuzluk içinde doğru düşünmek ne güzel şeydir.

Ödev insanı adaletsiz olmaktan engeller; en azından, kendi adaletsizliğine sahip çıkmaktan engeller.

Pers kıralı olmaktansa bir doğa yasası bulmayı yeğlerim...

Ruhun iyiliklerini aramak kutsal iyilikleri aramaktır; bedenin iyilikleriyle yetinmek insani iyiliklerle yetinmektir.

Sizin için değersiz olan birinin sizi yönetmesi sıkıcıdır.

Sözlerime kulak verseler, sözlerimi anlasalar, çok zaman şerefli insanlar olarak davranacaklar ve böylece bir çok kötü eylemden uzak durmuş olacaklar.

Utanılası eylemlerinden pişmanlık duymak, yaşamını kurtarmaktır.

Yanlışlardan sakın; korkuyla değil, ödev duygusuyla.

Yasaya, yetkeye, daha yaşlıya öncelik vermek görev duygusuna sahip olmaktır.

Zenginliklere kesin olarak egemen olan birinin sizi yönetmesi sıkıcıdır.

Zenginliklere kesin olarak egemen olan kişi iyi insan olamaz.

NIEBUHR, Reinhold:

Allahım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri tevekkül içinde kabul edecek vakarı, değiştirebileceklerimi değiştirecek cesareti ve ikisi arasındaki farkı anlayabilecek aklı nasip et.

ÇEHOV, Anton Pavloviç:

Bitap bırakan günlük yaşam, ancak bir aptalın karşılaşabileceği bir hayat krizidir.

Sevmeden evlenmek, inanmadan ibadet etmek gibi alçakça bir iştir.

Erkekler kalpleriyle değil, düşünceleriyle yaşar.

Hayat seni güldürmüyorsa, espriyi anlamadın demektir.

İnsan, inandıklarıdır.

İnsanlar arkanızdan konuşuyorsa, onlardan öndesiniz demektir.

Perde açıldığında duvarda bir tüfek asılı ise oyun içinde o tüfek muhakkak patlamalıdır.

Son derece gururlu insanlar susmayı ve yalnızlığı severler.

FIELDING, Henry:

Her evli çiftte, en az biri budaladır.

ROCHEFOUCAULD, François de la:

Adalet aşkı nedir? Adaletsizlik ıstırabından korkmaktır. Aşk sahip olduklarımızın bizden alınması korkusudur. Aşk duyuların bir hummasıdır.

Evlenmenin iyisi olur, ama nefisi olmaz.

İnsan sevdiği kadar affeder.

Modadan ayrılmayan bir kadın, kendine aşık olmuş bir kadındır.

Pek az kimse yaşlanmasını bilir.

GÜLTEKİN, Hasret:

Meyvesiz ağacı sallama boşa; ne yaprağın dök canım, ne dalın incit.

FITZGERALD, Francis Scott:

Ateşin ne gücü ne de tazeliği bir insanın ruh dünyasındaki birikim ile boy ölçüşemez.

Genç yaşlarımda babamın bana verdiği bir öğüt, aklımdan hiç çıkmaz: "Birini eleştirmeden önce, herkesin seninle aynı imkanlarla dünyaya gelmemiş olduğunu aklına getir."

CIEN:

Güzel sözlerle, iltifatlarla kandıramayacağın kadın yoktur. Yeter ki bunları inanarak ve sadece biri için yap.

Kadını sev, koru, güven ve tatlı sert ol. Senin kölen olur.

CLARK, Frank A.:

Bir fikri öldürmek istiyorsan, onu gereğinden fazla kelimeyle ifade et!

COCTEAU, Jean:

Büyük adamların heykelleri, hayattayken üzerlerine atılan taşlardan yapılır.

CEYLAN, Eyüp:

Her şeyin temeli sevgidir, sevgiyle yaşatılır birliktelik...

CHAMFORT, Sebastien-Roch Nicolas:

Gençken bilgi ağacını dikmesek, yaşlandığımız zaman gölgesine sığınacak bir yerimiz olmayacaktır.

Kadın, insanın gölgesi gibidir; kovalarsanız kaçar, kaçarsanız kovalar.

CHARLOTTE Kuramı:

Zenginlik çok şeye sahip olmak değil, az şeye gereksinim duymaktır.

CHARTIEN, Emile:

Hiçbir şey bir fikirden daha tehlikeli değildir. Eğer o fikir sahip olduğunuz tek fikirse...

CHATEAUBRIAND, François-René de:

Bir hata işlediğin zaman tozlar içinde sürüklenebilirsin. Fakat o tozlar içinde yatıp kalmamalısın.

Kadın, insanın gölgesi gibidir; kovalarsanız kaçar, kaçarsanız kovalar.

Türkler merhametli ve hoşgörülüdürler. İnanmadıkları gerçeklerin yanıbaşlarında yaşamasına göz yumarlar. Bu, kendi güçlerine gururlu bir şekilde güvenmekten ileri gelse bile pek asilanedir.

CHENEY, John Vance:

Gözler yaşarmadıkça gönülde gökkuşağı olmaz.

CHESTERTON, Gilbert Keith:

Gelecek üzerinde gerçek bir önermeye sahip olmuş kişilerin gözleri hep geçmişe çevrilidir.

Neden açıldığını bilmediğiniz bir kapıyı sakın kapatmayın.

Sanatsal coşku amatör ruhlarda sıkıntı yaratan bir hastalıktır.

Susmak, dayanılması güç bir cevaptır.

Yemek esnasında çalınan müzik, hem aşçıya ve hem de kemancıya hakarettir.

MACAR Atasözleri:

Tutkunun bittiği yerde mutluluk başlar.

MARRIOT, John Willard:

İyi ağaç kolay yetişmez; rüzgar ne denli güçlü eserse, ağaç da o denli sağlam olur.

MAUGHAM, William Somerset:

Bir parça ekonomik refah için onurunu feda eden ülkelerin, bir süre sonra onurları kalmadığı gibi ekonomileri de tamamen çöker.

Düşünce yeteneğini öldüren en büyük düşman alışkanlıklardır.

En sürekli aşk, karşılığı olmayan aşktır.

MAUROIS, Andre:

Güzellikleri görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.

İçinde hal ve hareket inceliği bulunmayan bir kültür hiçtir.

Mutlu olduğunuz zaman size bu mutluluğu veren faziletleri sonradan kaybetmeyiniz.

MELVILLE, Herman:

Herşeyi denerim; ama yapabildiklerimi yaparım.

GENET, Jean:

Eğer dünya hakkında birazcık bir şey anlamak istiyorsak hınçtan ve nefretten arınmamız gerekir.

GALILEI, Galileo:

Ama dünya yine de dönüyor!..

Ben, merhum Vincenzo Galilei'nin oğlu yetmiş yaşındaki Floransalı Galileo Galilei, mahkeme makamının huzurunda ve siz, Papa Hazretleri ve saygıdeğer kardinallerin, bütün Hıristiyan Cumhuriyeti'ni saran dinden sapma ahlaksızlığına karşı duran siz Engizitörlerin önünde diz çöküp, kutsal İncil'e el basarak yemin ederim ki: Kutsal Katolik ve Apostolik Roma Kilisesi tarafından benimsenen, vaaz edilen ve öğretilen her şeye daima inanmıştım, şu anda da inanıyorum ve Tanrı'nın yardımıyla bundan sonra da inanacağım. Ama ne var ki, -güneşin, evrenin merkezi ve hareketsiz olduğu ve yerin evrenin merkezi olmadığı ve hareket ettiği yolundaki yanlış görüşü terk etmem ve adı geçen doktrini benimsememem, savunmamam ya da sözlü ve yazılı olarak, her ne yolla olursa olsun öğretmemem gerektiği konusunda, Kutsal Daire tarafından yasal olarak uyarılmış olmama ve adı geçen doktrinin Kutsal İncil'e aykırı olduğu tarafıma bildirilmiş olmasına rağmen- mahkum edilmiş durumda bulunan bu doktrini tartıştığım ve sonunun nereye varacağını düşünmeksizin, bu doktrin lehine güçlü kanıtlar ileri sürdüğüm bir kitap yazdım ve bastım. Ve bu nedenledir ki, benim saptığımdan, yani güneşi evrenin merkezi ve hareketsiz olduğuna ve yerin merkez olmadığına ve hareket ettiğine inandığımdan kuvvetle şüphelenildiği, Kutsal Daire tarafından beyan edilmiştir. Dolayısıyla, benim hakkımda haklı olarak duyulan şüpheyi, siz Kardinallerin ve tüm inancı bütün Hıristiyanların kafasından silip atabilmek için, sözü edilen hata ve sapmalardan ve genel olarak, Kutsal Kilise'nin söylediklerine aykırı düşen bütün diğer hata ve sekterliklerden döndüğüme tam bir açık kalplilik ve içten gelen bir inançla yemin ediyor, bunları lanetliyor ve nefretle anıyorum. Ayrıca yemin ediyorum ki, benim hakkımda benzeri bir şüphenin duyulmasına yol açabilecek herhangi bir şeyi, yazılı ya da sözlü olarak, gelecekte de asla söylemeyeceğim ya da ileri sürmeyeceğim. Ama eğer, herhangi bir sapmanın ya da saptığından şüphelenilen bir kişinin varlığından haberdar olursam, O'nu, bu Kutsal Daire'ye ya da bulunduğum yerin Engizitörüne ve en yüksek din görevlisine ihbar edeceğim. Dahası, bu Kutsal Daire tarafından bana yüklenen ya da yüklenecek olan kefaretin hepsine bir bütün olarak katlanacağıma ve gereğini yerine getireceğime yemin ediyor ve söz veriyorum. Ve (Tanrı göstermesin) verdiğim bu sözlerden, yapmayı kabul ettiklerimden ve ettiğim yeminlerden herhangi birinin aksine hareket etmem halinde, böylesi ihmal ve hatalara karşı kutsal kanunların ve diğer ana kuralların genel ve özel olarak getirdiği bütün cezalara boyun eğiyorum. Tanrı ve üzerine el bastığım O'nun kutsal kitabı yardımcım olsun. Ben, adı geçen Galileo Galilei, yukarıda belirtilen görüşlerimden dönmüş, buna yemin etmiş, söz vermiş ve kendimi bağlamış bulunuyorum ve buna ilişkin işbu belgeyi tanıkların huzurunda kendi ellerimle yazdım ve yazdığımı sözcük sözcük Minerva Manastırı'nda 1663 yılının yirmiiki Haziran günü yüksek sesle okudum. Ben, Galileo Galilei, yukarıda kendi elimle yazdığım gibi, görüşlerimden döndüğüme yemin ediyorum.

Doğanın büyük kitabı yalnızca onun yazıldığı dili bilenler tarafından okunabilir.

Gerçeklerden daha çok kendi fikirlerine düşkünlük gösteren kişiler, bakmaya tenezzül etseler kendi duyularının onlara göstereceği yeni şeyleri inkar etmeye ve çürütmeye çalışmazlardı.

Görmedim, duymadım, bilmiyorum!

Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galileo Galilei'ye hasımlarından biri:
- "Efendim" demiş, "Kulaklarınız bir insan için biraz büyük değil mi?"
Galilei:
- "Doğru" demiş, "Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük, ama seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?"

GANDHI, Indira:

Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. Ama uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile, uyandıramazsınız.

Büyükbabam, iki tür insan olduğunu söylerdi:
İşi yapanlar ve yapılan işten kendilerine pay çıkaranlar.
O benden birinci grupta yer alarak çalışmamı istedi.
Çünkü orada diğerinden daha az rekabet vardı.

Sıkılmış bir yumrukla kimseyle tokalaşamazsınız.

Yarın çocuklarımızın karşısında oturup, bizler yenildik demek zorunda kalabiliriz. Ama onların gözlerine bakıp, bizler mücadele etmeye cesaret edemediğimizden bu şekilde yaşamakta olduklarını söyleyemeyiz.

GANDHI, Mahatma:

Adalet güzel bir şey, ama karşıt grup içinse, daha da aceleci olmak gerekir.

Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız.

Basit yaşa ki başkaları da var olabilsin.

İngiltere kralı George ile görüştüğü sırada Gandi'nin üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü vardır. Davetten çıkınca bir gazeteci sorar:
- "Kıyafetiniz bir kralla buluşmak için yeterli miydi?"
Gandi hiç aldırmadan cevap verir:
- "Kral ikimize de yetecek kadar giyimliydi."

İnsanlığa olan inancını yitirmemelisin. İnsanlık bir okyanustur. Bazı damlalar kirli diye okyanus kirlenir mi hiç?

Önce sizi umursamazlar, sonra size gülerler, daha sonra savaş açarlar; ama en sonunda siz kazanırsınız.

Sevgi hiç bir zaman istemez, daima verir. Sevgi her zaman ızdırap çeker, ne gücenir ne de intikam alır.

Sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur.

Sevginin olduğu yerde hayat vardır.

Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelerinize dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...

Şiddet göstermeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim itikatımın da son maddesidir.

Şimdi mazlum ve tutsak uluslar artık vazgeçilmez bir reçeteye sahiptir. Mustafa Kemal'in utkusu, Dünya için özgürlük ve bağımsızlık sancağıdır! (30 Ağustos Zaferi'nden yalnızca 8 gün sonra...)

Tek bir kişi bile olsanız, gerçek yine de gerçektir.

Tüm ülkelerin kültürlerinin evime özgür ve engelsiz girebilmesini arzu ediyorum. Ama hiçbir kültür kendi kültürümü unutturacak kadar beni etkileyemez.

Yanlışı savunup kalabalıkları arkama katmaktansa, doğrumu savunup yalnız kalmayı tercih ederim.

Yarın ölecekmiş gibi yaşa, sonsuza dek yaşayacakmış gibi öğren.

GASSON, Herbert N.:

Eğer ben genç bir adama tek nasihat verecek olsaydım şunu söylerdim:
Git, ömrün oldukça zorluklarla ve sorumluluklarla dolu bir hayat yaşa.
Çünkü bunlarsız bir hayat, taşımaya değmeyen bir yüktür.

GEIBEL, Emanuel:

Aşk yüreklerden gökyüzüne kadar uzanan ateşten bir merdivendir.

İnsanlık her gün ilerliyor, fakat insan hep aynı kalıyor.

GIDE, Andre:

Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez.

Bilgelik mantıkta değildir, aşktadır.

Güzel geleceği bekleyerek görkemli gençliklerimizi eskitiyorduk, işte burada hata yapıyorduk.

Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmedikçe insan yeni okyanuslar keşfedemez.

GIOVIO, Paolo:

Zamanında bir adım atmayan tembel, sonradan yüz adım atmak zorunda kalır.

GLADSTONE, William:

Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği sürece insan genç sayılır.

GOLDSMITH, Oliver:

Başkalarından övgü bekleyenler, mutluluklarını başkalarının eline bırakmış zavallılardır.

Kadınlarla müziğin yaşı yoktur.

GOLTI:

Hakiki arkadaşlık sağlıktan farksızdır, kıymeti ancak elden gittikten sonra anlaşılır.

GÖĞÜŞ, Tuğrul:

Ağaçlar yağmurları getirir, yağmurlar ormanları geliştirir.

Ben senin için, sen O'nun için ve O da benim için çalışırsa çözülmeyecek sorun kalmaz.

Dünyada rahat arayan ve rahatına düşkün olanlar en çok sıkıntı içinde olanlardır. Çünkü dünyadaki yaşam özü açısından rahata uygun değildir. Bunun için her şeyi olanlar mutluluğu yakalayamayabilir.

Dünyayı iyilik, doğruluk ve alçak gönüllülük kurtaracaktır.

Elbette bilim her şeyi ortaya henüz çıkaramamıştır; ancak bilim insanları araştırmalarına devam ederek bilgi dağarcığımıza her geçen gün yeni şeyler eklemektedirler. Bu dağarcık arttıkça dünyaya ve evrene bakış açımız değişecek ve insanların kendileriyle, başka insanlarla, doğayla ve evrenle olan ilişkileri değişecektir.

En büyük silahımız sahip olduğumuz gerçeklerdir.

Engelsiz kişiler, engellilerin de yaşadığımız hayatın bir parçası olduklarını kabul etmelidirler. Toplumsal yaşama katılım bir lütuf değil, haktır.

Eşinize veya sevgilinize verdiğiniz değer, O'na kazandırdığınız değerdir. Doğru adam doğru kadını inşa eder, doğru kadın da doğru adamı...

Fazladan göstereceğiniz fedakarlık size çokça vefasızlık ve ihanet olarak geri dönecektir.

Fırtınalara karşı koyabilmek için sert ya da büyük olmak yeterli değildir; aynı zamanda esnek olunmalıdır.

Hak ve hakkaniyet istekleri o kadar kuvvetlidir ki hiçbir güç karşısında duramaz.

Işığı ve güzelliği bulmayı hedefleyenlerin kaybedecekleri hiçbir şey yoktur.

İnsanları daha iyi anlamaya çalışmak, daha iyi ve daha az bencil bir insan olmak zorundayız.

İnsanoğlunun gerçekleştirdiği her tür şiddet ve zulüm eylemlerine karşı çıkmalı ve öfke duymalıyız.

Kendisi gibi düşünmeyenlere tahammül edemeyenlerin yaptıkları özgürlük içerikli konuşmaların gerçekle alakası yoktur.

Kusursuzluk ideali bir saplantıya dönüşürse üreticiliğin, yaratıcılığın ve çalışmanın önüne engel olarak çıkar.

Müzik, herkesin anlayabileceği ortak bir dildir. Bu dili konuşabilmek için sevgi dolu olmak yeterlidir!

Nerede hizmet verdiğin önemli değildir; kime ve nasıl hizmet verdiğin önemlidir!

Ormanlar yanarsa, topraklarımızı kaybederiz. Toprakları yitirirsek, yaşam biter!

Sanırım söylediklerim anlaşılmadı; ben kendimi söylediklerimden sorumlu hissediyorum, anlayıp anlamamanız sizin sorununuz!

Sen sen ol, sen sen olmaktan çıkma! Ne zaman gerçek kişiliğinden uzakta bir tavır takınmaya kalkışırsan hatalar yapman kaçınılmazdır!

Sevmek büyük bir sorumluluktur; sevdiğiniz her insanın hayatına bir anlam katmalısınız.

Sizi seven insanların sevgisini nefrete dönüştürecek davranışlarda bulunmaktan kaçının.

Sizlerin neye ve nasıl inandığı beni ilgilendirmiyor; ancak ben inanmama ve özgür birey olma hakkımı sonuna kadar savunacağım.

Su, uygarlıktır.

Tanımadığın birisinin nişan alarak seni öldürmesini ister miydin? Hiçbir canlı öldürülmeyi hak etmiyor. Avcılık, spor değil cinayettir!

Tarihi yok edilen bir ulusun geleceği de yok edilir.

Ümidinizi yitirmeyiniz; o her zaman vardı, şu anda da var ve ileride de var olacaktır.

Yalnızca zeki insanlar endişe duyarlar, cahil insanlar ise kendilerinin Tanrı tarafından korunacaklarına inanırlar.

Yaşadığımız an şu andır. Geçmiş tamamlandı, gelecek ise belirsiz... O halde yaşadığımız şu anı en verimli, en dürüst ve en iyi bir şekilde gerçekleştirmeliyiz!

Yitirdiğiniz her şeyde kazandığınız bir şeyler vardır; kazandığınız her şeyde de biraz yitirdikleriniz...

Zarif insanlar olmakla kazancımız çok, kaybımız sıfırdır. Ancak ne yazık ki bugün ülkemizde -sanatçı olduğunu söyleyenler de dahil olmak üzere- hoyratlık almış başını gidiyor; kaba ve kırıcı olmakla mevziler kazanılmaya çalışılıyor.

DUGUIT, Leon:

Çok küçük bir başarı, çok büyük bir plandan daha iyidir.

MARLEY, Bob:

Belki de hepimiz hiç düşünmeden kalbimizin en iyi kısmını vermişizdir hem de karşılığında bizi düşünmesi bile zor olanlara...

Bu hayat bana; insanların gülemediği için ağladığını, susamadığı için konuştuğunu, ölemediği için yaşadığını öğretti.

Dünyanın en güzel ritmi, O'nun senin için çarpan kalbidir.

Düşmanından çok dostundan sakın! Çünkü dostluk biterse sana nasıl zarar verebileceğini en iyi dostun bilir.

Gerçek şu ki herkes seni incitecek; yapman gereken tek şey, acı çekmeye değecek birini bulmak...

Güneş parlıyor, hava güzel, ayakların dans etmek istiyor, ama yine de aklının bir kenarında dursun: Birileri şu an acı çekiyor.

Mutlu mu olmak istiyorsun? Kimseden bir şey bekleme...

Müzik hakkındaki olumlu noktalardan birisi de, o size çarpıcı geldiği takdirde hiçbir acı hissetmemenizdir.

Sadece çocukken güler insan, diğerleri palavra... Çünkü insan büyüdükçe komikliklere değil, acılara gülmeyi öğrenir aslında...

Sen kim oluyorsun da benim yaşadığım hayatı yargılıyorsun? Ben mükemmel değilim ve olmak zorunda da değilim! Parmağın ile beni işaret etmeden önce ellerinin temiz olduğundan emin ol...

Senin için mücadele etmeyen insan sadece gitmeni bekliyordur.

UYGUR, Nejat:

Bir gün tiyatronun ışıkları sönecek, zil sesleri susacak ve tiyatro perdesi sonsuza kadar üzerime kapanacak; işte o zaman giderken tüm üzüntülerinizi yanımda götürerek size sadece kahkahaları bırakacağım.

Bu ülkenin esprisi koca koca adamlar üç genç fidana kıydığında bitti.

GOUGH, Russel:

Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı, doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır.

GÜLTEKİN, Mehmet Bedri:

Herkes gurur duyduğu insanlardan öğrenir ve onlar gibi hareket etmek ister.

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Bölge Merkezli Dış Politikası"nı esas alan Avrasyacı bir politika Türkiye'nin biricik çıkış yoludur.

Nerede "Nato" varsa orada Amerika'nın karanlık eylemleri var olagelmiştir.

Türkiye "Nato" üyesi olarak kaldığı müddetçe teröre karşı mücadelede sonuç alamaz.

GREENBLATT, Milton:

İlk başta anne-babalarımızın çocukları,
Sonra çocuklarımızın anne-babası oluruz.
Daha sonra anne-babamızın anne-babası,
En sonunda da çocuklarımızın çocukları oluruz.

GÜRCAN, Fethi:

Bir babanın çocuklarına verebileceği en büyük hediye annelerini sevmektir.

Büyük adım atmaktan korkmayın... Uçurumu küçük sıçramalarla geçemezsiniz.

Türk halkının kaderi tarih boyunca aldatılmışlığın bir serüvenidir.

GÜRTUNA, Ali Müfit:

Kentlerimizde yapılan en büyük hata yüksek yoğunluklu yapılaşmadır. Kentin her boş alanına çoğunlukla da devlet eliyle yüksek yapılar inşa edilmesi ile kentin nüfusu çoğaltılmaktadır. Halbuki nüfus artışı ile sorun artışı aynı oranda olmayıp nüfus yüzde yüz çoğalırsa sorunlar yüzde bin artmaktadır.

GÜNEY, Yılmaz:

Düşerken iki şeyi asla unutma! Kimin seni ittiğini ve kimin seni tutmadığını... Ayağa tekrar kalkınca lazım olacak!

Geldiğin yeri unutursan gideceğin yolda kaybolursun!

Hiçbir şey, bağımsızlık ve özgürlük kadar değerli değildir.

Onlar bir tavuk çalanı aşağılayarak "Hırsız!" diye suçlarken, bir kalem oyunu ile milyonları yutanı "Beyefendi" diye selamlarlar.

Rahatınız bozulmasın diye hangi doğrudan vazgeçtiyseniz, o fiyata satıldınız demektir!

Sanırım ben Türkiye'nin yasını tutuyorum.

Sorunun esası şudur: Ya devrim yolunu seçeceğiz ya da bu düzenin baskılarına, haksızlıklarına boyun eğerek şu ya da bu biçimde teslim olarak yaşamayı seçeceğiz. Bu çeşit bir seçiş, yok olmanın bir biçimidir.

Türkiye'de insanlara, özellikle genç insanlara çok iyi yaşam koşullarının hazırlanabileceği ortam... Eğer ortam hazırlanmazsa, siz orada ne olursunuz, biliyor musunuz? Gençliğin verdiği o dinamizmle gangster olursunuz, kabadayılık hastalığına tutulur, hapishanelere düşersiniz. Kiminiz ölür, kiminiz kurşunlara dizilir. Kiminiz bir kadına hasta olur, genelevin önünde, barın önünde vurulur. Kiminiz esrar kaçakçısı, kiminiz sigara kaçakçısı olarak kaldırımlarda ölürsünüz... Başka yol yok! Tek kurtuluş vardır: Devrim, devrim, devrim!

Yeşilçam sinemasını yerle bir etmek istiyorum, tozunu savurmak istiyorum.

GÜLSOY, Tunçel:

Bazen en güzel şey en yakınımızda olabilir, önemli olan bakmak değil, görmektir.

Hiçbir ülkenin gerçeği sadece gazetelerden okunarak öğrenilemez. Mutlaka o ülkenin suyunu içmek, ekmeğini yemek ve insanı ile sohbet etmek gerekir.

Kendini tanımak istiyorsan köklerine git; herşey bir süreç, geleceğin geçmişinde gizli...

GOETHE, Johann Wolfgang von:

Akıl, yalnız doğrulukta bulunur.

Az bildiğimiz şeyden kuşkulanmayız, kuşku bilginin çoğalması ile birlikte artar.

Başkalarının mutluluğundan kendine pay çıkaran insan, en mutlu insandır.

Bazen gezegenimiz acaba evrenin tımarhanesi mi diye düşünmeden edemiyorum.

Bir insan kendi kalbinde ne taşıyorsa dünyayı da o şekilde görür.

Bir insanın karakterini mi öğrenmek istiyorsunuz? Hiçbir çıkarının olmadığı insanlarla nasıl konuştuğuna bakın.

Çözümde görev almayanlar sorunun bir parçası olurlar.

Davranış, herkesin kendi yüzünü gösterdiği bir aynadır.

Deliler ve akıllılar aynı derecede zararsızdırlar. Yalnız, yarı deliler ve yarı akıllılar çok tehlikelidirler.

Dersin yararı çoktur; ama heveslendirmenin yaptıramayacağı şey yoktur.

Duyular genişler, ama uyuşur; eylemler canlandırır, ama kısıtlar.

Dünyanın en tehlikeli hali, cehaletin örgütlü eyleme geçme halidir.

Erkekler yaşlanır, kadınlar ise değişir.

Ham adam önünde olup bitenlere bakmakla yetinir, kültürlü insan hissetmek ister, düşünceye dalmaksa yalnız çok iyi yetişmiş kişiye zevk verir.

İnsan hergün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir.

İnsan hiçbir zaman birileri tarafından aldatılmaz, kendi kendini aldatır.

İnsanların ne kadar kötü olduklarını görmek beni şaşırtmıyor... Fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce, hayretler içinde kalıyorum!

İnsanoğlunun varabileceği en büyük mutluluk kişilik sahibi olmaktır.

Kendine ait küçük bir ev ve karakterli bir eş, dünyanın tüm altın ve incilerine bedeldir.

Konuşmak bir ihtiyaç olabilir, ama susmak bir sanattır.

Malını kaybeden bir şey kaybetmiştir, onurunu kaybeden çok şey kaybetmiştir, cesaretini kaybeden ise her şeyini kaybetmiştir.

Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için dünyadakiler birbirlerini yiyorlar.

Mutluluk özgür bir toprak üstünde, özgür bir millet arasında, huzur içinde özgürce iş yapmaktır.

Özgür olmadıkları halde, kendilerini özgür sananlar kadar hiç kimse tutsak olamaz.

Paranı yitirirsen, hiçbir şey yitirmezsin; çalışarak tekrar kazanırsın. Onurunu yitirirsen çok şey yitirirsin, ama onu da çalışıp kazanabilirsin. Fakat umudunu yitirirsen, hayattaki her şeyini yitirirsin...

Sanat ne kadar uzun Tanrım, hayat ne kadar kısa!

Sözleriniz yürekten gelmedikçe hiçbir zaman iki kalbi birleştiremezsiniz.

Yaşadığımız her an kendi hakkını ister.

Yaşamaya zaman ayır, çünkü ömür bunun için yaratılmıştır; düşünmeye zaman ayır, çünkü başarının anahtarı odur; sevmeye zaman ayır, çünkü bu seni daima güçlü kılar; iyiliğe zaman ayır, çünkü insan olmanın sırrı budur!

BERK, İlhan:

Benim şiir kuramım 'devinim'dir. Ne şiirimin içeriği ne de biçimi durağandır. Süre içinde kimliğini saptadığım nesne değişir, nesne değiştikçe şiirim de değişir; bu da benim somut bir ozan olduğumun altını çizer. Ama kalan, kaldıkça da ağırlığı, yoğunluğu artan, koyulaşan, bir çeşit mayalanmayla süren şiirin dili dediğimiz şeydir. Beni dünyanın bütün ozanlarından ayıran, bütün ozanları birbirinden ayıran da budur işte...

Kimseyi kırmayayım diyorum, bir de bakıyorum kendim paramparçayım!

Sürekli değiştiğim söylenegelmiştir benim... Bu anlaşılır şey değildir. Bir şair, dünyayı boyuna yorumlayabilir, bir yorumdan bir yoruma geçebilir, bir düşünce değişikliğine de uğrayabilir. Ama şiirini nerdeyse değiştiremez.

ANDREAS-SALOME, Lou:

Dünya sana hediye sunmaz, inan bana... Bir yaşam istiyorsan, çal onu!

GÜLER, Ara:

1950-60'lardan kalma İstanbul fotoğraflarım olmasa, o eski günler, bugün unutulmuş olacaktı. Eski şehirden hiçbir şey kalmadı. Şehrin estetiği değişti. Uygarlık ileriye gidiyor, ama insanlar güzellik anlayışını kaybetti.

Yaşam size verilmiş boş bir film, her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın.

ROBBINS, Tom:

Doğmak ve ölmek kolaydır, zor olan hayatın kendisidir.

SHARIATI, Ali:

Okuyun, çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor.

KAFKA, Franz:

Bir kitap, içimizdeki donmuş denize indirilmiş bir baltadır.

Dışarıya kapanmak esasen içeri açılmaktır.

Huzur mu istiyorsun? Az eşya, az insan!

Kendimden başka bir eksiğim yok!

Ne kadar okursan oku, bilgine yakışacak şekilde davranmıyorsan cahilsin demektir.

Okuduğumuz kitap bir yumruk gibi tepemize inip bizi uyarmadıktan sonra neye yarar?

Öyle zaman olur ki, odada yalnızken bile yok oluverir insan... Bunun nedenleri çoktur, kişi yaşarken bile ölebilir.

Vicdanın derin yaralar alması iyidir.

YEATS, William Butler:

Her gidiş bir ayrılık değildir. Çünkü bazen ne kadar uzağa gidersen git, yüreğin hep bıraktığın yerdedir.

BENEZRA, Erol:

İnsanlar topraktan yaratılmıştırlar, her an çamurlaşabilirler.

CALTHORPE, Somerset Arthur Gough:

Binbaşı Noel Kürt şefleri ile görüş birliğine varırsa bundan faydalar sağlayacağını söylüyor. Kürt şeflerinden İstanbul'da (Seyit) Abdülkadir ve Bedir Han daha az önemli kimselerdir. Bunlar şüphe uyandırmamak için Noel'den ayrı olarak Kürt bölgelerine gidecekler... Kürtler henüz Mustafa Kemal'e karşı ayaklanmadı ama Noel bunu sağlayacağından emin.

Türk Hükümetine, Mustafa Kemal'e yasa dışı bir insan muamelesi yapması için ısrar edeceğim.

Türkiye'de durum vahim. Türkler batılılardan ümit kesip kendilerine güvenme çerçevesinde toplanıyorlar, acilen halkın güveni kırılmalıdır.

CATO, Marcus Porcius:

Aptallar akıllılardan pek az şey öğrenir. Ama akıllılar aptallardan çok şey öğrenirler.

Julius Caesar'ın zaman zaman "Senato"yu hiçe sayan davranışlarından rahatsız olan üyelerden biri, Caesar'ın uzun bir seferde olmasını fırsat sayarak, kürsüye çıkıp yakınınca filozof Cato şöyle bir yanıt vermiştir: - "Neden yakınıyorsunuz? Eğer Romalılar koyun olmasaydı Caesar kurt olabilir miydi?"

CAYCE, Edgar:

Atlantis gibi Mu kıtası'nın da batmasına neden olan etken, Atlantisliler'den satanik yol mensuplarının, ellerindeki nükleer güçleri yıkıcı amaçlarla kullanmaları yüzünden yer kabuğunun dengelerini bozmalarıydı.

CENGİZ Han:

Ben sizin Han'ınızım, bu da benim Han'ım... (Kadın dövmek ne yazık ki Türklerin Arap kültürü ile karşılaşmasından sonra başlamış bir olaydır. Türk kültür ve örfünde kadın her zaman el üstünde tutulurdu. Cengiz Han'ın eşi için söylediği yukarıdaki söz ile dilimize yerleşmiş bulunan "hanım" kelimesi de kadına karşı duyulan saygıyı yansıtmaktadır. Kadın, evin "Han"ıdır.)

Nerede Türk varsa, oraya kadar git! (Komutanlarından Sabutay'a Emri)

Önce karşımdaki düşmanı değil, arkamdaki düşmanı yenmek zorundayım.

CERVANTES, Miguel de:

Açlık, dünyanın en güzel salçasıdır.

Ah hafıza, huzurumun baş düşmanı...

Bütün acılara dayanılır, yeter ki ekmeğin olsun.

Dürüst bir kadının güzelliği ateşe benzer, yaklaşmayana hiçbir zararı dokunmaz.

Her parlayan altın değildir.

İyi bir ağaca sarılan gölgesiz kalmaz.

Kalem aklın dilidir.

Kuru pantolonla balık tutulmaz.

Namuslu adam erken evlenir, akıllı adam hiç evlenmez.

Namuslu davranmak en iyi siyasettir.

BRAUN, Heywood:

Bir insan taraf tutmaya başlar başlamaz, dünya gerçeklerini o kadar az görmeye başlar.

BRAYER:

Evlerinin kapısının şöyle böyle kapatıldığı ve dükkanların çoğunlukla umumi ahlaka itimaden açık bırakıldığı İstanbul'da her sene azami beş-altı hırsızlık vak'ası görülür.

BRECHT, Berthold:

Barış bir armağan gibi verilmez insana...

Bugün yarına dünle beslenerek yol alır.

Büyük çözümler kör çıkmazlarda bulunur.

Büyük bir sıçrayış gerçekleştirmek isteyen birkaç adım geriye gitmek zorundadır.

En büyük çıkışlar kör çıkmazlarda bulunur.

Ey mutsuzlar; kardeşlerinizi boğazlıyorlar, göz yumuyorsunuz. Çığlıklar duyuluyor, ama siz susuyorsunuz. Aramızda dolaşıp kurbanını seçiyor zorbanın teki, sessiz kalırsak bize dokunmaz diyorsunuz. Halt ediyorsunuz!

Hiçbir şey bilmeyen cahildir, ama bilip de susan ahlaksızdır!

Karnını doyuranlar, açlara seslenip gelecek güzel günlerden bahsediyor.

"Savaş İstiyoruz!" En önce vuruldu bunu yazan...

Sofradan en fazla payı alanlar bize kanaatkar olmayı öğretiyor.

BREL, Jacques:

Serüvene koşmak için trenleri ve güneşi yakalayıp gözlerine yerleştirmek için beyaz yelkenlilerin gelip seni almalarını bekliyorsan; yarına inanmak için gün batımına, iyi kalpli görünmek için zayıflığa ve güçlü görünmek için öfkeye ihtiyacın varsa demek ki hiçbir şey anlamadın!

BRENGERI:

Bir olay çok şeyi anlamaya yeter...

BRIGITTE:

İnsanlar başaklara benzerler. İçleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.

Zayıf karakter bir günah değildir; ama insanı günaha götürür.

BRILLIANT, Ashleigh:

En mükemmel lider bile, önderlik edeceği muhteşem kişiler olmadan yol katedemez.

BROWN, Pam:

At, insanların kendileri hakkındaki tüm hayallerinin izdüşümüdür; güçlü, asil, güzel... Bunun yanında bizlere kendi dünyevi varlığımızdan kısa süreli de olsa uzaklaşma şansı sunar.

Büyük anne olmak çok güzel bir duygu. Bir anda annelikten bilgeliğe ve daha sonra da tarih öncesine dönüşüyorsun...

BROWN, Phillip Marshall:

Avrupalı devletler emperyalist amaçlarına varmak için Ortadoğu halklarının gereksinimlerine kulak tıkadılar, hatta bu insanları kuvvet dengesi için kurban gibi feda ettiler.

GOLDBERG, Whoopi:

Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları vardır, cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.

BRUNTON, Paul:

Çömez yakınıyormuş:
- "Bize öyküler anlatıyorsun, ama anlamlarını açmıyorsun."
Usta yanıt vermiş:
- "Biri sana meyveyi çiğneyerek ikram etse hoşuna gider miydi?"

BRUYERE, Jean de la:

Gerçek dostlukta, yaratılışları bayağı olanların alamayacakları bir tat vardır.

Gerçekten alçak gönüllü olan bir insan, kendisinden hiç söz etmeyen insandır.

Sevgi aniden ve açıklanamayacak bir şekilde doğar, ama herhangi bir şekilde yok edilmesi çok zor olur.

Yaşam duygulananlar için bir trajedi, düşünenler için bir komedidir.

Yaşlanmak isteriz, ama yaşlılıktan korkarız; bu, hayatı ne kadar sevip ölümden nasıl kaçmak istediğimizi gösterir.

BUCHANON, G.:

Bütün Avrupa Türkiyesi hıristiyanlara ait olmalıdır. Girit sorunu da Yunanistan lehine çözülmelidir.

BUCK, Pearl S.:

Bir çok kişi büyük mutluluklar beklerken küçük sevinçleri kaybederler.

BUCKLE, H. T.:

Karanlıkta olduğunu hissetmeyen ışığa yönelemez.

BUDİST Özdeyişleri:

Tüm insanlara cennetin kapısının anahtarı verilmiştir; aynı anahtar cehennemin kapısını da açar.

BUFFET, Warren:

Amaçlar belirle ve insanları bu amaçlara odakla!

Başkalarının söylediklerini yapmayın, sadece dinleyin. Sizi ne iyi hissettiriyorsa onu yapın.

Çocuğunuzu birkaç iş türüne başlaması için cesaretlendirin.

Çocuğunuzu yatırım yapması için cesaretlendirin.

Daima ekonomik olarak nasıl başarıya ulaşacağınızı düşünün!

Doğru insanları doğru işlere sevkedin!

En mutlu insanlar mutlaka herşeyin en iyisine sahip değillerdir. Onlar sade bir şekilde yollarında bulduklarına değer verirler.

Gerçek ihtiyacınızdan fazlasını almayın ve çocuklarınızı da böyle düşünmeleri için yönlendirin.

Gösteriş yapmaya çalışmayın, sadece kendiniz olun ve ne yapmaktan keyif alıyorsanız onu yapın...

Hayat sizin, o halde neden başkalarına hayatınızı yönetmeleri için fırsat veriyorsunuz?

Hayatınızı olduğunuz gibi, yalın yaşayın.

İnsan küçük birikimlerle birçok şey satın alabilir.

Markalara bağımlı olmayın; sadece sizi rahat hissettirecek şeyleri giyin.

Ne isen O'sun!

Para adam yapmaz, ama adam para yapar.

Paranızı boşa harcamayın, sadece gerçekten ihtiyacınız olan şeylere harcayın.

BUREN, von:

Ateşe ateşle karşılık verenlerin ellerinde kalan genellikle küldür.

BURKE, Edmund:

Boş inançlar, cılız akıllıların dinleridir.

Kötülüğün başarısı için gerekli herşey, iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır.

Savaş, bulduğu ülkeyi bir daha bırakmaz.

BURTON:

Bir dilenciyi at sırtına koy da bak, nasıl dört nala sürüyor.

Her din, öteki dinler kadar doğrudur.

BUXTON, Charles:

Hiç birşey ayağınıza gelmez; en azından iyi olan hiç birşey. Her şeyi gidip elde etmeniz gerekir.

BUXTON, Noel:

Türklerin şimdi en çok savaşması gereken şey, cehalet ve vatanlarını Avrupalı hırsızlardan korumaktır.

O'BEIRNE:

Avrupalı emperyalistler amaçlarına varmak için bütün insanları yok etmeğe hazırdırlar.

Ermeni ayaklanması Türklere bir harp ilan etmenin en iyi aracıdır. Alman ordularının Türklerin yanında olması üçlü anlaşmayı kuvvetlendirecek, bu reformlara yol açacak ve sonra bir Ermeni isyanı olacaktır.

CARR, William:

Almanya'nın felaketi tek başına Hitler değildir. Alman felaketinin sorumlusu, bir Hitler yaratan ve kendi kaderini O'nun ellerine kendi isteğiyle teslim eden Alman halkıdır.

CAESAR, Gaius Julius:

En büyük düşman, en son bakacağın yerde saklanacaktır.

Zaferlerin babaları çoktur, yenilginin hemen hiç yoktur.

CAHUN, Léon:

İnsanlar arasında Türkler, anlayış bakımından sonuncudurlar. İnançtan ötesini kavrayamazlar ve anlamaya da çalışmazlar.

CALCUTA, Teresa de (Mother Teresa):

En büyük hastalıklardan biri de hiç kimse için kimse olmamaktır.

CALLOWAY, Bertha:

Rüzgarın yönünü değiştiremeyiz belki, ama yelkenlerimizin yönünü değiştirebiliriz.

CAMBON:

Türklerin hiçbir kaynakları yoktur derken yanılıyorsunuz. Şayet Türkler kızarlarsa, Yunanlıları İzmir'den denize dökerler.

CAMİ, Nureddin Abdurrahman:

Ben annemi nasıl sevmem ki, O beni bir müddet cisminde, uzun zaman kucağında, ölünceye kadar da kalbinin şefkat köşesinde taşımıştır.

CAMUS, Albert:

Başardığımız her iş bizi köleleştirir... Çünkü daha iyisini yapmaya zorlar!

Başkaldıran insan, hayır diyen insandır!

Bir insan söylediği şeylerden çok, söylemedikleriyle de insanlaşır.

Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın!

Çağdaş siyasi toplum, "insanları umutsuzluğa düşürme makinesi"dir.

Çocuklara işkence yapılan bu dünyayı sevmeyi, ölünceye kadar reddedeceğim.

Demokrasi çoğunluğun kanunu değil, azınlığın korunağıdır.

Din adamları ve politikacılar aklımızı karmaşık ahlaki sistemlerle karıştırmaya çalışırlar ve bu yüzden basit şeyler, olduğundan daha karışık gözükür hepimize. Oysa siyaset ve felsefe yerine futbolun basit ahlakına bakmak yeterlidir.

Futbol olmasa dünya çok daha gri, kurşuni ve acımasız olurdu.

İnsan eninde sonunda her şeye alışır.

İnsan, ne ise o olmayı reddeden tek yaratıktır.

İnsanlar için en ideal düzen, onların mutlu olduğu düzendir.

Kışın ortasında içimde yenilmez bir yaz buldum.

Mitler, hayal gücü onları canlı tutsun diye vardır.

Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür.

Sizi yıpratan insanlardan sessizce uzaklaşın!

Yaşamanın tadını çıkarmaktan korkana aptal derim.

Yaşamdaki en önemli sorun, insanların arasına nasıl sızılacağını bilmektir.

CAO, Cao:

Savaş arabası sürücülerinin eski bir kuralı şöyle der: "Onları üç taraftan kuşatın, bir tarafı ise kurtuluş yolu olarak bırakın."

CAPOTE, Truman:

Tüm edebiyat, dedikodudan ibarettir.

CAPUS, Alfred:

Büyük adam olmaya lüzum yok, sadece adam olalım yeter.

Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun, martı sevdiği denizden asla vazgeçmez!

Carlin, George - Yaşlılar için Felsefe

     Farkında mısınız, ihtiyar olmaktan sadece çocukken hoşlanırız?

     On yaşından daha küçükken, yaşlanmak sizi öylesine heyecanlandırır ki, yaşınızı buçuklu söylersiniz.

     - "Kaç yaşındasın?"

     - "Dörtbuçuk."

     Hiçbir zaman otuzaltıbuçuk yaşında olmazsınız.

     Dörtbuçuk yaşındasınız, beşe giriyorsunuz.

     Olay bu.

     Ergenlik çağına ulaştığınızdaysa bir ileriki yaşa ya da daha ileri yaşlara özenir, sıçrarsınız.

     - "Kaç yaşındasın?"

     - "Onaltı'ya giriyorum."

     Oysa onüç yaşındasınız, ama onaltı olmaya özeniyorsunuz.

     Ve yaşamınızdaki en büyük gün, yirmibir yaşına girdiğiniz gün...

     Artık yirmibirindesiniz.

     Bu yaşın söylenmesi ne kadar güzel gelir kulaklarınıza...

     Yirmibirine girdiniz. Evvvett!!!

     Otuz oluverdiniz... Ah Tanrım neler oluyor?

     Bu yaşı söylemek kulağa hiç de hoş gelmiyor!

     Her şey çok değişti. Sanki artık eğlenceden de tat alamaz oldunuz. Yolunda gitmeyen ne? Değişen ne oldu?

     Yirmibirsiniz, otuza yaklaşıyorsunuz, kırk ufukta demek. Eyvah! Frene bastınız ama patinaj çekiyorsunuz. Durumun daha farkına varmadan gelirsiniz elli yaşına ve o gün tüm düşleriniz yitip gider.

     Durun, Bekleyin!!!

     Durumun farkına ancak altmışında varırsınız.

     Bir gün ulaşacağınızı hiç ummadığınız yaştır bu!

     Yirmibire girdim derken, hop otuzundasınız, az sonra da kırk, arkadan elli ve ancak altmışa ulaştığınızda farkına varıyorsunuz.

     Yılları katetmede hızınız öylesine yükseliyor ki, yetmişine vardınız bile.

     Sonrası çok çabuk gelişiyor ve bakıyorsunuz, günlerden .. ............ 20.. Cumartesi!

     Seksenine geldiğinizde de hep aynı döngü; öğle yemeği yersiniz, çok geçmeden ikindi olmuş bile, az sonra da yatma vakti.

     Bu doksanında da değişmez. Geri geri gidiş de başlamıştır artık...

     - "Doksanikisine bastım."

     Sonra bir tuhaflıktır başlar...

     Yüzü aştığınızda yine aynı eski çocuk olursunuz.

     - "Yüzbuçuk yaşındayım."

     Belki de yapamadıklarınızın tümünü sağlıklı bir yüzbuçuk yaşında gerçekleştirirsiniz.

     George Carlin (Türkçeye Çeviren: Onur Ayangil)

Yaşam

     Zorunlu olmayan sayıları çöpe atın: yaş, kilo, boy. Doktorunuz düşünsün onları. Bunun için ücret alıyor sizden.

     Sadece neşeli arkadaşlarınız olsun. Suratsızlar, negatifler sizi aşağı çeker.

     Öğrenmeyi sürdürün: Bilgisayar, el sanatları, bahçecilik, ne olursa. Beyniniz atıl kalmasın. Atıl kafa, iblisin tezgahıdır. İblisin adı da, "alzheimer"dır.

     Küçük şeylerden zevk almaya bakın.

     Sık sık, uzun uzun, vargücünüzle gülün. Soluksuz kalıncaya kadar gülün.

     Gözyaşları olacaktır. Katlanın, yas tutun, başka yaşantılara geçin.

     Sevdiklerinizle doldurun çevrenizi; aile, kedi, köpek, kuş, balık, yadigarlar, müzik, bitkiler, hobiler, ne olursa. Eviniz sığınağınızdır. Tadını çıkartın.

     Sağlığınızın kıymetini bilin. İyiyse üstüne titreyin. Bozuksa düzeltin. Siz kendiniz düzeltemiyorsanız yardım sağlayın.

     Vicdan azabından uzak durun. Çarşı pazarda gezin, komşu illerde ya da dış ülkelerde dolaşın; ama sakın suçluluk, pişmanlık duygusuna yönelmeyin.

     Sevdiğiniz insanlara onları sevdiğinizi söyleyin, hissettirin her fırsatta.

     Unutmayın ki yaşam, aldığımız soluklarla değil, soluk kesen anlarla ölçülür.

     George Carlin

CARNEGIE, Dale:

Bütün boş zamanınızı gazeteye bağlamayın, ona vereceğiniz zamanın yarısını ayırarak size yeni bir şeyler öğretecek kitapları okuyun.

Dinlemek, gösterebileceğimiz nezaketlerin en yükseğidir.

Eğer kendisi tırmanmak istemiyorsa, hiç kimseyi merdivenden yukarı itemezsin.

Haksız eleştiri çoğunlukla biçim değiştirmiş övgüdür.

İnsanlar, olağandışı bir iş yapmaya zorlanamazlar. Ancak kendileri isterlerse olağandışı işler yapabilirler.

Kendine yardım etmek istemeyen insanlara yardım etmeye çalışmanın hiçbir anlamı yoktur.

Paylaşılmadığı sürece, dünyanın en parlak fikirlerinin bile bir anlamı kalmaz.

Tanrı'nın bile insanlar hakkındaki hükmünü, ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken... Biz kim oluyoruz da insanları birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumakla yargılamak hakkına sahip oluyoruz?

Unutma, bugün de endişe ettiğin dünün yarınıydı.

Yaşım ilerledikçe insanların ne dediklerine daha az dikkat eder oldum, yalnızca ne yaptıklarını izliyorum.

Yemine gerek görmeyecek kadar sözlerine sadık ol.

CARRA, Jean Louis:

Türkler hıristiyanlığın, sanat ve bilimin doğal, ezeli ve yeminli düşmanıdır. Bu nedenle onları Avrupa'dan kovmak gerekir. Ancak, önce taksim konusunda anlaşılmalıdır.

CASTILLO, Michel del:

Gerçek polis öyle davranmalı ki, insanlar boyun eğmek istesinler; işte gerçek polisin ülküsü...

ÇIĞ, Muazzez İlmiye:

Bu kadar uzun yaşayacağımı hiç sanmazdım, şaşkınım, etrafımdakilerin gidişini görüyorum, üzülüyorum. Herkese sevgilerimi iletiyor, Atatürk'ün yolundan gitmeye devam etmemizi temenni ediyorum.

İnsanlar için uydurulmuş şeylere inanmak, doğruları araştırmaktan daha kolay gelir.

- A -

Acelenin meyvesi yanlışlıktır.

Aç kalmak, alçalmaktan hayırlıdır.

Açık kalpli, mert düşman, içinden pazarlıklı dosttan iyidir.

Adalet için en büyük talihsizlik, devleti idare edenlerin zalimliğidir.

Adalet; halkın dirliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü ve güzelliğidir.

Adalet ve eşitliği gözetmek siyasetlerin en iyisidir.

Adil ol, kudretin sürekli olsun.

Adilane davranış siyasetlerin (yönetimlerin) en iyisidir.

Affetmekten utanmayın. Cezalandırmakta da acele etmeyin.

Ahmak, her lafın başında yemin eder.

Akıl, gurbette yakın bulmaktır; ahmaklık vatanda gurbete düşmektir.

Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz.

Akıl gibi zenginlik, cehalet gibi yoksulluk yoktur.

Akıllı bir insan fakir olabilir, fakat o hiç kimsenin sadakasına muhtaç değildir.

Akıllı düşmanınsa bile danış, bilgisiz dostunun fikrini geç.

Akıllı kimsenin lisanı kalbindedir, düşünerek söyler.

Akıllı insan edeple öğüt alır.

Akıllı, insanların en mutlusudur.

Akıllı kişi, tecrübelerden ibret alan kimsedir.

Akıllı olan kemal, cahil olan mal ister.

Akıllının dili kalbindedir, ahmağın dili ise ağzındadır.

Akıllının tahmini, cahilin kesin bilmesinden daha doğrudur.

Akıllı insanlar az konuşur. Çok söyleyenler yalnız ahmaklardır.

Akil kişi kemal talep eder.

Akraba düşmanlığı, akrep sokmasından beterdir.

Alçak gönüllük, en büyük şereftir.

Alçak gönüllülük, ilmin meyvesidir.

Alçakça söylenen bir söze karşılık vereyim deme, çünkü o sözün sahibinde onun gibi daha nice düşük sözler vardır. Cevabına yine onlarla cevap verir.

Aleyhine kesin delil olmayan kişiyi mazur tutun; o kişi benim.

Alışkanlık, insana musallat olur, O'nu kontrolu altına alır.

Alışkanlık insanın ikinci tabiatı gibidir.

Alim cahili hemen tanır, çünkü daha önce O da cahildi; cahil alimi tanıyamaz, çünkü daha önce O alim değildi.

Allah seni özgür yaratmışken başkasının kölesi olma!

Aptallığın en büyüğü medh ve zemde ifrada kaçmaktır.

Arkadaşın hayırlısı, sana doğru yolda iyi delil olandır.

Asıl yetimler, anadan ve babadan yoksun olanlar değil, akıldan yoksun olanlardır.

Aş verirsen doyur.

Aşağılık insanlarla yakınlaşmaktan kaçın, onlar ki yapmacık sevgilerini gösterip içlerinde kötülüğü saklarlar. Onları hoşnut tuttuğun sürece sana sevgi duyarlar, verili olmaktan geri kalırsan sana zehirlerini akıtırlar.

Ayıbın en büyüğü, ona benzer bir ayıp sende de varken, başkasını ayıplamandır.

Aynı ana babadan doğanlar, senin miras kardeşlerin; uzak yerlerden gelen, huyu suyu sana benzeyenler ise öz kardeşlerin sayılırlar.

Az ibadet edip çok çalışmak, çok ibadet edip az çalışmaktan üstündür.

Az ilmi olup da onunla amel eden, çok ilmi olup da amel etmeyenden hayırlıdır.

Az olanı vermekten utanma, çünkü vermemek ondan daha azdır!

Az yemek yemek sağlıktır.

Azarlamada aşırılık inat ateşini alevlendirir.

Azgınlığın sonu ya rezil veyahut yok olmaktır.

Azim ve sebat, insanların en büyük yardımcısıdır.

Azla yetinen kimse zengindir.

- B -

Babana riayet edersen, sen de oğlundan hürmet ve riayet bekleyebilirsin.

Babana saygılı ol ki, oğlun da sana saygılı olsun.

Babanın çocuğu için bıraktığı en iyi miras O'nu güzel edeple yetiştirmesidir.

Bağışlamak, büyüklüğün şanındandır.

Başa kakmak suretiyle iyiliğini boşa çıkarma.

Başkalarını ıslah etmek istiyorsan önce kendini ıslah etmelisin. Kendin fasid olduğun halde başkalarını ıslah etmeye kalkışman en büyük ayıplardandır.

Başkalarının felaketinden hisse kapanlar, geçmiş musibetlerden ders alanlar, cidden bahtiyar insanlardır.

Başkalarının iyi hareketlerini takdire çalışınız. Dostlarınızın hemen çoğaldığını göreceksiniz.

Başkasında gördüğün fena bir huyu hemen nefsinde ara ve ondan kaçın.

Beceremeyeceğin bir iş için söz verme.

Bencillik kimde olursa, helak olur.

Benim üç türlü dostum vardır: Benim dostlarım, dostlarımın dostları ve düşmanlarımın düşmanı.

Bırak bu içindeki ikiliği; atıl ateşe, sönmeye yüz tutsa da onu alevlendir.

Bildiği halde susmak, bilmediği halde konuşmak kadar çirkindir.

Bilge insan çalışmasına, bilgisiz de boş hayallerine güvenir.

Bilgi gibi hazine olamaz.

Bilgi, tükenmeyen bir hazinedir; akıl eskimeyen, yıpranmayan bir elbisedir.

Bilgin bir söz ehli olamıyorsan, hiç olmazsa dikkatli bir dinleyici ol.

Bilgin kişinin rütbesi, rütbelerin en üstünüdür.

Bilgin ölse de yaşar; cahil ise yaşarken de ölüdür.

Bilginlerin toplantısı mutluluk getirir.

Bilgisiz kişiyi bir işte, bir düşüncede ya pek ileri gitmiş görürsün ya da pek geri kalmış.

Bilgiyi ehli olmayana veren, o bilgiye zulmetmiştir.

Bilgiyle dirilen ölmez.

Bilmediğin şey hakkında konuşmayı ve üzerine düşmediği halde söz söylemeyi terk et.

Bilmiyorum demeyi bırakan kişi, öleceği yerden yaralanır, gider.

Bin kapıdan, yüzbin kaleden içeri girebilirsin de küçücük bir gönülden içeri giremezsin.

Bir devletin başı, sahip olduğu iktidardan; bilgin, ilimden; iyiliksever, yaptığı iyiliklerden; ihtiyar da yaşından ötürü saygı görür.

Bir devletin çökmesi şu dört sebebe bakar: Esas prensiplerinden ayrılma, ikinci planda olan şeylere önem verme, aşağılık kimselerin ön safa geçmesi ve erdemli kişilerin arka plana atılması.

Bir gerçeği savunurken ona önce kendiniz inanmalısınız, başkalarını inandırmak sonraki iş...

Bir insana başkalarının yanında verilen öğüt, öğüt değil, hakarettir.

Bir işi yapmadan önce tedbir almak, insanı pişmanlıktan kurtarır.

Bir sanat eserini yıkmak, cinayetlerin en büyüğüdür.

Bir yoksul aç ise, bunun nedeni zenginin zevk ve sefa içinde yaşamasıdır.

Birbirine aykırı olarak çağrılan iki yoldan biri mutlaka yanlıştır.

Borçların çokluğu doğru adamı yalancı, şerefli adamı da yemininden dönek yapar.

Bütün dünyayı verseler ve buna karşılık bir karıncanın ağzındaki taneyi almamı isteseler, bu zulmü yapamam.

- C -

Cahil dosttan ziyade akıllı düşmana güven.

Cahil ile sakın latife etme. Dili zehirli olduğundan gönlünü yaralar.

Cahil, ne kendi eksiğini görür, ne de öğütlere kulak asar.

Cahilden uzak kalmak, akıllıya yaklaşmakla eşittir.

Cahiller çoğalınca bilginler garip olurlar.

Can gözü kör olunca, gözle görüşün bir yararı yoktur.

Cehaleti ilimle geri çevirin.

Cimri zengin, cömert yoksuldan daha yoksuldur.

Cimri, her zaman aşağılıktır; kıskanç olan her zaman işkencededir.

Cimrinin dostu bulunmaz.

Cömertlik, istemeden önce vermektir. İstendikten sonra vermek utançtandır ve kötüdür.

- Ç -

Çalışan kötülük yapmaya vakit bulamaz, boş oturan ise kötülükten kurtulamaz.

Çalışıp da bir şey elde edemeyen oturunca hiç bir şey elde edemez.

Çalışmak kadar dinlenmeyi de görev bil, ihmal etme.

Çok şakacı insanı ciddiye almazlar.

Çok yaşayanın ömrü, dostlarına ağlamakla geçecektir.

- D -

Dert ve gam ihtiyarlığın yarışıdır.

Dil aklın tercümanıdır.

Dil, insanın terazisidir.

Dili tatlı olanın arkadaşı çok olur.

Dilsiz ol, yalancı olma.

Dinle, öğrenirsin. Sus, esen kalırsın.

Doğru söz söyleyenin delili kuvvetli olur.

Doğruluk en iyi yol, bilgi en iyi kılavuzdur.

Doğruluk, hakkın dilidir.

Dost, sen yokken dostluk şartını yerine getiren kimsedir.

Dostlar ateş gibidir. Pek çoğalırlarsa yakarlar.

Dostları yitirmek gurbete düşmektir.

Dostların çoğalsın diye çırpınma. Onları bir gün ihmal etmeye kalksan çabucak düşmanın olurlar.

Dostlarının kötüsü, seni iyi gününde arayıp sıkıntılı zamanında yüz üstü bırakandır.

Dostluk, elde edilmiş akrabalıktır.

Dostluk, en yakın akrabalıktır.

Dostlukta aşırı gitme, kim bilir belki o dostun bir gün düşmanın olur; düşmanlıkta da aşırı gitme, kim bilir belki o düşmanın bir gün dostun olur.

Dostunun düşmanını kendine dost seçme.

Dünyada iki kişinin rızasını almakta hırslı ol; annen ve baban.

Dünyanın en değerli hazinesi öğüttür, ama ondan ucuzu da yoktur.

Düşene sevinme, zamanın sana ne sakladığını bilemezsin.

Düşmanın tarafından sana teklif olunan sulhü katiyen reddetme. Zira barışta askerine istirahat, sana endişeden rahat, ülken için de selamet vardır.

Düşmanlık, kalbi meşgul eder.

Düşünce akılların cilasıdır.

Düşünce ve prensiplerini kendi hayatlarında da uygulayan kimselerin bilgi ışıklarıyla aydınlanınız.

Düşünün, sonra konuşun; yanılgılardan kurtulacaksınız.

- E -

Edep, aklın suretidir.

Edep, en iyi mirastır.

Eğer ararsak kendimize kolayca düşman bulabiliriz, ama ne kadar ararsak dost bulmak kolay değil.

Eğer sırlarınızı birbirinize açarsanız, artık onu gizleyemezsiniz.

Eğlence ve zevke kapılan, akıldan kaybeder.

Eğri ok, doğru yol almaz.

El işlerine yardım edin; çünkü bu yoksulluğu azaltır, yaşam kalitesini yükseltir.

En ahmak insan, kendini herkesten en akıllı sanandır.

En akıllı adam, en çok başkalarına danışan ve akıl alan adamdır.

En akıllı insan, öğütleri dinlemekten vazgeçmeyen insandır.

En büyük yardım, en çabuk yapılan yardımdır.

En faydalı bilgi, uygulanabilendir.

En faydalı hazine, gönüldeki sevgidir.

En kötü dost, seni şakşaklayıp eksiklerini örtendir.

En talihsiz memleket, insanlarının her türlü güvenlikten yoksun yaşadıkları memlekettir.

En yakını yitiren en uzağı yardımcı olarak bulamaz.

En yakışıklı elbise, erdem elbisesidir.

Erdemin başı ilimdir.

Erkeklerin süsü edeptir, kadınların süsü de altındır.

- F -

Fasık ve günahkar kimselerle arkadaş olmaktan kaçının, çünkü kötülük kötülüğe kavuşur.

Fazilet, gücü yettiğinde affetmektir.

Fazilet sahibinin kıymetini, ancak fazilet sahibi bilir.

Faziletlerin başı ilimdir.

Fazla yemek ve yemek üstüne yemekten kaçının. Zira fazla yiyen kimse fazla hasta olur.

Fırsat karınca yürüyüşü ile gelir, yıldırım hızı ile gider.

Fırsat yaz bulutu gibi gelip geçer, elinize geçtiğinde faydalanmasını bilin.

Fikir çatışmalarından hakikat çıkar.

Fikir sahibi her şeyden ibret alır.

- G -

Garip, dostu olmayan kimsedir.

Gazap ve öfkeden kaçınınız. Çünkü onun başlangıcı delilik ve sonu ise pişmanlıktır.

Gece ile gündüz seni işlerler. Onları sen işle. Onlar her gün senden bir şey koparıyor, sen de onlardan bir şey koparmaya bak.

Gençlik günlerini düşünmek, hasrettir.

Gerçek bilgin, bildiklerinin bilmedikleri yanında daha az olduğunu anlayandır.

Gerçek dost, sıkıntı zamanında imdada yetişendir.

Gerçek dostlar, çok vücutlu, tek kalpli varlıklardır.

Gerçek karşısında öfkelenmek ayıptır.

Gereksiz şeylerin peşinden koşan gerekli şeyleri kaçırır.

Gören göze karanlık perde olamaz, görmek istemeyen göze ışık ne yapsın?

Güler yüz göstermek, cömertlik yerine geçer.

Güler yüz, dostluk yaratır.

Günah işlememek, tövbe etmekten daha iyidir.

Güvenme karaktersizin vefasına; bugün över, yarın söver...

Güzel bir siyaset, iktidarı sürekli kılar.

Güzel huy, bir ganimettir.

- H -

Haddini bilen kimse, hakaret görmez.

Hakiki dost sıkıntılı zamanlarında senin gurur ve izzet-i nefsini kırmadan sana yardım edendir.

Haklı olduğun zaman hiç kimseye boyun eğmeyeceksin!

Haktan sonra delaletten başka ne vardır ki...

Haksızlık önünde eğilmeyiniz. Çünkü haksızlıkla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.

Halk için en büyük felaket, düşünce ve bilim adamlarının düşük ahlaklı kimseler oluşudur.

Halka karşı içinizde daima sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayın ve onları azarlamayın.

Hased edenin huzuru, çabuk darılanın dostluğu ve yalancının yiğitliği olmaz.

Hayırlı eş huzurun başlangıcıdır.

Her huyun en iyisini kendin için seç...

Her kişinin değeri, yaptığı güzel işiyle ölçülür.

Her şey akla muhtaçtır, akıl da eğitime...

Her şeyin en iyisi, en yeni olanıdır; ama dostların en iyisi, en eskileridir.

Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayınız. O hatayı işleyene hatasını, başka birini örnek göstererek anlatınız.

Hikmet sahibi kişilerin sözleri doğruysa ilaçtır, yanlışsa hastalıktır.

Hoş geçinmek aklın yarısıdır.

- İ -

İbret alınacak şeyler ne çok, ibret alanlarsa ne az.

İhtiras; feyiz ve kemalin en büyük düşmanıdır.

İhtiyarlığın, ölüm habercindir.

İki şey vardır ki sonu bulunmaz; ilim, akıl.

İki şey vardır ki yitirmeden kadri bilinmez; gençlik ve sağlık.

İki şeyden hiç korkma; rızık ve ecel.

İki şeyi hiç hatırlama; başkasına yaptığın iyilik ve başkasından gördüğün kötülük!

İki yüzlünün dilinde tat, kalbinde fesat gizlidir.

İlim bütün iyiliklerin anahtarıdır.

İlim hakimdir, mal ise mahkum.

İlim kalbi aydınlatır, mal ise kalbi katılaştırır.

İlim maldan hayırlıdır.

İlim meclisi, cennet bahçesidir.

İlim peygamberlerin, mal ise eşkıyaların mirasıdır.

İlim ruhun gıdasıdır, mal ise cesedin gıdasıdır.

İlim sahibi cömert olur, mal sahibi cimri olur.

İlim servetten üstündür. Çünkü serveti sen korursun, oysa ilim seni korur.

İlim tükenmez bir hazine, akıl eskimek bilmez bir elbisedir.

İlimden başka her şey azaldıkça değeri yükselir. İlmin ise çoğaldıkça değeri yükselir.

İlmin ayıbı, verimsiz oluşudur.

İlmin bereketi güzel ameldir.

İlmini saklayan cahil gibidir.

İnsan belayı dilden bulur.

İnsan bilmediği şeylerin düşmanıdır.

İnsan dilinin altında gizlidir.

İnsandaki edep, O'nun altınından daha iyidir.

İnsanın değeri, önem verdiği şeye göredir.

İnsanın kendisine iyilik edeni övmesi, iyiliği arttırır.

İnsanın kurtuluşu doğruluktadır.

İnsanın parası arttıkça düşmanı artar; ilmi arttıkça dostu artar.

İnsanın tevazu sahibi olması, kendisine ikram getirir.

İnsanın utanması, örtüsüdür.

İnsanlar yaşarken uyur, ölürken uyanırlar.

İnsanlar; akıl, ilim, huy, yoksulluk ve zenginlik yönünden farklı oldukları sürece, birbirleriyle güzel geçinirler. Eğer mezkur sıfatlarda eşit olsalardı, (yükümlülük üstlenmekten kaçarak) helak olurlardı.

İnsanlara faydası olmayanı ölüler arasında say, gitsin.

İnsanlara iyi veya kötü emir gerekir. Böylece insan buyruk altında iyilikle işler yapar ve fayda bulur. Vergiler toplanır ve düşmanla savaşılır. Yollar güvenli olur, zayıfın hakkı güçlüden alınır. İyi kişi huzura erer ve kötüden emin olur, zarar görmez.

İnsanların değerlerini ölçmek için değerli olmak gerek.

İnsanların en acizi insanlardan kardeş edinemeyenidir. Bundan daha acizi de kardeş edindikten sonra O'nu yitirendir.

İnsanların solukları ecellerine doğru attıkları adımlarıdr.

İnsanlarla öyle iyi geçinin ki öldüğünüzde size ağlasınlar, sağ kalırsanız sevgiyle çağrışsınlar sizin için.

İyi niyetlilik; gönle ferahlık, bedene esenliktir.

İyi ve kötü insana aynı değeri vermek doğru değildir, bu suretle birincisini iyilikten soğutur, ikincisini kötülük yolunda cesaretlendirirsin.

İyiliği emret ki, iyi ehlinden (iyilerden) olasın.

İyilik yapandan şüphelenmek, haksızlıkların en çirkini ve günahların en büyüğüdür.

İyilikle, hür adamı köle yaparsın.

- K -

Kadına aşırı düşkünlük ahmakların işidir.

Kadına saygılı ol; çünkü insanoğlunun anasıdır.

Kadının hayırlısı sevgi dolu, doğurgan olanıdır.

Kalp kör olduktan sonra gözlerin görmesinde hiçbir fayda yoktur.

Kendi görüşüyle yetinen, canını tehlikeye atmıştır.

Kendi kadrini bilen helak olmaz.

Kendin için istediğini başkaları için de iste.

Kendini bilmeyen başkasını nasıl bilir?

Kıskançlık hasta eder.

Kıskançlık hastalıkların en kötüsüdür.

Kıskançlık, ateşin odunu yediği gibi iyilikleri yer.

Kıskançlık, ruhun hapsidir.

Kıskançlık, vücudu kemirir.

Kimsenin yanlışını yüzüne vurmayınız. Başka birisini göstererek 'gelinim sen anla' gibisinden uyarınız.

Kitaplar bilginlerin bahçeleridir.

Konuşun, tanışın; çünkü kişi dilinin altında gizlidir.

Korkulan her şey zarar vermez.

Kötü evlat, ailenin şerefini yıkar ve geçmişine leke sürer.

Kötü insan hiç kimseye iyi niyet beslemez; çünkü O, herkesi kendisi gibi görür!

Kötü insanlarla oturup kalkmak, iyi insanlar hakkında su-i zan doğurur.

Kötü zanlı olup, dostlarını elinden çıkarma.

Kötülükten çekinmek, iyi bir iş yapmaktan yeğdir.

Küçük bir insandan gelen büyük bir fikri küçümseme.

- M -

Mal çokluğu kalpleri bozar, günahları doğurur.

Mal, isteklerin temelidir.

Mal, mülk insanın gözünü doyurmaz; kalp zenginliğine çalış.

Mal uzun zaman sürecinde tükenir, ilim uzun zaman sürecinde tükenmez ve eksilmez.

Mal vermekle azalır, ilim öğretmekle artar.

Malından vermeyeni zenginlerden sayma.

Mazideki esefli ve üzüntülü olaylarla kalbini doldurma, gelecekte uğraşmaya zaman bulamazsın.

Mazlumun öç alma günü, zalimin zulmettiği günden daha korkunçtur.

Milletlerin ölçü ve terazisi adalettir.

Mutlu ile arkadaş olan, mutlu olur.

Mümin, kardeşi açken doyasıya yemez.

- N -

Namus, güzelliğin sadakasıdır.

Ne kadar tenha bir yerde olursa olsun bir fenalık yaparken, seni hiç kimsenin görmediğine hükmetme. Seni mutlaka bir gören vardır. O da Allah'tır.

Nerede bir bilgin görürsen, hemen buyruğunu kabul edip hizmetine gir.

Nerede bir bolluk görsem onun yanı başında mutlaka çiğnenmiş bir hak görmüşümdür.

Nice kan vardır ki, onu dil döker.

- O -

Oyun hayranı biri saadete eremez.

- Ö -

Öfke delilikten bir bölümdür. Çünkü sahibi nadim olur, nadim olmuyorsa deliliği adamakıllı pekişmiş demektir.

Öfke korkunç ateştir. Onu bastıran, ateşi söndürür; yapamayan, içinde yanıp gider.

Öl de alçalma, azı yeter bul da yüzsuyu dökme.

Öldükten sonra yaşamak isterseniz kalıcı bir eser bırakınız.

Ölmüşlerini unutma ki, yarın öldüğün zaman seni de unutmasınlar.

Ölüm ahiretin kapısıdır.

Ölüm cebimizde bize hep eşlik etmektedir, neden cahillerde feryatla karşılanır, ölüm neden böyle şaşkınlık yaratır?

Ölümü unutmak, kalbi paslandırır.

Ölümü unutmayan, güzel şeylere tutkun olur.

Ölümün belirtisi doğmaktır.

- P -

Parçalayıcı ve yiyici yırtıcı hayvan, zalim ve zorba bir validen iyidir.

- R -

Renkten renge giriş, inançtan inanca geçiş, ahmaklığın alametlerindendir.

Rezil kişilerin başa geçmesi, insanlara afettir.

- S -

Sabır acılığının meyvesi zaferdir.

Sabır en güzel huy, ilim de en şerefli süs eşyasıdır.

Sabır iki türlüdür: İstemediğin, hoşlanmadığın şeye sabretmek; sevdiğin, istediğin şeye sabretmek...

Sağlığınıza eza etmeyin, sağlığın bozulması kolay; elde etmek ise zordur.

Sakın başkasının kölesi olma; çünkü Allah seni hür yaratmıştır.

Sana cefa edeni utandırman için hoşça geçinmeye çalış.

Sana niçin yaptığını sorduklarında utanacağın ve yalanlamaya kalkacağın işleri yapmaktan çekin.

Sana öğüt veren kredi açmış tüccara benzer.

Seni intikama doğru sürükleyecek iplerin hepsini kes!

Seni yalnız iyi günlerinde arayan, düşkün günlerinde senden kaçacaktır.

Seni, sende bulunmayan özellikler ve değerler icat ederek koltuklayan, bir gün gelir yapmadığın suçları da üstüne yığarak seni çekiştirmeye, çeliştirmeye kalkar.

Senin hakkında iyi zanda bulunanın zannını gerçekleştir.

Sırlarını ona buna açıyorsan, başına gelecek zilletlere razı ol.

Sırrını iki kimseden başka kimse bilmesin: Sen ve Rabbin.

Sızlanmak, sabırdan zordur.

Siyaseti başaramayan başkan olamaz.

Sizler mallarınızla halkı kuşatamazsınız (onların gönüllerini hoş edemezsiniz); öyleyse açık sözlülük ve güzel davranışlarınızla onları kuşatınız; çünkü ben Allah Resulünün şöyle buyurduğunu duydum: "Sizler, mallarınızla halkın gönüllerini hoş edemezsiniz; o halde ahlakınızla onların gönüllerini hoş edin."

Soruya verilen cevap çoğalınca doğru gizli kalır.

Söylemediğin sözün hakimi, söylediğin sözün mahkumusun.

Söyleyene bakma, söylenene bak.

Söz ilaçtır; azı yaşatır, çoğu öldürür.

Söz; ok ve mızraktan daha tesirlidir.

Sözün güzelliği, kısalığındadır.

Susmak, ağırbaşlılığı arttırır.

Susmak, sana ağırbaşlı bir elbise giydirir ve sonunda özür dileme zorundan korur.

- Ş -

Şahsınıza kötülük eden bir düşmanı affediniz. Lakin vatanınıza ve milletinize kötülük eden bir kimseyi asla affetmeyiniz.

Şehvet bir kapıdan girer, akıl öbür kapıdan çıkar.

Şeref ve soyluluk, yüksek özellik ve niteliklerden gelir, ataların çürümüş kemiklerinden değil.

Şerefli ve önemli bir mevkiiniz olması için bilime sarılınız.

- T -

Tamah mihneti davet eder.

Taraf tutmayın, bazı insanları kayırmayın. Bu tür davranışlar sizi zulme ve despotluğa çeker.

Terbiyesizlikle kendisini düşüreni, soydan gelme asalet yükseltemez.

Tövbe etmek elindeyken, ümidini kesene şaşarım.

- U -

Uygunsuz yerlere giren, kendini töhmete kaptırır.

Utancın üstünü, insanın kendinden utanmasıdır.

- Ü -

Üç şey hayatı tatsızlaştırır: kin, kıskançlık ve kötü huy.

Üç şey insana hayatı zindan eder: Ağırlaşan aile yükü, borçların baskısı ve bir hastalığın sürüp gitmesi.

BALFOUR, Arthur James:

İzmir'de oturan İngilizler Yunanlıların İzmir'i idaresinin çok kötü ve çok haince olduğunu söylüyorlar. Bunun nedeni, Yunanlıların çok kötü yaradılışta insanlar olmaları. Amerikalılar, Türkleri tehdit ederek, Ermenilere bir şey olursa kendilerinin son adamlarına kadar ortadan kaldırılacağını söylüyorlar.

BONNEVAL, Comte de:

Haksızlık, tefecilik, tekelcilik ve hırsızlık gibi suçlar Türkler arasında meçhuldür. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki insan çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır.

BONO, Edward de:

Yarının bugünden daha iyi olacağı ümidiyle yetinmek yerine, hemen bugün yarın uyandığımızda kendimizi önceki günden biraz daha iyi hissetmemizi sağlayacak bir şeyler yapabiliriz.

BOREAU:

Şeref limansız bir adadır; orayı terk edersen bir daha geri dönemezsin.

BORGE, Victor:

Gülümseme iki insan arasındaki en kısa mesafedir.

BORGES, Jorge Luis:

Sonsuz bir akış içinde hangi gerçek, bir düşten daha sahici olduğunu iddia edebilir ki?

Sen uyanıklığa değil, önceki bir düşe uyanmışsın. O düş bir başka düşle sarmallıdır, o da bir başkasıyla ve bu böyle sonsuza kadar gider, sonsuz da kum tanelerinin sayısıdır. Geriye dönerken izlemen gereken yolun sonu yoktur ve sen bir daha gerçekten uyanmadan öleceksin.

Yeryüzünde gizemli olmayan hiçbir şey yoktur, ama gizem bazı şeylerde diğerlerinde olduğundan daha belirgindir: Denizde, yaşlıların gözlerinde, sarı renkte ve müzikte...

ABALIOĞLU, Nadir Nadi:

Çağdaş uygarlığa sırt çevirmek Atatürkçülükse, biz Atatürkçü değiliz. Hayatta en hakiki mürşit ilim değilse, biz Atatürkçü değiliz. Vicdan ve fikir özgürlüğü doğruyu savunmak hakkını bize vermiyorsa, biz Atatürkçü değiliz. Ulusal bağımsızlık başkalarının uydusu halinde yaşamak anlamına geliyorsa ve halkçılık ilkesi, halkın bir mutlu azınlık elinde cennet vaatleriyle ömrü billah sömürülmesi sayılıyorsa, biz Atatürkçü değiliz.

NIEMOLLER, Martin:

Almanya'da Naziler komünistleri içeri attı. Sesimi çıkarmadım!.. Çünkü komünist değildim.
Sonra Yahudileri içeri tıktılar. Bu kez de sesimi çıkarmadım!.. Çünkü Yahudi de değildim.
Derken sıra sendikacılara geldi. Hala susuyordum!.. Çünkü sendikacı da değildim. Sonunda beni de götürdüler. Ama sesini çıkaracak kimse kalmamıştı!

NİJERYA Atasözleri:

Küçük üzüntüler konuşurlar, büyük dertler dilsizdir.

HUXLEY, Aldous:

Başka gezegenlerde hayat var mı diye merak ederiz, sanki bu gezegende yaşamayı becerebilmişiz gibi...

Ben ağaçların hepsini severim, ama zeytin ağacı bir başka... Her şeyden önce onun simgeledikleri; yapraklarıyla barış, altın sarısıyla mutluluk!

Deneyim; başınıza gelenler değil, başınıza gelenlerle ne yaptığınızdır!

Eğer farklıysanız yalnızlığa mahkum olursunuz!

Gülümsediğinde güzelleşmeyen hiçbir yüz görmedim.

Her şeyin üstüne geldiği falan yok, sadece senin çok üstüne düştüğün şeyler var.

İyilikten zarar gelmeyeceğini öğretirler, fakat arkanızdan enayi denileceğini öğretmezler.

Siz görmezden gelseniz de gerçekler var olmayı sürdürürler.

ADRİAN, Cem:

Umut, hiç görmeyen birisine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız...

Yalnızlık, senden daha çok seviyor beni...

HULL, R.:

Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

HUGO, Victor:

Af, insanlık dilinin en tatlı kelimesidir.

Aşk bir ağaca benzer, kendiliğinden biter, köklerini bütün varlığımızın içlerine dek uzatır ve yıkıntı haline gelmiş bir kalpte de yeşermeye devam eder. Açıklanması çok güç olan da şudur ki; bu tutku ne ölçüde kör olursa o ölçüde de ısrarcıdır. En çok da mantıksız olduğunda dayanıklıdır.

Aşk bir deniz, kadın onun kıyısıdır.

Az yalan söylenemez, yalan söyleyen her yalanı söyler.

Bazen alabileceğin en büyük intikam, affetmektir. Ve bazen karşındakine verilebilecek en güzel cevap gülüp geçmektir.

Beni en çok üzen bana yalan söylemen değil, benim bir daha sana inanmayacak olmam!..

Benim için Tanrı, ruh ve sorumluluktur. Bu üçü bir insana yeter. Gerçek, ışık, adalet ve vicdan... Budur Tanrı!

Bir çocuğa "yalan söyleme" demeyin, "doğruyu söyle" deyin. Birincisinde  suçlamış, ikincisinde ise yol göstermiş olursunuz.

Bir kadınla iyi bir erkek birlikte değildir! Çünkü kadınlar kötü erkeklere aşık olup, iyi erkeklerle dertleşirler.

Bir ulusun büyüklüğü nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve erdemli kişilerin sayısıyla ölçülür.

Birisi barışı başlatmalı, tıpkı savaşı başlattığı gibi...

Bu dünyada hiçbir şey zamanı gelen bir fikir kadar güçlü değildir.

En karanlık gece bile sona erer ve güneş tekrar doğar.

Güçlü ve acı kelimeler pek zayıf bir nedene dayanır.

Gülmek bir güneştir, insanın yüzünden hüzün ve keder kışını defeder.

Herhangi bir dine mensup olmak sizi iyi biri yapmaz, iyi bir insan olmak vicdanınızla ilgilidir.

Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıl nedeni, senin gibi olmak istediği halde asla senin gibi olamayacağını bilmesidir.

Hiçbir ordu, vakti gelmiş bir fikir kadar güçlü değildir.

İnsanlar, yalan söylemek zorunda kaldıkları kimselerden nefret ederler.

Kadını güzel yapan Tanrı, sevimli yapan da şeytandır.

Kalabalıklar her zaman tehlikelidir, içlerinde ruhlarını ucuza satan alçaklar barındırır.

Kırk yaş, gençliğin yaşlılığı; elli yaş, ihtiyarlığın gençliğidir.

Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, bizse ortadan kaldırılmış yoksulluk...

Şairin vatanı uygar dünya; bu vatanın sınırı, barbarlığın başladığı karanlık ve ölümcül çizgi; bir gün, umuyorum, vatan tüm dünya, ulus insanlık olur.

Vicdan, insanın içindeki Tanrı'dır!

Yalan zeka işidir, dürüstlük ise cesaret... Eğer zekan yetmiyorsa yalan söyleme, cesaretini kullanıp dürüst olmayı dene...

Yaşamın büyük kaderleri için cesaret, küçük kaderleri için ise sabır gereklidir.

Yumuşak olma, ezilirsin; sert olma, kırılırsın.

FISHBURNE, Laurence:

Hiç gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü? Ya bu rüyadan hiç uyanamasaydın o zaman gerçek dünya ile rüya arasındaki farkı nasıl ayırd ederdin?

HUBBARD, L. Ron:

İnsanoğlu ancak hırs iddiası içinde bulunursa anormal çabalar sarf eder.

HOPİ Kabilesi:

Bir düşman çok, yüz dost azdır.

Ölüler güç ve bilgilerini beraberlerinde götürmez, yaşayanlara ilave ederler.

HOLLANDA Atasözleri:

Yatağa yattığın zaman sorunlarını elbiselerinde bırak...

HİKMET, Nazım:

30 Ağustos yalnız biz Türklerin değil, insanlığın büyük zaferlerindendir. Çünkü 30 Ağustos'ta ilk defa biz Türkler insanlığa, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı muzaffer olabilmenin yollarından birini gösterdik. Bu, sömürgeciliğe karşı silah elde çarpışmakla mümkün oldu.

Alçaklığın, hainliğin, ikiyüzlülüğün, puştluğun, kısacası cümle kokuşmuşluğun at oynattığı bir dönemde yaşamdan zevk alabilmek ancak zayıfların bahtiyarlığıdır. Esas olan sadece yaşamak değil, insana yakışır şekilde ve onurlu yaşamaktır. Teslim olmadan, boyun eğmeden, sürünmeden, el etek öpmeden yaşamaktır...

Artık ne geri gelmeni beklerim ne de ben gelirim. Nasılsa ben bir şey kaybetmedim, sen bensizliği seçtin. Karar senin...

Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği, elimi sıkarken sapladığı bıçak. Nafile, artık kışkırtamıyor beni düşman...

Burjuvazi kavgaya davet etti bizi, davetleri kabulümüzdür.

Bugün yapılan terör Türk milletine karşıdır ve Türk milletini imha etmek için, yok etmek için yapılan terördür. Türk milleti yok olmaz. Her şeye rağmen Türk milleti yaşayacaktır. Her şeye rağmen biz, "İkinci Milli Bağımsızlık Savaşı"ndan muzaffer çıkacağız.

Cebimde yoktu, yüreğimden verdim.

Dost uğrunda ölmek kolay, fakat uğrunda ölünecek dostu bulmak zordur.

En güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımız...

Gerçek şair kendi aşkı, kendi mutluluğu ve acısıyla uğraşmaz. Şiirlerinde halkının nabzı atmalıdır.

Gitmek sadece bir eylemdir; unutmak ise kocaman bir devrim...

Gülümsemek, adaleti bozuk düzene sessiz bir küfürdür. Gülümseyin...

Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye, işte ben onlardan değilim; ben sensiz de yaşarım, ama seninle bir başka yaşarım.

Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu...

İnsan birisiyle yaşlanmalı, birisi yüzünden değil!

İnsanların kanatları yok, insanların kanatları yüreklerinde!

Kardeşlerim, bakmayın sarı saçlı olduğuma; ben Asya'lıyım, Afrika'lıyım...

Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!

Kimi der ki kadın uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki ayalimdir, boynumda taşıdığım vebalimdir. Kimi der ki hamur yoğuran... Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal. O benim kollarım, bacaklarım, yavrum, annem, kız kardeşim, hayat arkadaşımdır.

Kimselere anlatamadım, kendime bile... Ola ki ağzımdan kaçırır, bir daha tutamam seni...

Küçük bir mutluluk istiyorum; o kadar küçük olsun ki, istemesin kimse benden onu!

Nasıl öfkelenmem düşündükçe memleketimi? Çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin...

Ne kadar seviyorsun dersen, o kadar işte. Tavanı kadar sokağın ve dibi kadar cehennemin!

Onlar ki...
Sana düşman, bana düşman,
Düşünen insana düşman,
Vatan ki bu insanların evidir,
Sevgilim, onlar vatana düşman...

Öyle ölüler vardır ki, ben onların öldüklerini düşündükçe, vakit olur, yaşadığımdan utanırım.

Özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte...

Sabahın sahibi vardır, gün daima bulutta kalmaz.

Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?

Sevmek için "yürek", sürdürmek için "emek" gerek... Sevgi ne boğazda, ne mum ışığında yemek yemek ne de pahalı bir pırlanta demek! Sevgi, bir lokmada iki mutlu insan demek...

Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir. Çünkü aşk, O'nunla yaşamak değil, O'nu yaşamaktır aslında...

Sorma bana ne kadar seviyorsun diye! O kadar işte! Tavanı kadar sokağın, dibi kadar cehennemin.

Sömürgeciliğin her şeye rağmen yıkılmaya mahkum olduğunu gösteren milletlerden biri de benim milletimdir.

Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da; hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...

Teşekkül eden bir millet, yaşayan bir millet ölmez. Türk milleti denilen bir millet, Türkiye halkı denilen bir halk! Bu halkın yok olması imkansızdır.

Ve benim birdenbire yüzünü değil, gözünü değil, sesini göresim geldi.

Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş; ama sen gitme, ben cahil kalayım.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...

Yaşamak ümitli bir iştir sevgilim, yaşamak seni sevmek gibi ciddi bir iştir.

Yeryüzünde tek esir yurt, tek esir insan; gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli büyük hürriyete şiirlerimiz...

Yok öyle umutları yitirip karanlıklara savrulmak; unutma, aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak...

Yoldaş demek; mükemmel bir kafa, mükemmel bir yürek, yumruklarıyla erkek, gözleriyle çocuk, dost demektir. Yoldaş demek, yarin yanağından gayri her yerde hep beraber diyebilmektir. Yoldaş demek, güneşi içenlerin türküsünü birlikte söyleyebilmektir. Yoldaş demek; sözü söz, aynı yürek çarpıntısı, yol arkadaşı, can yoldaşı olabilmektir. Yoldaş demek; aynı güzel günlere, güneşli günlere, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, ekmek-gül ve hürriyet günlerinde inanmak, motorları maviliklere sürebilmektir. Yoldaş demek; beraber güneşe gülebilmek, beraber döğüşebilmektir.

Yüreğin kadını erkeği yoktur. Bir mert olanı vardır, bir de namert olanı...

Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omuzuna ağır gelir!

Yüz Türkiye olsa, elinizden gelse yüzünü de zincire vurur, yüz kere satarsınız. Milletimin en talihsiz gecesi, ana rahmine düştüğünüz gecedir.

HEROLD, Don:

Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızlı çarpma. Geri dönmek isteyebilirsin.

HAYYAM, Ömer:

Adalet, kainatın ruhudur.

Aşk benim, şarap benim
Kime ne zararım var?
İçerim, tozarım ama ilmimle
İnsanlığa hizmetim var.
Sense yetimin hakkını yersin,
Sonra da "Allah derim, unuturlar" dersin.
Senden daha arsız, senden daha zalim mi var?

Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok
Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok
Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok...

Beni özene bezene yaratan kim? Sen...
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden...
Demek günah işleten de sensin bana...
Öyleyse nedir o cennet cehennem?

Bir insan olmalı; hem dinleyen, hep dinleyen, söz'ü sesli de sessiz de ileten, iziyle yürüten, gözüyle titreten...
Bir insan olmalı, güneş'e ışığını yansıtan... Gölgeye, ötedeki aydınlığı anlatan; hayalin acısına, gerçeğin tadını katan...
Bir insan olmalı; en yalın haliyle, en zor anlaşılan, gönlüne sırça bir köprüyle ulaşılan, bazen uzaklaşan, bazen de uzlaşılan...
Bir insan olmalı; hem ateşi, hem suyu barındıran, kah durgun, kah bir volkanı andıran, zıtları barıştırıp, dengeye inandıran...
Bir insan olmalı; amaçları aşan, salt yaşayan... Bir insan ki, insanlığa yaraşan... Ulaşan...

Celladına aşık olmuşsa bir millet,
İster ezan ister çan dinlet.
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
Müstehaktır ona her türlü zillet.

Gezdim Halep ile Şam'ı, eyledim ilmi talep...
Meğer ilim bir hiç imiş, illa edep, illa edep!

Her ağızda bir yemin artık,
Sakın ha inanmayınız.
Biri bir şey mi söyledi;
Söz'e değil, söyleyene bakınız.

Herkese vefalı olsaydı dünya
Sıra mı gelirdi senin yaşamana?

Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun
Cenneti ala meyhane midir?
Her mümine iki huri diyorsun
Cenneti ala kerhane midir?

İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Türban, çarşaf, takke, sarık
Tanrı kanar mı bunlara be alık...

Kim senin yasanı çiğnemedi ki söyle
Günahsız bir ömrün tadı ne ki söyle

Niceleri geldi, neler istediler,
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler,
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.

Niteliksiz insanlarla birlikte yaşamak zorunda olmak, gerçekten cehennemde yaşamaktır.

Seninle bir pergelin iki ayrı kolu gibiyiz, ne kadar dönersen dön yine aynı yerde karşılaşırız.

Sırtından vurana kızma,
O'na güvenip arkanı dönen sensin.
Arkandan konuşana da darılma,
O'nu insan yerine koyan yine sensin!

Yaptığım kötülüğü
Kötülükle ödetirsen sen;
Sen ile ben arasında
Ne fark kalır ki Tanrım söyle?

HATEM bin Yusuf:

Hatem bin Yusuf Belh'de doğmuş ve miladi 852 yılında vefat etmiştir. "Hatem-i Esam" diye anılmaktadır. Esam "sağır" demektir. Bu lakapla anılmasına şu olay neden olmuştur:
Kendisi kundura tamirciliği yapmaktaydı. Bir gün dükkanına ayakkabısını tamir ettirmek için gelen bir kadın kazayla ayıp bir ses çıkardı ve utancından yerin dibine girecek şekle geldi. Hatem ayakkabısını tamir edince kadın borcunu sordu. Hatem kadının hatasını anlamamış gibi davranarak:
- Kadın, yüksek sesle konuş, duyamıyorum! diyerek sağır gibi davrandı.
Kadın, o kadar rahat bir nefes aldı ki, yeniden doğmuş gibi oldu.
Hatem bin Yusuf o günden sonra o kadının ölümüne kadar tam kırk yıl herkese sağır gibi davrandı. Bu yüzden kendisine "Esam (sağır)" denildi.

NIETZSCHE, Friedrich Wilhelm:

Arkadaşlık vardır; dilerim dostluk da olsun.

Az bilen ve az düşünen çok konuşur.

Bazı kişiler için düşünmek kadar acı veren başka bir şey yoktur.

Beni yıkamayan herşey beni güçlendirir.

Benim arzum, başkalarının bir kitapta anlattıkları şeyleri on cümlede anlatmaktır.

Bilginin her türü ızdıraptan gelir.

Bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer verilirse bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır.

Bir ülkede edebiyat ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa, o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir.

Biz aslında karşımızdaki insanı sevmiyor; O'nun bizde yarattığı duyguyu, heyecanı, hissi seviyoruz. Sevgiyi değil, sevilmeyi seviyoruz; işte insan bu kadar bencil...

Cennette, ilginç insanların hiçbiri yoktur.

Çevrene sınırlar, çemberler çiz dostum. Gittikçe yükselen dağlara seninle birlikte çıkanların sayısı her geçen gün azalsa da, yükselen dağlardan bir sıradağ kur kendine.

Çoğunluk yola, azınlık hedefe bakar.

Çok askerler görüyorum, bunlar yerine savaşçılar görmek isterdim. Üniformaların içindekiler de üniforma olmasaydı...

Dünyada hiçbir şey insanı kin besleme duygusu kadar yıpratmaz.

Düşün...
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Herşey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama sevgisini...
Ya çare sizsiniz ya da çaresizsiniz...

Eğer müzik akla ve duygunun üst katlarına seslenmemiş olsaydı ona sanat diyemezdik, onu basit gösteri sanatlarının estetik katına alırdık. Bütün sanatlar içinde, yapısı gereği, insan duyularını en çok avucu içine alan, fiziksel olarak insanı büyüleme gücü en yüksek olan sanattır müzik. Seslerin aklın üzerinde büyük bir güç kurması, hareketin duyuları körüklemesi, bilgili ama çığırından çıkmış bir müziğin bizde bırakacağı duyu sarhoşluğu, bu tür müziğin başlıca niteliğidir. Bu sarhoşluk sadece estetik değildir, dinleyicinin düşünce bütünlüğünü ve irade gücünü elinden alır.

En kof ceviz dahi kırılmak ister.

Eskiden "Tanrı" için yapılan şimdi para için yapılıyor, yani şimdi kudretli olma duygusunu ve vicdan huzurunu en çok ne veriyorsa, o şey için yapılıyor.

Gerçeğin dağlarına umutsuzlukla çıkılmaz.

Gidene kal demeyeceksin...
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır;
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme,
Yoksa değersiz olan hep sen olursun...

Güller, laleler, bütün çiçekler solar. Çelik ve demir kırılır, ama sağlam dostluk ne solar ne de kırılır.

Hayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar.

Hayatı, kendimizin kahramanı olacak şekilde tasarlamalıyız.

Hiçbir şey yozlaşan insandan daha çirkin değildir.

İnsan ağrılarda incelir.

İnsanlığın iki temel sorunu vardır: Adaletsizlik ve anlamsızlık... Birine karşı hukuku buldu, diğerine karşı sanatı! Ama insanlar hukuka ulaşamadı ve sanat da insanlara...

Kaderini sev, belki seninki en iyisidir!

Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan hayatı yalnızca seyredeceksin.

Kendi omuzuna tırman, başka nasıl yükselebilirsin ki?

Kişioğlu da ağaca benzer; ne kadar yükseğe ve ışığa çıkmak isterse, o denli yaman kök salar yere, aşağılara, karanlığa, derinliğe, kötülüğe...

Korkarak yaşıyorsanız, hayatı yalnızca seyredersiniz.

Müziğin sesini duyamayanlar, dans edenleri görünce deli sanırlar.

Öyle bir hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım
Öyle değerliymiş ki zaman acele etmem bundan, anladım
Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendimi bir sahnede buldum, oynadım
Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum okudum anlamadım.

Öyle kolay bir sanat değildir uyumak. Onun uğruna bütün gün uyanık durmak gerekir.

Özgürlük, yapmak istemediklerimizi yapmamaktır.

Sefahat; duraklamak ve geriye bakmamak eğilimindedir, oysa acı hep nedenleri sorar.

Sizin, gözlerinizle işitebilmenizi sağlamak için, önce kulaklarınızın patlatılması mı gerekiyor?

Sürekli kurcalayan, törpüleyen acı, ruhun toprağını altüst eder. Yeni düşünce meyveleri için gerekli havalandırmayı sağlayan da bu altüst oluştur.

Şüphe değil, kesinliktir insanı deli eden...

Ümit; kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.

Yalvarırım kardeşlerim, dünyaya bağlı kalın; size dünyadakinden üstün umutlardan söz edenlere inanmayın! Bilerek ya da bilmeyerek sizi zehirliyor onlar...

Yetişmiş her insanın içinde oynamak isteyen bir çocuk vardır.

Yiğitlik, en büyük korkunun ve en büyük ümidin üstüne üstüne gitmektir.

PORTER, Tony:

Eğer bir erkek çocuğu kendisine "kız gibisin" denilince çıldırıyorsa, biz bu çocuklara kadınlar hakkında ne öğretiyoruz demektir?

MONTESQUİEU, Charles-Louis de Secondat:

Cumhuriyetler zenginlikten, diktatörler de yoksulluk yüzünden yıkılırlar.

Dünyada başarı kazanabilmek için aptal görünmeli, akıllı olunmalıdır.

Her biri ayrı ayrı birer ahlaksız olan insanlar toplu olarak bir araya geldikleri zaman namuslu kişiler olurlar.

İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur.

İnsanlar başaklara benzerler; içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.

İstibdat korkuya, meşrutiyet şerefe, cumhuriyet de fazilete dayanır.

Susmak, söylenen birçok sözden daha fazlasını ifade eder.

TEW, Robert:

Bugünün mücadelesi yarın gereksinim duyacağın gücü hazırlar.

NORVEÇ Atasözleri:

Yalan dört nala gider, gerçek adım adım yürür; fakat, yine de vaktinde yetişir.

NOLTE, Dorothy:

Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,
Kınamayı ve ayıplamayı öğrenir.

Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse,
Kavga etmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,
Sıkılıp utanmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk devamlı utanç duygusuyla eğitilmişse,
Kendisini suçlamayı öğrenir.

Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse,
Takdir etmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk devamlı desteklenip yüreklendirilmişse,
Kendine güven duymayı öğrenir.

Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyümüşse,
Adil olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse,
İnançlı olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse,
Kendini sevmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,
Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.

İBN-İ Sina:

Benim gönlümün kırılmaz sabrı, senin gönlünün yumuşamaz katılığı var. Şu halde sevgilim aşk yolunda ikimiz de sert taşız.

Ölümden sonraki hayat, dinlerden öğrenilen bir kavramdır. Ölümden sonraki hayatın gerçekliliğini kanıtlamak için dini dogmalara inanmak ve peygamber sözlerini kabul etmek mümkün değildir.

Şarkı söylemek, sağlığı koruyan en iyi egzersizdir.

İLHAN, Atilla:

Atatürk olmasaydı siz hain bile olamazdınız! [Sicilli Atatürk düşmanlarına söylenmiştir.]

Atatürk İstanbul'daki hükümete başkaldırdığı zaman ihtilalci, devraldığı toplumu dönüştürmeye koyulunca inkılapçıdır.

Bekleme yapmayın, aşkını alan "acı"ya doğru ilerlesin.

Türklerde, kurtuluşu Doğu'da gören ilk ihtilalci Mustafa Kemal idi.

Ülkemizin sağlıksız ve çetrefil durumu besbelli "radikal" bir çözüm gerektiriyor, yani Gazi'nin ve "Türkiye Büyük Millet Meclisi"nin o zaman başlattığı anti-emperyalist, laik ve demokratik halk iktidarı sürecinin eski rayına oturtulması...

İNCİLİ Çavuş:

İncili Çavuş Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralı'na gönderildiğinde elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış.
Kral bunları görünce dayanamayıp:
- "Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?" diye sorunca İncili Çavuş:
- "Osmanlılar adamına göre adam gönderirler. Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek." cevabını vermiş.

İSVEÇ Atasözü:

Gençliğin güzel bir yüzü, ihtiyarlığın güzel bir ruhu vardır.

İTALYAN Atasözleri:

Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşenir.

Çocuğa çalışmayı öğretmemenin, O'na çalmayı öğretmekten farkı yoktur.

Duymak istemeyen kadar kötü sağır yoktur.

Mutluluktan acıya bir adımda varırsın, ama acıdan mutluluğa gidiş sonsuza dek sürebilir.

Oyun bittiği zaman şah da piyon da aynı kutuya atılır.

Rüzgara tüküren kendi yüzüne tükürür.

SORAL, Bartu:

"Kalkınma Anayasası"nın birinci maddesine göre dünyada bir ittifaka girip kalkınan tek bir ülke bile yoktur. Kalkınma bir ülkenin özgün ekonomi stratejileri ile olur!

İSKOÇ Atasözleri:

Görünüşe göre hüküm vermeyin; zengin bir kalp, ucuz bir ceketin altında olabilir.

İnsanlar yaşadıkça ihtiyarladıklarını sanırlar, halbuki yaşamadıkça ihtiyarlarlar.

İNÖNÜ, İsmet:

26 Nisan-10 Mayıs 1932 tarihleri arasında Rusya'ya yaptığımız ziyaretin Sovyet Rusya'nın iktisaden çok sıkıntı çekmekte olduğu bir zamana rast geldiğini Moskova'ya gider gitmez fark ettik. Bu sıkıntıları bütün hallerinden anlaşılıyordu. Rusya daha ihtilal yıllarında iktisadi bakımdan büyük zorluklar içine düşmüştü. Ancak, Kremlin'de yaptığımız ilk toplantıda bize (her şeye rağmen) yardım etmek imkanı olduğunu söylediler. Azami kolaylığı gösterecekleri anlaşılıyordu. Daha evvel görüşmeler yapılmıştı.Sekiz milyon dolarlık altın değerinde bir borç vermeyi kabul ediyorlardı. Stalin ayakta dolaşarak müzakerelerin seyrini takip ediyor, lüzum gördükçe müdahalede bulunuyordu. Evvela faiz meselesi açıldı, faiz istemiyorlar. Sıra vadenin tayinine geldi. 20 sene vade ile müsavi taksitler halinde ödeyeceğiz, bu karara bağlandı. Borcun ödenmesinin para olarak değil, mal olarak karşılanmasında mutabık kaldık. Bu tarzda bir dostluk havası içinde ayrıldık.

26 Nisan-10 Mayıs 1932 tarihleri arasında Rusya'ya yaptığım seyahat süresinde Stalin'e bir teşhis koymaya çalıştım. Adamın kuvveti nereden geliyor, bunu anlamaya hususi bir dikkat sarf ettim. Ruslarla beraber çalışmak için, Rus cemiyetine hakim olmak için tecrübesi çok. Onu gördüm. Bir defa çok çalışkan bir lider. Bütün arkadaşlarına yetişmeye, onları tamamlamaya çalışıyor. Son derece dikkatli. Bir Rus milliyetçisinin ideali olarak gönlünde yatan ne gibi arzuları varsa, bunların hepsini çok iyi bilen ve tahakkuk ettirilmesi için bir Rus milliyetçisinden daha çok düşünen bir insan intibaını veriyor. Yani, bir Rus milliyetçisi olarak düşünülecek ne gibi meseleler varsa, hepsine sahip çıkmıştır. Oradayken bana, büyük bir harp için hazırlandıklarını söylüyorlardı. Orada tam bir dostluk gördük ve birbirimize tam itimat veren bir hava içinde ayrıldık.

Amerika'nın mesuliyetine inanıyordum. Bunun cezasını çekiyorum. (Milliyet Gazetesi, 16.04.1964)

Anadolu'nun ortasında kurulmuş bir köylü hükümetiyiz. (Sivas, 1930)

"Bana öyle geliyor ki tarih, general olarak kazandığınız zaferlerden başka, 'Türkiye Cumhuriyeti'ni 'İkinci Dünya Harbi'nin vahim tehlikeleri içinden nasıl sıyırıp geçirdiğinizi ve aynı zamanda Mustafa Kemal tarafından sert mücadelelerle kurulmuş olan hürriyetçi ve müterakki hükümet sistemini nasıl muhafaza ettiğinizi kaydedecektir. (Sir Winston Churchill'in İsmet İnönü'ye 31 Mayıs 1950 günü gönderdiği mektuptan)

Ben sizi -2. Dünya Savaşı sürecinden bahsederek- aç bıraktım, ama babasız bırakmadım. (Böylece İsmet İnönü, Atatürk'ün "Savaşa girmeyin, savaşın dışında kalın" vasiyetini de tutmuş oldu.)

Bir görev veriyorum, neticesi bana gelmeden Washington'un haberi oluyor. Sonucu memurumdan önce Amerikan sefirinden öğreniyorum.

Bir gün İsmet Paşa'ya sorarlar: - "Sayın Reis-i Cumhur Atatürk'le beraber hazırladığınız kalkınma planlarını bu kadar kısa zamanda ve böylesi bir ekonomik dar boğazda nasıl başardınız?" İsmet Paşa şöyle yanıt verir: - "Sadece, devletimizin bütçesini kendi cebimiz gibi düşündük."

Bir insan hayatına sığan değişimler hayret vericidir.

Bir memleketi karış karış müdafaa etmeye o memleketin halkı, insanları kararlı ise o memleketi işgal etmeye dünyanın bütün ordularının gücü yetmez.

Bir ülkede namuslu insanlar da en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o ülke için kurtuluş ümidi yoktur!

Biz en çok bilgiye muhtacız. Siyasette ve idarede en zararlı şey, milletler ve toplumlar için onarılması en zor felaket, yarım bilgili adamların yetki sahibi olmasıdır.

Bu yenilgi benim en büyük zaferimdir. (14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçimleri 'CHP'nin kaybetmesinin ardından)

Büyük devletlerle ilişki kurmak, bir ayı ile yatağa girmeye benzer.

Cumhuriyet evlatları, Cumhuriyet'in tehlikede olduğunu gördükleri anda kesinlikle, süratle ve şuurla hareket etmişlerdir. (7 Nisan 1925 - Şeyh Sait Ayaklanması nedeniyle)

Devletimizin banisi, milletimizin fedakar sadık hadimi, insanlık idealinin aşık ve mümtaz siması eşsiz kahraman Atatürk'tür.

Dış politikada ne daimi dostluklar söz konusudur ne de daimi düşmanlıklar...

Eğer Rusya gelip de aradaki anlaşmazlıkları olumlu biçimde çözme teklifinde bulunsa bile ben Türk siyasetinin Amerikan siyasetiyle el ele gitmesi taraftarıydım.

En zor zamanlarınızda bile kurtuluş yolu belli ve tektir, doğruyu söylemek ve savunmak...

Harp zamanlarının ihtiyatlı tedbirlere lüzum gösteren varlıkları kalktıkça, memlekette siyaset ve fikir hayatında da demokrasi prensipleri daha geniş ölçüde hüküm sürecektir. (19 Mayıs 1945)

Hiçbir ülke yoktur ki kendi içerisinde bizim kadar çok hain yetiştirebilsin.

İktidarla muhalefet arasındaki ilişki, şuursuz bir çekişme ve dalaşma halinde soysuzlaşırsa demokratik rejimin geleceği yoktur. (3 Temmuz 1950)

İktidarlar mecliste, muhalefetin gösterdiği yol üzerine yürürler.

"İsmet Paşa'nın gerek 'Genelkurmay Başkanlığı'nda gerekse daha sonraki 'Cephe Komutanlığı'nda gösterdiği varlık ve üstün çaba, kendisine görev verilişteki yanılmazlığımı eylemli olarak ortaya koymuş bulunduğu için millet karşısında, ordu karşısında ve tarih karşısında içim adamaklıllı rahattır." (Mustafa Kemal Atatürk)

İyi bir sanatkar olmanın yanında "iyi ve karakteri sağlam insanlar" olmaya çalışmalısınız.

Kadınlarımızın Türk tarihindeki haklı yerleri, erkeklerle beraber daima memleketin ve milletin alın yazısı üzerinde söz ve etki sahibi olmalarıdır.

Köy Enstitülerinin kapanmasından duyduğum acıyı tarif edemem. Bir babanın evladını kaybetmesinden duyduğu acı gibi acı duyarım. Benim gücüm o zaman nereden geliyordu? Parti'den, Parti Meclis Grubu'ndan, gücümü ben buradan alıyordum. Bu konuda bütün organlarda gücümü kaybetmiştim. Ordunun üst kademesinde de huzursuzluk başlamıştı. Mareşal Fevzi Çakmak'tan, O Genelkurmay Başkanlığı'ndan ayrılmadan önce, yoğun şikayetler gelmeye başladı. Mareşal, "Bu komünist yuvalarını ne zaman kapatacaksın?" diye soruyordu. Mareşal, bunu adeta bir mesele haline getirmişti. Onun için bir süre, en çok bu konuda saldırıya uğrayan, Milli Eğitim Bakanı Yücel'le genel müdür Tonguç'u, onların da gönlünü alarak, bir süre için bu şimşekleri bu olay üzerinden uzaklaştırmak istedim. Fakat sonradan demokratik hareketleri de başlatınca, olaylar öyle gelişti ki kendi cereyanında yürüdü ve bir an geldi ki artık Köy Enstitülerini eski gücüyle, eski ruhuyla devam ettirmek olanakları benim elimden çıktı.

Köy Enstitülerinin gelişimi için sayın Yücel ve Tonguç büyük fırsatlar kaçırmışlardır. Enstitü sayısının bir an evvel 60'a çıkarılmasını istediğimde bunun imkansız olduğunu söylediler. Aslında savaş yıllarından yararlanarak bunları yapmalı idik. Savaştan sonra neler olacağı belli değildir, bunların hiçbirini bize yaptırmayacaklardır, ileride beni dinlemediğinize çok pişman olacaksınız!

Lozan Konferansı, tüm cihanı yöneten devletlerin deneyimli temsilcilerine karşı, bir ulusun tüm varlığını ortaya koyarak verdiği büyük bir sınavdır.

Mevcut şartlar içinde memleketin artık saltanatla idare edilemeyeceğini, kurtuluştan sonra tekrar memleket kaderinin onların eline teslim edilemeyeceğini iyice anlamıştık. Bu hepimizde bir kanaat haline gelmişti. Hepimizde derken, şüphesiz hala saltanat taraftarı olanları kastetmiyorum. Nitekim biz Atatürk ile mahrem konuştuğumuz zaman hep cumhuriyet esası üzerinde dururduk. İtimat ettiğimiz bir muhitte serbest olarak konuşmuşuzdur. Fakat, içinde bulunduğumuz şartların icabı, bu fikrin açığa vurulmasına imkan vermiyordu. Gerçi devam eden idare cumhuriyetten başka bir mana ifade etmiyordu. Ama bunun farkında olmayanlar vardı. "Büyük Millet Meclisi" bütün kuvvetlerini elinde bulundurduğu halde memleket idaresine hakimdi.

Müttefikler tutumlarını değiştirmezlerse, Batı ittifakı yıkılabilir. Yeni şartlarda yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur. (1964 Kıbrıs Hadiseleri sırasında Türkiye'ye karşı tehditkar tutum takınan ABD Başkanı Lyndon B. Johnson'a karşı yaptığı açıklamadan...)

Onlar (Cumhuriyet'in ilanı sırasında muhalefette olanlar) bir grup halinde dışarıda toplanıp karar almak istemektedirler ve bunun da "Meclis" ve hükümet organları yerine geçerli olmasını istemektedirler. Bu tertip, bir devlet düzeni haline getirilirse, onun başında daima birinci derecede yürütücü biz olacağız. İmkan yok... Devlet Başkanlığı müessesesi var, Hükümet var, Meclis var, Parti var. Fakat bir fikri yürütmek için bir kısım arkadaşlar dışarıda birleşecekler, çoklukla bir karara varacaklar ve bunu yürütecekler. Hiçbir zaman iltifat etmediğim bir görüştür bu. İşlerin yürütülmesi, tatbik edilmesi, devletin kendi kanunlarına göre tabii mecrasında olmalıdır.

Siyasi suçlardan dolayı idam yapılmasın, davasındayız. Arkadaşlarım, bir büyük cemiyetimiz bir büyük hastalık geçiriyor. Bundan gençler anarşiye müptela olmuşlardır, bunda gençler, genç yaşlarında içeriden ve dışarıdan tahriklere kapılarak genç yaşlarında büyük işler görmüş ve büyük salahiyetlerin peşine düşmüş hastalar halinde görünüyorlar. Böyle olaylarda cemiyetin iki vazifesi vardır. Birisi, yanlış maksatlarını yürütmek isteyen genç veya yaşlı insanlara zorla sakat fikirlerini tatbik edemeyeceklerini... (24 Nisan 1972 günü TBMM'de yaptığı konuşmadan)

Sizi aç bıraktım, ama babasız bırakmadım. (İsmet İnönü'nün ülkeyi 2. Dünya Savaşına sokmayışının savunması)

Sizi ben bile kurtaramam. (27 Mayıs 1960 Devrimi öncesi Demokrat Parti Lideri ve Başbakan Adnan Menderes'i sert tutumundan dolayı uyardığı mesajından)

Sovyet Rusya 1945'te Türkiye'den, Şarktan ilçeler istedi, Boğazlardan üsler istedi. Kaç senedir bu politikanın mücadelesi içindeyiz. Sovyet Rusya geçenlerde verdiği bir nota ile bu talebinden vazgeçtiğini söyledi. (18 Kasım 1953, TBMM'de yaptığı bir konuşmadan)

Şimdi iktidarda bulunanların, iktidarı ellerinde bulunduranların milletleri ihtilale nasıl zorladıkları "İnsan Hakları Beyannamesi"ne girmiştir. Eğer bir idare insan haklarını tanımaz, baskı rejimi kurarsa, o memlekette ayaklanma olur. Buna mahal vermemek için idarelerin demokratik yolda olması, insan haklarının yürürlükte olması şarttır. Bu fikir beyannamenin ruhunu teşkil etmektedir.

Türk devrimi denilince, bunun 'kadının kurtuluş devrimi' olduğu beraber söylenecektir! (5 Aralık 1934)

Türkiye, Lozan'a mağlup devlet olarak değil, galip devlet olarak katılmıştır.

Türkiye'yi idare edenler stadyumu en kıymetli mektep gibi her yerde kurmaya çalışacaklardır. Türkiye'nin istikbalini idare edecek olan genç nesil açık havada, açık meydanlarda yetişecektir. (15.12.1936, Ankara 19 Mayıs Stadı'nın açılışında)

Ülkede iktidarda kalmak değil, itibarda kalmak önemlidir.

Yalanı ve iftirayı hakikat yapacak tılsım henüz keşfedilmemiştir.

ERDEM, Sinan:

Olimpiyatlar taşla, tuğlayla değil; insanla yapılır.

SAYGUN, Ergin:

Türk milletinin kaderini belirleyen ve "Türkiye Cumhuriyeti"nin kurulmasında mihenk taşı olan üç nokta vardır: "Çanakkale", "Sakarya", "Kocatepe".

İNTERNETİN On Emri:

  1. Başkalarının elektronik iletişim kaynaklarını izinsiz kullanmayacaksın...
  2. Başkalarının entellektüel ürünlerini kendi malınmış gibi sunmayacaksın...
  3. Başkalarının gizli ve kişisel dosyalarına girmeyeceksin...
  4. Başkalarının internette yaptığı çalışmalara engel olmayacaksın...
  5. Elektronik iletişim ortamını başkalarının haklarına saygı göstererek kullanacaksın.
  6. İnternet yoluyla çalmayacaksın...
  7. İnterneti insanlara zarar vermek için kullanmayacaksın...
  8. İnterneti yalancı şahit olarak kullanmayacaksın...
  9. Parasını ödemediğin yazılımları kopyalamayıp kendi malın gibi kullanmayacaksın...
10. Tasarımladığın programların doğuracağı toplumsal sonuçları önceden düşüneceksin...

KANT, Immanuel:

Aydınlanma, insanın kendi aklını özgürce kullanabilme cesaretini göstermesiyle başlar.

Her yandan "Düşünmeyin, aklınızı kullanmayın!" diye baskı yapıldığını duyuyorum. Subay, "Düşünme, denileni yap!", maliyeci "Düşünme, vergini öde!", din adamı "Düşünme, inan!" diyor.

Yasalar karşısında insan, başkalarının hakkına tecavüz ettiği zaman suçludur. Etiksel olarak ise bunu aklından geçirdiği anda bile suçludur.

KAZANCI, Ertuğrul:

Adalet kuvvetli, kuvvet de adil olmalıdır.

KENYA Atasözleri:

Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat ona yetişip geçer.

KIŞLALI, Ahmet Taner:

Atatürkçülük sadece geçmişin bekçiliği değil, aynı zamanda geleceğin kuruculuğudur.

KUNDERA, Milan:

Bilgisizlik bir hatadır.

Cinsellik aşk değildir; aşk yaşamsal bir şeydir, yaşamı yazgıya çevirir.

Güçlüler güçsüzleri incitemeyecek kadar güçsüz olunca, güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundadırlar.

Hatırlamak için yavaşlar, unutmak için hızlanırız.

KÜRKÇÜ, Ertuğrul:

Demokrasinin tek olanağı halkın kendi öz eylemliliğidir... Bunun dışında bir demokrasi olanağı yoktur...

KUCURADI, Ioanna:

Bir tane insan hakkı ihlali vardır, o da kişiye farklı davranmaktır.

KULİN, Ayşe:

Aşk aynen yazıldığı gibidir; sesli başlar, sessiz biter.

Bir kadının en büyük kabusu, sevdiği adamın, O'nu aşık eden hareketlerini yapmayı bırakmasıdır.

Dünyanın en güzel hissi, birinin yüzündeki gülümsemenin sebebi olduğunu bilmektir.

İletişim çağında, parmağınızın altında her şey dururken siz artık dindar bir nesil yetiştiremezsiniz, oradan meyve toplayamazsınız.

KÖSE, Mustafa:

Din, mezhep, ulus ve etnik ayrılıkları körükleyerek, her türlü olanağı kullanmak yolu ile Osmanlı Devletini yıkıp parçalayan ve bölgemizde iyi komşuluk ilişkileri içinde süren barış atmosferini ortadan kaldıran emperyalist güçler savaşlar, açlık, salgın hastalıklar ve eşkiyalıklar sonucu vuku bulan milyonlarca ölümün gerçek sorumlularıdırlar.

KOTZEBUE, F. von:

İnsanlar yanlış yapabilirler, yalnız büyük insanlar yanlışlarını anlarlar.

KENNEDY, John Fitzgerald:

Çince de kriz kelimesinin yazılışı iki karakterden oluşur. Bir tanesi tehlikeyi simgeler, diğeri ise fırsatı.

Denizlerle ilgili bilimsel çabalarımızın nedeni merak değil, hayatta kalmamızın denizlere bağlı olduğuna inanmamızdandır.

Dünyanın her yerinde devasa ve amansız bir gizli yapı tarafından durdurulmak isteniyoruz. Bu yapı nüfuz alanını genişletmek için örtülü araçlara dayanıyor; işgal yerine sızmaya, seçimler yerine ayak kaydırmaya, özgür tercih yerine yıldırmaya, gündüzün orduları yerine gecenin gerillalarına güveniyor. Bu öyle bir sistem ki ince ince örülmüş, çok etkili bir makinenin inşasına bolca insani ve maddi kaynak sağlamış durumda... Bu makine ise askeri, diplomatik, istihbari, ekonomik, bilimsel ve politik operasyonları birleştirmekte... Hazırlıkları yayınlanmıyor, gizleniyor; hataları manşete çekilmiyor, gömülüyor; muhalifleri övülmüyor, susturuluyor; hiçbir harcama sorgulanmıyor, hiçbir söylenti gazetede haber olmuyor, hiçbir sır ifşa edilmiyor.

Düşmanlarınızı affedin, bu bir büyüklüktür. Ama onları unutmak büyük bir aptallıktır.

Eğer insanların icat yeteneği tükenmediyse, onları işten çıkartan yeni makinelerde bu adamları işe geri döndürme yeteneği de olmalıdır.

Özgür bir toplum yoksul çoğunluğa yardım edemiyorsa, zengin azınlığı kurtaramaz.

KING, Martin Luther:

Bir insanın uğruna öleceği bir şeyi yoksa, yaşamaya da hakkı yoktur.

Bir yerdeki haksızlık, adalet için her yerde tehlikelidir.

Her şey sona erdiğinde düşmanca davrananların kelimelerini bile hatırlamayacağız. Tek hatırladığımız dost görünenlerin sessiz kalmaları olacak...

Karanlık karanlığı kovamaz, bunu ancak aydınlık yapar. Nefret nefreti yenemez, bunu sadece sevgi başarır.

Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik. Ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk, kardeş olarak yaşamayı...

Uçamıyorsan koş, koşamıyorsan yürü, yürüyemiyorsan sürün; ama hareket etmeye devam et, geleceğe ulaşma çabanı sürdür!

Yaşamın uzunluğu değil, nasıl yaşanıldığı önemlidir.

ADAMS, John:

Bir ulusu fethetmenin ve köleleştirmenin iki yolu vardır. Birisi kılıçla, diğeri borçla...

Bu dünya, olası dünyaların en iyisi olabilirdi, tabii eğer içinde din olmasaydı.

Bütün insanlarda bir tehlike vardır. Özgür bir ülke için tek kural şudur; güce sahip olan herkes halkın özgürlüğü için bir tehlikedir.

ingilizcenin yazgısı, gelecek ve onu izleyen yüzyıllarda, Latincenin geçen yüzyıllarda ya da Fransızca'nın bu yüzyılda olduğundan daha da yaygın bir dünya dili haline gelmektir.

İnsanlığın içine düştüğü kederlerin suistimal edilmesinin en kötü örneğinin iması bile beni neredeyse ürpertiyor; örneğin İsa'nın çarmıha gerildiği haç. Bu üzüntü makinesinin ne gibi felaketlere yol açtığını düşünün!

Mürettebat farklı yönlere kürek çekiyorsa, kaptanın limanı görmesi hiçbir işe yaramaz.

ADDISON, Joseph:

Gerçek mutluluk kendisini gizler... O önce insanın içinde bulunur.

Renkler her dili konuşur.

ADIVAR, Halide Edip:

23 Mayıs 1919 tarihinde Halide Edip Adıvar'ın yaptığı Sultanahmet Konuşması: "Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece, karanlık bir gece... Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Hanımlar, bugün elimizde top, tüfek denilen alet yok, fakat ondan büyük, ondan kuvvetli bir silahımız var: Hak ve Allah var. Tüfek ve top düşer, hak ve Allah bakidir. Topun yüzüne tükürecek kadar evlatlar, analar, kalbimizde aşk ve iman, milliyet duygusu var. Sesimizi mutlak dünya işitecektir; işitmek ve işittirmek için bugün kuvvetli ve metin bir millet halinde bulunmalıyız. Ruhu göklerde olan ecdadımız, minarelerimizden yedi yüz yılın şanlı Osmanlı tarihinin bugünkü faciasını seyrediyor. Bu tarihi, bu muazzam meydanda zafer alayları yapan kahraman ecdadımızın ruhları karşısında, başımı kaldırıyor ve diyorum ki: "Ben Türk ve Müslüman tarihinin bedbaht bir kızıyım. Eskileri kadar kahraman, fakat bedbaht, yeni milletin de bedbaht bir anasıyım. Asırlardan beri sinsi sinsi devam eden Avrupa'nın istila siyaseti her vakit Türk toprakları üzerinde en vicdansız bir şekilde tecelli etmiştir. Ayda ve yıldızlarda zapt edilecek Müslüman ve Türk toprakları ve milletleri olduğunu haber alsa oraya istila ordusu göndermek için mutlak yol bulacak olan Avrupa'nın eline nihayet bir fırsat geçmiştir. Bu zalimleri en evvel kendi milletleri mahkum edecektir. Sizin iki dostunuz var: Bugünkü Müslüman alemi ve millet hakkı için bağıracak milletler! Birini kazandınız, ötekini bugünkü açtığınız davanın hak ve ulviyeti kazanacaktır. Hükümetler düşmanınız, milletler dostunuz, kalbinizde isyan kuvvetinizdir!"

Avrupalı itilaf devletlerinin tecavüz siyaseti bazen hıyanetle ve daima haksız olarak Türkiye'ye çevrilmiştir. Eğer ayda ve yıldızlarda da Türk'le Müslüman bulunduğunu söyleseler oralara da istila orduları gönderirlerdi.

Ben bu bayrağın altında doğmuş bir Türk kadınıyım. Burada yaşadım, burada öleceğim.

Gece en karanlık ve ebedi göründüğü zamandır ki, gün ışığı en yakındır.

Kadınlar kendilerini sevenler için değil, onlara hükmedenler için can verirler.

Yalnız topla tüfekle değil, iradenle de cesur olacaksın.

ADLER, Paul S.:

Hiyerarşinin işlediği yerde elemanları geliştirmeyi unut.

ESCHENBACH, Marie Ebner von

Eğer itiraz etmeksizin yeni alışkanlıklar kabul edilir ve öğrenilirse uzun süre genç kalabilmek mümkündür.

En kötü insanlar, birine muhtaç olduklarında, dünyanın en iyi insanı kesilirler.

ECO, Umberto:

Faşizm her zaman askeri değil, sivil kıyafetle de karşımıza çıkabilir.

Gülmek kuşkunun kışkırtıcısıdır.

Herkesi endişelendiren zamane sorunlarından bir tanesi de züppece söylenişiyle "privacy", güncel ifadeyle özel yaşamın mahremiyeti meselesidir.

Kültür ve sanatta bize "en iyi" diye sunulanlar esasında sadece seçim sürecini tekelinde bulunduran güçlerin bize uzattığı menüdeki tercihlerle sınırlıdır.

Ne yani, bu kadar kötü bir dünyanın cehennemi de mi var?

EDMAN, Irvin:

Kalitenizin ölçüsü, boş zamanlarınızda ne yaptığınızdır. Medeniyetlerin kalitesi de insanlara sağladığı boş zaman ve bunun kalitesi ile ölçülür.

LA Edri:

Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene,
Çünkü cahil ne gelirse söyler diline...

Dünyanın en güzel insanları, gönlü geniş insanlardır. Ne verecek sevgileri biter ne de bölüşecek ekmekleri...

Kimi sabrından, kimi saygısından, kimi de sevgisinden susar. En zoru da sevgisinden susmaktır.

Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilenler, sonunda düz hat olup çiğnenmeye mahkumdurlar.

Yalnızlık çok tehlikelidir ve bağımlılık yapar. Çünkü insan o huzuru yaşayınca bir daha insanlarla uğraşmak istemiyor.

Not: "La Edri" Arapça'da "bilinmeyen" anlamına gelir. Arap edebiyatında yazarı belli olmayan edebi eserlerin sonuna yazılır. Bazen yazar ya da şairler edebiyata yeni başladıklarında eserlerinin sonuna "La Edri" yazarlar.

EFLATUN (Platon):

Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.

Akıl noksanlığı iki türlüdür. Biri delilik, diğeri cahilliktir.

Akıllı ol, ama bunları başkasına zorla göstermeye çalışma.

Aşk, bir çeşit şuur bozukluğudur.

Başlıca üç çeşit insan vardır: Bilgisever, ünsever ve parasever...

Bence eğitim, müzikle başlamalıdır. Ritm ögesi insana düzen ve ölçülülük, ezgi ögesi de yiğitlik, sevgi ve dostluk duyguları verir.

Bilgisizlik kötüdür; çünkü cahil kişi güzellikten, iyilikten, akıldan yoksunken hepsinin kendisinde toplanmış olduğunu sanır.

Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar kötüdür.

Bir ulus için yararlı olan şey, o ulusun tabiatına ve bünyesine uygun olandır.

Cahil olanın merhameti ve lütfu azdır.

Cesaret, tehlike karşısında akıl ve zekanın kullanılmasıdır.

Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Oligarşi devam ederse demagoglar türer, demagoglardan da diktatörler ortaya çıkar.

Devlet ya ilimle ya da zulümle yönetilir!

Devletlerin yönetimi namussuzların ve utanmazların eline bırakılırsa, bunlar iyilerin başına bela ve yıkım getirir.

Felsefe, doğruyu bulma yolunda, düşünsel bir çalışmadır.

Haksızlık yapanın sefaleti, haksızlığa uğrayanın sefaletinden daima daha fecidir.

Haktan ve faziletlerden mahrum olan bilgi, hilekarlıktır; onun akıl ve zeka ile alakası yoktur.

Her aşık, şairdir.

Her toplumda yönetim kimde ise, güçlü O'dur. Her yönetim, kanunlarını işine geldiği gibi koyar. Demokratlar demokratlığa uygun kanunlar, zorbalar zorbalığa uygun kanunlar, ötekiler de öyle... Bu kanunları koyarken kendi işlerine gelen şeylerin, yönetilenler için de doğru olduğunu söylerler, kendi işlerine gelmeyenlerle geleneklerden ayrılanları da kanuna, doğruluğa aykırı diye cezalandırırlar... Doğruluklar her yerde birdir; yönetenin işine gelendir. Güç de yönetende olduğuna göre, düşünmesini bilen her adam bundan şu sonuca varır: Doğruluk güçlünün işine gelendir.

Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz. Yaşamdaki asıl trajedi yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.

Kendi kendini yenmek, zaferlerin en büyüğüdür.

Konuşma, insanın aklını kullanması sanatıdır.

Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir.

Müzik ve ritim, yollarını ruhun gizli köşelerinde bulurlar.

Önemli olan hayatta çok şeye sahip olmak değil, en az şeye gereksinim duymaktır.

Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz sonuç cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır.

Toplumdan uzaklaştıkça kendine yakınlaşırsın.

Yaşamdaki asıl trajedi; yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.

Yöneticiler toplumu bilgeliğin ışığında düzenleyen kişilerdir. Bu nedenle ya yöneticiler bilge ya da bilgeler yönetici olmalıdır.

YÜMLÜ, Zafer

İnsanlığı bulmak istiyorsanız çevrenizdeki hayvanların gözlerine bakın.

ZEMAHŞERİ

Karanlık geceleri ben uykusuz geçirirken, sen sabaha kadar uyuyorsun. Ondan sonra da bana yetişmek istiyorsun. Ne gezer...

ZİMBABWE Atasözleri

Konuşabilirsen şarkı söyleyebilir, yürüyebilirsen dans edebilirsin.

ZİYA Paşa

Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde...

Canan gide
Rindan (alçak gönüllüler) dağıla
Mey (şarap) ola rizan (akan)
Böyle gecenin hayır umulur mu seherinde

Çok hacıların çıktı haç'ı zir-i bagalde (Çok hacıların koltuk altlarından haç çıktı)

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kaşaneler gördüm
Dolaştım mülk-i İslam’ı bütün viraneler gördüm

İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi bu kadar sikleti çekmez.

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir,
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

ÖYMEN, Altan:

Basın özgürlüğü ile demokrasi, birbirinin ayrılmaz parçalarıdır.

KOFFKA, Kurt:

Bütün, kendisini oluşturan parçaların bir araya gelmesinden farklı bir şeydir.

ZOLA, Emile

Adalet ancak "gerçek"ten; mutluluk ancak "adalet"ten doğar.

Bir kişiye yapılan haksızlık bütün insanlığa yapılmış demektir.

İrtica; saltanatını, bir ülkenin eğitimini ele geçirerek kurar ve böylece kökleşir, kalır. Okullarda beyinleri yıkanan genç kuşaklar yönetimde görev aldıkları zaman, ülke çıkarlarının değil, kendilerini eğitenlerin sözcüleri olurlar.

Kabiliyet yoksa sanatçı olunmaz, ama çalışılmadıkça kabiliyet hiçbir işe yaramaz.

Umut gidince, yaşama zevki de gider.

ZWEIG, Stefan

Bugünümüzle dünümüz ve önceki günümüz arasındaki tüm köprüler yıkılmıştır... Yeni bir dönemeçte, yeni bir bitişte ve yeni bir başlangıç çizgisindeyiz.

Dünyayı fethetmek için öğrenmek gereklidir.

Her gölge ışığın çocuğudur ve aydınlıkla karanlığı, savaşla barışı, yükselişle alçalışı yakından tanımış olan kişi, hayatı gerçekten yaşamış sayılır.

İnsan gücünü sadece turnuvalarda ve sefih şölen yemeklerinde harcamamalı, ruhunu da bir Toledo kılıcı gibi esnek, çevik ve kıvrak kılmalıdır.

İnsanlar ve toplumlar, gerçek ve kutsal ölçütlerini ancak kişilerüstü ve gerçekleştirilmesi neredeyse olanaksız ideallerin evreninde bulabilirler.

Kaynağını akılda ve yalnızca ahlaki güçte bulan hiçbir düşünce ve söz, yararsız ve boşuna değildir.

Ruhunu geniş tutmasını erken öğrenebilmiş kişi, sonradan dünyayı içine sığdırabilir.

Sanatçı, gerçeğin rahat rahat sokakta beklemediğini, parlak gün ışığında keyif içinde güneşlenmediğini, kaba ellerin okşamasına hazır olmadığını, iyi niyetli çabalara kanmayacağını bilir. Sanatçı, gerçeklerin kertenkeleler gibi mağaralarda yaşadığını, beceriksizce atılmış her adımda kaçacağının, elden avuçtan hızla kayacağının farkındadır. Onlara yaklaşabilmek için sessiz tabanlara, hafif, kıvrak bir ele ve alacakaranlıkta görmeye alışmış gözlere sahip olmak gerekir.

Yıl, 1200. "Kutsal Kabir" (İsa'nın mezarı) fethedilmiş, sonra yeniden kaybedilmiştir. "Haçlı Seferleri" hem boşuna olmuş, hem de olmamıştır; çünkü Avrupa, bu seferler sırasında uykusundan uyanmıştır. Artık kendi gücünü hissetmiş, cesaretini tartmıştır. Tanrı'nın dünyasında ne kadar çok yeni ve farklı şeyin kendine yer bulduğunu, aynı göğün altında farklı meyvelerin, farklı kumaş, insan, hayvan ve adetlerin olduğunu görmüştür. Şövalyeler ile bunların köylüleri ve serfleri Doğu illerine vardıklarında kendilerinin Batı'da ne denli dar, ne denli körelmiş bir yaşam sürdürdüklerini, Sarazenlerin (Ortaçağ'da Batılıların müslüman halklar için kullandıkları ad) ise ne denli zengin, doya doya ve zekice yaşadıklarını görünce şaşırıp utanmışlardır. Uzaktan bakıp hor gördükleri bu dinsizlerin Hint ipeğinden pürüzsüz, yumuşak ve serin tutan kumaşları; sık ilmekli, rengarenk Buhara halıları, baharatları, şifalı otları ve duyuları canlandırıp harekete geçiren kokuları vardır. Gemileri köle, inci ve ışıldayan madenler getirmek üzere en ırak ülkelere yelken açmaktadır, kervanları yolları aşıp sonsuz seyahatlere uzanmaktadır. Hayır, sanıldığı gibi bunlar medeniyetten nasibini almamış kaba saba insanlar değildir; dünyayı ve sırlarını bilen insanlardır. Her şeyin yazılı olduğu harita ve cetvelleri, yıldızları ve yıldızların hareketlerini belirleyen yasaları bilen bilgeleri vardır. Ülkeler, denizler fethetmiş; tüm zenginlikleri, ticareti, var olmanın bütün keyfini ele geçirmişlerdir. Üstelik Alman ya da Fransız şövalyelerden daha iyi savaşçı da değildirler. Peki, bunu nasıl başarmışlardır? Öğrenerek. Okulları vardır, okullarında ise her şeyi aktarmaya ve açıklamaya yarayan yazıları. Batı'nın eski bilginlerinden aldıkları bilgelikleri, kendi katkılarıyla daha da zenginleştirmişlerdir. Sabırsız bir rekabetle Siena, Salamanca, Oxford ve Toulouse'da ard arda üniversiteler açılır; Avrupa'nın her ülkesi, bilimin önce kendisinde olmasını arzulamakta, umursamazlıkla geçmiş yüzyılların ardından Batılı insan yeniden yeryüzünün, gökyüzünün ve insanların sırlarına ermeyi istemektedir.

YAHUDİ Atasözleri

Ayrılmış düşman yarı yarıya yenilmiştir.

Sabahları bir saat vakit kaybedersen, o saati gün boyu ararsın!

YALÇIN, Orhan

Başlangıçların muhatabı "nokta" olmayan bir nokta dahi gösteremezsiniz.

Bütünlerin parçalardan oluşabilmesi için gereken en küçük birim dahi noktadır.

Evrende özel olarak seçilmiş dünya da bir noktadır.

Evreni bir daire düşününce hayat bu dairenin tam da orta noktasıdır.

Gerçeği ifade eden bitmiş bir cümle yoktur.

Her defasında farklı bir sahne seyrettiren yazarın kalem ucu da bir noktadır.

İlk oluştuğundan beri dünya, bu alemde cilveler saçan bir noktadır.

Mükemmellik ve sonsuzluk olgusu evrene ihtiyacımız olduğunu biliyor...

Noktasız hayat düşünemeyiz. Bu noktadan da hayatı düşünmeliyiz.

Noktayı bir son kabul etmek, güneşi yok saymak gibidir.

Noktayla yaşantıyı anlayan, sonsuz anlamlar denizinde yüzen her şeyden anlayabilir.

Sonsuzluktan sonluluğa geçişte bütün güzellikler, incelikler, gizlilikler halledilmiştir.

Sonsuzu gösteren varsın noktayla tanışık olsun.

Uzaylıların iyi niyetli olmadıklarını söylemek, onları tanımakla mümkün olur.

Yanlış yoldaki çıkışlar da iniştir.

YAMANİ, Zeki

Taş devri taş bittiği için bitmemiştir; petrol çağı da dünyada petrolün bitmesinden çok daha önce bitecektir.

YAVUZ Sultan Selim:

1514 yılında "Doğu Seferi"ne çıkan Yavuz Sultan Selim atının üzengisini onaran bir askere önce bir kese altın verir, sonra da adamı idam ettirir. Sebebini soranlara şöyle der: "Askerin arasına zanaatkar karışmış, bu anlayış Osmanlı'ya kaybettirir."

Bu dünya iki padişaha yetecek kadar büyük değildir.

Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür.

Devletleri yıkan tüm hataların altında, nice gururun gafleti yatar.

Kılıcımız parladıkça düşmanın gözü ondan ayrılıp bizi göremez. Ama, Allah esirgesin, bir gün paslanır da ışıltısını yitirirse düşman bizi görmek değil, bir de tepeden bakar.

Şahım sen herkesi sadık yar sanma.
Sen herkesi dost mu sandın? Belki o, düşman olur.
Sadık ol, belki o alemde komutan olur.
Yar olur, düşman olur, komutan olur, sevgili olur. (Şah İsmail'e...)

YILDIRIM, Abdurrahman

Kendinizi düşününüz. Vermeden önce kazanınız. Başkalarını aydınlatmadan önce kendinizi aydınlatınız. Toplumdaki yeriniz, dereceniz ne olursa olsun, herşeyden önce iyi bir insan olunuz. Kin dolu kırıcı sözlerle kimseye saldırmayınız. Yetkinleşmemiş bir düşünce yapısıyla, olumlu ya da olumsuz toplumsal tartışmalara girmeyiniz. Bu tür tartışmalar kendini beğenmekten, kısacası bilgisizlikten doğar ve bilgisizlikle bağnazlığın arası sadece bir adımdır. Hoşgörü kendi işlerinizin, dostlarınızın, eşinizin, çocuklarınızın iyiliğine ve yararına sizi olgunlaştırır, sevdirir. Kişisel mutluluğunuzu size sevgi duyanların mutluluğu ile birlikte, toplumun yararına birleştiriniz.

YILMAZ, Nedret

Bir ulusun çağdaş ülkeler düzeyine erişebilmesi; eğitim ve öğretimin kaliteli ve bilimsel yöntemlerle yürütülmesi ile ancak mümkün olabilir.

YÖRÜK Ali Efe

Güce boyun eğene karşı temkinli olmak gerekir.

YÖRÜKOĞLU, Atalay

Ben çocuklarla oyun oynar, ailelerini tedavi ederim.

Koşmayan tay at olmaz, oynamayan çocuk adam olmaz.

YÜCEL, Hasan Ali

Başarı için lazım gelen şeyin birincisi ilimdir, bilgidir. Fakat ikincisi onun kadar mühim, onun kadar canlı ve onun kadar müessir bir şeydir: insan iradesi, insan iradesi!

Biz, "İstiklal Mücadelesi"nden itibaren sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adam yetiştirmek isteriz. Çünkü, ümmet devrinin böyle bir adamı vardır. Bu, imamdır. İmam, insan doğduğu vakit kulağına ezan okuyarak, vefat ettiği vakit mezarının başında telkin verene dek, doğumundan ölümüne kadar bu cemiyetin manen hakimidir. Bu manevi hakimiyet, maddi tarafa da intikal eder. Çünkü köylü hasta olduğu vakit de sual mercii imam olur. Biz imamın yerine, köye devrimci düşüncenin adamını göndermeyi isteriz.

Bize bir kişinin dev adımlarından çok, milyonların karınca adımları gereklidir, ancak böyle kalkınabiliriz.

Bizim öğrencilik devirlerimizde, bugün yetiştirmekte olduğumuz gençlerin bir türlü akıl erdiremeyecekleri bir öğretim usulü vardı. Tek deney yapmadan fizik, tek madde görmeden kimya okutulurdu. Öğrendiğimiz fizik kara tahta fiziği, okuduğumuz kimya tebeşir kimyası idi.

Bozuk bir musluktan damlayan su, halkın gözyaşlarıdır ve derhal tamir edilmelidir.

Hüner kendini bilmek, kötülükleri silmek, iyilikleri arttırmaktır.

O gün (Gazi Mustafa Kemal'in 2 Şubat 1923 tarihinde İzmir'de halkla yaptığı 7 saatlik sohbet toplantısında) Gazi Mustafa Kemal, öyle kudretli mantıkla fikirlerini tahşid ediyordu ki, yurt toprakları üstünde ordular idare eden bu dimağın, fikir sahasında da başkumandan olduğunu o gün anladım.

Türk milleti ne zaman bir kurtarıcı arama ihtiyacı duymayacak hale gelirse, o zaman kurtulmuş olur.

Türk tarihinde aydınlanma tam anlamıyla "Türkiye Cumhuriyeti"nin kurulmasıyla yaşanmıştır.

"Yeni bir söz söyledim" diyen, sözlerin en eskisini tekrarlamış olur. Fakat, ne yazık ki hakikatleri tekrara hafızamızdan çok idrakimiz muhtaçtır. (1937)

Yaşamak ölüme hazırlanmaktır. İnsanlığın takdirini kazanacak şekilde ölmek için, takdire layık bir hayat geçirmek gerekir.

JAMAİKA Atasözleri:

Küçük kazançlar servet getirir.

ÇERKES Atasözleri

Atın başı geçtikten sonra kuyruğundan yakalamaya kalkma.

"Can"dan önce "onur" gelir!

Evinin avlu kapısına kadar seni geçirmeyenin evine gitme!

Kuşu yükselten kanat, insanı yükselten akıldır.

Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur.

EISENHOWER, Dwight David:

İnsanlara kafalarına vurarak liderlik edemezsiniz. Bu saldırıdır, liderlik değil. Ben insanları ikna etmeye çalışırım. İkna ederseniz karşınızdaki kişi kalır. Korkutursanız, korktuğu kadar kalır, sonra çekip gider.

Kemal Atatürk için daimi bir anıt tesisi münasebetiyle Türkiye'ye tebriklerimi arz ile gurur duyuyorum. O'nun gösterdiği yolda yürüyen ulusunuz çok önemli başarılar elde etmiştir. Türk birliğinin ve ilerleyişinin mimarı Atatürk'ün hatırasını anmak için yapılan bu tören, dünyanın her tarafından hür insanlara ilham kaynağı bir Zat'a çok yerinde bir saygıdır. (Anıtkabir Özel Defteri'nden - 1953)

AIKEN, George:

Bir gün uyanıp da insanoğlunun aynı ırk, renk ve dine ait olduğunu görseydik, öğlene kadar yeni önyargılar bulmak zorunda kalırdık.

ALCOTT, Louisa May:

Benim en yüksek emellerim uzakta, güneşin ışıklarındadır. Onlara ulaşamayabilirim; ama başımı kaldırıp onlara bakabilir ve güzelliklerini görebilir, onlara inanabilir ve peşlerinden gitmeye çabalayabilirim.

ALDERSON, M. H.:

Eğer ilk defasında başaramadıysanız ortalamaya yaklaşıyorsunuz demektir.

ALIGHIERI, Dante

Bugünün bir daha asla doğmayacağını düşünün.

Geniş varlık denizinin her yanında büyük bir aşk akışı vardır. Fiziksel devinim, bitkisel yaşam, zihinsel yaşam... Hep evrensel aşkın derece derece yükselen aşamalarını oluşturur. Aşağı derecelerinde yanılmayan aşk, akılla aydınlandığı zaman iyilik ve kötülüğe eğilim kazanır. Aşk kusursuz olmayan iyiliklerin üzerinde de vardır. Hatta irade, hile ve şiddet kullanmak yoluyla bir başkasının kötülüğüne çalışmış olsa bile yine aşka uyar. Kötülükler aşktan uzaklaşma oranında bir takım derecelere sahiptir ve kötülük aşka yaklaşmak için sarf ettiği güç oranında erdeme yaklaşmış olur... Cehennem bile adalet kadar aşkın eseridir.

İnsan özgür olmadan mutlu olamaz.

Küçük bir kıvılcım, yangına sebep olur.

ÇAĞLAR, Behçet Kemal:

Bestekarlar, dünyanın Tanrı'ya en yakın kullarıdır. Duyarlar, içlerine sindirirler; duyururlar ve yaşatırlar...

FARMANFARMAIAN, Roxane:

Birçok ülkedeki bilgisayar sayısı, yönetici sayısının neredeyse dört katı kadardır.

FORD, Henry:

Baba, hayal edip de ulaşamadığım hiçbir şey olmadı. Ne varsa önceden hazırlamışsın, hiçbirinde benim emeğim yok. Mutsuzluktan mahvoldum. Gidiyorum...

Düşünmek en güç meslektir. Bu işle pek az kişinin uğraşmasının nedeni bu olsa gerektir.

Hata değil, çare bulun.

İnsan öğrenmeyi bıraktığı gün yaşlanır.

Küçük parçalarına ayırabildiğiniz takdirde, en güç meseleyi bile kolaylıkla çözebilirsiniz.

Yapabileceğinize de inansanız, yapamayacağınıza da inansanız haklı çıkarsınız.

FOUQUET:

Büyük bir acı içinde bulunduğumuz zaman, yok olmayı vahşi bir zevkle düşünürüz.

FOWLER, Gerald:

İnsanlar size karşı değildirler. Sadece kendilerinden yanadırlar, o kadar.

FORD, William Clay Jr.:

İyi şirketle mükemmel şirket arasında fark vardır. İyi şirket mükemmel ürünler ve hizmetler sunar. Mükemmel şirket de mükemmel ürünler ve hizmetler sunar, ama aynı zamanda dünyayı daha yaşanacak bir yer yapmak için çaba harcar.

FARRERE, Claude:

Atatürk'ü sizler layıkıyla takdir edemezsiniz. Büyüklüğünü gereği kadar ölçemezsiniz. O, yüce bir dağa benzer. Eteğinde yaşayanlar, bu yüceliği fark edemezler. Bu dağın azametini kavrayabilmek için O'na uzaklardan bakmak gerekir.

FARS Atasözleri:

Dünyada ne ekersen onu biçersin.

FAYOL, Henri:

Tüm güzel ilkeler, yol gösteren deniz fenerine benzerler ve ancak limanı bilenlerin işine yararlar.

FÉNELON, François de Salignac de la Mothe:

Dünyadaki tüm savaşlar iç savaştır, çünkü tüm insanlar kardeştir.

Felaketler karşısında dayanıklı durmak ve kader diyerek eğilmemek, kahramanlıkların en büyüğüdür.

Kimseye köle olmayan ve kimseyi köle yapma hırsına sahip olmayan insana ne mutlu!

Övgülerin çoğu onu hak edenleri yüreklendirmek içindir.

NACAR, Mehmet:

Yanlışlar musibetleri, musibetler felaketleri getirir.

NAMIK Kemal:

Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetten

Kendini insan bilenler, halka hizmetten usanmazlar.

Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi;
Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.

NASH, Frederic Ogden:

Büyük baba ve büyük anneler eve girdiklerinde disiplin pencereden kaçar.

Evliliğinizi iyi götürmek istiyorsanız hatalı olduğunuzda itiraf edin ve haklı olduğunuzda susmayı bilin.

NAZIM Hikmet:

Her özgürlüğün içinde bir tutsaklık vardır!

Şekli öylesine öze uydurmak istiyorum ki, şekil, özü bir kat daha belirtsin, ama kendisi, yani şekil belli olmasın. Güzel bir kadın bacağını bir kat daha güzelleştiren, fakat kendisi belli olmayan ince bir çorap gibi...

Yürümek; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek... Yürümek; yürekten gülerek yürümek...

AIKMAN, Leo:

Bir insan hakkında, başkalarının O'nun için söylediklerinden çok, O'nun başkaları için söylediklerinden fikir edinilebilir.

ALTAY, Fahrettin:

Atatürk aslında mücadelesine "Kurmay Mektebi"nde hep beraber olduğumuz zamanlarda başlamıştır. Atatürk geceleri arkadaşları ile yaptığı toplantılarda iktisadi meseleleri, Avrupa devletlerinin siyasetlerini tartışmaya açmaktaydı.

Bazı siyasetçilerin milli bağımsızlık meselesindeki tutumlarını anlamakta zorluk çekiyorum.

Bir ulusun devlet adamları memleketin ulusal çıkarlarını unutup kişisel çıkarları ile sen-ben kavgasına kapılırlarsa, o memleketin her türlü gücü yok olmuş ve fenaya gidiş başlamış demektir.

Bizim Anadolu topraklarımız bölgenin kalbi gibidir.

Bütün vatan sathı derin bir keder ve öfke içindeydi. "İttihat ve Terakki"ye karşı kurulmuş olan "Hürriyet ve İtilaf Fırkası"nın ileri gelenleri işgalcilerin İstanbul'a gelen zengin iş adamları ile kendi iktisadi menfaatlerinin peşindeydiler. "Dolmabahçe" önünde namlularını İstanbul üzerine çevirmiş emperyalistlerin harp zırhlıları durmaktaydı. Vahdettin'in sarayında Prenses Sabiha Sultan'ın Ömer Faruk Efendi ile aşkı konuşulmaktaydı. İstanbul'da öyle bir çürümüşlük yaşanmaktaydı ki bunu hiçbir romancı yazamazdı.

İşgal günlerinden söz ediyorduk. Atatürk'ün o günler devam ederken derin bir acı çektiğini görmüşümdür. İşgal zamanları O'nu derinden yaralamıştı. O günlerden söz edildi mi bir acı hep yüzüne gelip otururdu. Atatürk milli bağımsızlık meselesinde sarsılmaz bir kıskançlığa sahipti.

AMICIS, Edmondo de:

İstanbul Türk halkı Avrupa'nın en nazik ve en kibar insanlarıdır. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan işitilir. O kadar müsamahakardırlar ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördüğümüz kolaylığın fazlasını görürsünüz. (1880)

- A -

Acımak sevgi değildir, üstün olduğunuzu düşünmektir.

Açtığın her yaradan, hesap sorar Yaradan.

Adalet, erdemlerin kraliçesidir.

Adaletsiz bir düzende yasalar örümcek ağları gibidir; zayıfları yakalar, güçlüler deler geçer.

Adam olmayana düşman bile olmam!

Adamlık, karakter ölçülerine göre biçilmiş bir kılıftır; içi boyla posla doldurulamaz!

Affetmek geçmişi değiştirmez, ama geleceğin önünü açar.

Affolunmak için dua edeceğinize, af dilemeyi gerektiren işler yapmayın.

Ağaca güvenebilirsin. Bilirsin ki elma ağacı elma verir, armut değil. Hayvanlara da güvenebilirsin. Çünkü aslan, aslan gibi davranır ve maymunluk yapmaz. Ama insana güvenemezsin. İnsan, yüzüne gülümserken arkasında hançer saklayabilen tek varlıktır.

Ağacın çürüğü özünden, adamın çürüğü sözünden belli olur.

Ağaç, dalındayken bilmezmiş yaprağın kıymetini, düştüğünde anlarmış O'nu ne kadar çok sevdiğini...

Ağaç devrilince gölgesini ararız.

Ahlak bozulduğunda ve iyiler bir şeyler yapmadığında kötülük serpilir.

Aile şirketini piyasadaki değil, aile içindeki rekabet öldürür.

Ailenizin size veremediklerinden şikayet etmeyin. Belki de size verdikleri, sahip oldukları her şeydir.

Akıl, suçlu fikir ve eylemleri, hücrelerinde zincirlemiş olan bir gardiyandır. Bazen onun, kendini zincirleyip suçluların kaçmasına göz yumduğu görülür.

Akılları pazara çıkarmışlar, herkes gidip kendi aklını almış!

Akıllı, şakadan bile öğüt alır; ahmak, her öğüdü şaka sanır!

Aklı boş insandan hikaye dinlersin, aklı başında insandan hayatı öğrenirsin.

Aklımız, şımarık ve gemi azıya almış bir yabani kısraktır; jokeyini ileriye olduğu kadar geriye de götürür ve türlü şahlanmalarla da ayaklarının altında süründürür.

 1) Aklını kullan.
 2) Alkol alınca kontrolünü yitirenlerle asla tartışma.
 3) Asla dönüp de arkana bakma.
 4) Bardağının yarısı boş ise kalk doldur.
 5) Başkalarına değer verdiğin ölçüde, başkaları da sana değer verecektir.
 6) Bitmemiş ilişkilerin üzerine ilişki kurma; acı çeken sen olursun.
 7) Çocuğunuza susmasını öğretin, o nasıl olsa konuşmasını öğrenecektir.
 8) Dışarıdaki güneşe bakıp gülümse ve önünde koskocaman bir gelecek olduğunu unutma.
 9) Dostluğunla yetinmeyenler için hiçbir fedakarlık yapma.
10) Dostun olacak insanları bazı kriterlere göre belirle.

Aklını kullanacak kadar akıllı ol.

Akraba vardır, akrepten zehirli; dost vardır, altından değerli...

Aldatanın aldatmasına aldananların şikayet etme hakkı yoktur.

Aldatmayan erkek beceriksiz değil, onurludur.

Almanya'da bir hayvanat bahçesinde "Dünya'nın En Tehlikeli Türü" diye yazan bir bölüm vardır, içeriye girdiğinizde sadece "ayna" ile karşılaşırsınız.

Amerikalı iş adamı, Çinliyle alay ederek sormuş:
- "Mezarlarınıza koyduğunuz pirinçleri ölüleriniz ne zaman yiyecek?"
Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş:
- "Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman..."

Analar Yaratıcının ilahi merhametinden en fazla nasip almış varlıklardır.

Annelerin kalplerindeki en büyük yer çocuklarına aittir.

Anlamayanı kendi haline bırak, zaman O'na anlatsın.

Anlatabilmek, susmaktan geçer bazen...

Anlatırsan unutulur, gösterirsen hatırlanır, yaptırırsan öğrenilir.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az...

Aptal politikacılar problem değildir; problem, onları seçmekten vazgeçmeyen aptalların varlığıdır.

Ara sıra eşinize sürpriz yaparak eve bir buket çiçekle gidiniz; belirli günlerde de iyi bir restoranda akşam yemeğine çıkarınız.

Araba devrilince yol gösteren çok olur.

Aramaya çıkmadan önce mutluluğun olduğunu kabullenmek gerekir.

Araştırmalara göre insanların üç farklı kişiliği vardır:
1) Toplum içinde gösterdikleri,
2) Sahip oldukları,
3) Sahip olduklarını sandıkları
kişilikler...

Arkadaş bir kavgadan sonra herşeyin bittiğini düşünür, dost ise tekrar arar.

Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir; dost ise sana yardım etmek için erken gelir, toparlanman için geç gider.

Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır, dost ise geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır.

Arkadaş senin ağladığını görmez, dostunun omuzu ise senin gözyaşlarınla ıslanır.

Arkadaş senin daima O'nun arkanda olmanı ister, dost ise her zaman senin arkandadır.

Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır, dost ise sıkıntınız olduğunda size koşar.

Arkadaş sizi ikinci görmek ister, dost ise ikinciniz olmaktan şeref duyar.

Arkadaş yattıktan sonra O'nu ararsan rahatsız olur, dost ise derdini anlatman için neden bu kadar geciktiğini sorar.

Arkadaş zaaflarınızı öğrenip onları kullanabilir, dost ise zevklerinizi öğrenerek onlara hitap eder.

Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakabilir, dost ise zayıflıklarınızı bildiği takdirde onları örtmeye çalışır.

Arkadaşının başındaki sineği çekiçle öldürme!

Arkadaşlarını koru!

Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye çalışırsınız, dostlarınız ise size huzur vermeye çalışırlar.

Arkadaşsız hayat cehennem gibidir.

Asalet boyda değil, soyda olmalı
İncelik belde değil, dilde olmalı
Doğruluk sözde değil, özde olmalı
Güzellik yüzde değil, yürekte olmalı...

Asıl marifet her gün aynı kişiyi yeniden sevebilmektir.

Asıl mesele, birini "Sen bu şarkıyı çok seversin" diyebilecek kadar tanımaktır.

Asla zamanından önce umudunu yitirme, asla zamanından önce kutlama yapma, asla savaş bitmeden bulunduğun konumu terk etme...

Aslanlar kendi tarihlerini yazamadıkları sürece avcıların hikayelerine kananlar olacaktır.

Aşık alemi kör, dört yanını duvar sanır.

Aşık kör olunca, sevdiğini dünya güzeli zanneder.

Aşk, bir piyango rastlantısındaki büyük ikramiyedir ki sahibini ya baştan çıkarır ya da şaşkına çevirir.

Aşk karakter yaratmaz, var olan karakteri açığa çıkarır.

Aşk kızamık hastalığı gibidir; insan ne kadar geç yakalanırsa o kadar ağır geçirir.

Aşkla sarılmış iki kol arasındaki her kadın mutludur.

Atalarından bir dahi yetişmiştir diye kendilerini pek soylu sanan divanelerin çoğaldığı bir toplumda en büyük mucize, bu divaneleri yola getiren yeni bir dahinin türemesidir.

Ateşin gölgesi olmaz; o yüzden insanın içi yanınca dışarıdan görünmez!

Attığınız tokada karşılık vermeyen kişiden sakının: O, hem sizi bağışlamaz hem de kendinizi bağışlamanıza olanak bırakmaz.

Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni tartar!

Aydın insan araştırır, yargılar ve sonuca varır; cahil ve yobaz insan duyar, görür ve hükme varır.

Ayrık otu tohumu ekip, hasat zamanı buğday toplayabilir miyiz? Yaşamda özgür seçimlerimiz sebepleri, sebepler de sonuçları oluşturur. Sebeplerin nasıl bir sonuca yol açacağını ise evrensel ilkeler belirler. İlke merkezli bir yaşam, insana hem iç huzuru verir, hem de O'nu güçlendirerek geliştirir. Olduğumuz gibi görünmenin konforu ise hiçbir şeye değişilmez.

Azdan az, çoktan çok gider.

- S -

Sabah uyandığımızda iki basit seçeneğimiz vardır. Tekrar uyuyup rüya görmek veya uyanıp rüyanın peşinden koşmak.

Sabır; suskunluk değil, işitilmeyen bir feryattır. Her kişinin değil, er kişinin harcıdır!

Sahne senin; devam et, ama sıra bana gelmesin, dua et!

Sahte kalabalıkların olacağına, kaiteli bir yalnızlığın olsun.

Sakın unutma; bir umut öldürür insanı bir de vicdan...

Sanat uzun, fakat yaşam kısadır.

Sarıldığında huzurlu hissettiğin bir ailen ve güvenebileceğin üç-beş gerçek arkadaşın varsa, parayla kazanılamayacak kadar büyük bir servete sahipsin demektir.

Seçenekleri başkaları belirlediği sürece sen oyunun sadece bir figüranısındır.

Seçimlerinizin bedelini sadece ve sadece siz ödersiniz, size akıl verenler değil!

Sen kendi hayalini yaşayamadıktan sonra, başkalarının senden ne beklediğinin hiçbir önemi yoktur.

Sen sen ol, hiçbir zaman hiç kimse için "Ben O'nu çok iyi tanıyorum" deme. Yanılırsın!

Senden önce kimse olmadı yalanını söylemeye gerek yok; senden sonra kimse olmayacak sözünü tutsak yeter.

Seni düşünmez insanlar; sadece öyleymiş gibi yapıp öyle olduğuna inandırırlar.

Seni iki şey anlatır: Hiçbir şeyin yokken gösterdiğin sabır, her şeyin varken sergilediğin tavır...

Senin yüreğin güzel olursa sözün de güzel olur, yolun da güzel olur, sonun da güzel olur. Kötüler mi? Herkes hak ettiğini elbet bir gün bulur.

Sevdiğin insanları kaybetmeye alıştığın zaman hayatı önemsememeye başlıyorsun.

Sevgililerin birbirlerinden hiç bıkmamalarının sebebi, hep kendilerinden söz etmeleridir.

Sevmek belki bir şeydir, ama sevildiğini bilmek çok şeydir!

Sevmeyi bilmeyen, ölmeyi de bilmez.

Sıradan öğretmen anlatır, iyi öğretmen açıklar, yetenekli öğretmen yapıp gösterir, büyük öğretmen ilham kaynağı olur.

Silahlanmaya ayrılan para, dünyadaki açlığın giderilmesi için harcanması gereken paranın yüz katıdır.

Siz güçlü olursanız size uyarlar, siz zayıf olursanız sizi uydururlar.

Siz ölür ölmez adınız değişir, "naaş" olarak anılır. Artık insanlar sizden "naaşı getirin", "naaş yıkanacak", "naaşı indirin" diye bahsetmeye başlarlar. Ömrünüz boyunca etkilemeye çalıştığınız kişiler bile artık size adınız ile hitap etmez. Hayatınızı bunu bilerek salt iyi olmaya ve iyilik yapmaya vakfedin!

Sorun cahil olman değil, kendini alim sanman!

Söylenmemiş tüm güzel sözleri biriktiriyoruz içimizde; belki karşımıza doğru biri çıkacak ve O'na söyleyeceğiz diye...

Sözü herkes söyler, eylem özgür insanın yapabileceği bir iştir.

Suyun üstünde bile yürüseniz "yüzme bilmediği için suyun üstünde yürüyor" diye eleştirenler olacaktır. Lütfen aldırmayın!

Sürekli tebessüm edenler, içten içe acı çekenlerdir.

- Ş -

Şalvarı şaltağ Osmanlı
Eğeri kaltağ Osmanlı
Ekende yok, biçende yok
Yiyende ortağ Osmanlı

Şanslı olanlar sadece iyinin iyisi değildirler. Onlar yalnızca yollarına çıkan güzel şeyleri ararlar.

Şerefsizlik ağacın gövdesine açılmış yarık gibidir, gün geçtikçe büyür.

Şeytan, soframıza kendiliğinden gelen bir konuk değildir. O'nun ikramlarımıza karşı sunmuş olduğu armağanlardan, konuklarımızla birlikte zehirleniriz.

Şiddet gören kadınlar için kadın sığınma evleri yapılacağına, şiddet gösteren erkekler için hayvan barınakları yapılmalıdır!

Şirketlerin kasası, patronun cebi olmaktan çıkarılmadığı sürece, kurumsallaşma sağlanamaz.

- T -

Taç giyen baş akıllanır!

Tanıma sevgiyi, sevgi sahiplenmeyi getirir.

Tanışmak kaderdir, arkadaşlık seçim; aşık olmak ise tamamen tesadüf...

Tarihten ders alınsaydı hiç, tekerrür eder miydi?

Tek bir şarkı size öyle anılarınızı hatırlatır ki kendinizi kızarmış gözlerinize hakim olmaya çalışırken bulursunuz.

Tekrarı yoktur bazı şeylerin; hayat gibi, aşk gibi... Anında değerlendirilmeli...

Temiz yürekli insanlar hiçbir zaman rahat hayat yaşayamazlar, çünkü herkesi kendileri gibi bilirler ve üzülen hep kendileri olurlar.

Terbiyesiz insana verilebilecek en etkili ceza, bozmadığınız efendiliğinizdir.

Terk edilmek tüm canlılara aynı acıyı verir!

Teşbihte hata olmaz!

Tüm hayvanların bilinçleri ve duyguları vardır!

Türkler kahve köpüğüne benzerler. Çabuk köpürür, çabuk sönerler!

- R -

Rakibini geç, sınıfını geç, ama gülüp geçme!

Risk alın, paranızı sevdiğiniz şeylere harcayın, karnınız ağrıyana kadar gülün, dans etmeyi bilmeseniz bile dans edin, fotoğraflarda çılgınca poz verin... İçinizden geleni yapın ve etraf ne der diye umursamayın!

Risk almaktan kaçınırsanız, daima risk üstlenmeyi göze alan başkaları için çalışırsınız.

Ruh 'güven' gibidir, çıktığı yere bir daha geri dönmez!

Rüzgar estiği zaman kimileri önüne duvar çeker zarar vermesin diye, kimileri ise rüzgardan yararlanarak değirmen yapar un öğütmek için...

Rüzgarı suçlamayı bırak, yelkenleri kullanmayı öğren!

- J -

- K -

Kadın özgürleşmeden bir halk özgürleşemez!

Kadın özgürse, insan özgürdür.

Kadın, sosyal hayatta dişiliğiyle değil; kişiliğiyle var olmalıdır.

Kadındır derler adamı deli eden; ne denilirse denilsin, yine kadındır deliyi de adam eden...

Kadının huyu, para yokken; erkeğin huyu, para çok iken anlaşılır.

Kadınlar, hiç kimsenin malı ya da eşyası değildir!

Kadınlar üzüm gibidir. Gösterdiğiniz ilgiye göre ya pekmez olurlar ya da sirke...

Kalabalıktan hoşlanmıyorum, yalnız hissettiriyor.

Kalemin intikamı ağırdır, çünkü tarih yazar!

Kan bağı neye yarar can bağı olmadıktan sonra... Can bağıyla bağlı öyle dostlar bul ki kan bağlılarını hiç aratmasınlar sana!

Kardan adamın saltanatı güneş doğuncaya kadardır!

Karşındakinden saygı istenmez, sen bunu kişiliğinle ve duruşunla kazanırsın.

Kaybetmeyi, ahlaksız bir kazanca tercih et! İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.

Kendi yaşam hikayenizi yazarken kalemi başkasının tutmasına izin vermeyin!

Kendimi geliştirmeye o kadar zaman harcıyorum ki başkalarını eleştirmeye zamanım kalmıyor.

Kendine hak gördüğünü karşındakine çok görme...

Kendini en çok kimler için paralıyorsan bil ki en çok ta onlara yaranamıyorsun!

Kendini ulaşılmaz dağlarda kar sananlar bir gün mutlaka çamurlu su olarak ayaklar altına sızarlar!

Kendini vazgeçilmez sanma, mükemmelliğin benim görmek istediğim kadar!

Kendinle mutluysan, kimseyle derdin olmaz.

Keser döner, sap döner; gün gelir, hesap döner!

"Kırıldığımı" anlatacak kelime bulamadığımda susuyorum.

Kırıldıkça değişirsin, değiştikçe güçlenirsin, güçlendikçe umursamazsın!

Kim'in haklı olduğunu tartışmayın, ney'in doğru olduğuna karar verin!

Kimisi aşkı tende aradı, kimisi cepte; oysa ki aşk ait olduğu yerdeydi, yürekte!

Kimse yalnız kalmaz. Siz doğru yaşama geçince yanlış insanlar, siz yanlış yaşama geçince doğru insanlar gider yaşamınızdan...

Kimseler senin neler yaşadığını, ne derdin olduğunu, içinde ne ateşler yandığını, nelerle mücadele ettiğini, aslında nasıl biri olduğunu bilmez; ama herkes seni tanımadan hakkında yorum yapmayı çok iyi bilir!

Kimseyle alay etme, asla kimseyi küçük düşürme, kalbinin en ücra köşesinde bile yapma bunu! İnsan yaşamı alaya alınmayacak kadar hüzünlü ve ciddidir.

Kitap okumak karın doyurmaz; doğrudur. Ancak karnı tok, beyni boş insanlardan neler çektiğimiz açık değil mi?

Kitap okumanın tadını bilenler bilir ki, okumak deniz suyu içmek gibidir. İçtikçe susarsınız, susadıkça içersiniz.

Kişiler unutulsa da söyledikleri unutulmuyor.

Kocan sana diyecek ki "Yahu ne gerek var, ben para kazanıyorum zaten. Sen tadını çıkar evdeki hayatın. Çocuğuna bak, günlere git, spor yap, mutfakta oyalan, alışverişe falan çık, devril yat, takıl istediğin gibi..." Tatlı gelecek, kolay gelecek, işine gelecek belki. Ama sakın böyle yapma! Kendini geliştirmeyi, kendine yatırım yapmayı bırakma. Yeteneklerine yönel, hayallerini unutma. Oku, çalış, üret. Seçimlerinin, bir zaman sonra "bir başına ve ayakta isen", anlamı olacak!

Konuşmadan önce düşünün: "Gereği var mı? Şefkat barındırıyor mu? Kimseyi incitebilir mi? Sessizliği bozacak kadar değerli mi?"

Konuşurken kendini iyi hissettiğin insanı sakın kaybetme!

Korkacağın insan elbisesi kirli olan değil, düşüncesi kirli olandır.

Korku, aniden ortaya çıkıveren tehlikelere karşı gösterilen bir reaksiyondur. Kaygı ise gelecekte ortaya çıkabilecek tehlikelere karşı bedenimizdeki ve düşüncelerimizdeki değişikliklerdir!

Korku kültürünün olduğu yerde sohbete izin verilmez.

Korkutanlarla korkanlar arasında sessiz bir suç ortaklığı vardır.

Kötü günde katkısı olmayanın, iyi günde hissesi yoktur.

Kötü para iyi parayı kovduğu gibi, kötü insan da iyi insanı kovar.

Kurucular aile şirketlerinin sahibi değil, kiracısıdırlar.

Kusurların en büyüğü, insanın kendi kusurlarından habersiz olmasıdır.

Kuş, konduğu dalın kırılmasından korkmaz! Çünkü güvendiği dal değil, kendi kanatlarıdır!

Küçük şeylerden zevk al, gün gelip geriye bakınca hayata anlam katanın bu küçük şeyler olduğunu göreceksin.

Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.

- H -

Haddinden fazla kıymet verip, gereğinden çok israr ettiğin herkes -istisnasız herkes- seni buna pişman edecektir.

Hain insan ihanet eder, aciz insan şikayet eder, adi insan iftira eder, asil insan ise idare eder!

Hakiki arkadaşlık sıhhatten farksızdır; kıymeti ancak elden gittikten sonra anlaşılır.

Halk gücünün farkına varmalı; itaatin bittiği gün efendilik de biter.

Halk, hortumuna bataklık suyu doldurmuş bir file benzer. Kimin yüzüne, ne vakit tüküreceği bilinmez.

Halkı itaate değil, emretmeye alıştıran rejime demokrasi denilir. Zira emretmeyi bilmeyenler, özgürlüğün olduğu kadar egemenliğin ne olduğunu bilemezler.

Hasta olduğunda işin sana bakmayacak, arkadaşların bakacak; dostlarına zaman ayır.

Hatalar ders almak içindir. Utanmak için değildir.

Hatalarını bil ve onlarla yüzleş!

Hatıralarımız oldukça dün yaşar, umduğumuz oldukça yarın bekler, dostluğumuz var oldukça hiçbir günümüz boşa geçmez...

Hayaller mutsuz insanları ayakta tutan tek şeydir.

Hayaller vardır, hayalken bile güzel olan...

Hayallerini hedef olarak belirle, yürekten iste, gerçekleşeceğine inan, onlarla ilgili imgeler kur, zihninde daima canlı tut, bir süre kimseye söyleme!

Hayalleriniz varsa, kitap okuyun.

Hayat aynaya benzer, sen ona küsersen o da sana küser. Sen ona gülümsersen o da sana gülümser.

Hayat, bir fotoğraf makinesi objektifi değil; ne yazık ki her karesinde gülemiyorsun.

Hayat, bir mucize gerçekleşmesini bekleyecek kadar uzun değildir.

Hayat bir topraktır, kuyuyu insanlar kazar.

Hayat, ders alınmak üzere yaşanmak zorunda kalınmış bir dersler manzumesinden ibarettir!

Hayat gerçekleri sırtlayıp taşıyamayacak kadar ağır ve bir kuşun kanadına konup ta ona bile hissettirmeden uçabilecek kadar hafiftir.

Hayat, hak etmeyenlere üzüleceğin kadar uzun değildir.

Hayat insanı yormaz, insanı insanlar yorar.

Hayat o kadar kısa ki, birisinden nefret ederek vaktini harcama!

Hayat ölüme sormuş: "İnsanlar beni çok severken neden senden nefret ediyorlar?" Ölüm cevaplamış: "Sen tatlı ve güzel bir yalansın, ben ise acı bir gerçeğim."

Hayat; yaşayamadığımız "belkiler", yaşadığımız "keşkeler" ve içimizde tuttuğumuz "neyseler"den ibarettir.

Hayata yüreği ile bakan bir insan, gözleri ile bakan binlerce insanın göremediklerini görür.

Hayatı korkarak yaşıyorsan, sadece izleyeceksin!

Hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır; ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şeyler öğretirler.

Hayatımızı altüst eden birkaç insana kızıp tüm insanlığa ve dünyaya kin ve nefret beslemeyelim.

Hayatın dürüst olacağını bekleme!

Hayatın zevklerini keşfet: Yemeyi, nefes almayı, yürümeyi, tatmayı, dokunmayı, görmeyi, uyumayı...

Hayatında karışıklık istemiyorsan kural basit. Eşyaları aldığın yere, insanları hak ettiği yere koyacaksın!

Hayatını, başkalarının hayatı ile kıyaslama! Hangi koşullardan geçerek buraya geldiklerini bilemezsin.

Hayatını dolu dolu yaşa, başkaları göz yaşlarına boğulsalar bile sen yüzünden tebessümü eksik etme.

Hayatla her türlü zorluğa karşı savaşıp, mücadele veren insanlar aslında en güçlü insanlardır.

Hayatta bir tek başarısızlık vardır, o da denememektir.

Hayatta ne tutku duyuyorsan peşinden gitmeli ve bu yolda "hayır"ı cevap olarak kabul etmemelisin.

Hayatta öyle anlar vardır ki, birini çok özlersin ve O'na sarılıp kollarında sıkmak için rüyalarından ayılmak istersin!

Hayatta ya tozu dumana katarsın ya da tozu dumanı yutarsın.

Hayattaki en güzel şey; tüm kusurlarınızı bilmesine rağmen sizin hala muhteşem olduğunuzu düşünen bir eşinizin olmasıdır.

Hayvanları sevmeyenlerin insanları sevmelerini bekleyemezsiniz!

Hayvanlar istediğinizde sokağa atacağınız bir oyuncak değil, ailenizin parçasıdır. Almadan önce iki kez düşünün.

Hayvanlara sevgi ve huzur vermeyen bir toplumun kendisi de huzur bulamaz!

Hedefe koş, yardıma koş, ama ortak koşma!

Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez.

Hep geriye bakıp "keşke"lere takılırsan, önünde seni bekleyen "iyi ki"lere ulaşamazsın!

Hep iyi niyetimizden kaybettik, sonra iyi niyetimizi de kaybettik.

Hep meşgul olduğunu söylersen hiç müsait olamazsın. Hep zamanın olmadığını söylersen hiç zamanın olmaz.

Hep yarın yapacağını söylersen yarın hiç gelmeyecektir.

Her duyduğuna inanma!

Her duyduğunu söyleme, her düşündüğünü de açıklama!

Her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı, her şeyin bir zamanı vardır.

Her gülen yüzün mutluluğu ifade ettiğini düşünmeyin.

Her gülümseme güneş gibi sıcaktır, her sorun kar gibi soğuktur. Güneşi gören karlar nasıl erirse gülümseyen bir yüzü gören sorunlar da erir.

Her gün çocuğunuza özel bir zaman ayırın.

Her gün iyi olmayabilir; ancak her günün içinde iyi bir şey mutlaka vardır.

Her haksız kazanç cebimizde bir yılandır, mutlaka bizi zehirler.

Her insan sırdaş olamaz, her testi su tutamaz.

Her insanın içinde kendini bulduğu bir şarkı vardır.

Her insanın içinde uyuyan bir dev vardır; o dev uyanınca mucizeler başlar.

Her insanın yaşadığı en az iki hayatı bulunur; biri bildiğiniz vitrinlik ve diğeri bilmediğiniz derinlik...

Her kime olursa olsun kefil olacaksanız ödeyebileceğiniz rakamdan fazlasına kefil olmayınız; kefalet tutarı belli olmayan sözleşmelere imza atmayınız.

Her korkan kaçmaz; ama, her kaçan korkaktır!

Her özgürlüğün içinde bir tutsaklık vardır.

Her rüzgarda bir ot gibi sallanırsan, dağlar kadar da olsan bir ottan farkın yoktur.

Her saniye, yaşamın her anında, sorunlarla karşılaştığınızda dahi mutlu olmaya çabalamak gerekir. Çünkü hayat bir tanedir; yaşamdan ayrıldığında pişmanlık duymamak ve esef etmemek için sana verilmiş bu muazzam olanaktan istifade et, koru ve hayatı sev...

Her toplum, kendisinden daha az şanslı olanlara nasıl davrandığıyla değerlendirilir.

Her yemekten ve tatlı yedikten sonra dişinizi fırçalayınız. Yemek aralarındaki aperatiflerden sonra ağzınızı suyla çalkalayınız.

Her yıl yeni bir tatil yöresinde tatilinizi geçirmeye özen gösteriniz. Bu ömrünüz boyunca en az kırk ya da elli farklı yerde tatil yapmanız anlamına gelir.

Her zaman aldığın iltifatları hatırla ve kaba sözlerin hepsini unut.

Her zaman umut vardır.

Herhangi bir gerçek, bitmeyen şüphelerden her zaman daha iyidir!

Herhangi birinin senden nefret etmesinin tek sebebi, aslında yalnızca senin gibi olmak istemesidir.

Herkes anlar bir gün sevdiklerinin kıymetini; ama gidince, ama bitince, ama ölünce... Kısaca, iş işten geçince!

Herkes bir dost ister, ama hiç kimse bir dost olmak için çaba göstermez.

Herkes "birini" bulur, ama "birbirini" bulmak çok az insana nasip olur!

Herkes çektiğini bilir.

Herkes, hayatını kendi renkleriyle yaşar. Ben rengarenk yaşıyorsam kimsenin grileştirmesine izin vermem. Çünkü, hayat bütün renkleriyle benim!

Herkes ölüp gidiyor, bir sen mi kalacaksın? Ha iki gün fazla ha iki gün az yaşayacaksın. Ateşte kül, toprakta gül olacaksın. Önemli olan yaşarken "insan" olacaksın!

Herkes yapsa da yanlış yanlıştır, kimse yapmasa da doğru doğrudur!

Herkes zamanda yolculuk yapıyor aslında; bazen anılarıyla geçmişe, bazen de hayalleriyle geleceğe...

Herkesin anlayış derecesi farklıdır. Anlattığın her şeyi anlamalarını bekleme... Çünkü anlatmak sana, anlamak ise karşındakinin kapasitesine bağlıdır.

Herkesin bir sona ihtiyacı vardır, yeniden başlamak için...

Herkesin haksız olması senin haklı olduğunu göstermez.

Herkesin hayatları, sevgileri, inançları, düşünceleri farklı; ama herkesin yalnızlığı aynı...

Herkesin işi hiç kimsenin işi değildir.

Herkesin yarın yapacağı şeyi sen bugünden yapmalısın!

Herşey seninle başlar!

Herşeyi uzun uzun düşünmekten vazgeç, her sorunun yanıtını bulmak zorunda değilsin. Zamanı gelince hayat bu yanıtları sana verecektir.

Herşeyin en iyisine sahip olan değil, sahip olduğunun tadını çıkaran mutludur.

Heyecan hem yaşatır, hem öldürür!

Hırsızlık, başkasına ait olan bir malı çalmaktır. Hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz. Çalan en çok kendinden çalar. Bir insan başkasının eşyasını çalarken kendisi de onurundan, insanlığından, şerefinden çok şey kaybeder.

Hiç beklemediğin şeyleri hiç beklemediğin insanlar yapar.

Hiç kimse başka birinin sırtındaki yükün ağırlığını bilemez.

Hiçbir durumda unutmamamız gereken tek şey akıp giden zamandır.

Hiçbir insan öylesine girmiyor hayatımıza; kimileri ceza, kimileri bela, kimileri sınav, kimileri ise armağan...

Hiçbir pazar günü, tüm gün uyuyarak geçirilecek kadar değersiz değildir.

Hiçbir şeyiniz yoksa da insanlara tatlı bir söz ikram edin yeter!

Hislerini belli ettikten sonra insanlar değişir.

Huzurlu olmak istiyorsan gerginlik yaratanlardan, huzurunu kaçıranlardan, enerjini sömürenlerden, her şeyden şikayet edenlerden, dengeni bozanlardan, egoistlerden, kıskançlardan ve dünyanın kendi ekseninde döndüğünü sananlardan uzak dur!

- I -

"Irk" bizi bölmeden, "din" bizi ayrıştırmadan, "politika" bizi farklılaştırmadan, "para" bizi sınıflandırmadan önce; hepimiz insandık!

Irkçı olarak doğmazsınız, sonradan öğretirler!

Işığın da bir sesi, sesin de bir ışığı vardır. Senin kulakların tıkalı, duyguların gevşemiştir diye, var olanların yok olduğuna mı inanalım?

Işığın olduğu yerde karanlık da vardır.

- İ -

İçinde nefret yaşatan insan yüreğindeki sevgiyi kovmuştur, artık sevgiyi bulması çok zordur ve bunun bedelini ağır ödeyecektir.

İçki sarhoşluğu sınırlıdır, ama iktidar sarhoşluğunun sınırı yoktur!

İki saniye sonrasına garantisi olmayan bir hayat için döneklik yapmaya gerek yoktur.

İleride bir gün "keşke" demek istemiyorsan üç şeyi doğru seç: eşini, işini, arkadaşını...

İlgisizliğin ardından soğukluk girince artık geriye mecburiyet kalır.

İnançların seni iyi bir insan yapmaz, davranışların seni iyi bir insan yapar.

İnanmak, başarının yarısıdır.

İnsan, gitmesi gereken yerde kaldıkça, daha çok kaybeder.

İnsan en çok kaçtığı şeyden asla kurtulamıyor.

İnsan hakları; onurlu, eşit ve özgür yaşamaktır.

İnsan olabilmenin yolu, yaratılmış her şeye sevgi ve merhamet duyabilmektir.

İnsan, para kazanmak için sağlığını harcıyor, sonra sağlığını geri kazanmak için para harcıyor. Bir de gelecek için o kadar endişeli ki, anı yaşayamıyor. Sonuç olarak, ne şimdide yaşıyor ne de gelecekte... Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor ve aslında hiç yaşamadan ölüyor!

İnsana ait bir kusuru tarif etmek için hayvan isimlerinin kullanılması doğru değildir. İnsana ait bir kusur, ancak insana ait bir sıfatla tarif edilebilir. "Öküz" olmak bir kusur değildir. Yaradılış tarihinde hata yapmış bir hayvan yoktur!

İnsana yapılacak en büyük kötülük O'nu bir umudun içine hapsetmektir!

İnsanca diye bir dil var, kimseler konuşamıyor.

İnsanın özü ne ise gözü de onu görür.

İnsanlar anlayamadıkları şeylerle sadece dalga geçmeyi bilirler.

İnsanlar bilmedikleri cenneti değil, bildikleri cehennemi yaşamaya meyillidirler.

İnsanlar değil, onlardan beklediklerimiz bizi üzer.

İnsanlar değişmez; sadece yalan söylemenin yeni bir yolunu bulurlar.

İnsanlar iki nedenden dolayı değişirler; ya çok şey öğrenmişlerdir ya da çok fazla incinmişlerdir.

İnsanlar onlar için ne yaptığınızı anlamazlar, ta ki siz yapmayı bırakana kadar...

İnsanlar paranın peşinden o kadar hızlı koşuyorlar ki ahlakın arkadan yetişmesi mümkün bile değil!

İnsanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için... Dünyadaki kaosun nedeni, eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır.

İnsanlar söylediklerinizi ya da yaptıklarınızı unutur, ama onlara neler hissettirdiğinizi asla unutmazlar.

İnsanları kahraman yapan inançları değil, seçimleridir.

İnsanları tanıdıkça yalnızlık güzelleşiyor.

İnsanların hepsi maskelidir, yalnız bazılarınınki incedir.

İnsanların veremediği huzuru şarkılar verir.

İnsanların yüzlerine iyi bakın, acısı çok olanın gülüşü güzel olur.

İnsanlarla yüzyüze konuşarak her sorunu halledebilirsin; ama bazı insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin.

İş bitmeden tüm parayı ödeme.

İşini beğen, eşini beğen, aşını beğen, ama kendini beğenme!

İtil, atıl, ama satılma!

İyi bir çocuk yetiştirmek, hazineler dolusu servetten daha değerlidir.

İyi bir koca sağır, iyi bir kadın da kör olmalıdır.

İyi insan aklından hiç kötülük geçirmeyen saf insan değildir. İyi insan her kötülüğün farkında olup iyiliği tercih edendir.

İyi olmak, bazen yanlış anlaşılmaktır.

İyi ya da kötü olun, hiç fark etmez. İnsanlar hakkınızda mutlaka olumsuz şeyler söyleyecektir.

- G -

Gazeteler de tarih kitapları gibi gelecek kuşaklara yazılmış mektuplardır.

Geçen zaman ve fırsatlar ile söylediğin sözlerden geri dönüş yoktur!

Geçmişlerinden utananlar, geleceklerinden de iğrenirler. Çünkü bunlar, yörüngelerinden sapamayan gezegenler gibi, kendilerine ışın verenlerin çekiminden kurtulamazlar.

Geçti bülbül soldu gül, ister ağla ister gül.

Gelecek nesillere bırakılacak en güzel miras zenginlik içinde, altın dolu bir dünya değil; barış içinde, sevgi dolu bir dünyadır.

Gençlerin nelerine imreniyorsun? Ataklık ve sağlıklarına... Aldanıyorsun dostum. Doğanın kanunu devrimlerin anahtarlarını yaşlı olanlara; süngülerini daha toy atılganlara emanet etmiştir.

Gençlik için kadın bir roman, erkek bir kahramandır. Piyes başlayınca, çoğu zaman ikisinin de bunalım rolüne çıktığı görülür.

Gerçeğin yarısı, gerçek değildir.

Gerçek dostlar yıldızlara benzerler, karanlık çökünce ilk onlar gözükürler.

Gerçek dostluk asla sona ermez.

Gerçek kaybedenler, kazanamamaktan çok korkanlardır!

Gerçek sevgi iyilik gördüğü nde artmayan, kötülük gördüğünde eksilmeyendir.

Gerçekler acıdır.

Gerçekler, yalancılar için daima rahatsızlık vericidir.

Gerici, özgür kadın istemez!
Çünkü özgür kadın O'nun sonudur.
Özgür kadın kültür demektir.
Özgür kadın; sanat, resim, edebiyat, kitap, dergi, gazete, heykel, sinema, tiyatro, müzik demektir.

Geride bıraktıkların mı var? Boşver. Sana iyi gelen insanların geride ne işi var?

Gitmek gerekir bazen, yalnız kalabilmek için...

Gittiğin yol seni düşündürüyorsa, yanlış yoldasındır.

Giydiklerinizin içinde size en çok yakışanı tebessümünüzdür.

Gökyüzü ağlamazsa yeryüzü gülmez.

Gökyüzü düşse de bırak adalet yerini bulsun.

Gönül cennet ister, ama günahlar izin vermez!

Gönül ne kadar "affet" dese de bazı meselelerde kırgınlıklar baki kalır.

Gönül sözünün üstüne söz yazılmaz.

Gönülden kopan bir söz, insanın içini ısıtmaya yeterlidir.

Görevli devlet memurlarına karşı saygılı olmayı ihmal etmeyiniz.

Görmezden gelmek verilebilecek en büyük cezalardan birisidir.

Görünen şeyler zamana bağlıdır, ama görünmeyenler ebediyete kadar sürer.

Görünenin diğer yüzünü tanımaya çalış...

Gösterdim! Gördü anlamına gelmez.
Söyledim! Duydu anlamına gelmez.
Duydu! Doğru anladı anlamına gelmez.
Anladı! Hak verdi anlamına gelmez.
Hak verdi! İnandı anlamına gelmez.
İnandı! Uyguladı anlamına gelmez.
Uyguladı! Sürdürecek anlamına gelmez...

Gözler arasındaki ilişkiyi biliyor musun? Onlar birlikte göz kırparlar, birlikte ağlarlar, her şeyi birlikte görürler ve birlikte uyurlar.Buna rağmen asla birbirlerini görmezler. Arkadaşlık bunun gibi olmalı.

Göz yaşının % 1'i sudur, % 99'u duygu...

Gözyaşları kadının üzüntüsünün, tasalarının, sevgisinin, yalnızlığının, çektiği acıların ve gururunun göstergesidir.

Güçlü olmak acı çekerken bile başkasını mutlu etmeye çabalamak, acısını herkese haykırmak yerine susmaktır.

Güçlü olmak bıkmaksızın beklemektir.

Güçlü olmak birini sessizce sevmektir.

Güçlü olmak en ümitsiz durumda dahi sakin olmak, ağlamak istediğinde bile gülebilmektir.

Güçlü olmak layık olmadığı halde birini affetmektir.

Güçlü olmak mutsuz olduğunda dahi etrafına mutlu görünmek, neşesizken bile neşeli davranabilmektir.

Güçlü olmak teselliye gereksinme duyduğunda başkasını teselli edebilmektir.

Güçlü olmak yaşamın katı gerçeklerine ve güçlüklerine rağmen hayata tutunmaktır.

Güçlülerin yüzüne gerçekleri söylemekten kaçınma ve zayıfların alkışını ve sevgisini kazanmak için yalan söyleme...

Güler yüzlü olmanın her kapıyı açtığını unutma.

Gülmeden geçen yedi gün bizi güçsüzleştirir!

Gülümsediğinde güzelleşmeyen hiçbir yüz yoktur.

Gün doğuşunu hiç olmazsa senede bir kez seyredin!

Güneş parlıyorken herkes seni sevebilir, ama gerçekten seni kimin umursadığını fırtınalar estiğinde anlarsın!

Güneşini kaybettiysen sakın gözlerini kapama, yoksa yıldızlarını da kaybedersin.

Günlerini say, servetini say, büyüklerini say, ama yerinde sayma!

Güvenebileceğiniz bir tamircinin telefonu her zaman yanınızda olsun.

Güzel sabahlar istiyorsanız; geceleri varlığıyla sizi mutlu eden yüreklere sarılın, ne istediğini bilmeyenlere değil!

Güzel sözler konuşmayı kısaltır ve kolaylaştırır. Çünkü asla unutulmazlar!

Güzellik başkalarının kusurlarını toleransla karşılayabilecek anlayıştadır.

Güzellik, güzel düşünüp, güzel üretmek, güzellikle paylaşabilmek ve güzellikle yaşayabilmektir.

Güzellik hem öz varlığına hem de çevresine umut, olumlu düşünü, sevgi ve ilgi yansıtmadır.

Güzellik insanları sadece insan oldukları için sevgiyle kucaklayabilecek yetkinliktedir.

Güzellik kendi olanaklarını en özenli şekilde kullanmaktır.

Güzellik, kendini bilmededir.

Güzellik kendisini eleştirebilecek olgunluktadır.

Güzellik, özündeki engin sevgiyi ve gittikçe artan zenginliği açığa çıkartabilmek, onu insanlığın paylaşımına sunabilmektir.

Güzelliklerden zevk al!

- F -

Farkında olmak düşmanı bertaraf etmenin ilk koşuludur!

Fazla özgürlük yalnızlıktır.

Fırsat, aramayı bilmeyenlerin önüne çıkan bir servettir; fakat gerçek servetin ne olduğunu bilmeyenler, onu pek ucuza satarlar.

Fidan büyüt, garip doyur, çocuk besle, ama kin besleme!

Filozoflar, alimler hiçbir zaman din adamı öldürmemiştir; ama bağnaz din adamları her zaman alimleri ve filozofları katletmiştir!

Filozofların çoğu, her şeye akılları erer gibi görünen vurdumduymazlardır. Onlar, hastalarına verdikleri ilaçları kendileri içmeyen hekimlere benzerler.

Fiziksel ve ruhsal zindeliğini koru.

KAYKI, Ali:

Akıl bilginizden değil, daha çok gönül bilginizden emin olun. Akıl insanı her zaman olmasa da çok kere yanıltabilir, fakat gönül öyle değil...

Akıl ne kadar bilgili olursa olsun aşkın bir damlasıdır. Çünkü; gönül coşar, aşk yaratır ve akıl öğrenir. Bunun için aklın her zaman bir sınırı vardır. Ama gönlün ve aşkın sınırı yoktur.

Aramak düşüncenin hareket noktası, bulmak varıştır. Düşünen insan, varılan her hedeften sonrasının da olduğunu / olabileceğini varsayandır.

Asalet insanın özündedir. Asil insan, özü ile bütünleşmiş olandır.

Asıl gelişmişlik teknolojide değil, insanda olmalıdır. Böylelikle doğa da tahrip edilmemiş olur.

Aşk ile temizlenen/aydınlatılan gönül pırıl pırıldır. İnsan, işte bu parıltıda kendi gerçekliğini görür.

Aykırılık; insanlık için doğru yerde ise güzellik, yanlış yerde ise ihanettir.

Baba oğlunu kendinden ileriye taşıyamamışsa ya beceriksizliğindendir ya da oğlunun haylazlığından...

Bazı insanlar gereksiz o kadar çok şey okurlar ve öğrenirler ki, asıl okumaları ve öğrenmeleri gerekenleri düşünmezler. Yani kendilerini...

Benliğini aşmış, hakikatte evrenselleşmiş insan birey olmaktan çıkmış ve kendi varlığını insana değil, insanlığa adamış olandır.

Bilim ile bilimsellik içiçedir. Gönlümüzün arılığa ihtiyacı olduğu kadar, akıla da ihtiyacı vardır. Akıl bilmek ile olur, insan ne kadar çok bilirse o kadar akıllıdır.

Bilmek anlamak değildir. Ezbercilik de dolaylı bir bilme metodudur. Bilinen hemen unutulabilir, ama anlaşılmış olan kolay kolay unutulmaz.

Bir kimse düşünce ve davranışlarıyla eşeklikte diretirse O'na insan olduğunu hatırlatmakta israrcı olmayın.

Çabaları insanlara zulüm edip sonlarını hazırlamak olanlar, bunun yanlışlığını ancak kendi sonları gelince anlarlar; ama ne çare, sondadırlar.

Deryanın ortasına atılan bir leş arınır, derenin ortasına atılan kokutur.

Dilleri, dinleri ve renkleri ne olursa olsun insanlar hep aynıdırlar. Farklılık, bildikleri ve isteklerindedir.

Dünyanın en aptal insanı, kendinden cahil olanın öğüdünü tutandır.

Düşmanına bile dürüst ol. Dürüstlüğün O'na örnek olsun.

Gönül, bilgisini gönül gözü ile gösterir. Gönül gözü de ancak arındırılmış, aydınlanmış gönülden görür.

Güneş orada ise, aydınlığını görebilecek göz sendedir.

Güzelliği yaşayamamış insanlar, kötülüğün ne derece zararlı olduğunu bilemezler.

Hakk'ın huzuruna genişlemiş göbek ile değil, arınmış ve aydınlanmış gönül ile çık. Bunu gören Rabbin, mekanından hoşnut ve senden de razı olsun...

Hakk'ın sevgilisi olmuş insanlar, ölümsüzlüğün de kaderleri olduğunu bilsinler.

Her ağacın kurdu kendinden olsa da bu her meyvesi kurtlu olacak anlamına gelmez.

Her nesne önce pişer, devamında yanar. Oysa insan yana yana pişer.

Herşey en iyi yaşanıldığı kadar bilinir.

Hiçbir şey yok olmaz, aslına döner.

İnsan bildiğinden değil, bilmediğinden korkmalıdır. Korkusuz olmak için bilmediklerinizi öğreniniz. Öğrendiğiniz güzelliği ise sevip sahipleniniz.

Karşılığı olmasa da insanlık için yapılan her fedakarlık, güzelliğe doğru atılan bir adımdır.

Mutlaka unutmamamız ve olması gereken, düşüncemizin kaynağının sevgi olmasıdır. Düşüncenin temelindeki sevgi bizi doğruya, güzelliğe, dolayısı ile özgürlüğümüze götürür.

Sadece bir şeye koşullanıp ondan başkasını kabul etmemek cahilliktir.

Size birisi bir fenalık ettiğinde kızıp karşılık vermişseniz, biliniz ki gururunuz okşanmıştır. Siz birine bir fenalık ettiğinizde kendinize kızıp, O'ndan hemen özür dilemişseniz biliniz ki onurunuz okşanmıştır.

Var olan herşey insanda mevcuttur. Öğrendiğiniz her yeni şey, varlık alemindeki keşiflerimizdir. Kendimizi bugün keşfedersek yarınlardaki aramalara gerek kalmaz.

Zaman içinde sabır ile hareket ederek bilmek istemek ve aramak, insana istediğini ve aradığını buldurur.

KEMAL, Namık:

Bais-i şekva bize hüzn-ü umumidir Kemal, kendi derdi gönlümün billah gelmez yadıma... (Derdim kamunun derdidir, kendi derdim -yemin ederim ki- aklıma bile gelmez.)

Bir ülkedeki ahlak bunalımının bir kaynağı da ana babaların çocuk eğitiminde tuttukları yoldur.

Görmeden ölürsem millette ümit ettiğim feyzi, yazılsın seng-i kabrime vatan mahzun, ben mahzun...

KESKİN, Haldun:

Zeytinyağı doğallıktır, sağlıktır, lezzettir... Binlerce yıllık bir kültürdür... Hayattır... Sıkılan ilk danedir, süzülen ilk damladır, bandırılan ilk ekmektir... Alınteridir... Sevinçtir... Mutluluktur... Zeytinyağı yaşama biçimidir... Sadakattır... Tutkudur... Berekettir... Ciddiyettir... Zeytinyağı bir gelenektir...

KISAKÜREK, Necip Fazıl:

Amerikan politikasını korumakla mükellefiz... Amerikan siyasetini tutmak biricik yol... Amerika'dan nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalı. Yoksa bir Amerikan bahriyelisinin, iki yana açık bacakları arasında mütalaa ettiği kadından ileri geçemeyiz. Dış siyasetimizde Amerikan siyaseti ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını kendimize birbirinden ayrılmaz bir siyaset bütünlüğüne göre ayarlamakta büyük ve her işe hakim bir mana gizlidir. (Büyük Doğu, 17 Temmuz 1959)

Aya giden, yıldızlara giden milletlere imrenen Türk gençliği! Yirmi yaşındaki Fatih'in ahlak fezasından düştüğünüz bugünkü çöplüğe bakın ve utanın!

Ayağın taşa takıldığında "Allah kahretsin" bile deme, dua et ki taşa takılan bir ayağın var.

Basit kişiler hep ilgi görür, kaliteli kişiler hep yalnızdır. Ucuz malın alıcısı çoktur.

Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta? Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?

Dün geçti, bugünü düşünüyorum, yarın var mı? Gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı?

Elin oğlu okur atomu böler, bizimkiler okur milleti böler.

Hohlaya hohlaya buz dağlarını eritmiştim, bir de avucuma baktım ki bir avuç çamur kalmış!

İki insan çeşidi vardır; zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen ve zaman geçtikçe yüzsüzleşen...

İnsan sevme hissini israf etmemeli... Kim ne kadar sevilmeye layıksa, O'nu o kadar sevmeli...

İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur.

Kızgınlık gürültülüdür, kırgınlık sessiz...

Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler!

Mutlu adam, dünyayı bir acı gurbet bilen; öz vatan pınarından, ölümü şerbet bilen...

Ne kadar göz bebeği varsa üst üste gelse; yine aynı manzara, ayrı görüş herkese...

Siz hiç sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmaz. Domates-biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz. Eskici bağırır, ama antikacı bağırmaz. İnsan bağırırken düşünemez. Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir. Popçular, rakçılar boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor. Ama Dede Efendi'yi okuyanlar bağırmıyor.

Şah damarına bakmayı akıl edemeyenler, Allah'ı hep gökyüzünde aradılar.

Tuttuğun el helalin değilse, helakin olabilir.

Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen, hem yolunu kaybedersin hem de dostunu...

KIŞANAK, Gültan:

Tarihe ve kültüre sahip çıkmak, insanlığa sahip çıkmaktır.

KIZILDERİLİ Atasözleri:

Ağlamaktan korkma! Zihnindeki ızdırap veren düşünceler gözyaşı ile temizlenir.

Anlatılanları iyi dinle, ama hepsini doğru sanma...

Bana söylersen unutabilirim, gösterirsen anımsayabilirim, ama beni de katarsan anlarım.

Barış ve mutluluk her anda mevcuttur. Barış ve mutluluk her adımdadır. Ruhun meseleleri için siyasi çözümler yoktur.

Başkalarının kalplerini incitmekten kaçın, çünkü başkasına verdiğin acının zehiri er ya da geç sana geri döner!

Bir kere "al şunu" demek, iki kere "ben vereceğim" demekten iyidir.

Biz ağaçlara zarar vermek istemeyiz. Ne zaman onları kesmemiz gerekse, önce onlara tütün ikram ederiz. Odunu asla ziyan etmeyiz, lazım olduğu kadar keser, kestiğimizin hepsini kullanırız. Eğer onların hislerini düşünmez ve kesmeden önce tütün ikram etmezsek, ormanın diğer bütün ağaçları gözyaşı dökecektir, bu da bizim kalbimizi yaralar.

Derinin rengi insanları farklı kılmaz. İyi iyidir, kötü kötüdür. Büyük yaratıcı hepimizi kardeş olarak yaratmıştır.

Dünyadaki herşeyin bir sebebi vardır. Her bitki bir hastalığı tedavi etmek için büyür ve her insan bir görevle yaratılmıştır.

Eğer bir ülkede gölgelerin boyu insanların boyunu geçmişse o ülkede güneş batıyor demektir.

Eğer herkes bir başkası için bir şey yaparsa dünyada ihtiyaç içinde kimse kalmaz. Sadece bir kişiye yardım et! Şimdiki usul bu değil... Ama inanıyorum ki insanlar bu yolu öğrenecekler.

Eğer sorsanız: "Sessizlik nedir?" Cevap veririz: "O, Büyük Ruh'un sesidir." Yine sorsanız: "Sessizliğin meyveleri nelerdir?" Cevap veririz: "Kendi kendini kontrol, gerçek cesaret demek olan metanet, sabır, vakar ve saygı."

Gözlerde yaş yoksa, ruh gökkuşağına sahip olamaz.

Gözün ile değil, yüreğin ile hüküm ver.

Hayvanlar olmadan insanlar nedir ki? Eğer bütün hayvanlar kaybolup giderse insanoğlu büyük bir ruh yalnızlığı içinde ölecektir. Hayvanlara ne olduysa insanlara da aynısı olur. Herşey birbirine bağlıdır. Yerkürenin başına gelen, yerkürenin çocuklarının da başına gelecektir.

Herşey halkadır. Her birimiz kendi hareketlerimizden sorumluyuz. Hepsi döner dolaşır, bize geri gelir.

İnsan doğadan uzaklaştıkça kalbi katılaşır.

İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez.

Nimet te külfet te "Büyük Ruh"un elindedir. Bazen O'nun külfeti bizi nimetinden daha fazla akıllandırır.

Senin vicdanını senden başkası temsil edemez.

Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenilmeyen bir şey olduğunu anlayacak.

Su gibi olmalıyız. Herşeyden aşağıda, ama kayadan bile kuvvetli.

Şeytan hakkında konuşmayın. Gençlerin kalbinde merak uyandırır.

Üç barış vardır: Birinci barış en önemli barıştır. İnsanın ruhundadır o... İnsan, kainatla ve kainatın bütün güçleri ile olan ilişkisini, beraberliğini fark ettiğinde, kainatın merkezinde "Büyük Ruh"un durduğunu ve bu merkezin her yerde, her birimizin içinde olduğunu fark ettiğinde birinci barış sağlanmıştır. Bu gerçek barıştır, diğerleri sadece bunun akisleridir. İkinci barış iki fert arasında olan barıştır. Üçüncü barış ise iki millet arasında yapılır. Fakat hepsinden önce anlamalısınız ki "gerçek barış" dediğim birinci barış, insanın ruhundaki barış yoksa ne fertler ne de milletler arasında barış olabilir.

Verdikleri sözün sadece birini tuttu çatal dilli soluk yüzlüler; topraklarınızı alacağız dediler ve aldılar.

Yağmur iyilerin üzerine de yağar, kötülerin de... Her birimizin farklı bir rüya gördüğünü hatırlatmakta fayda var.

Yanan her ateş bir yeşildir, tüterek ağlar.

Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan, yanlışı yapan kadar suçludur.

Yeryüzü bize atalarımızdan miras kalmadı, biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık.

Yükün dürüstlükse gücün düşer belki, ama "başın düşmez!"

RACHMANINOV, Sergei Vasilievich:

Müzik bir ömür için yeter, fakat bir ömür müzik için yetmez.

RACINE, Jean Baptiste:

Başa kakılan bir iyilik daima hakaret yerini tutar.

RAJNEESH, Bhagwan Shree (OSHO):

Bir çocuk doğduğu anda bir anne doğmuş olur.

Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, eğer cesur değilsen sevemezsin, eğer cesur değilsen güvenemezsin, eğer cesur değilsen gerçeğin peşine düşemezsin... O yüzden her şeyden önce cesaret gelir ve diğer her şey onu izler.

İçten olan insan içtenlikle gülebilir, içtenlikle dans edebilir, içtenlikle neşelenebilir. İçtenliğin, ciddiyetle hiçbir ilgisi yoktur.

Kendim olmak bana yetiyor.

Yaşam, fırtınanın geçmesini beklemek değildir. Yaşam, yağmurda dans etmeyi öğrenmektir!

RASTGELDİ, Kemal:

Arkadaş olmak istediğiniz kimseye sunabileceğiniz değerler bulunmalıdır.

Bir toplum ne denli dindarlaştırılmışsa o denli geri bırakılmış, bilinci körleştirilmiştir.

Bir toplumda bireyler özgürlük, eşitlik, insan (ve özellikle de kadın, çocuk) hakları, adalet, insanlık (hümanizma) gibi kavramların ne olduğunu anlamıyor, daha kötüsü anlamak istemiyor ve önemsemiyorsa, sadece yasalar yardımıyla o topluma kazandırılacak değerleri benimsetmek son derece zordur.

Bir toplumun başına gelebilecek en büyük bela irticadır, kör inançtır.

Cehaletin en büyük kaynağı hurafeler ve kör inançtır.

Din, insanları korkutmanın, yıldırmanın, cahil bırakmanın ve aynı zamanda türlü şekillerde sömürmenin en etkili, güçlü aracıdır.

Din korkuya, korkutmaya, kandırmaya dayalı kutsallaştırılmış, örgütlenmiş bilim ve akılcılık karşıtlığıdır.

Dini duygular sömürülmeye, istismar edilmeye gayet müsaittir. Başka araç ve yöntemlerle yaptıramayacağınız çılgınlıkları, dinsel tahriklerle kitlelere kolayca yaptırabilirsiniz.

Dostluk, maddiden çok manevi bir alış veriş ilişkisidir.

Dünyadaki hiçbir din "gelişen çağdaş dünya koşullarını ve günün gereksinimlerini karşılayabilecek" olanaklara sahip değildir.

En etkili ve uzun ömürlü uyku ilacı dindir.

En iyi ibadet çalışmak, üretmek, topluma yararlı olmaktır.

En önce, insan kendi özüyle dostluk kurabilmeli, yani kendisiyle barışık olabilmelidir.

Gelenekler, töreler, özellikle de inançlar uygarlaşma yönünde çağdaş, evrensel yasalarla belirlenmek istenen girişimlere, yönlendirmelere en büyük engeli teşkil eder ki bunları değiştirmek, düzeltmek, günün koşullarına uydurmak bazen olanaksızdır.

Günümüzün sorunları sadece bilimle, akılcılıkla, çağdaş yöntemlerle en doğru, etkili ve insancıl şekilde çözülebilir.

Hata yapmak insana mahsustur, herkes yanılabilir; fakat akıllı olanlar, kendilerini sonsuza dek o hatalara zincirlemez.

İnsan başkaları tarafından övülmek istemiyorsa, en kolay yolu, kendi kendisini övmesidir.

İnsanlığın en büyük talihsizliği, peygamberlerin bilim insanlarından çok daha önce dünyaya gelmiş olmalarıdır.

Karanlık çağları artık geride bırakıp aydınlanmış olması gereken bir dünyada çoğunluğun hala kör inancı bilime, akılcılığa; hayal ürünü alemleri dünyamızın gerçeklerine; zihinsel tutsaklığı düşünce özgürlüğüne tercih etmesine şaşırıyorum.

Kendisiyle iyi dostluk kuran insan yalnızlıktan korkmaz; kendini geliştirmek için yalnızlığı zaman zaman bir gereklilik olarak görür.

Laik eğitimden uzaklaşılarak emperyalizmin ilerlemesine hizmet eden kaderci bir gençlik yetiştirilmiştir.

Nitelik ve nicelik bakımından ülkemizde yeterince aydın yetişmemektedir, bunun başlıca nedenlerinden birisi de kör inançlardır.

Özgürlük ve bağımsızlığın bedeli çok ağırdır. Akıl, bilim ve uygarlık yolundan sapan toplumlar bu bedeli yok oluşla öderler...

Sadece cahil bırakılmış kesimlerde değil, okumuş, hatta yüksek eğitim görmüş çevrelerde de sorunların dinle, imanla çözülebileceğine inanılmakta ve batı uygarlığı karşısında diz çöküp bocalayan, sömürülen geri kalmış diğer tüm islam ülkelerinde olduğu gibi Kuran'dan ve Allah'tan nafile yere medet umulmaktadır.

Tarih boyunca inanç, insanları kandırmak, sömürmek, bazen çatışmalara, savaşlara sürmek için en etkili araç olarak kullanılmıştır. Bilinçlenmemiş olan kimseler, toplumlar zor durumda kaldıklarında, sığınacak bir doğa üstü gücün varlığına inanmayı çoğu zaman tek çare olarak görmüşler ve daha akılcı, bilimsel yöntemlere yönelememişlerdir.

AQUINAS, Thomas

Devletin gücü ve yaptırımları keyfi, zalimce ve acımasız olamaz. Devletin gücü Tanrının istencini yansıtan Tanrısal yasa ile sınırlıdır.

Hayatın ortaya koyduğu en büyük gerçek; her canlının kendi yaptıklarını kendisinin belirlediğidir. Eğer birşey bir diğeri tarafından yönlendiriliyorsa, o ölü birşeydir.

İktidar gücü Tanrıdan halk aracılığıyla gelir.

İnsanın iyi bir hayat sürmesi iki koşula bağlıdır: Birincisi, erdeme uygun davranmak; ikincisi ise erdemli bir eylem için gerekli olan maddi gereksinimleri sağlamaktır.

Tek kitaplı insandan korkarım.

ARDOĞAN, Leman:

Hayat kısa gelen bir battaniye gibidir.
Yukarı çekersin, ayak parmakların isyan eder.
Aşağı çekersin, omuzların titrer.
Ama yine de neşeli insanlar dizlerini karınlarına çeker, rahat bir uyku uyumayı başarırlar...

ARPAD, Alp:

Dilinden kes, aklına ekle.

Estetikle ilkellik ters orantılıdır, ama paralel yürür. Biri gidiyorken diğeri hemen gelir.

LAMARTINE, Alphonse Marie Louise Prat de:

Bir tek varlığın yokluğunu hissedersiniz ve dünya bomboştur.

Orada (Türkiye'de) Tanrı ve insan, doğa ve sanat hep birlikte, yeryüzünde öylesine mükemmel bir yer yarattılar ki, görülmeğe değer.

Sanatçıya iki göz yetmez.

Türkler bir ırk ve millet olmak haysiyetiyle yeryüzünün en şerefli insanlarıdır. Karakterleri pek asil ve yücedir... Asaletleri alınlarında ve amellerinde yazılıdır... Onların yurdu efendiler diyarıdır; kahramanlar, şehitler ülkesidir. Bence insaniyete şeref veren böyle bir milletin düşmanı olmak insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır. Böyle bir lekeden Allah beni korusun.

ÖMA:

Hayatta en anlamlı kelime "biz", en anlamsız kelime ise "ben"dir.

XENTIUS:

Annenin seni doğurduğu saatleri hatırlıyor musun? Sen ağlarken herkes sevinçle gülüyordu. Öyle bir ömür geçir ki sen öldüğünde herkes ağlasın!

Ara sıra kendini tutamayabilir, yüreğini isyana kaptırabilirsin. Fakat unutma, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.

Aşka burun kıvırma sakın; o, çöl ortasında yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli ilgiye, yardıma, bakıma, sevgiye ihtiyacı olduğunu unutma.

Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız, kısa ve açık-seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

Hatırlar mısın doğduğun zamanları; sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlaka gülümse. Sabırlı, şefkatli, bağışlayıcı ol. Eninde sonunda bütün servetin senin. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.

Hayatta kaybedebilirsin... Kaybetmeyi, ahlaksızca bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.

Lider rüzgarın yönünü değiştiremeyeceğini anladığında, yelkenlerinin yönünü rüzgara göre değiştiren kişidir.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmiyorsan eğer sever gibi yapma. Çevrene, tanıdıklarına önerilerde bulun, fakat asla hükmetmeye kalkma. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki insanlığın yüzyıllardır öğrenebildikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.

Ormanların tarihini aslanlar değil, avcılar; insanoğlunun tarihini ise haklılar değil, galipler yazar.

Sabırlı ve sevecen ol, erdemini yitirme. Sahip olduğun tek servet yine kendinsin. Görmeye çalış, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.

Yalnız planlarının değil, başka şeylerin de tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle sev ki başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış ol.

Yapamayacağın şeylerin yapabildiklerini engellemesine izin verme.

Yıllar geçiyor, geçecek... Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe...

ARCHIMEDES, Domenico-Fetti:

Bana yeterince uzun bir kaldıraç ve sağlam bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatırım.

ARF, Cahit

Güzellik, insanda sonsuzluk duygusu uyandırandır.

Üniversite kurulmaz, üniversite olunur.

ARİF, Ahmed:

Asıl iş anlamak durdurulmaz çığı
Sonsuz akımı...

Dayan kitap ile;
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile.
Dayan rüsva etme beni!...

Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?

Ömrümüz çelimsiz, kısa
Çabamız korkunç ama...

ARNOLD, Matthew:

Demokrasinin zor yanı yüksek idealler bulmak ve korumaktır. Uluslar, onu oluşturan insanlarının sayısal çokluğu, özgürlüğü ve etkinliği ile tek başına gerçek büyüklüğü yakalayamaz; ama bu sayısallık, bu özgürlük, bu etkinlik sıradan insanın ötesinde bir ideal için çalışmaya başladığında gerçekten büyük olurlar.

Gazetecilik, aceleye getirilmiş edebiyattır.

Herkes kendi kişiliğinin yıldızıdır, bütün iş ve davranışlarımız ya iyilik ya da kötülük içindir.

ARPAD, Hasan Behçet:

İnsanlar sivri köşelerle doludur. Büyük bir kısmını yaşam, kalanını kendileri törpüler, tesviye eder. Sivri kısımlar yuvarlanır, yaşlandıklarında yusyuvarlak olurlar. Yuvarlanamayanın hali harap, şekli ezik büzüktür.

AUSEY:

Çevresinde olan olayların tümünden kendisini sorumlu tutan insan bireysel olarak dünyayı değiştirmeye yönelik ilk adımı atmış olur.

Evrensel anlamda yükselmek ancak başkalarını yükselterek gerçekleşir.

AYTMATOV, Cengiz:

Her insan bir romandır, biraz kahramandır. Gün gelir anlar ki en çok harcadığı şey hayalleri değil, zamandır.

İnsanın vicdanı tohumdaki öz gibidir; o öz olmadan tohum filizlenemez, gelişmez.

Saban izine bir çekirdek, bir tohum tanesi atın, size yüz katını vereyim; küçük bir fidan dikin, kocaman bir çınar vereyim! Evler kurun, temel olayım! Üreyin, çoğalın, hepinize güzel bir barınak olayım! Derinim, yükseğim, büyüğüm, ucum bucağım da yok. Hepinize yeterim! (Toprak Ana'dan)

ARCHIDAMUS:

Büyük bir ordu için en asil ve güvenli şey, tek bir ruh hali içinde hareket ediyor gözükmesidir.

ATABEK, Erdal:

Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür; hoşgörü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır; bağımlılık sevgi değildir, gereksinmenin karşılanmasıdır.

Çocuklarımızı refahımızın değil, hayatımızın ortağı yapalım.

AUSTIN, Alfred:

Göz yaşları, insan ruhunun yaz yağmurlarıdır.

AŞIK Veysel:

Ben gidersem sazım sen kal dünyada!

Beni hor görme kardeşim; sen altınsın, ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz; sen gümüşsün, ben sac mıyım?

Benim sana verebileceğim çok bir şey yok aslında... Çay var içersen, ben var seversen, yol var gidersen!

Cahil insan gül ise de koklama.

Derdim yüreğimde, eller ne bilsin...

* * *

Kürdü Türkü ne Çerkezi
Hep Adem'in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi
(...)
Yezit nedir ne Kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ataş
Söndürmektir tek çaresi
(...)
Şu alemi yaratan bir
Odur külli şeye kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası

* * *

Seversin; alırsın, karın olur. Seversin; alamazsın, kara sevdan olur.

Umman olmak güzeldir; ama ummana karışmaya çalışan bir ırmak olup ıpıldamak daha güzel...

- Z -

Zararın neresinden dönülse kardır.

Zengin devesini dağdan aşırtır, fukara ise düzde yolunu şaşırır.

Zengin olsa hoppa, fakir olsa deli...

Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir.

Zenginin horozu da yumurtlar.

Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar.

Zırva tevil götürmez.

Zora dağlar dayanmaz.

Zorla güzellik olmaz.

Zulme rıza zulümdür.

Züğürtlüğün adını zariflik koymuşlar...

- V -

Vakitsiz açan gül, tez solar.

Ver yiyeyim, ört yatayım, bekle canım çıkmasın!

Veren eli herkes öper.

Verilmiş sadakası varmış!

Verip pişman olmaktansa vermeyip düşman olmak yeğdir!

Verirsen doyur, vurursan duyur!

Verirsen veresiye, batarsın karasuya!

Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud?

Vefayı köpekten öğren.

Verirsen veresiye, gidersin karasuya.

Vıdı vıdı etme...

Vız gelip tırıs gider.

Vur dedikse öldür demedik ya!

Vur patlasın, çal oynasın!

Vuslat kıyamete kaldı.

- Ü -

Üç kıla dikkat etmek gerek; kadının saçına, erkeğin bıyığına, atın kuyruğuna; dikkat edilmezse kan çıkar.

Üzüm hırsızı güzün belli olur.

Üzümünü ye, bağını sorma.

- U -

Umut fakirin ekmeğidir.

Uzun söz tarihe yakışır.

- T -

Tabancanın dolusu bir kişiyi korkutur, boşu kırk kişiyi...

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

Taşıma suyla değirmen dönmez.

Tavuğun sadakası bir yumurta...

Tedbirde kusur koyup takdire bahane bulma!

Tekerlek kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur.

Tembel bir köşeden diğer köşeye gitmiş, yine seyahat oldu demiş!

Tembele iş buyur ki sana akıl öğretsin.

Tencere dibin kara, seninki benden kara!

Tencere kaynar, maymun oynar!

Tilkinin pazarda işi yoktur!

Tok, açın halinden anlamaz.

Töre konuşunca han susar.

Turp'un büyüğü heybede...

Türk milletinin bilgisi yoktur, fikri çoktur.

Türk toprağına girmek ne kadar güçse çıkmak da o kadar güçtür!

Türkün bildiğini tilki bilmez.

THIERS, Adolf:

Eğer bir Türk devleti olmasaydı mutlaka yaratmak gerekirdi.

HAMMER-PURGSTALL, Joseph Freiherr von:

Tarih, Türklerden çok şey öğrendi. Onların elinden çıkma öyle eserler var ki bunlar medeniyetin birer süsüdür.

LOVELACE, Ada Byron:

En büyük cezaevi taş duvarların, demir parmaklıkların değil, insan kafasının içidir.

- R -

Rüzgara karşı tüküren kendi yüzüne tükürür.

- S -

Sabah ola, hayır ola...

Sabaha kalan davadan korkma!

Sabahın şerri, gecenin hayrından iyidir.

Sabır ağacına çıkmak güçtür, lakin meyvesi çok lezzetlidir.

Sabır kökü acı bir ağaçtır, ama yemişleri çok tatlıdır.

Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.

Sarhoşa değme, kendi düşer.

Sarhoştan deli bile korkar.

Sen iyiysen arkadaşın da iyidir.

Senden iyilere yerini vermesini bil.

Sessizlik bir çeşit konuşma sanatıdır.

Sırrını düşmanın bilmesin istersen dostuna açma.

Sizde yiyip içelim, bizde gülüp oynayalım.

Söyle, inananlar gelsin izinden; canına mal olsa dönme sözünden!

Söz bilirsen konuş, senden ibret alsınlar; söz bilmezsen sükut et, seni insan saysınlar!

Söz gümüşse, sükut altındır.

Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede bir söz.

Sözünü bil pişir, ağzını der devşir.

Sözünü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz!

Su akarken yolunu bulur.

Su testisi su yolunda kırılır!

Su uyur, düşman uyumaz!

Sultanahmet'te dilenip Ayasofya'da sadaka verme!

Suyun değeri kuyu kuruyunca anlaşılır.

Sükut ikrardan gelir.

- P -

Papaz her gün pilav yemez.

Para alan buyruk alır.

Para çoğu kapıyı açar, ama kilitleyemez.

Para; iyi bir uşak, kötü bir efendidir.

Parmağını uzatırsan kolunu geri alamayabilirsin.

Paydaşının kötülüğünü isteyen, payını ele kaptırır.

Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Pirincin taşı, pirincin değerini azaltmaz.

- O -

Oğlan doğur, kız doğur; hamurunu sen yoğur.

Oğlunu seven hocaya vermez, kızını seven kocaya vermez.

Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.

Osmanlıyı at yıkar, Türk'ü inat!

Oynamayan tay at olmaz!

- N -

Nasihat vereceğine, para ver.

Ne ekersen onu biçersin.

Nerede çokluk, orada bokluk.

- M -

Mahallede biri ölür, herkes kendi ölüsüne ağlar.

Mahkeme kadıya mülk değil.

Marifet iltifata tabidir.

Maymun yoğurdu yemiş, artığını ayının ağzına bulaştırmış...

Merhametten maraz doğar.

Mert düşman kötü huylu dosttan iyidir.

Misafir misafiri istemez, ev sahibi hiçbirini istemez.

- L -

Laf dinlemeyeni, tecrübeye hürmet etmeyeni, dertler adam eder.

Lafla peynir gemisi yürümez.

- Ö -

Öfke baldan tatlıdır.

Öfke ile kalkan zararla oturur.

Öfkesine egemen olmasını bilen, kederden de kurtulur.

Öküze cilve yap demişler, yatmış yuvarlanmış...

Önce düşün, sonra söyle...

- K -

Kadı, anlatana göre fetva verir.

Kadının biri ala, ikisi beladır.

Karıncanın bir yılda biriktirdiğini deve bir lokmada yer.

Karının buyurduğu başa, ananın dağa taşa...

Kartal sinek avlamaz, köpek kuşa havlamaz; aklı olan gelin, kaynanaya hırlamaz.

Katıra "Baban kimdir?" demişler, "At dayımdır" demiş...

Katranı kaynatsan olmaz şeker, cinsi batasıca cinsine çeker.

Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.

Kedi ile kadın sürer sefayı, eşek ile erkek çeker cefayı.

Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur!

Kem alatla kemalat olmaz. (Kötü aletlerle doğru iş yapılamaz.)

Kem söz duyanları hep düşman eder, ederse insanı söz sultan eder.

Kendi odununu kesersen seni iki kat fazla ısıtır.

Kendisi himmete muhtaç bir dede, nerede kaldı başkasına himmet ede!

Kervan yolda düzelir.

Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.

Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz.

Kızı kız iken görme, gelinken gör. Gelinken görme, beşik başında gör!

Kime müslüman desen, haçı koltuğundan çıkar.

Kimi emmim, kimi dayım; hepsinden almışım payım!

Kimi yer, kimi bakar; kıyamet ondan kopar.

Kişiyi tanımak istiyorsan O'na ya makam ya da bol para ver.

Konuşulan bir sevinç iki kat olur, paylaşılan bir acı yarıya iner.

Konuşuyorsan, suskunken elde ettiğinden daha iyi sonuç almayı becer.

Korkak olana gölgesi bile düşmandır.

Korkak olduğunu bilmeyen herkes cesurdur.

Korkunun ecele faydası yoktur!

Koyuna kurt dalınca köpeğin gezesi gelir!

Kör, sadece ağzının yolunu bilir.

Körler, sağırlar; birbirlerini ağırlar.

Kötü komşu insanı mal sahibi eder.

Kötülük etme, kötü düşersin; kuyu kazma, kendin düşersin.

Kurdu ormandan açlık çıkarır.

Kurt, ulusundan gördüğünü işler.

Kurunun yanında yaş da yanar.

Küçük taş baş yarar.

HALVETİ, İbrahim:

Gönül kalsın ama yol kalmasın!

- H -

Harama el uzatılmaz.

Harama uçkur çözülmez.

Hayırlı komşu, hayırsız akrabadan iyidir.

Her sakala bir tarak bulunur.

Her şerde bir hayır ve her hayırda bir şer vardır.

Herkesin aklı bir olsa, sürüyü güdecek çoban bulunmaz.

Hesabını bilmeyen çavuşlar saçlarını avuçlar.

Hiç bir yara kurcalamakla iyileşmez.

Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma.

Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.

- E -

Eğri otur, doğru konuş.

El elden üstündür.

Elin ağzına bakan karısını tez boşar.

Emek olmadan, yemek olmaz!

Er bozulursa aile bozulur, kadın bozulursa ulus bozulur.

Er kocarsa koç olur, karı kocarsa hiç olur.

Erken evlenen döl alır, erken kalkan yol alır.

Eski dost düşman olmaz.

Eşeğe altın semer vursan da eşek yine eşektir.

Eşeği semer yorar, yol yormaz.

Eşek tekkeye taş taşıdı diye alim, deve hacca gittiği için hacı olmaz!

Eti tadan çoban köpeğinden hayır gelmez.

Evi camdan olanın komşusunun evine taş atmaması gerekir.

- F -

Farzdan evvel farz var, namazdan evvel boğaz var.

Fazla konuşan düşünmeye fırsat bulamaz.

Fazla mal göz çıkarmaz.

- G -

Garibanı Padişah yapmışlar, önce babasını kesmiş.

Gavurun ekmeğini yiyen, onun kılıcını sallar.

Geldi kovulmaz, doğdu boğulmaz.

Gelen gideni aratır.

Gelinin dini yok, kaynanasının imanı...

Gençler yaşlıların aptal olduklarını sanırlar, yaşlılar ise gençlerin aptal olduklarını bilirler.

Geçmişe hayranlık, rüzgarı kovalamaktan farksızdır.

Geçmişine taş atanın, geleceğine gülle atarlar!

Gizlide gebe kalan, aşikarede doğurur.

Göç geriye dönerse, uyuz eşek başa geçer.

Gönül çalap'ın tahtı, çalap gönüle aktı; kim gönül yıkar ise, iki cihan bedbahtı...

Göz görmeyince gönül katlanır.

Göz ola, dağın arkasını göre; akıl ola, geleceği bile...

Gözün ile görmediğini söyleme.

Gözündeki çöpü görmez, elaleme şaşı der.

Gün ola, harman ola.

Güvenme dostuna, saman doldurur postuna.

Güzele bakmak sevaptır.

Güzellik ondur, dokuzu dondur.

- B -

Baba bilgisiyle adam olunmaz.

Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana...

Baba malı tükenir.

Babadan miras kalır, adamlık kalmaz.

Bahar, çiçeği ile birlikte güzeldir.

Bakacak yüze tükürülmez, tükürülecek yüze bakılmaz.

Bakmakla öğrense, it kasaplığı öğrenirdi.

Bal tutan parmağını yalar.

Balık baştan kokar.

Balın iyiyse, alıcısı Bağdat'tan gelir.

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.

Başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinden eksik etmesin.

Başlamak için asla çok erken, bitirmek için ise asla çok geç değildir.

Bedava sirke baldan tatlıdır.

Bekar gözle kız alınmaz.

Bekarın parasını it yer, yakasını bit...

Beleş atın dişine bakılmaz.

Beleşte pazarlık yoktur.

Beş parmağın beşi birbirine benzemez.

Bıçak yarası geçer, geçmeyen dil yarası...

Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır.

Bilge herkesle iletişim kurar, ama budala kendi dışında kimseyle olamaz.

Bilinmeyen yolda kim koşmak ister?

Biliyorsan konuş, alim sansınlar; bilmiyorsan sus, insan sansınlar.

Bilmemek ayıp değil, sormamak ayıp...

Bir bakışı çözemeyene kitaplar dolusu anlatsan boşuna...

Bir elin nesi var, iki elin sesi var.

Bir felakete uğramayan elindekinin kıymetini bilemez.

Bir gemiyi iki reis batırır.

Bir pire için yorgan yakılmaz.

Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar.

Birlikten kuvvet doğar.

Borç, yiğidin kamçısıdır.

Borçlu, suçlu durur!

Bugün bana, yarın sana...

Bugünün işini yarına bırakma!

Buğday ile koyun, gerisi oyun...

Bulut dağlara, karga bağlara, cahil çağlara gölge düşürür.

Bülbülün çektiği dili belası.

- C -

Cahil savaş davuluna benzer; sesi çok, içi boştur.

Can boğazdan gelir.

Can çıkmayınca huy çıkmaz.

Canı yanan eşek attan yörük olur.

- Ç -

Çağırsalar da gitmesem, çağırmasalar da sitem etsem...

Çalıdaki kekliğin peşinden gitmek yerine, çantadaki sığırcığa tav olunur.

Çocuklar uyuya uyuya büyür, ihtiyarlar uyuya uyuya ölür.

Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz.

Çürük tahtaya basma!

- D -

Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.

Damlaya damlaya göl olur.

Deli kız ablasının saçıyla övünür.

Demir tava gelir, kömür biter; akıl başa gelir, ömür biter.

Deveye cilve yap demişler, iki çadır devirmiş...

Devletin malı deniz, yemeyen domuz!

Dil bir arslandır ki eşikte yatar, başıboş kalırsa başını yutar.

Dil ile düğümlenen diş ile çözülmez.

Dilim, sensin zorum.

Dilin çok oynarsa dökülür dişin, diline dikkat et; gitmesin başın!

Dilsiz olmak, çok söylemekten yeğdir.

Dinsizin hakkından imansız gelir.

Dizgin kimin elindeyse at O'nun istediği yöne gider!

Dizginsiz dil bela getirir.

Doğru duvar yıkılmaz.

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.

Dost kara günde belli olur.

Dost kazanmaya bak, düşmanı anan da doğurur.

Dul karının kendi eteği kendine düşmandır.

Duvara dayanma yıkılır, insana güvenme ölür.

Düşenin dostu olmaz.

Düşmanın karınca gibi ise sen onu fil gibi san.

BLAKE, William:

Acının fazlası güldürür, neşenin fazlası ağlatır.

Aydınlığı içinde taşımaya bak! İşte o zaman karanlıkta bile yolunu bulabilirsin.

Bazılarına sevinç gözyaşları döktüren ağaç, diğerlerinin gözünde sadece yolda duran yeşil bir şeydir. Bazıları doğayı tamamen gülünç ve çirkin bulur ve bazıları nadiren doğayı görür. Ama yaratıcı insanın gözünde doğa, yaratıcılığın kendisidir.

Ölümcül siyahlara bürünmüş, kısık sesli şafağın kuzguni rahiplerinin, mutluluğun oğullarına lanetler yağdırmasına artık izin vermeyin.

TANAR, Müfit:

Hayata değer bir yaşamdan, sevmeye değer bir aşktan, dostluğa değer bir arkadaşlıktan, Türkiye'den ve Atatürk'ten asla vazgeçmeyin...

TZEU, Lao (M.Ö. 600):

Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar, bir kapı kapanırken başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.

Aç gözlülükten daha büyük felaket yoktur.

Ağaç diken sonsuzluğa inanıyor demektir.

Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile tek bir adımla başlamak zorundadır. Kalk ve hayata yürü!

Bir memlekette ne kadar çok yasa ve kural varsa, orada o kadar da çok hırsıza ve hayduta rastlanır.

En iyi asker saldırmaz. Üstün savaşçı sessiz başarır. En büyük fatih mücadele etmeden kazanandır. En başarılı yönetici emretmeden yönlendirendir.

Halk kendisine dürüst davranılmadığı için dürüst olmaktan çıktı ve güzel işlerle sonuçlanmayan güzel sözler dinleye dinleye güvenini yitirdi.

TITO, Josip Broz:

Anadolu'da Kemalistler tarafından kurulan devletin temeli bağımsızlıktır. Bu yüzden Anadolu, dünyanın kaderini kurtarma görevini omuzlarına almıştır.

Ülkemiz bir kristal küredir. Ben bu küreyi ellerimle tutarak değil, alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım benim nefesim tükendiğinde birisi bu görevi devralır. Yoksa kristal küre yere düşer ve tuz buz olur. İşte o zaman dünyanın kaderinin korunması başka bağımsız ülkelere kalır. Dünyanın geleceğinin korunması Anadolu'ya düşer. Anadolu'da Kemalistler tarafından kurulan devletin temeli bağımsızlıktır. Bu yüzden Anadolu, dünyanın kaderini kurtarma görevini omuzlarına alır. (12 Mart 1978)

TAGORE, Rabindranath:

Aleve aydınlığı için teşekkür et, ama tükenmeyen bir sabırla gölgede durarak lambayı tutanı da unutma...

Boş zaman yoktur, boşa geçen zaman vardır.

Denizin kenarında durarak ve suya bakarak denizi aşamazsınız.

Düşünüyorum da
Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Naif yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
Korkularımızın paylaşılması,
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.

Dünyada ilk açan çiçek, henüz duyulmamış bir şarkıya davetti.

Güneş olamazsan yıldız ol, ama gökteki en parlak yıldız ol.

Hatalar, gerçeğin komşuları olarak yaşarlar ve bunun için bizi aldatırlar.

Sevilmeyen yol kalabalık bile olsa ıssızdır!

Yaşamı sevdiğim gibi ölümü de seveceğim.

Zayıf korkunç olabilir, çünkü kuvvetli görünebilmek için çok cüretkar olur.

TANNER, Nathan Eldon:

Hizmet etme, bu dünyada yaşama ayrıcalığı için ödediğimiz bir kiradır.

TANPINAR, Ahmet Hamdi:

Avrupa "Tanzimat"a güldü ve alkışladı, müstemleke zihniyeti genişliyordu. Fakat Garplı Türk'ün uyanışını aynı surette karşılayamadı, hayırhah tebessümünün yerini çatılımış kaşların istihfamı aldı. Maurice Bedel'in (yazar) meyus hiddetinin sebebi acayip kıyafetler seyredememesi ve sonu çınarlı bir meydan kahvesinde biten pis ve dar sokakların arasından geçememesi değildir. Bir inferiorite'yi (aşağılık, gerilik) bizzat görmenin vereceği mütereddi hazdan O'nu mahrum bırakmamızdır. Halbuki Pierre Loti (yazar) ne bahtiyardı, ne güzel günlerdi o günler, geliyorlar içimizde geziyorlar ve Avrupalı olmaktan bahtiyar, dönüyorlardı. (1934)

Ben hayata muhafazasını istediğim çevreler içinden bakarım. Bu çevreler benim şahsiyetimdir, tarihi benliğimdir. Ben milliyetçiyim, bir mefhuma çok yakın bir realitenin adamıyım. Fakat bu demek değildir ki halka yabancıyım, bilakis onun emrindeyim.

Ben Türkiye'yim, Türkiye benim adesem, ölçüm ve realitemdir. Kainata, insana, her şeye oradan, onun arasından bakmak isterim.

Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur. Bizde insan şirazesiz kalmış. Hayat onun için ahenksiz, birbirini tutmayan, günün hayatına cevap vermeyen bir yığın ölü kıymetler tarafından idare ediliyor. Dünyaya baktığı zaman ayrı görüyor, kendi kendimize kaldığımızda ayrı düşünüyoruz. Yığınlarca tezat içinde yaşıyoruz.

Dünya'ya Türkiye'den bak, halkının emrine gir!

Haklı olmak, haklı olduğunu bilmek insanı bir ordu içinde bile güçlü yapar.

Hiç kimse değişime karşı değildir. Yeter ki ucu kendisine dokunmasın.

Sorumluluğunu taşıyacağın fikrin adamı ol.

Tarihe bugünün hesapları arasından bakmazsan bu memleketin de herhangi bir memleket gibi yaşadığını kabul edersin. Aradaki fark, bizde orta sınıfın teşekkül edememesidir. Her an doğmak için hadiseleri zorlamıştır. Fakat doğamamıştır. Ayrılık manzarası buradan gelir.

Türkiye, evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkanı vermiyor.

TARCAN, Haluk:

Dünya tarihinden Türkleri çıkartırsak geriye tarih diye bir şey kalmaz.

GARDINER, Marguerite (Blessington Kontesi):

Aşk Fransa'da bir komedi, İngiltere'de bir trajedi, İtalya'da bir opera, Almanya'da bir melodramdır.

TAŞ, Nilgün:

Gönül denizdir, dil kıyı; deniz dalgalanınca içindekileri sahile atar. Ben bunu bilir, bunu söylerim: göz iki, kulak iki, ağız tek; çok görüp, çok dinleyip, az konuşmak gerek...

TAŞER, Suat:

Dil, adamın beyanıdır.

TASSO, Torquato (İtalyan Şair/1544-1595):

Deviren, kırıp döken, silip süpüren yaman bir kasırgayı seher yeli gibi yumuşaklaştırmak mümkün müdür? Korkunç dalgalarını kabarta kabarta yürüyen bir denizi birden sakinleştirmek kabil midir? Yıldırımı güle çevirmek imkanı var mıdır? İnsanlar ve hatta tabiat bu sorulara: "Hayır, hayır, hayır" demekte tereddüt etmez, değil mi?... Halbuki ben kasırganın seher yeline, coşmuş denizin sevimli bir göle, yıldırımın güle inkılab ettiğini gördüm! Türk'ten bahsediyorum. Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk, dost yanında ve silahsız kalmış düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli kasırgaya, göz kamaştıran bu gölü coşkun bir denize, ıtrında asalet uçan bu gülü yıldırıma çevirmek, tabiatı da inciten bir gaflet olur.

Kimimiz el arabasına benzeriz, itildiğimiz zaman işe yararız.

TAYLAND Atasözleri:

Evlilk, bir kale gibidir. Dışarıdakiler oraya girmek için, içindekiler de dışarı çıkmak için uğraşır, dururlar.

TAYLOR, John:

Bilim ile doğaötesi fenomenlerin çoğu arasında açık bir çelişki vardır.

Bizi hayattan şikayete yönelten şey karşılaştığımız zorlukların büyüklüğü değil, mücadele gücümüzün azlığıdır.

Kültür ya da uygarlık, bir toplumun üyesi olarak, insanoğlunun öğrendiği bilgi, sanat, gelenek-görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür.

TEVFİK Fikret:

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın gider ayak,
Yarın bakarsınız, söner bugün çatırdayan ocak,
Bugün mideler kavi, bugün ki çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı pür-neva sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin...

Ebedi bir şifadır aldanmak!

Toprak vatanım, nev-i beşer milletim... İnsan, insan olur ancak bunu iz'anla, inandım!

Türkçemize sahip çıkalım.

Zulmün topu var, güllesi var, kalesi varsa
Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.
Göz yumma güneşten, ne kadar nuru kararsa
Sönmez ebedi, her gecenin bir gündüzü vardır!

TEVRAT:

Bir insanı kurtarmak, bütün insanlığı kurtarmak gibidir.

THOREAU, Henry David:

Gerçeği söylemenin tek yolu iyilikle konuşmaktır. Yalnızca sevgi dolu bir insanın sözcükleri duyulabilir.

Haklıların mahkum edildiği bir ülkede, bütün doğruların yeri cezaevidir.

İnsan, vazgeçebildiği eşya oranında zengindir.

Tek başına olan bugün yola çıkabilir; ama bir başkasıyla seyahat edecek olan diğeri hazır olana kadar beklemek zorundadır ve ikisinin de hazır olması çok uzun zaman alabilir.

TİBET Atasözleri:

Ne kadar az yüksekten uçarsan. düştüğün zaman o kadar az incinirsin.

TOLSTOY, Leo Nikolayevich:

Acı duyabiliyorsan canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın.

Bir insanı bulunduğu mevki ile değil, göz koyduğu mevki ile ölçmek gerekir.

Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek!

Bütün mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir.

Denizde yüzen kocaman bir gemi hayal edin. Bu gemi hareket ederken, önünde şiddetli bir akıntı oluşturur. Burada hareket ettiren güç gemidir, akıntı ise yüzen geminin şiddetinin göstergesidir.

Dünyayı değiştirmeyi düşünen çok, ama kendisini değiştirmeyi düşünen hiç yok.

En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır.

Gerek yokken yanındalar, ihtiyacın olduğunda uzakta... Unutma ki kimi hayatına girdiğinde hayatını aydınlatır, kimisi çıktığında!

Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir.

Güzel bir gülüş, karanlık bir eve giren güneşe benzer.

Hareket etmezsen, zincirlerini fark edemezsin.

Hayat bizi dört işlemle sınar; gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkarır ve sonunda topla kendini der.

Hayatta unutamadığımız en büyük pişmanlık, pişman olurum diye yapmadıklarımızdır.

Herkes, insanlığın kötüye gittiğini kabul eder de kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez.

İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme gereksiniminden sanat ortaya çıkmıştır.

İnsanlar daima yanıldılar ve yanılacaklar; hem de her şeyden çok, doğru olduğunu sandıkları şeylerde...

İnsanları yalan söylediklerinde dinlemeyi severim. Çünkü olmak istedikleri ama olamadıkları insanları anlatırlar.

Kadın öyle bir konudur ki, O'nu ne kadar incelersen incele her zaman yepyenidir.

Kibir ve inat; bir kişinin kendini önce mükemmel görmesini, sonra da sonunu oluşturur.

Kimse kimseyi küçümseyecek kadar büyük değildir bilmelisin; küçümsediğin herşey için gün gelir önemsediğin bir bedel ödersin.

Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.

Mahkemeler, sınıf çıkarlarının korunması, bir sınıfın çıkarına olan yürürlükteki düzenin devamını sağlamak için kurulmuş bir yönetim silahıdır. Mahkemelerin tek amacı toplumun bugünkü durumunu sürdürmesini sağlamaktır.

Öyle zamanlar olur ki nereye gittiğin önemini yitirir; çünkü asıl önemli olan yanında kiminle gittiğindir.

Sahip olduğunuz şeylere sevinerek, sahip olamadıklarınızı düşünmeyerek mutlu olunuz.

Sanat; düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir.

Sevdiğin insanları kaybetmeye alıştığın zaman hayatı önemsememeye başlıyorsun.

Tüm çarpıcı hikayeler iki şekilde başlar, ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.

Uzak ve olanaksız gözüken bir şey, bir anda yakın ve mümkün olabilir.

Üzüntüsü sahte olanın ağlaması gösterişli olur.

TONGUÇ, İsmail Hakkı:

Artık köy öğretmeni yalnız okul kürsüsünden değil, toplumsal kuruluşlar alanında, kültür alanında, ekonomi kalkınması alanında ve bütün buna benzer alanlarda da devrim düşüncesinin, ilerleme savaşımının, devrimci devlet teşkilatımızın köyde güvenilir yetişkin rehberi ve temsilcisi olacaktır. Öyle bir köy öğretmeni yaratmalıyız ki, o, köylünün yalnız inançlarını işlemek ve toplumsal davranışlarına etkili olmakla da kalmasın, köyün maddi yüzünü, ekonomik hayatını da değiştirsin!

Bir ulusun yaşamında bir yüzyılda Mustafa Kemal ve İsmet Paşa çapında adam ya gelir ya gelmez. Bizim büyük talihimiz, yüzyıllardır yoksun kaldığımız bu değerde iki adamın bir arada gelmiş olmasıdır... Onlar adamını arıyorlar. O işi yapacak adamı daha bulamadılar. Bu adamlar askerdirler, ülkeyi içinden tanıyorlar; bir devleti, bir ülkeyi yeniden kuruyorlar. Onlar ancak gerçekten bu ulusun yaşamına yararlı, işe yarar adam yetiştirecek tipte okullar [Köy Enstitülerini kastediyor] için para verirler, onu yapabilecek adamı bekliyorlar. (1934)

Köylü eğitilmeden, işçiye iş verilmeden, herkesin toprağı olmadan demokrasi gelmez. İki tür demokrasi vardır. Gerçek demokrasi için halk sıkı bir eğitimden geçirilir; biz ise Amerikan demokrasisini seçtik, sandığa kağıt attık adı demokrasi oldu.

Köylüye bir şey öğretebilmek için ondan birçok şey öğrenmemiz gereklidir. Kanımızı ve iliklerimizi isteyerek köyün içine akıtmadıkça, kırk bin köyün kenarına münevver insanların mezar taşı dikilmedikçe köyün sırlarını anlayamayız. Köylüyü anlayabilmek, duyabilmek için onunla kucak kucağa, nefes nefese gelmek lazımdır. Onun içtiği sudan içmek, yediği bulgurdan yemek, yaktığı tezeğin ifade ettiği sırları sezebilmek ve yaptığı işleri yapabilmek gerekir. Onlarla birlikte gülüp birlikte ağlayamayan bir insan köyün iç yaşamında etkinleşemez. (1938)

"Milli Mücadele"de sınanmış, devrimin hızına ayak uydurabilecek, yeni işleri omuzlayarak yürütecek, kopacak fırtınalara göğüs gerebilecek, yılmadan ve bıkmadan, gece ve gündüz demeden çalışabilecek, çevresine toplayacağı iş arkadaşları ile kaynaşacak, yeni işlere sokacağı tüm meslektaşlarını gereksiz yere hırpalayıp kırmayacak, hafiyeler kullanmayacak, jurnalcilerin getireceği yanlış haberlere kulak asmayacak, meslektaşlarını lekelemeye kalkmayacak, hoşgörü ve saygı gösterecek, Gazi'nin dediği gibi 'Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür' yöneticilere ihtiyacımız vardır.

Ümid edelim ki yarının dünyası imanını göklerden gelecek görünmez kuvvetlerle ve fizik ötesi fikirlerle beslemesin. Eğer onun kuvvetli ve mesut bir temeli olsun istiyorsak biz insanlar yeni dünyaya şamil, ihtirassız, yalansız, insani, rasyonel ve reel taze bir din vermeliyiz.

* ______________________________________

Tonguç İçin Neler Dediler:

Aziz Nesin: Tonguç; sözü, düşüncesi ve bütün davranışları birbirine uygun, toplumumuzda az görülen ülkücü bir kişiydi.

Fakir Baykurt: (Tonguç'un cenazesinin kalktığı Ankara'daki 'Cebeci Mezarlığı'nda yaptığı konuşmadan) Açtığın köyü canlandırma, köylüleri uyandırma çığırından dönülmüş gibi görünse de, köyler yabancıların yardımıyla sağlanan baraka okullarla donatılmaya çalışılsa da üzülme. Kafalara, gönüllere ektiğin tohumlar bir gün daha gür yeşerecek. Her 17 Nisan'da sana çiçekler getireceğiz. Yalnız biz değil, bizlerden sonra gelecek çocukların da vefalı olacağız, üzülme... (24 Haziran 1960)

Hasan Ali Yücel: Tonguç zekaca taze, düşünüşçe yeniydi. Onun için daima devrimci kaldı.

Nafi Atuf Kansu: El'in, insan elinin doğayı, maddeyi ve insanoğlunun yazgısını nasıl değiştirebileceğini öğretmek isteyen bir devrim eğitkeniydi Tonguç...

Vedat Günyol: Mucize adam... Türk eğitiminin gelmiş geçmiş en özgün atılımını gerçekleştiren yaman bir eğitimcidir.

Yaşar Kemal: Tonguç, tarihimizin büyük adamlarından birisidir.

TOP, Zehra:

Adaletsizliği önleyecek gücümüzün olmadığı zamanlar olabilir, ama adaletsizliğe itiraz etmeyi beceremeyeceğimiz bir zaman asla olmamalıdır.

TORBES, M. S.:

Eğitimin amacı boş bir zihnin yerine açık bir zihin koymaktır.

TORLAKON, Alperhan:

Annelerin şefkati çocuklarına da yansımış olsaydı, dünyada zulüm diye bir şey olmazdı. Fedakarlık denen şey olmasaydı, vatan ve insanlıktan eser kalmazdı.

Asalaklar, kendilerini taşıyanların kanlarını emerek teşekkür ederler.

Bir milletin bahtını adam yetiştirmeye adanmış ömürler belirler.

Bu dünyada aptala acıyan kimse bulmak mümkün değildir.

Doğru bilgiyle desteklenmeyen mantık terazisi yanlış tartar.

Dostun tokadı uyanma şansı tanır, düşmanınki tanımaz!

Her potansiyeli değerlendir, her kinetiği yönlendir.

İlkesi olmayanın kişiliği, kişiliği olmayanın ülküsü, ülküsü olmayanın da ülkesi olmaz.

İnsan hangi ırk, din veya kültürden olursa olsun, cana yapılan haksızlığa kendine yapılmış gibi tepki veren bir canlıdır.

Kendi aklına hakim olamayanlar başkalarının aklına mahkum olurlar.

Kullar cennete Tanrı'nın yardımıyla, cehenneme ise kendi gayretleriyle girerler.

Önder, akıl sürüsünü yöneten aklın sahibidir.

Tarih mezarlığı yanlış ata oynayan bahisçilerle doludur. Kraldan fazla kralcı olanın ölümü de kralın elinden olur.

Tüm canlıların hayat hakkına saygılı ol; karınca da dünyaya bir kez gelir.

Yeryüzünü cennete çevirme gayretinde olmayanların, Tanrı'nın cennetini istemeye de hakları olmaz.

TOWNSHEND, Sir Charles:

Başarı için plan yapmıyorsanız, o zaman hükmen başarısızlığı planlıyorsunuz demektir.

Ben şimdiye kadar onbeş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmi konuşmalar yaptım. Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Mustafa Kemal'de büyük bir ruh kudretinin esrarı var.

Savaşın zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaşmalıdır.

TOYOTOME, Masumi:

Eğer değil, çünkü değil, rağmen sevin..!

TOZZER, Alfred Marston:

Kültür, toplumsal olarak öğrenilen ve aynı yoldan kuşaklara aşılanan davranış örüntüleri ya da kalıplarıdır.

TUNCER, Ümit:

Kahkahaları tebessüme tercih etmeyiniz, kahkahalar duyulmak için atılır.

TÜRKER, Masum:

Ailede huzur, ülkede huzur demektir.

Başarılı olmak için zamanın ruhunun yakalanması gerekir. Geçmişten güç alarak geleceği planlamalı, sonra da bu planlarımızı yaşama geçirmeliyiz. Gelecek planlamasında kadınlarımızın zekalarına, öngörülerine, dirençlerine ihtiyacımız var.

Çocukları için ömürleri boyunca yol gösterici bir rol üstlenmiş olan babalar; sevgi, saygı, hoşgörü ve dayanışma gibi değerlere dayanan güçlü aile yapısının temel direkleridir.

Devrim, bizi emperyalistlerden, Türkiye'yi sömürmek isteyenlerden kurtaracaktır.

Geçmişin değer yargılarıyla, geleceğin amaçlarını saptamak mümkün değildir.

Hayal kurun. Hayalleriniz büyük olsun. O zaman onlara ulaşırsınız.

Hedefimiz tam bağımsız ve özgür bir Türkiye'dir.

Kadınlarımızın siyasette ve karar verme mekanizmalarında bulundukları konum istenilen düzeyde değildir. Kadınlarımızın yalnızca karar verme süreçlerinde değil, ülkenin geleceğinin belirlenmesinde ve gelişme yolunda atılacak tüm adımlarda görev almaları, söz sahibi olmaları sağlanmalı, siyasal yaşamda da etkinlik alanları genişletilmelidir.

Kadınların özgürlüğü, ülkenin özgürlüğünün önünü açacaktır.

Milletimizin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde dünya tarihine de damgasını vuran Ulu Önder Atatürk, sadece Türk insanının değil, dünyanın da saygı duyduğu bir lider olarak tarihteki yerini almıştır. Atatürk'ün fikirlerine, düşüncelerine, ilkelerine ve ülkemize armağan ettiği Cumhuriyet'e sahip çıkmak, her Türkiye vatandaşının temel sorumluluğudur.

Olağanüstü bir duruma karşı sergilenecek duruş da olağanüstü yöntemlerle olmalıdır.

Sermaye gücü olmadan, yalnız içindeki güçle egemenlere karşı dik durabilecek olan halktır.

Siyasetçi olmak sadece kendiniz için değil, başta çocuklar olmak üzere herkes için yaşamaktır.

Türkiye'nin yarınlarına şekil verecek olan çocuklardır.

Ülkelerin huzur ve mutluluğu, aile huzuruna ve annelerin mutluluğuna bağlıdır.

Yaşamını, ulusumuzun bağımsızlığına vakfeden, "Türk Ordusu"nun temellerini Atatürk'le birlikte atan İnönü, milli bir kahramandır! Türk ulusu yokluklar içindeki vatan topraklarında dünyaya karşı var gücüyle mücadele eden, "Türkiye Cumhuriyeti"ni kuran, ileriye taşıyan, zaferlerini "Lozan Barış Anlaşması" ile taçlandıran, 30 Ekim 1923'te ilk "Cumhuriyet Hükümeti"ni kuran ve ulu önder Atatürk'le birlikte tarih yazan İnönü'yü asla unutmayacaktır.

Yaşamınızda üç şeye çok önem verin:
1. Değerinizi anlatın ve ne olduğunuzu ortaya koyacak duruş içinde olun.
2. Savunun. Görüşlerinizi, duruşunuzu, ideolojinizi savunun.
3. Özgüveninizi belirleyin. Kararlı, kendine güvenen, bulunduğu yerin doğru olduğuna inanan bir tavır sergileyin. Nerede olursanız olun daha güçlü, daha dinamik hedefler belirleyin.

TÜRKMEN, Kemal:

Beyin insanın sadece görmesini sağlar. Fark edebilmek için sürülerin içinden yükselmek gerekir.

Bir eser, okuyanı düşünmeye zorladığı oranda yarar sağlar.

Dolu dolu yaşamak, her an ölmeye hazır olmaktır.

"Emredersiniz" sihirli bir kelimedir ve söyleyenle söyleteni körü körüne bir otorite ve inanç sarmalına sokar.

Hep yarını düşünüp kaygılanıyor, geçmişteki hataları anımsayıp kahroluyoruz. O sırada bugün sessizce tükenip geçmişe süzülüyor.

Hiçbir canlı mükemmel değildir ve ideal olana erişilemez.

Liderler, aklın hüküm sürmesi yerine, onları yüreklerimizle sevmemizi arzu ederler.

Özgür toplulukların liderleri halka önderlik ederken aynı zamanda onların yolunda da gider.

Şarkı söyleyenlerin alkış beklemediği, dinleyenlerin alkışlamadığı, ama şarkı söylemenin ödülün kendisi olduğuna inanan bir toplum düşlüyorum.

TÜRKOĞLU, Ünal:

Kötülerin kazanması için iyilerin seyirci kalması yeterlidir.

TWAIN, Mark (Samuel Langhorne Clemens):

Açık sözlü olmak iyidir, en kötü ihtimalle sonradan kaybedeceklerini en başta kaybedersin.

Aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sandığımız insanlar aslında bize sadece gidecekleri yere kadar eşlik ediyorlar!

Bağışlamak, menekşenin kendisini ezen topuğa kokusunu bulaştırmasıdır.

Bir sahtekar, bir aptala rastladığında din ortaya çıkar.

Eğitim kafayı geliştirmek içindir, belleği bilgiyle doldurmak için değil...

Eğitimin yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey onun ulaşamayacağı yerde değildir. Kötü ahlakı iyiye çevirir; kötü ilkeleri yok edip iyilerini yaratır. İnsanı melek düzeyine yükseltir.

Gerçek, kurgudan daha acayiptir. Çünkü kurgu olabilirlikleri gözetmek durumundadır, ama gerçeğin böyle bir zorunluluğu yoktur.

Hayatımda hiç bu kadar mahzun bakışlı ve kalbi kırık sokak köpekleri görmedim. (1867 yılında Osmanlı İstanbul'una yaptığı ziyareti anlatırken...)

Her zaman doğruyu söyle, ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın.

İnsan yüzü kızaran hayvandır.

İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır.

Kitap okumayan bir kimsenin, okuma bilmeyene karşı bir üstünlüğü yoktur.

Medeniyet, lüzumsuz ihtiyaçların sonsuz sayıda artmasıdır.

O şekilde yaşamalısın ki, öldüğün zaman tabutçu bile matem tutsun.

Siyasetçiler bebeklerin alt bezi gibidirler, aynı sebepten ötürü sık sık değiştirilmeleri gerekir.

Şefkat öyle bir dildir ki sağır da duyabilir, kör de okuyabilir.

DANGERFIELD, Rodney:

Karımla ben yirmi yıl çok mutlu yaşadık. Sonra da tanıştık.

FERROLA, Douglas:

Aşk kızamığa benzer, insan ne kadar geç yakalanırsa o kadar ağır geçer.

FİRDEVSİ:

Erdem, insanlarla düşüp kalkarak ve zahmetler çekerek elde edilir.

İster kul ister padişah olsun, bu dünyada mesut sayılabilecek kimse, öldükten sonra iyiliğini yadigar bırakabilendir.

Olmayacaksa İran, olmasın benim için ten,
Kalmasın bu topraklarda bir canlı ten,
Vatanımız ve çocuklarımız uğruna,
Namusumuz, küçük çocuklarımız ve yakınlarımız uğruna,
Vatanımızı düşmana teslim etmekten,
Daha iyidir hep birlikte gitmemiz ölüme.

Sonuçta hiç kimse bu dünyada kendi vücudundan daha büyük yere sahip olamaz.

Yeryüzü ancak kılıcın vereceği hükme boyun eğer.

Yeryüzünde bütün ıstıraplar, aza kanaat etmemekten doğar.

FLAUBERT, Gustave:

Başarısız insanların yollarındaki taşlar, başarılı olanlar için birer basamaktır.

Edebiyatın en tatlı zevklerinden biri, tanımadığımız kişilerde bir yakınlık uyandırmaktır.

GALLER Atasözleri:

Bazen sevginin en güzeli ilk torun ile birlikte gelir.

MacARTHUR, Douglas:

Asker - Devlet Adamı, çağımızın en büyüklerinden biriydi. Kendisi, Türkiye'nin en ileri memleketler arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. O, Türklere bir milletin büyüklüğünün temel taşını oluşturan kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir. Ben Atatürk'ün sadık arkadaşlarından biri olmakla büyük övünç duyuyorum.

Askerlik dehasıyla insanlık idealini O'nun kadar nefsinde birleştirmiş bir adam tanımıyorum. Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim.

MACHIAVELLI, Niccolo:

Eğer bir millet iktidarda bulunan kişilerin şereften, onurdan, ahlaktan yoksun davranışlarını, hırsızlıklarını yalnızca kendi siyasi görüşünden olduğu için görmezden geliyorsa, o millet erdemini yitirmiştir. Erdemini yitiren millet, bir gün vatanını yitirir.

İnsanlar korktuklarına saygı duyarlar; sevdiklerini ise kırmaktan, üzmekten çekinmezler.

İnsanlar öylesine saf ve zayıftırlar ki; aldatmak isteyen, dilediği kadar ahmağı kolayca bulur.

Namussuz kişilerin ortasında tam anlamıyla namuslu olmak isteyen bir adam, er geç mahvolmaktan kurtulamaz.

Savaştan kaçınmak mümkün değildir, sadece düşmandan üstün olana kadar erteleriz.

MacMILLAN, Harold:

Geçmişten tramplen gibi yararlanmalıyız, kanepe gibi değil.

MAHLER, Gustav:

Gelenek küllere tapmak değil, ateşi korumaktır.

MAILER, Norman:

Bir gazete bir öyküye el attığı zaman, öykünün kahramanı bile gerçeklerin nasıl bu kadar kolayca şekil değiştirebildiğini anlayamaz.

MANN, Louis:

İnsana olanlar değil, o insanın içinde olanlar önemlidir.

MANZONI, Alessandro Francesco Tomasso:

Dostluğun en iyi yanı, sırlarınızı açabileceğiniz birisi olmasıdır.

Hatadan kaynaklanan kötülüğün kuşku uyandırdığı azdır.

MARDEN, Orison Swett:

İnsanoğlunun içinde uyuyan güçler vardır. Kendisi bile şaşırır. Çünkü bu güçlere sahip olduğu aklından bile geçmez. Bu güçleri uyandırıp eyleme geçebilseydi, o kişinin hayatında büyük bir devrim olurdu.

MAREE, Marcy de:

Büyükanne sanki bütün gün torununu beklemiş gibi hissettirir ve O geldiğinde gün tamamlanmış olur.

MARQUET, Albert:

Kültür, bir grubun yaşama biçimidir.

MARQUEZ, Gabriel Garcia:

Akıttığın göz yaşlarını silmek yerine, akmasına neden olanları sil hayatından...

Bir adam yaşlandığını babasına benzemeye başladığı zaman anlar.

Bir kadın, sevdiği adamın başka bir kadın tarafından mutlu edildiğini görmektense, O'nu can çekişirken görmeyi tercih eder.

Çok fazla uğraşma, en iyi şeyler ummadığın zamanlarda olur.

Eğer O'na bir şans daha veriyorsan, kendini bir daha kandırmayı göze alıyorsun demektir.

Fakirlik, elini cebine attığında boş olması değil; elini çıkardığında tutacak birinin olmamasıdır.

Gazeteci yaşadığı çağın tanığıdır.

MARSIGLI, Comte de:

Türkler hiçbir din farkı gözetmeksizin bütün yabancılara karşı son derece konukseverdirler. Ana yollar civarındaki köylerde oturanlardan hali vakti yerinde olanlar öğleden evvel ve akşamüstü gezintiye çıkıp yolcu bulmaya çalışırlar. Eğer bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta çok defa misafirin hangi evde ağırlanacağını tayin ederken kavgaya bile tutuşurlar.

Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarında, sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür.

Yazın İstanbul'dan Sofya'ya giderken dağlardan anayol üzerine inmiş köylülerin yolculara bedava ayran dağıttıklarına şahit oldum. 

JAMI, Nur ad-Din Abd ar-Rahman:

Analar, Yaratıcının ilahi merhametinden en fazla nasip almış varlıklardır.

Ben annemi nasıl sevmem ki, O beni bir müddet cisminde, uzun zaman kucağında, ölünceye kadar da kalbinin şefkat köşesinde taşımıştır.

JOHNSON, Robert Kirthwood:

Esaslı konular karşısında canının sıkılması, küçük kafaların özelliğidir.

YÜCEL, Can:

Aileniz her zaman yanınızda olamaz; akrabanız olmayan insanlardan da ilgi, sevgi ve güven öğrenebilirsiniz. Aile her zaman biyolojik değildir.

Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa anlam yükü o kadar azalır.

Başkalarını affetmek yetmiyor; bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Ben aptallığa, haksızlığa kızıyorum. İnsanın iki boyutu var bence: Bir olan insan, bir de olabilecek insan... İnsanın olabileceği boyuta engel olan ne kadar unsur varsa ben buna öfke duyuyorum.

Biliyorum, biliyorum. İçerisi de bombok, dışarısı da bombok. Ama hiç olmazsa içeride, içeriye düşme korkusu yok.

Bir eşi olmalı insanın
Rüzgar O'nun kokusunu getirmeli,
Yağmur O'nun sesini.
Akşam... O'nu görecek diye pırpır etmeli yüreği,
Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken,
Cennetten köşe almışçasına
Sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı...
Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı,
Çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın!!!
Ben seni ölene dek seveceğim boş laf!!!
Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim...

Bir insan görünce insan oluyorum, bir ağaç görünce ağaç, bir çiçek görünce çiçek, bir çocuk görünce çocuk, bir kadın görünce erkek, bir faşist görünce kahroluyor, kahrediyorum.

Bugün yaşanması mümkün iken ertelediğin her şey, yarının pişmanlığıdır.

Dolu dolu yaşa hayatını, dilini keşkeler sarmasın. Ve öyle birini sev ki; gündüz güneşe, gece yıldıza ihtiyaç kalmasın.

Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.

En uzak mesafe ne Afrika'dır, ne Çin, ne Hindistan, ne seyyareler, ne yıldızlar geceleri ışıldayan... En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir, birbirini anlamayan...

Fakirin gayri meşru çocuğu olursa piç, zenginin olursa yasak aşkın meyvesi olur. Fakir, kız peşinde koşarsa sapık; zengin koşarsa playboy olur. Fakirler bir araya gelirse çete, zenginler bir araya gelirse toplantı olur. Fakir çalarsa hırsızlık, zengin çalarsa yolsuzluk olur.

Fazla kurcalamayın hayatı; vicdanınız temizse, yüreğiniz de güzelse... Yaşayın gitsin işte!

Gerçek arkadaşların ve gerçek aşkların arasına mesafe girmez.

Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme, bil ki...
Ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi...

Her çöpçü devrimci olmasa bile her devrimci biraz da çöpçüdür. Çöpe boğulmuş düzenleri tarihin çöplüğüne doğru süpürdükleri için...

Her sorun kendi içinde bir fırsat saklar ve sorun fırsatın yanında cüce kalır.

İki kişi münakaşa ediyorlarsa bu, birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

Kadın dediğin,
Kenardan değil ortadan yürüyecek,
Hamile de olsa istediği yerde gezecek..
Kendine ait fikirleri olacak,
"Beyim bilir mi bilmiyorum ama ben bu konuya hakimim" diyebilecek.
Topluluk içinde bile olsa canı çekti mi dondurma yiyecek,
Kadın olmakta utanılacak hiç bir şey olmadığına inanacak,
Siyasetten spora, ekonomiden kültüre her şeyi merak edecek..
Saçma konuşan oldu mu basacak kahkahasını en güzelinden...
Bilmem anlatabildim mi?

Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasındaki çizginin nereden geçtiğini bulmak zordur.

Kavramların bile cepteki paraya göre değiştiği bir dünya'da adalet arıyoruz.

Kırkından sonra değil, farkından sonra başlar hayat!..

Ne kadar yakın olurlarsa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.

O öyle bildiğimiz gibi inceldiği yerden kopmaz işte! İnceldiği değil; incindiği, incitildiği yerden kopar.

Öğrendik ki; her yarayı saran zaman değil, sevgidir.

Sakın bitti sanma...
Her şey sende gizli.
Boyun eğme asla.
Cumhuriyet'e sahip çık.

Seveceksen, yalnız kaldığında aklına geleni değil; hiç aklından çıkmayanı seveceksin.

Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.

Şartlar ve olaylar kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.

Tecrübenin kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Toprak gibi olmalısın, ezildikçe sertleşmelisin! Seni ezenler sana muhtaç kalmalı, hayatı sende bulmalı!

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememek marifettir.

Yarın sana göz açtırmayacak olanlar, bugün göz yumduklarındır.

Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın, dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.

YUNUS Emre:

Az söz erin yüküdür, çok söz hayvan yüküdür.

Beni bende demen, bende değilim
Bir ben vardır bende, benden içeri.

Benlik davasını bırak
Muhabbetten olma ırak
Sevgi ile dolsun yürek
Hoşgörülü olmaya bak.

Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun...

Bir avuç toprak,
Biraz da suyum ben...
Neyimle övüneyim,
İşte buyum ben...

Bir kez gönül yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil.
Yetmişiki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil.

Bölüşerek tok oluruz, bölünerek yok oluruz.

Cümleler doğrudur sen doğru isen,
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen...

Din-ü millet sorarısan aşıklara din ne hacet,
Aşık kişi harab olur, harab bilmez din-diyanet.

Dost isteyen gelsin bana,
Göstereyim dostu O'na,
Budur sözüm önden sona,
Ben bilirim kendi özümü...

Emeksiz zengin olanın, kitapsız bilgin olanın, sermayesi din olanın rehberi "şeytan" olmuştur.

Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.

İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır.

Kıl gibi köprü gerersin geç deyü
Gel seni sen tuzağımdan seç deyü
Ya düşer, ya dayanır, yahut uçar
Kıl gibi köprüden Adem mi geçer...

Oruç, namaz, gusül, hacc hicabdur aşıklara
Aşık ondan münezzeh Hassu'l-Havas içinde.

Sen doğru yol da ol da varsın sanan eğri sansın,
Sen kendini bildiğin sürece doğru insansın!

Ten fanidir, can ölmez, çün gider geri gelmez
Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil...

BÜYÜK İskender:

Benim gerçek babam Filip değil, Aristo'dur. Çünkü birincisi dış varlığımın, ikincisi iç varlığımın oluşumuna sebep olmuştur.

Büyük İskender, felsefenin en donanımlı isimlerinden sayılan Aristo'ya bir mektup yazarak "Zaptettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?" diye sormuş:
"1. Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?
 2. Ülkenin ileri gelen insanlarını hapise mi atayım?
 3. Ülkenin ileri gelen insanlarını kılıçtan mı geçireyim?"
Aristo ise şöyle yanıt vermiş:
"1. Sürgünde toplanıp sana karşı baş kaldırırlar,
 2. Hapishaneler isyancı yuvası olur ve kontrolden çıkar,
 3. Kılıçtan geçirdiğin insanlardan sonra gelen kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar." demiş ve çözüm olarak şu öğüdü vermiş:
"İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin, birbirleriyle savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın."

ERICKSON, Milton:

İnsanlar kendi bilinçaltları ile uyumu yitirdikleri için hasta olurlar... Hastalar aşırı programlamadan geçmiş insanlardır, dış programlama o kadar fazladır ki kendi benlikleriyle bağlantıları kopmuştur.

ŞARK Atasözleri:

Dostunuzu sık sık ziyaret edin; çünkü üzerinde yürünmeyen yollar diken ve çalılıklarla kaplanır.

ŞİRAZİ, Hafız-ı:

Bir yerde gören göz yoksa, orada güzelliklerle çirkinlikler birbirine eşittir.

ŞAİR Eşref:

Biri soğan soyuyor yaşarıyor gözler
Biri devlet soyuyor aldırmıyor öküzler...

Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin, reddeylerim billahi öz kardeşimi
Gözlerim ebna-yı ademden o kadar yıldı ki,
İstemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı...

Kişi, kamil oldu mu üstad mertebesinde,
Ona madde üstünde bir değer vereceksin...
Baktın ki; hali, tavrı değişti meclise gelişte,
Çüüşşş... deyip, sırtına bir semer vereceksin!..

BERNHARD, Willem Alexander:

Milliyetçilik kavramıyla yetiştirilmiş insanları, egemenliklerinin bir bölümünü tek ulusun siyasi olanaklarıyla sınırlanmamış bir yapıya terk etme düşüncesini kabullenecek şekilde şartlamak güçtür.

HEALY, Denis Winston:

Dünyamızda olgular kazara yaşanmaz; ister ulusal sorunlara yönelik olsunlar, ister ticari, hayata geçirilmek üzere tasarlanırlar. Bunların çoğu sahnelenmiş ve ipleri ellerinde tutanlar tarafından hazırlanmıştır.

DAVIGNON, Etienne:

İş dünyası toplumu etkiler, siyaset toplumu etkiler; sağduyudur bu. İş dünyası demokratik seçimlerle belirlenmiş liderlerin haklarıyla yarışmaya kalkamaz.

ROTHSCHILD, Edmond James de:

Bir Rothschild; zengin, musevi, banker ve hayata yön veren bir işadamı değilse, gerçek bir Rothschild değildir.

KRISHNAMURTI, Jiddu:

Düşünmek gerçekten de acı vericidir. Çünkü farkındalık yaratır ve şüpheye yol açar. Düşünmek insana bir yük gibi görünür. Bu yüzden; insanların çok büyük bir bölümü düşünmekten kaçmak için, kendilerini bir ideoloji veya inançla hipnotize ederler.

Gerçek eğitim, insana düşünmeyi öğretir.

HENTSCHEL, Jesko:

Bugün Türk toplumunda önemli eşitsizlikler mevcut. Kızlar ise bu konuda özellikle dezavantajlı. İlkokul mezunu, yoksul bir anne-babanın çocuğu olarak uzak bir köyde dünyaya gelen bir kız çocuğu, büyük bir olasılıkla gelişiminin neredeyse tüm alanlarında zorlu bir mücadele verecektir. Batının kıyı şeridindeki bir kentte, yüksek öğrenim görmüş varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen bir erkek çocuğa göre, böyle bir kız çocuğunun düşük kilolu doğma olasılığı dört kat, yetersiz beslenme sebebiyle büyüme geriliği yaşama olasılığı ise on kat daha fazladır. Ayrıca bu kız çocuğunun aşılanma olasılığı, erkek çocuğa göre üç kat daha azdır. Benzer biçimde, bu kız çocuğunun lise eğitimini tamamlama olasılığı beşte bir iken, erkek çocuk büyük bir olasılıkla liseyi bitirip üniversiteye devam edecektir.

ZACHAU, Ulrich

Farklı geçmişlere sahip çocuklara fırsatlar sunduğunuz zaman, çocukların yoksulluk içinde büyümesine ve yaşamları boyunca yoksul kalmasına sebep olan yoksulluk döngüsünü kırmalarına imkan tanıyarak ekonomik büyümeyi teşvik etmiş olursunuz.

SHAKESPEARE, William:

Annemin ölmeden önce bir kere daha beni sevdiğini söylemesini çok isterdim.

Arkadaşlığın bitmesi, arkadaşınızın sizi incitmesine yol açabilir.

Aslında hiçbir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında ne düşündüğümüze bağlıdır.

Aşkla tanışılan güne kadar hiçbir şey mükemmel değildir.

Bir insanı ölümden kurtaramazsam da, O'nun için en azından dua edebilirim.

Çoğu kez dışarıya nasıl çıkaracağımızı bilemediğimiz sevimli ve hoş kişilikler vardır kalın kabuklarımızın altında!

Dünyada en akıllıca yer yaşlı insanların dizlerinin dibidir.

Dünyayı aldatmak isteyen dünyanın rengine bürünmelidir.

Düzeyli olmak parayla satın alınacak şey değildir.

En ölümcül sürgün, sevdiklerinizden ayrı kalmaktır.

Geç kalan teselli, idamdan sonraki affa benzer.

Göründükleri gibi olmalıdır insanlar; eğer değillerse, hiç görünmesinler daha iyi...

Gülümsemek, surat asmaktan çok daha cana yakındır.

Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez.

Hayatı yaşamaya değer kılan şeyler genelde günlük küçük olaylardır.

Hayatta ciddiyet kadar bizi eğlendiren dostlara da ihtiyacımız var.

Hiç kimse, duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz.

İçinde müzik olmayan insan, tatlı seslerin uyumuyla heyecanlanmayan insan; hainliklere, kötü hilelere, yağma ve yıkımlara yatkındır. Ruhunun içgüdüleri geceler kadar uyuşuktur ve duyguları cehennem kadar karanlıktır. Güvenilmez böyle bir insana... Müziği dinle!

İnsanın ne kadar az zamanı varsa, o kadar çok şey yapası vardır.

İnsanlar göründükleri gibi olmalıdırlar; eğer değillerse, hiç görünmesinler daha iyi...

İnsanlar görüştükleri insanları titizlikle seçmeli, çünkü davranışlar bulaşıcı hastalıklar gibi birbirine geçerler.

İyi bir oyunun son söze ihtiyacı yoktur.

Kadınlar güller gibidirler; bir kez açıldılar mı, yaprakları hemen dökülmeye başlar.

Kadınlar ne kadar severse o kadar korkar. Sevgileri de kuşkuları da varsa aşırıdır, yoksa hiç yoktur.

Koca selleri meydana getirenler, küçük dereciklerdir.

Ne adaletsiz bir dünya; kimi günahları ile yükseliyor, kimi iyilikleri ile kaybediyor!

Ne derlerse desinler, bence Tanrı her şeyi bir günde yapmadı.

Ne olacağımızı değil, ne olduğumuzu biliriz.

Para önden gidip insana bütün yolları açar.

Sadece iki durumda fikir vermeli insan; yaşam söz konusu olduğunda ve bir de talep edildiğinde...

Sahne, çağının aynası ve kısaltılmış tarihidir.

Samimi ol, fakat sakın laubali olma!

Sizin deneyimlediğiniz, başkalarının da yararlanabileceği fırsatlar asla tümüyle kaybolup gitmiş sayılmaz.

Uyuyan bir çocuğu kucağında tutmak... Dünyanın en huzurlu anıdır.

TARA, Şarık:

Ben tecrübeye fazla değer vermeyen bir insanım. Tamam, tecrübe de önemli; ama daha önemli şeyler var: Yaratıcı olmak, yenilikleri takip etmek ve onlara adapte olmak. Son on senede olan değişiklikler, İsa'nın doğumundan bu yana olanlardan daha fazla...

ALLEN, Woody:

Bazı insanlar kırıldığında düzelemez, aynı kalır...

Bıraktığında sana acı verecek kadar hiç bir şeyi sahiplenme!

Eğer arada bir başarısız olmuyorsanız, yaptıklarınız pek yenilikçi değil demektir.

Yaşlanmanın sağladığı hiçbir avantaj yoktur. Ne daha akıllı, ne daha zeki, ne daha nazik olursunuz. Buna karşın sırtınız daha fazla ağrır, yediklerinizi daha zor hazmedersiniz, gözünüz daha az görür, işitmek için kulağınıza aygıt takarsınız. Eğer mümkünse yaşlanmayın...

HUNTINGTON, Samuel Phillips:

Belirmekte olan çağda, medeniyetlerin çatışması dünya barışının karşısındaki en büyük tehlikedir.

Eğer Batılı olmayan toplumlar modernleşmek istiyorlarsa, bunu Batılılar gibi değil, tıpkı Japonya gibi, kendi yöntemleriyle, kendi gelenek, kurum ve değerlerini kullanarak ve geliştirerek başarmak zorundadırlar.

Hem barışın hem de medeniyetin geleceği, dünyanın büyük medeniyetlerinin siyasal, ruhani ve düşünsel merkezleri ve önderleri arasında anlayış ve işbirliğine bağlıdır.

Kim olduğumuzu, bir tek kim olmadığımızı bildiğimizde ve çoğunlukla da kime karşı olduğumuzu bildiğimizde biliriz.

Kişinin ait olduğu medeniyet, o kişinin kendisini güçlü bir şekilde özdeşleştirdiği en geniş kimlik düzeyidir.

Türkiye bugün müttefikimiz, ama çıkarlarının Avrasya'da olduğunu göz ardı etmemeliyiz!

Türkiye laik Batı'yı bırakıp İslam dünyasına dönsün, kadın hakları gibi konulardan vazgeçip İslami değerlere sarılsın, Atatürk'ü şiddetle reddetsin.

Yunanistan batı medeniyetinin bir parçası değildir. Ancak batı medeniyetinin önemli bir parçası olan klasik medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

NADİ, Nadir:

Atatürk devrimciydi, İnönü evrimcidir.

Ben Atatürk'ün tüm devrimlerine bağlıyım, ancak dil devrimine daha çok önem veriyorum.

NASO, Publius Ovidius:

Ya başlamamalı ya da bitirmeli...

NECATİGİL, BEhçet:

Her şey yarım yârim.

Ya ümitsizsiniz ya da ümit sizsiniz. Ya çaresizsiniz ya da çare sizsiniz.

NUH Peygamber:

Öncelikle komşularınızı ve mahallenizi içinizden gelerek koruyun. Çünkü düşman, komşunun evini talan ederse sıra sendedir.

NOTARO, Domingo:

Çocuklar bizim şimdimizdir, geleceğimiz değil. Şimdi yoksa gelecek de yoktur.

NUTHAR, Jean George:

Hiç kimse yumrukları sıkılıyken net düşünemez.

İMAMOĞLU, Yaşar:

Bir milletin genç nesli ilimli, kültürlü yetişmemişse o millet erimeye maruz kalır!

AÇAR, Mehmet:

Bir halkın sahip olduğu topraklardaki zenginliği isterseniz önce o halkı düşman edersiniz kendinize...

Akvaryum

Bir laboratuvarda deney yapılıyor. İçinde bir büyük ve çokça küçük balığın olduğu kocaman bir akvaryum konuyor. Haliyle, büyük olan acıktıkça küçükleri yiyor...

Daha sonra akvaryumun ortasına dikey bir cam yerleştiriliyor, böylece akvaryum ikiye ayrılıyor. Büyük balık bir tarafa, küçük balıklar da diğer tarafa yerleştiriliyor. Büyük balık cam bölmeyi geçmek ve küçük balıkları yemek için defalarca deneme yapıyor. Bu durum tam 28 saat boyunca sürüyor. 28 saatin sonunda büyük balık artık diğer tarafa geçmek için mücadele etmeyi bırakıyor.

Deneyin sonunda cam bölme kaldırılıyor. O da ne!!! Büyük balık küçükleri yemek için hiçbir hamle yapmıyor. Saatler geçtiği halde onları yemediği görülüyor. Buna psikolojide "Öğrenilmiş Güçsüzlük" deniyor.

İstatistiklere göre bir çocuk ergenlik yaşına gelinceye kadar ortalama 148.000 defa anne babasının, "yapma, elleme, dokunma" gibi sözlerini duyuyormuş. Böyle olunca da çocukta büyüyünce "yapamama, edememe" gibi özellikler gelişiyor ve özgüveni olmayan bireyler haline geliyor.

İşte "Öğrenilmiş Güçsüzlük!"

RUSK, Dean:

İnsanları ikna etmenin en iyi yollarından biri onları dinlemektir.

HİTİT Atasözleri:

Aşağıda yer alan sözler dört bin yıllık bir "Hitit Duası"na aittir:


Tanrım, beni yavaşlat.
Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir...
Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele...
Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver...
Sinirlerim ve kaşlarımdaki gerginliği, belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.
Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol...
Anlık güzellikleri yaşayabilme sanatını öğret; bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret...
Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat. Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim...
Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak dostlar ver.
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla. Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır...
Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi, yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim.
Ve hepsinden önemlisi...
Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır, ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ve hikmet, beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak dostlar ver...

LOMBARDI, Vince:

Oyunu kaybetmedik, sadece zaman yetmedi.

Önemli olan yere düşüp düşmemen değil, tekrar ayağa kalkıp kalkamamandır.

LİVANELİ, Zülfü:

Benim tek pusulam vicdandır, vicdanı olmayan her insan Nazi'dir.

Bir halkın türkülerini yapanlar, yasalarını yapanlardan daha güçlüdür. Haydi gücünüz yetiyorsa silin bakalım Pir Sultan'ı, Karacaoğlan'ı, Nazım'ı...

Eskiden köleler hiç olmazsa ayaklarına geçirilen prangaların farkındalardı, şimdikiler zincirlerini bile göremiyorlar.

Ne çok isterdim tek bir çocuğun ahının koskoca devletleri tuzla buz etmesini, orduları bozmasını, ölüm kusan savaş uçaklarını düşürmesini...

Unutmayın ki her zaman sizden daha kurnaz biri çıkar.

ÖZAKMAN, Turgut:

Adam İngilizin dokuduğu kumaştan elbiseyi giyiyor, Alman malı lokomotifin çektiği trene biniyor, namaz vaktine ne kadar kaldığını cebindeki İsviçre malı saate bakarak kestiriyor, Rus unundan yapılan ekmeği yiyor; ama şapkayı giyince kafir olacağını sanıyor.

Avrupa'da ülkesini savaşta zafere kavuşturan birçok komutan vardır. Milletini daha ileri bir toplum yapmak için çalışmış birçok önder vardır. Ama yokluk, yoksulluk içinde ikisini birden başarmış tek bir kişi vardır: Atatürk... Sıfır imkanla işgal edilen vatanını kurtarmış, emperyalizmi ve yardakçılarını yenmiş, ükesini tam bağımsız yapmış, bununla kalmamış milletini çağdaşlaştırmak, kadın-erkek eşitliğini sağlamak, halkını uyandırmak, kalkındırmak için devrimler gerçekleştirmiş, bir doğu ülkesinde demokrasinin kapısını açmış böyle bir önder, bilge, millet atası hiçbir ülkenin tarihinde yer almıyor. Yabancılar işte bu yüzden Atatürk'e saygımızı anlayamıyorlar.

Batının bize dönük, tüm dünyaya dönük bilim ve sanatla ilgili temiz bir yüzü var. Bir de sömürgeci, emperyalist, kandırıcı, pis bir yüzü var. Yalnız güzel yüzüne mağlup olup da, pis yüzünü hazmetmemize imkan yok. Türkiye, batının bu pis yüzünü çok yakından gördü. Ya kendi yaptı bu pisliği ya da birilerini paralı asker olarak tuttu, onlara yaptırdı. Onun için biz, emperyalizmin ne olduğunu bilmeyenlere ders verebilecek bir ülkeyiz. Ama Türkiye'de de ne yazık ki emperyalizm, bir sol terimdir diye söylenemez oldu.

Gençler; emperyalizmi ve yamaklarını dize getiren, bir enkazdan yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran atalarınızla gurur duyun, şehit ve gazi atalarınızın onurunu yalancılara çiğnetmeyin!

İstiklal Savaşı dünyadaki en meşru, en ahlaklı, en haklı, en kutsal savaşlardan biridir. Emperyalizmi ve yamaklarını dize getiren, bir enkazdan yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran atalarınızla gurur duyun, şehit ve gazi atalarınızın onurunu yalancılara çiğnetmeyin!

ÖZBEKİSTAN Atasözleri:

Bir adam köprü yapar, bin adam üstünden geçer.

İğne kadar delikten, deve kadar soğuk girer.

JEFFERSON, Thomas:

Bilgelik kitabımın ilk sayfasında, dürüstlük yer alır.

Bir gazetenin en güvenilir sayfaları ilan sayfalarıdır.

Gazetesiz bir hükümet idaresine, hükümetsiz bir gazete idaresini tercih ederim.

Özgürlüğümüz basın özgürlüğüne dayanır.

BAKİ:

Üç çeşit dost vardır:
Bir dost vardır; gıda gibidir, sen O'nu her gün ararsın.
Bir dost vardır; ilaç gibidir, gerektiğinde ararsın.
Bir dost vardır; hastalık gibidir, O seni arar.

ÇELLEK, Tülay:

İçinizde, yüreğinizde, beyninizde bulunan yaratı korlarının üzerleri küllerle kaplı... Bu külleri silkelemeli, altındaki ateşi, koru, yaratıyı ortaya çıkartmalısınız.

Önce insan olmalı; sonra sanatçı, sonra eğitimci, sonra bilim insanı...

Yaratıcılıkta hayal gücü çok önemlidir. Tasarım yaparken bilgi hayal gücüyle sarmaş dolaş olmazsa anlamı eksik kalır. Gereksinmelerin tacıdır hayal gücü tasarımda...

EKER, Özge Umut:

Felaketi bekleyerek endişelenmek, felaketi yaşamaktan daha kötüdür.

ESENDEMİR, Hakan:

Hayat her ne kadar şaşırtıcı olsa da bil ki güzel olan neyse seni beklemektedir.

ÖZÜERMAN, Tülay:

Demokrasinin ne olduğu konusu giderek muğlaklaştırılsa bile, insanı aşağılayan totaliter uygulamaları reddedecek, insanı öne alan birikimi var dünyanın...

Günümüzde "korku"nun yaşamın bir parçası haline getirilmesi sürecini içgüdüsel bir alışkanlığa dönüştürmeden reddetmek için pek çok nedenimiz var.

WOOLF, Virginia:

Bir kadın olarak kentim yok, bir kadın olarak kentim tüm dünya...

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

Yaşamak neden böyle içler acısı, neden bir uçurumun yanı başından geçen daracık bir yol gibi?

Tek kelime yeter; ama ya insan o kelimeyi bulamazsa?

Acının Gizlediği Armağan

Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı.

Gemiden sağ kurtulan tek kişiyi dalgalar küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi.

Adam, ilk günler kendisini kurtarması için Allah'a yakardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı. Ama ne gelen oldu ne de giden...

Daha sonra rüzgardan, yağmurdan ve tehlikeli hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklardan bir kulübe yaptı.

Sahilde bulduğu gemiden arta kalan konserve, pusula gibi eşyaları bu kulübeye koydu.

Günler hep aynı şekilde geçiyordu.

Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyor, kendisini kurtarması için Allah'a dua ediyordu.

Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmıştı, geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığını gördü.

Duman, dans ede ede göğe yükseliyordu.

Başına gelebilecek en kötü şeydi bu.

Keder ve öfke içinde donakaldı.

Şimdi bu ıssız adada, başını sokabileceği bir kulübe bile kalmamıştı.

- "Allah'ım, bunu bana nasıl yapabildin?" diye feryat etti.

O geceyi keder ve üzüntü içinde geçirdi.

O kadar dua ettiği halde, başına bu olay geldiği için sitemler etti.

Ertesi sabah erken saatlerde, adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı!

Bitkin adam kendisini kurtaranlara sordu:

- "Benim burada olduğumu nasıl anladınız?"

Cevap O'nu hem şaşırttı, hem de utandırdı:

- "Dumanla verdiğiniz işareti gördük!"

Canımızı sıkan, göz yaşlarımızı inci gibi döküveren olaylar sessiz bir kurtuluş çağrısı, bir mutluluk davetiyesidir belki de...

İlk bakışta dayanılmaz gelen acı anlar, sonrasında kalbimizi kuş gibi hafifleten, ruhumuzu ısıtan tatlı tecrübelere dönüşüyor.

Aydınlıkta seçemeyeceğimiz bir ışık, karanlık basınca fenerimiz oluyor.

Öyküdeki yanan kulübenin dumanıyla kurtuluş umudunun yeşermesi gibi, yaşamımızdaki kırık dökükler, yıkıntı ve ziyanlar, kayıp ve yenilgiler yenilenmenin, yeniden doğuşun tohumlarını ekiyor aslında...

Acı, derinlerinde gizlenen tatlı hediyelerle dolu.

Yapmamız gereken, acıyla barışıp onu çözümlemek, gizlediği armağanı kalbimize buyur etmektir...

KAMALAK, Mustafa:

Dünyada en acınacak insanlar idealini yitirmiş, davasını satmış insanlardır. Bunların elde ettikleri makam ve mevkiler sattıkları davanın bedelidir.

ISTRATI, Panait:

Her servet haset yaratır, iştah uyandırır. İnsanın hiçbir şeyi olmamalı. O zaman dünyaya sahip demektir.

İnsan olmak ve hayatı hayvanlardan daha az anlamak, ne hazin şey!

Kuşun hiç şaşmadan uçabilmesi, kanatlarına değil, yanılmayan bakışlarına bağlıdır.

BOZOKLAR, Ayşe Öztuna:

Bilinmeyeni yönetecek lider kadrolarına ihtiyacımız var. Çok yakında lider açığı kritik düzeye ulaşacak...

LENIN, Vladimir Ilyich:

Bir liberalin genel olarak demokrasiden söz etmesi doğaldır. Bir marksist ise "Hangi sınıf için?" diye sormaktan hiçbir zaman geri kalmayacaktır.

Bizim devrimimiz sanatçıyı son derece zor maddi koşullardan kurtardı. Devleti onların savunucusu durumuna soktu ve onları yasalarla korudu. Her sanatçı ya da kendini böyle gören herkes, hiçbir şeye bakmaksızın özgürce yaratma ve kendi idealini izleme hakkına sahiptir.

Düşmanlarım beni alkışlıyorsa, nerede hata yaptım diye düşünürüm.

Her sosyalist; ezilen, bağımlı, eşit olmayan devletin; ezen, köleci, soyguncu 'büyük' devlete karşı kazanacağı zaferi sevgi ile karşılar!

İnandığımız tek kutsallık, emeğin gücüdür!

Komünistler için seçimler özel bir siyasi işlem değildir, bin türlü vaatte bulunarak sandalye kazanmaya çalışmak değildir, ama sınıf bilinci olan işçilerin/halkın siyasal dünya görüşünün ilkelerini ve temel isteklerini savunmak için özel bir fırsattır.

Özel mülkiyetin temel olduğu bir toplumda sanatçı, pazara göre eser üretir.

GÜLSEREN, Ahmet:

Bir iş yeri açmak çok kolaydır, ama asıl olan sağlıklı ve risksiz yönetebilmektir.

İş görülürken oluşacak tehlikelere karşı işçinin yaşamı ve sağlığı korunursa, ancak iş sağlığı ve güvenliğinden bahsedilebilir.

İş kazası ve meslek hastalığı eğer bir risk ise, riski gidermenin yolu da tedbir almaktır.

İş kazası ve meslek hastalığı tedbirsizliği asla affetmez! Zira risk her zaman vardır, ancak tedbir alınmazsa daha da artacaktır.

İş kazası ve meslek hastalıklarını önlemenin en önemli yolu, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşmasından geçer.

İş kazası ve meslek hastalığını önlemek, ilk önce işverenin vicdanında başlar.

İşe sadece para kazanmak hırsıyla başlamak, iş kazası ve meslek hastalığına davetiye çıkarmaktır.

İşverenin işçisine olan borcu, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önleme borcudur.

İşverenin işçiyi gözetme ve koruma borcu, işçinin sadakat borcunda karşılık bulur.

Unutmayalım! İş kazası ve meslek hastalığı doğuştan değil, sonradan olur.

- A -

19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığım vakit, benim elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnızca milletimin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran, manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu kuvvete ve Türk milletine dayanarak işe başladım.

"30 Ağustos Zaferi", Türk tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Ulusal tarihimiz çok büyük, parlak zaferlerle doludur. Ama "Türk Ulusu"nun burada kazandığı zafer kadar dünya tarihine yeni bir boyut kazandıran bir savaşı hatırlamıyorum. Yeni "Türk Devleti"nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı. Bu alanda akan Türk kanları, bu göklerde uçuşan şehit ruhları, Devletimizin, Cumhuriyetimizin ölümsüz koruyucularıdır. (1924, Dumlupınar)

Acizler için imkansız, korkaklar için müthiş görünen şeyler kahramanlar için idealdir.

Adliyemizin emin olduğumuz yüksek gücü sayesindedir ki, Cumhuriyet, kaçınılmaz gelişimi işleyebilecek ve türlü şekil ve türdeki saldırılara karşı vatandaşın hukukunu ve ülkenin düzenini koruyabilecektir. (1930, TBMM)

Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terk etmekle kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını temin etmek için bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk istiklalini feda ediyorlar.

Aklınızı başınıza toplayınız. Ulusumuz ve yurdumuz için sakıncalı olan yabancılara vicdanlarınızı satarak yaptığınız alçaklığın ulusça yükletilecek sorumluluğunu göz önünde tutunuz. Güvendiğiniz kişilerin ve gücün sonunu öğrendiğiniz zaman kendi sonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız.

Altı Ok: Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik, Devrimcilik... (1937)

Amacımız ulusal sınırlarımız içinde toprak bütünlüğümüzü, aynı zamanda da tam egemenliğimizi elde etmektir. Bizi bu amaçtan alıkoyacak herhangi bir güce karşı savaşacağız.

Amazonların yurdu Sinop'tur. Tarihi ilişkiler içinde oldukları memleket te Kırım'dır. Bu iki memleket te bilinen tarihten çok eski günlerden beri Türk memleketleridir. Dünyada Türklerden başka hiçbir ulus "asker kadın" töresini bilmez. Türk kadını cesurdur. Gözü pektir. Hiçbir özellikte erkekten ayrı değildir.

Amerikan sistemini memleketimizde tatbik etmeyi hiç hatırıma getirmedim; sistemsiz ve kanunsuz tarzda Reisicumhurlukla, Başvekaleti birleştirmeyi düşünmedim ve düşünecek adam olmadığım bütün milletçe malumdur zannederim.

Artık mazinin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları tashih edeceğiz. Bu hataların tashih olunmasında bütün vatandaşların faaliyetini isterim.

Asıl mücadele sahası, kadınlarımız için biçimde ve kılıkta başarıdan çok, asıl zafer kazanılması gereken alan ışıkla bilgi ve kültürle gerçek faziletle süslenip donanmaktır. (21 Mart 1923)

Asırlardan beri miras alınagelen zihniyetleri, adetleri ve ananeleri kökünden çıkarıp atabilmek için, itiraf etmeliyim ki, kolay bir şey değildir; müşkül bir meseledir. (2 Şubat 1923, İzmir - Kız Muallim Mektebi Edebiyat öğretmeni Nuriye Hanım'ın konuşmasına karşılık olarak...)

Atatürk İçin Neler Dediler:

Alexandrina, Cantacuzino:

Dünya'da yeni bir dönem başlatan Atatürk, Türk kadınına verdiği haklarla anayı hak ettiği yüksekliğe eriştirdi. Batı'ya verdiği bu dersin unutulması mümkün değildir.

* * *

Altmaier, Peter:

Atatürk tarafından kurulan büyük ve onurlu bir Türkiye daha açık ve demokratik bir toplumu kaldırabilir ki böyle bir ülke birçok Ortadoğu ülkesi ve dünyadaki birçok Müslüman için örnek oluşturabilir.

* * *

Anonim (Söyleyeni Bilinmiyor):

Sadece büyük bir lider, geleceği küçük kalplere emanet eder.

* * *

Aristide, Jean-Bertrand:

Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamış ve O'nun ilke ve düşüncelerini uygulamış olmaktan dolayı mutluyum.

* * *

Aspinall-Oglander, Cecil Faber:

Türklere ne mutlu idi ki, 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal'den başkası değidi. Ve kadere hakim olan bu adam, derhal etkin bir komutan kudret ve yeteneği gösterdi. Düşmanın Conkbayırı'na doğru ilerlediğini işitir işitmez, bunun sahte bir harekat olmayıp kuvvetle yapılan ciddi bir taarruz olduğunu anladı. Bu hücumun Türk savunmasının tam kalbine karşı bir tehdit oluşturduğunu derhal değerlendirerek, savaşa bir tabur değil, bütün alayı atmaya karar verdi.

* * *

Balaban, İbrahim:

Bence dünyanın en büyük, en güzel adamı Atatürk. Şuna bak yahu, ne kadar güzel adam...

* * *

Baykam, Bedri:

Yaşadığımız dünyada Atatürk'ün değerini bir kez daha anlıyoruz. O'nun temel felsefesinde, laiklikte din, dil ve ırk ayrımı yoktur.

* * *

Churchill, Winston:

Atatürk sağ olsaydı, dünyanın görüntüsü bugünkünden çok başka olurdu. Keşke sağ olsaydı da, biz o büyük adamın izinden gidebilseydik.

--------

Şu anda mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm!.. Oldukça mutluydum, umutluydum. Daha düne kadar "Çanakkale bizimdir" diyordum. Çünkü bu savaşı kazanmak için askeri, parayı, cephaneyi, her şeyi hesaplamıştım. Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik. Yalnız bir şeyi hesaba katmamışız: Mustafa Kemal'i... Bağrımda İngiliz gururu olmasa Türkleri alnından öpmek, onları ayakta alkışlamak isterdim.

* * *

Clinton, Bill:

Bugün millenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Çünkü O, yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir.

* * *

Dodd, Clement Henry:

Atatürk Devrimi, insan haklarına ve halk egemenliğine dayalı bir devrimdir. Bu devrimde totaliter bir siyasal görüş hiçbir zaman görülmemiştir.

* * *

Farrere, Claude:

Atatürk'ü sizler layıkıyla takdir edemezsiniz. Büyüklüğünü gereği kadar ölçemezsiniz. O, yüce bir dağa benzer. Eteğinde yaşayanlar, bu yüceliği fark edemezler. Bu dağın azametini kavrayabilmek için O'na uzaklardan bakmak gerekir.

* * *

Gandhi, Mahatma:

Şimdi mazlum ve tutsak uluslar artık vazgeçilmez bir reçeteye sahiptir. Mustafa Kemal'in utkusu, Dünya için özgürlük ve bağımsızlık sancağıdır! (30 Ağustos Zaferi'nden yalnızca 8 gün sonra...)

* * *

George, David Lloyd:

1922'de Türk ordularının zaferi neticesi Anadolu'daki emelleri gerçekleşmeyen İngiltere'nin Türk düşmanı olarak bilinen Başbakanı David Lloyd George, "İngiliz Parlamentosu"nda kendisine yöneltilen suçlama ve tenkitleri şöyle cevaplandırmıştır:

- "Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk milletine nasip oldu. Mustafa Kemal'in dehasına karşı elden ne gelirdi?" (David Lloyd George, İngiltere Başbakanı, 1922)

* * *

Hirsch, Ernst:

Atatürk adında bir şahıs hukuki anlamda, artık mevcut değildir. Dolayısıyla O'na yasa yoluyla da bir imtiyaz sağlanması söz konusu olamaz. "Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun" yolu ile ceza hukuku normlarıyla korunması öngörülen hukuki varlık ve şahıs olarak Atatürk değildir. Burada korunmak istenen "Türkiye Cumhuriyeti"nin kurucusuna karşı Türk milletinde genel olarak, yaygın bulunan hayranlık ve saygı duygusudur. İşte ceza tehdidi altına konulmak istenen davranışlar, halkın içinde yaşamayı sürdüren bu saygı duygusunu, yani merhumun anısını zedelemeye müsait davranışlardır. Bu kanun ile bu olağanüstü şahsiyetin anısını koruma konusunda ben de karınca kararınca bir katkıda bulunabildim.

"Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun"a karşı çıkanlar, Ticanilere ve bunların saldırılarına besledikleri sempatiyi, birtakım anayasal endişelerin arkasına saklamaya çalışmaktadırlar. (1951)

Atatürk'ün bedenen ölmesi, bütün halkı, bütün tabaka ve çevreleri sarstı. Sanki gerçekten de bütün Türklerin babası ölmüştü. Atatürk'ün naşını içeren lahdin önünden son saygı görevini yerine getirmek amacıyla geçen insan kalabalığı öylesine muazzamdı. Cenaze alayının geçtiği kilometrelerce uzunluktaki caddeler boyunca gözyaşları içinde hıçkıran insanlar duruyordu, bütün pencereler, bütün evler ağlayan insanlarla doluydu. Kortejde yürüyen bizler için, sanki bütün İstanbul bir sel gibi akmış gelmiş ve ağlayan bir duvar oluşturmuştu. 1938 yılının o Kasım günündeki gibi içten bir halk yasını ne daha önce yaşamıştım ne de daha sonra, bir daha böyle bir şeye tanık olmadım.

* * *

Ho Yao Tso:

Türkiye ile Çin arasında tam 3000 yıllık dostluk bağları vardır. Bundan dolayı bu kadar eski bir dost memlekete elçi gönderildiğimden kendimi bahtiyar addediyorum. Memleketinize geldikten sonra Türkiye'de, Çin'e karşı büyük bir teveccüh mevcut olduğunu memnuniyetle gördüm. Yeni Türkiye'de gördüklerim beni hayrette bırakmıştır. Kısa bir müddet zarfında Türk ulusunun yaptığı büyük inkılaplar Uzak Şarktan ulusların bile takdir ve hayranlığını kazanmıştır. Atatürk'ün adı bugün Uzak Şark'ta hürriyetin ve istiklaliyetin timsali olarak kabul edilmiştir. Bunun için Türkiye'nin kıymetli önderlerini yakından görmek, yakından tanımak ve onlardan ders almak üzere Ankara'ya geldik. Yeni Türkiye bizim için canlı bir ibret dersidir. Çin ulusu, Türkiye'nin yürüdüğü yoldan ilerlemeye azmetmiştir. (Ankara, 1934)

* * *

İkbal, Muhammet:

Başlangıçta küçük bir kıvılcım idik,
Atatürk'ün bakışıyla güneş olduk, dünyayı fethettik.
Atınızı şaha kaldırın, bırakın istediği yere gitsin dedi,
Biz hesaplı adım attığımızı sanarak defalarca yenilmiştik...

* * *

İlhan, Attila:

Türklerde, kurtuluşu Doğu'da gören ilk ihtilalci Mustafa Kemal idi.

* * *

Kılıç Ali:

Gazi bizim Gazimiz, kainat ve insanlığın ulu Gazisi... Gaziantep'in yüreğinden coşan sesi dinliyor musun? Bu ses, tek ses olarak neden senin büyük yüreğine akıyor? Gaziantep seninle yeniden kuruldu, çünkü sana inandı, bağlandı. Sana inanan, sana bağlanan kendi varlığına inanır. Hakka inanır, sonsuzluğa bağlanır. Sen her şeysin, Gazisin. Büyük Türk'ün bizzat kendisisin, özüsün, kütük adın Gazi Mustafa Kemal'dir. Fakat doğuş adın, tarih adın, asıl adın Türkiye'dir.

* * *

Koç, Ahmet Vehbi:

Atatürk askeri alanda olduğu gibi, ekonomik alanda da umudu yaratmasını bildi. Kamu iktisadi teşekkülleri O'nun eseridir.

* * *

Körpınar, Mehmet Ali:

Her kim ne yaparsa yapsın, bizlere padişaha kul olma yerine, bağımsız ulus ve özgür vatandaş olma bilincini aşılayan yüce önderimize duyulan sevgi ve saygı, sonsuza kadar kalbimizde ve benliğimizde yaşayacaktır.

* * *

Ludwig, Emil:

Gazi Hazretleri ile görüşmem o kadar kıymetlidir ki, bunu bir-iki kelime ile sınırlama imkanı yoktur. Bütün dünya Gazi Hazretleri'nin yalnız faaliyetini bilir. Fakat ben kendileri ile görüşürken, dünyanın meçhulü olan diğer bir meziyetini keşfettim. Gazi Hazretleri eylem adamı oldukları kadar da bir düşünürdürler.

* * *

Mango, Andrew:

Ben tarafsız olduğuma inanıyorum. Ama Atatürk karşısında tarafsız kalamıyorum.

* * *

Mengi, Güngör:

Atatürk, yerel bir başarı hikayesi değildir. O, evrensel ölçülere bile sığmayan bir kahramandır.

* * *

Moorehead, Alan McCrae:

25 Nisan sabahı Anzakların tam Conkbayırı'nı işgal edecekleri sırada Mustafa Kemal ortaya çıktı. Eğer Boğaz'a hakim tepeler ele geçirilebilseydi o takdirde Türk savunmasının ta kalbine çok ciddi, hatta hayati bir darbe indirilmiş olurdu. O gün Mustafa Kemal, içinde taşan bir sergerdelikle, hatta zaman zaman bir çılgınlıkla savaşmıştı. Devamlı olarak ön saflarda çarpışmaktaydı.

* * *

Nehru, Jawaharlal:

Tükenmiş, çökmüş görünen bir ulusun yeniden doğuşuna en çarpıcı örnek Türkiye'dir. Bunun onuru, büyük ölçüde, her şey kendisine karşı görünürken, boyun eğmeyi reddeden kahraman lider Mustafa Kemal Paşa'dır. Kemal Paşa, sadece ülkesini özgürleştirmekle kalmadı, modernleştirdi, tanınmaz ölçüde değiştirdi. Saltanata ve hilafete, kadının dışlanmasına ve eski adetlere son verdi. Zaferden sonra muazzam bir itibar kazanmış olmasına rağmen dikkatli hareket etti, çünkü bir halkı uzun süreden beri gelenekler ve din temelinde yükselen eski alışkanlıklardan çekip almak kolay değildir.

* * *

Osmanoğlu, Ertuğrul (Sultan Abdülhamit'in Torunu):

Bir şeyi unutmayın. Eğer Mustafa Kemal Paşa olmasaydı hiçbirimiz olmazdık. Yaptığı devrim belki hanedan için kötü oldu ama Türkiye O'nun sayesinde var. Siz, ben, hepimiz varlığımızı O'na borçluyuz.

* * *

Özakman, Turgut:

Avrupa'da ülkesini savaşta zafere kavuşturan birçok komutan vardır. Milletini daha ileri bir toplum yapmak için çalışmış birçok önder vardır. Ama yokluk, yoksulluk içinde ikisini birden başarmış tek bir kişi vardır: Atatürk... Sıfır imkanla işgal edilen vatanını kurtarmış, emperyalizmi ve yardakçılarını yenmiş, ükesini tam bağımsız yapmış, bununla kalmamış milletini çağdaşlaştırmak, kadın-erkek eşitliğini sağlamak, halkını uyandırmak, kalkındırmak için devrimler gerçekleştirmiş, bir doğu ülkesinde demokrasinin kapısını açmış böyle bir önder, bilge, millet atası hiçbir ülkenin tarihinde yer almıyor. Yabancılar işte bu yüzden Atatürk'e saygımızı anlayamıyorlar.

* * *

Roosevelt, Franklin Delano:

Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.

* * *

Sadık, Muhammed:

Mustafa Kemal Atatürk'ün etkisi Türkiye'nin sınırlarını aşarak çok uzaklara erişmiş ve sömürü tutsaklığı altında inleyen herkese esin kaynağı olmuştur. O, yeni bir uyanışın kapısını açmış, Asya'da özgürlüğü başlatmıştır. Türkiye'deki kurtuluş akımıyla Ankara'da sömürgeciliğin ölüm çanlarını çaldırmıştır.

* * *

Salman, Tansu:

Büyük Önder Atatürk, aşmak zorunda kaldığınız çetin ve köklü zorluklara karşı verilen mücadeleyi örnek alarak barışa, özgürlüğe ve laik düzene ulaşmak için akıl ve bilim rehberliğinde ilkelerinizi benimseyerek yol almaya çalışıyoruz. Ülkemize ve tüm insanlığa miras bıraktığınız Cumhuriyet değerlerinin bilincinde olarak çağdaş uygarlık düzeyinde kazandırdığınız devrimlere sahip çıkacağımıza söz veriyoruz.

* * *

Soyak, Hasan Rıza:

Atatürk, "Birinci Dünya Harbi"nden sonra Avrupa'nın muhtelif memleketlerinde, bir takım şeflerin ortaya attıkları ideolojilerle onların tabii neticesi olarak meydana gelen idare sistemlerinin şiddetle aleyhineydi.

* * *

Sütçü İmam Ali:

Her kim ki Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye aleyhine fetva verip düşmanlık yapar, bilin ki onların damarlarında kafir kanı akar!

* * *

Süvari Yakup Çavuş:

Düşman sadece Yunan değildi; İngiliz'i vardı, Yunan'ı vardı, Fransız'ı vardı, İtalyan'ı vardı, Rus'u vardı... Vardı da vardı, bizimse bir Allahımız bir de Paşamız vardı.

* * *

Townshend, Charles:

Ben şimdiye kadar onbeş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmi konuşmalar yaptım. Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Mustafa Kemal'de büyük bir ruh kudretinin esrarı var.

* * *

Türker, Masum:

Milletimizin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde dünya tarihine de damgasını vuran Ulu Önder Atatürk, sadece Türk insanının değil, dünyanın da saygı duyduğu bir lider olarak tarihteki yerini almıştır. Atatürk'ün fikirlerine, düşüncelerine, ilkelerine ve ülkemize armağan ettiği Cumhuriyet'e sahip çıkmak, her Türkiye vatandaşının temel sorumluluğudur.

* * *

Velidedeoğlu, Hıfzı Veldet:

Eğer Atatürk "Kurtuluş Savaşı"nda ve daha sonra yanılgıya düşerek tarihsel fırsatları iyi kullanmasaydı, bugünkü bağımsız "Türkiye Cumhuriyeti" yer yüzünde olamazdı. Bunu görmemek için ya bilinçsizlik içinde ya da Türk vatanına ve O'nun çocuklarına karşı beslenen korkunç kin ve düşmanlığın oluşturduğu ahlaksal bir körlük içinde bulunmak gerekir!

* * *

Yüksel, Zekiye:

Kadının hiçleştirilmesi, aydınlık düşmanlarının karanlığı, Atatürk'e hayranlığımı her geçen gün kat be kat artırıyor.

* * *

- C -

Cumhuriyet, ahlaksal erdeme dayanan bir yönetimdir. Cumhuriyet erdemdir. Cumhuriyet yönetimi erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık ise korkuya, tehdide dayandığı için korkak, alçak, sefil, rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir. (1925)

Cumhuriyet, fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek seviyeli muhafızlar ister.

Cumhuriyet, fikri hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister.

Cumhuriyeti kuranlar onu korumaya da muktedir olmalıdır.

Cumhuriyeti, onun gereklerini yüksek sesle anlatınız. Bunu yüreklere yerleştirmek için elverişli olan hiçbir durumu kaçırmayınız!

Cumhurreisi'nin halk tarafından seçilmesi mahzurludur, vekillerin seçmesi en iyisidir. Nedenine gelince, yarın birisi çıkar ve "Beni halk seçti" diyerek krallığını ya da diktatörlüğünü ilan ederse, demokrasi tehlikeye girer! Tarihte örnekleri çoktur...

- Ç -

Çağdaş bir "Cumhuriyet" kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir!

Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce onurlarını, sonra özgürlüklerini, daha sonra bağımsızlık ve geleceklerini kaybederler.

"Çanakkale Zaferi", Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayan-ı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, "Çanakkale Muharebeleri"ni kazandıran bu yüksek ruhtur.

Çiftçilerimizin gayretiyle memleketimizin verimli tarlaları birer kalkınma kaynağı olacaktır. Şüphesiz bu kalkınma kaynaklarını dünyadaki düşmanlara karşı savunmak için de kıymetli bir ordumuz bulunacaktır.

Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı ve her koşulda yetişkinlerden daha özel olarak ele alınmalıdır.

Çocuklarımızın ve gelecek nesillerin musikisi garp medeniyetinin musikisidir.

Çok değil, yüz yıla kalmadan, eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki; bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğumuzu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek, ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir. Ayrıca unutmayın ki, o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır. (17.12.1927, Ankara)

ÇITAK, Mustafa:

Bilgisayarlardaki yazılım hatalarını düzeltmek olanaklıdır; ama kadınlardaki yazılım hatalarını düzeltmek asla mümkün değildir.

GEYİKÇİ, Nazım:

Belirli bir göreve odaklandığınızda hayal dahi edilemeyecek kadar büyük başarılar elde edersiniz.

KARAY, Refik Halit:

Anadolu'da bir patırtı, bir gürültü, kongreler, beyannameler falan, sanki bir şey yapabilecekler. Blöf yapmanın sırası mı? Hangi teşkilatın, hangi kuvvetin var? Bu ne hayal... Kuzum Mustafa, sen deli misin? (1919)

İkbal sarhoşu en çabuk ayılan bir sarhoştur. Masa başındaki koltuğunu altından çeker çekmez süt dökmüş kediye, sarığı alınmış hocaya, karaya vurmuş balığa, gerdeğe girmiş alığa veya zifaf odasından çıkmış hadıma döner, sünepeleşir.

İnsan başkalarını aldatmak idmanını önce kendi yapar.

KOCADAĞ, Kazım:

Barış ve uyum içinde yaşayan çağdaş, atılımcı ve üretici bir toplum ancak sağlam temeller üzerinde kurulacak dostluklar sayesinde oluşur.

ÇULHAOĞLU, Gökçe Fırat

Emperyalist güçler "böl-yönet" uyguluyorsa bizim yapmamız gereken tek bir şey var: "Birleş ve yönet." Ey Türk halkı, sen hepsinden kalabalıksın, sen hepsinden güçlüsün, birleş!

Her kuşak, yaşadığı toplumsal dönemin birer ürünü ve yaratıcısı olarak girer yaşama; biçimlenir ve biçimlendirir kendini ve dünyayı.

UŞAKLIGİL, Halit Ziya:

Eserlerinde insanlık örnekleri yaratarak bunları bir olayın değişik evreleri arasında, şu ya da bu düşünce ve durum içinde yaşatarak düşündüren, hareket ettiren yazarlar; kendi kişiliklerinden sıyrılarak hayallerinde yarattıkları kişilerce emilir gibi onlardan biri olur. Onların egemeni yazarın yaratıcı düşüncesi, ruhu onun soluğudur. Bu kişilerde yaratıcının kendisinden bütünüyle soyutlayabilmesine pek seyrek rastlanır. Çoğunlukla bunların derileri altında saklanan asıl kişiliğin ta kendisidir.

URGAN, Mina:

Ben sahip olduklarımın tadını çıkarmayı öğrendim hayatta. Sahip olamadıklarımın ve olamayacaklarımın acısına ise ayıracak zamanım yok. Hayat çok kısa.

"Çağımıza uymak zorundayız" palavrasına hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üstüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım?

SCHILLER, Johann Christoph Friedrich von:

Affetmek ve unutmak, iyi insanların intikamıdır.

Akıl ve dirayetin ak saçlılar gibi, ama yüreğin masum çocukluk yüreği olsun.

Böcek olmayı kabullenenler, ezilince şikayet etmemelidirler.

Brutus'un yaşadığı yerde Sezar ölmeye mahkumdur.

Gençliğimizin rüyalarından ayılmalıyız.

Gözyaşları biçmek istemeyen kimse sevgi ekmelidir.

Salim limanda olanlar, rahat öğüt verirler.

Sanatlar, hürriyet tarafından emzirilince büyürler.

TURGENYEV, Ivan Sergeyeviç:

Akşam yemeğine geç ya da erken gelmemle içten bir şekilde ilgilenecek bir kadın uğruna bütün dehamı ve tüm eserlerimi feda etmeye hazırım.

Mezarlarda gömülü olan yürekler ne kadar ihtiraslı, ne kadar günah işlemiş, ne kadar isyancı olurlarsa olsunlar, üzerlerinde biten çiçekler bizlere masum gözleriyle sakin sakin bakarlar. Bu çiçekler bizlere sonsuz bir uzlaşmayı, ölümsüz bir hayatı da anlatırlar.

NESİN, Aziz:

1934 yılında soyadı kanunu çıktı. Herkes kendi soyadını kendisi seçtiği için insanların bütün gizli, aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri eli açık, en korkakları yürekli, dünyanın en tembelleri çalışkan gibi soyadları aldılar. Ben de kendime "nesin" soyadını aldım. Herkes "nesin" diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.

Bırak olmasın mezar taşımız; bir okul bahçesine gömsünler bizi, çocuklar koşsun üzerimizde...

Bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir. O'na sperm verirseniz size bir çocuk verir, O'na bir ev verirseniz size bir yuva verir, O'na sebze verirseniz size yemek verir, O'na bir gülücük verirseniz size kalbini verir, O'na bir şarkı söyleyin, size konser verir... Kendisine verileni çarpıp çoğaltarak geri verir. Bu yüzden O'na çamur atarsanız, karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun!

Dünyadaki en karlı ticaret din tüccarlığıdır; sermayesi yalan, müşterisi cahildir!

Düşünmeye alışmamış olanlar sorunların ne büyüğünü ne de küçüğünü düşünürler.

Gerici güçlerin en belirgin özelliği şudur: İlerici olan, yeni olan her şeyi, önce ona karşı gelerek yıkmaya çalışırlar; beceremezlerse kendi içlerine alarak boğar, yok ederler.

Her kadın biraz gökyüzüdür, biraz yorgunluktur, biraz çiçek, biraz hayaldir kadın; biraz hüzün, biraz hayattır.

İşin zoruna gideceksin. Her zaman zoru dene... Zoru yapamasan bile, zoru yapmaya çalışarak hiç olmazsa kolayını yaparsın.

Kıçımla verdimse reverans,
Bağışlayınız ekselans!..
Çünkü bir Hazret-i Dangalak,
Zorla geçmişse başa,
O'nu kıçıyla selamlamak düşer,
Her onurlu yurttaşa...

Kirli çevre insanın ruhunu kirletir, kirli ruhlar çevreyi kirletir.

Ne zaman kar yağsa; yoksulları, evsiz barksızları, açları, bu karda kıyamette üşüyenleri düşünürüm. Şu karın keyfini bir türlü çıkaramadım, çıkaramam.

Öyle bir ölsem, öyle bir ölsem ki çocuklar; size hiç ölüm kalmasa!

Sizler beni öldürmek isteyen bağnazlar ve yobazlardan çok daha kötüsünüz. Çünkü onlar sizlerin korkaklığı, yüreksizliği, ödlekliği, pısırıklığı, sünepeliği, ikiyüzlülüğü sayesinde var olmuşlardır ve artarak var olmaktadırlar. Daha ne zamana dek susarak ödün vereceksiniz?

Şimdiye dek olduğu gibi, şimdi de haber veriyorum; önceleri yavaş yavaş, ağır ağır, adım adım kötülük uçurumuna doğru giderken, gittikçe hızlanarak, şimdi koşar adım gidiyoruz. Olacak toplumsal depremin uğultularını duymaktayım. Çevremizde aptal aptal suçlu aramayalım. Aynaya bakalım. Aynamız yoksa bir durgun suya bakalım. Orada suçluyu göreceğiz. İş işten geçtikten sonra 'Kendim ettim, kendim buldum' demenin hiçbir yararı yok...

Türk insanının çoğunluğu düşünmüyor, lütfen düşünsünler; başka bir şey istemiyorum. Artık düşünün, benim için değil; kendiniz için düşünün.

Türkiye'deki gericilik, emperyalizmin ancak bir dış belirtisidir. Gericiliği söküp atmak istiyorsak, önce kökü dışarıda gericiliğin besleyicileri olan emperyalizmin kökünü yurdumuzdan kazımalıyız!

NESİN, Ali:

Kendinizi çevrenizle sınırlamayın, herkesi aşın.

FOLLEREAU, Raoul:

Ekilen her sevgi er veya geç çiçek açar.

FONTAINE, Jean de la:

Ayrılık sevdanın merhemi olduğu gibi öfkeyi de, kini de azaltır.

Bazı insanlar koca evreni bilirler de kendilerini bilmezler.

Büyüye de, şeytana da başvursan, hiçbir varlığı bahtından ayıramazsın.

Namuslu birini aldatmak kadar kolay bir şey yoktur.

Ölü bir imparator olmaktansa, yaşayan bir dilenci olmak daha iyidir.

Susayınca kuyuya inilmesine inilmeli, ama nasıl çıkılacağı da düşünülmeli...

Zamanında davranmasını bilmedikten sonra koşmanın bir faydası yoktur.

FONTAINE, Oskar la:

Savaş, çevreye zarar vermenin en kötü biçimidir.

S. İbn Eşref:

Türklerin bedenleri ve sesleri gibi konuştukları dil de uludur. Her Türk kendini aslan, düşmanını av, atını ceylan sayar.

SAID, Edward:

Gözünüz haminizin üstündeyken bir entellektüel gibi düşünemezsiniz.

Uygarlığın üretilmiş görkeminden çok, birlikte yaşayan, birbirinden etkilenen kültürlerin ortak çalışmaları üzerine yoğunlaşmalıyız.

JOSHI, Hemant:

Evlendikten sonra erkek ve kadın yazı-tura gibidir; asla yüz yüze gelmezler, ancak hep beraberdirler.

JOUHANDEAU, Marcel:

Zaman en değerli varlığımızsa, onu gereksiz harcamaktan daha büyük savurganlık olamaz.

ŞEMS-i Tebrizi:

Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir, korka korka atar adımlarını. "Aman sakın kendini" diye tembihlenir. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: "Bırak kendini, ko gitsin!" Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolcu istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşkın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde...

Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda kimsenin bilmediği gizli bir patika açılır.

Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı sevin. Yakında gül yollayacak demektir.

Biz dile, söze bakmayız. Gönle, hale bakarız.

Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.

Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.

Değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir "sen" zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

Edep bilenler başkadır, canı ruhu yanmış aşıklar başka.

En çok kimi seviyorsan seni en çok o yorar ki bu tuhaftır. Seni en çok kim yoruyorsa en çok O'nunla huzur bulursun ki bu daha tuhaftır. Ve, huzur bulduğunuz şeyler için her zaman yorulmaya değer...

Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.

Ey insan! Kaf dağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma! Her şeyin bir hesabı var, üzdüğün kadar üzülürsün.

Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Daima şu "an"ın hakikatini yaşa...

Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil.

Hayatta her şey olabilirsin; fakat önemli olan, hayat içerisinde insan olabilmektir.

Hayatta ne yaparsak yapalım niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.

Kadın; bilmeyene 'nefs', bilene 'nefes'tir.

Okuyarak öğreneceksin, ama severek anlayacaksın!

Önemli olan yükseklere çıkıp hayata tepeden bakmak değildir, önemli olan ne kadar yükselsen de her şeye eşit mesafeden bakabilmektir.

Sen ol da ister yar ol, ister yara; lütfun da başım üstüne, kahrın da...

Sevgi herkese verilir, sadece hak eden alır!

Sevgisini kaybeden hemen kusur görmeye başlar.

ENGELS, Friedrich:

Erkeğin insanlaşması ancak tam olarak tüm kadın dünyasının özgürleşmesiyle, erkek egemenliğinin kökünün kazınmasıyla mümkündür.

Eskiden yalnızca saldırıların öcünü almak ya da yetersiz duruma gelen bir toprağı genişletmek için yapılan savaş, artık sadece soygun amacıyla yapılmaya başlandı ve sürekli bir sanayi kolu durumuna dönüştü.

İhtiyaç, keşfin anasıdır.

İnsanlar yaşadıkları gibi düşünürler.

Önce siz ateş edin Mösyö Burjuvazi!

Para her kapıyı açar, ama kilitleyemez!

ABASIYANIK, Sait Faik:

Ben bayrakları değil, insanları severim.

Bir insanı sevmekle başlar her şey...

ACHARD, Marcel:

Kadın duyduğuna inanır, erkek gördüğüne.

ADAMS, Henry:

Bir öğretmen ebediyete hükmeden insandır. Tesirlerinin nerede biteceği asla bilinemez.

ADORNO, Theodor Ludwig Wiesengrund:

Bilim, itaatsiz olana gereksinim duyar.

İnsanlar gençliklerinde besledikleri umutlarına ihanet edip yaşamlarını dünyanın gidişatına göre ayarladıkları için sanki erken gelen bir çöküşle cezalandırılıyorlar.

Kültür endüstrisi yapay gereksinimler yaratır. Kapitalist sistem tarafından yaratılan bu yapay gereksinimler yine kapitalist sistem tarafından doyurulur. İnsanların gerçek gereksinimleri olan özgürlük, kendini ifade gücü ve yaratıcılık yerini yapay mutluluklar ve güdümlü bir yaşam tarzına bırakır.

AHMET Efendi (Saray Müftüsü):

Üzerimize düşen vazife, memleketimizi muhafaza ve müdafaa etmektir. Boşu boşuna oturursak miskinlik ve zilleti kabul etmiş oluruz. ("Kurtuluş Savaşı"mızda doğru tavır alabilen ender din adamlarımızdan)

AKPINAR, A. Metin:

Gerçek liderler halkta umut yaratanlar değil, umudu gerçeğe dönüştürenlerdir.

AKSU, Sezen:

Müzik hayatı ve zevkleri inceltir; daha rafine, daha toleranslı, daha esnek, hayata daha geniş vizyonla bakan insanlar yetişmesine büyük katkı sağlar.

ANDERSEN, Hans Christian:

Kişi kendi kusurlarını açıklamaktan hoşlanmaz. Bu işi başkaları zaten yeterince yapmaktadır.

ARITMAN, Canan:

Cumhuriyet devrimleri toplumumuzda kadını sadece erkeklerle eşit birey yapmakla kalmamış; kadının statüsünü yükseltmiş, kadına saygıyı da sağlamıştır. O nedenle de en çok kadınlar "Cumhuriyet"e, "Cumhuriyet Devrimleri"ne sahip çıkmalıdırlar.

ARUOBA, Oruç:

Kendi olarak sana gelen, sana gereksinimi olmadan seni isteyen, sensiz de olabilecekken senin ile olmayı seçen, kendi olmasını senin ile olmaya bağlayan... O, işte...

AŞIK Paşa:

Acı dirliğim isteyen
Tatlı dirilsin dünyaya
Kim ölümüm ister ise
Bin yıl ömür olsun O'na...
(13. yüzyıl)

ATA, Asıf:

Vatan için yaşamak, vatan için ölmekten çetindir.

AKAN, Tarık:

Ben sanatın gücüne inananlardanım.

AUDUBON, John James:

Gerçek muhafazakar, dünyanın kendisine bir miras olmayıp, çocukları için bir emanet olduğunu bilendir.

AUGUSTINE, St. (Aziz Augustinus):

Saadete erme dışında insanoğlunun felsefe yapması için hiçbir sebep yoktur.

Sabır, bilgeliğin yoldaşıdır.

Sevgi, ruhun güzelliğidir.

AVAR, Banu:

Atatürk'ün dış politikası bize öğretilmemiş, hatta saklanmıştır. Balkanlar hakkında, güney ve doğudaki ülkeler hakkında, Araplarla ilişkilerimiz konusundaki dahiyane önerilerini Milli (!) Eğitim bize okutmamıştır. Başta "Nutuk" olmak üzere, birçok belge ve bilgi özellikle dikkatlerden kaçırılmıştır.

Bu milleti tanıyın, O'nu duyun ve anlayın! Aynı türküleri dinleyip zevk alabiliyor musunuz? Önce bunu bir tartın...

Kadın en önemli birleştirici ve örgütleyici ögedir. Emperyalizm o nedenle kadınları pasifize etmeyi ya da cinsel bölünmenin aktörleri haline getirerek işlevsiz kılmayı hedefler.

AVUSTRALYA Atasözleri:

Hepimiz bu anda ve bulunduğumuz yerde birer misafiriz. Bir geçiş yapıyoruz sadece. Gözlemlemek, öğrenmek, büyümek, sevmek ve evimize dönmek için geldik buraya...

AYAN, Tamer:

İnsan, doğumundan ölümüne kadar ömür denilen merdivene tırmanır. Zamanı gelince aşağı yuvarlanıverir.

AYFER, Murat Özgen:

Bana "Sen adam olmazsın!" demişti.
Yıllar geçti. Çeşitli yerler gezip gördüm.
Değişik insanlar tanıdım; dostlar edindim.
Okudum, inceledim, çalıştım, öğrendim.
Biraz da düşündüm, özgürce...
Noksanlarımın, yanılgılarımın farkına vardım.
Adamlar aradım, örnek almak için.
Acaba adam olabildim mi?

ALTIOK, Metin:

Ay dokundu omzuma irkildim
Göğün puslu balkonunda
Birdenbire insanları özledim.

ARMSTRONG, Louis:

İki tür müzik vardır, iyi ve kötü... Ben iyi olanını yaparım.

CAAN, James:

Çıplak göğüs modasından nefret ediyorum. Bir hediye almanın en güzel anı, paketi açmaktır.

CANSEN, Ege:

Çabuk çıkan, çabuk iner.

Kollektif haklar arttıkça, bireysel haklar azalır.

Sebeple sonuç birbirini kovalar.

Teşhirin rantına tamah eden, saygınlığından ödün verir.

BACALL, Lauren:

Sürekli havlayan bir köpeğim, habire küfreden bir papağanım, dumanı tüten bir sobam ve geceyi hep dışarıda geçiren bir kedim varken, niye evleneyim?

PACES, Gaston:

Erkekler, hayatlarının bir devresinde evlerinin tam hakimidirler. O da doğdukları günden üç yaşına kadar oldukları zamandır.

PAMUKOĞLU, Osman:

Adem'den beri çok az sayıda iki ayaklı, adam denilmeyi hak etmiştir.

Asıl mesele toplum değil, bireydir.

Bir devlet yöneticisinin veya bir toplumun yaptıklarına razı olan, onlardan sayılır. Onlardan sayılan kişinin de iki suçu vardır: o suçu işlemek ve o suça razı olmak...

Bir millet siyasi ve ekonomik bağımsızlığını kaybedince o millette herkes hiç olur.

Bir tavuk hırsızından hiçbir zaman bir adam ya da erdemli bir idareci çıkmaz.

Bir ülkede adalet, güçlü sineklerin delip geçtiği, küçük sineklerin takılıp kaldığı örümcek ağı olmamalıdır!

Bir ülkeyi korkak, bencil ve tabansızlardan arındırıp yükseltecek olanlar, o ülkenin erdemli insanlarıdır.

Bir ülkede kötü gidişin bedeli ödenir. Güçlüler de, zayıflarda; akıllılar da, alıklar da öder. Fark: Zayıflar ve alıklar daha erken öderler, diğerleri biraz daha geç.

Düşünme yeteneğini öldüren en büyük düşman alışkanlık, korku ve şüphedir.

Evrende hiçbir güç sonradan olacak şeyleri önceden göremez.

Gevşek zihin gevşek bedene sebep olur ve bedeni yetenek azalınca da iş, insanların çenesine vurur.

Görünen ya da görünmeyen zaman içerisinde herkes kötülüklerinin bedelini öder, ektiğini biçer. Kader, eninde sonunda şöyle veya böyle yaptıklarınızın karşılığını önünüze koyacaktır.

Gözleri kapalı bir insana teleskopun hiçbir yararı yoktur.

Kimse kaçarak özgür olamaz! Hayat laf değil, karar ve eylemdir.

Küçük insanlar ellerine imkan geçtiğinde emretmeyi çok severler.

Korktuğun şey olur. Çekindiğin şey başına gelir. Bu ikisinden nasıl kurtulacağını öğrenmek ister misin? O zaman cevabı: Cesur ol, yeter!

Lidersiz kalan bir ulus öksüzdür.

Memleketin başına gelen her şeyden, yurttaş olan herkes, birebir sorumludur.

Sinsilik pis bir karakterdir ve küçük ülkelerde sinsilerin nesli tükenmez.

Üç türlü beyin vardır: Biri kendiliğinden anlar, öteki başkaları açıkladığında anlar, üçüncüsü ne kendiliğinden ne de başkaları açıkladığında anlamaz. Bir insanın gelişmişlik ölçüsü O'nun anlama düzeyidir.

Ülkenin yazgısı, sonunda, kişilerin de yazgısı olacaktır.

Vatan toprağında pazarlık olmaz. Yılgınlık göstermeyin, eliniz kolunuz bağlı oturmayın.

Zayıfı yenmek haz değil, utanç verir. Siz, kuvvetli düşmanlarla savaşmayı sevin.

PERİNÇEK, Doğu:

Ana dil, rüyada konuştuğunuz dildir.

Atatürk, gerçekçidir. O, gerçeğe boyun eğmedi; gerçeği değiştirdi.

Atatürk, olmazları olur yapan büyük bir devrimci ruhtur. Devrimci Batı'yı benimsedi, çürüyen Batı'ya karşı ayaklandı. Büyük zorlukları yenmek için büyük güçleri birleştirdi. O, bir öncü devrimciydi.

Atatürk'ü bulutların üzerinden indirmeliyiz, çünkü fırtına büyüdükçe O'na duyulan ihtiyaç artacaktır.

Bilim dili, yüzyılda üretilemez. Bilim dili, o dille bilim pratiği olmadan üretilemez.

Birleşmek özgürleştirir, bölünmek köleleştirir.

Devletin oluşumunu dar tarihçilikle, dar iktisatçılıkla, dar hukukçulukla veya içine kapanmış dilbilimciliğiyle açıklayamazsınız.

Devrimler, erdemleri ve erdemlileri üretir.

Dünyanın en kolay dolandırıcılığı, Allah ile aldatmaktır. Dünyanın en zor işi ise, Allah ile aldatılmaya meydan okumaktır.

Esas hatamız, asırlardır kökleşmiş zulüm ve sömürüyü, kişisel kahramanlıklarla yenebileceğimizi düşünebilmekti.

Günümüzün demokratik çağdaş toplumu, dünyanın hiçbir yerinde dinsel kaynaklara gönderme yaparak kurulmamıştır. Geleceğin toplumu da, kutuplardan ekvatora kadar dinsel kaynaklara göre kurulmayacaktır.

Her dil sözcük yitirebilir. Ama bizim Türkçemizin başına gelen çok ağırdır. Yitirilen yalnız sözcükler değildir, yalnız ekler de değildir, yitirilen Türkçenin mantığıdır.

İslamiyetin yaşanacağı alan bir tek inanç ve ibadettir.

İnsanlığın geçmişine iyi bakınız, hakikat hiçbir zaman algıya yenilmemiştir.

İstiklal Savaşı, köylü sayesinde kazanıldı. Ancak savaştan sonra toprak talep eden güçlü bir köylü hareketi yaşanmadı. Bu nedenle aşağıdan yukarı bir toprak devrimi gündeme gelmedi. Marx'ın belirttiği gibi, devrim olması için, devrimci bir sınıfın bulunması gerekir. Bu, her deneyimde yeniden doğrulanmıştır. Devrimci sınıf yoksa, öncünün iradesi herhangi bir devrimci uygulamayı gerçekleştirmeye yetmiyor.

"Kemalist Devrim", bir bakıma 1908'de başlar ve onu izler. Meşrutiyetler Sultanlıkla mücadele hareketiydi. Ama o Meşrutiyetçiliğin içinde bir "Cumhuriyet" seçeneği vardır. Hayat, bir süre Meşrutiyetlerin yetersizliğini ve hatta çaresizliğini ispatlamak için yürüdü. Tecrübeler, deneme ve sınamalar "Meşrutiyet"in çıkmazlarını gösterdi ve "Cumhuriyet" seçeneğini büyüttü.

Köken tartışmasının en çok Türk denen kavimlerle ilgili yapılması, Türklerin ne kadar çok karıştığını gösterir. Çünkü başka kavimlerin kökeni konusunda bu kadar farklı görüşler ve farklı tarihsel veriler bulunmamaktadır. Sonuç olarak Türk'ün tarih içindeki en iyi tanımı Türk dili üzerinden yapılabilir: Türk, Türkçe konuşandır.

Mustafa Kemal'in devrimci subayı Türk ordusunun ruhudur.

Nerede bir kadın sorunu varsa, orada daha derin ve daha kapsamlı bir erkek sorunu vardır.

Ölmek yenilmek değildir. Yenilmek pes etmektir. Yenilmek burnu nefes alıp da, iradesi nefes almayanların durumudur.

Ömür tamamlanmayınca defter tamamlanmaz. Sağlıklı değerlendirme için defterin tamamına bakmak gerekir.

Özgüvenli insanlar, davranışlarını muhataplarına cevap olarak belirlemezler.

Tesettürün kurbanı, kadının kendisidir.

Türban çalışan, başı dik, kişilikli, çağdaş Türk kadınına yakışmıyor; çağımızda hiçbir toplumun kadınına yakışmıyor.

Türban, kadının cinselliğine vurgudur.

Türban, kadının cinselliğine vurgu yapan bir kültürün simgesidir; kadını insan yerine koymayan, onu yalnız cinsel bir nesne olarak gören bir anlayışın aletidir.

Türkiye, Atatürk rotasından çıktığı için bu hale geldi. Devletin ve toplumun temelinde bir 'İstiklal Savaşı', toplam olarak bir devrim vardı. Bağımsızlık, birlik, bütünlük, özgürlük, çağdaşlık, hepsi o temelde kazanılmıştı. O temel yıkılınca Türkiye bugünlere geldi.

Vatanseverliği mahkum etmeye kalkanlar, Türk milletinin ayakları altında kesinlikle kalacaklardır!

PAGELS, Heinz Rudolf:

Doğa, kusur konusunda hiçbir şey bilmez. Kusur, doğanın insan tarafından kavranışıdır. Doğanın bir parçası olduğumuz ölçüde, biz de mükemmeliz, mükemmel olmayan şey insanlığımızdır. Kusursuzluk ve hata konusundaki kapasitemiz nedeniyle biz özgür yaratıklarız, hiçbir taş ya da hayvanın zevkine varamayacağı bir özgürlüktür bu...

PANDITA, Chanakya:

Milyonlarca altın liranız bile olsa yaşamın bir anını satın alamazsınız. O halde zamanınızı boş yere harcamanız çok büyük bir kayıp değil mi?

PANIN, Ivan:

Gençlikte günler kısa, yıllar uzundur; yaşlılıkta günler uzun, yıllar kısadır.

İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar. Oysa yaşamadıkça yaşlanırlar.

PARKER, Theodore:

Demokrasi demek "Sen de benim kadar iyisin" demektir.

ZEDUNG, Mao:

Ben, Çin'in Atatürk'üyüm.

Bir ülkede sık sık dinden ve Tanrı'dan bahsediliyorsa, ya malınıza ya da canınıza kasıt vardır!

Cesaret edersen doruklara tırmanmaya, hiçbir şey zor değildir bu dünyada...

Derin sularda yüzmek sığ sularda yüzmekten çok daha kolaydır.

Devletler bağımsızlık, milletler kurtuluş, halklar devrim istiyor!

Sade yaşa, sıkı çalış, halka hizmet et!

Siyaset, kan dökülmeyen savaş; savaş ise kan dökülen siyasettir.

Yeni bir sürecin ortaya çıkması nedir? Eski birlik ve onu meydana getiren karşıtlar, yeni bir birliğe ve onu meydana getiren karşıtlara yerlerini bırakırlarsa, eskinin yerine yeni bir süreç ortaya çıkar. Yeni süreç de yeni bir çelişkiyi içinde taşıdığından, şimdi de o çelişkinin gelişme tarihi başlar.

Yol ne kadar uzun olursa olsun ilk adım atılmalıdır!

ZELINSKI, Ernie J.:

Mutluluğun Reçetesi

Doyum sağlayacak kadar bir amaç,
Geçinebilecek kadar bir iş,
Temel gereksinimlere yetecek kadar zenginlik,
İş ve eğlenceyi dengeleyecek kadar sağlıklı bir akıl,
Birçok insanı beğenecek, bunlardan birazını da sevecek kadar şefkat,
Kendini sevecek kadar özsaygı,
Muhtaç olanlara verecek kadar iyilik duygusu,
Zorluklarla yüz yüze gelecek kadar cesaret,
Her an gülecek kadar mizah duygusu,
İyi bir yarını bekleyecek kadar umut,
Hayatı bütün değerleri ile yaşayacak kadar bir sağlık,
Sahip oldukların için şükran duygusu...

BAILEY, Pearl:

Aşk dünyanın en tatlı mutluluğu ile en derin acısından yaratılmıştır.

Büyük işler gibi büyük düşüncelerin de davula ihtiyacı yoktur.

En tatlı gelen sevinç ve en kötü gelen acı aşktır.

BARAN, Galip:

İnsan bildiğinden sorumludur. Bilen insan bilmeyen insandan da sorumludur.

BARLEAU, Nicolas:

Sahip olunabilmesi için, özgürlüğün de sınırları olması gerekir.

BARTON, Bernard:

Düşüncelerde inat ve şiddet, aptallığın en açık belirtileridir.

BARTON, Bruce Fairchild:

Bazen küçük şeylerden ne müthiş sonuçlar alındığını gördükçe, içimden küçük şey diye bir kavram olmadığını düşünüyorum.

BAŞTUĞ, Latife:

Durağanlık üretkenliğe mani olur; hareket etmek gereklidir.

BAYAR, Celal:

Atatürk'ü sevmek ibadettir.

Cumhuriyetin ilan edildiği günlerdi. Beş mebus bana geldiler. "Gazi Paşa'dan bir talepte bulunacağız ve diyeceğiz ki, Amerika'daki gibi başkanlık olsun, siz de başkan olunuz. Sizin düşüncelerinizi almak isteriz" dediler. Kendilerine şu cevabı verdim: "Sakın haa, böyle bir teklifte bulunmayınız. Çok sert cevap alırsınız. Çünkü Atatürk, Meclis ve Parlamento sistemini kabul eder."

Devlet sosyalizminin faydalarını müteaddid misallerle teyit etmek mümkündür. Şu kadar söyleyeyim ki Almanya'da devlet sosyalizminin tatbiki pek güzel neticeler vermiştir. (16 Şubat 1921, "Hakimiyet-i Milliye Gazetesi"ne verdiği demeçten)

Dört harp yılının iki senesi fedakarlıklarla geçti. Halk canını, malını seve seve verdi. Sivil, asker bütün memurlar şereflerini muhafaza ettiler. Harbin üçüncü ve dördüncü yıllarında yolsuzluk yapanlar oldu. Bunlar da takip edildi, cezalandırıldı.

Hakikatte ben harpçi değildim. Sadrazam Paşa da nihayet bir karara varmaya mecburdu. O da harp halini kabul etti. Çekilen nazırlar, Almanya'nın 'nihai zaferi'nden şüphe ettikleri için, aleyhte rey vermişlerdi. Bütün Osmanlılar galip bir Almanya ve Avusturya'nın yanında Türkiye'nin istiklalini koruyacağına inanıyorlardı. Rus ihtilalinden sonra bu hakikat daha iyi anlaşıldı. Bizim için Almanya'nın harbi kazanması şüphesiz iyiydi. Almanya'nın mağlup olmaması da kafi görülüyordu. Kimse harbe girildiğinden pişman değildi.

Muhakkak bir aydınlığa doğru yürümekteyiz. Çünkü bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde, sırf vatan aşkı ile ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görüyorum.

Talat Paşa, sadrazam olduğu günden beri daha serbest bir idareye taraftardı. Harp sonlarına doğru sansürü kaldırmış, matbuatın dili çözülmüştü. Paşa, 'Tek Parti' ile memleket idaresinin zorluğundan bahsederek, "Uzun müddet iktidar mevkiini elinde tutanlar için yıpranmak zaruridir. Milli meselelerde, milletin iradesinin, tabii bir şekilde ve zamanında kullanılmasını temin etmemiz lazımdır" derdi.

BAYLAN, Erdem:

Bilgi yaşamı kolaylaştırmanın en muhteşem aracıdır.

BAYRAKTAR, H.:

Mutluluğun sırrı, bir insanın istediği işi yapmasında değil, yaptığı işi sevmesindedir.

BEATTY, Warren:

Kadın fil gibidir. Herkes bakmayı sever. Ama kimse evinde beslemek istemez...

BECKENSTEIN, Jay:

Zor zamanlar size elinizde olan için daha çok teşekkür etmeyi öğretir. Geçen sene şikayet ettiğim hiçbir şeyden bu sene şikayet etmiyorum, hala çalışabildiğim için çok mutluyum.

BECKER, H. W.:

Kendini senden beklenen standartlardan çok daha fazlası için sorumlu tut ve asla mazeret bulmaya çalışma...

BECKETT, Samuel:

Aman o gençlik yılları mı! Geri dönmek istemem; o çırpınmaları, ateşleri, hırsları yeniden yaşayamam.

Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Yine dene. Yine yenil. Daha iyi yenil.

BEECHER, Henry Ward:

Ana-babaların çocuklarına gösterebileceği en büyük sevgi, onlarla kuracağı arkadaşlıktır.

Doktrinin derisi soğuktur, ama içi tıka basa samanla doludur.

BEETHOVEN, Ludwig van:

Dünya, evrenin havada uçuşan sırlarıyla doludur. Benim yaptığım, onlardan bulabildiklerimi bir araya getirip size sunmaktan başka bir şey değildir...

İnsanı sadece bilim ve sanat yüceltebilir.

İnsanlar arasında iyilikten başka hiçbir üstünlük kabul etmem. Karakterin olmadığı yerde ne büyük sanatçı ne de büyük mücadele adamı vardır. Orada var olan zamanın yok ettiği, içleri boş yaratıklardır. Bütün mesele büyük görünmek değil, gerçekten büyük olmaktır.

Müzik, her bilgelik ve felsefeden daha yüksek esin verir.

BEKTAŞİ Deyişleri:

Rakı ağızdan değil, kulaktan içilir ve ona içki değil, dem denilir!

Verecek şeyin çok, verecek kimsen olmadıktan sonra ne kıymeti var?

BENEDICT:

Kültür, büyütülerek ekrana yansıtılmış bireysel psikolojidir.

BENTHAM, Jeremy:

Aşk hazzı, dostlukla duyu hazlarından yoğurulmuştur.

BERGUIER, Edouard de:

Yalnız kültürlü insanlar öğrenmeyi sever, cahiller ise ders vermeyi tercih eder.

BERLE, Milton:

İyi bir kadın, kendisinin yaptığı her hatada kocasını affedendir.

BERNARD, Claude:

Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz.

Bildiğimizi zannetmek öğrenmenin en büyük düşmanıdır.

BEYDEBA:

Akıllı bir kimse, düşmanından da akıl öğrenmeyi ihmal etmez.

Hükümetlerin en kötüsü, suçsuzu korkutandır.

Yastık diye başını ateşe dayayan, yatak diye yılanların üzerine yatan bir adam, emniyet ettiği bir dostundan, düşmanlık sezen bir insandan daha rahat uyur.

BIBESCO, Elizabeth:

Verdiğini hatırlamayan ve aldığını unutamayanlar kutsal insanlardır.

KUTLUĞ Kül Bilge Kağan:

Ey Türk ulusu! Silkin ve kendine dön! Niçin yanılıyorsun? Bütün bunlar kendinden, kendi öz benliğinden uzaklaşıp düşmana dönük yaşadığın için oldu.

BILLINGS, Josh:

Aşkın gözü kördür derler... Yalan! Seven, sevdiğinde başkalarının gördüğünün en az iki katını görür.

Bir aptalı yanıldığına inandırmanın en iyi yolu, onu kendi bildiğini yapmaya bırakmaktır.

BISMARCK, Otto von:

Büyük bir devlet parti görüşlerine göre idare olunamaz.

Siyaset, karakteri bozar.

BOEHME, Jacob:

İstek, hareket, genişleme ve yön veren tezlere bilgelik eklendiğinde aşk olur.

BOETIE, Etienne de la:

Halklar kendini sevene karşı kuşkulu, kendisini aldatana karşı ise saftır. Ağızlarına çalınan iki parmak bal ile cezbedilen halkların; avcı düdüğüne kanıp tuzağa düşen bir kuştan daha saf, yem için oltaya takılan bir balıktan daha alık olabileceğini düşündünüz mü hiç?

İnsanlar bir kere kullaşmaya görsün, özgürlüğü öylesine unutuyor ki, artık yeniden uyanıp özgürlüğünü ele geçirmesi olanaksız oluyor.

BOILEAU, Nicolas:

Kusurlarınızı söyleyebilecek arkadaşlar bulun.

Sersemler bile ara sıra iyi öğütler verir.

BOLITH, William:

Yaşamda en önemli şey kazançlarımızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zeka gerektirir; akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark budur.

BOLİVYA Atasözleri:

Sevmek keman çalmak gibidir, bilmeyen kötü sesler çıkarır.

DİYALEKTİK Düşünce:

Diyalektik düşüncenin dört temel kuralı vardır:
1) Her şey her zaman değişir.
2) Değişme sırasında bütün varlık ve ögeler, zıtlar da dahil olmak üzere, birbirini etkiler.
3) Her şey kendi zıddını da beraberinde getirir ve kendi zıddını yaratır. (Yadsınmanın yadsınması)
4) Nicelik değişmesi belli bir aşamadan sonra nitelik değişmesine dönüşür.

DİKKAT Edilmesi Gereken Çok Önemli Temel Kurallar:

1. Temel ahlaki kurallar
2. Dürüstlük
3. Sorumluluk
4. Kanun ve kurallara saygı
5. Başkalarının hakkına saygı
6. Çalışkanlık
7. Tasarruf ve yatırım yapma isteği
8. İrade
9. Dakiklik

DAMAT Ferit Paşa (Sadrazam - Vatan Haini):

Padişah'ın ve benim yegane ümidimiz, Allah'tan sonra İngiltere'dir.

DARWIN, Charles:

Bilim ve sanat, bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. Tavuk toplum önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.

Bir saatini bile boşa harcamaya cesaret eden insan, yaşamın değerini henüz keşfedememiş demektir.

Hayatının bir dakikasını dahi boşa harcamaya cüret edebilen bir insan, hayatın değerini anlamamıştır.

Hayatta kalmasını bilenler ne çok güçlü ve ne de çok zeki olanlar değil, değişime ayak uydurmasını becerebilenlerdir.

Zevki ve acıyı, mutluluğu ve ızdırabı hissetme yetenekleri esas alındığında, insanlar ve hayvanlar arasında fark yoktur.

BRADBURY, Ray:

Kitapları yakmaktan daha kötü suçlar vardır, bunlardan biri de okumamaktır.

Okullarda nasıl yazı yazacağınızı öğrenemezsiniz. Bu kurumlar yazar olmak isteyenler için çok kötü yerlerdir; çünkü öğretmenler her zaman sizden daha fazla şey bildiklerini sanırlar, ama bu doğru değildir. Onlar önyargılar içerisindedirler. Belki Henry James'tan hoşlanıyorlardır, ancak ya siz Henry James gibi yazmak istemiyorsanız? Belki öğretmenleriniz örneğin gelmiş geçmiş en sıkıcı isim olan John Irving'i seviyorlardır. Son otuz yıl içinde okullarda eserleri öğretilen çok sayıda ismin yaratılarının neden okunduğunu ve öğretildiğini anlayamıyorum. Öte yandan kütüphaneler hiçbir önyargı taşımazlar. Kitaplıklardaki tüm bilgiler yorumlamanız için oradadırlar. Size neyi nasıl düşünmeniz gerektiğini söyleyecek hiç kimse yoktur. Orada kendiniz için keşifler yaparsınız.

ÇELEBİ, Mehmet Ali:

Adalet ve hukuk gerçeğe sadakatin en yüksek ve en şerefli biçimidir.

Genç olmak heyecanlı, dipdiri, idealist ve geri adım atmaz olmak demektir.

Hepimiz insan olarak adalete ve doğruluğa borçlu olarak doğduk ve bu dünyadan bu borçları ödeyerek ayrılmak bir insan için en büyük teselli olacaktır.

Hukukun bize tanıdığı haklar çerçevesinde fikirlerimizi savunmak en temel hakkımızdır.

Yolları kapattılar, açacağız.
Ufku kararttılar, ağartacağız.
Yurdumuz virandır, şenleteceğiz.

FAIRBANKS, Douglas:

İstatistiklere göre 80 yaşındaki her erkeğe aynı yaştaki 5 kadın düşüyor. Bir erkek için bu orana o yaşta sahip olmak ne acı...

FAWCETT, Farah:

Bir kızın daha akıllı görünmek yerine daha güzel görünmeyi tercih etmesi doğaldır. Çünkü erkekler de her zaman olduklarından daha kibar görünürler.

FOSDICK, Harry Emerson:

Mutluluğu bulmak için değil, paylaşmak için evlenilir.

FOSTER, William:

Evlilikte başarı yalnız aranan kişiyi bulmakta değil, aranan kişi olmaya da bağlıdır.

FREUD, Sigmund:

Aslında unutmak, artık acıyı hissetmemektir. Çünkü yapılanları zihinsel olarak unutmak, fizik kurallarına göre mümkün değildir.

Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirirseniz, ilk vazgeçeceği insan siz olursunuz!

Birinin yalan söylemesine kızmam da yalan söylerken yakalanacak kadar salak birinin beni kandırmaya çalışmasına kızarım.

Çok uyumak kaçmaktır, uyuyamamak ise yakalanmak...

Dil sürçmesi yoktur; bilinç altında saklanılan bir gerçeğin, bilinçsiz bir anda ağızdan kaçırılması vardır.

Dünyadaki erkek egemenliğinin temel nedenlerinden biri aralarındaki sıkı dayanışmadır. Kadınlar arasında bu duygu zayıftır.

Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği anlamına gelmez.

Hiç yanıtlayamadığım en büyük soru şu olagelmiştir: "Bir kadın ne ister?"

İnsan, kendi yanlışlarından çok şey öğrenebilir.

İnsanlar yavaş yavaş inanma-ma-yı, güvenme-me-yi, sevme-me-yi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların "tecrübe" dedikleri şey budur. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana "tecrübeli" denir.

Kedilerle geçirilen zaman asla boşa geçen bir süre değildir.

Özür dilemek, sizin haksız olduğunuz anlamına gelmez; karşınızdaki insana verdiğiniz değerin, egonuzdan yüksek olduğunu gösterir.

Saplantı nevrozunu bir dinin oluşumunun patolojik karşılığı olarak değerlendirip bu nevrozu bireysel bir din, dini ise evrensel bir saplantı nevrozu olarak tanımlayabiliriz. Dindarlar bazı nevrotik hastalıklara karşı büyük ölçüde korunaklıdırlar; evrensel bir nevrozu kabul etmiş olmaları onları bireysel bir tane edinme külfetinden kurtarır.

Yaşamın büyük bir değeri yoktur, fakat ondan başka bir şeyimiz de yoktur.

FRISCH, Max:

Herhangi bir gelecek her zaman bulunur.

FULLER, Buckminster:

Varolan gerçeklikle savaşarak asla bir şeyleri değiştiremezsiniz. Bir şeyi değiştirmek için mevcut modeli geçersiz kılacak yeni bir model inşa edin.

FULLER, Thomas:

Arkadaşsız ederiz, ama komşusuz edemeyiz.

Bir kedinin dokuz canı, bir kadının da dokuz kedi kadar canı vardır.

Cahillik üç türlüdür:
1. Hiçbir şeyi bilmemek,
2. Gerekenleri bilmemek,
3. Bir sürü gereksiz şey bilmek.

Kuşlar ayaklarıyla, insanlar dilleriyle yakalanırlar.

Ne kadar yüksekte olursan ol, yasalar senden de yüksektir.

Zenginliğin zevkleri, yoksulların gözyaşları ile satın alınır.

FISCHER, Lord:

Az korkun, çok ümit edin; az yiyin, çok çiğneyin; az konuşun, çok şey ifade edin; az kızın, çok sevin; iyi şeyler sizindir...

KUBELIK, Rafael:

Orkestra yönetkeni, istediği her şeyi orkestradan mutlaka almayı bilen otoritedir.

Çan Dörtten Fazla Çalınırsa

     Çok eski yıllarda krallıkla idare edilen bir ülke varmış. Ama bu ülkede hukuk ve hakimler de varmış.

     Törelere göre, bir vatandaş öldüğünde, şehir merkezindeki dev çan bir defa çalınırmış. Uzun uznun da yankılanırmış.

     Eşraftan birisi ölürse çan iki defa, büyük bir devlet adamı ölürse üç defa çalınırmış.

     Ya kral? O öldüğünde, çan dört defa çalınırmış.

     Gel zaman git zaman... Şehirde bir olay olmuş, iş mahkemeye intikal etmiş...

     Davanın sanığı olarak mahkeme huzuruna çıkarılan kişinin masumiyetini ise bütün vatandaşlar bilmekteymiş.

     Bir formalite olarak görülmesi gereken ve beraat kararı beklenen davadan sürpriz bir karar çıkmış ve sanık para cezasına mahkum olmuş...

     Hakim dava sonunda sanığa bir diyeceği olup olmadığını sormuş. Sanık ise olumsuz yanıt vermiş.

     Mahkeme bitmiş, dinleyiciler dağılmış. Ancak, hepsinin kafasında derin bir kaygı oluşmuş.

     Kısa bir süre sonra çanın sesi duyulmuş. Herkes birbirine bakmış; acaba kim öldü diye düşünmüşler.

     Çan bir kez daha çalmış. Bu durumda eşraftan kimin öldüğünü soruşturmaya başlamışlar.

     Tüm kent çan sesi ile bir kez daha sarsılmış. Herkes büyük bir devlet adamının öldüğünü sanmış. Acaba kim diye tahmin yürütürlerken çan bir kez daha çalarak yeri, göğü inletmiş.

     Kent halkı inlemiş: "Eyvah!.. Kralımız öldü!.."

     Ancak, hiç alışıldık olmayan bir şekilde çan beşinci ve son kez çalmış. Bir müddet sonra mutlak bir sessizlik kent meydanına egemen olmuş. Herkes bu beşinci çanın ne anlama geldiğini öğrenmek için çan kulesine koşmuş.

     Bir de bakmışlar ki çanı, haksız yere mahkum edilen adam çalmaktaymış. Kendisine heyecanla bu beşinci çanın ne anlama geldiğini sormuşlar.

     "Acaba kraldan daha önemli biri mi öldü?" demişler.

     Yanıt şaşırtıcı olduğu kadar derin bir anlam da içermekteymiş:

     "Evet! Adalet öldü!.."

JACKSON, Kate:

Kadınlar yarış atları gibidir. Erkekler en hızlı olanına bahis yatırmaktan hoşlanır.

DANİMARKA Atasözleri:

Sağır bir kocayla, kör bir kadın mutlu bir çifttir.

DALOKAY, Vedat:

Her zaman kültür yobazları olmuştur.

MacGRAW, Ali:

Geniş ailelerin gücüne inanırım. Bu nedenle bir kadının en az üç kocası olmalı...

MARTIĞ, Selma:

Çocukla çiçek yetiştirmek birbirine benzer. Çiçeği yetiştirmek için bir bilene danışarak uygun toprağı seçeriz, zamanında sularız ve zararlılardan koruruz. Çiçeğin ne kadar büyüyebileceği ve renklerinin ne kadar canlı olacağı sağladığımız ortamda, kendi gelişim çizgisine bağlıdır. Anne ve baba olarak da çocuğumuza özgün yetiştirme koşullarını sağlamalıyız. Çiçeğimizin ve çocuğumuzun, kendimize uygun biçim verilebilir oyun hamuru olmadığını bilmelisiniz.

MASLOW, Abraham:

İnsanın kendini tamamlaması, potansiyel olarak sahip olduğu yetenekleri ortaya koyarak kendini ve bu isteğini gerçekleştirmesi sürecidir.

MARX, Karl:

Benim harcım değil
Barışık yaşamak dünyayla
O bitmeyen kavgada olmalıyım
Kaygısızlık değil benim harcım.

Celladını kurtarıcısı olarak gören bir toplum, kasabın bıçağını yalayan aptal danaya benzer.

Din, "acı çeken insanın tesellisi, taş yürekli dünyanın vicdanı, ruhsuz maddi koşulların ruhu"dur. Bu teselliyi yok etmeye çalışmak faydasızdır, önemli olan teselli gereksinmesine yol açan maddi koşulların ortadan kaldırılmasıdır.

Dinsel acı, bir anlamda ekonomik ve sosyal koşulların yansıması olarak günlük hayattaki gerçek ezilme ve acı çekmenin yansıtılması, aynı zamanda da bu gerçek acıya karşı bir protestodur. Din; ezilenlerin iç çekişi, kalpsiz dünyanın kalbi, ruhsuz koşulların ruhudur. Din, ezilen ve acı çeken halkın afyonudur, onu sağaltan ve iyi hissettiren, dayanabilir kılan bir ilaç olarak...

Dünyanın en yetenekli ve en faziletli köylüsü Türk köylüsüdür.

Dünyayı anlamak yetmez, onu değiştirmek de gerekir.

Düşünürler dünyayı yorumlarlar, ancak aslolan onu değiştirmektir!

Eğer sevgi üretmiyorsa yüreğiniz, başarılı bir üretici değilsiniz.

Eğer öz ile görünüm arasında bir fark olmasaydı, bilime gerek kalmazdı.

Fatih ülkeler, fethettikleri ülkelerin kültürlerinin etkisi altına girerler.

Filozoflar bugüne dek dünyayı yorumlamakla yetindiler, mesele onu değiştirmektir.

Gereksinmelerin pençesinde kıvranan insanlar özgür değillerdir.

Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser.

Kültür, doğanın yarattıklarına karşılık insanoğlunun yarattığı hemen herşeydir.

Metalar dünyası büyüdükçe insanlar dünyası küçülür.

Ölesiye çalışarak kazanma hırsı, başarı güdüsü ve sahip olma tutkusu, ekonomik etkinlikleri insan yaşamının ana hedefi ve amacı haline getirerek, insanın doğal yaşamdan ve ahlaki değerlerden uzaklaşmasına neden olur.

Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şeyleri yoktur. Kazanacakları bir dünya vardır. Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!

Sanat öldü, yaşasın sanat!

Sosyal ilişkiler iktisadi ilişkileri belirler.

Tarih tek başına bir iş yapmaz, büyük gücü ve zenginliği yoktur. Kendi başından geçmiş tek bir savaşı bile olmamıştır. Tarih aslında insan demektir; gerçek, yaşayan, her şeyleri yapan, savaşları ve mücadeleleri olan insan demektir. Kendi amaçları uğruna insanları bir araç gibi kullanan 'tarih' diye bir şey yoktur. Tarihin kendisi, amaçları uğruna yaşayan insanların yaptıklarından ibarettir.

Tarih tekerrür eder. Ancak birincisi trajedi, ikincisi komedidir.

Tarihte her ne olmuşsa, başka türlü olamadığından öyle olmuştur.

Tüm toplumsal yaşam, özünde pratiktir. Teoriyi gizemciliğe saptıran bütün gizemler, ussal çözümlerini insan pratiğinde ve bu pratiğin anlaşılmasında bulurlar.

MEKTUPÇU, Agah:

Hiddet, cinnetin küçük kardeşidir.

MERİÇ, Cemil:

Acılar hatıralaşınca güzelleşir.

Aydınların aydınlatamadığı halkı, soytarılar aldatır.

En korkunç sağır duymak istemeyendir.

Her yüzyılda birkaç kişi düşünür, diğerleri ise onların düşündüğünü düşünür.

Kitap, zekayı kibarlaştırır!

Kuşlara benzer kelimeler, odana dolarlar bir akşam. Nereden gelirler bilinmez. Kah çığlık çığlığadırlar, kah sesleri işitilmez.

Yalnızlıktan nasıl şikayet edersin? Benim olmadığım yerde yalnızlık en güzeli değil mi?

MÜFTÜOĞLU, Osman:

Kadınla erkek suyla una benzer. Evlendikten sonra hamur haline gelmişlerse, o mükemmel bir karışımdır. Ayrılamazlar. Suya veya una geri dönüş yoktur.

MİMAROĞLU, İlhan Kemal:

Türkiye'de müziğe en büyük kötülüğü yapanlar müzisyenlerdir.

MUMCU, Uğur:

Anneler ve babalar çocuklarını sokak ortalarında eşkıya çetelerince öldürülsünler diye yetiştirmediler! Bir gün bunların hesabı sorulacaktır. Devlet koltuklarına dayanarak kabadayılık yapanları, sanık sandalyesinde göreceğiz bir gün...

Araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın; her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır!

Ben Atatürkçüyüm... Ben cumhuriyetçiyim... Ben laikim... Ben antiemperyalistim... Ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım... Ben insan hakları savunucusuyum... Ben terörün karşısındayım... Ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım.

Ben sosyalist eğilimliyim; işçi sınıfının, emekçi sınıf ve tabakaların demokratik yollarla iktidara gelmesini istiyorum. Bu görüşümden hiç ama hiç vazgeçmedim. (1984)

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.

Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi!.. Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi!..

Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Susanlar da bu insanlık suçuna katılmış olurlar. Bu bilinci paylaşmak ve bu sorumluluğu yerine getirmek zorundayız. Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci özgürlüğün de, demokrasinin de tek güvencesidir. Bu güvence sağlanmadıkça, demokrasinin temeline tek bir taş bile konmuş olamaz. Unutmayalım ki "cesur bir kez, korkak bin kez" ölür. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda "mezar taşı" gibi suskunluk simgesi olmamasıdır.

Biz siyaset bakımından karşıtlarımıza özgürlük tanımazsak, birer gizli faşistiz demektir!

Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar otuz sene sonra general olacaklar ve Cumhuriyet'e karşı ayaklanacaklar...

Dinin sahtesi, siyasete karışmış olandır.

Emeği ile yaşayanların devlet yönetiminde söz sahibi olacakları bir düzeni savunuyorum. "Kurtuluş Savaşı"mızın anti-emperyalist bilincinden kaynaklanan "Kemalist Devrimi" ve emekçi halkımızın nasırlı elleriyle kuracağı bağımsız "Türk Sosyalizmi"ni savunuyorum, var mı bir diyeceğiniz? (16 Mart 1980)

Gerçek vicdan özgürlüğü ve demokrasi, ancak laik toplumlarda yaşanır. Çünkü anti-laik toplumda dince kutsal sayılan kavramlar, siyasal amaçlar için her gün sömürülür. Ya da Türkiye'de olduğu gibi, Arap sermayesi tarafından Türkiye'de kurulan banka sistemlerinde olduğu gibi, mali çıkarlar açısından sömürülür. Bu bir sömürüdür. Mustafa Kemal de dinin gerçek yerine oturtulması, Allah ile kul arasında bir kutsal duygu olarak korunması amacıyla laikliği getirmiştir. İngiliz emperyalizminin, Arap kapitülasyonunun aracı olmaması ve siyasi sömürü aracı olmaması için...

Geriye doğru Türk tarihine bakarak düşünüyorum; 1908'lerde yaşasaydım ve kolağası olsaydım, "Hareket Ordusu"na katılırdım. 1919'larda yaşasaydım Mustafa Kemal'in yanında "Kuvvayı Milliyeci" olarak yer alırdım. Ve tarihe böyle sıcak duygularla bakarsak, İttihatçılar bugün yaşasalardı bizlerle beraber olurlardı. "Kuvvayı Milliyeci"ler yaşasalardı yine bizlerle beraber olurlardı diyorum. Böyle düşünüyorum. Yani İttihatçı bugün yaşasaydı çağdaş, bağımsız, demokratik, sosyalist olurdu. "Kuvvayı Milliyeci" yaşasaydı çağdaş, bağımsız, demokratik, sosyalist olurdu. Ben tarihsel kökene böyle bakıyorum, yoksa "Kuvvayı Milliyeciler" geldiği zaman elbette boyunlarında fişekler, başlarında kalpaklarla gelmeyecekler; çağdaş düşüncelerle gelecekler, İttihatçılar da "Bab-ı Ali" baskınıyla gelmeyecekler. Neyle gelecekler? Bağımsız, çağdaş, demokratik toplum özlemleriyle gelecekler...

Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar; güç merkezi değiştikçe dönerler, fırıldak olurlar.

İnsanlar sadece konuştukları şeylerden değil, sustukları şeylerden de sorumludurlar.

Kürdü Türke, Türkü Kürde, Ermeniyi Türke, Türkü Ermeniye, Aleviyi Sünniye, Sünniyi Aleviye düşman eden emperyalizmin Ortadoğu'daki çıkarlarıdır. Dün öyleydi bugün de öyle...

Milliyetçilik, "vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak" edebiyatı mıdır yoksa ulusun çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak, yani tam bağımsızlık mıdır? Ülkenin onuru ayaklar altında çiğnenirken, "vatan, millet, bayrak" edebiyatını yani milliyetçiliği sadece kitleleri uyutmak, kandırmak için kullanıp aslında bütün bu değerleri salt kendi siyasal ya da bireysel-sınıfsal çıkarları için kullanmak milliyetçilikse, bunun karşıtı nedir?

Mustafa Kemal'i savunmak her devrimcinin namus borcudur. Mustafa Kemal'i küçümseyen, hor gören devrimcilerle bizim bir işimiz olamaz.

Okumayan, yazmayan, düşünmeyen toplumlar içten içe çürürler.

Ölenlerde ırk, din ayrımı yapılmaz. Ölen insandır! Bu masum insanlar Yahudi de olur, Arap da, Hristiyan da...

Şimdi, önemli olan ayrılıkların mı benzerliklerin mi çok olduğu... Elbette Kemalizm ile sosyalizm aynı şeyler değil. Fakat aynı denizlere akan nehirler gibidir Kemalizm ve sosyalizm! Bizim anladığımız bağımsız sosyalizm. Niçin? Elbette Kemalizmi kendi koşulları içinde değerlendiriyoruz. "Kurtuluş Savaşı" işçi sınıfı öncülüğünde yapılmış bir savaş değil, asker-sivil aydınlar öncülüğünde yapılmış ve halk tarafından desteklenmiş, örgütlenmiş bir savaş. Öyleyse, Kemalist devrimlerden bir sosyalist devlet modeli çıkarmak mümkün değil. "Kemalizm eşittir sosyalizm" diye tanımlamak da mümkün değil. Burada anlaşıyoruz. Fakat, Kemalizm'in koyduğu anti-emperyalist ilkelerle bugün bağımsız Türk sosyalizminin savunduğu görüşler arasında tam bir özdeşlik vardır. Atatürk'ün özlediği tam bağımsız Türkiye, ancak bağımsızlığa inanmış sosyalistlerin eli ile kurulur. Bu bakımdan bu benzerliği çok önemli sayıyorum.

Yaşadığımız bu güzel memleketin hiçbir zaman "C" planı olmadı, daima "A.B.D." planları devreye sokuldu.

TANJEVIC, Bogdan:

Türkiye, Türk insanı mutlu oldukça, kendimi iyi hissediyorum. (Türk Basketbol Milli Takımı Çalıştırıcısı)

DEMİR, Kartal:

Olumsuzluğu, olumluluğa dönüştürmek mümkündür.

UGANDA Atasözleri:

Biri öteki kadar zengin olunca, kardeşler birbirlerini severler.

USTINOV, Peter:

Bir başbakan sahneye çıkıp soytarılık yapsa yarım dakika beceremez, foyası ortaya çıkar. Ama bir soytarı, kimseye hissettirmeden yıllarca başbakan koltuğunda oturabilir...

Yoksulların savaşına terör, zenginlerin terörüne savaş denir.

MOLLER, Claus:

"Değişim ne zaman gerekli?" sorusuna verilecek en iyi yanıt "gerekli hale gelmeden"dir.

PARKINSON, Cyril Northcote:

Çok toplantı yapmak, kötü yapılan organizasyonun belirtisidir.

PERU Atasözleri:

Erkek yaşını saklamaya, kadın ise saklamamaya başladığı zaman yaşlanmıştır.

JAMES, William:

Bir siyasetçi gelecek seçimi, bir devlet adamı gelecek kuşağı düşünür.

Bizim neslimizin en büyük keşfi, insanların düşünce tarzlarını değiştirerek hayatlarını değiştirebilmesidir. Düşünüyorsanız, varsınız.

Kimse mutsuz değildir, sadece bazıları çocukluğunu kaybetmiştir.

JOHNSON, Samuel:

Bir tek kitap yazmak için yarım kitaplık eser okunmalıdır.

Büyük işler kuvvetle değil, sebatla başarılır.

Geleceği satın alabilecek tek şey, bugündür.

Hayat kısadır. İnsan zenginliğini kullanmaya ne kadar erken başlarsa o kadar iyidir.

Her insanın düşündüğünü söylemeye, her dinleyenin de ona karşı çıkmaya hakkı vardır.

ABDURRAHMAN Efendi (Adana Valisi):

Ayaklanma için sebep yoktur. Fransızlar bizim iyiliğimizi istiyorlar. (05.11.1920)

AKKAPILI, Deniz Tuncay:

Bu toplum daha doğmamış çocuğu için bile vatanına, milletine, ana-babasına, kendisine hayırlı bir evlat olsun diye dua eder. Bunu da tüm kalbiyle söyler. Ne para, ne şan, ne şöhret ne de biat; vatanına, milletine hayırlı bir evlat!

ALDİNÇ, Ayşegül:

Kırkına kadar Tanrı'nın size verdiği hediyelerle idare edersiniz. O yaştan sonra da hak ettiğiniz görüntüde olursunuz.

ALİ Rüştü (Medrese Çıkışlı Adliye Nazırı - Vatan Haini):

Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz! Yunan ordusunun ilerlemesi hükümetimizin programına uygundur. Bu ordu bizim ordumuzdur! (12.07.1920)

ANZAVUR Ahmet (Kuvva-i Muhammediye Birlikleri Komutanı - Vatan Haini):

Göğsümde iman, başımda kuran ve elimde padişah fermanıyla geliyorum. Başta Kemal olmak üzere Kuvva-i Milliyeci subayların hepsini keseceğim, Kemal'in kafasını padişaha götüreceğim. (01.10.1919)

Padişah Yunanlılarla harp edilmesine razı değildir. Yunanlılar bizim dostumuzdur. Padişahın emir ve rızası hilafına olarak, onlara silah çekmek küfürdür, isyandır. (1920)

AVCIOĞLU, Doğan:

Çok uluslu şirketlerle onların işbirlikçilerinin 'kapitalist enternasyonalizm' dünyasında, milliyetçilik ve milli kurtuluşçuluk, 'proleter enternasyonalizmi' gibi bağışlanmaz bir suçtur!

Önümüzde iki yol var; ilk yol Batı merkezlerinde çoktan çizilmiştir ve "Sevr Antlaşması"nın ekonomik planda yürürlüğe konulmasından ibarettir. Bu neo-koloniyal ekonomik büyüme modelinin siyasal sistemi örtülü ya da örtüsüz faşizmdir. İkinci yol, "Sevr"i yırtıp günümüz koşullarında Lozan'a yönelmektir.

YALÇINKAYA, Fahamet:

Asırlar boyunca her alandaki sanatçılara esin kaynağı olmuş ve itici güç oluşturmuş ulvi ve romantik aşktan korkmamak gerekir.

Her insan kendine özgü bir kişiliktir. O'na kendi özünü bulmasında yardımcı olabiliriz. Fakat O'nu istediğimiz gibi planlayamayız.

YALÇINTAŞ, Murat:

Eğer ekonomik olarak ilerlemeyi düşünüyorsak, bunu mutlaka kültürel ve sanatsal açıdan da desteklemek zorundayız.

YONG, A.:

Kültür, insanın tabiatı ve kendisini idare etme yolu ile bizzat meydana getirdiği eserlerdir.

BALBAY, Mustafa:

Korku ve endişenin gözleri çoktur, her şeyi korku olarak algılar... Umut ve kararlılığın enerjisi çoktur, hedefe ulaşma gücüne güç katar...

BARLAS, Selçuk:

Neşelenmek, bilgilenmek, duygusallaşmak, hayatı yaşamak, dünyayı takip etmek, düşünmek için elinizdekileri başkalarıyla paylaşınız.

BAYHAN, Mehmet:

Fotoğraf sanatı ile bir koro arasındaki en önemli benzerlik "ritm"dir.

BEAUVOIR, Simone de:

Beni yaşamak öldürüyor.

Kurtuluşu başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur.

Yıllar bütün omuzlara aynı ağırlıkta çökmez.

BEIGBEDER, Frédéric:

"Reklamcıyım. Kainatı kirletiyorum. Ben size pis şeyleri bile satan biriyim. Asla sahip olamayacağınız o şeylerin hayalini kurduran... Photoshop'ta rötuşlanmış kusursuz bir mutluluk... Kılı kırk yararak oluşturulmuş görüntüler, moda müzikler... Zar zor biriktirdiğiniz paralarla, son kampanyada itelediğim rüyalarınızın arabasını satın almayı başardığınızda ben onu çoktan demode etmiş olacağım. Sizi yenilik bağımlısı yapıyorum. Yeniliğin avantajı, hiçbir zaman yeni kalmamasıdır. Salyalarınızı akıtmak: Benim görevim bu... Benim mesleğimde kimse mutlu olmanızı istemez, çünkü mutlu insanlar tüketmezler. Çektiğiniz acı, ticareti canlandırıyor."

Her şey satılıktır. Aşk, sanat, dünya, sen, ben... Özellikle de ben...

İhtiyaçlar meydana getirmek için kıskançlığı, acıyı, doyumsuzluğu körüklemek gerekir.

Okuyorum, çünkü hayat bana yetmiyor.

BOZOKLAR, Kutsiye:

Bazı hayatlar, vakti gelince sorulacak hesapların tutanakçasıdır.

Sıkı tut korkunun soluğunu avuçlarında, bak yiğitlik sevdaya bir adımlık yol. Yaşamak direnmektir yangın yüreklim! Biz ki, yaşamaktan hiç korkmamışız ve tek bize hastır "yaşayan biziz" dercesine ölmek...

Hırsızlar Kasabası

     Bir kasabada her gün hava kararınca, insanlar maymuncuklarını ve fenerlerini yanlarına alır, komşularının evlerini soymaya giderlermiş.

     Fakat, gün doğarken geri döndüklerinde her seferinde kendi evlerini de soyulmuş durumda bulurlarmış. Ama ülkede kimse kaybetmezmiş, çünkü herkes birbirinden çalarmış.

     Bir gün, nasıl olmuşsa, dürüst bir adam ortaya çıkmış. Geceleri, diğerleri gibi çantasını fenerini alıp hırsızlığa çıkmaktansa, evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş bu adam. Hırsızlar da O'nun evinin önüne geldiklerinde içeride ışık yandığını görünce döner giderlermiş. Fakat bu durum böyle bir süre devam edince, ahali O'na kızmaya başlamış:

     "Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını engellemeye hakkın yok" demişler.

     Bunun üzerine dürüst adam, geceleri ışığını söndürüp dışarı çıkmaya başlamış. Her gece, hırsızlık yapmadan orada burada dolaşır durur, sonunda yatmaya evine dönermiş. Fakat her döndüğünde evini soyulmuş bulurmuş. Sonuçta bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek içecek hiç bir şeyi kalmamış ve memleketini terketmek zorunda kalmış.

     Kasabada hırsızlıkta ustalaşıp giderek zenginleşenler kendileri için soygun yapmak üzere maaşlı hırsızlar tutmaya başlamışlar. Zamanla zengin fakir ayrımı çoğalmış. Zenginler mallarını korumak için bekçiler tutmuşlar, hapishaneler kurmuşlar. Kendi mallarının çalınmasını da yasa dışı ilan etmişler! Ancak yoksulların mallarını çalmak hala serbestmiş!

     Bir süre geçtikten sonra, artık kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmez olmuş. Çünkü, yoksulların çoğu ya açlıktan ölmüş ya da oraları terk edip gitmişler. Zenginler ve maaşlı soyguncular ise ortada soyacakları kimse kalmadığından servetlerini yavaş yavaş yitirmeye başlamışlar.

     Sonunda zenginler eski düzeni yeniden sağlamak için oraları ilk terk eden dürüst adamı başa getirmeye karar vermişler. Sora sora nerede yaşadığını öğrenmişler. Evine gittiklerinde kapıda yazılı bir kağıt görmüşler. Kağıtta şunlar yazıyormuş:

     "Bir insan sadece dürüst olduğu için aranıyorsa, her şey için çok geç olmuş demektir.."

     Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. Ama uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile, uyandıramazsınız.

HANSEN, Marc Victor:

Sen neye hazırsan, o da senin için hazırdır.

AMATO, Giuliano:

Gerçek şudur ki, ulus devletlerin elinden alınacak egemenlik gücü, buharlaşıp kaybolacaktır. Artık, açıkça tanımlanabilir egemenlikler kalmayacaktır.

ARIBURNU, Orhan Murat:

Umut fakirin ekmeği, ye Memet ye!..

BUNDY, McGeorge:

"Ford Vakfı"nın yaptığı her şey dünyayı kapitalizm için güvenli hale getirmek olarak görülebilir, olumsuz etkilenenlerin rahatlatılmasına yardımcı olarak toplumsal gerilimleri azaltmak, kızgın olanlar için emniyet sübabı sağlamak ve hükümetin işleyişini kolaylaştırmak...

Muhalefet, muhalefetin hedefi olan aynı şirketlerce akçelendirildiği sürece anlamlı bir kitle hareketi olamaz.

ATAM, Zahit:

İcazetle sanat yapılmaz, gerçek ödül de alınmaz.

ÖCALAN, Abdullah:

1920'lerde Kürtler, "Ulusal Kurtuluş Savaşı"na bir kardeş olarak katılmışlardır. Sonrasında Kürtler üzerinde iyice gelişen feodalite hem Kürtleri perişan etti hem de Türkiye'ye büyük zarar verdi. (20.12.2013)

Anayasal vatandaşlığa dayalı bir devlet, bir soy devleti değil, vatandaşlık devletidir. (20.12.2013)

Ben öyle halis muhlis Kürt değilim, Türk'ten daha iyi Türk hissederim. (20.12.2013)

Bütün Türkiye ile demokratik birliktelik demek, "Cumhuriyet" demektir. Bu, sonuna kadar Türkçülükle bağlantılıdır. (20.12.2013)

Cumhuriyet halkın idaresi değil midir? Ağalar, şeyhler, tarikatlar demek değildir. (20.12.2013)

"Cumhuriyet"in kuruluş felsefesi "Misak-ı Milli" ile bağlantılıdır. (20.12.2013)

Feodal, aşiretçi ve dinci yapılanma kırılırsa, o zaman inanılmaz gelişme olacaktır. (20.12.2013)

Feodalite meselesini küçümsememek gerekir, Türkiye'deki demokrasiyi de zehirleyen budur; feodalitenin ilişkiler yumağıdır. (20.12.2013)

Feodalite öyle bir çürüme yaratmış ki gerçekten halka nefes aldırmamış... (20.12.2013)

Küçük bir devlet kurulmak istendiğinde bunu hiç kimse kabul etmez; velev ki kurduk, dağın başında bu devletin hiçbir şekilde gelişme şansı yoktur. (20.12.2013)

Kürt halkı akılsızdır, menfaatine düşkündür, güce tapar. (16.02.1999)

Mesela, Hakkari'de eskisinden daha fazla Türkçe öğretilmeli; bakın Kürtçe değil, Türkçe diyorum. Her bakımdam İstanbul Türkçesi olsun. (20.12.2013)

Mükemmel Türkçe merkezli, yani bir kısmı Arapça, bir kısmı da Kürtçe bilen, ana ekseni herkesin Türkçe konuştuğu bir nüfus Türkiye'nin en büyük zenginliği olacaktır. Bununla İran'a, Arabistan'a, Türkmenistan'a ve hatta Afganistan'a kadar etkili olabiliriz. (20.12.2013)

Neden ayrılma gereği doğsun ki, ekonomik olarak hiçbir gereği yok; dikkat edelim, tam tersine dağlarda ekonomi falan kurulamaz, iki sosyal zenginlik desem zaten içiçe geçmişiz. Hiç kimse bu sosyal dokuları parçalayamaz; parçalarsa bir gövdenin kolunu koparmış gibi olur. Bu gerçekten çok anlamsızdır, koparsa siyasal olarak daha geri bir duruma düşeriz. (20.12.2013)

Türk ulusu ağacın asıl köküdür, Kürtler büyük bir dalıdır, Çerkezler küçük bir dalıdır. Çürümüş dalı temizleyip düzgün bir aşı ile bu dalı tekrar filizlendireceğiz. (20.12.2013)

Türkiye'de zaten demokrasi var, isteyen istediği partiyi kurabiliyor. (20.12.2013)

Türkiye'nin tarihinden daha büyük bir gücü kendimiz yaratalım, Türkiye'nin kullanabileceği bir güç yaratalım, Türk-Kürt kardeşliğini yeniden düzenleyelim. (20.12.2013)

HACI Bektaş-ı Veli:

Arslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda...

Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.

Bir olalım, iri olalım, diri olalım.

Dikkat et; lokma seni yemesin, sen lokmayı ye...

Dili, dini, rengi ne olursa olsun; iyiler iyidir.

Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu!

Eğer bir insan hem çalışkan hem akıllı ise takdir et; çalışkan fakat akıllı değilse dikkat et; akıllı fakat tembel ise ikaz et!

Eline, beline, diline sahip ol!

En yüce servet ilimdir.

Hararet nardadır, sac'da değil
Keramet başdadır, tac'da değil
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudüs'te, Mekke'de, Hac'da değil.

Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız.

İlim beşikte başlar, mezarda biter.

İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.

İncinsen de incitme!

Kadınları okutunuz, kadınlarını okutmayan milletler yükselemez.

Nefsinize ağır geleni kimseye uygulamayınız.

Sevgi varken nefret niye,
Barış varken savaş niye,
Kardeşlik varken didişmek niye,
Dostluk varken düşmanlık niye,
Hoşgörü varken bağnazlık niye,
Özgürlük varken tutsaklık niye,
Adalet varken haksızlık niye?

Yetmişiki milleti bir gör!

Yolumuz ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.

O'CESEY, S.:

Tanrı'nın en yüce eseri namuslu insandır.

ORHUN Yazıtları:

Bugüne kadar etle beslenen halk, bundan böyle pirinçle beslenecek; öldürmenin kınandığı ülke, iyilik öğütlenen ülke olacak.

Niçin yanılıyorsun? Bütün bunlar kendi öz benliğinden uzaklaşıp düşmana dönük yaşadığın için oldu. Hakan'ını dinle. Üstte gök basmasa, altta yer çökmese, senin ilini töreni kim bozabilir?

Türk milleti; yurdundan ayrıldın, dağıldın, aç kaldın, sefil düştün, ayakta ölü gibi oldun. Ey Türk milleti! Silkin, kendine dön!..

OKYAR, Ali Fethi:

Cumhuriyet kurumunun bir zorba eline geçeceğini mezarımda bile duysam, millete karşı haykırmak isterim. (1930)

OSBORN, T. L.:

Daima doğru söyleyin ki, söylediklerinizi hatırlamak zorunda kalmayın.

Zaman; bekleyenler için çok yavaş, korkanlar için çok hızlı, yas tutanlar için çok uzun, sevinenler için çok kısa, ama sevenler için sonsuzdur.

OLIVIER, Tarquin:

Kahramanlıklarını göz önüne aldığımda, özetle diyebilirim ki, tarihte ülkesi için, Mustafa Kemal Atatürk'ten daha büyük işler başarmış hiç kimse yoktur.

OECH, Roger von:

Beklenmeyeni bekleyin, yoksa asla bulamazsınız!

Herkesin benzer şeyleri düşündüğü bir ortamda, kimsenin düşündüğü söylenemez.

OLIPHANT, Margaret:

Bana bir mutluluk söyleyin ki acı karşılığında elde edilmiş olmasın.

OZANKAYA, Özer:

Bireyler olarak da, ulus olarak da şeref, haysiyet, namus ve insanlığa sahip olabilmek ve böyle yaşayabilmek, ancak ve yalnız özgür ve bağımsız olmakla olanaklıdır.

OSMAN Gazi:

Bir yeri elde tutmak, o yeri fethetmekten daha zordur.

Geçmişini bilmeyen geleceğini de bilmez. Osmancık, geçmişini bil ki geleceğe sağlam basasın.

OĞUZCAN, Ümit Yaşar:

Kimine çözülmeyen kördüğümdür yaşamak,
Kimine yaşadıkça bir ölümdür yaşamak,
Varoluşun gizine erenlerse diyorlar ki
'Ölmezlik kitabında' bir bölümdür yaşamak...

Öyle bir açmaza düştü ki vatan
Uyku belli değil, düş belli değil
Çöktü üstümüze bir kara duman
Işık belli değil, loş belli değil...

Öyle bir gel demelisin ki mesafeler anlamını yitirmeli...

ORWELL, George:

Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.

Burnumuzun ucundaki şeyi görmek sürekli mücadele gerektirir.

Gazetecilik, birilerinin yayınlanmasını istemediği haberleri yazmaktır, gerisi halkla ilişkilerdir.

Gerçekte iktidar, ancak karşıtların uzlaştırılması yoluyla, sonsuza dek elde tutulabilir.

İktidarın tadını alanların önemli bir kısmı, bu konumu kaybetmemek için deri değiştiren yılanlar gibi her gün başka kimliklere bürünürler.

Ortaçağların Katolik Kilisesi bile, çağdaş ölçülerle, liberal sayılır. Eski hükümetlerden hiçbirinin, yönettikleri kişileri sürekli denetim altında bulundurma olanakları yoktu. Televizyonun yapımı ve aynı aygıtın hem alıcı hem de verici olarak kullanılmasını sağlayan teknik gelişmeler özel hayata son verdi. Her yurttaşın ya da en azından gözetlenmesi gerekecek kadar önemli herkesin sürekli bir resmi propaganda bombardımanı altında tutulabilmesi olası kılındı.

EKİNCİ, Turgut:

Tanrı ideal kocayı yaratırken kadınlara, onları dünyanın her köşesinde bulabileceklerine dair söz vermiş. Sonra, dünyayı yuvarlak yaratmış!

EASTWOOD, Clint:

Mutlu evliliğin bir tek yolu var. O yolu bulduğumda evleneceğim.

EBU'l Huzeyl:

Gerçekler öğrenilince, zannetmeler biter.

KREISLER, Fritz:

Çok aşırı öğretim, çok az öğretmekten daha zararlı olabilir.

- Y -

Yalan kötülüğe, kötülük cehenneme götürür. İnsan yalancılık yapa yapa nihayet Allah katında yalancılardan yazılır.

Yöneticileri fakir olan milletler zengin olur, yöneticileri zenginleşen milletler de fakirleşir.

ÖZEL, Mehmet:

Bizim milletimiz ekmeğin üzerine basmaz ama, insanının üstüne basmakta üzerine yoktur.

İnsanlar alışkanlıkları üzerine yaşarlar ve alışkanlıklarını değiştirebildikleri ölçüde daha etkili olurlar.

ÖZOK, Arzu:

Aklın sınırı elbette olabilir. Bu ancak bireyin kendi aklının sınırlı olduğunu düşünmesi ve bu nedenle de baştan sınır koymuş olmasındandır. Herkesin özgür iradesi vardır. Ben özgür irademi, "aklımı her türlü bilgiye ve her türlü olabilirliğe açık tutmak" yönünde kullanıyorum ve bu da beni düşüncelerimde, duygularımda ve inançlarımda özgürleştiriyor. Sadece "ben" olarak kalmamı sağlıyor.

ÖZTÜRK, Yaşar Nuri:

Allah ile aldatmak; dinimizi çıkar, koltuk, baskı, egemenlik aracı yapan bir sanayi koludur. İşin esası bakımından ne dini vardır ne de imanı vardır. Onun dini, imanı, Tanrısı, ibadeti hep çıkarıdır, hesabıdır. Allah ile aldatanlar dokunulmaz, eleştirilmez bir tahakküm teolojisi oluşturmuşlardır. Türkiye'de bu teolojiyi egemen kılmak istiyorlar.

Batı, akılla kucaklaşarak başarıyı yakaladı ve dünyanın efendisi oldu. Çünkü akıl ona varlık ve dünyaya hükmedecek hüccetleri kazandırdı. Sarıklı despotizmin ceberrutu altında kıvranan İslam dünyası ise hüccet yaratma gücüne ulaşamadı.

Ben namussuz ateist görmedim ama namussuz dinci gördüm.

Bir insanın namaz kılıp kılmadığına, besmele çekip çekmediğine bakmayacaksınız. O insanın yediğinin haram olup olmadığına bakacaksınız!

Din, Tanrısal iradeyi saptıran dincilik tarafından insan hakları aleyhinde bir kuruma dönüştürülmüştür.

Dinler tarihinin en büyük tahrifata maruz kalan dini İslam'dır.

Dünyanın 'dincilik' diye şikayetçi olduğu bela, aslında Kuran'ın, büyük zulüm ve en büyük düşman ilan ettiği şirkin ta kendisidir. Dincilik maskeli, sinsi bir şirktir. İslam Peygamberi'nin, 'Ümmetim adına en çok korktuğum şey' dediği de işte budur.

Düşmana karşı savaşmış din adamı da vardır, düşmanla bir Atatürk'e karşı savaşmış din adamı da... Sorun dinde değil, adamdadır.

Eyy yobazlar alemi; Atatürk'e saldırmak daha kaliteli bir dindar olduğunuz değil, daha kaliteli bir şerefsiz olduğunuz anlamına gelir!

Gazi Mustafa Kemal laikliği getirerek, Allah ile aldatmanın, yani din üzerinden sergilenecek namussuzlukların yolunu kesti. Laiklik ve Mustafa Kemal denince mızrak yemiş vahşiler gibi böğürüp bağırmalarının sebebi budur.

Haram yiyen pis bir ağızla çekilmiş bir besmele Allah'a hakarettir.

İnsanoğlunun en kahırlı bunalımları, Allah'ın araç yapıldığı aldatıştan kaynaklanan bunalımlardır. Kur'an'daki "Allah ile aldatılmayın" ihtarına rağmen, Türk halkı dinine olan derin saygısı yüzünden Allah ile aldatılıyor.

İslam tarihinde vücud verilen sapma ve saptırmaların en acımasızları, hatta en zalimleri kadınlar ve kadın hakları ile ilgili olanlardır.

İyi insan olmak için müslüman olmak gerekmiyor, ama müslüman olmak için iyi bir insan olmak gerekiyor.

Kur'an'ın "Allah ile aldatılmayın" ihtarında bulunmasına rağmen, Türk halkı dinine olan derin saygısı yüzünden Allah ile aldatılıyor. Allah ile aldatmak, dini çıkar, para, koltuk, baskı, egemenlik aracı yapan bir sanayi koludur. İşin esası bakımından ne dini vardır ne de inancı... Onun dini imanı, Tanrısı, ibadeti, hep çıkar hesabıdır. İnsanlığı kemiren ihanet budur!

Laiklik ne bir ideoloji, ne bir din ne de bir felsefedir. Laiklik, hiç kimsenin hiçbir kitleyi Tanrı adına yönetme yetkisinin olmadığı temel tezinden hareketle ve bu tez doğrultusunda insanı sadece 'insan' olarak saygı görmeyi esas alan, hiç kimseye inancı yüzünden farklılık tanımayan bir sosyal-hukuksal tavır ve harekettir.

Laiklik, sadece devletin dinden, dinin de devletten elini çekmesini sağlamıyor; din sınıfının dinini yaşamak isteyen kitlelere tasallutunu da önlüyor. Bu açıdan bakıldığında, laiklik dine en büyük hizmetin kurumudur. Ve laiklik, dindarların adeta huzur ve mutluluk gemisidir. Dinci sömürücüler laikliğe, esas bu ikinci anlamı yüzünden düşmandırlar. Çünkü onların kitleler üzerindeki şeytani hegemonyalarını kıran, laikliğin bu ikinci anlamıdır. Bu anlam, din bezirganlarının korkulu rüyalarının ve saltanatlarını yitirme kaygılarının esas sebebidir.

Mustafa Kemal devrimleri aklın prangalarını kırdı, bugün Türkiye'de Atatürk'e nankörlük yapanların Allah'ı kitabı olabilir mi?

Mustafa Kemal'i anlamadan ne bu ülkenin kurtulması mümkündür ne de İslam dünyasının...

Müslüman dünyanın kara talihini aydınlığa çevirmenin kestirme yolu, sarıklı takkeli despotizmi aşmaktır. İnsanlık o despotizmden önce kipalı ve istavrozlu despotizmle boğuştu.

Müslümanlık namazsız olur, ama ahlaksız olmaz!

Türkiye'nin en önemli meselesi namuslu adam meselesidir, Türkiye'nin en büyük açığı namuslu adam açığıdır.

Türkiye'ye dayatılan tez Allah ile aldatma, siyasal İslam tezidir. İç ve dış hıyanetler Türkiye'de oynanan bu oyunda ne yazık ki başarılı olmuştur. Türk siyasetinin imansızlıkları, gafletleri, dalaletleri, nefsaniyetleri, ciddiyetsizlikleri, tutarsızlıkları, kirlilikleri işi bu noktaya getirdi. Atatürk'ün mirasını yeniden tez yapabilmenin ilk şartı, işi buraya getiren Allah ile aldatma siyasetine son vermektir.

Ülkemize yöneltilen tehdidin esası daima din üzerinden yürütülmüştür. "Kurtuluş Savaşı"nda hezimete uğrayan Batılı güçlerin, "Kurtuluş Savaşı"ndan ve Türk milletinden almak istedikleri intikamı yıllardan beri din üzerinden oynanan oyuna bağladıklarını hepimiz bilmekteyiz. Bu oyun, daha "Milli Mücadele" verilirken oynanmaya başlandı. Bu hıyanetin içinde, hatta başında 'şeyhülislam' lakaplı adamlar bile vardır.

Yobazın olmadığı her yer cennettir! Kadın yaktınız, ozan yaktınız, köpek yaktınız, orman yaktınız. Yobaz varken başka cehenneme gerek yok!

RITSOS, Yannis:

Kalkmanın zamanıdır.
Sırtı yerdeyken yürüyemez hiç kimse.
Ve bekleme ki biri gelip kaldıracak seni.
Zamanıdır.

ROONEY, Andy:

Kadınlar yaşları ilerledikçe medyumlaşırlar. Onlara günah çıkarmanıza hiç gerek yoktur. Onlar her haltınızı bilirler.

ROTHFIE, Sherry:

Uzlaşmak, "pasta"yı herkesin en büyük parçayı kendisinin aldığını hissettirecek şekilde paylaştırma sanatıdır.

ROBERTS, Catherine:

Bir insanın elinden geldiği kadar insan olması muhteşem bir şeydir.

McCARTHY, Justin:

Atatürk olmasaydı Türk belki Özbekistan'da olurdu; ama Trakya ve Anadolu'da kalmazdı. Yüz yılda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovası'ndan sürülmeleri ve atılmaları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz? Ne Türk ne de Türkiye kalırdı. Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı, Türk neslini de kurtardı!

Siz Türkler kibar ve nazik insanlarsınız. Haklı olduğunuzu bile bile sessiz kalıyorsunuz.

ÇEÇEN, Anıl:

Ulus devletin laik yapısı nedeniyle dini kisveler, Avrupa'daki gibi kamusal alanın dışında kalmalıdır.

THORNBURG, Max von:

Yalnız sermayemizi değil; hizmetlerimizi, geleneklerimizi, kültürümüzü ve ideallerimizi de geri kalmış ülkelerde konuşlandıracağız. (Ekim 1947) (Amerikalı uzman)

TUTKUN, Nurhan:

Dağlar ne kadar yüksek olsalar bile yollar üstlerinden geçerler.

En büyük zaman hırsızı kararsızlıktır.

Yapmak isteyen yol, istemeyen mazeret bulur.

SAYGUN, Ahmed Adnan:

Kimseyi taklit etmeye çalışmayın, kendinizi ve kendi öz kültürünüzü ortaya koyun.

ORHON, Fazlı Orhun:

Anadolu'nun kimliğini bulması, yüksek sanat ürünleri çıkarması kimsenin işine gelmez.

- Y -

Yemek mideyi doyurur, ruhu değil. Para açlığı giderir, mutsuzluğu değil.

TERZİ, Fikret:

Çocuk oyununa düşen "sanatsal estetik ve duyarlılık kazandırmak"tan öte "yarının kurucuları olacak çocuklarda sorumluluğunu üstlenecekleri yarınları, insana yakışandan yana değiştirme istemi uyandırmaktır."

Çocuk tiyatroya seyretmek için değil, oynamak için gelir.

HALEFOĞLU, Yusuf Ziya:

Aşk ile yaptığınız her şey güzeldir; zira aşk hayatın aslıdır, özüdür. Kainatın yaratılış sebebidir.

Erdem adil olmaktır; iyi, doğru ve güzele gidiştir.

Erdem, bilgidir.

Erdem, kişinin kendisine karşı sorumluluklarını yerine getirmesidir.

Erdem, "komşun farkına vardığında, utanacağın bir şey yapma..." ilkesine dayanır.

Erdemli insan yaşamını aklı ile yöneten, tüm karar ve davranışlarına aklı ile karar veren insandır.

Farkına varılmış, itiraf edilmiş her yanılgı çok daha kolay düzeltilebilir, yinelenmesinin önüne geçilebilir. Her türlü yanıltımızın veya kusurumuzun tespit edilmesi, açıklanması kendimize karşı kazanmış olduğumuz bir utku ve başarı yapıtına eklenmiş bir yapraktır.

Hem oyuncu, hem seyirci ya da hem oyuncu, hem eleştirmen olmak zordur.

Kendimizin ve yaptıklarımızın tutsaklığından kurtulmalı, başkalarının da yaptıklarının doğru veya haklı olabileceğini kabullenebilmeliyiz.

Kendini tanıyan insan yavaş yavaş özüne inmeye başlar ki bu o insanın kendine gelmesini sağlar.

Tolerans göstermek bir erdemdir.

DİNK, Hrant:

Biz yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip insanlardandık. Türkiye'de kalıp yaşamak hem bizim gerçek arzumuz hem de Türkiye'de demokrasi mücadelesi veren, bize destek çıkan, binlerce tanıdık tanımadık dostumuza olan saygımızın gereğiydi.

Diaspora'ya sesleniyorum. 1915'e takılıp kalmayın, kendinizi 1915'e bağlamayın, kendinizi dünyadaki insanların soykırımı kabul edip etmemesine zincirlemeyin. Bu tarihsel bir acı mıdır? Biz yaşadık. Biz Anadolu insanıyız, acıyı onurla sırtlayıp taşırız; yaygara yapmadan, patırtıya vermeden acıyı sırtlar, taşırsınız!

Dünyaya diyorum ki, senin Ermeni soykırımını tanımış olman ya da tanımamış olman, benim için beş para etmez. Ermeniler Türkleri öldürmediler mi? Öldürdüler. 1918'li yıllarda Ruslar yukarıdan tekrar gelirlerken, intikam dediğimiz kavram neyse, lanet ediyorum o kavrama zaten, oldu bunlar...

Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse, bugün aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeni halkı onlara güvendi, kendilerini Osmanlı'nın zulmünden kurtaracaklarını sandı. Ama yanıldılar. Çünkü onlar geldiler, kendi işlerini, kendi hesaplarını yaptılar. Çekip gittiler ve burada kardeşi kardeşle kan içerisinde bıraktılar. Ve bugün Kürtlerin yaşadıkları aynı şey. Amerika geldi, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devleti oluşturmak üzere... Kürt kardeşlerimiz için orası bir çekim alanı oldu mu, ne oldu, başka bir şey mi oldu? Ümit mi oldu? Bu çok tehlikeli bir gidiş. Amerika bu. Gelir, o kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çeker gider. Ondan sonra da burada tekrar insanları kendi didişmesi içinde bırakır.

Hasta iki toplumuz biz, Türkler ve Ermeniler. Ermeniler büyük bir travma yaşıyor, Türklere yönelik. Türkler de Ermenilere yönelik büyük bir paranoya yaşıyor. İki toplum da klinik vakalar... Kim tedavi edecek bizi? Fransız senatosunun kararı mı, Amerikan senatosunun kararı mı? Kim verecek reçeteyi? Kim bizim doktorumuz? Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler de Ermenilerin doktoru... Bunun dışında ilaç, hekim yok! Diyalog tek reçete! Bunun dışında bir çözüm yok, yok, yok!

Kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlandırmak hastalıktır; kimliğini yaşatman için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıklıdır.

Kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce...

Kürtleri, Ermenilerin düştükleri hataya düşmemeleri konusunda uyarıyorum.

Türklere diyorum ki, "Ermeniler niye bu kadar çok israr ediyor" diye, bu sorunun üzerinde durun. Biraz bunun üzerine empati yapın. O zaman belki bunların o duruşu üzerinde biraz onur göreceksiniz. Ermenilere de diyorum ki, Türklerin "Hayır, bu bir soykırım değildir" sözünün üzerinde de bir onur görmeye çalışın. Nedir o onurlu duruş? "Bir Türk olarak ben soykırıma karşıyım, ırkçılığa karşıyım, benim atalarım böyle bir şey yapamaz, çünkü ben yapmam!"

Yurt dışında Türk diye hakaret ediyorlar, yurt içinde de Ermeni diye...

ALİLİ, Teoman:

Türkiye, Yugoslavya olmaz!

BACH, Richard:

Öğretmek, hatırlatmaktır.

BENBASA, Izak:

Dünyamızda söylenip de yapılmayan şeylerin boşluğundan daha büyük boşluk yoktur.

Simgeler gerçek gibi görülmeye başlandığında sıkıntı yaratırlar.

BAŞER, Hayri:

Akıl fehmeder, idrak eder; iman vahyeder, ilham eder.

Akılla imandan her biri yarım, ikisi bir bütündür.

Akılsız iman kör, imansız akıl kötürümdür.

Aklın gidemediği yolu iman tamamlar.

Aklın menzili ilimle ileri gider.

Aklın takattan kesildiği noktada iman başlar.

Hayat felsefemizi, görüş ufuklarımızı hapishaneye çeviren dogmaların prangasını kırıp atmanın zamanı çoktan gelmiştir. Hedefimiz bu kurtuluş hareketine tam bir inanç ve samimiyetle yönelmek ve bu hedefe doğru kanat açarak yükselmek olmalıdır.

Siyasi özgürlük, ekonomik özgürlük çağdaş uygarlıkta ne kadar önemli ise, bütün bu önemli olanların en önemlisi de insanlık şeref ve haysiyetine en çok yakışan düşünce özgürlüğüdür.

- T -

Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür. (1922)

Tarih, hayal mahsulü olamaz. Tarih yazarken gerçek olayları bulmaya çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak, meçhuliyeti ve bu noktada bilgisizliğimizi itiraf etmekten çekinmeyelim. Biz daima hakikati arayan ve buldukça ve bulduğumuza inandıkça ifadeye cüret gösteren insanlarız.

Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.

Tarihimizi tetkik ediniz: Türk'ün çektiği bütün felaketler, maruz kaldığı tehlikeler ve musibetler hep kendi öz benliğini, milli varlığını ihmal ederek; nereden geldikleri, ne oldukları ve hangi nesle mensup bulundukları belirsiz bir takım kimseleri, kendilerine reis tanıyarak onların şuursuz bir vasıtası olmak mevkiine düşmüş olmasındandır.

Tarihin ve tecrübenin süzgecinden arta kalmış bir gerçek vardır. Türk tarihi incelenirse gerileme ve çöküntü nedenlerinin iktisadi sorunlara bağlı olduğu görülür. Tam bağımsızlık için şu kural vardır: Milli egemenlik, mali egemenlikle desteklenmelidir. Bizleri bu hedefe götürecek tek kuvvet ekonomidir. Siyasi ve askeri zaferler, başarılar ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça kalıcı olamaz.

"Toros Dağları"nın tepelerinde tek bir Türkmen evinin bacası tüter halde kalmış ise, ben bu milletten umudumu kesmem; bayrağımı göğsüme sarar, milletimin istiklali uğruna ölürüm!

Türk çocuğu, ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

Türk demek Türkçe demektir. Milliyetin en bariz vasıflarından biri dilidir. Türk her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.

Türk devletinin dayandığı esaslar tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız milli egemenlikten ibarettir. Tam bağımsızlık denildiği zaman siyasi, mali, askeri, iktisadi ve her konuda tam bağımsızlık kast edilmektedir. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklalden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık sayılamaz!

Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.

Türk inkılabı denildiği vakit, bunun kadının kurtuluş inkılabı olduğu beraber söylenecektir. Şimdi almakta olduğumuz teşebbüs, bu kurtuluş istikametinin tamamlanması, sonuçlanması ve en verimli hale getirilmesidir. (09.12.1934)

Türk milletine taarruz eden düşman, önce Türk subayını aşağılamak ister. (31.07.1920, Afyonkarahisar)

Türk milletinin efendisi, gerçek müstahsil olan köylüdür.

Türk neferi kaçmaz, kaçmak nedir bilmez. Eğer Türk neferinin kaçtığını görmüşseniz, derhal kabul etmelidir ki onun başında bulunan en büyük kumandan kaçmıştır!

Türk; övün, çalış, güven!

Türk ulusu güçlükleri ulusal birlik ve beraberlikle yenmesini bilmiştir.

Türk vatanperverliğinin birinci ayırıcı vasfı, vatan müdafaası daveti karşısında her işi bırakarak silah altına koşmaktır.

Türkiya'nın hakiki sahibi ve efendisi kimdir? Bunun cevabını derhal birlikte verelim. Türkiya'nın hakiki sahibi ve efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Dolayısıyla, "Türkiya Büyük Millet Meclisi Hükümeti"nin iktisadi siyaseti bu asli gayeyi elde etmeye yöneliktir. Efendiler; diyebilirim ki, bugünkü felaket ve sefaletin yegane sebebi, bu hakikatın gafili bulunmuş olmamızdır. Hakikaten, yedi asırdan beri cihanın muhtelif taraflarına sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna karşılık daima hakaret ve aşağılama ile mukabele ettiğimiz ve bunca fedakarlık ve ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık, cabbarlıkla uşak menzilesine indirmek istediğimiz bu asli sahibin huzurunda büyük bir hicap ve ihtiramla hakiki vaziyetimizi alalım. (Meclis'in Üçüncü Toplantı Yılını Açış Konuşmasından - 1 Mart 1922)

Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti "Ya İstiklal Ya Ölüm" ahdiyle yetişen ilk bağımsızlık subaylarının ordu ve milletimize takdim ve emanet olunduğunu görmekle bahtiyardır. (1 Kasım 1920, "Ankara Subay Adayları Talimgahı Mektebi"nden ilk mezun olanlar için yapılan törendeki konuşmasından)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları, "Afyonkarahisar Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi"nde zalim ve mağrur bir ordunun esas unsurlarını inanılamayacak kadar az bir zamanda imha ettiniz. Büyük ve necip milletimizin fedakarlıklarına layık olduğunuzu ispat ediyorsunuz, sahibiniz olan büyük Türk milleti geleceğinden emin olmaya haklıdır. Muharebe meydanlarındaki maharet ve fedakarlıklarınızı yakından müşahede ve takip ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdirlerine delalet etmek vazifemi mütemadiyen ve birbiri ardına ifa ediyorum. Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri! (1 Eylül 1922)

Türkiye Cumhuriyeti Devleti devrimcidir.

Türkiye Cumhuriyeti, gayet açık konuşmak mecburiyetindedir. Ben söylüyorum ki, İslam alemi ve Suriye milleti ve devleti tamamıyla ve katiyen bağımsız olmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin arzu ettiği şey, Suriye'nin bağımsız bir devlet olmasıdır. İsterlerse Suriyeliler bizimle dost olurlar veyahut olmazlar. Bu onların bileceği bir şeydir. Fakat Fransızlar bunu istemiyorlar, Suriye'yi kıskıvrak ellerine almak istiyorlar. (21-22.12.1937)

Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek yol, medeniyet yoludur. Medeniyetin emir ve isteğini yapmak, insan olmak için yeterlidir.

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına "Türk Milleti" denir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin en tehlikeli düşmanı, siyasi düşünceye dönüşen irtica, yobazlık ve şeriat bağnazlığıdır.

Türkiye halkı asırlardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı hayatın şartı kabul etmiş bir ulusun kahraman çocuklarıdır. Bu ulus bağımlı yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. (İzmit, 1922)

Türkiye'de tek kimlik Türklük'tür efendiler!

Türkiye halkı mukadderatını birleştirmiş, hissen ve dinen birbirine kalplerini bağlamış insanlardan meydana gelmektedir ve bunlar içinde ırken muhtelif olanlar bulunmaktadır. (1923 yılı başları)

Türkler, "Cumhuriyet"in muhafazasına, vatanın gelişmesine ve milletin medeniyet ve yükselme yolunda mesaisine mani olmak isteyeceklerin mahkum oldukları felaket ve hüsranı kati olarak ispat etmişlerdir. Muhakkaktır ki, milletimiz takip ettiği kurtuluş ve mesai yolunda ilerlemekten başka bir hal kabul edemez. Şeyh Sait İsyanındaki bastırma harekatının birinci derecede muvaffakiyet sırrı, vatandaşların gösterdiği bu idrak ve candan atılış oldu ise, "Cumhuriyet"in maruz kalabileceği herhangi bir ihtimalde de yine birinci muvaffakiyet etkeni seferberlik davetine derhal ve bir an kaybetmeksizin icabet etmek olacaktır. Vatandaşlarım! Türk vatanının gelişmesi, bütünlüğü ve her tehlikeden korunmuşluğu bir seferberlik davetine derhal icabet etmektedir. Bu düsturu yetişmişlerimizin ve yetişecek evlatlarımızın daima hatırında bulundurmalıyız!

"Türkler ve Fransızlar arasında çok eski bir dostluk vardır. Bunun muhafazası ve kuvvetlenmesi lazımdır. Fransız ordusu çok kıymetli ve eşi bulunmaz bir ordudur. Türk ordusu da aynı vasıflardadır. Bu iki ordu birbiriyle dost olmalıdır. Fransızların Sancak havalisine ve bilhassa sınıra asker getirdiklerini hükümetimden haber aldım. Bu herhalde mahalli emniyeti alakadar eden bir tedbirdir. Ben karşı tedbirleri men ettim. Ben, Sancak meselesinin, her iki tarafın vaziyetini kurtaracak bir şekilde hallini istiyorum. İlhak talep etmiyorum sizden. Vaziyeti iyi bildiğiniz ve Suriye'de bulunmuş olduğunuzdan, sizin Bay Büyükelçi, bizzat Paris'e gitmeniz ve hükümetinizi aydınlatmanız lazımdır. Bu mesele, dostluğumuzu koruyacak ve kuvvetlendirecek şekilde halledilmelidir. Ümit ederim ki, Cenevre'de Fransız delegeleri, 'Ne istiyorsunuz, sizin böyle bir hakkınız olduğunu biz tanımıyoruz' gibi sözler söylemezler. Zira bu, iyi neticeler vermez ve işin bu takdirde ne olacağını da bilemem." (Atatürk'ün 10 Aralık 1936 tarihinde Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Henri Ponsot ile Hatay konusunda yaptığı uyarılar içeren görüşmesinden...)

Türküm diyen her şehir, her kasaba ve en küçük Türk köyü, Gaziantepliler'i kahramanlık örneği olarak alabilir.

ÖNDER, Dilek:

Herkes hayatında mutlaka en az bir kere, en fazla da bir kere evlenmelidir.

ALÇI, Rüştü:

Adalet yoksa, cennet te güzel değildir.

Ayak genellikle ele hizmet eder, ama bu durum ele üstünlük sağlamaz.

Bir fikrin doğruluğu inananların çokluğu ile ölçülmez.

Çukura baş eğmeden bakılmaz.

Elmanın içindeki kurt dışarı çıkmadan elmayı tarif edemez.

Ezerek yükselemez, ezdiğiniz kadar alçalırsınız.

Fakir parayı harcarken, zengin kazanırken mutlu olur.

İnsana arya yapmak yakışır, bağırmak yakışmaz.

İnsanlığı alçaltan herhalde kendisini de alçaltır.

Milletvekili olmak kolay, milletin vekili olmak zordur.

Öğünmek ayıptır, ben hiç öğünmedim demek de...

Para, kazanırken değil harcarken mutluluk veriyorsa güzeldir.

Rahatlamanın önünde sıkıntı vardır.

Sofrayı seyretmekle tadına varılmaz.

Şöhret aniden gelmişse ağır bir yüktür.

Üretimdeki başarı insana rahatlık, paylaşmadaki başarı ise huzur verir.

Üstün insan yoktur, gelişmiş insan vardır.

JENNEY, J. Petit:

İyi bir kadınla evlenmek, fırtınalı havada sakin bir limanda olmaya benzer. Kötü bir kadınla evlenmek ise, sakin bir havada fırtınalı bir limanda olmak demektir.

OVIDIUS, Publius Naso:

Akıllıca bir evlilik yapmak istiyorsan kendi denginle evlen.

Kitap aklın ilacıdır.

YILDIZHAN, Reyhan:

Duvar saati ile geveze bir kadın arasındaki fark, duvar saatinin hiç olmazsa arada bir durmasıdır.

Gençken "deli" gibi sevilir. Yaşlıyken sevince "deli" denir!

UÇAR, Zahide:

Kişinin eseri nüfus cüzdanı gibidir. Kimlik bilgilerini açıklar.

UNESCO:

Atatürk, bütün insanlık için gerçek bir onur simgesidir.

RAY, John:

Ağaç meyvasından bilinir, yaprağından değil...

RENAN, Ernest:

Geçmişi değiştirilmeden hiçbir ulus devlet kurulamaz!

ÖMER Faiz Efendi:

Avrupalı memleketlerden her şeyi alalım, hatta müslümanlığı bile! Evet, müslümanlığı dahi bu memleketlerden alalım; çünkü onlar, ilim, irfan, medeniyet, çalışkanlık, adalet, müsavatları ile müslümanlığın asıl emirlerini, hıristiyan oldukları halde tatbik ediyorlar, yani bilmeden hidayete mazhar olmuşlar. Böylelikle “diyar-ı küfür” olarak onlardan en çok tehaşi ettiğimiz, çekindiğimiz ve sakındığımız sebep aslında mevcut değil… Bunu idrak edersek gerisi kolay, çünkü biz Osmanlılar, medeniyet, refah ve ümranın bizler için nasıl manevi ve dini vazife-i asliye olduğunu idrak etmeliyiz. Cehaleti bırakıp ilmi, iptidailiği bırakıp medeniyeti, tembelliği bırakıp çalışkanlığı, el emeği biçareliğini bırakıp makineyi, şehirlerde ve köylerde pisliği bırakıp temizliği, üfürüğü bırakıp ilacı, deveyi bırakıp treni, yelkeni bırakıp uskurlu gemiyi alır, kadın-erkeğimizle birlikte ve beraber bir tam millet olursak hem dinimizin, hem devletimizin bekasını ve izz-ü şan ile devamını temin ederiz. Evvela buna karar verelim, bunun asli ve ulvi vazifemiz olduğunu idrak ve kabul edelim, gerisi kolay...

CHRISTIE, Agatha:

Mükemmel cinayet yoktur.

IONESCO, Eugene:

Bütün dünyaya karşı kendimi savunacağım. Ben son insanım, sonuna kadar da öyle kalacağım. Boyun eğmiyorum.

Kalbin yaşı yoktur.

KONAK, Volkan:

Biz Türkiye'nin içindekileri sevdik insanıyla, otuyla, akarsuyuyla, kayan yıldızlarıyla. Ama şunu da söyleyeyim; bestelerimi beğenmezseniz size kırılmam, sizle ahbaplık edebilirim. Tuttuğum takımdan hoşlanmayabilirsiniz, sizle ahbaplık edebilirim, bir masada yemek yiyebilirim. Sevdiğim ya da çıktığım bir kadından hoşlanmayabilirsiniz, sizle ahbaplık kurabilirim. Ama Mustafa Kemal'i sevmeyen bir adamla ahbaplık edemem, O'nun dostu olamam. Çünkü Mustafa Kemal uygarlıktır, çağdaşlıktır.

SİRMEN, Ali:

Hep geride tutulmak istenen kadın toplumun öncüsü olabilir ve orada insanlığın yıldızını parlatıverir.

SİCİLYA Atasözleri:

Yalnızca gerçek dostlarınız size yüzünüzün ne zaman kirli olduğunu söylerler.

HAKAN, Ahmet:

Hiçbir zaman figüran olmamak, her zaman kahraman olmaktır yalnızlık.

Yüreğinin derinliklerinden ara sıra kafayı çıkaran o esrarlı sancıyı saymazsak yeryüzünün en şahane şeyidir yalnızlık.

HAMZATOV, Resul:

İnsanoğluna konuşmayı öğrenebilmesi için iki yıl, dilini tutmasını öğrenebilmesi için altmış yıl gereklidir.

ÖZHAZDAY, Nedi:

Hayat; önüne gelen fırsatları değerlendirip kullanan cesur insanların sahnesidir. Korkaklara yer yoktur. Korkaklar sadece sahneyi tamamlayan dekorlardır.

DEMİRDAMAR, Rümeysa:

Şerefsizlik; ağacın gövdesine açılmış yarık gibidir, gün geçtikçe büyür.

Yarını satın alacak tek şey bugündür.

PASCAL, Blaise:

Bilgili insan diplomalı olan değil, isteklerini başkalarının haklarını çiğnemeden elde etmeyi öğrenmiş insandır.

Eğer herkes dost sandığı kimselerin bir de kendi arkasından söylemiş olduklarını duysaydı, dünyada dost kalmazdı.

Evren insanı kuşatamaz, fakat insan evreni kuşatır.

Görmek isteyenler için yeterince ışık, istemeyenler için yeterince karanlık vardır.

Hürmet mi görmek istiyorsun: Asla kendinden bahsetme ve hiçbir zaman kendini öne çıkarma. Böyle yapmak sana anlamsız görünebilir, ama doğrusu budur.

Ormanları çaldılar ve yerlerine çirkin betonlar koydular.

SAYLAN, Türkan:

Ben on çağdaş insan yüz gerici kafaya bedeldir diye düşünüyorum. Diyelim bir doktor, bir öğretmen, bir yönetici çağdaş kafaya sahipse o bütün çevresine örnek olarak bu ışığı götürebiliyor. Şunu da biliyoruz ki olumsuz, gerici, yıkıcı her şey yok olmaya mahkumdur.

Ben sadece yüreği insan sevgisiyle dolu bir hekimim. Ülkemi, insan haklarına ve hukuka saygılı, demokrasiye inanan hükümetlerin idare etmesini isteyen bir vatanseverim!..

Bir doktorun tek arzusu hastasını sağlığına kavuşturmak, yaşamını uzatmaktır. Ben bundan fazlasını yaptım; hastalarıma yaşam şartlarını da hazırladım, onlara iş ve aş buldum, çocuklarına kanat gerdim. Yoksul olmaları, çaresiz olmaları koşuluyla, hiç ayırım yapmadan...

Bugün bizde aydın deyince, işte okur yazar, üniversite mezunu, kafası çalışan biri geliyor akla... Ama aydın olmak çok farklı bir şey, aydınlanmaya yatkın olmak ve bunun için çalışmak, uğraşmak anlamına geliyor. Bulunduğu ortamı, çevresini biçimlendirmek, haksızlıklara karşı çıkmak, koşulları değiştirmek, kısaca yapıcı olmak. Düşünen, gören, duyarlı olan ve sorumluluk taşıyan eğitimci kişi diye tanımlayabiliriz belki aydını...

Eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur. Işıyacaksın! Ölüme saniyeler kalmış olsa bile...

Otoriter yaklaşıma ben de karşıyım ama demokrasinin kötüye kullanıldığını hissettiğim yerde de yasaların ve kuralların sonuna değin işlemesinden yanayım. Yasaların uygulanması, eğitimin zorunlu olması, bunlar çok ama çok önemli... Türkiye'de birçok şeyin oturtulması yasaların işlemesine bağlı. Bu açıdan Jakoben olduğumu da söyleyebilirim. Demokrasiyi ve laikliği yıpratacak hiçbir şeye ödün vermememiz gerekiyor.

SALİH Paşa (Sadrazam - Vatan Haini):

İngiltere'ye direnip durmak gereksiz ve tehlikelidir.

WORDSWORTH, William:

Bırakın da doğa size dadılık etsin.

Küğ Ansiklopedisi

Küğ Ansiklopedisi

PASTEUR, Louis:

Şans, her zaman akıllıları tercih eder.

PEIFFER, Vera:

Dış dünyanın değişmesini beklemeyin, çünkü değişmeyecek!

Rüzgarın nasıl estiği fark etmez. Farkı yaratan yelkenlerinizi nasıl açtığınızdır.

WERNER, Hans Ulrich:

Çevrenizi dikkatle dinlerseniz en küçük seslerin, tıkırtıların bile ezgisi olduğunu fark edersiniz.

VURAL, İbrahim:

Anadolu coğrafyası milletler mezarlığıdır. Bağımsız ve güçlü olmayan yaşayamaz!

VIVEKANANDA, Swami:

Bütün dinlerin amacı aynı, fakat öğretmenleri farklıdır.

YÜKSEL, Mehmet:

Hayat, her anını dibine kadar yaşamaya çalışmak için nefes nefese koşturmayı göze alacak kadar dolu ve bütün yaşadıklarının sadece bir hayal olduklarını hissettirecek kadar da boştur.

VISCOTT, David:

Sonuçta başarısız olan tek insan, denemeyendir.

MANDELA, Nelson:

Bir iş, yapılana dek hep imkansız gözükür.

Çok ırklılık esasını hiçbir zaman kabul etmedik; önemli olan ırk değil, fikirdir.

Dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah eğitimdir.

Dürüstlük, içtenlik, sadelik, alçakgönüllülük, karşılıksız cömertlik, başkalarına hizmete hazır olmak ruhsal yaşamın temelidir ve herkesin elinin altında dilediği miktarda bulunur.

Hücre kendinizi tanımak, zihinsel ve duygusal süreçlerinizi gerçekçi ve düzenli bir şekilde gözden geçirmek için ideal bir yerdir.

Liderlik iki kategoriye ayrılır:
a) Tutarsızlar, ne yapacağı kestirilemeyenler, bugün kabul ettiğini ertesi gün inkar edenler,
b) Tutarlılar, onur ve vizyon anlayışına sahip olanlar...

Onuru ancak, gidişatın karanlık ve vahim göründüğü anlarda bile doğrulardan vazgeçmeyen, inatla tekrar deneyen, tacizlerden, aşağılanmalardan, hatta bozgunlardan yılmayanlar hak eder.

Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok, ruhunuzu satmayın yeter...

Tüm insanların uyum içinde birlikte yaşadıkları ve eşit haklara sahip oldukları demokratik ve özgür bir toplum hayali hiç aklımdan çıkmıyor. Uğrunda yaşadığım ideal bu, ama gerekirse bunun için ölmeye de hazırım.

Unutmayın, azizler yılmadan çabalayan günahkarlardır.

Yoksulluğu bitirmek 'hayır' işi değildir, adalettir!

Yüksek bir tepeye tırmandıktan sonra, kişinin tırmanılacak pek çok tepe olduğunu anlamasının sırrına erdim.

AHMEDİNEJAD, Mahmud:

Düşmanlıklar, ancak düşmanlara zarar verir.

GOEBBELS, Joseph:

Asla kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın!

Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin!

Bana vicdansız bir medya temin edin; size bilinçsiz bir halk yaratayım.

Basını, hükümetin kullanabildiği dev bir klavye olarak düşünün.

Bizi öldürmeyen şey, kesin güçlendirir.

Eğer belli bir konuda hedefinizde dindar kesimler varsa, onlara Tanrı'dan ve peygamberden söz edip inançları doğrultusunda kolayca kandırabilirsiniz. Bu amaçla kilise cemaatini kullanmakta yarar vardır.

Eğer bir yalan, uzun süre yeterince tekrarlanırsa, sonunda o yalan bir gerçekmiş gibi algılanır.

Gazeteciler önemlidir. Onları ve patronlarını satın almak, devşirmek ve çıkarlarınız doğrultusunda kullanmak için her şey yapılmalıdır.

Gerektiğinde sadece bir tek rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyi O'nun veya onların üzerine yıkmaya çalışın!

Halkı her zaman yalanlarla ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin!

Hakimlere ve savcılara dikkat edilecektir. Yargı devlet hayatının efendisi olamaz, devlet politikasının hizmetkarı olmalıdır.

Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin!

Hep saldıracak, karşı tarafı savunmada bırakacaksınız.

Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun.

İktidar, düşman yaratmaktır!

Köpeklerinizi bağlayın, içimdeki şeytanı sokağa salarsam hiçbiriniz durduramazsınız.

Önemli olan halkın aydın kesimini kandırmak değildir. Onları fazla önemsemeyin. Aydınları kandırmak zordur ve zamanı boşa harcamış olursunuz. (Önemli olan aydınlar değil, cahil ve okumamış kitlelerdir. Onları kandırmak çok daha kolaydır.)

Prestij ve karizma sahibi bir lider, propaganda işini çok kolaylaştırır.

Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın.

Siz değil, onlar savunmada kalmalı...

Size karşı yapılan suçlamaları görmeyecek ve duymayacaksınız. O yalancılar için gerekenler bağımsız Alman yargısı tarafından yapılacak ve cezalarını bulacaklardır.

Sizin asıl hedefiniz cahil ve okumamış kitlelerdir. Onları kandırmak çok daha kolaydır.

Tarih ofislerde değil, sokaklarda yazılır.

Yalan ne kadar büyükse inanması o kadar kolaydır.

MACİT, Hasan:

Kadına şiddeti azaltabilmek için gelir düzeyini yükseltmek gerekir.

KELLY, Liz:

Şiddete maruz kalan bir kadının her şeyden önce yaşadıkları hakkında konuşmaya ve düşünmeye gereksinmesi vardır. Böylece kadın, yaşadıklarının şiddet olduğunu anlayabilir.

KINISON, Sam:

Terörizm beni hiç endişelendirmez. İki yıldır evliyim.

LATİN Atasözleri:

Bir aslanın idare ettiği ceylan ordusu, bir ceylanın idare ettiği aslan ordusundan çok daha iyidir.

Düşünmeden konuşmanın cezası sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.

Gördüklerimiz gerçektir, ama görmediklerimiz daha da gerçektir.

İnsan bir kartalın sırtında istediği yere uçabilir.

PATTON, George:

İnsanlara nereye gideceklerini söyleyip, oraya nasıl gideceklerine kendilerinin karar vermelerini sağlarsanız, alınacak sonuçlara hayran kalırsınız.

Nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, başlayamazsınız.

Tarih iyi okunduğunda, gün ve gelecek için derslerle dolu bir hazinedir.

PEKDEMİR, Melih:

Faşizm, sözün bittiği yerdir.

KIPLING, Rudyard:

Doğu Doğu'dur, Batı Batı'dır ve bu ikili hiçbir zaman bir araya gelmeyecektir; ta ki yer ve gök, Tanrı'nın büyük hüküm kürsüsünde hazır bulunana dek...

Eğer hayal kurabilir, fakat hayallerinin esiri olmazsan;
Eğer düşünebilir, fakat düşüncelerinin kölesi olmazsan;
Eğer iş işten geçtikten sonra kalbini, sinirlerini ve enerjini tekrar seferber edebilir ve gayene ulaşmaya çalışabilirsen;
Eğer ne sevdiğin dostlarının ne de düşmanlarının sözleri seni incitmezse;
Eğer herkese kıymet verir, fakat kimseye fazla güvenmemeyi bilirsen;
Eğer her dakikanın altmış saniyesini faydalı olarak doldurabilirsen;
İşte o vakit, dünya da, içindeki her şey de senindir.

Tanrı her yere yetişemiyordu ve bu yüzden anneleri yarattı.

SAINT-EXUPERY, Antoine de:

Aşk insanların birbirlerine bakması değil, birlikte aynı yöne bakabilmeleridir.

Büyük bir görünüm gibi bir şey göstereceğim sana, yavaş yavaş, bütünüyle çıkacak sisin içinden, parça parça değil. Çünkü heykeltıraşın gerçeği de böyle. Önce burunun, sonra çenenin, sonra kulağın belirdiğini nerede gördün? Yaratım bir anda sağlanmış bir imgedir her zaman, bir parçadan bir parçaya, ayrıntılı anlatış değil. Yaratıcı imge üzerinde kaynayan, yorumlayan, etkileyen, çevresinde yapılar kuran çokluğun işidir bu.

Gözler kördür, insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görebilir.

İnsanlar bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar ama yine de aradıklarını bulamıyorlar; aslında aradıklarını tek bir gülde ya da bir damla suda bulabilirler.

Nereye gittiğini bilen bir kişi gördü mü, insanlar hemen O'nu uzaklaştırırlar.

Ölümü kabul ediyorum, tehlikeyi değil. Doğru bir şey öğrendim. Savaş, tehlikenin göze alınması değil. Vuruşmanın da değil. Bazı alanlarda, savaşçının, adıyla sanıyla ölümü göze almasıdır savaş!

KANUNİ Sultan Süleyman (I. Süleyman):

Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık da ölüme götürür.

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...

Padişah doğru yoldan uzaklaşırsa, yeniçerilerin O'nu doğru yola getirme hakkı vardır!

PAVESE, Cesare:

Acı çekmiş bir kişi, artık eskisi gibi değildir.

Bir başka insanın çocukluğunu öğrenmek, onu yeniden yaşamak istemek, belli bir sevgi belirtisidir.

Gene de bir iştir beklemek. Bekleyecek bir şeyi olmamaktır korkunç olan...

Kendimi aradım. Bunun dışında bir şey aramaz insan...

PICASSO, Pablo:

Ben başkalarını değil, kendimi kopya etmekten korkarım.

Bir tek doğru olsaydı, aynı konuda yüzlerce tablo yapılmazdı.

Sadece iki kadın tipi vardır, tanrıçalar ve paspaslar...

Sanatın amacı, günlük hayatın tozunu ruhumuzdan temizlemektir.

PAVLOV, Ivan:

Her şeyi bildiğini sanma! Gerçekte çok bilgili olsan da kendine cahilim diyebilecek cesaretin olmalı...

PIRE, D.:

İnsanların çoğu duvar, pek azı da aralarında köprü kurarlar.

JORDON, Andre Starr:

Bilgelik bundan sonra ne yapılacağını, beceri bundan sonra nasıl yapılacağını bilmektir. Erdem ise onu yapmaktır.

CÜCELOĞLU, Doğan:

Çocuğa gerçekten zaman ayırmak, O'na duyulan sevginin en güçlü ifadesidir.

Çocuğunuz evrende tektir ve muhteşem bir potansiyelle doğmuştur.

Çocuğunuzla çiftçinin yetiştirdiği ağaçla kurduğu ilişki gibi bir ilişki kurun. Çiftçi, ağacın özünün ne olduğunu bilir ve o öze saygısı vardır. O özün gelişmesi için uygun ortam hazırlar. Çiftçi, elma ağacını muz ağacı yapmaya çalışmaz; elma ağacının en çok meyve veren elma ağacı olması için ortam hazırlar. Ortamını bulan elma ağacı, olabileceğinin en iyisi olur ve ona göre meyve verir.

Duygularını anlayıp yönetebilen insan yaşamının efendisidir.

İlişki gelişmeyince, ilişki içerisindeki insanlar da gelişmez.

Kitaplar sorun çözmez; kitaplar farkındalıklar verir ve bu farkındalıkları kullanarak okur, kendi sorunlarını çözer.

Mutluluk aramakla bulunacak bir şey değildir, onu inşa etmek gerekir!

Sanat yolu ile insan, "Kalıplanmış İnsan" olmaktan çıkar ve "Çağdaş İnsan" kimliğine bürünür. Sanat, kısacası "Birey" olan insan oluşumuna katkıda bulunduğu için çok önemlidir.

LAROSH:

Düşman kazanmak istiyorsan dostlarını geç, dost kazanmak istiyorsan bırak dostların seni geçsin.

PEAT, F. David:

Düşünce, düşüneni değiştirir.

REYNOLDS, Burt:

Bir insanın asıl karakteri eğlence tarzının içinde saklıdır.

Evlilik insana çok şey öğretir. Sadakat, sorumluluk, hoşgörü, anlayış gibi... Ancak bekar kalırsanız, zaten bunların hiçbirine ihtiyacınız olmaz...

BRUTUS-Caepio, Marcus Junius:

Fazilet, sen bir sözcükten başka bir şey değilsin.

PENROSE, Boies (Amerikalı Senatör):

İş bölümüne inanıyorum. Siz bizi Kongre'ye yolluyorsunuz; biz sizin para kazanmanızı sağlayacak yasaları geçiriyoruz... Ve siz de bu kazançlarınızın bir kısmını bizim seçim kampanyamıza harcıyorsunuz ki, yeniden seçilip daha da fazla kazanmanız için gerekli yasaları kabul edelim.

KARŞILAYAN, Ali:

Kriz dönemleri hem tehlike, hem de fırsat zamanlarıdır.

AKYOL, Mehmet:

Politik arenanın çirkinliği, herşeyin politik rant sağlayan bir meta olarak algılanması ve maalesef sanatın da acımasızca ve kaba bir şekilde bu arenaya çekilmek istenmesi Türkiye sanatı ve sanat kültürü adına bir kayıp, bir düşmanlıktır.

ALTAN, Sanem:

Gücü yaratan sahip olduklarımız değil, sahip olduklarımızı nasıl kullanabildiğimizdir.

Siyaset değildir dünyayı yöneten, dünyayı ekonomi yönetir. Hatta artık teknolojinin bu kadar ilerlediği bir çağda dünyayı bir fikir, bir küçük alet, tek bir kişi şekillendirebilir.

Yönetimde kim olursa olsun erkek egemenliğini tehdit edecek her kadın 'kötü kadın' muamelesi görür.

AVCU, Bahattin:

Tanıkların sustuğu yerde suçlular kahraman olur; gün gelir, an döner tanıklar da suçlu olur.

AYKAL, Gürer:

Müzikte bir uyum var; do, mi, sol. Bunu ortak bastınız mı güzel... Kulağa güzel... Müzik öğrenimi görmüş kişinin kulağına güzel gelebilir bu... Ama sokaktaki adam? O'nun kulağına güzel gelmeyebilir. Bir başka deyişle sokaktaki adamı ilgilendirmez bile... Verimin tümü, içindeki espriler, orkestrasyon, anlattığı şeyler, verdiği mesajlar, bunlar önemli...

Uyuşturucu bir müzik türü yaygınlaştırıldı, alışkanlık haline getirildi. Tüm dünya tarihinde ilerlemenin ilk hareket noktası olarak görülen müzik; Türkiye'de kaderciliğin, razı olmanın, sinikleşmenin, alın yazısının simgesi oldu. Elbette arabesk müzik insanın beynini uyuşturmakta, zihni yavaşlatmakta, mücadele azmini yok etmektedir.

HÜSEYİN, Burhan:

Müzik ilahi kudretin seslerle ifadesidir.

Tanrı verdiklerini bir bir geri alır.
Önce çocukluk ve gençliği, sonra orta yaşlılık ve yaşlılığı alır; geriye ölüm kalır.

Yaşam iki karanlık arasında, elmas gibi parlayan bir ışıktır.

ÖZAL, Turgut:

Ben seçim öncesi zam yapacak kadar enayi miyim?

Benim memurum işini bilir.

Bir defa delmekle "Anayasa"ya bir şey olmaz.

ÖZKALE, Durmuş Ali:

Algılama, yorumlama kişinin bilgi ve kapasitesine bağlıdır; her kişi bunu farklı yapar, bazıları hiç yapamaz.

Aşk; bir ırmağın akması, bülbülün şakıması, sevginin kanat takıp uçmasıdır.

Bir gül koklamadan bir ömür bitti.

Bir kadın kocasının dışarıda aslan, içeride kedi olmasını bekler.

Bir kadının yaptığı en güçlü anlaşma şeytanla yaptığı anlaşmadır.

Bizzat kendi olanak, zeka ve gayretiyle bir menzile varanların, hiç kimseye eyvallahı olmaz.

Dört mevsimi yaşar gibidir dünyevi aşık.

Erkeğin mutluluğu mutfaktan ve yatak odasından, kadınınki ise erkeğin cüzdanından ve gönül odasından geçer.

Evde bir kadın vardır; ister buyurmaya fırsat bulsun, isterse buyruk altında ezilsin dursun.

Gönlü güzel olanın yüzü de güzel olur, sözü de.

Güzelliğin kaynağı aşkla yanmış gönüldür.

Her kadının en son başvuracağı silah masum görünüp döktüğü gözyaşlarıdır.

Sevgi yüceltir, aşk göklerde uçurur.

Susarak konuşan bir aşıkım ben.

Şaşmaz bir pusuladır aşk, gönlünün istediği yere götürür.

SIĞIRCI, Durmuş:

Arada bulutlar gölgeler güneşi, bilerek akşamları mola verir karanlıklara, ama sabahları bir doğuşu vardır ki uzaklardan, balçıkla sıvayamazsınız güneşi.

Durdum divana, uydum imama anlayışı, namaz ve niyazda geçerlidir. Onun dışında, özel ve genel yaşamda herkes özgürce kanun ve kurallara uyarak yaşar; ama robot gibi yetişenler, herkesin kendisine tabii olmasını, robotik davranışlar sergilemesini isterler.

İnsanlar bir kızarken bir de gülerken aynaya baksınlar. Hangi halde görünmek istediklerine kendileri karar versinler. Ne var ki yaratılan güzelliğe imreni ile bakanlar kızgınlığa sırt çevirirler.

İnsanlar kuş değil ki kafese koyasın, günümüzün çocukları afacan, kapıyı kapasanız bacadan girmeyi başarırlar, ah bir de hepinizin bildiği ulusal isteklerimiz doğrultusunda, bacadan girmelerini istemiyoruz ama, ne istediğimizi başarsalar!

İnsanları içki, kumar ve yolculukta tanımak yetersiz kalır. Arabasına hafif toslayacak, otobüsten inerken yeni ayakkabısına basacak, çıkarlarına dokunacaksınız; işte o zaman hoşgörü sınırları zorlandığında sergilediği tavırları göreceksiniz ya da kısaca düşman olduklarına yaklaşımına, onlara kullandığı dile bakarak değerlendireceksiniz.

Kızdığınızdaki yüz ifadeniz, güldüğünüzde de kaybolmaz.

Kin ve nefret ekenler, kin ve nefret biçerler.

Özgür birey; düşünerek doğruyu bulan, inandığı dava için yılmadan mücadele eden, ram olmayan bireydir. Demokratik yaşamda özgür birey yetiştirmek çok kolay, ancak antidemokratik düzende o kararlılığı gösterenler daha azdır; ya riyakar, ya yalancı ya da yalaka olurlar.

Sanat, insanın yaşam zenginliğidir.

Sanatçısına sahip çıkan bir toplum kültürel, estetik duygu ve düşüncelerin gelişimi için en önemli sorumluluğu yerine getirmiş demektir.

Yaratan demiş ki; bakmayın sizleri eşit yaratmadığıma, kiminiz kör, kiminiz topal, kiminiz varsıl, kiminiz yoksul olabilirsiniz, bana "Ram"sınız, itiraz etme hakkınız yok. Ama ben size akıl verdim, adaletten ayrılmayın, çocuklarınızı ayırd etmeyin; insanlara, hayvanlara, doğaya gözünüz gibi bakın. Eğer benim gibi size "Ram" olacaklarınız yoksa vay halinize. Sizden hesap soracaklardan kurtulamazsınız.

LANGEL, W.:

Müzik insanların evrensel dilidir.

ÖZDEMİR, Coşkun:

Cumhuriyetin devrimci atılımlarının çok partili düzene girişimizle birlikte baltalanması, aydınlanmanın önünün kesilmesi, özgür ve bilinçli insan yetişmesini engellemiştir.

Doğaldır ki dinci ve şeriatçılar Atatürk'e ve O'nun öncülüğünü yaptığı devrimlere ve aydınlanmaya karşıdırlar. Çünkü onlara göre tek doğru İslamın -kendi yorumlarına göre- hem birey, hem toplum için getirdiği kurallardır. Buna karşı olan her yasa, her kural bidattır, küfürdür.

Sağlıklı insanlar kendilerine güvenen, özgürce düşünüp karar verebilen, tercihlerini bağımsızca yapan insanlardır.

Yurtsever aydınlara büyük görev düşmektedir: Onları, toplumu yeniden sağlığına kavuşturmak gibi çok önemli bir tarihi misyon beklemektedir.

ÖZDEN, Yekta Güngör:

Atatürk düşmanlığı Türkiye düşmanlığıdır!

Hak arama özgürlüğü olmayan bir toplumda demokrasi olamaz.

Ne altın gemi, ne gümüş gemi, önemli olan dostluk gemisi...

HALLOCK, Addison H.:

Bir arkadaşınızdan ödünç para istemeden önce, hangisine daha çok gereksinmeniz olduğuna karar verin.

HAUPTMANN, Gerhart:

Ruhu öldürmek, cismi öldürmekten daha büyük bir cinayettir.

HENDRIX, Jimmy:

Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yendiğinde bu dünya aydınlığı tanıyacak!

Zamanım gelince ölecek olan benim; o halde bırakın da hayatımı istediğim gibi yaşayayım.

HERZBERG, Frederick:

İnsanların iyi işler yapmalarını bekliyorsanız, onlara öncelikle yapacakları iyi işler vermelisiniz.

HURSF, Fannie:

Bir erkek terbiyeli olursa, bir kişi terbiyeli olmuş olur. Ancak kadın terbiyeli olursa, bir aile terbiyeli olmuş olur.

HUMBOLDT, Friedrich Wilhelm Christian Carl Ferdinand von:

Dilin gidişi, toplumun gidişiyle aynı yöndedir.

Gerçek vatan dildir. Vatandan en hızlı, en kolay uzaklaşma dil yoluyla olur ve hatta en sessizce gerçekleşen yol da budur.

HENZE, Paul (CIA İstasyon Şefi):

Türk halkına sabah akşam 'federasyon'dan bahsedilmeli, kulakları bu duruma alıştırılmalıdır.

Türkiye'nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis, Meclis'i ikna ettiğimizde ordu, orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor. Eğer Amerika'nın çıkarı Türkiye'de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan "Başkanlık Rejimi"ne geçilmelidir. Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz! (2006 yılında Beyaz Saray'a verdiği bir rapordan)

HENRY, M.:

Kimse, duymak istemeyen kadar sağır olamaz.

ECKHART, Meister:

İçindeki ortaya çıkacaksa kabuk kırılıp yarılmalıdır. Çünkü çekirdeğin özünde ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız kabuğu kırıp yarmanız gerekir.

BENJAMIN, Walter:

Faşizm koşullarında en büyük devrimcilik, işini iyi yapmaktır.

Fotoğraf insansız yapamaz.

BOÇKAY, Hami:

Baban fakirse suç senin değil, ama kayınpederin fakirse suç senindir...

BOHM, David:

Her şey, her şeyin altında yatan bir düzenin, ikinci kademede ortaya çıkan görüntüsünden başka bir şey değildir.

BOND, John:

Hayat, ileriye doğru yaşamak, geriye doğru anlamak içindir.

BOTTOME, P.:

Zorlukları aşmanın iki yolu vardır: Ya zorluk yaratan durumları değiştirirsiniz ya da zorluklara yaklaşımınızı...

BOUBAT, Edouard:

Zaman akıp gider, an kalır. Çektiğin kişi ölmüştür, ama fotoğrafa baktığında tekrar yaşar. Bu fotoğrafın sihiridir. Gördüğüne inanırsın.

BRESSON, Henri Cartier:

Ben ne ekonomi uzmanıyım ne de önemli binaların fotoğraflarını çeken bir fotoğrafçı. Sadece belli durumlarda gazeteciyim. Öncelikli olarak yaşamda uyanık olmaya çalışırım.

Fotoğraflarımda neredeyse sadece insanla ilgileniyorum. Benim acelem var. Manzaraların ise zamanı hayli boldur.

GODDARD, Bob:

Adaletsiz insan, insansız adalet olur mu? Adalet hepimiz için...

Mutluluk, elin erişebileceği çiçeklerden bir demet yapma sanatıdır.

RHINE:

Telepatinin kanıtlanması... maddeciliğin başarıyla çürütülmesi olacaktır.

RICAUT:

Her şeyin iyisini yapan Tanrı, bu güçlü milleti (Türkleri) sanki Hıristiyanların günahlarını ve kusurlarını cezalandırmak için yüceltmiş ve desteklemiş gibidir.

IKEDA, Hayato:

Atatürk'ün "Türk Dil Devrimi"ni gerçekleştirmesi ve dinle siyaseti ayırarak Türk toplumunun modernleşmesini sağlamak yolundaki çabalarına büyük bir hayranlık duymaktayız. (Japonya Başbakanı - 1963)

NAZARBAYEV, Nursultan:

Din adı altında uygarlıklar yok ediliyor!

Dünya tarihinde ilk kez bir nükleer deneme sitesi halkın isteği ile kapatıldı ve Kazakistan dünyanın önünde bir örnek olarak durmaktadır. (Kazakistan Cumhuriyeti Başkanı, 09.09.2010 - "Birleşmiş Milletler"de yaptığı konuşmadan)

İslam bizim dinimizdir; fakat kızlarımızı Araplar gibi kapatmayız, kadınları da arkamıza değil önümüze koyarız. Niye? Çünkü biz Türk'üz, Arap değil!

NOLAN, M.:

Gücüne eşit hayaller için dua etme. Hayallerine eşit güç için dua et.

SPITZER, Eliot:

Aldatırken yakalandığınızda, beyhude inkarlar ve zayıf özürlerden daha kolay bir şeyler denemelisiniz.

SERDAROĞLU, Rıfat:

Ey Türk insanı! Özgür olmak istersin, ama izin beklersin. Hakkını talep edersin, ama lütuf istersin. En kutsal değerlerine saldırılır, suspus olursun. Her şeyin düzelmesini arzularsın, ama sadece ve sadece durur, seyredersin.

Gelişmemiş, kalkınmamış, zenginleşmemiş toplumlarda demokratik rejimi yaşatmak mümkün değildir. Bu toplumlar, dine veya güce dayalı diktatörler tarafından yönetilmeye mahkumdurlar!

Milletlerin yurtseverlikten başka surları yoktur.

Yerkürenin verebileceğinden fazlasını alırsak o zaman yerküreyi tüketiriz. Ayrıca yerküreden aldığımızı kirletip, tekrar yerküreye verdiğimiz zaman yerküreye daha da zarar vermiş oluruz.

SUDAN Atasözleri:

Hiç bir mutfak, iki kadını alacak kadar zengin değildir.

SZENT-GYORGYI, Albert von:

Keşfetmek herkesin gördüğünü görüp, düşünmediğini düşünmektir.

SÜMER Atasözleri:

Biliyorsun neden öğretmiyorsun, boş vakit geçirdin, neye yaradı?

SİVASİ, Abdülmecid:

Devlet zulm ile değil, adl (adalet) ile ayakta durur!

ERÇELEBİ, Hasan:

Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.

Genç yaşta siyasete girerseniz devlet adamı, emekli olduktan sonra girerseniz milletvekili olursunuz.

Siyasetin çıraklığı ve kalfalığı uzun sürer.

Siyaset yapa yapa öğrenilir.

ENGELBREIT, Mary:

Bir şeyi sevmiyorsanız onu değiştirin; değiştiremiyorsanız onunla ilgili düşünce biçiminizi değiştirin.

BEARER, Seed:

İçinde bulunduğumuz alemde gördüğümüz ve anladığımız şeyler yarı dereceye bile çıkmaz. Bu nedenle bizlerin durumu bir yaprak üzerinde beslenen tırtıllara benzer. Bu tırtılların bütün bilgisi, tüm ilmi ancak üzerinde süründüğü yaprağın çevresine kadar gidebilir. Bu tırtıl için yaprağın sınırını aşmak, daha geniş bir köşeye sahip olmak, üzerinde bulunduğu yaprağın daha milyonlarca yaprağa sahip bulunan ağacın küçücük bir parçası olduğunu anlamak ne kadar zordur!.. Dahası var, o ağacın bir hayatı var; bu hayat ta ondan önce gelmiş binlerce ağacın hayatı ile ilgilidir. Bu ağaçtan daha binlercesi o ormanın içinde yaşamaktadırlar. Bütün bunlar tırtılın minimini beyni için ne düşünülemeyecek, idrak edilemeyecek hakikatlerdir... Örneğin, bir gün, bu tırtıl etrafındaki büyük alemi görse ve görüşlerini kendi akran ve benzerlerine anlatmaya kalkışsa, herhalde öteki tırtıllar bu sözlere inanmayacaklar, onunla eğlenecekler ve hayali sözlerle kendi zamanlarını israf etmeye uğraşan bu zavallıya hücum edeceklerdir. Çünkü onlar düşünürler ki hayat ancak bir yaprağın üzerindedir. Bütün gerçekler o kadardır. Ve bir kimse için hayatın amacı, olsa olsa, o yaprağın üzerinde en iyi yeri bulup seçebilmektir. Ancak, bu tırtıl bir gün kelebek olur. O zaman görüş alanı genişlemiş olur ve eskiden hayatta varlığına bir dakika bile ihtimal vermediği güzellik, şiir ve zevk ile temasa gelir. O zaman, kendisine eskisinden farklı görünen bu dünya eski dünyasının aynısıdır, ta kendisidir; sonuç itibarı ile şimdi o alemi daha fazla görmek ve daha başka tarzda hareket edebilmek yeteneğini kazanmıştır. Her tırtıl, günün birinde kanatlanarak hayatın ve doğanın anlamını daha kapsamlı anlayacak bir kelebek olma kapasitesini taşır. Bu aşamayı aşma başarısını yakalayan insanoğlu da tırtılın kelebek olması türünden bir başkalaşım geçirir. Hayata, gerçeklere daha fazla yaklaşır ve daha fazla iyilik etme gereksinimi ve heyecanı duyar.

ÖZKAN, Tuncay:

Umut ve sevgi olmadan asla olmaz. Mutluluğunuzu hep koruyun...

ULUNAY, Refi Cevat:

Anadolu ile değil, Yunanistan ile anlaşmalıyız. (15.10.1920)

Anadolu'daki milliyetçi hareketi yok etmek, millet için var olma meselesidir. O alçaklara karşı çıkanlar islama, halifeye, padişahımıza unutulmaz hizmette bulunmuş olacaklardır. (04.04.1920)

* * *

Anadolu'ya geçip mücadele etmekten söz eden Mustafa Kemal Paşa ile Refii Cevat Ulunay'ın 4 Şubat 1919 tarihinde İstanbul'daki evinde yaptığı mülakattan:

Sorularımı bitirip veda etmek üzere ayağa kalktığımda dedi ki:

- "Biraz daha oturun lütfen. Soracağınız sorular bitti mi?"

- "Bitti Paşam."

- "Bu vatan içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır, istiklaline nasıl kavuşturulur diye bir soru sormanızı beklerdim."

- "Af buyurunuz Paşa hazretleri, bugün bu vatanın kurtulmasını en uzak ihtimalle dahi mümkün görmediğim için böyle bir soru sormadım."

- "Siz yine de böyle bir soru sormuş olunuz, ben de cevabımı vereyim, fakat yazmamak şartıyla. Bakınız Cevat Beyefendi, sizin imkansız gördüğünüz kurtuluş yolları vardır. Bugün herhangi bir teşkilatçı Anadolu'ya geçer de, milleti silahlı bir direnişe hazırlarsa bu yurt kurtarılabilir."

(Heyecanlanmıştım. I. Dünya Harbi süresince gücümüzü öylesine tüketmiştik ki, elimizde hiçbir şey kalmamıştı. Savaşlardan sağ kalanların ise ayakta duracak halleri yoktu.)

- "Nasıl olur Paşam?"

- "Aklınızdan geçenleri tahmin ediyorum, doğrudur. Görünüş tamamen aleyhimizde. Ama düşmanlarımız olan bu büyük devletlerin bir de iç yüzleri var."

- "Nasıl Paşam?"

- "Anlatayım. Siz sanıyor musunuz ki, savaşı kazanmakla müttefikler aralarındaki bütün sorunları çözmüşlerdir? Aralarındaki asıl rekabet şimdi başlayacaktır. Asırlarca birbirleriyle boğuşan Fransızlarla İngilizleri ortak düşman tehlikesi birleştirdi. Şimdi o eski rekabet bıraktıkları yerden tekrar başlayacaktır. İtalya'nın da başı dertte. Onlar da her an bir iç karışıklık yaşayabilirler. Sonuçta Anadolu'da başlayacak bir milli direnişle hiç biri mücadele edecek durumda değildir. Böyle bir mücadelenin tam sırasıdır."

- "Paşam, milli direniş, güzel, ama neyle? Hangi askerle, hangi silahla, hangi parayla? Maalesef Paşam, kupkuru bir çölden farksız oldu bu güzel vatanımız."

- "Öyle görünür Refii Cevat Bey, öyle görünür. Ama çölden bir hayat çıkarmak lazımdır. Çöl sanılan bu alemde saklı ve kuvvetli bir hayat vardır. O, Türk milletidir. Eksik olan şey teşkilattır. Bu teşkilat organize edilebilirse vatan da millet de kurtulur."

* * *

İstiklal diye bağıranlar kötü niyetlidir. (31.08.1919)

Tek çarenin galiplerle uyuşmak ve anlaşmak olacağı bu kafasızlarca ne zaman anlaşılacak? (23.03.1920)

Türkler kendi güçleri ile adam olamazlar. İngilizler elimizden tutup bizi kurtaracak. (21.05.1919)

Yunanistan kısa zamanda Mustafa Kemal kuvvetleri denen çapulcuları tamamen tepeleyecektir. (08.09.1920)

ŞİNASİ, İbrahim:

Aklın ışığıdır iyiyi kötüden ayıran...

Kuvvetli zayıfı zorla ve eziyetle sindirir. İnsan aklı yasa yaptı bu zorbalığı önlemek için, buna felsefe dilinde adalet ve hak denildi.

Milletim insanlıktır, vatanım bütün yeryüzü. (Milletim nev-i beşerdir, vatanım ruy-i zemin.)

GENÇ Abdal:

Tanrı'yı sevenler Tanrı ile beraberdir, onlar Tanrı'nın içindedir, onlar Tanrı'dır.

GÖKALP, Ziya:

Ağa Kimdir?
Hürriyet'ten evvel beylik, ağalık
Zorbalara olmuş idi arpalık
Tarlalarda alın teri dökenler
Zorbalara kulluk eder, dayak yer
Köpeklerden daha sefil yaşardı.
Şimdi artık o zulümler kalmadı.
Şimdi hizmet edenlerdir ağamız
Şu kadar ki çalışanlar yalınız
Ameleler değil, zihin yoranlar,
Öğüt veren, yol gösteren insanlar
Hekimler de vaizler de rençberdir
Kimi bize şifa, kimi ruh verir
İşlerini doğru gören memurlar
Memleketin rahatını hazırlar
Millet için çektikleri emekle
Onlar dahi sayılırlar amele.
Çalışanı Tanrı sever, kul sever
Hak yolunda ameledir kasibler
Din duygumuz olsa idi uyanık
Ruhlarımız kalmaz idi bulanık
Alın teri döker idik toprağa
Hem işçi olur idik hem ağa.

Bana yol gösteren benden olmalı, Türke baş olamaz Türküm demeyen!

Ben Türk milletindenim, İslam ümmetindenim, Garp medeniyetindenim.

Benim gibi bir ilim adamını esir edenler, elbette bu hareketin hem anlamsız hem de uygarlığa aykırı olduğunu anlayacaklardır. Fikir sahasından başka hiçbir alanda yaşamamış bir adamdan ne sorabilirler? Düşündüklerini mi? Benim düşündüklerim bütün insanlar ve bütün milletler için eşit özgürlüktür ve adalettir. Eğer böyle düşünmek suç ise ben bunun cezasına razıyım. Bugün dünya bu eşit özgürlük ve adalete doğru gidiyor. Bu hareketi hiçbir kuvvet durduramıyor. O halde bu türlü düşünüşü de hiçbir kuvvet tevkif edemez. İnsanın hayvandan farkı ülkülü olmaktır. Bütün insanlar ve bütün milletler için eşit özgürlük ve adalet istemek bir ülküdür. Bu ülkü geleceğin hakimi olacaktır. Zalimler, diktatörlükler ve emperyalistler hep bu ülkünün karşısında eriyeceklerdir. İnsanlar yalnız bir egemen tanıyacaklardır ki, o da gerçektir.

Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar manasını namazdaki duanın,
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur'an okunur,
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda'nın,
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!

Bir ülke ki çarşısında dönen bütün sermaye,
San'atına yol gösteren ilimle fen Türk'ündür;
Hirfetleri (küçük el sanatları) birbirini daim eder himaye;
Tersaneler, fabrikalar, vapur, tren Türk'ündür,
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!

Daha mı zalimler bi-dad edecek, bu millet zincirde feryad edecek? Yakında bu halka hak dad edecek, bir dahi gönderip imdad edecek! Toplanın kardeşler bayrak açalım, "Yıldız"ın (Abdülhamid'in sarayı) üstüne ateş saçalım!

Güzel dil Türkçe bize, başka dil gece bize!

Hakim olan millet midir, meşihat (din işlerini yürüten daire) mıdır? Milli meclis mebusan (milletvekillerinin yeri) mı, yoksa "Bab-ı Fetva" (Şeyhülislam Kapısı) mıdır?

Hükümet halkındır, sultanın değil; ferman milletindir, divanın değil... Teşri (yasama), kaza (yargı, hüküm), icra (yürütme); her hak onundur. Taht onun, tac onun, toprak onundur!

İçinde yaşanılan yüzyılın anlamlarından doğan manevi bir lisan vardır ki, her dil ona uymak zorundadır!

Tarlada, tezgahta çalışan biziz. Bu devlet, bu millet, bu vatan biziz. Kara Padişah Abdülhamid, semiyoruz seni, ortadan çekil... Hükümran millettir, hükümdar değil!

Türkleri sevmeyen bir Kürt, Kürt değildir; Kürtleri sevmeyen bir Türk de Türk değildir.

Türklerle Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımdan birleşmişlerdir.

Ulusal yasalar kutsal kabul edilmelidir. Çünkü bu yasalar milletin resmi bir nitelik kazanmış olan ülkülerinden ve iradelerinden başka bir şey değildir. Her milletin resmi ahlakı yasalardır. Yurtseverliğin temeli, ulusal yasalarla ahlaksal bir nitelik kazanır. Bir millet yasalarını ülkülerine aykırı görüyorsa hemen değiştirmelidir. Çünkü toplum vicdanının kabul edemeyeceği kurallar yasa durumuna gelmişse toplumun ahlakını bozar. Eğer yasalar ulusal ülkülerden doğmuş ve onları gerçekleştiriyorsa bunlara candan ve gönülden saygı duymak ve uymak gerekir. Gerçek ülkücülük bunu gerektirir. Yasaların en kutsalı ise "Anayasa"dır (Kanun-i Esasi). Çünkü en büyük ülküler bu yasada kendini gösterir. Bu nedenle en büyük saygı ve itaat bu yasaya gösterilmelidir. Şimdi Türkiye'nin "Anayasa"sı (Kanun-i Esasi'si) "1921 Anayasası"dır (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu). Türk demokrasisinin bütün ülkülerine tek kaynak, 1921 "Anayasa"sıdır. Bu nedenle kutsal olarak görülmelidir.

Umut, altın gibidir. Hiçbir yerde paslanmaz. Umut, elmas gibidir. Hiçbir kesici madde onu kesemez. Umut, ruhun gençliğidir. Bu ülke özellikle umutla kurtulacaktır.

EMİNOĞLU, Erdal:

Daha çok gül isteyen daha çok gül fidanı dikmelidir.

Verimli gün, en çok ürünün toplandığı gün değildir. Verimli gün, en çok tohumun ekildiği gündür. Çünkü toplanan ürün geride kalmış günlerde ekilmiş tohumların bizlere armağanıdır.

FOX, James A.:

İnsanoğlu anlamını ve içeriğini her zaman anlamamış olsa bile fotoğrafın değerini bilmiştir. Yazılı kelimelerin aksine insanlar beş kıtada bu görme ve   -umuyorum- anlama diline sahiptir. Çünkü fotoğrafın yansıttığı yaşam ve ölüm görüntüleri uygarlığın eşiğindeki tüm insanlar tarafından anlaşılır.

HEMINGWAY, Ernest:

Başkasından üstün olmanın onurlu bir tarafı yoktur; asıl onur, kişinin eski halinden üstün olmasıdır!

Bilgeliğin, yapabilme gücünün ve kavrayışın sırrı alçak gönüllülüktür!

Hayata kendimizden ne katıyorsak, hayattan da onu alırız.

Hayattaki en güzel şey, tüm kusurlarınızı bilmesine rağmen sizin hala muhteşem olduğunuzu düşünen birisinin olmasıdır.

Zeki insanların mutlu olmaları, hayatta nadir görülen şeylerdendir.

NEAL, Ryan O':

Evlilik, dünyanın en usta sihirbazıdır. Önünüze konan harika bir meze tabağını, kısa sürede kirli bir bulaşığa çevirir.

NEUMARK, Fritz:

Avrupalılar bin yıla yakın bir süre Asya'nın ve Türklerin tehdidi altında kalmış ve savaşmışlardır. Türkleri (ve müslümanları) hep öteki olarak görmüşlerdir. Bu stratejik derinliğin ve toplumsal dokuya işlemiş tarihsel birikimin birkaç nesil içinde değişeceğini sanmak hiç de gerçekçi olmaz.

NEWMAN, Paul Leonard:

Karımı asla aldatmam. Evde biftek beni beklerken, sokakta niye köfte peşinde koşayım?

GRENIER, Roger:

İnsanlara eşlik eden köpekler, yaşamlarının kısalığı nedeniyle bizlere onları kaybetmenin acısını yaşatırlar.

GÜL, Abdullah:

Türkiye'de şiddetle hiçbir şey hallolmaz. Kim şiddete başvurursa kaybeder.

DISRAELI, Benjamin:

Alışkanlıkların zinciri önce hissedilmeyecek kadar hafif, sonra kırılamayacak kadar güçlü olur.

Hareket her zaman mutluluk getirmez ama hareket olmadan mutluluk olmaz.

İnsanın, cahil olduğunu bilmesi bilgiye atılmış ilk adımdır.

Kişi zengin ya da yoksul olsun, hastalığı iyileştiren de mutsuzluğu mutlu kılan da zihindir.

Partiler, düzenli düşüncelerdir.

Umutsuzluk, sersemlerin elde ettiği bir sonuçtur.

JANET, Paul Alexandre René:

Thomas Aquinas'ın demokrasisi, başına teokrasi tacı giydirilmiş bir demokrasidir.

JORDAN, M.:

Yetenekli olanlar oyun kazanır; ekip çalışması ve zeka ise şampiyonluk...

GALDOS, Benito Perez:

Sevgi, kurallara ve kanunlara uymayan bir tiran gibidir.

GASSET, Ortega y:

Ben kendimin ve çevremin toplamıyım!

Bu dünyada hiçbir şey, kitle kültüründeki kötü zevk kadar bulaşıcı değildir.

Sevgi ile nefret ilişkisi merkezkaç kuvvetindedir.

GOLDMAN, Emma:

Gerdanımda pırlantalar olacağına, masamda güller olmasını tercih ederim.

Kadınlar çenelerini kapatıp bacaklarını açmak zorunda değillerdir!

Toplumdaki en vahşi element önemsememektir.

GÖKŞEN, İsmail:

Doğal ormanlarda yüzlerce tür ağaç, bitki, hayvan bir arada uyum içinde yaşayan bir ekosistem oluşturur ve insan eliyle oluşturulan hiçbir ağaçlandırma, asla doğal olanın yerini tutamaz. Bu nedenle doğal ormanların korunmasına özen gösterilmelidir.

GRACIAN, G.:

Basit bir adamın elinden geleni yapmaya çalışması, zeki bir adamın tembelliğinden iyidir.

GREEN, Julian:

İnsanların çoğu, gençliğine ihanet eder.

GREY, E.:

Yunanistan'ın adaları alacağı konusunda anlaştık. Size söyleyeceğim en iyi husus kuvvetlerin Yunanistan lehine Türkleri oyalamakta olduklarıdır. Ermeniler hakkında yapacağımız teklifleri Türkleri korumak gibi göstermeliyiz. Türkiye dağıldığı zaman Almanlar da kendi paylarını alacaklardır. Türkiye yeni borçlar bulamazsa çökecektir.

GÜVEN, Saim:

Keşke pin kodunu üç kere yanlış girince kilitlenen telefonlarımız gibi, kalplerimiz de üç kere yanlış insanları sevince kilitlense...

GÜRBİLEK, Nurdan:

Bir zaman gelir, çocuk için ev olmaktan çıkar ev. Ne erken çocuklukta olduğu gibi keşfedilecek bir dıştır artık ne de dış dünyaya karşı sığınılacak bir iç. Tam olarak ne zaman yaşarız bunu? Evin dışarıya karşı bir sığınak olduğu kadar bir engel olduğunu fark ettiğimiz an mı? Evin geçici, ana-babamızın güçsüz, ölümlü olduklarını sezdiğimiz an mı? Yoksa evin bize bir iç dünya bağışlarken aynı zamanda büyük bir iç sıkıntısı da verdiğini, bu iç dünya olmanın bedelinin bu iç sıkıntısı olduğunu fark ettiğimiz an mı?

GÜRSEL, Cemal:

Garp kafasıyla araba yaptık, şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk!

GÜÇER, Sıdıka:

Bir ülkenin eğitim ve refah seviyesi yükselmeden sanat topallamaya devam eder.

GUIN, Ursula K. Le:

Çocuklar ölümün yoğun bir biçimde farkındadırlar. Kendilerinin de ölümlü olduklarını, öleceklerini anladıkları anda çocukluk biter ve yeni bir hayat başlar.

Yaşam bir rüyadır, bizi uyanmak öldürür.

GUEVARA, Ernesto Che:

Babanız inandıklarına göre davranan bir insandı ve gerçekten de, inançlarına sonuna dek sadık kaldı. (...) Her şeyden çok, dünyanın neresinde olursa olsun ve kime karşı yapılırsa yapılsın, adaletsizlikleri kendi iliklerinizde hissetmeyi öğrenin. Bu bir devrimcinin en güzel meziyetidir. (Çocuklarına bıraktığı mektubundan)

Bana serüvenci diyenler olacak. Üstelik öyleyim de. Ama bir fark var arada. Ben, inancı uğruna, kelleyi koltuğa alan bir serüvenciyim.

Belki hiçbir şey yolunda gitmedi, ama hiçbir şey de beni yolumdan etmedi.

Bir yalan, hangi amaç için söylenmiş olursa olsun, her zaman, en kötü gerçekten daha kötüdür.

Çocuklarıma ve karıma bir çöp bile bırakmıyorum. Buna pişman değilim, memnunum hatta. Onlar için birşey istemiyorum. Çünkü devlet, yaşamaları ve yetişmeleri için gerekli olanı nasıl olsa verecektir.

Dört iklim dört köşede emperyalizme karşı dövüşme ödevini yerine getirmiş olmanın mutluluğunu taze savaş alanlarına götüreceğim. İçime su serpen, bu ayrılığın acısını hafifleten işte bu...

Düşmanın yoksa, hayatta hiç başarılı olamadın demektir.

En önemlisi, dünyanın neresinde olursa olsun, her haksızlığı kendinize karşı yapılmış gibi hissetme becerinizi koruyabilmenizdir. Bu bir devrimcinin en önemli özelliğidir.

Gerçekçi olalım, imkansızı isteyelim.

Her gün yeni bir gemi kalkar insanın umut limanından; özgürlük için, yaşamak için ve fırtınaya inat, dalgaya inat, ölüme inat...

Özgürlüğün en büyük düşmanları, hallerinden memnun olan kölelerdir.

Siz bana din ile refaha ulaşmış bir toplum gösterin, ben de size devrim ile geri kalmış bir toplum göstereyim.

Tek amacım, gittikçe soğuyan bu dünyada, üşüyen halkların ısınabileceği, paylaşılan ateşler yakmaktı.

Vazgeçmediğimiz sürece yenilmeyiz.

Yapılacak iş, sonuçlarından kurtulmakla yetinmeyip, nedenlere çare bulmaktır.

Yoksula gülmedim, zengine özenmedim; faşistleri sevmedim, ezilenleri dövmedim; ben devrimci doğdum, devrimci öleceğim.

Zafere dek, her zaman: Ya vatan ya ölüm.

GÜRBÜZ, Servet:

Acelen varsa; zaman hızlanır, herşey yavaşlar.

Açılan iki kol arasına sığmayacak dünya yoktur.

Aslan, gücünün bir kısmını karşısındaki avının korkusundan alır.

Aynı günler birbirini götürür. Farklı günlerinizi toplayıp, yaşadığınız gün sayısını bulun.

Bugüne, geçmişten ya da gelecekten bakabilseydik anlardık yaptığımız kötülüklerin anlamsızlığını...

Dişine göre, pençesine göre, boynuzuna göre bakar canlılar.

YAĞMUR, Mahmut:

Aydın, tutsaklığın her türlüsünden iğrenir. İnsan onurunun özgürlük içerisinde gelişeceğine inanır. Yurt sorunlarına eğilir, mutluluk için yiğitçe savaşır. Erdemli ve özgür düşünceyi savunur, asla klişeci değildir. Eylemleri uslarının ürünüdür ve düşünceyi kutsal bir ibadet sayarlar. Hak bildikleri yoldan ayrılmazlar, kimsenin oy ve düşünce namusuna el uzatmazlar. Öz çabaları ile engelleri aşmak isterken, bir çıkar beklemezler.

YEĞİNSU, Vedat:

Çağın gerçeklerini kavramalı ve insanlığın çözüm bekleyen çağdaş sorunları ile yakından ilgilenmeliyiz.

YOUNGMAN, Henny:

Bazı kişiler uzun evliliğimizin sırlarını sorarlar. Biz haftada iki kez restorana gideriz. Biraz mum ışığı, akşam yemeği, hafif müzik ve dans... O salı günleri gider, ben cuma.

Evlenmeden önce ne yaptım, biliyor musunuz? İstediğim her şeyi...

YUGOSLAV Atasözleri;

Bir şekilde doğar, fakat binbir şekilde ölürüz.

Geçmiş en belirsiz dönemdir, çünkü her gün yeniden yazılır.

YUNAN Atasözleri:

Arkadaşımı seviyorum, ama gerçeği daha çok seviyorum.

Hak yenir, ama hazmedilmez.

XIAOPING, Deng:

Kedinin siyah veya beyaz olması önemli değil, yeter ki fareyi yakalasın.

WAGNER, Robert:

Başarılı bir evlilik, insanın pek çok kez aşık olmasını gerektirir. Aynı insana...

WALDRIP, Mary H.:

Torunlar yaşlanmamız için Tanrı'nın bize vermiş olduğu hediyelerdir.

WALES, Jimmy:

Dünya üzerindeki her insanın, insanoğlunun tüm bilgi birikimine ücretsiz ve sınırsız erişebildiğini hayal edin...

WALTERS, D.:

Başarı açılan bir kapı değil, çıkılan bir merdivendir.

WARD, William Arthur:

Gerçek iyimser problemlerin farkındadır, ama çözümleri de bilir.
Zorlukları görür, ama üstesinden gelineceklerine de inanır.

Karamsar, ters esen rüzgardan yakınır.
İyimser, rüzgarın dönmesini bekler.
Gerçekçi ise yelkenlerini esen rüzgara göre ayarlar.

Sıradan öğretmen anlatır,
İyi öğretmen açıklar,
Yetenekli öğretmen yapar ve gösterir,
Büyük öğretmen esin kaynağı olur.

WARE, Eugene Fitch:

Bütün görkem başlamaya cüret edebilmektedir.

WASHINGTON, George:

Başkaları konuşurken uyumayın, başkaları ayakta dururken oturmayın, sakince susmanız gereken zamanda konuşmayın ve başkaları dururken yürümeye devam etmeyin.

Belirli bir millete sevdayla bağlanmaktan kaçınınız. Başka bir ülkeye nefret ya da sevgi duyguları beslemeyi adet edinen milletler köleleşirler, kendi görev ve çıkarlarını unuturlar. Büyük ve güçlü bir ülkeyle öyle bir ilişki kuran küçük ya da zayıf bir millet, ötekinin uydusu olmaktan kurtulamaz. Yabancı entrikaların aleti durumundaki kişiler, güvenini ve alkışını aldıkları halkı aldatarak, onun çıkarlarını başkalarına teslim etmesini sağlarken, bütün bunlara karşı çıkan gerçek yurtseverler şüpheli duruma düşürülüp lanetlenebilirler (17 Eylül 1796).

WATSON, William:

Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun...

Gökyüzü kafana düşse de sen yine adaletten şaşma.

WEATHERFORD, David L.:

Bir güçlükle karşılaştığınızda kendinize bir kaçış yolu değil, bir çıkış yolu arayın.

WEBB, Sir Richard (Amiral):

"Çanakkale Savaşı"nda bir hayli şöhret yapan Mustafa Kemal sadr-ı azam (başbakan) tarafından Samsun'a müfettiş olarak gönderildi. Başbakanın niyeti kötü değildi, ama Mustafa Kemal Samsun'a gitmesinden itibaren milliyetçi hareketlere girişti. Başbakan O'nu geri çağıracağına söz verdi.

WEBER, Max:

Demokraside, halk güvendiği bir önder seçer. Seçilen önder, 'Şimdi sesinizi kesin ve bana itaat edin' der. Artık halk ve parti O'nun işine karışamazlar.

WEBSTER, Daniel:

Dünyada gerçek kadar güçlü ve gerçek kadar garip hiçbir şey yoktur.

WEIL, Andre:

Birinci sınıf insanlar, birinci sınıf insanları yanlarına alırlar; ikinci sınıf insanlar ise üçüncü sınıf insanları yanlarına alırlar.

WELCH, Raquel:

Genç kız, ideal erkeği bulma çabasından vazgeçip, bir koca aramaya başladı mı, kadın olmuş demektir.

WELLS, Carolyn:

Zeki oluşuyla övünen insan, hücresinin büyüklüğüyle övünen idam mahkumu gibidir.

WELLS, Herbert George:

Gerçeği her zaman savun, anlayan olmasa bile vicdanına karşı hesap vermekten kurtulursun.

WERNER, I.:

Yönetim, öğrenilebilen ama öğretilemeyen bir sanattır.

WHARTON, Edith:

Işığı yaymanın iki yolu vardır; mum ya da yansıtan ayna olmak.

WHATELY, William:

Sabahleyin kaybedeceğin bir saatin zararını bütün gün çekersin.

Sakın sofrada tartışmaya kalkmayın, nasıl olsa aç olmayan kazanacaktır.

WHITE, J. Gustav:

Ufak tefek sıkıntılar sineklere benzer, biraz hareket onları dağıtır.

WHITE, Terence Hanbury:

Dünyanın en güç işi bir şeyin nasıl yapılacağını bilirken başka birinin nasıl yapamadığını ses çıkarmadan seyretmektir.

WHITE:

Kültür; maddi ögelerin, davranışların, düşünce ve duyguların, simgelerden oluşan ve simgelere dayalı bir örgütlenmesidir.

WIESEL, Elie:

Adaletsizliği önleyecek gücümüzün olmadığı zamanlar olabilir, fakat itiraz etmeyi beceremediğimiz bir zaman asla olmamalı...

WILDE, Oscar:

Akrabalar ne yaşamasını ne de ölecek zamanı bilen insanlardır.

Ama yine de herkes sevdiğini öldürür,
Bu böylece biline,
Kimi bunu kin yüklü bakışlarıyla yapar,
Kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür,
Korkak
bir öpücükle,
Yüreklisi kılıçla,
bir kılıçla öldürür!

Kimi insan aşkını gençliğinde öldürür,
Kimi sevgilisini yaşlılığına saklar;
Bazıları öldürür
Arzunun elleriyle,
Altın'ın elleriyle
boğar bazı insanlar:
Bunların en üstünü bıçak kullanır
çünkü
Böylelikle ölenler çabuk soğuyup donar...

Artık iyi romancılara, iyi evlatlardan da az rastlanıyor!

Az samimiyet tehlikeli, çok samimiyet de çok tehlikelidir.

Başka birinin sevmeyi bıraktığı bir insanın duygularında her zaman saçma bir şey vardır.

Ben ekmeğin fiyatını değil, değerini bilirim.

Bir erkek her kadınla mutlu olabilir. Yeter ki O'na aşık olmasın.

Birileri size "yaşamım bitmiş" derse de inanmayın, doğrusu yaşam O'nun için bitmiştir.

Bu dünyada sadece iki çeşit felaket vardır; biri amacına ulaşamamak, diğeri ise ulaşmak...

Bir dostun üzüntüsünü herkes paylaşabilir, ama dostunun başarılarına içtenlikle sevinmek bir ruh hasleti gerektirir.

Çocuklarımın ahlakı bozulmasın diye "Kutsal Kitap"ı onlara okutmuyorum.

Dostunun üzüntüsüne acı duyabilirsin. Bu kolaydır; ama dostunun başarısına sevinebilmek, sağlam bir karakter gerektirir.

Dünyada en inanılmaz şey insanların acı çekmesidir. Yoksulluk ve mutsuzluktan daha büyük gizem olamaz.

Dünyada, kendi hakkında konuşulmaktan daha kötü bir şey vardır; kendi hakkında konuşulmamak...

Düşen bir çığda hiçbir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz.

Düşünebilen her canlının insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği anlamına gelmiyor ne yazık ki...

Erkekler bıkkınlıklarından evlenirler, kadınlar meraklarından; ikisi de hayal kırıklığına uğrarlar.

Erkekler kadınların ilk aşkı, kadınlar da erkeklerin son aşkı olmak isterler.

Eskiden işkence aletleri vardı, şimdi gazeteler var.

Evlilik bir bardak taze süt için evde inek beslemeye benzer.

Evlilik, üstünde bütün kadınların anlaştığı, bütün erkeklerin de anlaşamadığı bir konudur.

Gerçek yaşını söyleyen bir kadına asla inanmayın. Yaşını saklamayan bir kadından her şey beklenir.

Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyor, fakat hiçbir şeyin değerini bilmiyorlar.

Her azizin bir geçmişi, her günahkarın bir geleceği vardır.

Herkes benim düşünceme katılırsa, yanılmış olmaktan korkarım.

Herkes fikrini söyler, sonunda kararı hep ben veririm. Burada demokrasi var!

Hiç kimse geçmişini geri alacak kadar zengin değildir.

İngiliz toplumunun hiçbir zaman affedemediği şeyler; gençlik, güç ve istektir.

İnsanı en çok yıpratan şey iyi niyetidir.

İnsanların büyük bir çoğunluğu yaşamazlar, sadece vardırlar.

İyi etki diye bir şey yoktur. Etki denen şey tümüyle ahlaka aykırıdır, yani bilimsel yönden ahlak dışıdır.

Kadın kocasını daha az sevmeli, fakat daha çok anlamalı... Erkek karısını daha çok sevmeli, fakat daha az anlamalı...

Kadınlar görünüşle ilgilenmezler, en azından iyi kadınlar...

Kadınlar kendilerine neler verildiğine değil, onlar için nelerden vazgeçildiğine bakarlar.

Kadınlar sevilmek için yaratılmıştır, anlamak için değil...

Kendi kendime yeterim diyen, hayal gücünden yoksundur.

Moda denilen şey öyle dayanılmaz, öyle çirkin bir şeydir ki, onu her altı ayda bir değiştirmek zorunda kalırlar.

Mutlu olduğumuz kadar iyi oluruz, ama iyi olduğumuz kadar mutlu olamayız.

Mutluluk güzel görünmemizi sağlar; ancak güzellik her zaman mutluluk nedeni değildir, çünkü geçicidir.

Nankör insan her şeyin fiyatını bilen, fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kişidir.

Ne zaman insanlar benimle aynı fikirde olsa, hatalı olduğumu düşünürüm.

Size sıradan biriymişsiniz gibi davranan hiç kimseyi sevmeyin.

Sorular patavatsız olmaz. Yanıtlar, bazen evet...

Şanssızlığa katlanabiliriz, çünkü dışarıdan gelir ve tümüyle rastlantısaldır. Oysa yaşamda bizi asıl yaralayan, yaptığımız hatalara hayıflanmaktır.

Tecrübe, insanların hatalarına verdiği isimdir.

Tehlikesiz bir fikir, fikir denemeyecek kadar değersizdir.

Yankı, yinelediği sesten güzeldir.

Yaşamak, dünyadaki en nadir şeydir. İnsanların çoğu var oluyorlar, hepsi bu...

Yaşlılar her şeye inanırlar, orta yaştakiler her şeyden şüphe duyarlar, gençler her şeyi bilirler.

WILKINS, Richard:

Acı, mutluluğa göre daha çok şarkı bestelemiştir.

Ana babanız doğumunuzdan sorumludur, yaşamınızdan değil.

Birçok insan hayatının büyük bölümünü olduğundan farklı görünebilmek için heba eder.

Cennete gitmenin iki yolu vardır: Gerçekten öldüğünüz zaman ya da gerçekten yaşadığınız zaman...

Dostluk, ayrı oldukları zaman insanları birlikte tutar.

Eğer kendinize yön arıyorsanız yolunu kaybetmiş birine sormayın.

Eğer siz kendinizi sevmiyorsanız başkası neden sevsin?

Fedakarlık, çiçeğin köküdür.

Geçmişi bir kitap gibi kullanın, eviniz gibi değil.

Gerçek değişim kimi eski şeyleri farklı görmeye başlamaktır.

Gerçek zenginlik vaktinizi insanlara vermektir, para karşılığı satmak değil.

Hayatınızı bir para kazanma denemesi olarak kullanmayın.

Her davranışında başkalarının onayını arayan kimseler hayatın birçok güzelliklerini ıskalarlar.

İkiyüzlülük sadece sahibi tarafından görülemez.

İlerlemenizin önündeki en büyük engel kendinize güvensizliğinizdir.

Kahkaha, ruhun dansıdır.

Karşınızdakini dinliyor musunuz, yoksa konuşmak için sıra mı bekliyorsunuz?

Mucize, enerjinizi korkularınıza değil, rüyalarınıza verdiğiniz zaman başlar.

Müziği, notaların arasındaki sessizlik yaratır.

Pencerenizin camı kirliyse, dışarı çıkıp manzarayı parlatmanız boşunadır.

Yüzeyde hazine bulamazsınız.

WILLEMS, Emilio:

Bireyin, yalnızca biyolojik bir varlık olmaktan çıkıp belli bir toplum ve kültürle bütünleşmesi sürecine 'toplumsallaşma süreci' denir.

RICCIARDONE, Francis Joseph:

Demokrasi için bazı temel koşullar var. Birincisi medya özgürlüğüdür. Medyanın, basının özgür olması demokrasinin olmazsa olmaz şartıdır. Eleştirel de olsa basın özgür olmalıdır.

ROMEN Atasözleri:

Biri sizi bir kez aldatırsa suç O'nundur. İki kez aldatırsa suç sizindir.

WILLIAMS, John:

Gerçekten değerli bir şeye ulaşmanın kestirme bir yolu yoktur.

WILLIAMS, William Carlos:

Yeni bir evren için bütün gereken yeni bir akıldır.

WILMOT, John (Rochester Dükü):

Evlenmeden önce çocuğum yoktu, fakat çocuk yetiştirmeyle ilgili teorilerim vardı. Şimdi üç çocuğum var, fakat hiç teorim yok.

WILSON, Colin:

Düş gücü; gerçeklikten kaçmak için değil, onu oluşturmak için kullanılmalıdır.

WILSON, Earle:

Dün yaptığınız şey size hala çok iyi görünüyorsa, bugün yeterli değilsiniz demektir.

Eğer bir şeyi yazmak ve altına imzanı koymak istemiyorsan, o şeyi sakın söyleme.

WILSON, Thomas Woodrow:

Amerikan kapitalizminin temel hedefi, zayıf ülkelerin hammaddelerini ve ulusal pazarlarını açık birer kapı olarak tutmaktır. Bunun için diplomasi ve gerekirse zor kullanılmalıdır.

Türkiye bütünüyle ortadan silinmeli ve ona uygulanacak işlem barış konferansına bırakılmalıdır. (Albay House'a hitaben - 10 Ekim 1917)

Türkler Avrupa'da çok uzun zaman kaldılar ve oradan tamamen temizlenmelidirler.

WINTERS, Shelley:

Bir kadını asla küçük görmeyin. Tabii yaşı ve kilosu dışında...

WIRFS, Eberhard:

Birine gereksinim duyuluyorsa, o kişi ihtiyacı olanlara yardım etmekle yükümlüdür.

Geleceğin kökleri geçmiştedir. Gelecek için vizyon gereklidir. Uygulanmayan vizyon sadece bir rüyadan ibarettir.

Sadece aktif olun, başarının sırıı budur.

WISE, Lois:

Eğer torunların bu kadar tatlı olduklarını bilseydim, ilk önce onlara sahip olurdum.

WISLER, C.:

Kültür, bir halkın yaşam tarzıdır.

WITTGENSTEIN, Ludwig:

Dilimin sınırları dünyamın sınırları demektir.

Dünyamın sınırları kelimelerim kadardır.

Düşüncenin sınırı, dilin sınırıdır.

Üzerinde konuşulamayan konularda susulmalıdır.

WOLF, Friedrich August:

Bir milletin fertlerinin iştirak halinde bulundukları manevi hayat kültürdür.

WOLLSTONECRAFT, Mary:

Yeteneklerin en fazla geliştiği zaman, insanın bütün bir dünyayı karşısına aldığı zamandır.

WOOD, Charles Foster:

Evlilikte başarı yalnız aranan kişiyi bulmakta değil, aranan kişi olmaya da bağlıdır.

WOODEN, John:

Karakteriniz, şöhretinizden önemlidir. Karakteriniz, siz ne iseniz odur. Oysa şöhretiniz, başkaları sizi ne sanıyorsa odur.

WOOLLCOTT, Alexander:

Hiç kimsenin hayatında önemsiz gün diye bir şey yoktur.

WORSHAM, James A.:

Küçük bir fikrin arkasındaki aktivite, bir dahinin uygulanmayan planından daha üretkendir.

VAHDETTİN Sultan (Vatan Haini):

Aşırı ve mecnunane arzularına tabi olmadığım için bana vatana ihanet iftirasında bulunanların bilmesi gerekir ki, dünyanın en büyük makam ve mansıbı olan "Hilafet" ve "Saltanat" makamında fiilen ve ecdadından gelen bir hak olarak oturan bir hükümdarı vatana ihanet gibi alçakça bir suça sevk edecek hiçbir emel ve ihtiras mevcut değildir. Ben o makamların şeref ve haysiyetini muhafaza için geçici olarak tahtımdan, vatanımdan, huzur ve rahatımdan ayrı düşmeyi bile göze aldım.

Bu adamlar (İngilizler) istedikleri her şeyi yaparlar. İsterlerse Ankara'ya da giderler.

Hilafet meselesinin halli 300 milyonluk İslam alemine düşecek bir büyük meseledir. Dolayısıyla şimdi ben Hilafet hakkında Ankara'da ve İstanbul'da verilen fuzuli ve cebri hükmü kesinlikle kabul etmeyerek hakkımda reva görülen iftiraları, onları yakıştıranlara büyük bir nefretle red ve iade ederek, memleketin ırk ve din ayırmaksızın bütün ahalisinin mutluluk ve refahından başka bir emeli olmayan ve adalet ve itidalin hakim olmasını isteyen müsterih bir kalp ve vicdan ve hak ve hakikatın mağlup edilemeyeceğine dair kuvvetli bir imanla sevgili vatanıma dönünceye kadar ıtır kokulu toprağının ezelden müştakı olduğum Haremeyn-i Şerifeyn'de ve şimdilik Beytullah'ın civarında vakit geçiriyorum. (Sultan Vahdettin'in 1923'te Mekke'de yayınladığı beyannamesinden)

İngiliz ulusuna karşı beslediğim sevgi ve hayranlık duygularımı babam Sultan Abdülmecit'ten miras aldım. Ümidimi Allah'tan sonra İngiltere'ye bağladım.

İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere Devlet-i Fahimesine (yüce İngiliz devletine) iltica ve bir an evvel İstanbul'dan mahalli ahara (başka yere) naklimi talep ederim efendim! (16.11.1922)

İstanbul'dan ayrılmam, hesap verememekten dolayı değildir. Hiçbir kanuna tabi olmayan insanlar elinde savunma ve söz hakkı yasaklanmış bir halde hayatımı göz göre göre tehlikeye atmak gibi ilahi emrin ve akl-ı selimin kabul etmeyeceği bir şeyden kaçınmak, hem de şan sahibi müvekkilimin (Peygamber Efendimiz'in) sünnetine uymak için hicret ettim.

Şimdi bana haksız yere vatana ihanet suçu isnat edenler, hilafeti hukuk ve nüfuzundan ayırıp değiştirerek bu Muhammedi saltanatı yıkmış ve yalnız vatanlarına değil, bütün İslam alemine ihanet etmişlerdir.

Türkler dini, soyu sopu, yurdu belirsiz karmakarışık bir cahiller sürüsüdür. (Sultan Vahdettin'in 16 Nisan 1923 tarihinde Mısır'da "El Ahram" gazetesine verdiği mülakattan...)

VALERY, Paul:

Bilmezler ne dediklerini... Çünkü, bilmezler ne olduklarını!

Her zaman yazabileceğimi hiçbir zaman yazmam.

Meydan boş olunca, geçen bir köpek bile büyük etki yaratır.

Sanat yapmak, çocuk yapmaya benzemez; sanat yapmak büyük bir piramit yapmak gibidir. Önce o piramiti taşıyacak olan toprağı bulacaksın, sonra piramitin oranlarını ve dengesini kuracaksın. Taş taşıyacaksın, taş taşıyacaksın; terleyeceksin, terleyeceksin.

VAMBERY, Arminius:

Bütün Türk anane ve efsaneleri, Türkler'in en eski devirlerden beri maden işleyen bir millet olduğunu göstermektedir.

VAUVENARQUES, Marquis Luc de Clapiers:

Büyük düşünceler yürekten doğar.

İnsancıl olmadıkça adil olamazsın.

İnsanlar herkes tarafından, özellikle kendileri tarafından kandırılmak için dünyaya gelmişlerdir.

Zayıfların kini, dostlukları kadar tehlikeli değildir.

VENEZUELLA Atasözleri:

Kadınlar gülebildikleri zaman gülerler, istedikleri zaman ağlarlar.

VENGEROV, Maxim:

Bir ailenin bir araya gelip müzik yapması harika bir gelenektir. İnsanlar birlikte müzik yaptığında, müziğin birbirlerini daha iyi anlamalarında yardımcı olduğu söylenir. Onlar, müziği insanlarla paylaşmaya muktedirdirler.

VENIZELOS, Eleftherios Kyriakos:

İmkanı olsa Türklere silahtan başka bir yol kullanabiliriz, fakat Türkler silahtan başka bir şeyden anlamazlar.

Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk milletine nasip oldu. Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir. Bu olağanüstü işleri yapanlar hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır ve bundan dolayı Türkiye övünebilir.

VERCORS, Jean Bruller:

İnsan bilmediğini fark edip doğadan ayrıldıktan ve bilgisizliğe boyun eğmeyeceğine, onu yeneceğine karar verip ayaklandıktan ve baş kaldırdıktan sonra insan olmaya başladı. O halde insan baş kaldırıştır, savaştır.

VERGA, Giovanni:

Dünya böyledir işte, herkes kendi değirmenine su çekmeye bakar.

VERON:

Beni diğerlerinden ayıran özellik, diğerlerinin sormadığı soruları sormam ve sormaya devam etmemdir!

VIDAL, Gore:

Bir insan eğer çok gülümsüyorsa emin olun ruhunda depremler vardır. Çünkü acıyan kalbinse kimse bilsin istemezsin.

Sen asla çocuk sahibi olamazsın, yalnızca torunlar...

Yanlış yolda yürüyeceğine doğru yolda bekle. Belki kendini kandırırsın, ama başkalarını kandırıp hayallerini yıkmazsın!

VIGNY, Alfred de:

Akıl, vücudun efendisidir.

Hiç bir insana rastlamadım ki, onda öğrenilecek bir şey olmasın.

VILLALTA, Jorge Blanco:

Atatürk yalnızca tüm zamanların en iyi komutanlarından biri değil, aynı zamanda siyaset kuramının büyük filozoflarından biridir.

VINCI, Leonardo da:

Çalışmalarım olması gereken kaliteye erişmediği için Tanrıyı ve insanlığı gücendirdim.

Engeller beni durduramaz, her bir engel kararlılığımı daha da güçlendirir.

Gerçek, zamanın tek kızıdır.

Görmeyi öğrenin, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu fark edeceksiniz.

Güzel olan herşey insanın belleğinden kaybolabilir, fakat sanatta asla...

İnsan ne kadar büyük ruhlu olursa aşkı o kadar derin bir şekilde duyar.

İyi geçen bir gün nasıl mutlu bir uyku getirirse, iyi geçen bir ömür de mutlu bir ölüm getirir.

İyi geçirilen bir ömür yeterince uzundur.

Küçük bir hakikat, büyük bir yalandan iyidir.

Resim gözle görünen bir şiirdir, şiir ise hissedilen bir resim...

BADIS, Abdülhamid bin:

Allahü Teala'nın Kemal [Mustafa Kemal Atatürk] aracılığıyla ihsan ettiği mucize olmasaydı, Türkiye de giderdi; onunla birlikte Şark da yok olurdu.

MARESCEAU, Marc:

Atatürk olmasaydı Türkiye yok olur giderdi.

DUMOULIN, Daniel:

Türkiye! Atatürk'ü Allah'a borçlusun; geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...

CONK, Cemil:

Mustafa Kemal Bey'i [Atatürk] Allah'ın lütfuna, zaferi de Mustafa Kemal Bey'e borçluyuz.

KEKEVİ, Aydoğan:

Mustafa Kemal Atatürk sadece Türk ulusunun ak yazgısı değil, aynı zamanda laik Türkiye Cumhuriyeti'nin olduğu kadar "sömürülen uluslar"ın ilham kaynağı ve geleceğidir.

DELACOUR:

Bazı kadınlar "kendilerini almış olmaları"ndan dolayı hiçbir zaman affetmezler kocalarını... Bazı erkekler de karılarını hiç affetmezler "kendilerine varmış olmaları"ndan dolayı...

KARAMAN, Suay:

Ülkemizin aydınlık geleceği için, emperyalistleri ve yerli işbirlikçilerini kovmak için bilinçlenmeli ve örgütlenmeliyiz.

Özel bir insana rastlamak bir an, özel biri olduğunu anlamak belki bir saat, o özel birini sevmekse belki bir gün sürebilir. Ama, o insan ömür boyu unutulmaz.

VOLTAIRE, François Marie Arouet:

Akıllı kişilerin en büyük talihsizliği, salakların olur olmaz işleriyle başa çıkmak zorunda kalmalarıdır.

Alçakgönüllülük, gururun perhizidir.

Bağnazlar yaratmanın en bilindik yöntemi, öğretmeden inandırmaktır.

Batıl inanç ve cehaletten oluşan fanatizm yüzyıllar boyunca bir hastalık olagelmiştir.

Ben büyük adamları ancak insanlığa yaptıkları hizmetlerle tanırım.

Bir çok gerçek vardır ki herkese söylenemeyeceği gibi her zaman ağıza da alınmazlar.

Bir musibete ne kadar önem verirseniz tesiri o kadar kötü gelir.

Bir ülkenin çökmesi, bilgili insanlarının olmamasından veya olup da yetkili makamlarda bulunmamalarından kaynaklanır.

Can sıkıcı bir adam olmak isterseniz aklınıza gelen herşeyi söyleyin.

Can sıkmanın sırrı her şeyi anlatmaktır.

Çalışmak bizi şu üç beladan kurtarır: Can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar ve yoksulluk.

Dinin ne olduğunu anlamadan önce Allah'ın ne olduğunu anlamanız gerekir.

Düşüncelerinizin tümüne karşıyım, ancak bunları söyleme hakkınızı sonuna dek savunacağım.

Eğer Tanrı gerçekten yoksa, O'nu yaratmamız gerekir.

Eğer ki bir filozof dünya üzerinde olan biteni anlamak istiyorsa önce bütün sanatların beşiği, Batı'nın her şeyi borçlu olduğu Doğu'ya dönmelidir yüzünü...

Gerçeği arayanlar, bütün insanlığın malı olur.

Gözyaşları, acının sessiz sözleridir.

Hiçbir sorun, sürekli düşünmenin saldırısından kurtulamaz.

İnanılmayacak şeylere inanıyorum demek, yalan söylemektir.

İnsan doğası gereği hayvandır; onu toplum içinde bir insan durumuna getiren uygarlık alanındaki gelişmelerdir.

İnsan zeka karşısında eğilir, ama şefkat karşısında diz çöker.

İstanbul'da bir yılda yazılanlar, Paris'te bir günde yazılanlardan azdır!

Kendini akıllı sanan herkes aptaldır.

Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler, yalnızca kölelerdir.

Kim özgürlüğünü yitirmişse onu savunamadığı için yitirmiştir.

Korkaklar, kendilerinden daha güçsüz olanlara güç gösterisinde bulunanlardır.

Küçük insanların büyük gururları olur.

Para söz konusu olduğunda herkesin dini aynıdır.

Öfkeni aklınla yenemiyorsan kendini insandan sayma.

Sadece iki günümüz var yaşamak için; bu günleri de aşağılık heriflerin önünde diz çökerek geçirmeye değmez.

Sizi saçmalıklara inandırabilenler, size katliam yaptırabilirler.

Suçluları asmak onları iyileştiremez.

Tanrı'ya ettiğim dua pek kısadır: "Tanrım, düşmanlarımı gülünç duruma düşür."

Uzun bir tartışma her iki tarafın da haksız olduğunun delilidir.

Yabani uluslar dışındaki her ülke kitaplar tarafından yönetilir.

SOKRATES:

Benim vazifem, size para ile erdemin elde edilemeyeceğini; genel olsun, özel olsun her türlü iyiliğin ancak erdemden geldiğini söylemektir.

Dürüst bir insan daima çocuk kalır.

Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız cehaletin bedelini hesaplayın!

Endişelerinizden kurtulmak istiyorsanız, yaşamaktan en çok korktuğunuz şeyin bir gün başınıza geleceğini kabul edin.

Hiç kimse beslenmeleriyle ve eğitimleriyle sonuna kadar ilgilenmeyeceği çocukları dünyaya getirmemelidir. Çocuklar zevk tohumu değildir.

İnsan gülmediği günü yaşadım diye hayat defterine kaydetmemelidir.

İnsanlar yüksek mevkilere ulaştıkça Tanrılaştıklarını zannederler, düştükleri zaman insanlıklarının da elden gittiğini görürler.

Ne pahasına olursa olsun, evlenin. Karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz; yok fena çıkarsa o zaman da filozof olursunuz.

Önemli olan şey yaşamak değil, iyi ve doğru yaşamaktır!

Sadece bir iyi vardır, bilgi; ve sadece bir kötü vardır, cehalet!

Sadece bir şey bildiğim için ben yaşayan en bilge kişiyim, bildiğim bu şey hiçbir şey bilmediğidir.

Sorgulanmamış bir hayat süren insanların hayatı, kendi ellerinde ya da kendi kontrollerinde değildir. Onların denetimi dışarıdan gelmektedir.

Zulme karşı çıkmak, zalime boyun eğmemek delilik değil, bilgeliktir. İlkel insanlar, büyük zalimlerin gölgesinde üreyen ve yürüyen küçük zalimler bunu anlayamaz!

ÜLKÜ, Vural:

Aydınların yetişmesi bilimsel, çağdaş eğitim yöntemlerinin uygulanması ile ancak mümkündür.

Ulusça en büyük talihsizliğimiz, Atatürk'ten bu yana, ülkenin başına gerçek anlamda aydınların gelmemiş olmasıdır.

UYAR, Turgut:

Bugün şiir üstüne konuştuklarımız, edebiyatımızın geleneği, olanakları, sınırları içinde dönenir. Ancak olup bitmişler, yapılmışlar üstünde düşünüp yargılara varabiliriz. Bir takım verilerdir düşüncemizi yeden. Şiir üzerine, gerçekten yeni olan şiirle yeni bir şeyler öğrenebiliriz ancak, şiir üzerine yazılanlarla değil...

En iyi ben yenilirim; dosta, düşmana, aşka...

Her ömrün bir Eylül'ü vardır...

Herkes ne zaman ölür? Elbet gülünün solduğu akşam...

UBICINI, Abdolonyme:

Bu muazzam payitahtta (İstanbul) dükkan sahipleri namaz saatlerinde dükkanlarını açık bırakıp camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapısı basit bir mandalla kapatıldığı halde senede dört hırsızlık vakası bile olmaz.

HEATHCOTE, Edwin:

İstanbul, benim hep eleştirdiğim burjuva tek kültürlülüğe karşı bir antitez oluşturmaktadır.

ÇOBANOĞLU, Hande:

Zor soru yoktur; zor olan gereksiz sorulara yanıt vermektir.

ÇİLESİZ, A.:

İnsanlar evrim dizgesinde gelişme gösterdiklerini, ancak bilinç düzeyinde ispat edebilirler. Yani bilinçteliğimiz arttıkça insanlık basamaklarında yükseliriz. Toplumların bilinçteliğinin arttığını, içinde var olduğu doğaya gösterdiği anlayış ve sevgiden anlamak olanaklıdır. Doğada insanın farklı bir yeri olduğu doğrudur, ancak doğanın dışında bir hiçiz ve bilinçliliğimiz arttıkça bunun bilincine daha fazla varıyoruz. Hatta daha önemlisi, doğanın sorumluluklarının bilincinde olması gereken bir "uzantısıyız".

ARUN, Nazlı Çetinok:

Başka insanlardan nasıl yardım isteyeceğinizi öğrenin.

Biliyoruz ki, biz mutlu isek herkes mutlu; herkes mutlu ise biz de mutluyuz...

Genel geçer ahlak/etik ve görgü kurallarını ihlal edenlere hoşgörü göstermeyin. Bu hem size, hem de bunlara dikkat etmesi gerekenlere en hayırlı davranış olacaktır.

Gerçekten ihtiyacınız olmayan hiçbir şeyi almayın.

"Hayır" demeyi öğrenin...

Her ne kadar evren mükemmel bir uyum ve akış ile varoluyor ise de siz yine de planlı olun, anın tadını çıkarırken gelecek için sadece olumluyu ve en hayırlı olanı dileyin. Harika bir sözümüz vardır: "Her işte bir hayır vardır". Bir an için olumsuz gelen bir durum, mutlaka gelecekte size hayır getirecektir.

Her türlü alanda kendi kural ve prensiplerinizi belirleyin.

Her zaman dürüst olun.

Herhangi bir durumda, halde, eylemde; içiniz huzursuz, endişe dolu ise bir süre, kısa bir süre ara verin, düşünün, tartın, öyle eyleme devam edin. Mutlaka bu durumda olumsuz bir hal vardır, bunu keşfetmeye çalışın.

Hukuksal hak ve özgürlüklerinizi mutlaka öğrenin. Yasaların size verdiği hakları bilin.

İnsan böyle deneyim kazanıyor, böyle öğreniyor "Düşe Kalka."

İnsiyatif vermeyi, delege etmeyi öğrenin.

Karar aşamasında kendinize zaman tanıyın, tartın, sağduyu ile karar verin.

Kararlarınızı size keyif veren şeyleri temel alarak verin.

Kendinizi önemli hissetme duygusundan vazgeçin: "Ben olmaz isem bu iş asla olmaz" gibi...

Olabilecek her yerde en basit seçeneği tercih edin.

Özgürlüklerinizin, başkalarının özgürlüklerinin başladığı yerde bittiğini bilin.

Yapmak istemediğiniz ve sevmediğiniz şeyleri bildirin.

AĞIRBAŞ, Jale:

Sivil toplum örgütü üyelerinin de siyasi partilerde emek vermeleri gerekir.

TANE, Evren:

Atatürk, emperyalizmin yenilebileceğini bütün dünyaya ispat etmiş, mazlum milletlere direnme gücü veren, bağımsızlık şuurunu uyandıran bir lider olmuştur.

İnsanoğlu binlerce yıldır geleceği merak edip durur. Yağmur yağacak mı? Kuraklık olacak mı? Savaş çıkacak mı? Çocuk doğacak mı? Aşk olacak mı?... Günümüzde ise merak edilenlere yeni sorular katılmıştır: Evimiz olacak mı? Arabamız olacak mı? Piyango çıkacak mı? İş bulabilecek miyim? Çocuğum üniversiteyi kazanacak mı? Milyarlarca insanın katrilyonlarca sorusu var. Çoğu gelecekle ilgili. Niye bilmek ister insanoğlu geleceği? Gelecekle ilgili herşey bilinse idi yaşamın zevki ve heyecanı olur muydu?

ROCKEFELLER, David:

Düşmanı yok etmenin bir yolu da onların birbirlerini öldürmelerini sağlamaktır.

DANIEL, Samuel:

Eğlence gençlikte günah, yaşlılıkta çılgınlıktır.

- B -

Bağımsızlığımız ve varlığımız için emperyalizme karşı yürüyoruz. Giriştiğimiz iş büyük, ağır ve o oranda şerefli ve şanlıdır. Ve bütün dünya şu uğursuz emperyalizm zulmünden kurtulmadıkça, bizim için hayat ve rahat ihtimali düşünülemez. Zulüm dünyası son günlerini ve son nefesini yaşıyor. Avrupa emperyalizmi karşımıza çıkara çıkara Yunan'ı çıkarabildi. Yunan'ı bozguna uğratmak yalnızca yüzbinlerce kardeşimizi cellat bıçaklarından almak değil, belki de bütün dünyanın kurtuluşuna, tarihin en büyük, en şerefli ve en şanlı hizmetini yapmak demektir. Türkler, ayaklanınız! (15 Temmuz 1920 tarihli "Hakimiyet-i Milliye'deki başyazısından)

Bağımsızlıktan yoksun bir millet, uşaklıktan öte bir gözle görülmeye layık olamaz!

Bana öteden beri "Başkanlık" ve buna benzer tekliflerde bulunanlar çok olmuştur. Siz gazeteciler ve efkar-ı umumiye bilmelisiniz ki, bu yoldaki teklifler hoşuma gitmemiştir ve gitmez. Benim gayem Türkiye'de, "Yeni Türkiye Cumhuriyeti"nde millet hakimiyetini egemen kılmak ve ebedileştirmektir. Dediğiniz gibi bir teklifi, benim idealimi cidden rencide eden bir manada telakki ederim. Bu noktada şu veya bu tefsirlere giden sözlerin manasını, beni iyi tanımış olan Türk milleti, benden daha iyi takdir eder. (1938)

Basın, milletin müşterek sesidir.

Bazı genç şairler modern olsun diye mevzusuz şiir yazmak yoluna sapıyorlar. Size tavsiye ederim, gayeli şiirler yazınız. (Mustafa Kemal Atatürk'ün genç şairlerle buluşmasından)

Beceriksiz, aşağılık, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık olan Vahdettin kendisini kabul eden herhangi bir yabancının kanadı altına sığınabilir, ama böyle bir yaratığın bütün Müslümanların halifesi kimliğini taşıdığını söylemek kuşkusuz uygun düşmez!

Ben Anteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki, onlar yalnız Antep'i değil, Türkiye'yi kurtardılar.

Ben hiçbir dogma, kalıplaşmış fikir bırakmıyorum. Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir. Beni takip etmek isteyenler aklın ve bilimin yolundan yürürse manevi mirasçım olurlar.

Ben inkılap ruhunu Tevfik Fikret'ten aldım. Tevfik Fikret'in "Tarih-i Kadim"i yok mu, işte o, yapılması gereken bütün devrimlerin kaynağıdır.

Ben saygıdeğer Fransız milletinin ve şerefli ordunuzun değerli ve güçlü özelliklerini takdirle ve övgüyle karşılarım. Bu bilinçle, ona, ben dostluk elini uzatmak istiyorum. O da benim dostluğumun değerli olduğunu bilmelidir. Buna aynı önemle karşılık vermelidir. Bakınız benim kendi dostluğumun yanında, bütün etrafımda gördüğünüz şanlı ve seçkin kişilerin temsil ettikleri, şerefli güçlerin, Balkan ve Sadabat Paktı güçlerinin değerli, güçlü ve büyük dostluğu var. Bunun önemini, devletinizin anlamaması ve benim isteğimi reddetmesi olasılığını düşünemiyorum. Ben toprak büyütme dileklisi değilim; barışı bozma alışkanlığım yoktur, ancak anlaşmaya dayanan hakkımızın isteyicisiyim. Onu almazsam edemem. "Büyük Millet Meclisi Kürsüsü"nden milletime söz verdim. "Hatay'ı alacağım" dedim. Milletim benim dediğime inanır, sözümü yerine getiremezsem onun huzuruna çıkamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim, yenilmem; yenilirsem bir dakika yaşayamam. Bunu bilerek ve sözümü mutlaka yerine getireceğimi düşünerek, benim dostluğumu lütfen siz de yazılı olarak güçlendiriniz. (Ankara Sergievi'nde bir baloda Fransız elçisine hitaben Hatay sorununa olan ilgisini dile getirdiği konuşmasından)

Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelir, başka komutanlar hakim olabilir. (25.04.1915, Conkbayırı)

Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.

Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu yeterlidir.

Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.

Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.

Bilirsinki çocuk, 1921 senesindeki anlaşmayı yapanların başında ben vardım. O zaman Franklin Boullion ile bu konuda çok şeyler konuşmuştuk. Onları şimdiki Fransız yöneticileri öğrenmemiş veya unutmuş olsa bile, ben asla unutmadım ve unutamam. Bu nedenle defalarca Fransız elçisi Mösyö Ponsot'ya da açıkça söylediğim gibi dava, benim kişisel davamdır ve gerekirse yine kişisel olarak halletmem gerekir. Şayet böyle bir zorunluluk karşısında, yani işi silahla çözmek zorunda kalırsak, tutacağım yolu da çoktan kararlaştırmış bulunuyorum. Böyle bir durumda Devlet Reisliğinden hatta milletvekilliğinden istifa edeceğim. Serbest bir Türk vatandaşı olarak, bu işte çalışan arkadaşlarla beraber Hatay topraklarına geçeceğim. Bildiğin gibi bunun her zaman imkanı ve çok önemli yolları vardır. Oradaki mücahitlerle ve Anavatandan kaçıp bize katılacağından bize katılacağından şüphe etmediğim kuvvetlerle meseleyi yerinde ve içten halletmeye çalışacağım. İsterse Türkiye Hükümeti, beni ve arkadaşlarımı asi ilan eder ve hakkımızda kovuşturma yapar. (Hasan Rıza Soyak'ın Hatay meselesi hakkında "Fransa hakkımızı teslim etmezse ne yaparız?" sorusu üzerine verdiği yanıttan...)

Biliyor musunuz Türk askeri nasıl harp eder? Ayağı, sırtı giyinik olmayabilir. Bazen gıdası bile az olur; fakat O, daima ileri gitmek ister ve o eğilimdedir. Ayağı aksar, yorgundur. Görürsünüz ki, yine yürür ve daima ileri gider. Sorarsınız, "İzmir'e gidiyoruz!" der. Askerimizin çoğu herhalde İzmir'e gitmek istediği için, deniz kıyısına varmadıkça kanmamış, durmamıştır. Çünkü O'na verilen emir: "Akdeniz!" idi. Türk askerinin sinesi yalnız kararlılıkla ve imanla doludur. O göründüğü gibi perişan değildir. O, kabuğu siyah ve içi bembeyaz olan kestaneye benzer. Yani: "Bir cevherdir." O'nunla sohbet ederseniz, O'nun mayasını, huyunu anlar görebilirsiniz; fakat biliniz ki, O, herkese açılmaz. Derdine yakın, derdini anlayan olarak çıkabilirseniz görürsünüz ki, cahil sandığın O "Mehmet" neler bilir, kalbinde ne büyük emeller, fikirler besler! Onun için iddia ediyorum ki: Harpte zafer, kararlı ve imanı kuvvetli olan tarafındır. Ve biz onunla zafer kazandık. (21 Ekim 1922, 'İstanbul Üniversitesi'ndeki gençlere hitaben yaptığı konuşmadan)

Bir "Cumhuriyet"i ve rejimi koruma kanunu neşredilmelidir. Bu kanunda bizzat "Cumhuriyet" aleyhinde olduğu gibi onun temellerini teşkil eden inkılap kanunları aleyhinde fiilen hareket veya harekete teşvik veyahut bu bapta söz ve yazı ile telkin, ağır ceza müeyyidelerine bağlanmalıdır.

Bir milletin başarısı; mutlaka bütün milli güçlerin bir istikamette oluşmasıyla mümkündür. Bu nedenle bilelim ki, elde ettiğimiz başarı milletin güç birliği etmesinden, ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak, aynı esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim.

Bir milletin bireyleri düşünür olmadıkça, kitleler istenilen yöne çekilebilirler.

Bir milletin kültür düzeyi üç safhada; devlet, düşünce ve ekonomideki çalışma ve başarılarının özüyle ölçülür.

Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.

Bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi, mutlak o milletin hürriyet ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara çok ehemmiyet veririm. Milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir.

Bir milletin ıslahı, kötülerin imhası ile değil; neslin eğitim ve terbiyesi ile mümkündür.

Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur.

Bir ordunun kıymeti zabitan ve kumanda heyetinin kıymetiyle ölçülür!

Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.

Bir takım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara talih ve hayatlarını emanet eden insanlardan mürekkep bir kütleye, medeni bir millet nazarıyla bakılabilir mi?

Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, diğerini müsamaha edelim de kütlenin hepsi yükselme şerefine erişebilsin? Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin?

Bir ulus, bir toplum yalnız bir kişinin çabası ile adımcık bile atamaz.

Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.

Bir vatana sahip olmanın yolu, o topraklarda yaşanmış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanımak, sahip olmaktan geçer.

Bir zaman gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkar edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve o kadar kuvvetlidir ki bu fikirler Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır; yine gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur.

Birbirimize daima gerçeği söyleyeceğiz. Felaket ve saadet getirsin, iyi ve fena olsun, daima gerçekten ayrılmayacağız.

Biz, bu milletin bugünkü seviyesini yükseltmekle görevliyiz. Artık savaş dönemi bitti, ekonomi dönemi başladı. Arkadaşım Celal [Bayar] bunu çok iyi görüyor. Millete de göstereceğine inanıyorum. (1930)

Biz, büyük bir devrim yaptık. Ülkeyi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski kurumu yıktık. Bunların binlerce taraftarı vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak gerekir. Ulusun ve devrimin içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için bütün ulusalcı ve cumhuriyetçi güçlerin bir yerde toplanması gerekir.

Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim ve hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikatı gören gerçek alimler çıkabilir.

Biz, memleket ve milletimizin mevcudiyetini ve bağımsızlığını kurtarmak için karar verdiğimiz zaman kendi görüşlerimize tabi bulunuyorduk ve kendi kuvvetimize dayanıyorduk. Hiçbir kimseden ders almadık, hiç kimsenin aldatıcı vaatlerine aldanarak işe girişmedik.

Biz, milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve ilgisizlik göstermiş bir milletiz. Bunun zararlarını fazla faaliyetle telafiye çalışmalıyız. Çünkü tarih, hadiseler ve müşahedeler, insanlar ve milletler arasında, hep milliyetin hakim olduğunu göstermiştir. Özellikle bizim milletimiz, milliyetini ihmal edişinin çok acı cezasını çekmiştir. Osmanlı devleti içindeki çeşitli toplumlar hep milli inançlara sarılarak milliyetçilik idealinin kuvvetiyle kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu, onlardan ayrı ve onlara yabancı bir millet olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler. Anladık ki kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti, hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim, bilelim ki milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avıdır.

Bize milliyetçi derler, fakat biz öyle bir milliyetçiyiz ki, bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz.

Bizim bugünkü medreselerimiz, vaktiyle medreseler yapıldığı zamanki halinden çok uzaklaşmıştır. Milletimizin, memleketimizin yüksek eğitim kurumlarıyla bir olması gerekir. Bütün memleket evlatları kadın ve erkek orada eğitim görmelidir! (2 Şubat 1923, İzmir'de halkla 7 saat süren sohbetinden)

Bizim görüşlerimiz, bizim prensiplerimiz herkesçe malumdur ki, Bolşevik prensipleri değildir ve Bolşevik prensiplerini milletimize kabul ettirmek için de şimdiye kadar hiç düşünmedik ve teşebbüste bulunmadık.

Bizim milliyetçiliğimiz, medeni dünyada onun esaslı bir unsuru olarak, insanlığın yücelip yükselmesine ve bütün dünyayı mutluluk ve refah içinde yaşatmaya yönelmiş bir milliyetçiliktir!

Bizim tarihimiz, Türk tarihi, bilim belgelerine dayanır. Yeter ki bugünün aydın gençliği, bu belgeleri aracısız tanısın ve tanıtsın. (Ocak 1936)

Bu arada en fazla saygı ile anmak ve daima şükran ile tekrar edilmek lazım gelen bir emek vardır ki o da Anadolu kadınının göstermiş olduğu çok ulvi, çok yüksek, çok kıymetli fedakarlıktır. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının üstünde, kadın mesaisi zikretmek imkanı yoktur. Ve dünyada hiçbir milletin kadını "Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek gösterdim" diyemez... Erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, ormandan odun kesip getiren, mahsulü pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtlarıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin mühimmatını taşıyan hep onlar, hep o ulvi, o fedakar, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur. Hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle ebediyen taziz ve takdis edelim.

Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı, beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı, onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.

Bu isyanı (31 Mart 1909) lalettayin bir isyan hareketi görmek aldanmaya vesile olabilecektir. Memleketin muhtelif yerlerinde ayaklanmalar olduğu, gelen şifrelerle tespit edilmişti. İsyan üç-beş elebaşının işi değildir. Fevkalade geniştir, planlanmıştır, dayanakları vardır. Vaziyet öyle gösteriyor ki dahilden ve hariçten yüksek mevkilerden kışkırtmalar mevcuttur. Meseleye yalnızca asayişin temini nokta-i nazarından bakmak ta hatalı olacaktır. Kanaatimi muhafaza etmek istiyorum. Bunun derinliklerine inilmelidir. Bugün asayişi temin etseniz bile yarın tekrar ortaya çıkmayacağının teminatı nedir? Bu isyanın elebaşıları bu irticai hareketleri başlatırken, milletin hassasiyetine sahip düşünceleri üzerinde hareket etmişlerdir. Yarın da öbür gün de aynı şeyi yapacaklarından emin olabilirsiniz. Bu isyancılar arkalarına başka kuvvetleri de almışlardır. Onların verdiği destekle kendilerinde daha geniş kuvvet vehmetmeye başlamışlardır. Tahmin ederim ki bu hazırlık uzun vakte dayanmıştır. Yapılacak tahkikat bunu ispata yetecektir. Evvela isyan vakit geçirilmeden bastırılmalıdır.

Bugün, bütün dünya milletleri, aşağı yukarı akraba olmuşlardır ve olmakla meşguldürler. Bu itibarla, insan mensup olduğu milletin varlığını ve saadetini düşündüğü kadar, bütün cihan milletlerinin huzur ve refahını da düşünmelidir. Dünya'da ve dünya milletleri arasında sükun, dürüstlük ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur. Onun için, sevdiklerime ben, şunu tavsiye ederim. Milletleri sevk ve idare eden adamlar, tabii ilkin kendi milletlerinin varlık ve mutluluğunu isterler. Fakat aynı zamanda, bütün milletler için aynı şeyi istemelidirler. Bütün dünya olayları, bize, bu durumu açıktan açığa ispat eder; en uzakta zannettiğimiz bir olayın bize bir gün temas etmeyeceğini bilemeyiz. Bunun için, insanlığın hepsini bir vücut ve her milleti bunun bir uzvu saymak icap eder; bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir. Dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık var ise, bundan bana ne dememeliyiz; böyle bir rahatsızlık olursa, tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla meşgul olmalıyız. Bu olay, ne kadar uzakta olursa olsun, bu esastan şaşmamak lazımdır. İşte bu düşünüş insanları, milletleri ve hükümetleri bencillikten kurtarır; bencillik, şahsi olsun, milli olsun daima fena telakki edilmelidir. O halde, konuştuklarımdan şu neticeyi çıkaracağım; tabii olarak kendimiz için bütün gereken şeyleri düşüneceğiz ve icabını yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile alakadar olacağız. Bir devlet ve milleti idare vaziyetinde bulunanların daima göz önünde tutmaları gereken mesele budur.

Bütün dünya bilsin ki, benim için yandaşlık vardır. Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum. Cumhuriyet, ahlaki erdeme dayalı bir iradedir. Cumhuriyet erdemdir. Sultanlık korku ve tehdide dayalı bir idaredir. Cumhuriyet erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, tehdide dayalı olduğu için korkak, alçak, sefil, rezil insanlar yetiştirir. Aralarındaki fark bundan ibarettir. (14 Ekim 1925, İzmir Kız Öğretmen Okulundaki konuşması)

Büyük çoğunluğu rençber ve köylüden meydana gelen milletimiz, Batı'nın emperyalizm ve kapitalizm mahkumiyetinden kendini kurtarabilmek için bunlara karşı birleşmiş olarak mücadele ve mübarezeye karar vermiştir ve bu kararını tatbik etmektedir.

Büyük milli disiplin okulu olan ordunun; ekonomik, kültürel, sosyal savaşlarımızda bize aynı zamanda en lüzumlu elemanları da yetiştiren büyük bir okul haline getirilmesine, ayrıca itina ve dikkat edileceğine şüphem yoktur. (Ankara, 1937)

ŞENGÖR, Celal:

Cehalet tüm fenalıkların anasıdır.

Memleketimde her elimi attığım yerde cehalet çirkefine bulaşmaktan bıktım.

Türk halkını gerçekler asla ilgilendirmiyor! Bunun nedeni de yüz yıllardır almış olduğu inanç eğitimidir. Görmeden, kontrol etmeden, araştırmadan, muhakeme etmeden inanmayı öğrenmiş bir toplum gerçeği asla aramaz. Gerçeği aramayan toplumlarda ise tüm rezillikler birbiri ardına gelir ve bu da hiç kimseyi rahatsız etmez. Tabii ki bunun sonu da felakettir. İşte tüm İslam aleminin içinde bulunduğu durum bunun sonucudur.

TAMER, Rauf:

Bilgisizliği giderebilirsin, ama fırsatçılığı ve tenezzülcülüğü tedavi edemezsin.

Yaşam mı? Ne bu yahu, bunun yaşı kurusu mu var?

TAHİR, Kemal:

Cesaret ikinci bir vatandır.

İnsanları seviyorum diyemeyiz, çünkü 'insanlar'ın içinde sevgimizi hak etmeyen pek çok kişi de var. Ancak sevilmeyi hak edenleri sevebiliriz.

TANİLLİ, Server:

Din, felsefeye karşı daima dişlerini göstermiştir.

Doğrudur veya yanlıştır, taraftar olunur veya olunmaz... Bir bilim adamı olarak kabul ettiğim metod, görüş ve düşüncelerimden dolayı kime karşı sorumluyum? Yaşadığım çağa ve topluma... Ya mahkemelere? Asla...

Doğruya inançlar değil, bilgi götürür.

Egemen ideoloji, kitlelere yanlış bir tarih bilinci aşılamak için her konuda olanca çarpıtma yapmış, gözler önüne bir "duman perdesi" çekmiştir.

İnsanlık, mağara döneminden bu yana, sürekli bir ilerleme içinde evrilmiştir ve bu ilerleme, daha güzel bir dünyanın kuruluşu adına geleceğe doğru uzanmaktadır.

İnsanlık tarihini incelerken görürüz ki; insanlık tüm tarihi boyunca çok çetin koşullardan geçmiş, umut kadar umutsuzluğun ve yılgınlığın da alabildiğine yaygın olduğu dönemler yaşanmıştır.

İnsanlığın yeni bir rönesansa zorunluluğu açıktır. İnsanlık yeniden kendi rönesansını, kendi aydınlanmasını bulmak zorundadır. Bir kez daha, "özgürlüğü, eşitliği, kardeşliği" yaşama geçirmeliyiz. Bu "kazananın yaşadığı, kaybedenin kurban edildiği" insanlık dışı düzene karşı çıkmalıyız. "Para ve Piyasa Dini" yerine "İnsan Olmanın Aklı"nı koymalıyız. Bu sahte dinlerin, insanı insanlığından uzaklaştırmasına karşı koymalıyız. Bireyleri de, toplumları da, dünyayı da kurtaracak olan budur!

Kemalizm'in gerçek düşmanları sahte Atatürkçülerdir.

Türkiye'de bilmediğimiz şeylerden biri tarihtir; kendi tarihimizi bilmeyiz, ayrılmaz bir parçası olduğumuz insanlığın tarihini ise hiç bilmeyiz; bildiklerimiz, derme çatma şeylerdir.

TANRIYAR, Emin:

Kadınlar hakkında bilmeniz gereken en önemli şey, ayrıntıların onlar için her şey olduğudur.

JUNG, Carl Gustav:

Başkalarının bizi kızdıran tarafları, kendimizi daha iyi anlamamıza yol açar.

Düşünmek zor bir sanattır, bu nedenle çoğunluk sürüyü takip eder.

Hayatta anlamı olan en küçük şey, anlamı olmayan en büyük şeye göre çok daha değerlidir.

Kimse, bir başkasını yargılayabilecek kadar kusursuz değildir, ama bazıları kendinde bu hakkı görebilecek kadar hadsizdir.

CAPA, Robert:

Savaş fotoğrafçılığına "İspanyol İç Savaşı"nda başladım; ardından "İkinci Dünya savaşı"nı yaşadım. Bunlar bittiği zaman işsiz bir savaş fotoğrafçısı olmaktan mutluydum. Umarım hayatımın sonuna kadar işsiz bir savaş fotoğrafçısı olarak kalırım.

ERDURAN, Refik:

Eziklik duygusunun tek panzehiri, kişinin kendi gücüyle kazandığı başarıdır.

Akrep ile Kaplumbağa'nın Öyküsü

Birgün ormanda bir akrep ile kaplumbağa arkadaş olmuşlar... Bu iki dost ormanda mutlu mesut yaşarlarken bulundukları bölgede yiyecek kıtlığı baş göstermiş...

Bu iki dost birlikte yaşayabilecekleri, daha kolay yiyecek bulabilecekleri bir yer aramaya karar vermişler ve bu karar doğrultusunda yola koyulmuşlar...

Güle oynaya yol aldıktan sonra önlerine birden büyük bir nehir çıkıvermiş...

Akrep mahzunlaşıp boynunu bükmüş...

Dostunun halini gören kaplumbağa O'na dönüp:

- "Ey vefakar arkadaşım, neden hüzünlendin aniden?.." diye sormuş...

- "Sorma" demiş akrep... "Seninle yolculuğumuz buraya kadarmış dostum... Buradan sonra yollarımız ayrılıyor.."

- "Niye?" diye sormuş kaplumbağa...

- "Sen gidersin, senin ardından gözümün yaşı gider... Müşkül odur ki kişi kalır, yoldaşı gider."

Bu sözleri duyan kaplumbağa:

- "Neden ayrılacağız ki..?" demiş...

Akrep cevap vermiş:

- "Önümüzde akan şu azgın nehri görmüyor musun ey dostum?.. Ben bu bedenle bu nehirden nasıl geçeyim..?"

* * *

Dostunu böyle güç bir durumda yalnız bırakmayı aklından bile geçirmeyen kaplumbağa:

- "Ettiğin lafa bak!! Ben ne güne duruyorum ki... Biz kötü gün dostu değil miyiz?.. Atla sırtıma seni karşıya sağ salim geçireyim..." demiş...

Akrep, kaplumbağanın sırtına atlamış, kaplumbağa da nehrin azgın sularına kendini bırakmış...

Tam nehrin ortasına geldiklerinde kaplumbağanın kulağına tık tık diye sesler gelmeye başlamış...

Bu seslere bir anlam veremeyen kaplumbağa, sırtına aldığı dostuna seslenmiş:

- "Kulağıma tuhaf sesler geliyor, sen de bu sesleri duyuyor musun?.."

Akrep hemen cevaplamış:

- "Evet" demiş... "Duyuyorum, o ses benden geliyor. Seni iğnemle sokmaya çalışıyorum..."

Tam anlamıyla dünyası başına yıkılan kaplumbağa akrebe:

- "Biz seninle dost değil miydik?.. Bak ben sana karşı dostluk görevimi yerine getiriyorum ve seni karşı kıyıya sırtımda taşıyorum..."

Akrep kaplumbağaya şu cevabı vermiş:

- "Evet dostum, sen yaradılışın gereği dostun için yapman gerekeni yapıyorsun, ama benim yaradılışım da bunu gerektiriyor... Ben yaradılışım gereği her fırsatta iğnemi başkalarına batırırım; kusura bakma..."

Çöp Kamyonu Kanunu

Kadın taksiye binmiş ve hava alanına gitmek istediğini söylemişti.

Sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola, önlerine çıktı.

Taksinin sürücüsü çarpmamak için sert şekilde frene bastı.

Taksi kaydı, ama diğer arabaya çarpmaktan kıl payı farkla kurtuldu. Siyah arabanın sürücüsü ise camdan başını çıkarıp bağırmaya ve küfretmeye başladı.

Taksinin sürücüsü ise gayet sakin O'na gülümsedi ve içten bir şekilde el salladı.

Kadın bütün bu olanların şokunu yaşarken, taksi sürücüsünün tavrına daha da şaşırmıştı. Sordu:

- "Neden böyle davrandınız? Adam neredeyse arabanızı mahvedip ikimizi de hastanelik edecekti."

Taksi sürücüsü gülümsemeye devam ederek:

- "Çöp kamyonu kanunu" dedi.

Kadın:

- "Çöp kamyonu kanunu mu?" diye sordu, anlamamıştı.

Sürücü açıkladı:

- "Pek çok insan, çöp kamyonu gibidir. Her tarafta içleri çöp dolu olarak dolaşıyorlar; kızgınlığı, öfkeyi ve hayal kırıklığını biriktiriyorlar. Ancak, doldukça çöpleri bırakacak bir yere gereksinim duyuyorlar. Bu bazen ben, bazen de siz olabilirsiniz. Böyle bir durumda sadece gülümseyin, onlar için iyi şeyler temenni edin ve yolunuza devam edin. Onların çöpünü alıp iş yerinize, evinize veya sokaktaki diğer insanlara dağıtmayın."

Başarılı insanlar, çöp kamyonlarının günlerini mahvetmesine ve ellerine geçirmesine izin vermezler.

Hayat, sabahları pişmanlıklarla uyanmak için çok kısadır. Dolayısıyla size iyi davranan insanları sevin, iyi davranmayanlar için iyi temennilerde bulunun.

Hayat, "%10" onunla ne yaptığınız, "%90" onu nasıl alıp karşıladığınızdır...

ÇITIRIK, Erçin:

İnsanoğlu, doğanın garip bir yaratığı olarak doğmuştur. Doğanın içindedir, ama buna karşın doğayı aşmak zorundadır.

İnsanoğlunun bilinçlilik için ödediği bedel güvensizliktir.

DEMİRCİOĞLU, Nejat:

Yeni evli bir çift gülüyorsa nedenini herkes bilir. On yıllık evli bir çift gülüyorsa nedenini herkes merak eder.

DENİZ, Vahit:

İnsan olmanın erdemi, bireyi ve toplumu huzura götürecek insani nitelikleri yaşatmak için gereken özveride bulunmaktır.

İnsanın yüksek değerleri ve kültürleri kazanabilmesi bazı kurallardan ve onlara saygılı davranmaktan geçmektedir.

Korkan insan özgür düşünemez, insan korktuğu şeyleri de sevemez.

Özgürlüğüne sahip çıkmayan insan biyolojik olarak canlı olmakla birlikte, beyin açısından bir robottur. Robotlaşarak çağdan ve bilimden kopan insanları ve toplumları kendilerinin dışındaki güçler, hem de katı bir biçimde yönetirler.

TAYLAN, Mehmet Gökhan:

Fotoğraf sanatın üretilmesinde, güzellik sütununun süslenmesinde bir araç olarak kullanılmaya devam edecek; şekil değiştirse de...

TEKER, İlmay:

Aydınları korkak olan milletler, ezilmeye mahkumdurlar.

NEWLON, Howard:

Bir insan başarısızlığından dolayı başkalarını suçluyorsa, başarılarının şerefini de başkalarına vermelidir.

RIIS, Jacob:

Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim. Adam belki yüz kere vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüzbirinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. İşte o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir.

ROSENBAUM, Alissa Zinovievna:

Yaratıcı insanı motive eden şey, başarma arzusudur. Ötekileri yenme arzusu değil!..

FRIEDMAN, George:

ABD'nin fiziki güvenliğini sağlamak için dünya okyanuslarının üzerinde tam hakimiyet ve uluslararası ticaret sistemi üzerinde kontrolünü güvence altına almak esastır. ABD tüm okyanusları kontrol etmektedir. Tarihte hiçbir güç bunu yapamamıştır. Bu kontrol sadece ABD güvenliğinin temeli değil, aynı zamanda uluslararası sisteme şekil verme gücünün temelini oluşturur. Eğer ABD onay vermezse hiç kimse denizlerde hiçbir yere gidemez.

Amerikan gücünün temeli okyanuslardır. Okyanuslara egemen olması diğer devletlerin ABD'ye saldırmasını önlüyor, gerektiğinde ABD'nin müdahale etmesine imkan tanıyor ve ABD'ye uluslararası ticaretin kontrolünü veriyor.

Dünya okyanuslarının kontrolünü sürdürmek ABD için en önemli jeopolitik bir hedeftir.

Küresel ticaret okyanuslara bağımlıdır. Okyanusları kim kontrol ediyorsa küresel ticareti de o kontrol eder. Amerika'nın görevi denizleri kontrol etmesini tehdit edecek meydan okuyucuların güçlenmesini engellemektir.

Tek bir yüzyıl olaylarla ilgilidir, on yıl ise insanlarla...

HANCOCK, John:

Kendi küçük işlerine sahip olanların sayıları arttıkça ülkeler daha güvenli yerler olacaklardır. En iyi vatandaşlar, ülkelerinin gelişmelerinde en çok çıkarı olanlardır.

HEPBURN, Audrey:

Bir kadının güzelliği gözlerinde görülür. Çünkü aşkın yerleştiği kalbine açılan kapı gözleridir.

Bir kadının güzelliği ne giydiği kıyafetleri, ne sahip olduğu bedeni ne de saçını tarama şeklidir. Bir kadının güzelliği gözlerinden okunur, çünkü gözler O'nun kalbine açılan kapılardır ve sevginin ikametgahıdır. Bir kadının güzelliği geçen yıllarla artar. Çünkü bir kadının gerçek güzelliğini yansıtan ruhu, şefkati ve tutkusu zamanla gelişir.

Eğer güzel gözlerin olmasını istiyorsan insanlara iyiliklerle bak.

Eğer saçların güzel olsun istiyorsan bırak çocuklar ellerini geçirsin saçlarından.

Güzel dudaklara sahip olabilmek için sadece güzel sözler söyle.

Hiçbir zaman yalnız olmadığınızı bilmenin huzuruyla yürüyün.

İlk önce diğerleri, sonra sen diyen anlayışa göre diğerleri senden önce gelir. Onun için söylenme, buna alış...

DEVLET Memurluğu Yemini:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na, Atatürk İnkılap ve İlkelerine, Anayasada ifadesini bulan Türk Milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik bir hukuk devleti olan "Türkiye Cumhuriyeti"ne karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.

DORAN, Nancy:

İnsanlara inanırsanız olanaksızı başarırlar.

TEALİ-İ İslam (İslamı Yüceltme) Cemiyeti Bildirisi'nden:

Yunan ordusu halifenin ordusu sayılır. Hiç de zararlı bir topluluk değildir. Asıl kafası koparılacak mahlukat Ankara'dadır. (1920) / (Vatan hainlerinden oluşan bu topluluk "Halifenin Yardımcısı Ulemalar Teşkilatı" adıyla da anılmaktaydı).

KIM, Sang H.:

Mağlubiyet, son derece motive edicidir. Dibe vurduğunuzda, en tepeden başka gidecek yeriniz kalmaz.

CLEMENCEAU, George:

Bir karar almak için tek kişi yeterlidir, üç kişi ise çok fazladır.

TYLOR, Edward Burnett:

Kültür bilgiyi, sanatı, ahlaki örf ve adetleri, ferdin mensubu olduğu cemiyetin bir üyesi olması itibarıyla kazandığı alışkanlıkları ve diğer bütün maharetleri içine alan gayet karışık bir bütündür.

TEM Gazetesi (Edirne - "Vatan Hainleri"nin Çıkardığı Bir Yayın Organı):

Müftü Hilmi Efendi, "Selimiye Camisi"nde hürriyetin ve adaletin saygı değer temsilcisi olan Venizelos hazretlerinin sağlığı için güzel bir dua okumuş ve hazır bulunanlar şükran duygularını belirterek duaya katılmışlardır. (13.08.1920)

TEVFİK Paşa (Sadrazam - Vatan Haini):

Ankara, "Sevr Antlaşması"nı kabul etmelidir.

TİRİTOĞLU, Çağatay:

Bizlere düşen görev "Atatürk İlke ve Devrimleri" ile "Çağdaş Cumhuriyet"in kazanımlarını çocuklarımıza çok iyi anlatmak, onları çağdaş uygarlığın önünde giden birer birey olarak yetiştirmektir.

TOSUN, Seyit:

Türklük, tarih ve coğrafya sınırlarına sığmayacak kadar büyük bir kültür ve medeniyettir.

TRUMAN, Harry S.:

Yeryüzünden silmek istediğim iki millet vardır. Bunlar İspanyollar ve Türklerdir.

TÜRK Gençliği:

Ey Büyük Ata'm; Türk gençliği olarak hürriyetin, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyetin ve devrimlerinin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde, her durumda "Atatürk İlkeleri"nden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk milletine adarız.

TÜRKMEN Atasözleri:

Kırk yaşına kadar koyun ye, kırkından sonra koyunun yediğini ye!

PAULING, Linus:

İyi bir fikre sahip olmanın en iyi yolu, çok sayıda fikre sahip olmaktır.

PEPPER, Claude:

Hayat bir bisiklette gitmek gibidir, pedalı çevirmeye devam ettiğiniz müddetçe düşmezsiniz.

AKTUNÇ, Hulki:

Yazıyorum, çünkü hala yan yana gelmemiş kelimeler var!

DEMİRAĞ, Nuri:

Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika'nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir.

Göklerine hakim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkumdur.

Türk zeka ve kabiliyeti işletilecek, yaban ellere muhtaç olmaksızın hava kuvvetlerimizin gerektirdiği bütün işleri kendimiz yapacağız.

Zafer süngünün ucunda değildir. Zafer kartalı süngünün ucundan kalktı, havalandı, tayyare kanadının üstüne kondu.

DUCASSE, Isidore Lucien (Comte de Lautréamont):

Martı bir yandan bağırıp, diğer yandan kanat çırparak fırtınanın yaklaştığını bize haber vermek için boşuna uğraşıyordu.

MONTALEMBERT, Charles Forbes René de:

Siz politikayla ilgilenmeseniz de o sizinle daima ilgilenir.

DİVİTLİ Eşref Hoca (Vatan Haini):

İngilizlere meydan okuyoruz. Bu en büyük küfürdür (1920).

McFEE, William:

Dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir.

RUS Atasözleri:

Acele hareket yalnızca sinek yakalamaya yarar.

Geçmişe akıl vermek kolaydır.

Her ne kadar kartal zaman zaman tavuklardan daha alçakta uçuyorsa da, tavuklar hiçbir zaman kartal yüksekliğinde uçamazlar.

Kimin neresi ağrıyorsa onunla ilgili konuşur.

Kurtlarla arkadaş ol, yalnız elinden baltayı bırakma...

Müzik çalındığı zaman ateş söner.

Pazardaki herkes ambardaki unu kadar konuşur.

Talihli olanların horozları bile yumurtlamaya başlar.

Yalan söyleye söyleye bir yerlere varabilirsiniz, ama geri dönemezsiniz.

KANIK, Orhan Veli:

Bakakalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam.

Bedava yaşıyoruz bedava
Hava bedava bulut bedava
Dere tepe bedava
Yağmur çamur bedava
Otomobillerin dışı
Sinemaların kapısı
Camekanlar bedava
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava
Kelle fiyatına hürriyet
Esirlik bedava
Bedava yaşıyoruz bedava...

Bir elinde cımbız, bir elinde ayna
Umurunda mı dünya?

Eskiler alıyorum,
Eskiler alıp yıldız yapıyorum...

Yosma kadınların, dünyadan elini eteğini çekme zamanları geldiği vakit, işin yalnız dedikodusu ile geçinir bir halleri vardır. Yalnız yosma kadınlarda değil de hevesi kursağında kalmış, yahut, bir baltaya sap olamamış insanlarda bu hal göze çarpar. İşte münekkitlerin hali de bana bunları hatırlatıyor. İşin dedikodusu ile geçinmeyi bir iş saymak istiyorlar.

Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası...

HAİTİ Atasözleri:

Tökezlemek düşmek değildir.

DICKINSON, Angie:

Modaya uygun giyinmek çok kolay. Kadınlar için çok, erkekler için az giyineceksiniz; o kadar...

DIETRICH, Marlene:

Erkekler hep kadınların iç güzelliklerini sevdiklerini söylerler, ama komik olan hep başka yöne bakarlar.

Saat 7.00'de randevu verip 9.00'da gidin. Yollara düşmemişse artık sizi sevmiyor demektir.

FRIEDENBERG, Edgar Z.:

Belki de asıl karar vermemiz gereken ne kadar değerli olduğumuz değil, nasıl değerli olacağımızdır.

ŞAFAK, Elif:

Aşk, egonun azaldığı yerde başlar. Ego ne kadar yüksekse aşk o kadar cılız olur.

Aşk, karşıdakini yüceltebilmektir.

Kaç hayat yaşayınca yorulur insan, kaç seneden sonra yaşlı, kaç hezimetten sonra bezgin, kaç sevdadan sonra kalpsiz, kaç kelimeden sonra lal olur kişi...?

ÖRS, Yaman:

Bilim düşmanı siyasal gericinin, istediğini elde etmek uğruna başvurmayacağı yol, girmeyeceği kılık, kullanmayacağı araç neredeyse yok gibidir.

ÖZKÖK, Ertuğrul:

Adalet herkes için geçerlidir ve herkese lazımdır.

Komşunun evindeki cama atacağın taş, bir bumerang kayası olarak sana geri gelir.

ÖNDER, Ömür:

Barışın ve mutluluğun sağlanması için adalet; olmazsa olmaz koşuldur.

Birbirlerine güvenmeyenler, birbirlerine içten olamazlar; giderek toplumsal gelişimi gerçekleştirme sürecine katılamaz ve toplumsal gelişimin doyurucu sonuçlarını paylaşamazlar.

KUNTAY, Mithat Cemal:

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Ölmüş gibi düşünsek bile bu vatan ölmez, zira dünyanın sırtı bu tabutun büyüklüğünü çekemez.

KURTULUŞ, Akif:

Kimse kimsenin yarasında mola vermiyor.

NERUDA, Pablo:

Ağır ağır ölürler yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönüllerinde incelik barındırmayanlar...

Bir kadın söyleyeceği çok şey olduğu halde susuyorsa, erkek artık tüm şansını kaybetmiştir.

İnsanlarla yüzyüze konuşarak her sorunu halledebilirsin; ama bazı insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin.

Tüm çiçekleri kopartabilirler, ama yine de baharın gelmesini asla engelleyemezler.

Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına...

FOX, Michael J.:

Önemli olan geçmişe gitmek değil, geçmişte olanlardan ders çıkarabilmektir.

PESTALOZZI, Johann Heinrich:

En çok kendine yapacağın kötülüklerden kork.

Temelinde sevgi olan hiçbir eğitim başarısızlığa uğramaz.

KONGO Atasözleri:

Kadın gölge gibidir, kendisini takip edenden kaçar, önünden gidenin arkasından koşar.

BOYSAN, Aydın:

Alkol cinselliği teşvik etmez, yorar. İnsanı pervasızlaştırır ve duygusal olarak daha saldırgan yapar. Vücut ise daha da güçsüzleşir.

Evlilik taş devrinde başlamış, ama alternatifi de ortaya çıkmamış bir müessesedir. Tabiat bu yaşama biçimi içine aklı sokmakta yetersiz kalmaktadır ve bu anlamsızlıkla birlikte gelen ahlaksızlıklar da engellenememektedir.

Hayatta yapılması gereken en önemli şey giderken vicdanını kirletmeyecek olaylarla dolu bir ömür geçirebilmektir.

Her şey çok hesaba gelirse yaşamanın tadı kalmaz.

Mimarlık yaşama biçimlerine giydirilen kılıflardır. Dünyada yaşama biçimleri birbirinin aynı oldukça kılıflarının da birbirine benzeyeceği, dolayısıyla mimarinin de uluslararası bir anlam ve hal kazanacağı mutlaktır. "Milli mimari" diye bir yobazlık artık olamaz. Yani, kubbe yapınca milli; yapmayınca gayr-i milli olduğunu düşünenler aptallardır.

Nasıl yaşamış olursa olsun o gün bir başka havaya girme isteği, normal bir insanın ruh sağlığı göstergesidir. İsterse o istek alkolsüz olsun. Yaşamın günlük görevlerinin beyinlere yüklediği yorgunluk, görevi keman çalmak olan için de, evrak kayıt memuru için de benzer sonuçlar doğurur. Günlük yaşamın bıkkınlığından kurtulma çareleri aranır. Dostlarla buluşulup sohbete dalmak da bu ferahlamanın sahnesidir. İçkiden keyif almak en sade ve masum istektir.

Oy kullanma hakkını yaş ile elde etmek saçma bir iştir. Bugünkü demokrasilerin hastalığı da budur. Gün gelecek belirli bir yaşı geçiren herkesin oy hakkı kazandığı sistem mutlaka değişecektir. Mahalle muhtarı seçimine bütün insanlar oy verebilir ama "Büyük Millet Meclisi" seçiminde oy hakkı sahibi olmak için insanların mutlaka bilgi ve vicdan sınavlarından geçmesi gereklidir.

Öbür dünyaya giderken bile eşini kızdıracak laf etmemek lazım; benim en büyük korkum karımı kızdırmaktır.

Ölmekten korkmanın saçma olduğunu düşünüyorum. Ayrıca cennet hayalleri ile cehennem korkuları benim ömrümde rol oynamıyor. Çünkü öldükten sonra her şey bitmiş ve verilecek bir hesap kalmamış olacaktır.

Sigaranın dünyada yasak edilmeyişi garip bir hadisedir. Daha da garibi, dinlerin hiçbirisi sigaraya hayır demiyor; ama alkole diyor. Bu saçma bir iştir. Sigara insanların geleceğini karartan, bünyelerini perişan eden en kepaze zehirdir.

Türkiye'de -rakı haricinde- gözle görülen ve görülmeyen her şeyin kalitesi bozuldu.

HAKYEMEZ, Ayşe Gülay:

Dayatılanı değil, özgün yaşamımı sürdürmeye gayret ediyorum.

AGAMBEN, Giorgio:

Her tarih anlayışının içerisinde mutlaka kendisinde örtük olarak bulunan, onu koşullandıran ve bu nedenle de açığa çıkarılması gereken belli bir zaman deneyimi yer alır. Aynı şekilde, her kültür her şeyden önce, belli bir zaman deneyimidir ve bu deneyimde bir değişiklik olmadan yeni bir kültür mümkün değildir. Bu nedenle, özgün bir devrimin ilk görevi sadece dünyayı değiştirmek değil, aynı zamanda zamanı değiştirmektir.

GÖK, Semih:

Doğanın güzelliği bile kişinin ruhsal algılarına göre farklılık göstermiyor mu? Hayal ve fantezi işe karışmadan doğa ne güzeldir, ne de ifade edilmeye değer...

- E -

Egemenliğini yulara teslim etmiş eşek, bağımsızlıktan ne anlar?

Eğer, belki, fakat kelimeleri kimseyi bir yerlere getirmedi.

Eğer bir hayalin varsa büyük olsun.

Eğer birileri oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa biliniz ki altını kirletmiştir.

Eğer birisi seni aldatmışsa bu O'nun suçudur, eğer o kişi seni pek çok kere aldatmışsa bu senin suçundur!

Eğer bu dünyada kin olmasaydı bile onu mutlaka icat ederlerdi!

Eğer çocuğunuzu iyi yetiştirmek istiyorsanız O'na harcadığınız parayı yarıya indirmeniz, O'nunla geçirdiğiniz vakti ise iki katına çıkarmanız yeterlidir.

Eğer elinizdeki tek alet çekiçse; bütün sorunlar size çivi olarak görünür.

Eğer kalplerimiz saymaksızın verebilirse, yaşamımız daima dolu olacaktı r.

Ekmeği paylaşmak, ekmekten daha lezzetlidir.

Eleştirilere üzülmeyin. Onlar değişim için bir fırsattır.

Eleştirmeyin, şikayet etmeyin, ayıplamayın!

Elinde olunca günaha mani olmayan, onu teşvik ediyor demektir.

Elinden geleni yaparak gönlünü rahat kılmaya çalış. Bunun ötesini zorlamanın bir anlamı yoktur.

Elini aç, gözünü aç, kapını aç, ama ağzını açma!

Elini tuttuğundan daha fazla dilini tut! Çünkü, ağızdan çıkan gereksiz bir söz serseri kurşuna benzer; gittiği yere felaket götürür.

Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmaz ise, insan da acı çekmeden olgunlaşmaz.

Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma.

Emek harcadığın insanlar bir gün seni harcadığında, büyüyeceksin!

Emek ver, kulak ver, bilgi ver, ama hiçbir zaman boş verme!

En baştan başlamaktan sıkıldın mı? O zaman vazgeçmeyi bırak!

En büyük gereksinmemiz hoşgörü, en büyük düşmanımız ise önyargıdır!

En büyük yanlış, yanlışların farkında olmamaktır.

En büyük ve yenilmeyen tek gücün bilgi ve deneyim olduğunu unutmayınız.

En çok ölümler en az okuyan coğrafyalarda olur!

En etkili alkol müziktir, kulaktan alınır.

En güzel intikam "başarı"dır. Seni sevmeyen herkesi üzer.

En kötü şartlarda bile mutlu olan insanlar vardır. Hayat şartları çok iyi olduğu halde mutsuz olan insanlar çoktur. Güzel bakan hayatın güzelliklerini görür. Güzellik öncelikle kendi beynimizde olmalıdır.

En parlak gelecek daima unutulmuş geçmişin üzerine bina edilecektir. Geçmiş başarısızlıklar ve kalp kırıklıklarını bırakmadan hayatta ileri gidemezsiniz.

En vefalı dostumuz gölgemizdir, ama o da yoldaşlık etmek için güneşli havayı bekler.

En zor taklit edilen imza, bir defada kalemi kağıttan kaldırmadan atılan imzadır. İmzanızı bu şekilde atmaya gayret ediniz.

Erkekler kadınların ilk aşkı, kadınlar da erkeklerin son aşkı olmak isterler.

Erken kalkan kuş solucanı kapar; ama geç kalan fare de inmiş kapandan kalan peyniri rahatlıkla yer.

Erkekler kahve gibidirler. En iyileri zengin ve sıcaktır, sizi bütün gece ayakta tutabilirler.

Erkekler namuslu olduklarında, kadınların namus sorunu olmayacaktır!

Eski bilgi ve düşünceler de eskimiş şaraplar gibi değerlidirler; fakat bunlar daima faydalı olamazlar. Müzeleri dolduran çatlak vazolar, baş ve kolsuz heykeller gibi...

Eskiden haklı olduğumu karşımdaki anlayana kadar anlatırdım, şimdi kendim anladığım an susuyorum!

Eşek alim olmaz su taşımakla tekkeye,
İnsan adam olmaz gitmekle Mekkeye...

Eşiniz yemek hazırlarken mutfaktan ayrılmayarak yardımcı olunuz ve yemekten sonra sofrayı toplamaktan kaçınmayınız.

Eşinizle iyi anlaşmaya bakın. Huzur ve sevgiyi O verecektir!

Et kokarsa tuz var. Ya tuz kokarsa?

Etrafınızdaki insanlara çok dikkat edin! "Nasıl faydalı olabilirim?" diyen de var, "Nasıl faydalanabilirim?" diyen de...

Evin içinde cumartesi ve pazar hariç pijama veya eşofmanla dolaşmayınız; hatta bu günlerde bile uygun bir kıyafet giyiniz.

Evlat acısı yaşamaktan, yetim hakkı yemekten, kuru iftiraya uğramaktan, sabırlı insanların öfkesinden, korkusuz insanların cesaretinden ve kendi nefsinizden korkunuz.

Evlatlarının gidişat ve davranışlarından yakınanlar, onları kendilerine benzetmiş olanlardır.

Evler büyüdü ama aileler küçüldü, zeka arttı ama vicdan azaldı, uzay yakın ama komşu uzak oldu, iletişim araçları arttı ama muhabbet azaldı, ilaçlar arttı ama kanser çoğaldı, bilgi arttı ama güven azaldı, "ben"ler büyüdü ama "biz"ler azaldı.

Evliler boşanmak istiyor, bekarlar evlenmek; işsizler çalışmak istiyor, işçiler çalışmaktan bıkkın; fakirler zengin olmak istiyor, zenginler bir parça huzur; ünlüler saklanıyor, ahali ün peşinde; siyahlar beyaz olmak istiyor, beyazlar bronzlaşmak... Mutlu olmak istiyorsan sahip olduklarının farkında ol...

Evlilik, kişinin düşmanıyla yattığı tek savaş şeklidir.

Ey gönül; tenha bir yerde dilediğin kadar ağla, ama sakın ola, tenha bir yerde ağlayanı ağlatan olma!

VIAN, Boris:

Seni sevmeyene asla sabır gösterme. Çünkü sabrının adı yüzsüzlük, fedakarlığın adı eziklik, sevginin adı kişiliksizlik olur.

ÖZKAN, Metin:

Eleştiri yapabilmek bilgi, fikir ve görgü ister.

Eleştiriye açık insanlar daha çabuk gelişirler.

JOBS, Steve:

Bana gelen iş tekliflerinden sadece binde biri işe yarıyordu. Fikirlerin bir çoğu çok iyi idi. Ama, içlerindeki yenilik ve buluş, uygulamaya sokmak için yeterli değildi.

Başkalarının hayatını yaşamayın.

Her gününüzü hayatınızın son günüymüş gibi yaşayın, bir gün haklı çıkacaksınız.

Mutlu olmak istiyorsanız insanlara iyilik yapın!

Ölüm, hayatın en iyi icadıdır.

Sadece kalbimin sesini dinledim ve sevdiğim şeyleri yaptım.

'Şeyler' arasındaki bağlantıyı, olmadan değil olduktan sonra; üzerinden zaman geçtiğinde fark edersiniz...

Zamanınız kısıtlı! Bu yüzden başka insanların gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin!

ZETKIN, Clara:

Kadının özgürlüğü, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, yalnızca emeğin sermayenin boyunduruğundan kurtulmasıyla gerçekleşecektir.

YARCAN, Fredi:

Alçakgönüllülük uysal ve itaatkar olma hali ve niteliğidir.

Alçakgönüllülük kendinden nefrettir. Kendi kendini fedanın en son halidir.

WIELAND, Christoph Martin:

Goethe, en mükemmel insandır.

PHILLIPS, Wendell:

Bizi idare edenler, hükümetler ve gazetelerdir.

Doğruluk sonsuzluğun güneşidir. Nasıl olsa doğar.

Yenilgi, eğitimden başka bir şey değildir.

GEZMİŞ, Deniz:

Ben, halkımın bağımsızlığı uğruna şerefimle bir defa ölüyorum. Sizler şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz!

Benden değil, Mustafa Kemal'in sizlere bırakmış olduğu mirası yok etmek isteyenlerden korkun...

Biz, hiç bir zaman bütün çabamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığını temin edemedik. Bugüne kadar da bu özlem içinde kaldık!

Gençlik, bütün Kemalist güçlerle yek vücut olmak zorundadır.

Milli kurumlarımıza uzanan elleri kırmakta kararlıyız.

Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.

Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedik. Ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün. Ve ancak onlar kendi canlarının telaşına düşsün. Ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. Bu bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz.

HAZLITT, William:

Giysilerini kendilerinin en önemli yanı sayanlar genellikle giysilerinden daha değerli olamazlar.

Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır.

FEUERBACH, Ludwig Andreas:

Ahlakın temeli ne zaman ilahiyata dayandırılırsa, halklar ne zaman ilahi otoriteye bağımlı hale getirilirse; en ahlaksız, en adaletsiz, en kepaze şeyleri mazur gösterip yaygınlaştırmanın yolu açılmış demektir.

Dogma, düşünce yasağından başka bir şey değildir.

Doğanın dışında hiçbir şey yoktur. Herşey gibi düşünce de, din de doğanın ürünüdür. Düşünce, maddi bir organ olan beyinden çıkmaktadır. Bence maddecilik insanın varlık ve bilgi yapısının temelidir. Ama bir fizyolojistin, bir natüralistin anladığı gibi, varlık yapısının kendisi değildir.

En derin ve en yüce gerçekler duyumlarda saklıdır. Böylece genel olarak başımız dışında bulunan bir nesnel varoluşun gerçek ve ontolojik belgesi aşktır, varoluşun aşktan ve duyumdan başka belgesi yoktur.

SIBELIUS, Jean:

Eleştirmenlerin sözlerine aldırmayın, şimdiye kadar hiçbirinin heykeli dikilmemiştir.

STRAVINSKY, Igor:

Müzik tezyini olmalıdır; seslerin kendilerinden başka hiçbir şey ifade etmiyorum.

TÖR, Vedat Nedim:

Bu toprakların zengin melodi ve ritm kaynaklarından yararlanarak yarattıkları eserlerle müzik dünyasının ilgisini çeken kompozitörlerimiz yanında assonans, dissonans, atonal sloganlarına kendilerini kaptıranlar da var. Oysa, insanlığı fetheden müzik eserleri, çoğunlukla kendi ses dünyalarına sadık kalan kompozitörlerin yaratmalarıdır.

Her gerçek sanat eseri, kıvılcımını derhal seyirciye, dinleyiciye, okuyucuya atar.

Resimde olsun, müzikte, balede olsun, yazında, süsleme sanatlarında, mimarlıkta olsun, yaratıcı gücümüzü bu toprağın çok zengin ve çok soylu kaynaklarından geçirmedikçe, uluslararası bir varlık yaratamayız.

FIRAT, Ertuğrul Oğuz:

Bu toplumun verdiği vergilerle yönetilen devlette, görevli durumdaki sanatcının, aldığı parayı hak etmesi diye bir sorun yok mudur?

Hiçbir ulus kendi sanatcısının ve O'nun veriminin gereksinmesini duymadan, yalnız yabancı bağdarların yapıtlarını çalıp durmakla ulusunun ekinini yaratamaz, görevini tam olarak yapmış da sayılamaz.

ZUCKERBERG, Mark Elliot:

En büyük risk hiç risk almamaktır. Hızla değişen dünyada başarısız olması kesin olan bir strateji varsa o da risk almamaktır.

İnsanlar çok zeki veya çok yetenekli olabilirler, ancak bu yetilerine inanmıyorlarsa sıkı çalışmayacaklardır.

Para harcamak anlaşılır bir durumdur, ancak harcanan parayla hava atılmasını anlayamam.

BERGGRUEN, Nicholas:

Büyük evlerde yaşamak ve zenginliğimi başkalarına göstermek benim ilgimi çekmiyor.

- D -

Daima doğruyu söyle!

Dal, rüzgarı affetse bile kırılmıştır bir kere...

Davet et, hayret et, affet, tövbe et, ama ihanet etme!

Dayanılması en kolay ağrı başkasının çektiği ağrıdır.

Dedikodu; nefret edenler tarafından çıkarılır, aptallar tarafından yayılır, geri zekalılar tarafından inanılır!

Değişme! Sen en çok sen iken güzelsin.

Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.

Deli, kendi aklından değil, başkalarının akıllarından kuşkulanan kimsedir. Herkesi akıllı sananların da pek akıllı olduklarını sanmayınız; tüm ağaçların yaprakları vardır diye hepsinin meyveler verdiğine mi inanıyorsunuz?

Delikanlı olmak, bir gruba dahil olmak değil; bir duruşa sahip olmaktır.

Depremle aşk arasındaki benzerlik, ikisinin de insanı fena halde sarsmasıdır.

Detaylar aynadır, farkı yansıtır.

Devletin hırsızlığına vergi, kapitalistin hırsızlığına kar, bireyin hırsızlığına "suç" denilir!

Dil keskin bıçaktır, kan akıtmadan adam öldürür.

Dilenenler değil, direnenler kazanacak!

Dilerim herkes bir gün zengin ve ünlü olur ve hayalini kurduğu her şeye kavuşur; böylece aranılan esas yanıtın bu olmadığını anlar.

Dilin yumuşak olması, sertlikleri yumuşatmak içindir. Bıçaklar, bileği taşlarını aşındırırlar ama, onları keskinleştirenler de bu taşlardır.

Dinlemeyi bilmek bir sanattır. Bu sanatı öğren ve uygula!

Dininiz sizin tercihiniz değil, sadece öyle yetiştirildiniz!

Dinsizin hakkından, imansız gelir!

Diplomat, kadınların doğum günlerini hatırlayan, ama yaşlarını unutan adamdır.

Doğarken sözde eşit doğuyoruz, ama eşit kalamıyoruz bir türlü... Galiba bir uyurken bir de öldükten sonra eşitiz.

Doğru bir müzik ile ya herşeyi unutursunuz ya da herşeyi hatırlarsınız!

Doğru sözler paylaşıldıkça doğru düşünceler artar!

Doğru şeyi yapmak için yanlış zaman yoktur.

Doğrul, devril, ama eğilme!

Dost dediğin; sır tutmasını bilen, seni başkasına satmayan, kötü zamanında yanında olan, küsünce dayanamayıp barıştığın insandır.

Dost kalmak istersen: Darılma, kin besleme, nefret etme, kıskanma, ayıp arama, öfkelenme, kibirlenme, özürü kabul et, bencil olma ve mutlaka vefalı ol!

Dost var iyi gününde sefalıdır, dost var kötü gününde cefalıdır.

Dostlar kötü günde, yiğitler harpte, kadınlar yoksul günlerde, akrabalar başın dertteyken kendilerini belli ederler.

Dostlarınızı iyi seçin. Aranız bozulduğunda sizi satmayacak kadar erdemli ve kaliteli olsunlar!

Dostlarınızı yarı yolda bırakmayın.

Dostluk, ormanda kaybolduğunda sana yol gösteren "ışık"tır.

Dostluk, unutulmayacak kadar güzel ve sadece ender insanlarla yaşanacak kadar özeldir.

Dostu üzmek, düşmanı sevindirir.

Dostundan bir cefa gördüysen, O'nun bin tane vefası olduğunu hatırla.

Duygularınıza sahip olun, yoksa onlar size sahip olurlar.

Dün lazımdı bana bugünkü aklım...

Dün yediğin hurmalar bugün mideni tırmalar.

Dünya bir gündür, o gün de bugündür!

Dünya insana ait değildir; insan dünyanındır.

Dünya, kadınlarla ve kadın emeğiyle güzelleşir.

Dünya, temeli zorluk üzerine kurulmuş bir evdir. Orada zorluk olmadan yaşamak imkansızdır.

Dünyanın en kötü hali cehaletin örgütlü halidir; daha da kötüsü aydınların buna seyirci kalmasıdır.

Dürüstlük çok pahalı bir hediyedir, ucuz insanlardan beklemeyin.

Düşerken iki şeyi asla unutma! Kimin seni ittiğini ve kimin seni tutmadığını... Ayağa tekrar kalkınca lazım olacaktır!

Düşman korktuğu yere, çoban karartı gelen yere ateş eder.

Düştüğünde yanında olan değil, kalkman için elini uzatan dosttur.

Düşüncelerinize katılmayanları hainlikle suçlamayınız.

BABAYEVA, Marina:

Bir ülkenin uygarlıkta geldiği seviye, o ülke halkının hayvanlara gösterdiği sevgi ve ilgi düzeyiyle doğru orantılıdır.

BALTA, İlkin:

Dogmalardan ve önyargılardan bütünüyle sıyrılmak için irade gösterilmesi zorunludur.

Doğruyu bilmek herşey değildir; doğruya ulaşacak yolu da belirlemek gereklidir.

Zamanı iyi okumalı, hayalci olmamalı; aksine hayali gerçekleştirmek için gerçekçi olunmalıdır.

BAUDELAIRE, Charles:

Yalnızlığını kalabalıklandırmasını bilmeyen, telaşlı bir kalabalık içinde yalnız olmasını bilemez.

BEHRAMOĞLU, Ataol:

Acılar da sevinçler gibi olgunlaştırır insanı...

Ben harhangi bir ülkeyi, devleti değil, bütünüyle Batı'yı, aydınlanma düşüncesini savunuyorum. Ülkemizin Batı blokundan koparılarak belirsiz bir Avrasya'ya sürüklenmesini, dağılıp yok olmasına gidecek yolun başlangıcı olarak görüyorum. Cumhuriyet devrimlerinin temelini Batıcı, aydınlanmacı değerler oluşturur.

Hukuk ve sanatın ortak paydası özgürlüktür. Özgürlüğü kısıtlanan bir sanat, insanları aldatan bir yalan aygıtına dönüşür.

Şair yalan söyler derlerse de siz inanmayın. Şair yalan söylemez. Çünkü O, yüreğinden kopanı satırlara döker. Siyasetçi yalan söyler, başkaları yalan söyler ama şair yalan söylemez. Son dönemlerde çok yalan söyleniyor. Yalanı sanatla, şiirle önleyebiliriz.

Sanatı ticari bir alana dönüştürmek isteyenlere geçit vermeyeceğiz.

Yaşadın mı büyük yaşayacaksın; ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına... Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...

BERGER, John:

Bugün, var olanı resmetmeye çalışmak umudu teşvik eden bir direniş eylemidir.

Kadınlar seyredilişlerini seyreder.

Tarihte durmadan yeni felaketler ortaya çıkar. Buna karşılık yeni mutluluklar yoktur, mutluluk her zaman eskidir. Sadece bu mutluluğu elde etmek için verilmesi gereken kavganın türleri değişir.

Elma Ağacı

Bir zamanlar bir elma ağacı varmış... Her gün de o ağacın altında oynamaya gelen küçük bir çocuk... Gel zaman, git zaman ağaç çocuğun yaşam sevincine aşık olmuş... Ve O'na sevgiyle yapraklarını uzatmış...

Verebileceği tek şey sevgiymiş çünkü...

Sonra çocuk bu sevgi karşısında kendisini ağacın sahibi ilan etmiş ve dallarına tırmanmaya başlamış...

Dallarında sallanmış, elmalarından yemiş...

Saklambaç oynamış, arkasına saklanmış, bazı zamanlarda da yorulmuş gölgesinde uyumuş...

***

Zaman geçmiş ve çocuk büyümüş...

Artık elma ağacına gelmez olmuş...

Ağaç umutsuzca beklemiş, çocuk gelmemiş ve çok mutsuz olmuş ama yine de umudunu kaybetmemiş...

Ağaç sevgisi ile baş başa ve yapayalnız beklerken bir gün çocuk yine gelmiş...

Artık bir yetişkinmiş ve hayatın içerisindeymiş...

Ağaç ile söyleşmiş ve paraya ihtiyacı olduğunu söylemiş...

Ağaç üzülmüş, ne yapacağını düşünmüş ve sonra çocuğa demiş ki:

- "Elmalarımın hepsini al, kasabada satarsın ve ihtiyacın olan parayı sağlayabilirsin..."

Delikanlı elmaları toplamış, kasabada satmış, para kazanmış, sorununu çözmüş fakat bir daha uzun süre ağaca uğramamış...

Ağaç mutluymuş ama; mutlu ve umutlu...

***

Delikanlı ağacın tahmin ettiği gibi yıllar sonra tekrar dönmüş:

- "Ben evlendim, eşim ve çocuğum oldu, şimdi bir eve ihtiyacım var, bana ev verebilir misin?" demiş...

Bunun üzerine ağaç:

- "Al" demiş, "Al, dallarımı kes ve kendine bir ev yap..."

Delikanlı bu defa ağacın dallarını kesmiş ve hepsi ile kendisine, ailesine harika bir ev yapmış...

Ve yıllarca ağaca hiç geri dönmemiş...

Ağaç hala mutluymuş ama...

Yıllar geçmiş, delikanlının yaşı ilerlemiş, evliliği dilediği gibi sürmemiş, eşinden ayrılmış, yalnız kalmış, yine ağaca dönmüş...

Ağaç yine kendisini sevgiyle karşılamış...

Orta yaşlı olan adam bu defa ağaca:

- "Buralardan gitmek istiyorum, yeni bir yaşam kurmak istiyorum, bana bir kayık lazım, bana bir kayık verebilir misin?" demiş...

Ağaç düşünmüş ve:

- "Gövdemi al, kendine bir kayık yap, dilediğin yere yelken aç" demiş...

Orta yaşlı adam çocukluğunun mutluluğu, aşkı olan o ağacın gövdesini düşünmeden kesmiş ve kayık yapmak üzere yanından ayrılmış...

***

Ağaç üzülmüş...

O minik çocuğun, aşık olduğu çocuğun kendisine gereken kıymeti vermediğini ve vefayı göstermediğini hissederek, kendisini feda etmek adına gövdesini verdiğini söylemiş ormana ve diğer ağaçlara...

Kökü ile öylece zamana teslim etmiş kendisini...

Zaman geçmiş ve bu defa o çocuk yaşlanmış olarak dönmüş ağaca...

- "Ey ağaç; seninle oynadım, seninle güldüm, seninle para kazandım, seninle ailemi kurdum, seninle aileme ev yaptım, ama sana gereken vefayı göstermedim. Sonunda vefasızlığımın neticesi her şeyimi kaybettim. Şimdi çok yorgunum ve senden başka kimsem yok... Senin de artık ne bana verecek meyven, ne tırmanabileceğim dalın, ne de altında uyuyup dinlenebileceğim bir gövden var... Çok üzgünüm, affet beni" demiş.

Ağaç sevgiyle gülümsemiş ve şöyle demiş:

- "Aşk için, aşık için her zaman verebilecek bir şey vardır... Elmam, dalım, gövdem olmasa da üzerinde oturup dinlenebileceğin bir köküm duruyor. Beni ağaç yapan köküm hala burada, haydi gel, otur üstüne ve dinlen..."

Yaşlı adam ağacın kökü üzerine oturduğunda şu kelimeler dökülmüş dudağından:

- "Sevgili ağacım, hiçbir şeyim yoksa da üzerinde oturup dinlenebileceğim bir köküm var seninle..."

DAĞLARCA, Fazıl Hüsnü:

Atmosferi, bir yandan sadece kendinize ait duygularla hissederken aynı zamanda başka bir şairden, nesnelerden ya da çevreden kaynaklananlarla algılarsınız.

Milletler büyük evlatlarının varlığıyla nefes alırlar.

Şiirin ölümsüzlüğü, onun sürekli olarak içimizde titreyişidir.

DELİBAŞ, Mehmet (Vatan Haini):

Halifenin müttefiki olan İngilizler Pınarbaşı'na doğru geliyorlar. Onlarla birlik olup Kuva-i Milliyecileri yeneceğiz. (1920)

Kim Kemalci milliyetçilerle birlikte Yunan'a karşı gelirse şer'an kafirdir. (1920)

DEMİRTAŞ, Metin:

Havasız koğuşlara alışılır
Yatılır of demeden hücrelerde
Hiçbir şey öldürmez insan yüreğini
Öldürür eğilmek bir ekmek uğruna
Üç kuruşluk adamlar önünde.

LONGSTON, Marlynn:

Bir kadın sizinle delice tartışabiliyorsa sevinin; çünkü susmuş bir kadın için bitmişsiniz demektir.

DESPORTES, Vincent:

Yarım savaş yapılmaz.

DEWEY, John:

Halkın nefret ettiği yabancı kuvvetler, bu memleketlerden elde ettikleri kukla hükümetleri öyle haince kullandılar ki işte emperyalizm.

DHAMMAPADA:

Hayatın amacını geçici şeylerde, ünvanda ve bedenlerinde görmeyenler; işte onlardır hayatın gerçeğini bilenler.

DICKINSON, Emily:

Beyin, gökyüzünden daha geniştir.

Bir tek kalbin kırılmasını önleyebilirsem boşuna yaşamış olmayacağım. Bir yaşamdan acıyı alabilirsem ya da bir acıyı hafifletebilirsem veya bir ardıç kuşunu yeniden yuvasına koyabilirsem boşuna yaşamış olmayacağım.

Hiçbir başarı kazanamayanlar için en tatlı şey, başarıdır.

DIERL, Anton Josef:

Düşünen insanda Tanrı, bu evrendeki kendi bilincine varır. Bu nedenle insan, daha doğrusu kamil insan yeryüzündeki gerçek Tanrı'dır.

DİNÇMAN, Aslı:

Çevre bilincimi geliştirecek bilgilerle donanmayı ve bu bilgileri çevreme yaymayı alışkanlık; attığım her adımda çevreye duyarlı davranmayı bir yaşam biçimi olarak benimsiyorum.

DİNLER, Veysel:

Önden gidenlerin izlerinden açılır çığırlar...

DISNEY, Walter Elias:

Başlamanın en iyi yolu konuşmayı bırakıp, yapmaya koyulmaktır.

Hayal edebilirseniz yapabilirsiniz. Her şeyin bir fareyle başladığını hiç aklınızdan çıkarmayın.

Peşinden gidecek cesaretiniz varsa, bütün hayalleriniz gerçek olabilir.

- Ç -

Çakallar güçlerini kalabalıktan, aslanlar ise yalnızlıktan alır.

Çakallar kuzuların bol olduğu yerleri değil, sahipsiz kaldıkları yerleri severler!

Çalışmak için müsait ortam ve saat bekleme. Bil ki her ortam, her gün, her saat çalışmanın en uygun zamanıdır.

Çamaşır yıkamayı öğrenmenin yanında kendi giyeceklerinizin ütüsünü kendiniz yapınız.

Çaresizlik öğrenilmiştir. Başarılı olmak da öğrenilebilir.

"Çay koy, geliyorum" diyebileceğiniz veya "çayı koydum, gel bekliyorum" diyen dostlarınız varsa hayatınızda, o dostları asla kaybetmeyin... Değerlerini bilin!

Çayın iyisi odun ateşinde, insanın iyisi gönül ateşinde demlenir.

Çekinmeden "hayır" veya "özür dilerim" deyin.

Çevrenin saygısını kazanmak istiyorsan daima dürüst ol!

Çıraklığını yapmadığın işin ustalığına soyunma!

Çocuğun yanında kitap okumak, "Okumak güzeldir" demenin en etkili yoludur.

Çocuğunuza nasıl seslenirseniz öyle olur; "tembel", "sorumsuz", "inatçı", "aksi" gibi olumsuz sıfatlar bu özellikleri geliştirir.

Çocuğunuzun ve çalışanınızın yanlışlarını yakalamaya çabalamayınız.

Çocuk doğurmayı annelik, çocukların maddi ihtiyaçlarını gidermeyi babalık sanmaktan vazgeçmek zorundayız. Salt doğurmak annelik, doyurmak ta babalık değildir. Annenin ve babanın ortak sorumluluğu, dünyaya getirdikleri çocuklarının kişiliğini yoğurmaktır.

Çocuklar geleceğe gönderdiğimiz mesajlardır.

Çocuklar gülümseyince dünyamız daha güzel oluyor.

Çocuklar hepimizin geleceğidir.

Çocuklar ne bir melek, ne de bir şeytandırlar. Onlar, nasıl bir meyve verecekleri önceden kestirilemeyen birer bodur ağaç fidanıdırlar.

Çocuklar savunmasızdır, onları korumak hepimizin görevidir.

Çocuklara öğretmek bir beceridir, onları öğrenme konusunda heyecanlandırmak ise gerçek başarıdır.

Çocukların ağladığı bir dünyada, bütün kahkahalar zalimdir.

Çocuklarının başarılarıyla sevinç gözyaşları döken kadınlar, arkadaşlarının başarılarıyla gururlanırlar. Doğum ve evlilik haberleri onları dünyanın en mutlu insanları yapar. Bir akrabaları ya da arkadaşları öldüğünde yürekleri kan ağlar; fakat, kendilerinde hayatla mücadele edecek gücü bulurlar. Bir öpücük ya da bir kucak açışın kırık kalpleri iyileştireceğini de çok iyi bilirler.

Çocuklarının seni ağlarken görmelerinde bir sakınca olduğunu düşünme!

Çocuklarınıza kendilerinden başka canlıların da yaşamları olduğunu ve o yaşamlara zarar verilmemesi gerektiğini zamanında öğretirseniz, ileride hayvanlara zarar veren vicdansızların ortaya çıkmasını engellemiş olursunuz.

Çocuklarınıza önce para değil, zaman harcayın.

Çocuklarınıza öyle davranın ki büyüyüp evden gittikten sonra sizi görmek için geri gelsinler.

Çocuklarınızı her gün en az bir kez kucaklayınız.

Çoğu kötülüğün başı, para sevgisidir.

Çok defa söylediklerimiz yüzünden kazandığımız düşmanlar, yaptıklarımız yüzünden kazandığımız dostlardan daha fazladır.

Çok değer vermek, çok pişmanlık demek...

Çok güzel bir geleceğin yolu, geçmişi unutma zorunluluğundan geçer. Eğer geçmişte yaptığın hataların ve kalbini yaralayan olayların üstesinden gelemezsen hayatta ilerleme yapamazsın.

Çok güzel gülen insanlar var, ama içleri paramparça...

Çok güzel hayaller kurduk, gerçek olamayacak kadar güzel...

Çok nadir karşılaşılabilecek bir gülü bulabilmek amacıyla dünya turuna çıkan kişi, on yıllık bir aramadan sonra o gülü kendi bahçesinde buldu...

Çok sayıda çocuk, ana babalarının para ve kariyer hırsından ötürü ihmal edilir ve mutsuz olurlar. Lütfen, çocuklarınızı unutmayınız.

Çorba, pilav ve makarna yapmayı mutlaka öğreniniz, et terbiye etmeyi ve pişirmeyi de mutfak bilgilerinize ekleyiniz.

Çözümsüz hiçbir problem yoktur, çünkü çözüm bizdedir!

- L -

Lafa bakarım laf mı diye, söyleyene bakarım adam mı diye...

Lafı gizleyen değil, açık diyen "mert" olur, söz ağızdan çıktı mı geri almak "dert" olur. Hızlı çıkış yapmadan durmayı da hesapla; yüksek uçmak hoş ama düşüşü de "sert" olur.

Lafla peynir gemisi yürümez.

- M -

Mahkumiyet bedende değil, bilinçte olur.

Makam öyle bir giysidir ki kimine dar gelir öldürür, kimine bol gelir güldürür.

Mal cimrilerde, silah korkaklarda, yönetim de akılsızlar da olursa düzen bozulur.

Marifet sarılmakta değil, bırakmamakta...

Matematik gibi olacaksın; etrafındaki güzellikleri toplayacaksın, seni üzenleri hayatından çıkaracaksın, gerçek dostlara ekmeğini ve aşını böleceksin, iki yüzlülere elinin tersiyle çarpacaksın!

Mayası bozuk olan hamurdan ekmek, kanı bozuk olan insandan adam olmaz!

Menfaat sağlamak amacıyla dost edinen, çile yolunda yalnız kalır!

Menfaatçiler 'kuş' gibidirler; yerde elinizden beslenirler, uçunca üstünüze pislerler.

Misafirliğe gittiğinde kör ol, misafirlikten çıktığında dilsiz ol, gittiğin evde kusur görme, görürsen de kimseye söz etme!

Moralim bozuk olsa bile birisi "Nasılsın?" dediğinde her zaman "İyiyim" derim. Çünkü bilirim ki ne canımın sıkkın olması onların umurunda ne de onların yapmacık ilgileri benim umurumda... O yüzden her zaman "İyiyim Ben!"

Mucizeleri göremiyorum deme, dışarı çık, mucizeler her yerde...

Mutlu çocuk! Beşik ne kadar büyük geliyor sana; büyü de bak bakalım dünyaya sığabilecek misin?

Mutlu insanlar ezgiye, mutsuz insanlar ise sözlere dikkat ederek müzik dinlerler. Sen?..

Mutlu olmak için birine ihtiyacın yok. Al kahveni ve bir kitap oku!

Mutlu olmayı isterken gereğinden fazla üzülüyoruz.

Mutluluğun anahtarını başkalarının cebinde taşımayın.

Mutluyken müzik dinlediğinizde ezgiye yoğunlaşırsınız, mutsuzken müzik dinlediğinizde sözlere...

Mütevazi kişileri enayi yerine koymayınız, seslerini çıkartmıyorlarsa bu onların kaliteli oluşlarındandır!

Müzik seni yansıtır; içini gösterir, dışa vurur.

Müzisyen insanın evine götürdüğü ekmek tatlıdır. Çünkü müzisyenler insanların haklarını değil, sevdiği şarkıları çalarlar!

- N -

"Namus" insana ait bir kavramdır. Neden duyunca aklımıza "kadın" gelir? Üstelik de çevremizde namusunu kaybetmiş onca "adam" varken!

Nasıl ve ne zaman öleceğinize kendiniz karar veremezsiniz, ama nasıl yaşayacağınız kendi elinizdedir.

Nazik olmak için bir gülümseme beklemeyin... Sevmek için sevilmeyi beklemeyin... Bir arkadaşın değerini anlamak için yalnız kalmayı beklemeyin... Çalışmaya başlamak için en iyi işi beklemeyin... Biraz paylaşmak için çok olmasını beklemeyin... Öğütleri hatırlamak için düşmeyi beklemeyin... Yardım edebilmek için zamanınız olmasını beklemeyin... Özür dilemek için diğerinin acı çekmesini beklemeyin... Ne de barışmak için ayrılığı... Beklemeyin... Çünkü ne kadar zamanınız var bilmiyorsunuz!

Ne güzeldir birisine "iyi ki varsın" diyebilmek...

Ne kadar güzel başlarsa başlasın, hep sonunu düşüneceksin!

Ne kadar kuvvetli olursanız olunuz, yiğitlik israf edilecek bir servet değildir.

Ne kadar okursan oku; bilgine yakışır şekilde davranmadığın sürece, cahilsin demektir.

Ne kendinizi ne de başkalarını yıkıcı bir şekilde eleştirmeyin.

Ne olduğumuzu biliriz, ama ne olabileceğimizin farkında değilizdir!

Ne olursa olsun karşınızdaki kişiye öncelik tanıyın. Bu bir tartışmada geri planda kalmak, emir vermek yerine sorular sormak ya da eleştiriyi bir başka güne bırakmak demek olabilir. Tercihiniz ne olursa olsun amaç aynıdır: Yumuşak ve nazik olmak, saldırıya geçmemek...

Ne renk giyersen giy, artık gözümde hep siyahsın!

Ne verirsen aynı şekilde geri alırsın!

Ne yerseniz O'sunuz!

Ne zaman içimden sana ait bir şeyleri söksem kendimi parçalıyormuş gibi oluyorum.

Nefret etmeden birine kötülük yapamazsınız.

Nefrete sevgiden daha çok güveniyorum! Çünkü sevginin sahtesi olabilir, fakat nefretin asla.

Nefreti içinde barındırmak isteyen insan önce kendisinden nefret etmek zorundadır.

Negatif düşünen insan her fırsatta bir zorluk bulur, pozitif düşünen insan ise her zorlukta bir fırsat bulur!

Nerede şarkı söyleyen, müzik yapan birisini görürsen O'ndan çekinme ve korkma! Çünkü kötü insanlar şarkı söylemez, müzik yapmazlar.

Niyetin iyi ise, korkma... Gittiğin her yere ışığını ve bereketini birlikte götürürsün!

Nokta kadar çıkar için virgül gibi eğilenler, gün olur çizgi gibi ezilirler!

Normal şartlarda iyi biriyimdir; ama şartlar hiç normal olmadı.

- O -

"O söylüyorsa doğrudur" diyebileceğimiz kadar güvenilecek insanlara gereksinimimiz var!

Okumaktan zarar gelmez. Oku, ama lanet okuma!

Olduğu gibi gör, olabileceği gibi sev...

Oyun bittiği zaman şah da piyon da aynı kutuya atılır.

DENEUVE, Catherine:

Konu aşk olduğunda geçmiş tecrübeler hiçbir işe yaramıyor.

- B -

Baba olmak, günün tüm yorgunluğuna rağmen, çocuklarına ve eşine vakit ayırmaktır!

Babalar bebeklerini havaya hoplatır, çocuklar gülmekten bayılır. Yere düşebileceklerini akıllarına bile getirmezler. Çünkü babaları onları tutacaktır. Bu güvendir.

Babanızın ısınmadığı insanlardan uzak durun, çünkü babalar hisseder ve hep haklı çıkarlar!

Bağımlılık sevgi değildir, gereksinmelerin karşılanmasıdır.

Bağışlamak, anlayışın meyvesidir.

Bakıp görmeyenlerden, konuşup dinlemeyenlerden, dokunup hissetmeyenlerden uzak durun.

Bakmasını bilen göz, gördüğünü anlayan beyin en güzel alaşımdır!

Bana mutluluğu anlatma, gel ve yaşat!

Barışı korumak için savaşmak, bekareti korumak için sevişmek gibidir.

Basit bir insan zamanını nasıl öldüreceğini, değerli bir insan da nasıl kazanacağını düşünür.

Başarı ayrıntılarda gizlidir.

Başarılı insan sadece iyi bir fikre sahip olan değil, fikrini hayata geçirecek enerjiye, isteğe ve dayanıklılığa da sahip olandır.

Başarılı insanlar her gün kitap okur, iltifat eder, değişimi kabullenir, affetmeyi bilir, fikirler üretir, sürekli öğrenir, başarısızlığının sorumluluğunu üstlenir, minnet duygusuna sahiptir, hedefler koyar ve hayat planları yapar. Başarısız insanlar ise her gün televizyon seyreder, eleştirir, değişimden korkar, kin tutar, insanlar hakkında konuşur, her şeyi bildiğini düşünür, başarısızlığı için başkalarını suçlar, her şeye hakkı olduğunu düşünür ve ilerisi için hiç bir hedef saptamamıştır.

Başarılı olduğunda utkunun sarhoşluğuna kapılma... Başarısızlık durumunda ise umutsuzluğa düşme... Unutma başarısızlık, başarı öncesi yaşanan bir denemedir.

Başarının çalışmaktan önce geldiği tek yer sözlüktür.

Başarısızlık pes etmeniz için bir sebep değil, tekrar denemeniz için bir sebeptir.

Başka bir dünya mümkün...

Başka biri ile kıyaslanmak çocuğu mutsuz eder, güven duygusuna zarar verir, kaygı ve stresini artırır, yetersizlik fikri aşılar.

Başkaları yapabildiyse, sen de yaparsın.

Başkalarına kötülük etmek için işleyen zeka, kendi sahibine iyilik etmek için çırpınan zekadan daha becerikli ve kurnaz olur.

Başkalarının işine canla başla sarılmak lafla değil, bizzat çalışmakla olur!

Başkalarının senin hakkında ne düşündüğünden sana ne?

Başkalarıyla içtenlikle ilgilenin.

Başların belası, dillerden geçer.

Bazen bir kahve yudumlayıp bir şarkı dinlersin, işte o şarkı tam da senin söylemek istediğin her şeyi söyler.

Bazen bir kare görürüz, sonra ne kadar boş ve aptalca şeylere üzüldüğümüzü anlarız.

Bazen bir şeyler yazarsın ona... Yazar silersin, yazar silersin... O hiç birini okumamış olur ama sen içindeki her şeyi söylemiş olursun.

Bazen doğru bildiğin şeyleri yapmalısın, sonuçların canı cehenneme...

Bazen ilk görüşte bilirsin, o insan senin kaderindir; bazen bir ömür ararsın, bulunmaz.

Bazen insan öyle özler ki, özlenen bilse yokluğundan utanır.

Bazen sessiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur.

Bazı idealler o kadar değerlidir ki; o yolda mağlup olman bile zafer sayılır!

Bazı insanlar kitap gibidir, yok satar; bazı insanlar da öyle kitapsızdır ki sizi yok yere satar!

Bazı insanlar matruşku gibidirler; açtıkça içinden başka biri çıkar ve küçülür.

Bazı kişiler asla sahip olamayacakları kalitenin, ait olamadıkları kişiliğin ve yaşayamadıkları mutluluğun reklamını çok iyi yaparlar. Bunlardan uzak durun!

Bazı şeyleri kendine en yakın gördüğün insana bile anlatamazsın!

Bazılarını insan sanırsın, aldanma; aslında onlar sadece birer boşluktur!

Bebekler ırk ve din bilmezler, insan ayrımı yapmazlar; ölçütleri sadece sevgidir. Nefreti ne yazık ki büyüklerden öğrenirler.

Bedava olan şeyler kıymetli değildir, değeri bilinmez.

Bedava peynir yalnız fare kapanında vardır!

Bedeli ödenmemiş hiçbir özgürlük kalıcı değildir.

Beğenenler, biraz da kendilerini, beğendikleri kimselerden üstün gören kişilerdir.

Bekar bir adam, son saniyede daha iyisini bulan kadınların bir hatırasıdır.

Beklemek değil de, boşuna beklemek çok kötü...

Beklemek, kaybetmenin yarısıdır.

Beklentiler sadece üzer.

Beklentisiz yapılan iyilikten daha makbul ayin yoktur.

Belli bir hedefi olan ve buna ulaşmak için bir araya gelen insanlar, hedeflerine daha kolay ve çabuk erişirler.

Beni ilgilendiren herkesin mutluluğu değil, onların her birinin mutluluğudur!

Beyninizde, sürekli olarak sizi ezen ağırlıklardan yakınıyorsunuz; onları kesip atınız. Ağaçlar, budandıkça daha verimli dallara analık ederler.

Biçtiğini beğenmiyorsan, ektiğine bakacaksın!

Bilenler söylerken can kulağıyla dinlemeli, söyleyen de söylediği sözü kendi kulağı ile işitmelidir.

Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.

Bilginim diye öğünüp durma; bu dünya, senin bilmediklerini de bilen kişilerle doludur.

Bilmeden, anlamadan, sorgulamadan coşkuyla yaşanılan her şey aşktır.

Bir anne, tüm dünyayı değiştirebilir!

Bir babanın çocuklarına verebileceği en büyük hediye annelerini sevmektir.

Bir çocuğa hayvan sevgisini aşılarsanız O'na doğadaki tüm canlılara saygı duymayı ve vicdanlı bir insan olmayı aşılarsınız.

Bir çocuğun yerine keser, yazar, açar, toplar, çizer ve bulursanız çocuğun öğreneceği tek şey, sizin bunları o çocuktan daha iyi yaptığınız olur.

Bir çok şey için gövdenizin değil, beyninizin büyüklüğü önemlidir. Ancak, kalbinizin büyüklüğü hepsinin üstündedir!

Bir diplomat "evet" derse belki anlamını çıkarın, "belki" derse de "hayır"... Eğer bir diplomat "hayır" derse, o adam diplomat değildir.

Bir dostun derdine herkes üzülebilir, bu çok kolaydır; bir dostun başarısına sevinebilmek ise sağlam bir karakter gerektirir.

Bir filozofa sormuşlar:
- "Şansa inanır mısınız?"
Filozof:
- "Evet, yoksa sevmediğim insanların başarılarını neyle açıklayabilirdim?"

Bir gece iki gündüz arasındadır.

Bir gün, iyilikle aydınlatıldığında daha güzel olur!

Bir ihtiyar, yaşlandığı için kendini yormamasını ve istirahat etmesini isteyenlere şu yanıtı vermiş:
"Eğer bir yarışa katılmış olsaydınız, hedefinize yaklaştığınızda yavaşlar mıydınız?"

Bir inancın doğru olduğunu savunmak bir hak ise, yanlış olduğunu savunmak da bir haktır.

Bir insan cinayet işler, 25-30 yıl hapis yatar; öğretmenler çok cinayet işlerler, ama hiç hapis yatmazlar!

Bir insana işkence mi yapmak istiyorsun? Merakta bırak!

Bir insana "neden değiştin?" deme; kendine "ben ne yaptım ki o böyle değişti?" sorusunu sor!

Bir insana tamamen güvendiğinizde iki sonuçtan birisini elde edeceğiniz kesindir: Ya yaşam boyu bir dost ya da unutamayacağınız bir ders...

Bir insanı hayal kırıklığına uğratmak da insanlık suçudur.

Bir insanı seveceksen kusurlarından başla sevmeye... Yoksa herkesin sevebileceği meziyetleri sevmiş olursun, o kişiyi değil...

Bir insanın başka bir insana verebileceği en güzel hediye, O'na ayıracağı zamandır.

Bir insanın değeri verdiğiyle ölçülür, alabileceği ile değil; başarıda, sevgide, duyguda verdiği neyse onunla ölçülür!

Bir insanın sizi ne kadar sevdiğini gösterdiği ilgiden, girdiği riskten ve verdiği mücadeleden anlarsınız.

Bir işi; bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir, yapamayan çamur atar.

Bir kadın asla sevdiğine kızmaz! O, haksızlık ve yalana kızar. Eğer vazgeçtiyse sevgisi değil, güveni bitmiştir. Çünkü bir kadın güvensiz ortamdan değil, güvensiz yürekten korkar!

Bir kadın kalbinde birden fazla çocuğa yer verebilir, incinmiş bir dizden kırık bir kalbe kadar her şeyi sevgiyle iyileştirebilir. O, hasta olduğunda kendi kendisini iyileştirebilir ve günde 18 saat çalışabilir.

Bir kadın sizin için çabalıyorsa sakın sıkılmayın, sarılın. Çünkü kadın, inancını yitirdiği yerde ipin ucunu bırakır.

Bir kadının gözyaşları mücevher gibidir. Onlar damladıkça, sizin değeriniz düşer.

Bir kadının yüreği, sırlarla dolu bir okyanustur.

Bir kez ün kazanmaya bak, öksürüğün bile moda olur.

Bir kitap beni nasıl değiştirebilir ki diyorsan elindeki kitaba bak, o da bir zamanlar odundu!

Bir mumun, diğer mumu yakarak aydınlatmasıyla kaybedeceği hiçbir şey yoktur.

Bir mutluluk kapısı kapandığında bir diğeri açılır, ama biz kapanan kapıya bakmaya devam ederiz ve önümüzde yeni açılan kapının öneminin farkında bile olmayız.

Bir öğretmen, öğrenmeyi kesince, öğretmeyi de keser. Böylece sabitleşir, yol gösteremeyen bir işaret levhası olur. Öğretmen, öğretmen olmaya devam edebilmek için öğrenci kalmalıdır.

Bir öğretmenin en önemli birikimi, aradan geçen uzun yıllara rağmen, kendisini anımsayan öğrencileridir.

Bir soruna bulaşmamak, sorunu çözmeye çalışmaktan daha kolaydır.

Bir şey istersen insandan isteme; çünkü verirse minnettir, vermezse zillettir!

Bir şeylerin yapılmasını istiyorsan, insanların onları yapmayı unutmalarını önleyecek tedbirler al!

Bir ülke istiyorum adı "Dünya", bir tek ırk istiyorum adı "insan", bir tek kaynak istiyorum adı "sevgi"...

Bir ülkede halk ve onu yönetenler aynı rüyayı görmeye başlamışsa, uyanık kalanlar kabus görmeye başlar.

Bir yardım alanı mağdur, edeni mağrur etmemelidir.

Bir yılan, derisiyle kaliteyi yakalamış olabilir; ama bu kaliteli deri onu hayvanlıktan kurtarmıyor. İnsanın değeri kıyafeti değidir.

Bir yoksul çocuğu sahiplenmek ve yardım elini uzatmak yerine haline şükretmek bencilliğin daniskasıdır.

Bir zencinin rengini değiştirmenin tek yolu, beyaz adamlara beyaz yürekler vermektir.

Bir zincir en zayıf halkası kadar sağlamdır.

Birbirinizle ne kadar uyumlu olduğunuzun ölçüsü birlikte ne kadar yıl harcadığınız değil, birbirinizle ne kadar anlaşabildiğinizdir.

Birileri arkanızdan konuşuyorsa üzülmeyin, önlerindesiniz demektir.

Birini gerçekten sevdin mi yaşı, ne kadar uzakta olduğu, boyu, kilosu sadece birer sayıdır.

Birini unutmak istemiyorsan O'na borç ver.

Birisi için yapabileceğiniz en güzel şey, zenginliklerinizi O'nunla paylaşmak değil, kendi zenginliklerini keşfedebilmesi için O'na yardımcı olmaktır.

Birisi sizinle faydalı ve değerli bir bilgi paylaşmışsa, bu bilgiyi başkalarıyla da paylaşmak sizin manevi görevinizdir.

Bize değer verenleri ağlatırız. Bize değer vermeyenler için ağlarız. Bizim için hiç ağlamayacaklara da değer veririz. Bu hayatın gerçeğidir. Garip, ama gerçek... Bir kez bunu anlarsan, değişmek için geç değil.

Bizi başkaları hakkında rahatsız eden her şey kendimizi anlamamıza yardımcı olabilir.

Boş durmak yerine her zaman bir şeyler yapın!

Boş insanlarla içi dolu hayaller kuramazsınız!

Bu dünyada bırakacağın en büyük miras, dürüstlüktür!

Bu dünyada bir insan olabilirsin, ama bir başka insan ya da canlı için bir dünya olabilirsin!

Bu dünyada seni henüz görmeden, tanımadan seven tek bir kişi vardır: "Anne..."

Bu dünyada üç çeşit insan vardır: Olmazsa olmazlar, olmasa da olurlar ve olmaması gerekenler!

Bu dünyayı anlamak, bilmek ve yorumlamak değerli ve önemlidir; ancak daha iyiye, daha güzele, daha doğruya, daha insana yakışıra doğru değiştirmeye çalışmak daha değerli ve önemlidir.

Bu hayatta kendini şah zanneden piyonlara prim verildiği sürece, insanlık mat olmaya mahkumdur.

Bugün kimse için bir şeyler yapmak içimden gelmiyorsa, dün elimden geleni yaptığım halde hep nankörlük gördüğüm içindir.

Bugün ömrünüzün geri kalan zamanının ilk günü. İlk günkü gibi yaşayın ya da bırakın geçip giden hayatınıza bir gün daha eklensin.

Bugünün işini yarına bırakma!

Bütün kocalar aynıdır, yüzleri değişik olmasa birbirinden ayırt edemezsiniz.

Büyük adam olmaya gerek yok, sadece adam olalım yeter.

Büyük anneler tümüyle yumuşaklık ve sevgi dolu annelerdir.

Büyük annemiz bazen küçücük ellerimizden tutar, ama kalbimizi daima...

Büyük besteciler sözleri müziğe göre oluşturmazlar, duygularımıza göre sözleri kurgularlar.

- C -

Cahili nasıl tanırsınız? Eleştiri yaptığınızda size küfür ediyorsa cahildir, teşekkür ediyorsa değildir!

Camdan bir sarayda yaşayanların başkalarına taş atmamaları gerekir.

Canın bile emanetken, kaybedecek neyin olabilir ki?

Cehalet gelirken bedava gelir, giderken her şeyi götürür!

Cehaletin tek ve en büyük korkusu kadındır. Çünkü, kadın öğrenirse, çocuklarına da öğretir.

Cemre misalidir sevgi; havaya düştüğünde umut, suya düştüğünde gurbet ve toprağa düştüğünde özlem olur!

Cenneti vaad ederek dünyayı çalanlara hoşgörü gösterme!

Cesaret ve saygı ile "hayır" demeyi öğreniniz.

- Ö -

Öfkenin başı delilik, sonu da pişmanlıktır.

Öfkeyi önlemenin yolu kendini bilmektir.

Öğrenmek için hiçbir zaman geç kalmış değilsinizdir.

Öğretmenim, sevgine ihtiyacım var! Sen bana sevgini gösterip başımı okşayınca o kadar mutlu oluyorum ki anlatamam. İnanıyorum ki sen beni sevince ben daha başarılı olacağım. Sen beni sevince özgüvenim gelişecek ve ben, ben olacağım; yarınlara daha emin adımlarla yürüyeceğim.

Öğretmenine "çoban" muamelesi yapan bir toplum "koyun" yetiştirmeye mahkumdur.

Öğretmenler, aydınlık geleceğimiz için karanlığa meşaledirler.

Öğretmeyi seven öğretmenler, çocuklara öğrenmeyi sevmeyi öğretirler.

Öküzün yalakası, kasabın bıçağını yalar.

Ölenin arkasından iyi şeyler konuşun!

Ölüm dediğin aslında yalnızlıktır; bir sabah bakıyorsun, herkes gitmiş...

Ölüm hayattaki en büyük kayıp değildir, kayıp siz hayattayken içinizdeki yaşamın ölmesidir. Hayat denilen bu hediyeyi doyasıya yaşayın.

Ömrünüzü uzatan insanlarla görüşün, hayatınızı yargılayanlarla değil!

Önemli olan başkalarının sizi nasıl gördüğü değil, sizin kendinizi nasıl gördüğünüzdür.

Öyle bir söz yazarsın ki bütün hayatı anlatır, öyle bir hayat yaşarsın ki bütün sözler anlamsız kalır!

Özgürlüğün en büyük düşmanı halinden memnun kölelerdir.

Özgüven tecrübe ile artar, ego ise cehaletle... Tecrübeyi yıkamazsın, ama ego anında patlar!

- P -

Para; deliyi akıllı gibi, namussuzu namuslu gibi, şarlatanı büyük lider gibi, haini yurtsever gibi, gavatı beyefendi gibi gösterir.

Para insana dil, elbise insana yol öğretir.

Para konuşunca, doğruluk susar.

Paranı ver, gönlünü ver, selam ver, canını ver, ama sırrını verme!

Parayı kazanmak cesaret, parayı saklamak tecrübe, parayı kullanmak zeka işidir.

Parmak ucunla ittiğini gün gelir iki elinle tutamazsın!

Payına düşenden memnun olan her kişi zengindir.

Paylaştığın senindir, biriktirdiğin değil...

Peynirin iyisi tulumun kıllısında olur!

Psikiyatri servislerine genellikle gerçek hastalar gitmez, gerçek hastaların hasta ettikleri gider.

- U -

Ucuz insanların üstüne kurulan hayaller, size pahalıya patlar...

Uçmak istediğini kimseye söyleme, yoksa düşürmeye çalışırlar.

Umut bütün enerjilerin kaynağıdır!

Umut hiç bitmeyen bir bahar mevsimidir. İçinde kar da yağar, fırtına da kopar, ama çiçekler hep açmaya devam eder.

Unutma! Bugünün tekrarı yok, yaşayabildiğin kadar yaşarsın!

Unutma! Çok sayıda arkadaşa gereksinimin yok, yalnızca güven duyabileceğin arkadaşlara gereksinimin var.

Unutma! Yaşayabileceğin tek bir hayatın var. Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin!

Uzun ve keyifli bir yaşamın sırlarını uzaklarda değil, kalbinizde arayın!

- Ü -

Üç kuruşa beş köfte olmaz.

Üç çeşit dost vardır: Birincisi ekmek gibidir; her gün ararsın. İkincisi ilaç gibidir; lazım oldukça ararsın. Üçüncüsü mikrop gibidir; o seni arar, bulur.

- V -

Var olmak haktır!

Vazgeçersen kaybedersin!

Vefalı insan bir çok zararınızı da görse tek bir iyiliğinizi dahi unutmaz, nankör insan bir tek zararınızı görse bütün iyiliklerinizi unutur!

Vücutlarımız, birbirimize en kolay verebileceğimiz şeydir; asıl mesele, hayatımızı verebilmektir.

- Y -

Yakınlık, uzaklıktan daha sıkıntılıdır. Çünkü her yakınlıkta kaybetme korkusu, uzaklıkta ise kavuşma ümidi vardır.

Yalan o kadar büyük olmalı ki, inandırıcı olsun!

Yalnız elleriyle çalışan insan işçidir; elleri ve kafasıyla birlikte çalışan insan ustadır; elleri, kafası ve kalbiyle birlikte çalışan insan sanatkardır.

Yalnız olmak; yanlış yerde ve yanlış bir kalpte olmaktan iyidir.

Yalnızca kendine ait olan hayvanları değil, tüm canlıları sev!

Yalnızca kültürlü insanlar öğrenmeyi sever; cahiller ders vermeyi tercih eder.

Yanıt vermemek de bir yanıttır.

Yaratılanı yaratandan ötürü seviniz!

Yarınları hazırlamayan bugün, dünün artığı bile değildir.

Yastık değil, kafa rahat olacak; döşek değil, vicdan rahat olacak; ve insan yorgana değil, huzura sarılıp uyuyacak!

Yaşadığı yeri terk etme arzusundaki insan, mutsuz bir insandır.

Yaşadığımız bütün mutsuzlukları zihnimizde biz oluştururuz.

Yaşam piyanoya benzer... Beyaz tuşlar mutluluğu, siyah tuşlar acı ve üzüntüyü simgeler... Yaşam yolculuğu böyle sürerken, unutmayın ki siyah tuşlar olmadan müzik yapılamaz.

Yaşamak fırtınanın geçmesini beklemek değil, yağmurda dans etmesini öğrenmektir.

Yaşamaya zaman ayır, çünkü ömür bunun için yaratılmıştır; düşünmeye zaman ayır, çünkü başarının anahtarı odur; sevmeye zaman ayır, çünkü bu seni daima güçlü kılar; iyiliğe zaman ayır, çünkü insan olmanın sırrı budur.

Yaşlılar her şeye inanırlar, orta yaşlılar her şeyden kuşkulanırlar, gençler ise her şeyi bilirler. (!)

Yaşlılık; ne saçın ağarması, ne de belin bükülmesidir. İnsanın hayat gayesinin bitmesi, ümidinin tükenmesi, neşesinin sönmesidir!

Yere düşen ekmeği kaldıran insan neden yere düşen insanı kaldırmaz?

Yerli malı, yurdun malı; herkes onu kullanmalı...

Yıkılma sakın; düşmek kolay, kalkmak zordur!

Yılan sadece derisini değiştirir, huyunu asla!

Yokuşta akmayan ter, inişte göz yaşına döner.

Yunuslar çok akıllı hayvanlardır. Birkaç haftalık çalışma sonucu insanlara havuzun kenarında ayakta durarak onlara sürekli balık atmalarını öğretebilirler.

Yüzmeyi bilmiyorsan balık taklidi yapmayacaksın!

Yüzünüze bakıp utanmadan yalan söyleyecek cesaretleri vardır, ama yalan söylemeden önce sizin onlardan zeki olabileceğiniz ihtimalini düşünebilecek beyinleri yoktur.

- Z -

Zaman, bütün hayallerimize ağzının payını verdi.

Zamanı geçmiş bir önlem, zamanı gelmiş bir kazanın habercisidir.

Zamanımızın kötü anlayışlarından biri de, kurnazlığın zeka olarak bilinmesidir.

Zayıf insanlar intikam alır, güçlü insanlar affeder, zeki insanlar umursamazlar.

Zenginim diye övünme, bir kıvılcım yeter!

Zenginlik, varlığından mutluluk duyabildiğin her şeydir.

Zirvede her zaman bir kişiye daha yer var.

Zoruma gidenlerden bir köprü yaptım ama yalnızlığımın karşısına geçemiyorum.

CHAR, Rene:

Kalemi bırakıp silahı kuşanmak gereken zamanlar vardır.

CHOSSUDOVSKY, Michel:

Halkın bazı kesimleri ile önderlerinin alkışlanması gerekir. Ama daha ileriye gitmemiz şarttır. "Küreselleşmecilerin" hükmetme haklarına meydan okumalıyız. Kendi ülkelerimizde küreselleşmenin sıradan insanlara ne yaptığı mesajını veren kitle hareketleri örgütleyerek daha yüksek bir aşamaya yükselebilir miyiz? Çünkü dünyayı talan edenlere karşı harekete geçirilecek güç onlardır.

Yaşamın Yankısı

Bir adam oğluyla ormanda yürüyüş yapıyormuş. Birden çocuğun ayağı bir taşa takılmış; canı yanan çocuk:

- "Ahhhhh" diye bağırmış.

Ancak bu bağırmanın hemen ardından ilerideki dağın tepesinden:

- "Ahhhhh" diye bir ses gelmiş. Bu sesi duyan çocuk şaşırarak merakla:

- "Sen kimsin?" diye bağırmış. Aldığı cevap ise:

- "Sen kimsin?" olmuş.

Çocuk aldığı cevaba kızıp:

- "Sen bir korkaksın!" diye tekrar bağırmış.

Dağdan gelen ses:

- "Sen bir korkaksın!" diye yanıtlamış.

Çocuk babasına dönüp:

- "Baba ne oluyor böyle?" diye sormuş.

- "Oğlum" demiş babası:

- "Dinle ve öğren!"

... Ve dağa dönerek:

- "Sana hayranım!" diye bağırmış.

Gelen cevap:

- "Sana hayranım!" olmuş.

Baba tekrar bağırmış:

- "Sen muhteşemsin!"

Gelen cevap:

- "Sen muhteşemsin!" imiş.

Çocuk çok şaşırmış, ancak halen ne olduğunu anlayamamaktaymış...

Baba, çocuğa bu olayın ne olduğunu açıklamaya karar vermiş:

- "İnsanlar buna yankı derler, ama aslında bu yaşamdır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla şefkat istediğinde, daha şefkatli ol! Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren. Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır ve yaşamımızın her anı için geçerlidir."

Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarımızın aynada bir yansımasıdır.

_____________________
25.08.2012 tarihinde sayın Mehmet Ali Altun tarafından elmek kutuma gönderilen bir iletiden alıntıdır.
Bu güzel öykü ve anlatımdan ötürü sayın Altun'a teşekkür ederim.

CHEVALIER, Maurice:

Çoğu erkek bir takım elbise bile seçemeyecekleri kadar loş ışıkta bir kıza aşık olmuştur.

CEM, İsmail:

Çok ileri bir tarihte
Çok yaşlı olarak
Sessizce ayrılmalıyım
Kimseye pek gözükmeden
Ve kimseyi rahatsız etmeden.

Masamın üzerinde
Dünden kalan işler
Tamamlanmamış yazılar
Okunmayı bekleyen mektuplar
Ve anılar ve umutlar.

Filleri kuyruğundan çekerek
Tepeleri aşırtmaktı görevim
Günler bitti filler tükenmedi
Ben elimden geleni tamamladım
Gerisini siz tamamlayın.

Boşa geçmedi hayatım
Daha fazlası olabilirdi ama
Buna da şükür demeliyim
İşte sevgili dostlar
Ben böyle veda etmeliyim.

GABOR, Zsa Zsa:

Aşık bir erkek evlenene kadar eksiktir. Evlendikten sonra ise bitmiştir.

HARRIS, Samuel B.:

Mantığı önemsemeyen insanlara, mantığın önemini göstermek için mantıklı bir argüman sunabilir misiniz?

GARDNER, Ava:

Bir erkeğin sevip sonra bırakmasında hiç sorun yoktur. Tabii iyi şeyler bırakmışsa...

Saçtaki Çiçekler

Küçük bir kasabada yaşayan çok yoksul bir kız vardı...

Babasını kaybetmişti...

Annesiyle birlikte yaşıyor ve annesiyle birlikte yaptıkları el işlerini satarak zar zor geçiniyorlardı...

Genç kız hayatı boyunca hiç güzel giysilere ve takılara sahip olamamıştı...

Aşağılık duygusu içini kemiriyordu...

Genç kızın 18 yaşına bastığı yılbaşında annesi daha önce yapmadığı bir şey yaptı...

O'na bir cüzdan dolusu para vererek gidip kendisine bir hediye almasını söyledi...

* * *

Ancak kız böyle bir şeyi en çılgın rüyalarında bile görmemişti...

Dükkanlara gidip, oralarda dolaşacak cesareti kendinde bir türlü bulamıyordu...

Sonunda cüzdanına sımsıkı sarılıp kasabanın alışveriş merkezine doğru yürümeye başladı...

Kalabalığa karışmamak için büyük gayret sarf ediyor, duvarın dibinden ayrılmadan yürümeye çalışıyordu...

Alışverişe giderken etraftaki herkesin ondan daha iyi giyindiğini, daha mükemmel yaşadığını düşünerek kendi kendine sızlanmaya devam ediyordu:

- "Başımı dik tutamıyorum... Bu kasabadaki en hırpani kız benim..." diyordu...

Uzaktan gizli gizli hayranlık duyduğu genç adamın kendisini beğenmediğini düşünüyordu...

Bu düşüncelerle, yol boyu insanlardan kaçarak kendisine bir şeyler alacağı dükkana geldi...

İçeri girdikten bir süre sonra gözüne "saça takılacak muhteşem güzellikteki süsler" çarptı...

* * *

Genç kız gördüklerinden o kadar etkilenmişti ki, şaşkınlık içinde hayran hayran onlara bakıyordu...

Tezgahtar kıza dönüp:

- "Ne kadar güzel ve gür saçlarınız var... Saçınıza şu soluk yeşili çiçeği takarsanız harika görüneceksiniz..." dedi...

Kız çiçeğin etiketine bakıp, elindeki paranın büyük bölümünü vermesi gerektiğini görünce almak istemedi...

- "Param yetmez ona, boşuna zahmet etmeyin..." dedi...

Ancak satıcı kız yapma çiçeği saçına iliştirmişti bile...

* * *

Tezgahtar bir ayna bulup kıza tuttu...

Genç kız kendisini daha önce hiç böyle görmemişti...

Aynadaki görüntüye şaştı kaldı...

Yüzü sağlık ve güzellikle ışıl ışıldı...

Çiçek O'nu sanki bir meleğe dönüştürmüştü...

Bir an bile duraksamadan cüzdanındaki paranın tamamına yakın bir kısmını çıkartıp çiçeği satın aldı...

Sevinçten çığlık atmak istiyordu...

Parasının üstünü kaptığı gibi heyecanla kapıya doğru koştu...

Tam kapıdan çıkarken içeri girmekte olan yaşlı bir adamla çarpıştı...

Bekleyecek zamanı yoktu, hemen caddeye fırlamak istiyordu ve koşarcasına dükkandan çıktı...

Yaşlı adam sanki arkasından O'nu çağırır gibi olmuştu, ama genç kız gerisin geri dönüp bakmadı bile...

Başında O'nu melekler gibi gösteren yeşil çiçekle güzellik saçıyordu ve bunu bütün kasabaya göstermek istiyordu...

* * *

Koşarak kasabanın ana caddesine çıktı...

Herkes O'nu gizli ve hayret dolu bakışlarla süzüyordu...

Kulağına:

- "Nereden çıktı bu güzel kız?.. Kasabada böyle güzel bir kızın yaşadığından haberimiz yoktu..." gibi konuşmalar çalınıyordu...

Gizlice hayran olduğu genç adama rastladı...

Genç adam O'nu görünce akşam yılbaşı partisindeki dansa beraber gitmeyi teklif etti...

Genç kız sevinçten deliye dönmüştü...

Bunu kutlamak istedi:

- "Hayatımda bir kez olsun hovardalık yapayım, bu çiçeği satın aldığım dükkana dönüp cüzdanımda kalan son parayla beğendiğim bir şeyi daha alayım..." dedi...

Sevinçten etekleri zil çalarak, kendisini bir melek gibi gösteren çiçeği aldığı dükkana geri döndü...

Dükkandan içeri girer girmez, çıkarken çarpıştığı yaşlı adamı gördü genç kız...

Yaşlı adam:

- "Döneceğini biliyordum..." dedi genç kıza:

- "Kapıda benimle çarpışınca başındaki çiçek düşmüştü... Çiçeğin olmadığını fark edip, dükkana döneceğini biliyordum..."

SUN Yat-sen:

Asya'nın konumunu iyileştirmek için Pan-Asyacılığı savunuyoruz. Asya halkları cömertlik ve erdem temelinde birleşirlerse güçlü ve etkili olacaklardır.

Devleti ancak insan öldürmek istemeyen yönetebilir.

Günümüzde Asya'nın iki bağımsız ülkesi, Doğu'da Japonya ve Batı'da Türkiye'dir. Bir başka deyişle Japonya ve Türkiye, Asya'nın Doğu'daki ve Batı'daki barikatlarıdır.

Japonya Asya'da, Avrupa'nın askeri uygarlığı konusunda bütünüyle uzmanlaşan ilk milletti. Japon ordusu ve donanması, Avrupa yardımı ve danışmanlığı olmadan, bağımsız bir biçimde kurulmuştu. Dolayısıyla Japonya, Doğu Asya'daki tek tam bağımsız ülkedir. Asya'da bir başka ülke daha vardır ki "Avrupa Savaşı"na (Birinci Dünya Savaşı) "İttifak Devletleri" safında katılmış ve nihai yenilginin ardından parçalanmıştır. Ne var ki savaştan sonra topraklarını geri kazanmasını becermiş ve bütün Avrupalıları sınırlarından dışarı sürüp atmıştır. Böylelikle bu ülke de, tam bağımsızlığını kazanmış bulunmaktadır. Söz konusu ülke Türkiye'dir. Günümüzde Asya'nın iki bağımsız ülkesi, Doğu'da Japonya ve Batı'da Türkiye'dir. Bir başka deyişle Japonya ve Türkiye, Asya'nın Doğu'daki ve Batı'daki kaleleridir.

SINGER, Isaac Bashevis:

Her saati yapan bir saatçi vardır.

SPINOZA, Baruch:

Anlamak, sevmenin başlangıcıdır.

Barış savaşın yokluğu değil, ruhun kuvvetinden kaynaklanan bir erdemdir.

İnsanlar, bize zarar verdikleri için değil; yaptıkları haksızlıklarla ruhumuzun ışığını söndürüp içimizdeki saldırganlığın ortaya çıkmasına sebep oldukları için tehlikelidirler.

Sevgi ne kadar büyükse kederi de o kadar büyük olacaktır.

Sevginin ölçüsü, ölçüsüz sevmektir.

Tanımak, anlamak, harekete geçmek gerekir. Dünya hayal kurmak için değil, başka bir şekle dönüştürmek içindir.

GERALDY, Paul:

Sevmek güzeldir; bir daha sevmemek daha da güzeldir.

GIBBS, Nancy:

IQ (entellektüel zeka) sizi işe aldırır ancak sizi terfi ettiren EQ' (duygusal zeka) dur.

SARTRE, Jean Paul:

Hayatta yapılacak o kadar çok hata var ki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yoktur.

Hiçbir özür, hiçbir bahane insanların özgürlükten kaçmasına yetemez.

İnsan düşünmeye, eylemeye, konuşmaya başladığı ve hatta herhangi bir insanla karşılaştığı alelade bir anda bile farkında olsun ya da olmasın bir politik yaklaşıma angaje olur.

İnsan, Tanrı olmak için savaşan bir varlıktır.

İnsan, yaşadığı çağdan sorumludur.

İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.

Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.

Uyursan gece biter, uyumazsan sen...

Yazarın elinde çağından kaçmak için hiçbir olanak bulunmadığına göre, kaçmaya kalkışacak yerde onu sımsıkı kucaklamasını istiyoruz; çağı O'nun tek şansıdır: ikisi de birbiri için yaratılmışlardır. Balzac'ın 48 günleri karşısındaki kayıtsızlığına, Flaubert'in Komün olayı karşısındaki korkulu anlayışsızlığına, "yazık olmuş!" diyoruz; ama onlar için yazık olmuş. Önlerine çok büyük bir fırsat çıkmış, ama onlar bunu bir daha yakalayamamak üzere kaçırmışlar. Biz ise çağımızın hiçbir şeyini kaçırmak istemiyoruz.

SEZER, Zeki:

Borç alan, emir alır. Tümüyle ekonomide dışa bağımlı hale geldiğimize göre, siyasal bağımsızlığımız da tehdit altındadır.

SCHNEIDER, Stefan:

Artık kimse sadece kendi ülkesinde yaşamıyor, yabancı dil öğrenmeden bir hayat düşünülemez.

SABANCI, Güler:

Bu yüzyıl kadınlara ait olacaktır.

Güler Sabancı'dan Kadınlara Üç Nasihat
1. Pes etmeyin. Yılmak yok. İş hayatı zordur, kadınlar için daha da zordur. Çalışın ve sabredin. Yerinizde sıkı durun.
2. İnsanlara uzanın. Yardım isteyin. Akıl isteyin. Danışın. Soru sorun...
3. En zor şartlarda bile, zorlansanız da, sıkılsanız da, dişlerinizi sıkıp gülümsemeye devam edin.

Günümüzde dünyadaki en kuvvetli üç trend; iklim değişikliği, şehirleşme ve kadının iş hayatına katılımıdır.

Pamuk prensesin uyanmak için prense değil, eğitime ihtiyacı var!

Toplumsal gelişme konusunda sürdürülebilir adımlar atılmasında kadın liderlerin kilit bir rolü var. Ancak her konuda olduğu gibi tek başlarına yapamazlar, bu hep beraber yapılacak bir iş ama kadınların tetikleyici bir rolü olduğuna inanıyorum.

HERRIOT, Edouard:

Atatürk'ün askerlik tarafına hayret etmiyorum. Her meslekte deha sahibi insanlar vardır, buna şaşılmaz. Fakat İsviçre Medeni Kanunu'nu kabul etmek ve Türkiye'de yürürlüğe koymak! Bu adeta dehanın da üstünde bir şey. İşte buna hayranım!

HOELDERLIN, Johann Christian Friedrich:

Bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer verilirse, bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır.

Hiçbir varlık, insan kadar yükselemez ve onun kadar alçalamaz.

HESSE, Hermann:

Birisi mutluluğuyla ya da erdemiyle övünüyor, böbürleniyorsa, onda bunun ikisi de yok demektir.

Nasıl ki delilik yüksek bir anlamda tüm bilgeliğin başlangıcıysa, şizofreni de tüm sanatın, tüm düşlerin başlangıcıdır.

Şefkat, sertlikten daha güçlüdür. Suyun kayalardan, sevginin şiddetten daha güçlü olması gibi...

HİNT Atasözleri:

Başkalarından üstün olmamız önemli değildir. Asıl önemli olan şey, dünkü halimizden üstün olmamızdır.

Eğer birileri oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa kesinlikle altını kirletmiştir.

İnsan servet veya bilgisiyle değil, tavır ve davranışlarıyla asil olur.

İşlemeyen demiri kendi pası, insanı ise tembelliğe alışması mahveder.

Kardeşinin salını karşıya geçirmeye yardım et, göreceksin ki, sen de karşıdasın.

Kuvvetine güvenerek zayıfları hor görenin kuvveti, başına bela olur.

HITLER, Adolf:

Mustafa Kemal; bir millet, bütün vasıtalarından mahrum edilse dahi, kendini kurtaracak vasıtaları yaratabileceğini ispat eden adamdır.

Yalan ne kadar büyükse, inananı da o kadar çok olur.

CARLIN, George:

Barış için savaşmak, bekaret için sevişmeye benzer.

Bazı insanlar olanları görür ve "neden" diye sorarlar, bazıları da olmayanları hayal eder ve "neden olmasın" diye sorarlar. Bazı insanlar ise işe giderler ve soru sormaya ayıracak zamanları olmaz.

Bütün işi tırtıl yapar, ama şöhreti kelebek kazanır.

Büyük gruplar halindeki aptal insanların gücünü asla hafife almayın.

Çocuklarınıza sadece okumayı öğretmeyin, onlara okuduklarını sorgulamayı öğretin. Öğrendikleri her şeyi sorgulamayı öğretin.

Daha yüksek binalarımız, ama daha az sabrımız var; daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var. Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyor, ama daha az hoşnut kalıyoruz. Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var. Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var. Çok fazla alkol ve sigara tüketiyor, savurganca para harcıyoruz. Çok az gülüyor, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz. Çok geç saatlere kadar oturuyor, yorgun kalkıyoruz. Çok az okuyor, çok fazla TV izliyoruz. Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz, çok sık nefret ediyoruz. Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik. Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık. Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik. Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık. Havayı da ruhumuzu da kirlettik. Atoma hükmedebildik, ama önyargılarımıza edemedik!

Hükümetler, eleştirel düşünebilme kapasitesi olan bir insan toplumu istemezler. Onlar ancak makinayı çalıştırabilecek kadar zekası olan ve içinde bulundukları durumu edilgin bir şekilde kabul edecek kadar aptal olan itaatkar işçiler isterler yalnızca...

Müziği duyamayanlar, dans edenlere deli gözüyle bakarlar.

ERASMUS, Desiderius:

Körlerin ülkesinde, tek gözlü insan kral olur.

Sıradan insan sadece maddi olana hayranlık besler, sadece maddi olanın gerçek olduğunu sanır. Çünkü sıradan insan önceliği paraya pula, sonra bedensel zevklere verir; O'nun için ruh en sonda yer alır, hatta çoğu, ruhun gözleri ile görmediğinden, kendi varlığına bile inanmaz!

Beğendin mi Öğretmenliğimi?

Oğlunun sınıfını görmek isteyen Elif Baykurt o gün sınıfa girer, oğlunun ders verişini izler.

Beş sınıfı birden okutan Fakir Baykurt anasının ders izlemeye geldiği günü şöyle anlatıyor:

- "Sınıfta estim, gürledim!"

Ders bitince dışarıya çıkıyorlar, yazar anasına soruyor:

- "Anacığım, beğendin mi öğretmenliğimi?"

Anası:

- "Eh, işte fena değil!" diyor...

- "Nasıl fena değil, müfettişler geliyor; iyi veriyor, pekiyi veriyor. Sen de fena değil diyorsun, nasıl olur böyle?"

Anası:

- "Yıllarca sordun, durdun. Şimdi söylüyorum, aç kulağını dinle! Ben sana çay döktüğün gün kızsaydım, içindeki aslan küserdi. Dövseydim, o aslan ölürdü! Böyle öğretmen falan olamazdın. İşte, sen de benim yaptığımı yap ve sakin ol. Dayak atıp bu çocukların içlerindeki aslanı sakın öldürme!..."

CANSEVER, Edip:

İnsanın insana verebileceği en değerli şey yalnızlıktır.

Mutluluk bir kibrit çöpü, artık ne kadar yanarsa...

Sanki bu yüzden kimseler görünmüyor ortalıkta, utançlarından
Utancı bilerek yaşamak korkunç
Daha korkuncu da var: Utancı bilerekten yaşatmak
Gördük hepsini işte, daha da görüyoruz...

Şiir, şairin kişiliğine sıkı sıkıya bağlıdır.

Dört Mum

Dört mum yavaşça yanıyordu.

Ortam çok sessizdi, kendi aralarında yaptıkları konuşmalar duyuluyordu.

İlk mum şöyle dedi:

- "Ben 'Barışım', hiç kimse benim yanık kalmamı sağlamaya çalışmıyor; sanıyorum söneceğim..." Alevi azaldı ve söndü.

İkincisi konuştu:

- "Ben 'İnancım', neredeyse hiç kimse beni artık gerekli görmüyor; o nedenle daha fazla yanık kalmama hiç gerek yok..." Konuşmasını bitirdi ve söndü.

Üçüncü mum da:

- "Ben 'Sevgiyim', yanık kalmak için gücüm yok; insanlar beni bir kenara bıraktı ve önemimi anlamadı, kendilerine en yakın olanları bile sevmeyi unuttular..." dedi ve o da söndü.

Ansızın bir çocuk odaya girdi ve üç mumun yanmadığını gördü:

- "Neden yanmıyorsunuz? Sizin bitene kadar yanmanız gerekir." dedi ve ağlamaya başladı.

Dördüncü mum çocuğa döndü ve:

- "Korkma, ben 'Umudum', hala yanıyorum; diğer mumları yeniden yakabiliriz..." dedi.

Parlayan gözlerle çocuk umut mumunu aldı ve diğer mumları tekrar yaktı.

Umudun alevi yaşamınızdan hiç eksilmesin!

Her birimiz umudu, inancı, barışı ve sevgiyi sürdürebilelim!!!

- D -

Dahi odur ki ileride herkesin takdir ve kabul edeceği şeyleri ilk ortaya koyduğu zaman herkes onlara delilik der!

Dahili işlerimizden en mühim bir safha varsa o da Dersim meselesidir. Dahilde bulunan işbu yarayı, bu korkunç çıbanı, ortadan temizleyip koparmak ve kökünden kesmek işi her ne pahasına olursa olsun yapılmalıdır.

Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.

Diğer sahalarda pek açık olan ihtiyaçlara, durmadan ilgililerin dikkatini çekiyorum. Mesela 'umumi kültürü yükseltmek, bir taraftan memlekette ziraat işlerini yeni vasıta ve usullere göre düzenlemek, verimi arttırmak, diğer yandan da ölçülü bir programla muhtaç olduğumuz sanayii kurmak lazımdır' diyorum. Bunları imkan nisbetinde süratle tahakkuk ettirmek, tamamen mesuliyet ve ihtisas sahiplerinin işidir; oralarda benim ortaya atacağım yanlış mütalaalar vazife sahibini şaşırtabilir, tereddüde düşürür. Bu suretle mutlaka aksi tesir yaparak memlekete fayda yerine zarar getirir.

Dil, benliğimizin özüdür.

Din kavramı vicdansal olduğundan, parti, din ile dünya işlerini ve devlet siyasasını birbirinden ayrı tutmayı ulusumuzun çağdaş sosyallık yolunda ilerleyebilmesi için başlıca başarı etkesi görür.

Dinden maddi çıkar elde edenler iğrenç kimselerdir. İşte biz bu duruma karşıyız ve buna izin vermiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar, saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir. (1930-Aktaran: Kılıç Ali)

Dini, mezhebi, dili ne olursa olsun kendini Türk olarak gören ve Türk gibi yaşayan herkes "Türk"tür.

Diyarbakır çevresinde, İngiliz cereyanı ve İngiliz paralarına darbe vurmak elzemdir. Çünkü İngilizler, orasını herhalde devletten ayırıp, bir sömürge haline getirmek ve Kürtleri esarete koymak istiyorlar. Şimdi bütün politika ve yaranma çabaları, bunun etrafında dönüyor. (28 Temmuz 1919)

Dünyada her millet, icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortak sayılır.

Dünyada her şey için, maneviyat için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir!

Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği Mehmetçiğinkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası Mehmetçiktedir. Mehmetçiğe kanaati, imanı, itaatı, hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi pak kalbi, düşmanı nihayet alt eden büyük gayreti için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç bilirim.

Dünyaya hakim olan milletleri idare edenler arasında, ne yazık ki, birinci derece devlet adamı çıkmıyor.

Düşman denize dökülmelidir. Bunu başarabilmek için, sonuna dek savaşacaksınız! Son asker kalana dek savaşacaksınız! Bir santimetrelik bile toprağı düşmana teslim etmek yerine, ölmeyi yeğleyeceksiniz!

- K -

Kadın meselesinde cesur olalım, kuruntuyu bırakalım, açılsınlar, onların zihinlerini ciddi ilimler ve fenler ile süsleyelim, şeref ve gurur sahibi olmalarına birinci derecede önem verelim. (1918, Viyana-Karlsbat)

Kadında süslenme; ışıkla, bilgiyle, kültürle ve faziletle olur.

Kadınımızın, kızımızın yeri medeniyetin emrettiği, medeniyetin getirdiği yeniliklerin yeridir.

Kadınlarımız erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar.

Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.

Kadınlarını geri bırakan toplumlar, geride kalmaya mahkumdurlar.

Kapıda duran nöbetçi bile benden korkmaz. İsterseniz kendisine sorunuz. Korku üzerine egemenlik kurulmaz. Korkuya dayalı egemenlik sürekli olmaz. Böyle bir egemenlik ve hatta diktatörlükle ancak iktidar olunur; o da geçici bir zaman için... Benim her emrim yapılır, çünkü benden yapılmayacak emir çıkmaz! (Asıf İlbay'ın anılarından...)

Kendi kişisel çıkarları için yabancılarla işbirliğine giren ve gücünü halktan almayan küçük bir azınlığın dışındaki tüm güçler aralarındaki etnik, dini ve siyasi ayrımları erteleyerek ulusal kurtuluş mücadelesi yolunda birleşmelidirler. (1921 / İrade-i Milliye)

Kişisel iktidar gibi zararlı bir örnek bırakarak ölmeyeceğim. Parlamenter bir "Cumhuriyet" kuracağım.

Kitapsız yaşamak kör, sağır, dilsiz yaşamaktır.

Kubilay Bey şehit edilirken mürtecilerin gösterdikleri vahşet karşısında, ahaliden bazılarının onlara alkışla destekte bulunmaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadisedir.

Kuvveti olmayan milletlerin egemenliği ve bağımsızlığı gasp olunur. Kuvvet ordudur!

- E -

Efendiler, biz, tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil; bilakis bu tip yapılar din ve devlet düşmanı olduğu, Selçuklu ve Osmanlı'yı bu yüzden batırdığı için yasakladık. (17.12.1927, Ankara)

Egemenlik ve milli yönetim makamının "Türkiye Büyük Millet Meclisi" olabileceğini tarihi gerçeklere dayanarak açıkladım. (Hilafetin kaldırılması)

Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin.

Eğer İsmet Paşa, hükümeti kurmayı kesin olarak çekinmiş olsaydı, Başvekilliği bizzat üzerime almaktan başka çare kalmazdı. Ya ben ya İsmet Paşa... (27.04.1931)

Eğer Meşrutiyetler olmasa idi, "Cumhuriyet" olamazdı. Resneli Niyazi gibi "Meşrutiyet" önderlerine çok şey borçluyuz!

Eğitilmiş ve uzman anneler, çağdaş modern toplumu getirir.

Emperyalistler, Anadolu topraklarında kuşatılmıştır. Bu Anadolu topraklarında bizim masum milletimizin intikamı büyük olacaktır. Bilesiniz ki emperyalizm ağır bir mağlubiyeti mutlaka yaşayacaktır. (Kurtuluş Savaşı sırasında...)

Emperyalistleri kuşatıyoruz. Kuşatılacaklar... (Elini haritadaki Ankara üzerine koyarak) Bozkır Ankarasında bir gün bir ateş yanacak ve emperyalizm yok edilecektir!

Emperyalistlerin pençesine düşen bir kuş gibi safha safha, sefil bir ölüme mahkum olmaktansa babalarımızın oğlu sıfatıyla vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ediyoruz.

Emperyalizm Anadolu topraklarında bozkırda yakacağımız ateşle mağlup olacak, ama asıl vazifeler de ondan sonra başlayacak. "Selanik Beyaz Kule"de arkadaşlarıma hep "İktisad-ı Milli"den söz etmişimdir. Emperyalistler kapitülasyonlarla Anadolu'yu tam bir müstemleke haline soktular. İşte büyük zaferden sonra biz de iktisadi devrim hareketine başlayacağız. Selanik'te de söylediğim gibi kapitülasyonlar zamanında saray ve çevresi zengin, halk yoksuldu. Buna son vereceğiz. "İktisad-ı Milli" ve "İktisadi Devrim..." Devrimlerimizden biri olacak!

En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan millettir. Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hakim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir.

En önemli nokta terbiye meselesidir!.. Terbiye'dir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır ya da bir milleti esarete ve sefalete terkeder!.. (22.09.1924)

Eserinin üzerinde imzası olmayan yegane sanatkar öğretmendir.

Ey kahraman Türk kadını; sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

- F -

Felaket başa gelmeden önce onu durdurma nedenleri ve savunmasının düşünülmesi gerekir. Geldikten sonra üzülmenin yararı yoktur.

Felsefe, kainat karşısında bir akıl davranışıdır. Bu yüzden felsefe bilmeyen insan, edebiyatçı da olamaz politikacı da olamaz. Felsefe temeli olmayan bir askerin savaşı kazanması mümkündür, ama 'anlaması' mümkün değildir. Benim, felsefe ile ne kadar aram iyi ise, filozoflarla da aram o kadar açık!.. Tuhaf görünen bir söz, ama bütün filozofların hastalığı her şeyi bir tek sebebe bağlamaktır. Benim prensibim, her olayı kendi kanunları içinde incelemektir. Ama bunu yaparken hiçbir zaman 'insanı' gözden kaçırmam.

Ferdiyet inkışafının mani karşısında kalmaya başladığı nokta, devlet faaliyetinin hududunu teşkil eder.

Fikirler cebir ve şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez.

Fikret (Tevfik Fikret) sadece bir şair değil, aynı zamanda devrimci düşün felsefesinin de büyük bir temsilcisidir. O'nu oku kızım, tekrar tekrar oku, defalarca oku. Belle, öğren Fikret'i ve düşüncelerini... Onda gerçek insaniyeti, üstün insanlık duygularını göreceksin. O, halkının lehine olan her olumlu eyleme katılmaya hazır bir başkaldırıcıdır. Ezenin karşısında, ezilenin yanındadır. Putları yıkmak, tek bir insanın egemenliğini yıkmak ya da sınıfların hakimiyetini yıkmaktır O'nun amacı... Ben ilk gençliğimden beri hep O'nu okumuşumdur. İstanbul'a her gidişimde, Aşiyan'a çıkarak, O'nun manevi huzurunda rahatlamaya çalışmışımdır. (Manevi kızı Sabiha Gökçen'e Tevfik Fikret hakkında söylediklerinden)

Fransa ve bütün dünya şu hakikatı bilmelidir: T.C. çok haklı olduğu Hatay davasını ortaya atarken, bunun bütün neticelerini düşünmüştür. Dava, milletlerarası olmuştur. Davasında haklı olan Türkiye'dir. Artık dinlenilecek sözün kimin ağzından çıktığına çok dikkat etmelidir. Türk'ün sözü, Türk'ün haklı ve yerinde sözü, Türk'ün kendisidir. Ona riayet etmemek, onu tanımamak, onu hiçe saymak, buna cesaret göstereceklerin düşünemedikleri akıbetle karşılaşacaklarına asla şüphe etmemelidir. İşte bizim bu dakikada söyleyeceğimiz bundan ibarettir.

Fransızlar Suriyelileri adam yapmak istiyorlarmış. Fakat evvela kendileri adam olsunlar. Suriyeliler zeki, modern ve nazik insanlardır. Fransızların terbiyesine ihtiyaçları yoktur. (21-22.12.1937)

- G -

Garip şey! Çocuk, biz istesek bile Fransızlar, Sancak için bizimle bir harbe girerler mi hiç? Arkadaşlar bunu nasıl düşünebiliyorlar? Görmüyorlar mı ki bugün Fransa'nın bizzat anavatanı büyük tehlikelerle sarılı haldedir. (Hasan Rıza Soyak'ın anlatılarından...)

Gaye ve prensip itibariyle bizimle tamamen ortak olan "Türkiye İştirakiyun Teşkilatı"ndan maddeten ve manen hakkıyla istifade edebilmekliğimiz için, teşkilatın sadece "Büyük Millet Meclisi Riyaseti"yle irtibat tesis ve muhafaza eylemesi lazımdır. Türkiye dahilinde tatbik edilecek her türlü teşkilat ve inkılaplar ancak bu kanal vasıtasıyla yapılabilir.

Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez.

Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir.

Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır.

Gerek şahsen ben ve gerekse bütün mesai arkadaşlarım çoğunluğu rençber ve köylüden ibaret olan milletimizin bağımsızlığını tesis ve temin yegane gayesini takip etmekteyiz.

Gericilere hoşgörü göstermek yüce bir terbiye göstergesi değil; bir milletin mutluluğuna, şerefine ve namusuna göz dikenlere hoşgörüdür ki, hiçbir zaman ve hiçbir kişi buna izin veremez!

- H -

Hakikaten bu gençler (Ankara Subay Adayları Talimgahı Mektebi'nden dört aylık sıkı eğitimden sonra ilk mezun olanlar) başlarında subayları ve öğretmenleri oldukları halde buraya gelmişler ve burada fedakarlığın maddi bir misalini vücuda getirmişlerdir. Bundan dolayı esasen takdire ve tebriğe değerdir. Ordumuz, hayat ve haysiyet mücadelesinde, milletin ve milletin gayelerinin yegane dayanağıdır. Orduda inzibatın yegane tecelli vasıtası aydın, kahraman, fedakar subaylardır. Şu fevkalade ahval ve şartların heyecanlarıyla, gayeleriyle yetişecek olan genç subaylarımız, bize bağımsızlık için daha kuvvetli ümitler bahşedeceklerdir. (1 Kasım 1920)

Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir!

Hakimiyet ve saltanat kimse tarafından hiç kimseye ilim icabıdır diye görüşmeyle, tartışmayla verilmez. Hakimiyet ve saltanat kuvvetle, kudretle, zorla alınır. Osman oğulları Türk milletinin hakimiyet ve saltanatına zorla el koymuşlardır. Bu haksız durumu altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdir. Şimdi de Türk milleti bunlara hadlerini bildirerek, hakimiyet ve saltanata isyan ederek idareyi kendi eline almış bulunuyor. Bu bir oldu bittidir. Konumuz millete saltanatı bırakmak ya da bırakmamak değildir. Mesele zaten olup bitmiş bir gerçeği ifade etmekten ibarettir. Bu derhal olacaktır. Meclis ve herkes meseleyi olduğu gibi görürse doğru olur. Aksi takdirde gerçek yine gerektiği şekilde belirtilecektir. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.

Halkını cehalet ve sefalete teslim eden yöneticiler yok olmaya, cehalet ve sefalete sürükleyen yöneticileri seçen halk ise köle olmaya mahkumdur.

Hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?

Harp, zorunlu ve kaçınılmaz olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça harp bir cinayettir.

"Hatay dediğimiz topraklar bütün kapsamlı manasıyla Türk topraklarıdır. Bu hakikati biz 1921'den itibaren tespit ettirmiş bulunuyoruz. Fransızlar, bizi esastan uzaklaştıracak tekliflerle gelip, kendi hesapları için ısrar ederlerse, benim kanaatime göre müşkül vaziyete düşecek olan T.C. Devleti değil, Fransız Devleti olacaktır. T.C. Hükümeti olarak, harpsiz anlaşma tarzı, tercih ettiğimiz yoldur. Fakat Fransızlar bizi aldatma yoluna saparlarsa, onların hiç ummayacakları derecede ciddi davranmamız zaruridir. Bu ciddiyetin icap ettirdiği son tedbirler -ki askeri olacaktır- buna girişmeden önce, Fransa ve Milletler Cemiyeti'ndeki nüfuzlu devletler açık ve kati haberdar edilmelidir. Bütün bu düşünce ve görüşlerin sonunda, dikkatinize koymak istediğim nokta şudur: Milletler Cemiyeti'nde aleyhimize karar çıkmadan evvel, Hatay ve Suriye sınırında, T.C. Hükümeti'nin, haklı görüşünü fiilen elde etmeye muktedir ordunun, şimdiden hazırlanmasına, fiilen başlanmasıdır. Bunda geç kalmak, büyük T.C. Devleti'nin sözünün, şerefinin, haysiyetinin bugün olduktan başka, gelecekte de kıymetsizliğine sebep olur. Kısacası, askeri hazırlığa başlamakta bir an gecikme bizi dünyaya rüsva eder. Bu hususta milyonlar, mühim ve mukaddes maksat için hiçtir." (Atatürk tarafından 31 Aralık 1936 tarihinde Başbakan İsmet İnönü'ye gönderilen "Hatay Meselesi Üzerine Not"tan...)

Hatay nedir? Küçük bir şey... Bize verin demiyorum, ihtiyacımız yoktur. Mesele, benim için bir namus meselesidir. Mesele, Suriye ile aramızda kalınca binbir dostluk yolları ile uyuşuruz. Fransızlara veremem. Açık söylüyorum, "Türkiye Cumhuriyeti" Hatay'ı Suriye'den değil, Fransızlardan almıştır.

Hattı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün bir vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz!

Hayatın felsefesi, tarihin garip tecellisi şudur ki, her iyi, her güzel, her faydalı şey karşısında onu imha edecek bir kuvvet belirir. Bizim lisanımızda buna irtica derler.

Hayatta yegane varlığım ve servetim Türk olarak doğmamdır!

Haydi diyelim ki ben Başkanlık gafletine düştüm. Vekaletlerin yürütmekte oldukları işlerin büyük kısmı bilgi ve ihtisas isteyen konular olduğuna göre... Benim ortaya atacağım yanlış mütalaalar vazife sahibini şaşırtabilir, tereddüde düşürür. Bu suretle mutlaka aksi tesir yaparak memlekete fayda yerine zarar getirir. (1938)

Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan sınır meselesi tayin ve tespit edilirken, milli sınırımız İskenderun'un güneyinden geçer, doğuya doğru uzanarak Musul'u, Süleymaniye'yi, Kerkük'ü ihtiva eder. İşte milli sınırımız budur dedik! Halbuki Kerkük kuzeyinde, Türk olduğu gibi Kürt de vardır. Biz onları ayırmadık. Dolayısıyla muhafaza ve müdafaasıyla meşgul olduğumuz millet, bittabi bir unsurdan ibaret değildir. Muhtelif İslami unsurlardan meydana gelmektedir. (1 Mayıs 1920 - TBMM'de yaptığı konuşmadan...)

Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa'nın en önemli devletleri, Türkiye'nin (Osmanlı'nın) zararıyla, Türkiye'nin (Osmanlı'nın) geriletilmesiyle ortaya çıkmışlardır. Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran gelişmelerin hepsi, Türkiye'nin zararıyla gerçekleşmiştir. Eğer güçlü bir Türkiye (Osmanlı) varlığını sürdürseydi, İngiltere'nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı. Türkiye (Osmanlı), Viyana'dan sonra Peşte ve Belgrad'da yenilmeseydi, Avusturya-Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, İtalya, Almanya da aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir. (6 Mart 1922 - TBMM Gizli Celse Zabıtları 3. Cilt)

Her fabrika, bir kaledir.

Her şeyden evvel bilgisizliği ortadan kaldırmak lazımdır. Bu sebeple maarif programımızın, maarif siyasetimizin temel taşı, bilgisizliğin giderilmesidir. Bu giderilmedikçe yerimizdeyiz. Yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir. Bir taraftan genel olan cahilliği yok etmeye çalışırken, diğer taraftan toplumsal hayatta bizzat faal ve faydalı, verimli elemanlar yetiştirmek lazımdır. Hanımlar, beyler! Katiyen bilmeliyiz ki, iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır. (27 Ekim 1922)

Heyet-i muhtereminiz, bütün cihana karşı milletimizin mevcudiyetini ve birliğini göstermiştir! (Erzurum Kongresindeki konuşmasından)

Hiçbir millet diğer bir millete egemenlik ve bağımsızlık vermez! Kuvveti olmayan milletlerin egemenlik ve bağımsızlığı gasp olunur. Kuvvet, ordudur!

Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız ve memleketi kurtaracağız! 

Hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası ulusal egemenliktir.

- İ -

İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, O'nu "ben" kelimesiyle ifade edemem; O ben değil, bizdir! O, ülkenin her köşesinde yeni düşünce, yeni yaşam ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal O'dur!

İkili anlaşmalar taraflardan birinin esareti ile sona erer! (28 Ekim 1938)

İktisadi vaziyetimizi, askeri vaziyetimizden ve siyasi vaziyetimizden ayrı bir vaziyetmiş gibi görmek vahim bir hatadır.

İnsanlar ancak emelleriyle düşüncelerinin ne olduğunun onlara anlatılmasıyla yönlendirilebilir ve yönetilebilir. İnsanları istediği gibi kullanan kuvvet; düşünceler ve bu düşünceleri onlara anlatıp tanıtan ve toplumun geneline yayan kimselerdir. Düşüncenin özelliği de hiçbir karşı çıkışın bozamayacağı mutlak bir biçimde kendi kendini kabul ettirmektir. Bu ise, düşüncenin yavaş yavaş duygularla bütünleşerek inanca dönüşmesiyle mümkündür. Ve böyle olduktan sonradır ki, onu sarsmak için bütün diğer mantık ve akla vurma yöntemlerinin hükmü olamaz.

İnsanlığa müteveccih fikir hareketi er geç muvaffak olacaktır. Bütün mazlum milletler, zalimleri bir gün mahv ve nabut edecektir. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir halet-i içtimaiyeye kavuşacaktır.

İsmet Paşa'nın gerek "Genelkurmay Başkanlığı"nda gerekse daha sonraki "Cephe Komutanlığı"nda gösterdiği varlık ve üstün çaba, kendisine görev verilişteki yanılmazlığımı eylemli olarak ortaya koymuş bulunduğu için millet karşısında, ordu karşısında ve tarih karşısında içim adamaklıllı rahattır.

İstirahat uykusu aramanın bu istirahatten yalnız bizim değil, bütün milletimizin ebediyen mahrum kalmasına sebebiyet verebileceğini hepinize hatırlatırım. Bütün arkadaşlarımın hemfikir olduklarına ve düşmanı tamamen dökmedikçe yorgunluk belirtileri göstermeyeceklerine şüphe yoktur. (3 Mayıs 1915)

İş Bankası Kurumu, Cumhuriyet tarihinde ekonomi bakımından başlı başına yer alacaktır.

İşte, mazlum bir milletin intikamını böylece almış olduk. Bize teslimiyeti imzalattılar ama biz milli mücadele ve Anadolu ihtilalini kazanarak o teslimiyet belgesini yırtıp attık! (Fahrettin Altay Paşa'ya hitaben ve Cumhuriyet'in ilan edilmesiyle ilgili olarak - 30.10.1918)

İttihatçıların çok kusurları ve yanlışları olabilir; ancak, vatanperverlikleri münakaşaların üstündedir.

- Y -

Ya istiklal ya da ölüm!

Ya tarafsız kalarak savaşın sonunda galip gelecek devletlerin bizi koyun gibi parçalayıp yemelerini beklemek ya da tarihimize ve şanımıza yakışır bir biçimde döğüşerek postumuzu elden geldiğince pahalıya satmak! Savaştık, çok iyi savaştık. "Balkan Savaşı"nın "Türk Silahlı Kuvvetleri"ne sürmüş olduğu lekeyi temizledik. (Sabiha Gökçen'e anlattığı anılarından Enver ve Talat Paşalara ilişkin cümlelerinden...)

Yabancı bir devletin güdümüne girmeyi istemek, güçsüzlüğü ve uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildir!

Yeni Türkiye devletinin yapısının özü milli hakimiyettir, milletin kayıtsız şartsız hakimiyetidir. Bir milletin hakimiyetini idrak etmiş olabilmesi ve onu emniyetle muhafaza altında tutabilmesi, bir takım özel vasıflara ve üstün terbiyeye sahip olmasıyla mümkündür. Bir milletin ki, siyasi terbiyesinde, toplumsal terbiyesinde, vatanperverlik sevgisinde noksan vardır, öyle bir millet hakimiyetini lüzumu derecede kuvvetle elinde tutamaz.

Yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir.

Yüce Meclis'imizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden meydana gelen samimi bir topluluktur. Dolayısıyla menfaatlerimiz ortaktır. Kurtarılmasına azmettiğimiz birlik yalnız Türk, yalnız Çerkez değil, hepsinin karışımı bir unsurdur. (1 Mayıs 1920, TBMM'de yaptığı konuşmadan)

Yüksek bir insan topluluğu olan Türk milletinin tarihi bir özelliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.

Yüzyıllardan beri Türkiye'yi idare edenler çok şeyler düşünmüşlerdir; yalnız bir tek şeyi düşünmemişlerdir, Türkiye'yi! Bu düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının, Türk milletinin uğradığı zararlardan ancak Türkiye'de Türkiye'den başka bir şey düşünmemek suretiyle telafi edebiliriz.

MASSIGNON, Louis:

Allah, bir türetme değil, bir keşiftir.

HERMAN, Edward S.:

Kitle iletişim araçları topluma genel mesaj ve simgeler iletme görevi görür. Bireyleri oyalamak, eğlendirmek, bilgilendirmek ve toplumun kurumsal yapılarına entegre edecek değer, inanç ve kuralları telkin etmek onların işlevidir. Zenginliğin belli odaklarda toplandığı ve büyük sınıfsal çıkar çatışmalarının olduğu bir dünyada bu rolü gerçekleştirebilmek sistemli bir propagandayı gerektirmektedir.

ÖZEL, İsmet:

Aşkta her şey düzdür. Aşkla her şey düzelir. Düz değilse aşk değildir, düzgünleştirmiyorsa aşk değildir.

Hayal, ipleri elden kaçırmaktır. Oysa öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, o ipin ucu sizin elinizden bir kaçtı mı, hemen bir başkasının eline geçiveriyor. Ondan sonra siz hayal ediyorsunuz, ama bir başkası yaşıyor.

KAŞGARLI Mahmut:

Gördüm ki Yüce Tanrı, devlet güneşini Türkler'in burçlarından doğurmuş, göklerdeki burçları onların devletleri çevresinde döndürmüş. Onlara Türk adını kendisi vermiş. Mülk ve saltanatı onlara vererek, onları asrın hükümdarı kılmış. Cihan halkının dizginlerini onların ellerine bırakmış ve onları bütün insanlardan üstün eylemiş. Doğrulukta onlara her zaman yardımcı olmuş, onlara intisap edenleri, onların hizmetinde bulunanları hep aziz kılmış ve bütün dileklerine erdirmiş, kötülerin şerlerinden korumuş.

İnsan şişirilmiş tulum gibidir, ağzı açılınca söner.

KELLER, Helen:

Yüzlerini güneşe çeviren insanlar gölge görmezler.

CHOPRA, Deepak:

Paraya ve dış referanslara bağlı güçler, gerçekte güç değildirler... Gerçek güç benliğimizden fışkıran güçtür.

- Ö -

Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakarlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır.

Öyle sanıyorum ki Enver Paşa ile aramızdaki en büyük fark birimizin gerçekçi, diğerimizin hayalci oluşudur. Bakın Talat Paşa O'nun gibi hayalci değildir. Talat Paşa ile iyi anlaşıyorduk, hatta "Milli Mücadele"ye atıldıktan sonra şehit edilmeden önce bana Berlin'den mektuplar göndermiş, tutmuş olduğum yolu övmüştü.

- L -

Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. (1930)

Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir. (1930)

Liderlik; halkı ayrıştırmak değil, kaynaştırmak ve bir arada tutmayı başarmaktır!

"Lozan Barış Antlaşması"nın ihtiva ettiği esasları, diğer barış teklifleriyle mukayeseye mahal olmadığı fikrindeyim. Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve "Sevr Antlaşması"yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastin yıkılışını ifade eder bir vesikadır. "Osmanlı Devri"ne ait tarihte görülmemiş bir siyasi zafer eseridir!

FİDİR, Yasemin:

Güzel bir gelecek için geç olmadan doğaya kulak ver!

ÇAY, Gülçin:

Gönlünüz neyi istiyorsa o, hayatınıza uçarak gelsin...

Çukurova Müzik Akademi

Adana kentinde ve Çukurova Bölgesinde

Müzik Eğitiminde Tek Doğru Adres

http://www.cukurovamuzik.com

FATİH Sultan Mehmet Han:

Aklı öldürürsen ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadı'yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün Devlet de ölür.

Baba, eğer padişah siz iseniz geliniz ve ordunun başına geçiniz. Yok, eğer padişah ben isem, size emrediyorum! Gelip ordunun başına geçiniz!

Dünya devleti ebedi değildir. Fani cihanda hiç kimse de ölümsüz değildir. İnsanların dünyada nefesleri sayılıdır ve ölümsüzlük kapısı kapalıdır.

Ey Konstantiniye, ya sen beni alırsın ya da ben seni alırım.

Haddini bil, Allah'ın yetkisine ortak olma!

İmparatorunuza söyleyin, şimdiki Osmanlı padişahı öncekilere benzemez. Bizim gücümüzün ulaştığı yerlere, sizin imparatorunuzun hayalleri bile ulaşamaz. (Bizans elçilerine hitaben)

İnsanlara dinin ne, namazın var mı, oruç tutuyor musun gibi Allah'ın soracağı sorular sormayacaksınız! İnsanlara aç mısın, ne ihtiyacın var, bir sorunun var mı gibi kulun kula soracağı sorular soracaksınız!

Kevseri anmaz ol içtüği mey-i nabı içen (O'nun içtiği parlak şarabı içen Kevser şarabını aklına getirmez)
Mescide varmaz ol varduğı kilisayı gören (O'nun kiliseye gittiğini gören mescide -camiye- gitmez.)

Yapmak istediğimi sakalımın bir teli bile bilseydi, sakalımın o telini hemen koparır ve yakardım.

Yerinde söz söylemesini bilen özür dilemek zorunda kalmaz.

FAULKNER, William:

Aşkı kitaplara soktukları iyi oldu, yoksa belki de başka yerde yaşayamayacaktı.

Susmak, kişinin kötü söz söylemesini engeller.

Adalet, Adalet, Adalet!

Napolyon sürgüne gönderildiği adada, Paris'ten haber almaya pek meraklıymış.

Sık sık eski adamlarıyla buluşur ve Paris'teki yönetim hakkında sorular sorarmış:

- "Maliye nasıl gidiyor?"

- "Kötü!"

- "Peki savunma?"

- "İyi değil!"

- "Adalet!"

- "Fena değil. En iyi işleyen kurum adalet!"

Bu yanıtlar üzerine Napolyon susarmış.

Uzun bir süre Paris'ten gelen ziyaretçilerle konuşmalar böyle devam etmiş.

Ama bir gün, gelenler adaletin de bozulmaya başladığını söylemişler.

- "Üzgünüz ama yargı da elden gidiyor!" demişler.

Bunun üzerine Napolyon:

- "Çizmelerimi getirin!" demiş.

- "Kurumlar bozulup sonra zamanla düzelebilir, ama adalet her şeyin temelidir. O bozuldu mu işler vahim demektir."

Adaletli Paylaşım

Aslan, eşek, zürafa ve tilki ava çıkmışlar. Bir hayvan avlamışlar.

Aslana:

- "Sen paylaştır aslan kardeş" demişler.

Aslan da:

- "Olur" anlamında başını sallamış ve kaşla göz arasında avı dörde bölmüş. Diğerleri avın dörde bölündüğünü görünce çok sevinmişler ve biraz önce aslan kardeşleri hakkında besledikleri kuşkudan dolayı yüzleri kızarmış, utanmışlar.

Aslan kardeş dört parçadan birini almış:

- "Bu parça dörtte bir olarak benim payım" demiş. Herkes kafasını sallayarak onaylamış. Aslan ikinci parçayı almış... O ne? Bu parçayı da önüne koymamış mı?

- "Bu da hayvanı avlamak için en büyük çabayı ben sarfettiğim için benim" demiş. Diğerleri gönülsüzce, biraz isteksiz, başlarını sallayarak onay vermişler. Aslan kardeş üçüncü parçayı almış, "Bu da ormanlar kralı olduğum için benim" demiş. Diğerleri kerhen bunu da onaylamış ve vukuata meydan vermemek için son kalan parçayla yetinmeye karar vermişler.

Ama, olamaz! Sevgili aslan kardeşimiz dördüncü parçayı da büyük bir pişkinlikle önüne koymuş ve:

- "Bu da avı ilk defa ben görüp, size haber verdiğim için benim" demiş.

Diğerlerinin ağzını kısa bir süre bıçak açmamış. Ne diyeceklerini şaşırmışlar.

- "Bir itirazı olan var mı?" diye sormuş aslan kardeş.

Eşek:

- "Sevgili aslan kardeşimiz, ormanların kralı oluşuna, güçlü kuvvetli oluşuna bir diyeceğim yok, ama bütün ava sen el koydun. Bize hiç bir şey bırakmadın. Bunun neresi paylaşmak, bunun neresi adalet?" der demez aslan eşeğin üzerine saldırıp parçalamış ve oracıkta, anında, bir önceki av gibi paylaştırıvermiş zavallı eşeği...

Ve tekrar sormuş, "Bu paylaşıma bir itirazı olan var mı?" Kimseden çıt çıkmıyormuş. Aslan bir inilti sesi duymuş, dönüp bakmış ki tilki ağlıyor.

- "Ne oldu Tilki kardeş, bir itirazın ya da memnuniyetsizliğin mi var?" diye sormuş.

- "Hayır" demiş tilki:

- "Sevgili aziz ve muhterem aslan kardeşimiz, şimdiye kadar şahit olduğum dünyanın en adaletli paylaşımı bu. Sizi gönülden tebrik ederim. Afiyetler olsun!"

Koca aslanın da gözleri dolu dolu olmuş, ağladı ağlayacak:

- "Tilki kardeş" demiş,

- "Sen bu yüksek adalet bilgisine ne zamandan beri sahipsin?"

- "Eşeğin akıbetini gördüğümden beri aslan kardeş, eşeğin akıbetini gördüğümden beri" demiş tilki, bir yandan hüngür hüngür ağlayarak...

Arı ve Sinek

Bir miktar arıyla sinekleri bir şişeye koyuyorlar.

Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştiriyorlar.

Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru yöneliyor. Ama şişenin tabanı cam ve onların da yabancısı oldukları bir madde olduğundan çıkmayı başaramıyorlar.

Bu arada sinekler şişenin ağzına doluşuyorlar ve karanlıkta dışarı çıkıp kayboluyorlar.

Ağzı açık olan şişeden karanlık tarafa doğru tek bir arı bile gelmiyor. Camın önünde ışığa doğru çabalarına devam ediyorlar...

İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor. Ancak arıların ne kadar akıllı varlıklar olduklarını hepimiz biliyoruz.

Sinekler ise malum hayvanlar.

Arılar ne kadar temizse sinekler de o kadar pis...

Arılardan korkarız bizi sokarlar diye ama, sineklerden midemiz bulanır.

Evet, ışığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuşkusuz.

Onlar engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyenlerdir.

Ne tür engel olursa olsun önlerinde, çabalarını sürdürenlerdir.

Ve bu uğurda da gerektiğinde ölebilenlerdir.

Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu yaptıran...

Kendine saygı, yaşadığı topluma sevgidir.

Sinekler ise karanlıkta sıvışan kaçaklardır. Karanlığa yürüyenlerdir.

Şişenin ağzının karanlığa açılmasının onlarca hiç bir önemi yoktur. Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır. Sadece kendi yaşamları söz konusudur. Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa oraya giderler. Onlar için karanlık olması önemli değildir açık ağızların.

Arıyı kovalamak isterseniz savaşır. Engellere aldırmaz. Amacı sadece ışığa ulaşmaktır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır ve değerleri için ölür.

Ama sinekler kaçarlar. Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler kovaladığınız yere. Yemeklerinize, kollarınızın üstüne tünerler. Pis ayaklarıyla ezerler yaşadığımız her yeri.

Engellere rağmen ışığa yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çabalayanlara, ışık saçanlara sevgi ve saygılar...

Arslan ile Çakal

Günlerin birinde kral arslan ormanda gezinirken karnı acıktı ve hemen semiz bir ceylanı devirerek karnını doyurdu. Ancak arslancık birkaç gündür hastaydı. Çakal, yemekten sonra bir ağaca yaslanan arslanın rahatsız olduğunu sezdi ve yaklaşarak sinsi bakışlarıyla bir şeyler öğrenmeye çalıştı.

Çakal: "Kralım sağlığınızın pek iyi olmadığını görüyorum."

Arslan: "Avın eti mideme dokundu, biraz uyursam iyi gelir."

Çakal: "Kralım izin verin midenizi hemen tedavi edeyim de şöyle derin, deliksiz bir uyku çekin."

Çakal sözleriyle kralı yatıştırdı ve uykuya dalmasını sağladıktan sonra avdan geri kalan bağırsakları kullanmak yoluyla ormanların kralını kocaman bir ağaca bağlayıp gülerek oradan ayrıldı.

Kral hazretleri uyandığında bedenini ağaca bağlayan bağırsakların kuruyarak katılaştığını, elleri ve ayaklarının kıpırdayamaz halde olduğunu farketti. Koca kral çakalın pususuna düştüğünü anladı ama iş işten geçmişti. Hareketsiz bir tutsak olarak beklerken susadı ve acıktı, ama elinden bir şey gelmiyordu.

Neden sonra, karnını doyurmak için deliğinden çıkan küçücük bir fare kralı görünce:

- "Merak etme kralım, seni kurtarırım" dedi ve kralı çepeçevre saran bağırsakları afiyetle yiyerek arslanı kurtardı.

Tüm bu yaşadıkları kral arslanı derin düşüncelere sevk etti. Karşısından gelen diğer bir arslan halini sorunca kral acı, hayret, burukluk ve kırıklık dolu bir tavırla:

- "Arslanların çakallarca pusuya düşürülüp fareler tarafından kurtarıldığı bir ortamda bize yaşamak kalmadı" dedi.

Kıssadan Hisse: Vatanınızı çakallara emanet etmeyiniz!

Aydınlık

Bir bilge kişi, çölde öğrencileriyle otururken demiş ki:

- "Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır?"

Öğrencilerden biri:

- "Uzaktaki sürüye bakarım," demiş, "Koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir"...

Başka bir öğrenci söz almış ve:

- "Hocam" demiş, "İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman anlarım ki sabah başlamıştır."

Bilge kişi diğer fikirleri de dinledikten sonra uzun süre susmuş. Öğrenciler meraklanmışlar ve:

- "Siz ne düşünüyorsunuz hocam?" diye sormuşlar.

Bilge kişi şöyle demiş:

- "Yürürken karşıma bir kadın çıktığında güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan ona 'bacım' diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan erkeği zengin mi yoksul mu diye bakmadan ve milletine, ırkına, dinine aldırmadan 'kardeşim' sayabildiğimde anlarım ki sabah olmuştur; aydınlık başlamıştır..."

JABOTINSKY, Zeev:

Türklerin hakimiyetindeki bir yerde ne güneş doğar ne de ot biter.

ÇİN Atasözleri:

Ağaç ne kadar yüksek olursa olsun, yaprakları yine de yere dökülür.

Akıllı bir adam yalnız kendi tecrübelerinden, çok akıllı bir adam ise başkalarının da tecrübelerinden yararlanır.

Anlatırsanız unuturum, gösterirseniz hatırlarım, yaptırırsanız anlarım.

Aptal insanlar kendi hatalarından, akıllı insanlar ise başkalarının hatalarından ders alırlar.

Aşırı kalabalık tavuk kümesi normalden az yumurta üretir.

Ayakkabının uygun olup olmadığını sadece ayak bilir.

Balık; iğneyi değil, ucundaki yemi görür.

Başarı belki insana çok şey öğretmez, fakat başarısızlık çok şey öğretir.

Başkalarını azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi başkalarını affet.

Beni sevgiye en az layık olduğumda sev, çünkü sevgine en çok o zaman gereksinme duyarım.

Bir insanın kaderini huyu belirler!

Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde, gelecek kuşaklar serinler.

Bir saatliğine mutlu olacaksanız, şekerleme yapın...
Bir günlüğüne mutlu olacaksanız, balık avlamaya gidin...
Bir aylığına mutlu olacksanız, evlenin...
Bir yıllığına mutlu olacaksanız, bir servete konun...
Tüm yaşam boyu mutlu olacaksanız, işinizi sevin...

Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa, orada güneş batıyor demektir.

Bir yıl sonrasını düşünüyorsan pirinç dik,
On yıl sonrası için meyve ağacı dik,
Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insanlarını eğit!

Bütün dünyada bir tek güzel çocuk vardır ve bütün anneler de O'na sahiptir!

Çok neşeli anınızda kimseye bir şey vaad etmeyin, çok öfkeli anınızda da kimseye yanıt vermeyin.

Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir.

Dil dayanıklıdır, çünkü yumuşaktır. Diş kırılgandır, çünkü serttir.

Dostunun alnındaki sineği baltayla kovalama...

Dünyada üç şey saklanamaz: Aşk, duman ve parasızlık...

En fazla ileri giden ok, en çok geriye çekilen yaydan çıkar.

En samimi dostluk, en eski komşu ile yapılan dostluktur.

Evde huzur varsa dünyada barış olur.

Evlilik bir kale gibidir; dışarıdakiler oraya girmek için, içeridekiler de çıkmak için uğraşır dururlar.

Fısıldanan sözler, çok kere yüksek sesle söylenenlerden daha uzağa giderler.

Geleceğin bütün çiçekleri, bugünün tohumlarındandır.

Gelenler korkmayanlardır, korkanlar gelmediler.

Gül verenin elinde gül kokusu kalır.

Güneşin doğuşundan batışına acele edenler uzun yaşamazlar.

Hiç kimse sahip olduğu kafasından sorumlu değildir, ama herkes kafasının yaptığından sorumludur.

İnsanlar da balıklar gibi ağızlarından yakalanır.

İnsanların gerçek karakterleri ziyafet sofraları ile iktidar mevkilerinde belli olur. Onların verdiği sarhoşluk üstlerindeki yaldızları dökerek gerçek kimliklerini ortaya çıkarır.

İş yaşamın tuzudur.

Kalbinizde yeşil bir ağaç bulundurun, belki şarkı söyleyen bir kuş gelir, konar...

Kaplanın kuyruğunu tutma, tutarsan da sakın bırakma...

Kartalı vuran ok, kendi kanadından yapılır.

Kitaplar insanların yolunu aydınlatır.

Kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsanız ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür. Ama ipe her dokunuşunuzda canınızı acıtan tek nokta yine o düğümdür.

Köpekler yedikleri yemeğe bakarlar; sahiplerinin yemeği nasıl getirdikleri köpeklerin umurunda değildir, sahiplerini korumaya devam ederler.

Küçük olaylar karşısında sabırlı olmazsan büyük planları gerçekleştiremezsin.

Neşeli olmanın hiçbir maliyeti yoktur, ama her şeyi satın alır.

Okumadan geçen üç günden sonra konuşma tadını kaybeder.

Öğrenmek akıntıya karşı yüzmek gibidir, ilerleyemediğiniz takdirde gerilersiniz.

Para önemlidir; çünkü ev satın alabilir, fakat yuvayı değil,
Yatağı satın alabilir, fakat uykuyu değil,
Saati satın alabilir, fakat zamanı değil,
Kitabı satın alabilir, fakat bilgeliği değil,
Ünvan, mevki, etiket satın alabilir, fakat saygınlık değil,
İlaç satın alabilir, fakat sağlık değil.
Kan satın alabilir, fakat yaşam değil,
Seks satın alabilir, fakat aşk değil...

Sabır bir ağaçtır; kökü acı, meyvesi ise çok tatlıdır.

Savaş kimin haklı olduğunu değil, kimin hayatta kalabileceğini belirler.

Sevinçli anında kimseye vaatte bulunma, öfkeli anında kimseye cevap verme!

Susamadan önce kuyu kazınız!

Tanrım, değişebilecek şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver,
Değişemeyecek şeyleri kabullenmem için sabır ver,
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmem için akıl ver.

Tebessüm insanlar, güneş ise çiçekler içindir.

Uzaktaki su acil susuzluğu gidermez.

Yetenekli bir insanın arkasında her zaman yetenekli başka insanlar vardır.

Zenginlik gübredir, yalnızca saçıldığında yararlı olur.

AKALIN, Erdal:

Cumhuriyet Bayramı, Türk İnsanı'nın ümmet kulu olmaktan çıkarak çağdaş ve uygar vatandaş olmasının kapısını açan tarihi karar gününün yıldönümüdür!

AKARSU, B.:

İnsanın insan olması, insanın kendi olması, kendi kimliğini bulması, kendinin bilincine varması dile bağlıdır ve kullandığımız dilimiz kimliğimizdir. Dil gelişemeyince düşüncenin gelişmesi de durur. Dünyayla bağlantı kuran dilin gelişmesi engellenmişse, bir ulusun düşünmeye dayanan felsefe alanında, dolayısıyla bilim alanında başarı ortaya koyamayacağı da açıktır.

ALBERT, Geoffrey F.:

Genelde fikrimizi korumak yerine değiştirmek daha fazla cesaret gerektirir.

ALDORT, Naomi:

Çocukken yeterince ilgi, şefkat ve sevgi görmediyseniz, sevginin mücadeleyle elde edilen bir şey olduğunu öğrenmişsinizdir.

Ebeveynlik kendinizi tatmin etmekten, başkalarının tatminleriyle mutlu olmaya doğru büyük bir adım atmayı gerektirir.

Kendinizi severek başka insanların sizi sevmesini kolaylaştırırsınız.

Sevginizi çocuğunuza kesintisiz olarak aktarabilmek için, öncelikle kendinizi sevmeli ve takdir etmelisiniz.

İyiliklerin her zaman bir karşılığı vardır. O da vermektir.

Yaşadığımız en büyük korkulardan biri, yeterince sevilmemek, sevginin göstergesi olan şeylerden mahrum kalmaktır... Bunun nedeni çocukken koşullu ve kesintili sevgi görmüş olmamızdır.

ALTAN, Çetin:

Dünyada insanlar gerçekte ikiye ayrılırlar... Mesleği olanlar ve mesleksizler... Mesleksiz olanlar her işi yaparım diyenlerdir... Bir mesleği iyi yapabilmek ise, o meslekte evrensel standartları benimsemekle mümkün olur... Mesleğinizi dünyada iyi yapabilecek bir donanıma kavuştuysanız, çağdaş bir insansınız... Mesleğinizi iyi yapmak yerine 'başka şeyleri iyi yapmayı' tercih ediyorsanız çağdaşlıktan nasibinizi almamışsınız demektir.

Gözden düşmenin yolu ilk başta göze girmektir. Göze giren şey bir süre sonra gözde fazlalık yapar... Böylece göze batmaya başlar... Göze batan şey, gözden düşmenin başlangıcıdır... Çünkü gözüne batan şeyden insan kurtulmak ister...

Kentliler ve köylüler vardır. Kentliliğin simgesi etli, şaraplı, kadınlı, kahkahalı sofra demektir. Köylülüğün simgesi de kadınsız, kahkahasız, erkek erkeğe kahveler demektir. Allah hepimizi kadınsız, kahkahasız, erkek erkeğe kahvelerden kurtarsın.

ALTAN, Mehmet:

Bir toplum için medeniyetin tek ölçüsü vardır; kadına nasıl baktığı...

ALTHUSSER, Louis:

Despotizmin ilk özelliği, deyim yerindeyse hiçbir yapısı olmayan bir siyasal rejim olmasıdır. Ne siyasal, ne hukuki ve ne de toplumsal bir yapısı vardır.

AMADO, Jorge:

Hastaneye düşmüş bir yoksul, kısa sürede bir cesede dönüşür.

OBAMA, Michelle:

Demokrasiye, muhtemelen, bir caz orkestrasından daha iyi örnek olamaz. Bireysel bağımsızlık ama bir grup olmanın da sorumluluğu...

ANISHINAABE Kızılderilileri:

Yoksul olmak dürüst olmamaktan daha küçük bir sorundur.

ANISTON, Jennifer:

Ne kadar güzel, zengin ya da başarılı olduğunuz fark etmez; 40 yaşına kadar hala evlenip çocuk sahibi olmadıysanız, insanlar sizin mutsuz ve umutsuz olduğunuza dair konuşmaya devam eder.

ANSEN, Metin:

1919'larda Mustafa Kemal'i anlamayan, O'nu desteklemeyen, hatta kendisine karşı duran kesim bugün de varlığını korumakta, etkisini sürdürmektedir.

Uluslar hakkında önyargılarımızı oluştururken ve insanları suçlarken, kendi tarihinin de karanlık sayfalarını unutmamak gerekir. Tarih bilimi ancak böylece öznellikten çıkar, nesnel olur.

ANTOINETTE, Jeanne Marie:

Ekmek bulamayanlar pasta yesinler.

ANUŞİRVAN (Adil Nuşirevan):

En uzun ömürlü insan çok şey öğrenen ve öğrendikleriyle kendisinden sonra gelenleri eğiten veya iyi bir şöhrete sahip olup kendinden sonrakileri onunla şereflendiren kişidir.

APAYDIN, Talip:

Biz köy öğretmenleri halkı okutup uyandıracaktık. Yoksulluktan, karanlıktan, ortaçağın yanlış inançlarından kurtaracaktık. Halk düşmanları ile savaşacaktık. Her gün her derste bunu işitiyor, bunu düşünüyor, bunu konuşuyorduk.

Yıkacağız başka çare yok, yıkıp yeniden yapacağız temelden çatıya, uygarca; sonra girip adam gibi yaşayacağız.

BÖLÜKBAŞI, Rıza Tevfik:

Varlık budur benim için, hatta senin için de;
'Bir hakikat var mı?' derken bir hayale döneriz.

ANNA, Stefano d':

Sadece olduğun kadarına sahip olabilirsin. Daha fazlasına sahip olmak için daha fazlası olmalısın.

APOLLINAIRE, Guillaume:

Şu anda ve daha sonra mutlu olmak için uğraş vermeye mola vermeli ve sadece tam anlamıyla mutlu olmalıyız.

DENKTAŞ, Rauf:

Atatürk olmasaydı bugün Anadolu'nun birçok yerinde çan sesiyle uyanacaktık. O'nun koyduğu anayasanın ilkelerine dokunulamaz...

Hayatta hiçbir zaman yalpalamayacaksın, düşüncelerinde bir ileri bir geri adımlar atmayacaksın; her dönemin adamı değil, her dönem adam olacaksın.

DICKENS, Charles:

Bana biri hakaret ettiğinde ruhumu yüceltirim. Öylesine ki, kırgınlık oraya ulaşamaz.

HILTON, Conrad:

Başarılı insanlar sürekli uğraş içindedirler. Hata yaparlar, ama vazgeçmezler.

HIPPOCRATES:

Hastalığın en güzel ilacı, o hastalıktan korunmanın çarelerini öğrenmektir.

Yediğin ilacın, ilacın yediğin olsun.

İNGİLİZ Atasözleri:

Bizim uygar bir ülke olmamızın nedeni, eğitimli bireylerimizin de cahiller kadar cesur olmasındandır.

Çocukları duymayınız, görünüz.

En güçlü büyükelçiler, donanmalardır.

Herkes kendi geleceğinin mimarıdır.

İhtiyarlar ölüme gider, ölüm gençlere gelir.

Kimsenin kazançlı olmadığı pazarlık, kötü bir pazarlıktır.

Medeniyetin ölçüsü alet kullanmaktan geçer.

Muktedir olan yapar, muktedir olmayan yol gösterir.

Pazarlık etmek için en az iki kişi olması gereklidir.

HOCA Ali Rıza Bey:

Can sıkılınca resim yapmayı bırakmalıdır. İstek baki iken terk olunursa yine istekle çalışmak müyesser olur.

Resim insanın dikkat nazarını artırır.

Resim umumi bir dildir. Resimden dilsiz çocuklar, vahşiler dahi anlar.

HOLBACH d', Paul Heinrich Dietrich:

İnsanlara kendi akıllarına saygı duymaları ve cesur olmaları telkin edilmeli ve kendileri için arkasından koşması gereken hayallere gereksinimleri varsa; doğruluk, iyilik ve barış sevgisini benimsemeleri öğretilmelidir.

NEWTON, Isaac:

Aşk, köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracaklarına duvar ördükleri için yalnız kalırlar.

Çok fazla duvar, çok az köprü yapıyoruz.

SERGE, Emilie:

Akıl hazır değilse, göz göremez.

STAND, George:

Başkalarını küçülterek büyüdüğüne inanan insanlar bulunduğu gibi, başkalarını korurken büyüdüğüne inanan insanlar da vardır.

VERLAINE, Paul-Marie:

GHALI, Boutros:

Kadının davası şimdi, her zamankinden daha da fazla, insanlığın davasıdır.

DUVERGER, Maurice:

Hukukun kuvvetinin azaldığı yerde, kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlar.

Kapitalist iletişim sistemi halkın ahmaklaşması sonucunu doğurur.

Politikacılar gelecek seçimleri, devlet adamları da gelecek nesilleri düşünür.

GEZEN, Müjdat:

Atatürk'e diktatör benzetmesi yapan fındık beyinlilere deyin ki "Hangi diktatör, halife ve padişah olabilecekken 'Cumhuriyet'i kurar?"

Başbakanı çok iyi anlıyorum. Çünkü benim işim de rol yapmak, O'nunki de...

İlkelerin olacak, seni satın alamayacaklar...

Mizah, muhalefetten çıkar.

GARNER, James:

Evlilik orduya yazılmak gibidir. Kışlada herkes şikayet eder; ama "tezkere" bırakıp orduda kalanların sayısı o kadar çoktur ki...

İPLİKÇİ, Müge:

Bir ülkenin gururu sadece ekonomik değerlerle ölçülmez. Bir ülkeyi ülke yapan kültürü, bilimi ve sanatıdır.

Herkes aynı şeyi düşünmez, düşünemez. Çünkü her insan ayrı bir gezegendir.

İSRAİL Atasözleri:

Bir gün su içeceğin çeşmeye çamur sıçratma.

Borç alan bir gün nasıl olsa karşılığını ödeyeceğini bilerek o borcu almıştır.

KARAMANLIS, Konstantin:

Demokrasi intikam almaz... Sadece hatırlar.

İSLAM, Yusuf:

İki türlü insan daima açtır: Biri ilmi arayan, diğeri de parayı.

Müslümanlar birbiriyle savaştıkça ağıtlar Kürtçe, Türkçe ve Arapça, zafer çığlıkları ise İngilizce ve İbranice olacaktır.

İNCE, Özdemir:

Bizde muhafazakar yoktur; "muhafaza-i kar"cılar vardır. Ki bütün amaçları karlarını arttırmak ve muhafaza etmektir.

Köy Enstitüleri açılırken (17 Nisan 1940) zamanlama hatası yapıldı. Dönemin iktidarı toprak reformu yapmadan, bu reformda kullanılacak kadronun hazırlanmasını öne aldı. Önce kadroyu hazırlayacak, sonra toprak reformu yapacaktı. Bu bir hata idi. Atatürk'e bile toprak reformu yaptırmayan şeyh, aşiret reisi, ağa, bey, mir, mütegallibe düzeni Köy Enstitüleri'nin yaşamasına izin veremezdi. Vermedi.

Laiklik, birey ve toplumu dinlerin baskısından korur.

IRVING, Washington:

Büyük insanların idealleri, sıradan insanlarınsa hevesleri vardır.

DYKE, Henri van:

Bir şeye ait herşeyi öğrenin; herşeye dair bir şeyler bilin.

Dünyada sahip olduklarınız, öldüğünüz gün başkalarının olacaktır; ama kim olduğunuz, sonsuza kadar sizin kalacaktır.

Uçamayan Kelebek!

Kelebeğin saatler boyu kozasında bir delil açarak, bedenini bu delikten çıkarmak için harcadığı çabayı izliyordu adam.

Bir süre sonra kelebek sanki ilerlemek ve çaba harcamaktan vaz geçiyormuş gibi geldi O'na.

Sanki elinden gelen her şeyi yaptığını düşünüyor ve daha fazla yapabileceği bir şey kalmamış gibi davranıyordu.

Bunu gören adam kozasından çıkabilmesi için kelebeğe yardım etmeye karar verdi.

Eline küçük bir makas alıp, kozadaki deliği büyütmeye başladı.

Makas kozayı açınca, kelebek kolayca dışarı çıktı.

Fakat bir sorun vardı.

Kozasından erken çıkan kelebeğin bedeni kuru ve küçüktü.

Kanatları ise buruş buruştu.

Adam moralini bozmadı.

Bir süre daha izlemeye devam etti kelebeği.

Kanatlarının bir anda açılıp genişleyeceğini ve vücudunu taşımaya başlayacağını umuyordu.

Ne var ki bunların hiçbiri olmadı.

Kanatlar istendiği gibi açılmadı, buruşuk kaldı.

Vücudu hala kuruydu kelebeğin.

Bundan sonraki hayatını kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçireceği belliydi.

Uçamayacaktı artık!

Adamın iyi niyetiyle anlayamadığı şey şuydu:

Kozanın kısıtlayıcılığını aşmak isteyen kelebek daracık bir delikten çıkmak için gösterdiği çabayla, bedenindeki sıvıyı kanatlarına gönderiyordu.

Kelebek bu sayede bir taraftan kozayı açarken diğer taraftan da kozayı açma işleminde kanatlarına gelen sıvıyla uçabilecek noktaya geliyordu.

Kozayı açarken harcadığı çaba, aynı zamanda uçmasını da sağlayacaktı.

İyiliksever adam makasla kozadaki deliği büyütüp kelebeği zamanından önce kozadan çıkartınca, kelebeği uçuracak doğal süreç kesintiye uğramıştı.

Kozadan erken çıkmış, vücudu sıvı salgılayıp kanatlarına gönderememişti.

Adam evrenin işleyişini iyi niyetli sandığı müdahaleyle engellemişti.

Bu müdahaleden dolayı kelebek artık uçamayacaktı.

Evrenin kendi koyduğu kuralları ve bir işleyiş düzeni vardır.

Evrenin kurallarına ve işleyişine müdahale ederseniz, bu müdahaleniz sizin ve yakınınızdakilerin zararıyla sonuçlanır.

HAWKING, Stephen:

Açgözlülüğümüz ve aptallığımızla kendi yaşamımızı tehlikeye atıyoruz. Küçük, gittikçe kirlenen, kalabalık gezegenimizdeki kendimizi bir türlü anlayamıyoruz.

Bazen bir adım öteye gitmek yıllar alabiliyor. Bunlardan biri kara deliklerdi ve 29 yıl sürdü.

Bazı insanlar aşk, güzellik, keyif gibi kavramların bilimle açıklanamayacağını iddia ediyor, ama artık bunlar evrim teorisiyle açıklanabilir.

Bilginin en büyük düşmanı bilgisizlik değildir, bildiğini zannetmektir.

Bilgisayar virüslerini bir yaşam olarak görüyorum. Aynı zamanda virüsler bize şu ana kadarki insan doğasının kendine ne kadar yıkıcı bir dünya yaptığını da yansıtıyor. Kendimize benzeyen bir hayat yarattık.

Biz sadece ortalama bir yıldızın gelişmiş maymunlarıyız. Fakat evreni anlayabiliyoruz. Bu da bizi çok özel kılıyor.

Darwinci evrim gereği, saldırganlık içgüdüleri bizim genlerimizle ilişkilidir. Ancak günümüzde bu saldırganlığın, nükleer ya da biyolojik savaş yolu ile insanlığı yok etmesi mümkündür. Mantığımız ve aklımız yoluyla, bu içgüdümüzü kontrol etmemiz gerekmektedir.

Engeli olan insanlar; engelinizin size mani olmadığı konulara yönelin ve bu engelin size müdahale etmesine izin vermeyin. Fiziksel olan engelinizi ruhunuza yansıtmayın!

Gelecekte bizi ne kadar gelişmiş bir dünya beklediğini görmek için tek yapmamız gereken kendimize bakmak...

Gökyüzündeki yıldızlara bakın, yere değil. Gördüklerinizden anlamlar çıkarın ve bu evrenin nasıl varolduğuna kafa yorun. Meraklı olun.

Hayatta sıkıntı yaşadığınız zamanlarda öfkeli olmanız anlamsızdır. Ben böyle bir durumda o sorun hakkında düşünürken başka bir iş üzerine yoğunlaşırım.

İnsan soyu ya uzayda koloniler kurarak türünü sürdürmeli ya da kaçınılmaz sonunu beklemelidir.

İnsanları ölümden sonra hayat ya da cennetin beklediği inancı, ölümden korkan insanlar için bir peri masalıdır.

Kara delikler, boyandıkları için kara değildir. Onları sonsuz birer hapishane gibi düşünsek de cisimler kara deliklerden kurtulabilir, bir kara delikten evrenin diğer ucuna geçiş yapabilirler. Eğer kendini bir kara deliğin içinde hissediyorsan vazgeçme, çünkü her zaman bir çıkış yolu vardır.

Sessiz insanlar en gürültülü zihinlere sahiptir.

Tanrı sadece zar atmıyor, aynı zamanda zarları görülemeyecek yerlere gözleri kapalı olarak atıyor.

Tüm evreni bir formüle sığdırsak bile, bu eşitliklerden ve formüllerden oluşacaktır. Bilimin bu matematiksel yaklaşımı yine de evren modelinin neden var olduğunu açıklayamayacaktır.

HALMOS, Paul:

Matematik bazı fikirleri daha kısa, daha yalın anlatabilmek için bulunmuş, her gün kullandığımız dilden daha kesin, daha ince bir dildir.

DESTOUCHES, Louis-Ferdinand:

Değer taşıyan tek hikaye vardır; o da bedelini sizin ödediğinizdir.

FEATHER, William:

Benim başarı konusunda bildiğim tek şey, başarmak konusundaki kararlılıktır.

DEKKER, Thomas:

Yaşlılık da sevgi gibidir, saklanamaz.

ÖMER bin Abdülaziz:

Ey insanlar; bize dost olmak isteyenler şu beş şeyi yapsınlar, yoksa bize yaklaşmasınlar: Bize gereksinimini söylemeye gücü olmayanların gereksinimlerini belirtsinler, bize ellerinden geldiği kadar yardım etsinler, yönelmeye çalıştığımız hayra kılavuzluk etsinler, kimseyi aldatmasınlar, kendilerini ilgilendirmeyen işlere karışmasınlar.

DIAMOND, Barbara L.:

Eğer "barış"ı anlatan evrensel bir ses olsaydı bile ben yine de kedilerin mutluyken çıkardığı mırıltıyı tercih ederdim.

DEMİRCİ, Atalay:

Ya ağlamasın hiç kimse,
Ya da gülmesin şu her zaman gülenler;
Ya kimsede olmasın para denen illet,
Ya da paylaşmasını öğrensin paralı millet;
Ya kimse söylemesin sevdiğini;
Ya da yapsınlar sevginin asıl tarifini;
Ya bayramlar hiç yaşanmasın,
Ya da bayramlarda et yemeyen kalmasın...

VASSAF, Gündüz:

Çoğunlukla, direnmek ya da yaratmaktan çok, uyum sağlamaya çalışmışızdır.

Özgürlük içinde yaşamaya cesaret edemediğimiz için, bu işi tapındığımız kahramanlara havale ediyoruz.

UNAMUNO, Miguel de:

Başka yazarların neden bazı sözcükleri italik yazdığını anlayamıyorum. Sanırım o sözcüğe dikkat çekip önem artırmak istiyorlar. Halbuki, benim yazdığım her sözcük zaten önemlidir.

FOSTER, Constance Elizabeth:

Sevgi, bizi zamanın yıkımından koruyan yıkılmaz bir kaledir.

QUINTANA, Mario:

Bir bakıştan anlam çıkartamayana, uzun uzun anlatsan neye yarar?

TEMELKURAN, Ece:

Kurban için en acı şey suçun reddedilmesidir.

Üç tarafı denizle; dört tarafı kederle çevrilidir bu toprağın...

IŞIKLI, Alpaslan:

Bütün dünyada ve Türkiye'de her şeyin emperyalizmin çok geniş müdahalesi ve etkisi altına olması, Atatürk'ün işaret ettiği gibi mazlum milletler-emperyalizm zıtlığıdır.

UZUNER, Buket:

Kendi inşa ettiğimiz hapishanelerde yaşıyoruz; adına ev, aile, akrabalar, töreler diyerek... Sonra bu duvarların arasında boğulup çıldırıyor; ancak yıkılmasın diye de uğruna hayatımızı siper ediyoruz.

SAND, George:

Aşk, sürekli bir mutluluktur.

Dehayı anlayacak olan ancak dehadır.

TÜRKALİ, Vedat:

Düşündüğünü söylemeye korkmaya başladı mı kişi, düşünmekten de korkmaya başlar.

CARLYLE, Thomas:

Asıl işimiz uzakta bulanık duranı değil, yakında berrak duranı görmektir.

Bizim hayattaki en önemli işimiz; belli belirsiz, puslu şekilde uzaklarda bulunan şeyleri görmeye çalışmak değil; gözümüzün önünde apaçık halde duran şeyler için ne yapacağımıza karar vermektir.

Bugünün gerçek üniversitesi, bir kitaplıktır.

Deneyler, en iyi öğretmenlerdir. Yalnız okul masrafları biraz çoktur.

Her gün değişiyoruz; düşüncelerimizle eserlerimiz nasıl aynı kalabilir?

Hiçbir iyi kitap gerçek yüzünü birdenbire göstermez.

CARREL, Alexis:

Bir insanın hayatı onun karakteridir.

CARMICHAEL, Amy:

Sevmeden verebilirsiniz ama, vermeden sevemezsiniz.

CASALS, Pablo:

Bir insan hayranlık duyup sevebildiği sürece sonsuza kadar genç demektir.

CHAPMAN, George:

Gençler, yaşlıların aptal olduklarını sanırlar; ama yaşlılar, gençlerin aptal olduklarını bilirler.

ELÇİBEY, Ebulfez:

Ben, Atatürk'ün askeriyim!

NEHRU, Jawaharlal:

Laik bir Hindistan'ı konuşuyoruz... Bazı insanlar bunun din karşıtı bir şey olduğunu düşünüyorlar. Bu kesinlikle doğru değildir. Asıl anlamı tüm inançları eşitlikle şereflendiren ve hepsine eşit fırsatlar sunan bir Devlet'tir. Hindistan'ın uzun bir dinsel hoşgörü geçmişi vardır. Hindistan gibi birçok inancı ve dini barındıran bir ülkede laiklik temeli dışında gerçek bir milliyetçilik kurulamaz.

Tükenmiş, çökmüş görünen bir ulusun yeniden doğuşuna en çarpıcı örnek Türkiye'dir. Bunun onuru, büyük ölçüde, her şey kendisine karşı görünürken, boyun eğmeyi reddeden kahraman lider Mustafa Kemal Paşa'dır. Kemal Paşa, sadece ülkesini özgürleştirmekle kalmadı, modernleştirdi, tanınmaz ölçüde değiştirdi. Saltanata ve hilafete, kadının dışlanmasına ve eski adetlere son verdi. Zaferden sonra muazzam bir itibar kazanmış olmasına rağmen dikkatli hareket etti, çünkü bir halkı uzun süreden beri gelenekler ve din temelinde yükselen eski alışkanlıklardan çekip almak kolay değildir.

OWEN, Robert:

İnsana karşı sonsuz bir sevgi ve şefkat duyabilmek için dinsel inançlardan kurtulmak gerekir.

ANTER, Eddi:

Bedelini ödemediğiniz hiç bir şeyin tadını çıkartamazsınız.

ARAL, Oğuz:

Tanrı çocukları, sarhoşları ve mizahçıları korur.

ARENDT, Hannah:

Dünya ne insanlar tarafından yaratıldığı için ne de insan sesi çınlıyor diye insanidir, yalnızca diyalog nesnesi olduğunda insani olur. Dünyada ve bizde olup biteni konuşarak insanileştiriyoruz ve bu konuşma içinde insan olmayı öğreniyoruz.

Siyasal olanın amacı ya da var oluş nedeni, özgürlüğün virtüozluk olarak görünebileceği bir mekan oluşturmak ve bu mekanı muhafaza etmektir.

Toptan tahakküm, birlikte var olmanın olanaksız olduğu tek yönetim biçimidir.

Totaliter örgütlerde herkes, şefin yalan söylediğini bilir.

CESAIRÉ, Aimé:

İşleyişinde ortaya çıkan sorunları çözemeyen bir medeniyet, çöken bir medeniyettir.

Düz Yazılar

Atatürk ile Refii Cevat Ulunay'ın Mülakatından...

Anadolu'ya geçip mücadele etmekten söz eden Mustafa Kemal Paşa ile Refii Cevat Ulunay'ın 4 Şubat 1919 tarihinde İstanbul'daki evinde yaptığı mülakattan:

Sorularımı bitirip veda etmek üzere ayağa kalktığımda dedi ki:

- "Biraz daha oturun lütfen. Soracağınız sorular bitti mi?"

- "Bitti Paşam."

- "Bu vatan içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır, istiklaline nasıl kavuşturulur diye bir soru sormanızı beklerdim."

- "Af buyurunuz Paşa hazretleri, bugün bu vatanın kurtulmasını en uzak ihtimalle dahi mümkün görmediğim için böyle bir soru sormadım."

- "Siz yine de böyle bir soru sormuş olunuz, ben de cevabımı vereyim, fakat yazmamak şartıyla. Bakınız Cevat Beyefendi, sizin imkansız gördüğünüz kurtuluş yolları vardır. Bugün herhangi bir teşkilatçı Anadolu'ya geçer de, milleti silahlı bir direnişe hazırlarsa bu yurt kurtarılabilir."

(Heyecanlanmıştım. I. Dünya Harbi süresince gücümüzü öylesine tüketmiştik ki, elimizde hiçbir şey kalmamıştı. Savaşlardan sağ kalanların ise ayakta duracak halleri yoktu.)

- "Nasıl olur Paşam?"

- "Aklınızdan geçenleri tahmin ediyorum, doğrudur. Görünüş tamamen aleyhimizde. Ama düşmanlarımız olan bu büyük devletlerin bir de iç yüzleri var."

- "Nasıl Paşam?"

- "Anlatayım. Siz sanıyor musunuz ki, savaşı kazanmakla müttefikler aralarındaki bütün sorunları çözmüşlerdir? Aralarındaki asıl rekabet şimdi başlayacaktır. Asırlarca birbirleriyle boğuşan Fransızlarla İngilizleri ortak düşman tehlikesi birleştirdi. Şimdi o eski rekabet bıraktıkları yerden tekrar başlayacaktır. İtalya'nın da başı dertte. Onlar da her an bir iç karışıklık yaşayabilirler. Sonuçta Anadolu'da başlayacak bir milli direnişle hiç biri mücadele edecek durumda değildir. Böyle bir mücadelenin tam sırasıdır."

- "Paşam, milli direniş, güzel, ama neyle? Hangi askerle, hangi silahla, hangi parayla? Maalesef Paşam, kupkuru bir çölden farksız oldu bu güzel vatanımız."

- "Öyle görünür Refii Cevat Bey, öyle görünür. Ama çölden bir hayat çıkarmak lazımdır. Çöl sanılan bu alemde saklı ve kuvvetli bir hayat vardır. O, Türk milletidir. Eksik olan şey teşkilattır. Bu teşkilat organize edilebilirse vatan da millet de kurtulur."

* * * * *

Atatürk'ün Ölümünden Sonra...

Sene 1938, 10 Kasım... "İstanbul Üniversitesi"nde saat 9'u 5 geçe meşum haber duyulmuş... Bir Alman profesör var, "Hukuk Fakültesi"nde, O da duymuş, şaşırmış. Derse girsin mi girmesin mi, bir türlü karar verememiş. O sırada aklına rektöre müracaat etmek gelmiş. Kalkıp rektörün yanına gitmiş. Aralarında şu konuşma geçmiş:

- "Efendim, mütereddidim. Acaba ne yapsam?"

- "Sizde büyük bir adam ölünce ne yaparlarsa onu yapın."

İşte o zaman Alman profesör kollarını iki yana sarkıtarak:

- "Bizde bu kadar büyük bir adam ölmedi ki..." demiş!

* * * * *

Delilik

Mazhar Osman, Atatürk ile görüşmektedir. Bir ara Atatürk sorar:

- "Osman Bey, bu delilik nasıl bir şey?"

- Gazi Paşam, az da olsa herkeste bir parça vardır" deyince Atatürk:

- "Ne demek istiyorsun, bende de mi var?"

Hoş sohbet ve sözünü esirgemeyen biri olan Mazhar Osman:

- "Ohoooo... Sizde herkesten bin beteri var. İçeride ve dışarıda dört iklim, yedi cihana kafa tutmak, akıllı adamın yapacağı iş mi?"

Atatürk bu yanıta dakikalarca güler.

* * * * *

Gelibolu'nun Resmi Tarihini Yazan Bir İngiliz Kurmay Subayı

Tarihte çok ender olarak tek bir tümen komutanının gayretleri, yalnızca bir muharebenin gidişatında değil, aynı zamanda, bir harekatın kaderinde ve hatta bir ulusun yazgısında da bu denli derin bir etki bırakabilmiştir!

* * * * *

Türk Askeri Kaçmaz

Mustafa Kemal Paşa haklı olduğu konularda kararlı ve inatçı bir direniş gösterirdi.

Daha genç bir subayken neredeyse Padişah'a bile karşı çıkarak yanında Alman subayları varken görüşmeye girmemekte israr eder.

O gün Padişah'ın yanından çıktığında "Balkan Muharebesi" kumandanları salonun bir köşesinde konuşmaktadırlar. Bir kumandan şöyle demektedir:

- "Efendim, bu Türk erlerinden hayır yoktur; bunlar hayvan sürüsüdür, yalnız kaçmayı bilirler. Allah muhafaza etsin, böyle bir sürüye kimseyi kumandan etmesin."

Mustafa Kemal Paşa "Kendi vaziyetimi unuttum" diye anlatır sonradan bu sahneyi ve kumandana söylediklerini aktarır:

- "Paşam, biz de askeriz, biz de bu orduya kumanda etmiş adamız. Türk eri kaçmaz, kaçmak nedir bilmez. Eğer Türk erinin kaçtığını görmüşseniz, derhal kabul edilmelidir ki, onun başında bulunan en büyük kumandan kaçmıştır. Eğer siz kaçtığınızın alçaklığını Türk erlerine yüklemek istiyorsanız, insafsızlık ediyorsunuz."

* * * * *

Yenmeyen Tavuk

O gün Duatepe'de düşmanın iniltisini sevinç gözyaşları ile kutluyorduk. Mürettep Kolordumuzun Kurmay Başkanı Hayrullah (Fişek), bir akşam yemeği hazırlamıştı. Ortada bir cılız tavuk ile, dört-beş dilim siyah ekmekten başka bir şey yoktu.

Dünden beri ağzımıza en ufak bir lokma girmemişti. Gazi Paşa, İsmet Paşa, ben, Kazım Bey (Özalp) sofraya bağdaş kurduk. Hayrullah Bey (Fişek), Tevfik Bey (Bıyıklıoğlu), Salih Bey (Bozok) biraz uzaktaydılar. Atatürk, Kolordu Komutanı Kazım Bey'e (Özalp) dönerek:

- "Erlere yiyecek ne verebildiniz?" dedi.

 Kazım (Özalp) Bey şaşırdı, durakladı; Kurmay Başkanı'na dönerek:

- "Hayrullah Bey, erlere ne verebildik?" diye sordu.

- "Efendim, dün sabah tedarik ettiğimiz buğdayı kavurmaları için birliklere dağıtmıştık..."

Mustafa Kemal Paşa biraz durakladıktan sonra ayağa kalktı ve tavuğa el atmadan yürüdü... Biz de O'nu takip ettik. Diğer arkadaşlar da ne tavuğa ne de bir dilim ekmeğe el sürebilmişti. O akşam hepimiz aç yattık...

"Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz'ün Hatıraları'ndan..."

* * * * *

ARISTOTELES:

Adalet devletten önce gelir.

Akıllı insan düşündüğü herşeyi söylemez; ama her söylediğini düşünür.

Atlar at olarak doğar; insanlar insan olarak doğmaz, insan olunur.

Bir şehir, sakinlerine emniyet ve saadet verecek şekilde inşa olunmalıdır.

Bir yengece, doğru yürümesini asla öğretemezsiniz.

Birbiriyle tartışmaya girecek insanların önce herhangi bir nokta üzerinde birbirleriyle anlaşmaları gerekir.

Çok süslenenlere bakın, hepsi de gizlenmek istiyordur.

Dostunun kusurlarını O'na yalnızken  söyle, başkalarının yanında ise O'nu daima öv.

Eğitimin kökleri acı, fakat meyveleri tatlıdır.

Erdemin kazanılma yolu duygularımızın eğitiminden geçer.

Gerçek arkadaş, iki gövdede yaşayan bir ruhtur.

Her insan öfkelenir, bu kolaydır; fakat tam adamına, tam ölçüsünde, tam zamanında, tam yerinde ve tam usulünde öfkelenmek ne herkesin kudretindedir, ne de kolaydır.

Hırs ve para düşkünlüğü, belki de tüm öteki ihtiraslardan daha fazla suç nedenidir.

İnsan, sosyal ve dolayısı ile politik bir hayvandır.

İnsanların en çok korktukları rüzgarlar saklı yerlerini açan rüzgarlardır.

İyi bir insan olmak ile iyi bir yurttaş olmak asla aynı şey değildir.

Kalbi eğitmeden aklı eğitmek, eğitim değildir. Vicdan sahibi olmadan bilgi sahibi olmak tehlikelidir.

Kendini olduğu gibi kabul etmek istemeyen tek varlık insandır.

Kötü insanlar korkudan boyun eğerler, iyi insanlar ise sadece sevgiden...

Mevkilerini para ile satan kimseler, masraflarını geri almak yoluna düşerler.

Mutluluk kendi kendine yetenlerindir.

Perslerin yaşam tarzı, bünyesinde ölüm ve korkunun tohumlarını taşır; Yunanlarınki ise hayat ve cesareti...

Ruh güzelliği beden güzelliği kadar çabuk görünmez.

Sevdiklerinizle siyaset yapmayın, siyaset dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam eder, siz dostlarınızı yitirmekle kalırsınız.

Sevmek acı çekmektir, sevmemek ölmek. Sevmek zevktir ama yalnız sevilmenin hiçbir zevki yoktur.

Sözün en güzeli söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür.

Sürekli yaptığımız şey neyse, biz O'yuz. O halde mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır.

Şüphe, bilgeliğin başlangıcıdır.

Yapma gücümüz olduğu kadar, yapmama gücümüz de vardır.

Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister; halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.

YENİÇERİ, Özcan:

Türkiye, bilimin nakile, İslam'ın şekile, tesettürün de kahküle indirgendiği bir ülkedir.

Seni Sevdiğimi Hatırla!

Japonya'da meydana gelen bir depremde kurtarma ekibi genç bir kadının yaşadığı evin enkazına ulaşırlar. Yıkıntıların arasında kadının cesedini bulurlar. Kadının enkaz altındaki pozisyonu ilginçtir, sanki ellerinde birşey tutarak iş yaparken dizlerinin üzerine çökmüş haldedir. Bu esnada evin üzerine yıkıldığı açıktır. Kurtarma ekibinin lideri yine de canlı olması ümidi ile kadına ulaşmaya çalışır, ama maalesef kadın çoktan ölmüştür.

Ekip oradan başka bir enkaza hareket etmek üzere iken ekip lideri açtığı delikten içeri, kadının cesedinin altına doğru bakar ve seslenir:

- "Bir çocuk!.. Bir çocuk var!" der.

Ekip uzun bir çalışmadan sonra çiçekli bir battaniye içinde ölmüş olan kadının cesedinin altında üç aylık bir çocuk bulurlar. Kadın son bir hamle ile çocuğunu kurtarmak için bedenini çocuğuna siper yapmıştır. Ekip bebeğe ulaştığında çocuk hala uyumaktadır.

Doktor çabucak gelir ve çocuğu muayene eder. Battaniyeyi açtığında ise içinde bir cep telefonu bulur. Ekranda yazılı bir mesaj vardır. Mesajda şu yazıyordur:

- "Eğer kurtarıldıysan seni sevdiğimi hatırla!"

Bir annenin çocuğuna olan sevgisini ölüm anında bile anlatma çabasının en güzel örneği!

Seni Seviyorum Baba!

Adam, yeni aldığı arabasını yıkarken altı yaşındaki oğlu yerden bir taş alır ve arabaya bir şeyler yazar!

Çok öfkelenen baba, çocuğunun ne yazdığına bile bakmadan oğlunun elini tutar, vurur da vurur!

Hastanede, elindeki sayısız kırık yüzünden çocuğun parmaklarının hepsi alınır. Ameliyattan sonra çocuk son derece üzgün olan babasını gördüğünde:

- "Baba, parmaklarım ne zaman çıkacak?" diye sorar!

Adam soru karşısında biter ve yıkılır kalır. Arabasına döndüğünde kafasını kapıya dayar, düşüncelere dalar. Sonra gelir, motor kaputuna oturur ve işte o zaman oğlunun yazmaya çalıştıklarını görür:

- "Seni seviyorum baba!"

Öfke ve sevgide sınır yoktur. Her zaman güzel bir yaşama sahip olmak için siz ikinciyi seçiniz!

Nesneler, kullanılmak üzere yapılmıştır. İnsanlar ise sevilmek için!

HOFFER, Eric:

Düşmanınızın neden korktuğunu anlamak için, sizi ne ile korkuttuğuna bakın.

Kendimize söylediğimiz yalanları daha yüksek sesle söyleriz.

Mutluluğumuzun bir bölümünü, az çok işe yaradığımızı gösteren iyiliklerimizden sağlarız.

EPİKÜROS:

Bilge olan evlenmez. Evlense bile aşkın vehimlerine kapılmaz.

Bir uygarlığın yetkinliği ve insanlığı ancak kardeşlik ve sevgiyle olasıdır.

Yoktum, varım, olmayacağım; umurumda değil.

HOPE, Dolores:

Hiçbir kadın aynı erkekle 50 yıl evli kalamaz. 25 yıl sonra O, artık aynı erkek değildir.

HOLLAND, Josiah Gilbert:

Bir erkeğin bu dünyada sahip olabileceği en değerli şey, bir kadının kalbidir.

Bizi, bizden başka kimse utandıramaz.

Ülkü, dünyayı yaşatan bir güçtür.

HUMBOLDT, Alexander von:

En tehlikeli görüş, dünyayı hiç görmemiş olan insanların dünya görüşüdür.

FAWER, Adam:

İyiki'lerin keşke'leri geçsin bu hayatta. Çünkü zamanı geri çevirmek için saatin yelkovanı ile oynamak fayda sağlamaz.

Tıpkı satranç gibidir hayat... Kimisi zayıftır, kimisi güçlü; bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda... Aynen hayatta olduğu gibi satrançta da skor tutulmaz. Çünkü, on parçanı kaybedip yine de kazanabilirsin oyunu!

AKIN, Sunay

Bazen dünyanın en zor mesleğidir kendi duygularına tercüman olmak...

GALİOĞLU, Aslı:

Sesten öte iletişim, nefesten öte gerçeklik yoktur.

AUROBINDO, Sri:

Birini küçümsediğini fark ettiğin zaman kendi kalbine bak ve deliliğine gül.

AUSTER, Paul:

Artık insanları tanımak için zaman kaybetmiyorum, nasıl olsa onlar zamanı gelince yaptıklarıyla kendilerini tanıtıyorlar.

Biliyorum ki düşmek değildir insanları üzen. Elinden tutar gibi yapıp, aslında itenlerdir hayata küstüren...

Bir defa aldatan kişiyi affedersen seni yine kullanır. Çünkü ihanet bir ruh hali değil, karakterin dökülüş biçimidir.

Hayallerinin peşinden koş, bir gün mutlaka yorulacaklardır.

Her yeni günü senin günün ilan et ve şımart kendini olabildiğince; bırak dünler üzülsün seçilmediğine...

İnsan iki şeyi unutamaz, sevdiğini ve onun yokluğunu... İki şeyi de saklayamaz, sarhoşluğu ve aşık olduğunu!

Kalbinde daha da büyüt sevgisini sevdiklerinin, bırak sevmediklerin üzülsün kalbinde onlara yer yok diye!

Keşkeleri hiç düşünme, mutlu ol seçimlerinle; bırak keşkeler üzülsün senin seçimlerine...

Sadece sahip olduklarını düşün; mutlu ol onlarla. Sahip olamadıkların üzülsün, senin olmadıklarına...

Sen O'nun hayatında bir seçenek isen, O'nun senin hayatında bir öncelik olmasına izin verme!

Sev kendini kimselerin sevmediği kadar, mutlu ol varlığınla; bırak seni sevmeyenler üzülsün, yüreklerine sığamayacak kadar büyüksün diye...

Sizi tatlı kılacak kadar mutluluğunuz olsun, güçlü kılacak kadar acınız ve sizi kullanmalarına fırsat vermeyecek kadar umudunuz...

AVAAZ Ekibi:

Her canlının hakettikleri saygıyı gördükleri bir hayatları olması gerekir.

AYAZ, Vasfi:

Beyin tembelliği yaşayan bir toplum olduğumuzdan kitap ve gazete okumada dünya sıralamasının gerisindeyiz.

Sevgi; sınırları, kırmızı çizgileri olmayan kutsal bir duygudur.

Yardakçılar, yağcılığın üst sınırında, geçici bir cesaretin sahibi olurlar.

AYDIN, Ferudun Cemal:

Küçük bir selam büyük bir saygıyı getirir.

AZERBAYCAN Atasözleri:

Helva helva demekle ağız şirin olmaz.

Hristiyanın çöreği diz üstünde... (Hristiyan çörek [ekmek] verir, ama seni de önünde diz çöktürür.)

İyiliğe iyilik her kişinin işidir, kötülüğe iyilik er kişinin işidir.

AZİZ Paul:

İktidar, Tanrı'dan gelir.

- A -

Abdestin hayrını görse namazı ele vermez.

Acele bir ağaçtır, meyvesi ise pişmanlık...

Acele işe şeytan karışır.

Acemi nalbant kafir eşeğinde öğrenir.

Acı acıyı, su sancıyı bastırır.

Acı patlıcanı kırağı çalmaz.

Acındırırsan arsız, acıktırırsan hırsız olur.

Aç anansa kaç!

Aç doyar, aç gözlü doymaz.

Aç ile dost olayım diyen peşin karnını doyursun.

Aç tavuk kendini arpa ambarında sanır.

Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmek.

Adalet varsa rezalet yoktur.

Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil.

Adam olacak çocuk .okundan belli olur!

Adam olana bir söz yeter.

Adamın iyisi iş başında belli olur.

Ağaçtan maşa, çakaldan paşa olmaz.

Ağaçtan meyve bekliyorsan dalını, insandan sevgi bekliyorsan güvenini kırma!

Ağlama ölü için, ağla deli için...

Ahmak misafir ev sahibini ağırlar.

Ak akçe kara gün içindir.

Akıl akıldan üstündür.

Akıl veren çok olur, zora gelince herkes yok olur!

Aklın yolu birdir.

Ala it çakalın dayısıdır.

Alçak eşek binmeye kolay, öksüz çocuk dövmeye kolay!

Alet işler, el övünür.

Allah insana bir ağızla iki kulak vermiş, bir söyleyip iki dinlesin diye...

Alışmadık ayakta çorap durmaz.

Alim ile sohbet edersen alırsın mertebe, küfürbazı yanında dolaştırırsan olursun hergele...

Ana kızına taht kurar, kız bahtı kocasında arar.

Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!

Aptal ata binmiş, bey oldum sanmış.

Ar gözden, kâr yüzden anlaşılır.

Araba bir kez yoldan çıkmasın, yol gösteren çok olur.
(Araba devrilince yol gösteren çok olur.)

Arap eli öpmek, dudak karartmaz.

Arazi eve, at yere, avrat ere yakın olmalıdır.

Ardından yüz köpek havlamayan kurt, kurt sayılmaz.

Arefe günü yalan söyleyenin bayram günü yüzü kara çıkar.

Arif olan anlar.

Arif'e tarif gerekmez.

Arsız güçlü olunca haklı suçlu olur!

Aş atayın ise, mide senin...

At ölür, eğeri kalır; pehlivan ölür, namı kalır.

Ata nal çakıldığını görmüş, kurbağa da ayaklarını uzatmış.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

At sahibine göre kişner.

Atın ardında, kadının önünde gitme.

Atın ölümü arpadan olsun.

Atın ölümü, itin bayramıdır.

Ava giden avlanır.

Avradın öğüdü avrada geçer.

Ayı inine sığmamış, bir de kuyruğuna kalbur bağlamış...

Ayıyı muhtar yapan köy, armudu ancak rüyasında görür!

Ayranım ekşi diyen olmaz.

Az söz insan süsüdür, çok söz eşek yüküdür.

Azı karar, çoğu zarar.

Azıcık aşım, ağrısız başım.

DYER, Wayne Walter:

Cehaletin en büyük hali, hakkında hiçbir şey bilmediğin bir şeyi reddetmektir.

Kaç yaşında olduğunu bilmeseydin, kaç yaşında olurdun?

Sağanak

Sokrates ve eşi bir türlü geçinemezlermiş.

Bir gün eşi ünlü filozofa verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş.

Bakmış kocası bir türlü tepki göstermiyor; bir kova su doldurup başından aşağı boca etmiş.

Sokrates gayet sakin bir şekilde:

- "Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum" demiş.

WATERS, Roger:

Ne zaman bir erkek, bir kadın ya da çocuk sokaklara çıksa ve insan hakları için, kaderini tayin etmek için, demokrasi için ayaklansa dünyanın geri kalanı onlara borçlanır.

KENTER, Müşfik:

Dolu dolu caddelerde, tıklım tıklım kaldırımlarda elleri cebinde dolaşan kişidir yalnız...

Sevmediğin birine asla "seni seviyorum" deme, içinde olmayan duygulardan varmış gibi söz etme, kimsenin hayatına kalbini kırmak için girme, sevgi dolu gözlere asla yalan söyleme; çünkü birine verebileceğin en büyük acı, aşık olmadığın birini kendine aşık etmektir.

Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke, sevilmediğimizi anladığımızda, o kişiye yüreğimizi kapatmak...

Üzülüyorsun, takma diyorlar.
Kızıyorsun, değmez diyorlar.
Boşveriyorsun, gamsız diyorlar.
Susuyorsun, iki çift laf et diyorlar.
Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar.
Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar.
Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar.
Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar.
Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar.
Dikine gidiyorsun, yaşına başına yakışmaz diyorlar.
Ölünce ne diyecekler?
Muhtemelen; Ölüm sana yakışmadı.
Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler.

HACİP, Yusuf Has:

Arslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri karşısındakilere arslan kesilir. Eğer arslanlara köpek baş olursa, o arslanların hepsi köpek gibi olur.

Bilgi kimya gibidir, eşya onun etrafında toplanır; akıl onun sarayıdır, bilgi içinde eşya yığılır.

İki türlü insana insan derler; biri öğreten, biri öğrenen...

İnsan hayvandan bilgiyle ayrılmıştır, bilgiden daha büyük başka ne vardır?

İnsan, insanlık ile adını yükseltir.

İnsan kırk yaşına gelir ve kendi doğasını bilmezse, nutuk sahibi olmasına rağmen o tam bir hayvandır.

İnsanın değeri bilgi, akıl ve anlayıştır.

İnsanın ismi kaldı, insanlık kayboldu; bu insanlık nereye gitti, ben de arkasından gideyim.

İşe yarayan insan faydalı olandır.

Kendine hakim ol.

Kendini unutma, sözünü her an hatırla.

Kendisini bilmeyen kendini kendinden uzaklaştırır.

Ne kadar bilsen de yine ara, "bilirim" dersen, sen henüz bilgiden uzaksın, bilenler arasında sen bilgisizlerden sayılırsın.

VANÇİN, Ayser:

İnsan bazen yücelmek için, bazen ruhunun en diplerine dalmak için, sık sıkta nedenini bilmeden şarkı söyler. Her ne şekilde olursa olsun, duyarak ve sevinçle söyler.

ŞEYH Edebali:

Cahil ile dost olma;
İlim bilmez, irfan bilmez,
Söz bilmez üzülürsün.

Saygısızla dost olma;
Usul bilmez, adap bilmez,
Sınır bilmez üzülürsün.

Açgözlü ile dost olma;
İkram bilmez, kural bilmez,
Doymak bilmez üzülürsün.

Görgüsüzle dost olma;
Yol bilmez, yordam bilmez,
Kural bilmez üzülürsün.

Kibirliyle dost olma;
Hal bilmez, ahval bilmez,
Gönül bilmez üzülürsün.

Ukalayla dost olma;
Çok konuşur, boş konuşur,
Kem konuşur üzülürsün.

Namertle dost olma;
Mertlik bilmez, yürek bilmez,
Dost bilmez üzülürsün.

***

Şeyh Edebali'nin damadı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu Osman Bey'e verdiği öğüt:

Ey oğul! Beysin...
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana...
Güceniklik bize, gönül almak sana...
Suçlamak bize, katlanmak sana...
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize, adalet sana...
Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana...
Acizlik ve yanılgı bize, hoş görmek sana...
Ey oğul!
Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana...
Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana...
Ey Oğul!
Sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
Ey Oğul!
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı.
Allah yardımcın olsun!

HÜSMÜLLÜ, Ömer Faruk:

Arkasından gidilen arkasındakilerden de sorumludur; arkadan giden ise sadece kendinden... Buna göre gideceğin yeri sen seç!

Aslında diriler ölülerle pek ilgilenmez ve uğraşmaz. O nedenle de -ne kadar kötü olursa olsun- dirilere göre, her ölü çok iyidir.

Başkalarının hatalarına gülme, alay etme. O hataları dikkatle izle ve onlardan ders çıkarmasını bil.

Bazen uzaklaştığın nokta vardığın noktadan daha da önemli olabilir.

Ben diyorum "seviyesiz", sen ise seviyesine inmemi söylüyorsun. İyi de, nasıl olacak bu iş?

Beni tanıyamamış olmandan şikayet etme! Beni ben bile tanıyamıyorken, sen nasıl tanıyacaksın?

Bildiklerinizi anlatınız, bunu yaparsanız sadece diğer insanlara değil kendinize de yarar sağlamış olursunuz. Çünkü insan, bildiklerini anlatırken de öğrenir.

Bilgenin esprisini aptalın anlaması için bazen saatler, hatta günler geçmesi gerekebilir.

Bilmediğini itiraf etmek bazılarına çok zor geliyor. Halbuki bilmediğini itiraf etmek o bilgiyi öğrenmekten daha kolaydır.

Bir kale kapısından girdin diye güvendesin zannetme; bir kalbe girdin diye de kalıcısın zannetme!

Bir şeyi kafana boşuna takıyorsun. İnan ki o şeyin seni taktığı falan yok.

Boşuna bekleme, fırsat sana gelmez; sen ona gideceksin.

Cahille oynaşırken, nankörle paylaşırken, güçlü ile savaşırken dikkatli ol!

Çabuk edinilen dost, çabuk kaybedilir.

Çöplüğü, altın kafese tercih etmeyecek kuş yoktur; ama insan çoktur.

Değiştir kendini, değişsin dünya.

Demokrasi, kendini koruma yeteneği çok zayıf olan bir rejimdir. O nedenle demokrasi ve özgürlük düşmanlarının faaliyetlerini en iyi sürdürebilecekleri yerler demokratik ülkelerdir.

Ders veren arttıkça ders alan azalıyor; azaldıkça tam tersine artıyor. Ne garip bir durum!

Dili sivri ve eli uzun olanla arana mesafe koy!

Eğitimci isen çocuktan ders al, anne-baba isen çocuktan öğren, sanatçı isen çocuktaki yaratıcılığı gör.

Erdemi göklere çıkaran kendini beğenmiş insanlar! Ya onu insanların seviyesine yakın bir yere indirin ya da erdemli insanların sayısının artmasını istemediğinizi itiraf edin!

Evrendeki düzen değişmez, ama bu düzen içinde değişmeyen hiçbir şey de olamaz.

Gerçek özgürlük her istediğini yapmak değildir; yapmaman gerekenleri yapmamaktır.

Geride bırakacaksın diye üzüldüğün mal-mülk ise kralların, padişahların nice hazineler bıraktıklarını bir düşün. Bıraktıkların için değil, bırakamadıkların için üzülüyorsan, bu konuda da tek başına değilsin.

Gökyüzü sarhoşun ayakları altındadır, ama yeryüzü de kafasının üzerindedir.

Gökyüzündeki yıldızların hepsi dalgacı! Çünkü gece olunca bana göz kırpmaya başlıyorlar.

Güçsüzlüklerinden dolayı insanları kınayıp suçlayacağına güçlenmeleri için yardımcı olmalısın.

Günümüzde o kadar çok Leyla'sız Mecnun ve Mecnun'suz Leyla var ki...

Hak'ka aşık olan, can'a da aşıktır.

Hakkı olanın verilmesini beklerken ölenlerin kaç kişi olduğundan haberiniz var mı? Beklemekten vazgeç ve git al!

"Halkın seviyesine in!" telkinini vereceğinize "Halkın seviyesini kendi seviyene yükselt!" desenize...

Hasretlik vuslata, vuslat da ayrılığa gebedir.

Hayal gücünü kullanmadan içindeki zenginliği fark edemezsin.

Hayallerini kovmaya çalışan, boşu boşuna ruhunu yorar. Kovuldu zannedilen her hayal sonradan daha da güçlenerek geri döner.

Hayatta senin komik olarak gördüklerin başka insanlar için dram olabilir.

Hayvanlar bile bazen bunu yaparken, insanoğlunun isteklerine gem vurmamasını anlamak mümkün değildir.

Her işte en önemli olan, en uygun zaman...

Herkesin sana zıt gitmesini istiyorsan zıtlıklar içinde zıt bir insan olmalısın.

Hoşa giden hep en iyi değildir, hoşa gitmeyen de bazen en iyi olabilir.

İçimizde bir çocuk varmış, bulamıyorum. Çocuk olduğum için mi?

İkiyüzlülükten yakınıyordu; demek ki daha henüz yüzsüzle karşılaşmamış...

İlham, sanatçının hafif sarhoşluğudur.

İradesi zayıf olan kişiler gerektiğinde "hayır" demesini bilmezler. Bu nedenle de her "evet"den sonra pişmanlık yaşarlar.

İyilik tohumları ek, yeşermesi konusunda umutsuzluğa sakın kapılma. Baksana nifak tohumları ekenlerin bile yeşereceğine dair umutları var.

Kaos hiç olmadı ve hiç de olmayacak! Kaos zannedilenlerin hepsi       -bazıları bizim idrak sınırımızı aşsa da- belli sebeplere bağlı, kendi kanunları içerisinde oluşmuş sistemli bütünlerdir.

Karşımıza çıkan sahte yüzlerin bazıları bizim için ayna görevi yaparlar!

Kendi gerçek değerini ortaya koy. Ne isen o olduğunu göster; ne az ne de çok. Tevazuunun aşırısı da, övünmenin aşırısı da aptalca bir davranıştan başka bir şey değildir.

Kendi uğursuz olan kara kediye bu özelliğini yüklemeye çalışır.

Kitap, hep karşılık beklemeden verir. Buna rağmen beleşçilerin kitap okumamalarını anlayabilmiş değilim.

"Konuş benimle" diyor; ancak ben değil, O konuşuyor.

Kutsalla yatıp kutsalla kalkan, gün gelir kutsal bir hasta oluverir.

Mağduriyetini kullanarak başkalarını mağdur edenlerin buna hakları var mı?

Milyonlarca kum taneciği bir tek inciyi korumak, saklamak için birlikte mücadele ederler.

Ne tuhaf bir yaratık şu insan? Gülerken gözlerinden yaşlar akıtabiliyor, ağlarken kahkahalarla gülebiliyor.

Nezaket asaletten gelir, rezalet ise sefillikten...

O beni unutmuş, lakin ben O'nu unutmayı unuttum.

Ölçüsüz davrandıysan ölçüsüz bedel ödeyeceğin için yakınamazsın!

Ölenleri övebilirsin, nasıl olsa artık senin rakibin olamazlar...

Önyargılarımızın bizi götüreceği yer, başka bir önyargıdır.

Paylaşmak istediklerini söyleyenlere, acılarının birazını ver bakalım, etrafında kaç kişi kalacak!

Ruhtaki rahat ve rahatsızlık hemencecik bedene, bedendeki de ruha yansır.

Sanata esir olan esaretinden asla yakınmaz.

Sen ölünce her şey ölecek; inanmıyorsan dene...

Seni görmediğinden yakınma! Yüreğini ver, bir de öyle baksın.

Seni sevdiğinden şüphe ediyorsan, o ilişkiyi hemen bitirmelisin. Yoksa zaten şüphe o işi yapacaktır.

Sevgili filozoflar, ölüm üzerine ahkam kesmek çok kolay; asıl zorluk ölmekte...

Sıradan insanın, sıradan olmayan bir tek yanını bana söyleyebilir misiniz? Ben bir türlü bulamadım da...

Sudaki görüntüsüne hayran kaldı, aynadaki görüntüsünden sonra ise düşüncesini değiştirdi!

Şatonu yakıp bu garibin kulübesinde yaşamayı kabul ettiğinde beni sevdiğine inanacağım.

Toplumsal yığınlar, kontrolü çok zor olan insan topluluklarıdır. Yakıp yıkmaya başladıklarında gündelik yaşamlarında çok korkak olan kişiler bile arslan kesilebilirler. Eylemleri bittikten sonra ise suçu işleyen topluluk olduğu halde cezaya çarptırılan bireydir.

Var olandan "yokluk" konusunda bilgi sahibi olmasını beklemek, yokluğu varlıkla açıklamaya çalışmak gibi saçma bir şeydir.

Vardığın noktadan gerçekten de geri dönmek istiyor musun? İyi düşün. Aynı noktaya tekrar gelemeyebileceğin ihtimalini de göz ardı etme.

Yenilmen değil, yenilgini nasıl açıkladığın önemli.

"Yer" yüzünden bıktım, sizin olsun; bana "gök" yüzünü verin yeter. Çünkü orada hayallerim var.

Yerinde ve haklı gurura bile karşı çıkanların gurursuz olduğunu söylersem, bunlar hemen benim gururumla oynamaya kalkacaklardır.

Yolu yokmuş, dağın umurunda mı?

Zaman alaycı bir sesle bana dedi ki: "Ey, aptal insan! Senin sandığının aksine tüketen benim, tükenense sensin."

ÖZBEY, Hasan Basri:

Türban, kadına özgürlük değil, cariyelik ve köleliktir.

Türban, kadını orta çağın karanlık kuyularına atmaktır. Kadınlarımızı, çarşafın veya türbanın içine sokmak, onların bilinçlerini ve ruhlarını hapsetmektir.

MENGİ, Güngör:

Atatürk, yerel bir başarı hikayesi değildir. O, evrensel ölçülere bile sığmayan bir kahramandır.

Merhamet, insana has bir duygudur. Körelirse geriye işkence ve hakaret kalır.

VELİDEDEOĞLU, Hıfzı Veldet:

Eğer Atatürk "Kurtuluş Savaşı"nda ve daha sonra yanılgıya düşerek tarihsel fırsatları iyi kullanmasaydı, bugünkü bağımsız "Türkiye Cumhuriyeti" yer yüzünde olamazdı. Bunu görmemek için ya bilgisizlik, bilinçsizlik veya nankörlük içinde ya da Türk vatanına ve O'nun çocuklarına karşı beslenen korkunç kin ve düşmanlığın oluşturduğu ahlaksal bir körlük içinde bulunmak gerekir!

İlk Meclis binası, "Milli Mücadele"nin sanki soluk alıp verdiği "göğüs kafesi" idi. Bu mücadelenin yüreği onun içinde çarpıyor, cepheye ve yurdun her yanına her gün inanç, yüreklilik, savaş azmi, umut ışığı oradan dağılıyordu. "Milli Mücadele" ve "Kuvayı Milliye" ruhu Türkiye'nin her yanına oradan yayılıyordu. Bu bina bu ruhun bir "füze rampası" idi.

Meclis'te çalışmak, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını çok yakından görmek benim için bir nimetti.

Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığında, direniş odakları dağınık ve güçsüzdü. Mustafa Kemal'in parolası, "Kuvayı Milliye'yi amil, İradeyi Milliye'yi hakim kılmak" idi. Bu parola "Amasya Buluşması"ndan "Erzurum Kongresi"ne, oradan "Sivas Kongresi"ne ulaştı. "Sivas Kongresi"nde yurttaki bütün müdafaai hukuk dernekleri "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında birleştirildi. "Kuvayı Milliye'yi amil, İradei Milliye'yi hakim kılmak" sloganı Amasya'dan Erzurum'a, Erzurum'dan Sivas'a, oradan da Ankara'ya ulaşarak ilk "Büyük Millet Meclisi"nin de parolası oldu.

BARDAKOĞLU, Ali:

Tarih boyunca türban, müslüman olmanın ve sayılmanın ön şartı hiç olmamıştır.

KURTİZ, Tuncel:

Mesele ölmek değil, asıl mesele iz bırakabilmektir.

Ne kadar değişirsen değiş, nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı...

Ölüm gibidir, sadakat pazarlığı olmaz; bir kere çizgiyi geçtin mi yoktur dönüşü...

Sömürü, işgal varsa; ya istiklal ya ölüm diyen de vardır.

LEE, Bruce:

Bilgi size güç verir; ancak saygıyı karakterinizle kazanırsınız.

Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen aptaldır, O'na karşı tetikte ol! Bilmeyen ve bilmediğini bilen basittir, O'na öğret! Bilen ve bildiğini bilmeyen uyuyordur, O'nu uyandır! Bilen ve bildiğini bilen bilgedir, O'nu takip et!

CREE Kabilesi:

Kötülükler gidince, her yer cennet olur!

ARIK, Mehmet Halil:

Bir değer biçeceksen ademoğluna, huyuna bak... Değer huydadır!
Olgun mudur ham mıdır bilmek istersen, eline bak... Hüner eldedir!
Bilmek istersen ademoğlunun meclisteki yerini, diline bak... Adap dildedir!

AKÇURA, Yusuf:

Bize Osmanlılık ve ümmetçilik yaramaz, bize Türklük gerekir!

Eğer Cumhuriyet gericiliğe ve bölücülüğe kılıcını vurmazsa, onlar Cumhuriyeti yıkacaklardır. (Eğer Cumhuriyet Ortaçağ güçlerinin kökünü kazımazsa, Ortaçağ güçleri ilk fırsatta emperyalizme dayanarak Cumhuriyet ile hesaplaşacaktır!)

Osmanlı milleti oluşturma hareketi boş bir girişimdir. Tek çıkar yol Türk milliyetçiliğidir.

Türkiye Cumhuriyeti, Türkçülük fikrinin tahakkukudur.

Türkiye Devleti'nde hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir; millet, halk, mukadderatını bizzat ve fiilen yönetir. Demek ki Türkiye Devleti kayıtsız şartsız bir halkçılıktır, bir demokrasidir. Halk, millet sık sık toplanarak kendi mukadderatını, memleketin mukadderatını yönetmek için vekil edeceği adamları seçer. Ve seçmeden evvel memleketi ne yolda idare edeceklerine dair fikirlerini öğrenir, mukayese eder ve ona göre seçer. Bunun mutlaka böyle olması gerektiğine inanan "Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti" maksatlarını, fikirlerini azami derecede yaymaya çalışıyor. Eskiden olduğu gibi yalnız teşkilat kuvvetiyle değil, asıl fikre çekmek suretiyle seçimlere katılıyor. "Büyük Millet Meclisi"nce yeniden seçim kararı verilir verilmez "Müdafaai Hukuk Cemiyeti", derhal programının ana hatlarını dokuz umdede toplayarak yayınladı. Gazeteler her gün bu umdeleri yazıyorlar, açıklıyorlar, yorumluyorlar, ayrıca risalelerle de izahına çalışıyorlar. Taraf taraf "Müdafaai Hukuk"un mensupları -mebus adayı olsun olmasın- bu umdeleri halka, şehirlilere, köylülere her sınıf ahaliye anlayacakları dille anlatmaya uğraşıyorlar. Türkiye'nin her tarafında, camilerde, konferans salonlarında, kahvelerde, meydanlarda umdeleri açıklayıp anlatmakla meşgul gayretli arkadaşlarımız var. Demek "Müdafaai Hukuk", milletin anlayarak oy vermesi esasını yalnız teoride kabul etmekle kalmamıştır, bugünkü seçim devresinde tatbikatını da icra ediyor; demek "Müdafaai Hukuk" teşkilatla beraber açık, aşikar, sarih ve kati fikir ve umdelere dayalı bir seçimde kazanmak için meydana atılmıştır. (11 Mayıs 1923 günü Darülfünun Konferans Salonu'nda İstanbullu aydınlarla yaptığı söyleşiden)

ŞEYH Bedreddin:

Ay ve güneş herkesin lambasıdır, hava herkesin havasıdır, su herkesin suyudur, ekmek neden herkesin ekmeği değildir?

Beni kara toprakta değil, hakikati anlamış insanların yüreklerinde arayın.

Hayatı ve dünyayı kendi küçük yapıları ile sınırlı tutanlar bizi anlamazlar.

Yahudisini, müslümanını ve hristiyanını, cümle insanları Tanrı eşit olarak yaratmıştır. Peygamberler ve din büyükleri bunların arasına nifak sokmuştur.

KOLLWITZ, Kathe Schmidt:

Her savaş, kendisine cevap verecek başka bir savaşı içinde taşır. Her savaşa yeni bir savaş cevap verir, ta ki herşey paramparça olana dek...

RUKEYSER, Muriel:

Eğer bir kadın hayatı ile ilgili olguları açıklarsa gerçek dünya ortaya saçılır.

TELLİ, Ahmet:

Şimdi beni uçurumdan atsan düşene kadar aklımdaki tek şey sırtıma değen ellerin olurdu.

DYLAN, Bob:

Bazı insanlar onları dinlemediğim için bana kızıyorlarmış, ya da öyle bir şeydi; tam dinlemedim.

Bazı insanlar yağmuru hisseder, diğerleri ise sadece ıslanır.

Bir fincan kahve gibidir hayat; bazen tatlı, bazen değildir. Önemli olan kahvenin tadı değildir zaten, onu kiminle içtiğindir.

Kaç kulağı olmalı ki insanın ağlayanları duyabilsin ve kaç insan ölmeli ki artık bu kadarı fazla diyebilsin!

ODABAŞI, Yılmaz:

Bazen anılara en çok yakışan elbise birkaç damla göz yaşıdır.

Bizi zaman yenecek ve anılar kalacak...

Kimse bilmez be canım, bir yara bir ömrü nasıl kanatır!

Umuttan umudu kesmemek istiyorum, çünkü hala hayatın düşlere borcu var.

Upuzun kulaçlarla boğuşurken okyanuslarla, bakarsın yenilmişsin bir damlaya...

ÖZLÜ, Tezer:

Aşk acısı çekmedim hiç, çünkü dünyanın verdiği acı her zaman daha güçlüydü.

Hiç kimseyi yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum.

Neden edebiyat? Yeryüzüne dayanabilmek için...

Yaşamla ve ölümle hesaplaşmak için yazıyorum.

SÜREYA, Cemal:

Acı çektikçe insan olgunlaşırmış... Yalan be! İlk önce kalbin kırılır, sonra çürümeye başlarsın.

Başka sanatçıları sevmeyen, hiçbir hayranlık duygusu kalmamış bir sanatçı artık ölmüş bir sanatçıdır.

Birbirimize birkaç adım mesafelerdeyiz aslında, ama aramızda kilometrelerce gurur var!

Dokunulmasa da, görülmese de kalpte yer verilir bazısına nedensiz...

Dökmeye niyetim yok içimi, zor sığdırdım zaten...

Güzel hayat isteyen, güzel insan biriktirsin!

Kim istemez mutlu olmayı, ama mutsuzluğa da var mısın?

Masal dinlememiş çocuklar büyüyünce kedi resmini bile cetvelle çizerler.

Mustafa Kemal bir temeldir, bir yöndür. Yapılmış, her şeyi bitmiş bir bina değildir. Onu ancak devam ettirerek, sürdürerek sevebiliriz.

Mutlu olmanın yolunu karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk, yanıldık! Çünkü ne kadar mutlu ettiysek o kadar yalnız kaldık.

O beni herhalde sevmiş, oysa ben O'nu her halde sevmiştim.

Ne olmuş her fırsatta kendimle konuşuyorsam? Bakma sen yanlış demiş eskiler, kendi kendine konuşana deli değil, "yalnız" derler.

Uğraşamam dünümle ve dünümdekilerle, ben yarına bakarım yanımdakilerle...

PLATH, Sylvia:

Kimseden bir şey bekleme, böylece asla hayal kırıklığı yaşamazsın.

Yaratıcılığın en büyük düşmanı, kendinden şüphe etmektir.

PALAHNIUK, Chuck:

Ancak kaybedeceğin bir şey yoksa özgürsündür.

Dünya nüfusu arttıkça insan sayısı azalıyor.

Herkesin diş fırçası vardır, ama bazıları dişlerini fırçalamaz. Akıl da böyledir; herkeste bulunur, ama bazıları kullanmamakta israr eder.

İnsanların olmaya korktukları şey olursanız, onların hayranlığını kazanırsınız.

Parçaları kaybolmuş yap-bozlar gibi artık insanlar; kiminin kalbi, kiminin ruhu, kiminin beyni yok...

MAALOUF, Amin:

Geçmişin geçmiş olması için zamanın geçmesi yetmez.

Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır.

Onurlu bir adam, susuzluğunu giderdiği kuyuya taş atmaz.

STEINBECK, John:

Bu dünyada emin olduğum bir şey varsa o da kimsenin başkasının yaşamına karışmaya hakkı olmadığıdır.

Dünyada en değer verilmesi gereken şey, insanın özgür ve keşfeden zihnidir.

SHAKUR, Tupac Amaru:

Bir kilisenin altından tavanı varken dünyada yoksulluğun olması doğru mu?

Eğer kutsal kitapları gerçekten tanrı yazdıysa, onları yeniden gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum, çünkü hayat çok değişti.

İyi bir kalçanın iyi bir beyinden daha fazla prim yaptığı bir ülkede hiçbir şey değişmez.

Savaşlar için paraları var, ama fakirleri doyuramıyorlar.

CHARRIERE, Henri:

Ne kadar hızlı koşarsan koş, asla vicdanından kaçamazsın.

HOUSE, Gregory:

Eğer teselli olacaksa, zaten herkes yalnız ölür.

Kurallar, kendi kararlarını veremeyen aptallar için bir kılavuzdur.

ERTAŞ, Neşet:

Can yakıp da kalp kırma, senin de gül benzin solacak bir gün. Her canlının kalbi Yaradan'a bağlı, herkes ettiğini bulacak bir gün!

Gece olduğunda seni özleyecek bir kadının sevgisini kazandıysan dünyaları kazanmışsındır.

Gönül kimi severse, aşk onda güzeldir.

İlimsizlik ve bilgisizlik yüzünden cehalet hortlayıp çıkar mı çıkar; sevgisizlik ve saygısızlık yüzünden insan insandan bıkar mı bıkar!

Kendisinden utanmayan, yeryüzünde hiç kimseden utanmaz.

Özü gülmeyenin yüzü güler mi?

SHARMA, Robin:

Ailemiz aracılığıyla insanlığımız güçleniyor, içgörümüz açığa çıkıyor. Aile vasıtasıyla kendimizi daha iyi anlamaya başlıyor; içgörü, bilgi ve bilgelik kazanıyoruz.

Ailenizi kendi küçük topluluğunuz ve en büyük mutluluğunuzun kaynağı olarak görün.

Başarı kazanma işi bir popülerlik yarışı değildir.

En güzel anlarımız sevdiğimiz insanlarla geçirdiğimiz anlardır.

İhtiyaçlarınızı azaltmadığınız sürece, asla doyuma ulaşamazsınız.

İnsanlar sen istediğin kadar hayatındalar, göz yumduğun kadar dürüstler ve onları affettiğin kadar iyiler...

Mutluluğun sırrı basittir. Yapmayı sevdiğiniz bir şey bulun. Tüm zihin gücünüzü, tüm enerjinizi bu sevginize yöneltin. Bolluk yaşamınıza akacak, tüm arzularınız yerine gelecektir.

Toplumsal baskının ve isteklerin, sizin farklılığınızı yok etmesine izin vermeyin... Dünyanın en saygıdeğer ve etkili insanlarının yaşamlarını incelerseniz başkalarının kendileri hakkında ne düşündüklerini umursamadıklarını görürsünüz... Toplumun genel geçer düşüncelerinin eylemlerine yön vermesine izin vermektense, kalplerinin onları götürdüğü yere gitme cesaretini gösterirler ve kimselerin gitmediği yollardan giderler. Böylece hayallerinin ötesinde başarılara kavuşurlar.

Yarını iyileştirmenin tek yolu bugün neyi yanlış yaptığını bilmektir.

BURROUGHS, William Seward:

Deli dedikleri etrafında neler döndüğünü çözmeye başlamış bir insandır, hepsi bu...

Kadın fuhuşu büyük ölçüde resmi genelevlerle sınırlıdır, ancak erkek fahişeler ortalıkta cirit atarlar.

DÜZAĞAÇ, Feridun:

Bir film şeridi gibi geçiyorum şimdi olmayanlarımın içinden; çok isteyince oluyordu hani, söyle nerdesin hiç gelmeyen?

SEKMAN, Mümin:

İnsanları kaderleri karşılaştırır, karakterleri yakınlaştırır, kararları anlaştırır.

LORCA, Federico Garcia:

İçiniz kor gibi yanarken susmak, acıların en beteridir.

AKSAK, Burak:

Çocukluk yaptın da gönlüme salıncak mı kurmadım?

STENDHAL, Marie-Henri Beyle:

Ufacık bir umut bile aşkın doğması için yeterlidir.

ROUSSEAU, Jean Jacques:

Başkasını özgürlüğünden yoksun edenin kendisi de özgür olamaz!

Çocuk, mantığın uykusudur.

İnsanın kendi gayretleriyle adeta yokluk içinden çıkışını, etrafına tabiatın sarmış olduğu karanlıkları aklının ışıklarıyla dağıtışını, kendi üstüne yükselişini, zekası ile göklere doğru atılışını, hudutsuz kainat içinde dev adımlarıyla yürüyüşünü, daha büyük, daha güç bir iş olarak da kendi içine kapanıp insanı tanımaya, onun tabiatını, vazifelerini ve gayesini öğrenmeye çalıştığını görmek bizim için ne büyük, ne güzel bir temaşadır.

İnsanın özgürlüğü istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.

İnsanlar hür doğar, ama her yerde zincire vurulmuştur.

Ulusların çoğu çocuklara benzerler, büyüdükçe huylarını değiştiremez olursunuz.

KONFÜÇYÜS:

Ben gülünce gülen, ben ağlayınca ağlayan arkadaş istemem; zaten sudaki gölgem bile bundan iyisini yapar.

Bıyıksız bir adam ruhsuzdur!

Bilge olmak için üç yol vardır: düşünmek en asil, taklit etmek en basit, denemek ise en güzel yoldur.

Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.

Bir ülkeyi ele geçirmek isteyenler, önce dilini ele geçirirler.

Düşünmeden öğrenmek, vakit kaybetmektir.

Eğer planınız bir yıllıksa, pirinç ekin. Eğer planınız on yıllıksa, ağaç dikin. Eğer planınız yüz yıllıksa, çocukları eğitin!

Güneşin sana ulaşmasını istiyorsan, gölgeden çık!

İyi insan, güzel söz söyleyen değil; söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen insandır.

Karanlığa küfür edeceğine bir mum yak!

Ya bir yol bul, ya bir yol aç ya da yoldan çekil!

Yalan söyleyenler, doğru söyleyenlere inanmazlar.

SENECA, Lucius Annaeus:

Altın ateşle sınanır, insanlar zorluklarla...

Aslında insanı en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır.

Başkalarının senin sırrını açıklamasını istemiyorsan, sen kendi sırrını açıklama!

Cüret edemememizin nedeni işlerin zorluğu değildir. Biz cüret edemediğimiz için işler zor görünür.

Din; sıradan insanlar tarafından doğru, zeki insanlar tarafından sahte, liderler tarafından kullanışlı kabul edilir.

İyi yaşamak için acele et ve şunu bil ki her gün başlı başına bir hayattır.

Kitapsız yaşam; kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır.

Paylaşacak dostlarınız yoksa, iyi şeylere sahip olmanın bir anlamı da yoktur.

Yanıtları diz çökerek ve gözleri kapalı arayanlardan daha cahil ve işe yaramaz insanlar yoktur.

Yaşlanmadan önce iyi yaşamak, yaşlandıktan sonra da iyi ölmek isterim.

Yoksul malı az olana değil, fazla istekte bulunana denir!

MOLIERE, Jean-Baptiste Poquelin de:

Bilgili bir aptal, bilgisiz bir aptaldan daha aptaldır.

Geç yetişen ağaçlar en iyi yemiş verenlerdir.

İnsan, gülebildiği kadar insandır.

ROHN, Jim:

Bir şeyi gerçekten yapmak isterseniz bir yolunu bulursunuz; istemezseniz de bir bahane bulursunuz.

Dünyanın en zeki insanı da olsanız, bulunduğunuz ortam vasat ve vasatın altındaki kimselerden ibaret ise, düzeyinizi bile koruma imkanınız yoktur.

Hepimiz beraber en çok zaman geçirdiğimiz beş kişinin ortalamasıyız.

SINATRA, Frank:

Alabileceğiniz en iyi intikam, çok başarılı olmanızdır.

TOKTAMIŞ, Gökhan:

Olacak gibi değildi, olmadı da zaten...

JACKSON, Michael:

Çocuklar hiçbir şey de her şeyi bulurlar, yetişkinler ise her şeyde hiçbir şeyi...

ASSOULINE, Pierre:

Gülersen herkes seninle güler; ağlarsan, yalnız ağlarsın.

FREEMAN, Morgan:

Afrika'da bir anne çocuğuna, "tabağındakileri bitir" diye bağırana kadar dünyanın bütün tabaklarını kırmak istiyorum.

ALİ, Sabahattin:

Anladım ki bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş...

Bir insanın vicdanı varsa eğer, solcu olmaktan başka bir seçeneği yoktur.

Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız, bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik.

Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?

Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegane tesellidir.

Rıfat Ilgaz'ın tüm şiirlerinin konusu kendi küçük dertleri, dilekleri. Ama hayret! Bunların hiçbiri sadece Rıfat Ilgaz'ın dertleri değil... Hepsi geniş bir kitlenin, insanlığın dertleri. Toplumsal şiir nedir diyenlere bu şiirleri göstermek gerek. En kişisel, en özel şeyler nasıl toplumun malı olabilirmiş, insan kendi sıradan dertlerinin dışına nasıl çıkar ve onları nasıl biraz yukarıdan, dudaklarında hazin bir tebessümle seyredebilirmiş... En basit kelimeler, en özentisiz tasvirlerle nasıl bu hayat dolu tablolar, koskoca bir toplum parçasını yansıtan manzaralar çizebilirmiş. Bütün bunları Rıfat Ilgaz'dan öğrenmek mümkün.

KEMAL, Yaşar:

Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.

"Demokrat Parti"nin kurucuları "Cumhuriyet Halk Partisi"nin üst kesimlerinden geliyorlardı. Onlar için demokrasi kelimesi, arkasında saklanılması gereken kapkara bir perde idi. Ve bu demokrasi yalanı ile Türkiye, "Avrupa Konseyi"ne ve "NATO"ya girmeyi başardı. Avrupa bu yalana kanar mıydı? Katiyen. Ancak Batılı ve çağımıza kendileri de pek uygun olmayan bu demokrasiler "Sovyetler Birliği"ne karşı müttefik arıyorlardı ve göz göre göre Türkiye'yi aralarına aldılar.

Hayat, umutsuzluktan umut yaratmaktır.

İnsan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez.

İnsan, evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar.

İnsanlık bütün kötülükleri alt ederek buraya kadar gelmiştir. İnsanlık gür bir ışık seli gibi iyiliklerle, eşitliklerle, barışlarla, güzelliklerle, umutlarla çağımıza geliyor. Bundan sonra insanlık değeri, çağımızdaki kişilik değerleri bir tek şeyle ölçülecektir, o da, bir ulusun, bir değerin, bir kişinin barışa ne kadar yardım ettiğiyle, savaşa, silahlanmaya ne kadar düşman olduğuyla...

O iyi insanlar güzel atlara binip çekip gittiler; demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.

MARMARA, Nilgün:

Maskelerinizi kuşanıp, yalanlarınızı çoğaltın; hepiniz mezarısınız kendinizin...

LUXEMBURG, Rosa:

Cehalet gelirken bedava gelir, giderken her şeyi götürür!

Ceza talep ediyorum: Bugün tok olanlara, sefa sürenlere. Milyonların ekmeğini nasıl kazandığını bilmeyenlere, hissetmeyenlere...

Hareket etmeyen, zincirlerini fark edemez.

SAGAN, Carl:

Kişi, inanmadığı şeylere inanır görünmeyi meslek haline getirecek denli değer yitimine uğramış ve aklının saflığına tecavüz etmişse; diğer her türlü suçu işlemeye de kendini hazırlamış demektir.

Olağanüstü iddialar olağanüstü kanıtlar gerektirir.

Yaşam, daima yolunu bulacaktır.

GOODMAN, Roy:

Mutluluk bir varış noktası değil, yolculuğun kendisidir.

MUNGAN, Murathan:

Acı veriyorsa geçmiş, geçmemiş demektir.

Aşıklar ve mahpusların kaderi ortaktır, cezaları dolmadan çıkamazlar kapatıldıkları hücreden dışarı. Nereye gitseler dört duvar içinde...

Aşkın bir yolu vardır, her yaşta başka türlü geçilen; aşkın bir yolu vardır, her yaşta biraz gecikilen...

Beklentisi yüksek olan kadınların yalnızlığı daha koyu oluyor. Ummak ve beklemek kadınlığa verilmiş iki cezadır.

Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan, oysa yapacak ne çok şey vardı ve ne kadar az zaman...

Haklılığın suskunluğu diğer suskunluklara benzemez.

Hatırlamak için hafızamız varken, unutmak için hiçbir şeyimiz yok...

Hayat kısa olabilir; ama anlar sonsuzdur.

Her şeyi zaman varken yapmak gerek. Geciktirilmiş sözler, askıya alınmış hayaller, ertelenmiş itiraflar, gerçekleştirilmeyen buluşmalar; bir gün hepsi size pişmanlık olarak geri dönmeden önce, henüz vakit varken...

Söylenecek sözlerin çokluğu bazen insanı dilsiz bırakır, tıkanır kalırsınız.

PORTER, Bill:

Hayatta ne istediğinize karar verin; kalkın ve başarana kadar asla vazgeçmeyin.

TEOMAN:

Herkes merak içinde "ölümden sonra hayat var mı?" diye boşuna düşünür, sanki ölümden önce hayat varmış gibi...

GÖKSEL:

Hayat çok garip; acı çekiyorsun, sonra şarkı yazıyorsun ve ödül alıyorsun...

FUZULİ:

Bende Mecnun'da olduğundan daha fazla aşıklık kabiliyeti, sevmeye doğal eğilim var. Gerçek aşık benim, Mecnun'un sadece adı var.

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil...

BABAOĞLU, Haşmet:

Kalbimizi kırabilirler, razıyız buna; biraz ağlar ferahlarız. Gururumuzu kırabilirler, zor da olsa dayanıyor insan. Her şeyi kırıp dökebilirler, toplar toplaştırır yapıştırırız hepsini. Ama hayal dediğimiz o şey var ya, işte onu kırmasınlar.

MEVLANA Celaleddin-i Rumi:

Aklım kalbime "İman nedir?" diye sordu, kalbim aklımın kulağına eğilerek "İman edeptir" dedi.

Anlatılanları iyi dinle, ama hepsini doğru sanma.

Bırakacağın eli hiç tutma, tutacağın eli ise hiç bırakma...

Bildiklerini anlat, ama akıl vermeye kalkma.

Bin bahar görse de taş yeşermez!

Bir delil ile kırk alimi yendim, kırk delil ile bir cahili yenemedim!

Bir insan ancak, değerini bilenlerin yanında kıymetlidir.

Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden ise zekasını ve seviyesini anlarsınız.

Bitiremeyeceğin savaşı başlatma, gönlünü tekrardan kazanamayacağın kalbi kırma! Unutma; dal kırıldığı yerden, insan kırıldığı kalpten kopar.

Bu dünyada neyi çok istersen, o senin imtihanındır.

Cahil kimsenin yanında, kitap gibi sessiz ol.

Cahille girme tartışmaya; ya sinirini zıplatır tavana ya da yazık olur adabına!

Cahille oturup bal yiyeceğine alimle oturup kuru ekmek ye...

Cesaret akıldan gelirse cesarettir, bilgisizlikten gelirse cehalettir.

Çalınan her kapı hemen açılsaydı ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı.

Dayan be gönlüm! Biçare değilsin, Yaradan sana yar...

Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait;
Bugün yeni şeyler söylemek lazım.

Edepli edebinden susar, edepsiz de ben susturdum zanneder.

Eğer sizi üzen kişilere hala selam verebiliyorsanız, bu vicdanınızın sadakasıdır.

Farzet ki yazdıklarımı anlayabildin... Ya anlayamadıkların? Ya yazıp da sildiklerim? Ya yazamadıklarım?

Gerek yok her sözü laf ile beyana, bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana...

Gönül almayı bilmeyene yürek emanet edilmez.

Göz yaşının bile görevi vardır, ardından gelecek gülümseme için temizlik yapar!

Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürümelisin!

Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.

Herkesi kendine eşit gör, her kim olursa olsun bir insanı küçümsemek akılsızlık, çok büyük görmek te korkaklıktır.

Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bugün hayat veren su, yarın sizi boğabilir.

Işık görünmeden renk göünmez.

İki gecem var ikisi de uykusuz; ya sensizim uyuyamam ya da sen varsın uyku haram...

İslamı yobazlardan koruyun, aksi takdirde dünyayı İslam'dan koruyun.

İyi ağaçtan talihli dal çıkar.

İyi bir evlilik iki şeye bağlıdır; birincisi doğru insanı bulmaya, ikincisi doğru insan olmaya...

Kalbi kirli olanın dili hep kötü söyler!

Kalbinizle yaptığınız herşey size geri dönecektir.

Kalp sırrına erenler neler yapar, bilir misin? Kızmazlar, küsmezler, kırmazlar, kırılmazlar. Her şeyde bir güzellik bulurlar. Hiçbir şeyi insanoğlundan bilmezler. Ve susarlar, susarak konuşurlar.

Kazandıkça bölüşemiyorsan "elini" sorgula, konuştukça kırıcı oluyorsan "dilini" sorgula, yürüdükçe menzilden çıkıyorsan "yolunu" sorgula, ömür geçtikçe yerinde sayıyorsan "gününü" sorgula, sevildikçe vefasızlaşıyorsan "gönlünü" sorgula, hangi halde olursan ol "sonunu" sorgula!

Kuyunun içindeki kurbağalar sanırlar ki gökyüzü kuyu ağzı kadar...

Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine sevmek ve sevilmek için çareler arayın!

Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sananlarla dolu!

Mum olmak kolay değildir, ışık saçmak için önce yanmak gerekir.

Öfke rüzgar gibidir; bir süre sonra diner, ama bir çok dal kırılmıştır bile...

Sahte sevgilere gül olmaktansa, gerçek sevgilere diken ol...

Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük... Bir başka bahar için sadece yaprak döktük!

Sen ruhuma cemre diye damlamadıktan sonra ben bu bedende neyleyim. Aşk da sen, hasret te sen, ben de sen...

Seni iki şey anlatır: Hiçbir şeyin yokken gösterdiğin sabır ve her şeyin varken sergilediğin tavır...

Sessiz kalmak bir şey bilmediğin anlamına gelmez, çok konuşmak ta çok şey bildiğini göstermez.

Sevdiklerinize gül verin, gül yoksa gülüverin!

Sus gönlüm, bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus. Her susuşun bir cevap olsun, her susuşun sabrın olsun.

Taş yeşermez geçmiş olsa da nevbahar,
Toprak ol da bak nasıl güller açar.
Taş gibi idin, çok gönül kırdın, yeter,
Toprak ol, üstünde hoş güller biter.

Tüm iyi şeyler sabırdan sonra gelir.

Yukarıdan ambara istediğin kadar çuval boşalt, eğer fareler ambarı alttan delmişlerse işin bitiktir.

Yüzde israr etme, "Doksan da olur".
İnsan dediğinde, "Noksan da olur"...
Sakın büyüklenme, "Elde neler var".
Bir ben varım deme, "Yoksan da olur".
Hatasız dost arayan, "Dosttan da olur".

ORTAŞ, İbrahim:

Eğitilmemiş insan çevresinde olup biteni algılayamaz ve farkındalık yaratamaz.

Soyut düşünmeyi başaramayan hiçbir toplum bilim yapamaz. Bilim yapamayan ve bilgi üretemeyen, bilgiyi teknolojiye dönüştüremeyen toplumlar ekonomilerini de geliştiremezler.

Fikir Yolu

 

http://fikiryolu.net

TİGRAN, Aram:

Gücüm yetse ne kadar tank, tüfek ve silah varsa hepsini eritip saz, cümbüş ve zurna yapardım.

OKTAY, Metin:

Maç başlangıcında kale seçimi için yazı-tura atıldığında ben hep "Tura" derim. Benim tek derdim, Mustafa Kemal Atatürk'ün yüzü yere gelmesin.

COHEN, Leonard:

Senin gözlerinde beni olmak istediğim gibi tarif eden bir şey vardı.

CASSERES, Benjamin de:

Ümit, dünün yaraları üzerine giydiğimiz rengarenk çocuk pijamasıdır.

AJAR, Emile (Romain Gary):

Rol yapmazsanız asosyal, uyumsuz ya da sinir hastası damgası yersiniz.

YOUNG, Brigham:

Bir erkeği eğitirseniz "eğitimli bir insan" kazanırsınız; oysa bir kadını eğittiğinizde, bütünüyle bir kuşağı eğitmiş olursunuz.

İnsanlar aptal olarak yaşayabilirler; ama aptal olarak ölemezler.

ŞİRAZİ, Sadi-i:

Ben doğru yolda kaybolmuş görmedim.

Bir bedenin organları gibidir Adem'in çocukları
Aynı kaynaktan çünkü yaradılışları
Biri hastalanırsa günün birinde
Kalmaz ki huzur diğerlerinde...

Bir kötü taş bir altın kaseyi kırar, ama ne taşın kıymeti artar ne de altının değeri eksilir.

Eksik olsun zilletle elde ettiğin yemek; tenceren kaynıyor, şerefin devrilmiş...

Hünkar yol vermeden, eşkıya kervan basamaz.

İnsanlarla ilişkin, ateşle ilişkin gibi olsun. Çok uzaklaşma donarsın, çok yaklaşma yanarsın!

Kırk derviş bir postta oturur, lakin iki hükümdar bir cihana sığmaz.

Kötü insan, başkasının üzüntüsü ile rahatlayandır.

Meyvasız ağaca kimse taş atmaz.

Sevginin olduğu yerdeki ot yemeği, nefretin olduğu yerdeki et yemeğinden lezzetlidir.

Üzülmezsen sen başkalarının sıkıntısına
Yaraşmaz insan demeleri sana...

OSHO (Bhagwan Shree Rajneesh):

Eğer çile çekiyorsan sebebi sensin. Senden başka hiç kimse bu durumdan sorumlu değildir. Sen, kendi kendinin cenneti ya da cehennemisin.

Hiç kimsenin ilgisine ihtiyaç duymadığın gün olgunlaşırsın, hiç kimseden beklentiye girmediğin gün yara almazsın ve hiç kimseye bağımlı kalmazsan kazanırsın.

İnsanlar sana hakaret ettiklerinde, onlara yanıt vermezsen bu da zorlarına gider. Sen sadece "teşekkür ederim" diyerek yoluna devam edersin. Bunu hazmetmek zordur, çünkü o kişinin egosunu derinden incitir. O seni aşağı, çamurun içine çekmeye çalıştığı halde sen bunu reddedersen saldırgan kişi tek başına kalır. Yani, bazen bazı insanları umursamamak en yerinde yanıttır.

CORNISH, Jessica Ellen:

Kendini sev, değmeyecek birini değil...

CASTRO, Fidel:

ABD ve AB destekli Türkiye'deki olayları yakından izliyorum. Sizin orada PKK öncülüğünde süren Kürt hareketi, ABD'li Yankee'nin petrol bekçiliğidir. (1994)

Asıl devrimci, Mustafa Kemal Atatürk'tür. Ben bir devrim yaptım, ama O'nun yaptıklarını asla başaramazdım. Sakın kendinize başka esin kaynağı aramayın.

Az gelişmişlik, başka şeyler arasında, öğrenme eksikliği ve öğrenme olanağı eksikliğidir. Bundan ötürü az gelişmiş dünyanın acıklı eğitsel ve kültürel sorunları, genel toplumsal ve ekonomik durumlarından soyutlanamaz.

Bir katil ve hırsızın başbakan olduğu bir cumhuriyette, dürüst insanların yerinin ya mezar ya da cezaevi olduğunu anlayabilmek zor olmasa gerek...

Biz devrimciler asla emekli olmayacağız.

Biz, devrimciliği Atatürk'ten öğrendik!

Biz diğer ülkelere doktor göndeririz, asker değil!

Biz yenilirsek kalkar yine deneriz, diktatörler yenilirse sonları olur!

Bizim ve tüm mazlum halkların esin kaynağıdır devrimci Kemal Atatürk... Sağdan sola doğru yazılan Arap harfli alfabeyi bırakıp, soldan sağa doğru yazılan abece'ye geçilen harf devrimi başta olmak üzere bir dizi çağdaş ve aydınlanmacı Cumhuriyet devrimini bu kadar kısa sürede biz başaramazdık.

Büyük bir deha ve komutan olan Kemal Atatürk'ün kıymetini bilin ve kendinize başka önder, yol ve yordam aramayın...

Çocuklara ağaç dikmesini öğretin. O zaman ağaca zarar verdi diye cezalandırmaya gerek kalmaz.

Çok yakında 90 yaşıma basacağım. Hiçbir zaman aklımdan böyle bir şey geçmezdi. Bu benim zorlayarak başardığım bir şey değil, kaderin bir cilvesi. Çok yakında ben de diğer herkes gibi fani olacağım. Hepimize sıra gelecek. Fakat bu gezegende bir kanıt gibi, Küba'nın komünist idealleri kalacak! (20.04.2016, "Küba Komünist Partisi 7. Kongresi"nde yaptığı veda konuşmasından)

Devrimci Mustafa Kemal Atatürk varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar? Devrimci Atatürk bizim ve tüm mazlum halkların esin kaynağıdır.

Diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye, neden bazı insanlar çıplak ayakla yürümek zorundalar? Diğerleri 70 yıl yaşasın diye, neden bazı insanlar 35 yıl yaşamak zorundalar? Diğerleri müthiş şekilde zengin olsun diye, neden bazı insanlar berbat bir şekilde yoksul olmak zorundalar? Ben bir parça ekmeğe bile sahip olamayan dünya çocuklarının adına konuşuyorum.

Eğer devrim, köylülerin ruhsal ezikliğine ve herkesten kopmuş yaşamlarına bir çare bulamazsa, başarısızlığı kaçınılmaz olur. Devrimin ve devrimcilerin yapması gereken şey, bu insanların ta içine girmek, onların iliklerine işlemek ve bu halkı yeniden insan düzeyine getirmektir. Yoksa devrim ha olmuş ha olmamış, ne çıkar?

Eğer düşmanın sana ödül veriyorsa, sende bir puştluk var demektir.

Eğer tutku ve onurla çalışılırsa insanların ihtiyacı olan refah ve kültür üretilebilir. Bunu elde etmek için yutkunmaksızın mücadele edeceğiz. Latin Amerikalı kardeşlerimize ve dünyaya Küba halkının kazanacağını iletmeliyiz. (20.04.2016, "Küba Komünist Partisi 7. Kongresi"nde yaptığı veda konuşmasından)

Eğitimin başta gelen görevi öyle bir insan, öyle bir halk yaratmak olmalı ki; bu yeni insan, bu yeni halk bir yandan geçmişin kalıntılarını üstünden silkip atarken bir yandan da yüksek bireysel ve toplumsal yaşam koşullarını bilinçli bir şekilde yaratmak yetisine sahip olsun. (06.07.1974, "Çocuk Günü" konuşmasından...)

Gelmiş geçmiş en büyük ahlaksızlık emperyalizm ve kapitalizmdir.

Güçlükler karşısında boyun eğmek veya bozgunculuk asla bizim karakterimiz olmamıştır.

İnsanlığın düşmanları her adımlarını ölçüp biçerek atıyorlar. Özellikle aklında sadece kar hırsı ve hammadde olan, insanlığın ortak değerlerini gözardı eden ABD emperyalizmi...

İsrailli gençler şerefsiz ölümle yüz yüze. (17.07.2014, İsrail'in Gazze saldırısı sonrası...)

İsteklerimizin kabulü için savaşım vermekten başka seçeneğimiz yok. Biz, insanlığın büyük çoğunluğunu oluşturuyoruz. Haklarımız ve çıkarlarımız sürgit ayaklar altında çiğnenemez.

Küba burada! Küba asla boyun eğmeyecek. Küba bugün burada, Latin Amerika'nın ve bütün dünyanın önünde, tarihi bir söz vererek vazgeçilmez parolasını onaylamak için toplandı: Ya özgür vatan ya ölüm! (2 Eylül 1960 tarihinde Küba'nın ABD'den bağımsızlığını 'Devrim Meydanı'nda tüm dünyaya duyurduğu konuşmasından)

Küba halkının, daha önce hiçbir zaman sahip olmadığı hakları almaya çalışıyoruz. Köylülerin toprağa ve toprağı işleyecek araçlara sahip olması için savaşıyoruz. Ülkemizin siyasal anlamda da, ekonomik anlamda da özgür olması için savaşıyoruz. Ya vatan ya ölüm! (1958)

Neslimiz var olduğu sürece, her kişinin iyimser olmak ve faşizmle savaşmak gibi bir görevi vardır.

Özellikle "Üçüncü Dünya" halkları için nesnel olarak umutsuz ve karanlık görünen bir geleceği, ancak herkesin olağanüstü çabası ve yürek ile kafa gücü desteğiyle göğüsleyebiliriz.

PKK, yankilerin petrollerinin bekçi köpeğidir.

Sadece birkaç bin yıl içinde insanoğlu tarafından gerçekleştirilen sayısız hayallere ve geliştirilen uygarlığa acıyorum.

Soygun felsefesine son verirseniz, savaş felsefesi de ortadan kalkar.

Umarım ve dilerim ki Kürt hareketi Yankee'nin petrol bekçiliğine soyunmaz. Ancak, gördüğüm kadarıyla bunlar ABD'ye bağımlı, ABD'nin kontrolünde hareket ediyorlar. Kürtlerin hareketi bağımsızlık değil, ABD'ye bağımlılıktır. (08.03.1997, Türk heyetine yaptığı konuşmadan)

"Üçüncü Dünya" ülkelerinin birliği kesinlikle gereklidir.

Zararı yok, beni mahkum edin; önemli değil, tarih beni aklayacaktır.

ZATA:

Her yolun bir sonu olduğunun farkına varanlar için aşılamayacak hiç bir yol yoktur.

Paranın zenginliği için yaşıyoruz, çünkü gönül fakiriyiz.

- A -

Adalet, inanan kişinin kaybolmuş malıdır, nerede bulsa alır.

Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır.

Babam ve Ben

  4 Yaş: Babam herşeyi bilir.

  5 Yaş: Babam çok şeyi biliyor.

  6 Yaş: Benim babam, senin babandan daha çok şey biliyor.

  8 Yaş: Babam galiba bazı şeyleri biliyor.

10 Yaş: Babamın gençliğinde herşey çok farklıymış.

12 Yaş: Aslında babam bu konuda hiçbir şey bilmiyor.

14 Yaş: Babamı dinlemeye gerek yok! O, artık tamamen çağ dışı.

21 Yaş: Babam mı? O, hiçbir şeyden anlamaz.

25 Yaş: Babam bu konuda az da olsa bir şeyler biliyor. Ama o yaştaki insanın bir şeyler bilmesi zaten normal...

30 Yaş: Bu konuda babamın fikrini alsak iyi olur. Oldukça deneyimli görünüyor.

35 Yaş: Babama sormadan hiçbir şey yapmasam iyi olacak!

40 Yaş: Acaba babam bu konunun üstesinden nasıl gelirdi? Ne kadar akıllı ve deneyimli bir insandı.

50 Yaş: Babamın yanımda olması ve bu konu hakkında fikir vermesini çok isterdim. O'nun ne kadar akıllı olduğunu hiç takdir etmemiştim. Oysa O'ndan çok şey öğrenebilirdim. Meğer babam her şeyi biliyormuş...

SCOTT, Walter:

Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır.

AISOPOS (Ezop):

Huzur içinde yenen yavan ekmek, endişe içindeki ziyafetten iyidir.

EZOP:

Bkz: Aisopos.

LLEWELLYN, Grace:

Belki de en korkutucu şey, özgür olmayanların köleliklerini benimsemeleri ve bu köleliğin normal ve doğal olduğuna inanmalarıdır.

KUTLAR, Onat:

Hiçbir kutsal amaç, hiçbir ideoloji, hiçbir hak, hiçbir öfke, hiçbir yetki doğrulamaz öldürmeyi...

PLATON:

Bkz.: Eflatun.

PİR Sultan Abdal:

Bozuk düzende sağlam çark olmaz.

Demiri demirle dövdüler; biri sıcak, biri soğuktu. İnsanı insanla kırdılar; biri aç, biri toktu.

ŞENSOY, Ferhan:

Aptalların en akıllı tarafı; onlar hiç vakit kaybetmez, başkalarının vakit kaybetmesini sağlar ve bu konuda harıl harıl çalışırlar.

Birileri bir şeyleri düşünmek zorunda ki birileri bir şeyleri düşünmesin.

Cinayet dediğin illa da kanlı bıçaklı olmak zorunda değildir, aşk da bir cinayettir.

Çok kadınlar bilmek gerek, bir kadının kıymetini bilmek için...

Dostluklar meyhanelerde perçinleniyor. İçmeden sevemiyoruz birbirimizi. Çok insancıl bir durum değil yani ayık halimiz.

Düşünmek bir tuzaktır, akıl dürter huzuru. Mutlu yaşamak için, aptal olmak gerekli!

Eğer güçsüzsek güçlü olmaya her sabah yeniden ant içmenin anlamı yok. Ant da içki gibidir; fazla içilmemeli, her şeyin fazlası sakıncalı...

Hiç kitap okumayan birinin, hayatının sonunda kitap sayfası olan ağaçtan ne farkı var kımıldayan canlı olarak?

Hiçbir okul mesleğinin erbabını mezun etmez, o mesleği seçmeye niyetli adaylar yetiştirir.

İnsan bir güzelliğin farkına varamıyorsa, o güzelliği hak etmiyor demektir.

Kendi üstüne basa basa attığın her adım, her yeni günde tükenen geceden kalma umutların... Adına hayat diyorlar işte gün görmeden yaşamanın...

Memleket, üç beş oduncu, kömürcü pezevenge kalmış... Ya terkedeceksin ya da kalıp direne direne kazanacaksın!

Olduğun yer ne kadar yüksekte olursa olsun, en büyük lüks bırakıp gitmektir.

Rıza ancak aksini tercih ettiğinizde ezilmeyeceğiniz, aç kalmayacağınız, dışlanmayacağınız, dövülmeyeceğiniz şartlar sağlandığında rızadır.

AYSEVER, Enver:

Solcular hep siyasi suçlu, ötekiler hep hırsızlıktan...

ELİAÇIK, İhsan:

Benim dinim adalet, hak, vicdan... Buna göre yaşayanlarla aynı dindeniz. Kendinize ne derseniz deyin, kim olursanız olun... Genç evli çifti üç ay kira ödemedi diye sokağa attıran hacı ile aynı cennette olmaktansa, kediye ağlayan ateistle cehennemde yanmaya razıyım.

Genç evli çifti üç ay kira ödemedi diye sokağa attıran hacı ile cennette beraber olmaktansa, kedi yavrusuna ağlayan ateistle cehennemde yanmaya razıyım.

Muhafazakar iştah, hırs ve şehvet bizi utandırıyor!

DODD, Ken:

Politikacılar bebek bezi gibidir, düzenli olarak aynı sebepten değiştirilmeleri gerekir.

KROPOTKIN, Peter Alekseyeviç:

Bizler herkes için ekmek, iş, bağımsızlık ve adalet istediğimiz için cani miyiz?

GARBORG, Arne:

Para ile her şeye sahip olunacağı söylenir! Örneğin; yiyecek alırsın, ama iştah alamazsın. İlaç alırsın, ama sağlık alamazsın. Bilgi alırsın, ama bilgelik alamazsın. Gösteriş alırsın, ama güzellik alamazsın. Eğlence alırsın, ama neşe alamazsın. Tanıdık alırsın, ama dost alamazsın. Hizmetçi alırsın, ama sadakat alamazsın. Boş vakit alırsın, ama huzur alamazsın. Para ile her şeyin kabuğunu alır, ama hiçbir şeyin çekirdeğini alamazsın!

MARTIAL, Marcus Valerius:

Büyük armağan veren, büyük armağan umar.

MALCOLM X:

İnsan iyi nişan almalı; kuklayı değil, kuklacıyı vurmalı...

RUDOLPH, Wilma Glodean:

Doktorlar bana hiçbir zaman yürüyemeyeceğimi söylerken, annem yürüyeceğimi söylüyordu. Ben, anneme inanmayı tercih ettim.

CHRISTOPHER, John:

Sevdiklerinizi incitmeyin; çünkü onları bir gün incitmek için bile bulamayabilirsiniz.

YOUROFSKY, Gary:

Bir başkasının özgürce yaşama hakkını yok saydığınızda; kendi adil, eşit ve özgürce yaşama hakkınızı da kaybettiğinize inanıyorum.

OTURAN Boğa (Kızilderili Reisi):

Sahip olma isteği beyazlarda bir hastalık olmuş. Bu insanlar, zenginlerin bozabileceği ama yoksulların bozamayacağı birçok kurallar koymuşlar. Yönetici olan zenginleri güçlendirmek için yoksullarla güçsüzlerden vergiler alıyorlar. Bizim annemizin, yani toprağımızın, kendilerinin olduğunu söylüyorlar; komşularını çitler yaparak kendilerinden uzaklaştırıyorlar; toprağı binalarıyla ve öteki süprüntüleriyle çirkinleştiriyorlar. Bunlar, baharda yatağından taşarak yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmağa benziyorlar.

HOMEROS:

Gençlikte, güzellikte akıl arama!

Ölçüsü kaçtı mı, en güzel şeyler bile bıktırır insanı...

WALSCH, Neale Donald:

Başkalarının senin hakkında ne düşündükleri konusunda endişe duyduğun sürece, onlar senin sahibindir!

ORTAYLI, İlber:

Bu memleketin tahribi şu veya bu grubun işi değildir. Yaptığımız, toptan bir kepazeliktir.

Bu ülkede okullarda zorunlu "Dün" dersi verilmeli, çabuk unutuyoruz.

Dininiz var diye, ahlaka ihtiyacınız kalmadığını düşünmeyin.

Her milletin kendine özgü bir niteliği vardır. Türkler de teşkilatlanma yeteneği yüksek, askeri bir toplumdur. Yani "Her Türk asker doğar" sözü, beğenin ya da beğenmeyin, doğrudur.

İslam aleminde Türkler için bir model yoktur, çünkü biz modern bir dünyada muasır bir medeniyeti hem benimsemek hem de onunla kavga ederek tarihimizi ve kimliğimizi korumak zorunda olan bir milletiz.

Kadın dövmek, maalesef Türklerin Arap kültürü ile tanışmasından sonra başlamış bir olaydır. Türk kültüründe, örfünde kadın her zaman el üstünde tutulur. Cengiz Han'ın eşi için söylediği "Ben sizin Han'ınızım, bu da benim Han'ım" sözüyle dilimize yerleşen "hanım" (Han'ım) kelimesi bile bunu gösterir. Kadın evin "Han'ı"dır.

Toplumlar için en büyük utanç iç savaştır, nesiller boyu birbirinizin yüzüne bakamazsınız.

YALOM, Irvin:

Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bilen anlar ve o, değerini bilenin yanında önemlidir.

Daha az acı istiyorsanız gidin sürünün bir parçası olun!

MUHTAR, Reha:

Başarılı olmak önemlidir. Ancak başarıdan daha önemli olan onurlu ve dik durarak başarılı olmaktır.

Dostlar, "yarın endişesi" duymadığınız insanlardır.

İSPANYOL Atasözleri:

Don Kişot olmak için yola çıkan pek çok insan, evlerine Sancho Panza olarak geri döndü.

Hiçbir zaman kimseye savaşa gitmeyi ya da evlenmeyi öğütleme...

MORGAN, Marlo:

Kan ve kemik tüm insanlarda bulunur; farklı olan yürek ve niyettir.

GORKİ, Maksim:

Ateş karşısında bozulmayan altın, altın karşısında bozulmayan kadın, kadın karşısında bozulmayan erkek kalitelidir.

Bir insan için kendi hemcinslerinin yazgısına karşı ilgisiz kalmaktan daha büyük bir ihanet olamaz!

Dünyanın gösterişli halleri, yapmacık çıkarcı insanları çekmiyor dikkatimi... Bana bir parça yüreği güzel, samimi insan lazım!

Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden, her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan, sevmediği hayatı yaşayan, sevmediği işi yapan, sevmediği kişilerle yaşayan, kalabalıklar yüzünden yaşamaya karşı ne bir sevgi ne de bir sevgisizlik işareti olmadan gelip geçen, her akşam evinin dört duvarı arasına sanki bir mezara girermiş gibi giren, gecelerini bir sıkıntı yorganının altında yalnız ya da yanındaki yabancı gövdeyle geçiren bütü ölü kentlerin ölü doğmuş çocukları! Size bu ölü yaşamı hazırlayan "sermaye sahibi egemen sınıftır", bu acımasız oyunun varlığı siz izin verdiğiniz sürece devam edecektir!

Her şeyden bol bol varken ben neden açım?

Mutluluk elindeyken hep yetersiz görünür, ama bir kez elinden kaçırırsan öğrenirsin ne kadar büyük ve kıymetli olduğunu...

Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun!

Size kölelik koşullarını dayatan "sermaye sahibi egemen sınıf"tır. Bu acımasız oyun, siz izin verdiğiniz sürece devam edecektir.

Yalan, kölelerle efendilerin dinidir!

DENNET, Daniel:

İnsanlara, hayatlarını ahmaklığa adadıklarını söylemenin kibar bir yolu yoktur.

BIERCE, Ambrose:

Kadınların ellerine düşeceğine, kucaklarına düş.

LOUIS XIV:

Beni daha az övseydin, seni daha çok överdim.

ROOSEVELT, Theodore:

Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmak demektir.

Kitaplar uygarlığın önderliğini yapan ışıklardır.

Siyasette hiçbir şey tesadüf değildir; bir şeyler oluyorsa, önceden planlandığından emin olabilirsiniz!

MONTAGU, Francis Ashley:

Bilim adamlarının kesinliği yok, ama delilleri var; yaradılışçıların delilleri yok, ama kesinliği var.

TARANCI, Cahit Sıtkı:

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet, ölümden olsun.

LENNON, John:

Dürüstlük size fazla arkadaş kazandırmaz, ama her zaman doğru ve iyi arkadaşlar kazandırır.

Eğer herkes başka bir televizyon seti yerine barış isteseydi, o zaman barış olurdu.

Hayal et cennetin olmadığını
Denersen bu kolay
Altımızda cehennem yok
Üstümüzde sadece gökyüzü
Hayal et bütün insanların
Bugün için yaşadığını

Hayal et ülkeler olmasa
Bunu yapmak zor değil
Uğruna ölecek veya
Öldürülecek bir şey yok
Hayal et bütün insanların
Barış içinde yaşadığını

Bana bir hayalci diyebilirsin
Ama ben tek değilim
Umarım bir gün
Sen de bize katılırsın
Ve dünya tek vücut yaşar

Hayat, sen başka planlar yapmakla meşgulken başına gelenlerdir.

Her zaman olduğu gibi, her aptal adamın arkasında mükemmel bir kadın vardır.

Olay, şiddet kullanımına dönüşmeye başladığı zaman sistemin oyununa geliyorsunuz demektir. Yerleşik düzen sizi kavgaya sokmak için kızdırmaya çalışacak, sakalınızı çekecek, yüzünüze fiske atacaktır. Çünkü, siz bir kere şiddete başvurduktan sonra sizinle nasıl başedeceklerini çok iyi bilirler. Nasıl başedeceklerini bilmedikleri tek şey, şiddet dışı eylemler ve mizahtır.

Vahşet her yanda uluorta sergilenirken, sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir dünyada yaşıyoruz.

MONTAIGNE, Michel de:

Alçakgönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, yüksek düşüncelerdir.

Bilgeliğin en açık görüntüsü, sürekli bir sevinçtir.

Bir adamın değeri yüreğindedir, gerçek orada yatar.

Düşüncelerini kafa tutarak, buyruklar vererek ortaya koyanlar, akıldan yana güçsüz olduklarını her zaman belli ederler.

Eğer kalp temiz değilse, içine döktüğünüz her şey ekşir.

Eğer ülkeme yararlı olacak, ama diğer ülkeleri mahvedecek bir şey biliyorsam yöneticilerime önermem; çünkü ben önce bir insanım, sonra bir Fransız'ım; zorunlu olarak insan doğdum ve tesadüfen Fransız oldum.

En büyük cezaevi, cahil bir insanın kafasının içidir.

Erdemin onuru yenmekte değil, dövüşmektedir.

Felsefeyi tehlikeli görüyorlar, o yüzden anlaşılmaz hale getiriyorlar.

Huzur ve rahatın ışığı dışarıdan görünmelidir.

İnsan, gururu yüzünden de alçak gönüllü olabilir.

İnsanlar başaklara benzerler; içleri boşken başları havadadır, içleri doldukça eğilirler.

Kitap, yolculuktan başka bir şey olmayan yaşamda en iyi silahtır.

Ölüm korkusuyla özgüvenini hiç yitirmeyen, ruhunu teslim ederken yılmadan ve horlayan gözlerle düşmana bakan yenilebilir; ama O'nu yenen düşmanı değil, talihidir.

Yiğit, düşünce cesaretini yitirmeyendir.

Yiğitlik kolların bacakların değil, cesaretin ve ruhun sağlamlığındadır.

Zavallı insan; az mı derdin var ki kendine yeni dertler uyduruyorsun? Az mı kötü haldesin ki bir de kendi kendini kötülemeye özeniyorsun? Ne diye yeni çirkinlikler yaratmaya çalışıyorsun? İçinde ve dışında zaten o kadar çok çirkinlik var ki! O kadar rahat mısın ki rahatının yarısı sana batıyor? Doğanın seni zorladığı bütün yararlı işleri gördün bitirdin, işsiz güçsüz kaldın da mı başka işler çıkarıyorsun kendine?

FOUCAULT, Michel:

Bir yerde herkes birbirine benziyorsa, orada kimse yok demektir.

Dışarıda bırakılmak içeri kapatılmakla aynı şeydir.

MATTA:

Gökteki kuşlara dikkatle bakın. Onlar ne ekip biçerler ne de ambarlarda yiyecek biriktirirler. Yine de Gökteki Babanız onları besler. Siz onlardan daha değerli değil misiniz? (Matta 26)

"Ne yiyip ne içeceksiniz?" diye canınız için, ya da "Ne giyeceksiniz?" diye bedeniniz için kaygı çekmeyi bırakın. Can yiyecekten, beden giyecekten daha önemli değil mi? (Matta 25)

TOFFLER, Alvin:

21. yüzyılın cahilleri okuma yazması olmayanlar değil; öğrenmeyi, unutmayı ve yeniden öğrenmeyi beceremeyenler olacak...

STEINEN, Gloria:

Samimi olarak söylüyorum. Bir kadının iki seçeneği vardır; ya bir feministtir ya da bir mazoşist...

ZAPATA, Emiliano:

Güçsüz halklar, güçlü liderler çıkarır; güçlü halkların ise lidere gereksinimi yoktur.

İBN-İ Rüşd:

Fikirlerin kanatları vardır, kimse insanlara ulaşmasını engelleyemez.

KARAKAYA, Özgür:

Çevremizde yaşayan canlılara sevgimizi göstermek dokunmaktan geçer.

Her insan ayrı bir dünyadır.

"Yaşama dokunmak" ömür boyu devam eder ve insana sunulan en değerli armağandır.

- S -

Saltanat-hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği, alçakça tedbirler araştırmaktadır.

Samimiyetin dili yoktur. O, gözlerden anlaşılır.

Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından birisi kopmuş demektir.

Sarayların içinde Türk'ten farklı unsurlara dayanarak, düşmanlarla ittifak ederek Anadolu'nun, Türklüğün aleyhinde yürüyen çürümüş gölge adamların Türk vatanından kovulması, düşmanların denize dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir.

Savaş, nihayet meydan savaşı sadece karşı karşıya gelmiş iki ordunun çarpışması değil, milletin çarpışmasıdır. Meydan savaşı milletlerin bütün varlıklarıyla, bilim ve teknik alanlarındaki seviyeleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle; kısacası bütün maddi ve manevi güç ve nitelikleriyle ve her türlü vasıtalarıyla çarpıştığı bir sınav alanıdır. Bu alanda milletlerin gerçek güç ve kıymetleri ölçülür.

Sayın hafızlar, içinde bulunduğumuz kutsal Ramazan ayı içinde camilerde okuyacağınız mukabelelerin tamamını okuduktan sonra Türkçe olarak da cemaate açıklayacaksınız!

Siz [İsmet İnönü], bildiğiniz gibi hükümet işlerinizi yürüteceksiniz; ben de Mühürcübaşınız olacağım, öyle mi? Başvekil demek 'dokunulmazlık demek' değildir! Elbette yaptığınız işler tenkit edilecektir. Beğenmediklerimi ikaz edeceğim, düzelteceksiniz. Sizin göreviniz budur!

Sovyetler Birliği'ne karşı asla bir saldırı politikası gütmeyeceksiniz. Doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak Sovyetler'e yöneltilmiş herhangi bir antlaşmaya girmeyecek ve böyle bir antlaşmaya imza koymayacaksınız.

Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir.

Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruattır.

Spor ve beden hareketleri, ulusal eğitimin vazgeçilemeyecek temeli ve önemli bir bölümüdür. Bu nedenle Türk gençliğinde ve Türk halkında spor ve beden hareketlerine sevgi ve ilgi uyandırmalı; bunlar bir kitle hareketi, ulusal bir etkinlik haline getirilmelidir.

Suriyelilerin ordusu yoktur. Fakat bizim ordumuz kafi. Söz veriyorum: İcap ederse girerim ve sonra yine çıkarım. Temenni ederim ki, buna mecbur olmayalım. Suriyeliler, bir kere tutununuz, ordu yapınız! Korkmayınız! Bir şey yapamazlar. Kuvvet kullanmaz iseniz her şey yaparlar. (Bugün toprak bütünlüğünü kahramanca savunan Suriye, Fransızlardan bağımsızlığını da "ordu yaparak" sağlamıştır.)

Suriye'nin birçok şehirlerinde yaşadım. Daha sonra kumandan olarak da bulundum. Bütün kabahat "Osmanlı İmparatorluğu"ndadır. "Balkan Harbi" sonunda "Gelibolu"da idim. Ben Talat Paşa'ya teklif ettim. "Suriye'ye, Irak'a bağımsızlık veriniz" dedim. Talat Paşa, "Bunu başkasına söyleme, seni asarlar" dedi. Fakat yapılacak şey bu idi. Eğer yapılsa idi bugün Türkiye, Suriye ve Irak, ki zaten kardeştirler, bugün daha samimi kardeş olacaklardı, bağımsız Suriye, Irak ve Türkiye...

KAMAROV, Eli:

Yoksulluk, işlemediğiniz bir suçun cezasını çekmektir.

İLDAN, Mehmet Murat:

Din, insanın Tanrı'nın üzerine koyup O'nu ezdiği ağır bir taştır!.. Tanrı'yı insanın elinden kurtarmak gerek, O'nun üzerindeki bu taşı, bu kayayı kaldırmak gerek!..

Tanrı ve din bağlantısını kestiğimizde Tanrı tamamen esrarengizleştirilecek; zihnimizdeki görüntüsü silinecek, daha güzel, daha gizemli bir hale gelecek. Bize kitap göndermiş somut Tanrı gidecek, henüz kendisiyle bağlantı kurmadığımız, var mı yok mu dahi bilmediğimiz, ama O'na içimizde güven duyduğumuz esrarlı bir yapıya kavuşacak. O zaman hiç kimse Tanrı'yı kendi adına konuşturamayacak. Tanrı kuklacıları tarihten silinecekler...

HOWELL, James Bruen:

Dünyayı yönetenler kalem, mürekkep ve kağıttır.

ANDAY, Melih Cevdet:

Anladık ölüme çare yok
Kazaya belaya çare yok
Saç dökülmesine
Yüz buruşukluğuna çare yok
Anladık çare yok
İşsizliğe de mi yok
Açlığa da mı yok
Anlamadık gitti
Çare yok.

Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelde
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu...

Atatürk, ulusumuzun zorlandığı bir savaşı kılıç gücü ile bize kazandırmış bir kahramandı. Uğraşısı askerlik, yani savaş sanatı... Peki, nasıl oldu da "sanat" ile "savaş" yan yana geliverdi? Gerçi düpedüz savaş tutkunları, savaş sevdalıları vardır, olagelmiştir hep; gene de adam öldürmek değildir tümden bu tutkunun özündeki; cesaret, şeref, kahramanlık, mutlu bir yarın kaygısı gibi duygusal etkenlerdir. Dahası var; bunca savaşa girip çıkmış bu büyük asker, barışın en içten savunucularından biriydi!

İbrahim Balaban resim dünyamıza taptaze bir hava getiriyor. Özsüz, konusuz, salt çizgiden, renkten kurulu biçimcilik akımına karşı koyması, stilizasyonda hayat ölçüsünü bir an unutmaması O'nun belki en büyük başarısıdır.

PAINE, Thomas:

Her türlü yanlışa karşı en amansız silah akıldır.

İnsanlar hükümetten korktuğu zaman zorbalık, hükümet insanlardan korktuğu zaman özgürlük vardır.

ERŞAHİN, Cengiz:

Gülmek, aptal görünme riskidir.
Ağlamak, duygusal görünme riskidir.
Duygularını açığa çıkarmak, gerçek benliği açığa vurma riskidir.
Düşüncelerini, hayallerini herkesten önce ortaya atmak, onları kaybetme riskidir.
Sevmek, sevilmeme riskidir.
Yaşamak, ölme riskidir.
Ümit etmek, ümitsizliğe kapılma riskidir.
Denemek, başarısızlık riskidir.
Kısacası; riskten kaçmak, yaşamdan kaçmaktır.

SCHOPENHAUER, Arthur:

Bir bilgi dalı olarak felsefe, neye inanmamız gerektiği veya neye inanabileceğimiz ile zerre kadar ilgili değildir; onun tek ilgilendiği şey, ne bilebileceğimizdir. Bilgi, inançtan çok daha sert ve sağlamdır, dolayısıyla bu ikisi çarpışacak olursa inanç parçalanır.

Çok insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor.

Dinler ateş böcekleri gibidirler, parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar.

Hayvanlara merhamet değil, adalet borçluyuz.

Her çocuk bir bakıma bir dahi ve her dahi bir bakıma bir çocuktur.

Her insan kendi görüş alanının sınırlarını dünyanın sınırları zanneder.

İnsanın içi ne kadar boşsa, dışa o kadar önem verir!

İnsanın kırk yaşına kadar geçen yılları bir kitap, geri kalan yılları da o kitabın eleştirisidir.

Kader kartları karıştırır, biz de oynarız.

Tüm dinlerin ortak gereksinimi yaygın şekilde ve belirli derecede cehalettir ki ancak bu ortamda yaşayabilirler.

MOBY (Richard Melville Hall):

Bir hayvanın gözlerinin içine bakıp "Benim iştahım senin ızdırap çekmenden daha önemli" diyebilir misiniz?

HALL, Richard Melville:

Bkz.: Moby.

HICKS, Bill:

Neye inandığınızı bilmiyorum ve gerçekten umursamıyorum; ama kabul etmelisiniz ki inançlar tuhaftır. Birçok hristiyan boyunlarına haç takıyor. İsa geri gelse bir daha haç görmek ister mi sanıyorsunuz? Haç'a çivilenmiş bir adamdan bahsediyoruz.

AESKHYLOS:

Tatlı şeyler, sonu iyi biten acılardır.

Yeminine bakıp insana inanma, insana bakıp yeminine inan...

PEGUY, Charles:

Modern dünyada herkes mutsuz! İşsizler işleri olmadığı için, işçiler ise işleri olduğu için mutsuzlar...

SUAVİ:

Tecavüzü aklayan, tecavüzcüyü saklayan, yalanı zeka sayan, talanı alkışlayan, emekçisini soyan, şiddeti görev sanan bir ülkede insan kalabilmek!..

RUSSEL, Bertrand Arthur William:

Aptallar ve ahmaklar her şeyden adı gibi emin iken, zekiler hep şüphe içindeler; işte modern dünyanın asıl sorunu budur.

Çocuklara düşünmeyi öğretmek istiyorsanız, onları küçük yaşta ciddiye alarak işe başlayın. Onlara sorumluluklar verin, içtenlikle konuşun.

İnsanları susta durdurarak ve onları çekingen bir duruma getirerek iyi bir dünya yaratamayız. Güzel ve sağlıklı bir dünya ancak korkusuz, açıksözlü ve başkalarını düşünen insanlarla yaratılabilir.

Mutluluğun sırrı, dünyanın korkunç bir yer olduğu gerçeğiyle yüzleşmektir.

Ne yazık ki çoğu insan daha önce mutlu olduğunu ancak mutsuzluğa düştüğü zaman anlıyor.

Pek çok kişi, kafalarındaki ön yargıları başka bir şekilde düzenlerken düşündüklerini zannetmektedirler.

Tehlike büyük olduğu zaman çoğu insan hemen yetkili bir makam arar ve O'na boyun eğer, bu gibi anlarda devrim yapmayı aklına getirebilen kişi pek azdır. Savaş patladığı zaman bütün halk hükümete karşı aynı duyguyu besler.

NIN, Anais:

Hayat, insanın cesaretine göre büyür veya küçülür.

SU, Ruhi:

Ağaç demiş ki baltaya, sen beni kesemezdin ama ne yapayım ki sapın benden... Ölen ben, öldüren benden...

İnsan olmak suçu; suçların en güzeli, en iyisi, en haklısı, en doğrusu olmalı ve herkes o suçu ömrü boyunca işlemeli!

DUMAN (Şarkıcı):

Devlet en büyük vergiyi alkolden alıyorsa, en fazla parayı diyanete harcıyorsa, imamın maaşını sarhoş ödüyorsa, bu caiz midir? Bilemedim ki...

PANTE, Robert:

Çocuklar ırk ve din bilmezler, insan ayrımı yapmazlar, ölçütleri sevgidir; nefreti büyüklerden öğrenirler.

FALWELL, Jerry:

Hristiyanlar tıpkı köleler ve askerler gibidirler, hiç soru sormazlar.

BUCKSTONE, John Baldwin:

Zaman, tutsaklar için yaratılmıştır.

CLAY, Henry:

Siyasi partiler birbirlerini kontrol etmek için kurulurlar.

DURSUN, Turan:

Akıl ve bilim aydınlık kesimdedir, din ve iman ise karanlık kesimde...

Daha güzel bir dünya, daha özgürlükçü bir dünya olmadan gerçekleşemez. Daha özgürlükçü bir dünyanın kurulabilmesi için ise "tabu"ların yıkılması gerekir. En başta "din"lerden, "inanç"lardan kaynağını alan tabular...

Din, inanca dayalı örgütlü şiddettir.

HITCHENS, Christopher:

Kanıt gösterilmeden yapılmış bir iddiayı çürütmek için kanıta gereksinim yoktur.

Küçük çocukları cehennem ile korkutmak, kadınları ikinci sınıf insan yerine koymak... Bu, dünya için iyi bir şey midir?

BELL, Alexander Graham:

Bir kapı kapandığında başka bir kapı açılır, fakat biz çoğunlukla kapalı kapıya o kadar uzun bakarız ki önümüzde açılan kapıyı göremeyiz.

ÜSTÜNDAĞ, Metin:

Herkese layık olduğu değeri vereceksin, öküze kravat takmanın alemi yok...

BORAN, Behice:

Kurtuluş mücadele ile sağlanır, boyun eğerek değil!

Kurtuluş tek tek olmayacaktır; hep birlikte mücadele edeceğiz, hep birlikte kazanacağız, hep birlikte kurtulacağız!

Silahsız insan, güçlü insandır.

ILLICH, Ivan:

Okul, toplumu bu haliyle kabullenmeniz için çalışan bir reklam ajansıdır.

SOUZA, Alfred:

Dans et! Sanki seni hiç kimse izlemiyormuş gibi...
Sev! Sanki önceden hiç incinmemiş gibi...
Şarkı söyle! Sanki seni duyabilecek kimse yokmuş gibi...
Yaşa! Sanki cennet bu hayatın kendisiymiş gibi...

MILL, John Stuart:

Bir ulusun değeri, o ulusu meydana getiren bireylerin değeriyle ölçülür.

İnsanın lanetlenmiş olması ve neredeyse yaşadığı tüm trajediler, inanılmaz şeylere inanabilme konusunda sahip olduğu muazzam kapasiteden kaynaklanır.

Muhafazakarların tamamının aptal olduğunu söylemek elbette doğru değildir, ancak aptalların tamamının muhafazakar olduğunu söylemek yanlış olmaz!

TYSON, Neil deGrasse:

Bilimin en güzel tarafı, siz inansanız da inanmasanız da gerçek olmasıdır.

HERBERT, Auberon Edward William Molyneux:

Mutluluğa giden iki yol: Kendinden çok şey ve başkalarından az şey bekle...

GALEANO, Eduardo:

Dünyada açlar ile obezlerin sayısı eşit. Açlar çöplüklerden topladıkları, obezler ise McDonalds'tan aldıkları çöplerle besleniyorlar.

DIOGENES:

Ben Dünyalıyım.

Dışarıdan güçlü görünüyor olabilirsin, ama savaşlar içeride kazanılır.

JONG, Erica:

Tanrı adına işlenen cinayetlerin sayısı, şeytan adına işlenenlerden çok fazladır.

Yanında aptal bir kadın olan bir sürü zeki adam görürsünüz ama yanında aptal bir adam olan zeki kadın kolay kolay göremezsiniz...

HERAKLEITOS:

Adalet, milletin ekmeğidir ve milletler de doğal olarak daima adalete acıkırlar.

Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir!

Hep yarın yapacağım dersen, yarın hiç gelmez.

Her sabah uyandığında iki seçeneğin var: Ya tekrar uyuyup bir rüya görmek ya da uyanıp rüyanın peşine düşmek...

KUPFER, Edgar:

Başka canlılara bana da yapılmayacağını ümit edip yapılmasından korktuğum şeyleri yapmaktan uzak duruyorum.

Başka canlıları neden cezalandırayım ya da cezalandırılmalarına sebep olayım? Neden başka canlıların tutsak edilmesine, hapise atılmasına sebep olayım? Neden başka canlılara zarar vereyim ya da onlara zarar verilmesine sebep olayım? Neden kendi keyfim ve rahatım için başka canlıları yaralayıp öldüreyim, yaralanmalarına ya da öldürülmelerine sebep olayım?

Daha büyük, daha güçlü ve daha üstün olanların görevleri kendilerinden daha zayıf olanları korumaktır. Asalet bunu gerektirir.

Hayvanlar öldürüldükleri ve işkence gördükleri sürece insanlar da öldürülecekler ve işkenceye uğrayacaklar, savaşlar da olacak...

Hayvanları yemeyi reddediyorum, çünkü ben kendimi başka canlıların çektiği acı ve ölümle besleyemem.

Hepimiz uyuyoruz, hepimiz alışkanlıklarımız ve kalıtımsal tavırlarımızın içine kıvrılmış uyumakla meşgulüz.

O kadar çok acı çektim ki kendi acılarımı hatırlayarak başka canlıların acılarını hissedebiliyorum.

Ortalama Avrupalılar bir yandan son derece aydın düşünceleri ve güzel konuşmaları ile havalarda uçuyorlar; ama her türden zulmü gülümseyerek -bunu yapmaya zorunlu oldukları için değil, ama yapmak istedikleri için- yapıyorlar. Yaptıkları şeyler üzerine düşünüp bütün o korkunç şeyleri anlayacak yetenekten mahrum oldukları için değil, sadece gerçekleri görmek istemedikleri için...

CANETTI, Elias:

Eğer gelecek hakkında daha çok şey bilseydin, geçmişi taşımak daha da zorlaşırdı.

İnsanı, bilinmeyenin dokunuşundan daha çok korkutan hiçbir şey yoktur. İnsanların etraflarında yarattıkları bütün mesafelerin nedeni bu korkudur.

Kim ki hayvanlardan çok bahsediyorsa, insanlar adına utanıyordur!

Kişi, öteki insanlardan uzaklaştığı ölçüde hakikate yaklaşır. Günlük yaşam yalanlardan kurulu, yüzeysel bir düzendir.

Lanet olsun öç almaya; en sevdiğim kardeşimi öldürseler bile öç almak istemiyorum, başka insanlar istiyorum.

McQUEEN, Butterfly:

Atalarımın kölelikten kurtuldukları gibi ben de dinin köleliğinden kurtuldum. Mitoloji ve İsa için harcadığımız enerjiyi dünya ve insanlık için harcasaydık açlık ya da evsizlik diye bir şey kalmazdı.

ŞEF Seattle:

Eğer ortak bir tanrımız varsa, taraf tutuyor olmalı... Biz onu asla görmedik. O, size haklar verdi, fakat Kızılderili çocukları için hiçbir sözü olmadı.

PLAUTUS:

Akrabalarının sevmediği insanı kimse sevmez.

Hiçbir konuk üç günden fazla çekilmez.

Kötü bir adama iyilik etmek, iyi bir adama kötülük etmek kadar tehlikelidir.

Yoksullara pek cömert davranan zenginlere güvenme...

LONDON, Jack:

Dişisine kötü davranan tek hayvan insanoğludur.

FRY, Stephen:

Şu kilise etik sorunlar hakkında son derece gevşek... Örneğin, eskiden köleliğin gayet normal ve doğal olduğunu düşünüyordu; sonra fikrini değiştirdi. Peki, "O devirde öyleydi, herkes öyle sanıyordu, kimse daha iyisini bilmiyordu" dedikten sonra, katolik kilisesinin faydası nedir ve ne işe yarar o zaman?

ROOSEVELT, Eleanor:

Büyük beyinler fikirleri tartışır, orta halliler olayları, küçük beyinler ise insanları...

Dün yaptığım seçimler yüzünden bugün olduğum kişiyim.

OSLER, William:

Cehalet ne kadar fazla ise dogmatizm de o kadar büyüktür.

İnsanlar, gerçekte damarlarının yaşındadır.

PAVEY, Şafak:

Bir inancın ibadet hakkını diğer inancın iznine bağlayan anlayıştan korkuyorum!

ŞERİATİ, Ali:

Bu dünyası olmayan dinin, öbür dünyası da yoktur.

Eğer bir din yetimi korumuyor, kimsesize sahip çıkmıyor, ezilenlerin sesi ve soluğu olmuyorsa yalandır ve afyondur.

PERİKLES:

Özgürlük, onu savunma cesaretini taşıyanların hakkıdır.

PETRO, Gustave:

Gelişmiş ülke, fakirlerin bile arabaya bindiği ülke değil, zenginlerin bile otobüse bindiği ülkedir.

PRATCHETT, Terry:

Yalnızca rüyalarımızda özgürüz; diğer zamanlarda maaşa ihtiyacımız var!

MILLER, Arthur:

Sanırım dünyadaki her şiddet dolu anlaşmazlık papazlar, hahamlar ve imamlar tarafından yönlendiriliyor.

YILDIRIM, Ömer:

Tartışma yürüttüğünüz karşıt görüşlerden insanların cehaletlerini fark etmek ne büyük bir keyif; çok nadir bulunur.

HUME, David:

Tanrı kötülüğü engellemek istiyor da gücü mü yetmiyor? Öyleyse, Tanrı güçsüzdür. Yok gücü yetiyor da kötülüğü engellemek istemiyor mu? Öyleyse, Tanrı iyi niyetli değildir. Hem güçlü hem de iyi ise bunca kötülük nasıl oldu da var oldu?

ALLEGRI, Alessandro:

Uyuyan köpeği uyandırmaya gelmez.

HERBERT, Frank:

Korkmamalıyım, korku akıl katilidir. Korku toptan yok oluşu getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Üzerimden ve içimden geçmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiği zaman, geçtiği yolu görmek için iç gözümü ona çevireceğim. Korkunun gittiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.

STEWART, Jon:

Senin cahilliğin rahat etsin diye kendimi sansürlemeyeceğim!

SAY, Fazıl:

Dinsizden, dine zarar gelmez. Tarih boyunca dine en büyük zararı verenler hep din istismarı yapanlar, din üzerinden güç elde etmeye çalışanlar olmuştur.

HEINE, Heinrich:

Kadını anlayan erkek çok azdır. "Erkeği anlayan kadın var mı?" diye sorarsan dostum, kumda iğne nasıl bulunsun?

Size acılarımdan dert yanınca esnediniz, hiç bir şey demediniz; onlardan zarif şiirler çıkarınca övdünüz, iltifatlar ettiniz.

Sözcüklerin bittiği yerde müzik başlar.

FRESCO, Jacque:

Özgürlük ve demokrasi kelimelerini sürekli duyduğunuz dakika şüphe edin. Gerçekten özgür memleketlerde kimse size özgür olduğunuzu sürekli vurgulamaz.

ABAELARDUS, Petrus:

Felsefe; inanılanın inanılmaya değer olup olmadığını araştırmaktır.

KENCE, Aykut:

İtaatkar bir toplum çok daha kolay yönetilebilir.

Türkiye, yaratılışçılığın resmi bir devlet politikası olarak eğitim sisteminde yer aldığı tek laik ülkedir. Bu da Türkiye'nin laiklikten uzaklaşması, bilimden ve bilimsel düşünceden koparak ortaçağ karanlığına dönmesi anlamına gelir.

Türkiye'de kimi kesimlerin ortak hedef belirlemiş gibi, özellikle "Evrim Kuramı"na saldırmaları son zamanlarda giderek artmıştır. Bunun amacı da bilimsel düşünceyi, bilimi gençlerimiz ve halkımızın zihninden silmek, Türkiye toplumunu boyun eğen insanlardan oluşan bir yapıya dönüştürmektir.

MAXWELL, Jordan:

Çocuklarınızın eğitilmesini istemiyorlar. Çok fazla düşünmenizi istemiyorlar. Bu yüzden ülkemiz ve tüm dünya gün geçtikçe eğlenceyle, medyayla, televizyon programlarıyla, lunaparklarla, uyuşturucuyla, alkolle ve aktivitelerin her çeşidiyle dolu hale geldi, insanların beyinlerini meşgul tutmak için... Yani fazlaca düşünmeniz, yönetenlerin işine gelmiyor. Uyanmanız ve anlamanız gerek ki, hayatınızı yönlendiren insanlar var ve siz bunun farkında bile değilsiniz. Perdenin arkasındaki adamların istediği en son şey, bilinçlenmiş ve düşünme yeteneğine sahip bir toplum. Bu yüzden sürekli olarak düzmece bir yaşam, din, medya ve eğitim yoluyla bizlere sunuluyor. İlginizi dağıtmak ve sizi her şeyden habersiz bırakmak istiyorlar ve gerçekten de bu işi iyi yapıyorlar.

MENCKEN, Henry Louis:

İman dolu bir insan, basitçe net ve gerçekçi düşünme yeteneğini kaybetmiş veya hiç sahip olmamış kişidir. Sadece aptal değildir, aslında hastadır. Daha da kötüsü tedavi edilemez.

İnsanlığa hükmetme arzusu, hemen her zaman "insanlığı kurtarma arzusu" kılığına bürünür.

PROUST, Marcel:

Tek gerçek keşif yolculuğu yeni yerler aramak değil, yeni gözlerle bakmaktır.

KÜÇÜK, Yalçın:

Ders kitapları, bilimsel gelişmenin ayak bağı ve giderek düşmanı olmaktadır.

Türkiye halkı ve aydını Osmanlı'dan beri temel bilimleri ve bilgileri, romancılardan aldılar. Siyasal çözümleme ve bilgileri de daha kolay olduğu için gazete köşelerinde her gün yazan fıkra yazarlarından öğrendiler. Daha kolayın çoğu zaman daha çok yanlışı içerdiğini düşünmeden...

AKHAN, Gizem:

Yaşadığım dünyayı koruma güdüsüyle bir eylem yaptım; şiddet kullanmadım, dünyayı kirletenlere karşı mücadele verdim. Hiçbir suç işlemediğim için korkmadım ve ceza almaktan da endişe duymadım.

PREVERT, Jacques:

Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç güneş ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne kadar çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı bu yıl?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi bir çok küçük şeylere bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yeni yılda düşünün...
Yayılın çimenlerin üzerine... Acele edin...
Er ya da geç... Çimenler yayılacak üzerinize...

PLINIUS, Gaius:

Şairlerin yalan söylemek için ehliyetleri vardır.

Umut, çalışkanların rüyasıdır.

Zamanımızda kesin olan tek şey, hiçbir şeyin kesin olmamasıdır.

STUART, Dudley Coutts:

İlk defa yeni bir kitap okumaktansa, okunmuş bir kitabı tekrar okumak daha yararlıdır.

GÖKÇE, Emre:

Hiç aklıma gelmezdi, aklıma hiç gelmeyeceğin...

Kişi nasıl da sıradan eder kendini, kendi kendisini nasıl da yok edermiş meğer...

BİLGİN, Nahit:

Aslında sanat, doğadan ve toplumdan aldığını, topluma verir. Bu açıdan bakılınca bir yansıtıcıdır. O, bir bakıma ise toplumun, yaşamın kendisidir. İnsanlar onda kendisini görür. Onun için herkes onu arar, ona koşar, onu bulur.

ROUX, Joseph:

Kötü kazanabilir, ama üstün gelemez.

TACITUS, Publius Cornelius:

En kötü nefret, akrabaların nefretidir.

İnsanlar, bir iyilikten çok incinmenin karşılığını vermeye hazırdırlar. Çünkü minnetarlık bir yüktür, intikam ise zevk!

LANDOR, Walter Savage:

Devletler insanlar gibidirler; büyürler, olgunlaşırlar, yaşlanırlar ve ölürler.

SOFOKLES:

Dere kenarındaki ağaçlardan, dallarını eğenler kurtulur taşkınlardan, oysa köklerinden sökülüp gider kaskatı direnenler. Yelkenlerini sonuna kadar gererek rüzgarı karşılayan denizci, alabora olup ters dönen teknesiyle sürdürür yolculuğunu...

Kimse, yaşlı bir adam kadar sevemez.

Korkuya yer vermeyen bir devlette, kanunlar hiçbir zaman gerekli saygıyı görmezler.

RUSKIN, John:

Bütün büyük yanlışlıkların altında gurur yatar.

Yeryüzünde pek çok din bulunmaktadır, ancak sadece tek bir ahlak vardır.

ARISTOFANES:

Kötü olaylar, kötü sebeplerden kaynaklanırlar.

AUBIGNE, François d' (Marquise de Maintenon):

Kötülüğün içine kolayca girilir, ama güçlükle çıkılır.

- M -

Mazlum milletler, zalimleri bir gün mahv ve yok edecektir. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir toplumsal hale mazhar olacaktır.

Memleketi şimdilik üç büyük kültür bölgesi halinde mütalaa ederek, Batı Bölgesi için "İstanbul Üniversitesi"nde başlamış olan islahat programını daha radikal bir tarzda tatbik ederek Cumhuriyet'e, cidden modern bir üniversite kazandırmak, Merkez Bölgesi için "Ankara Üniversitesi"ni az zamanda kurmak lazımdır. Doğu Bölgesi için Van Gölü sahillerinin en güzel bir yerinde, her şubeden ilkokullarıyla ve nihayet üniversitesi ile modern bir kültür merkezi yaratmak yolunda, şimdiden fiiliyata geçilmelidir. Bu hayırlı teşebbüsün, Doğu vilayetlerimiz gençliğine bahşettiği feyz, Cumhuriyet Hükümeti için ne mutlu bir eser olacaktır. Tavsiye ettiğim bu yeni teşebbüslerin, eğitmen ve öğretmen ihtiyacını ziyadeleştireceği şüphesizdir. Fakat bu yön, hiçbir vakit işe başlama cesaretini kırmamalıdır. Vekalet'in geçen yıl içinde bu yönden yaptığı tecrübeler çok ümit verici mahiyettedir. (1 Kasım 1937 günü TBMM'nin açılış töreninde yaptığı konuşmadan)

Memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca amillerinden biri budur. Biz öteden beri, böyle bir idareyi bertaraf etmek için mücadele ettik. Şimdi nasıl olur da benim aynı yola gitmekliğim, yeniden devlet hayatında tarafımdan böyle bir çığır açılması istenebilir!

Memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise bir çiftçi ailesini geçindirebilecek toprağın, hiçbir sebep ve suretle bölünemez bir maliyet alması, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgesinin nüfus kesafetine ve toprak verim derecesine göre sınıflamak lazımdır. (1 Kasım 1937, TBMM Açış Konuşması)

Millet Meclisi'nde bana ne kadar karşı koyan olursa olsun, o Meclis büyük Türk milletinin temsilcisi oldukça, bana lazımdır. Ben milletin adamıyım. Onun sağduyusu dışında hareket eden adam durumuna asla düşmem.

Millet sevgisi kadar büyük mükafat yoktur.

Milletimizin kat etmeye mecbur olduğu merhaleler büyüktür, ulaşılması zaruri olan hedefler çoktur. Mutlaka bu merhaleler kat olunacak, en nurlu hedeflere varılacaktır. Onun için birbirimize vereceğimiz işaret; ileri, ileri daima ileridir.

Milletin bağımsızlığını yine milletin kararı kurataracaktır!

Milletin umumi eğilimi, benim şu veya bu zaruret karşısında Başvekil olmamı icap ettirirse, bu vazifeyi kemal-i tevazu ve minnetle yapmaya hazırım. Bu takdirde benim aynı zamanda Reis-i Cumhurluğu üzerimde bulundurmamın kanuni imkanı elbette yoktur.

Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, yok olur. Milletin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

Muharebeyi iyi yapabilmek için harbi gözden kaçırmayacaksın! Gözden kaçırdın mı 'muharebeyi' belki kazanırsın, ama 'harbi' kaybedersin.

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Musul, bizim için çok kıymetlidir; birincisi, civarında sonsuz servet teşkil eden petrol kaynakları vardır. İkincisi, bunun kadar mühim olan Kürtlük meselesidir. İngilizler orada bir Kürt hükümeti teşkil etmek istiyorlar. Bunu yaptıkları takdirde bu fikir bizim sınırımız dahilindeki Kürtlere de sirayet edebilir. Bu fikre engel olmak üzere sınırı güneyden geçirmek lazımdır. (16 Ocak 1923, İzmit - Gazetecilere yaptığı açıklamadan)

Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.

Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hakim olacaktır.

LOWELL, James Russell:

Düşüncelerini değiştirmeyenler, sadece aptallarla ölülerdir.

Gururla zayıflık ikiz kardeştirler.

Zayıfların haklarını korumak için konuşmayanlar, tutsaklardır.

LONGFELLOW, Henry Wadsworth:

Büyük insanların ulaştıkları ve muhafaza ettikleri yükseklik, ani bir sıçrayışla erişilmiş değildir. Onlar başkaları geceleri uyurken, yukarıya tırmanmaya çalışıyorlardı.

Gençlik, insanın başına hayatta bir kere gelir.

Sabah yaklaştıkça, gece kararır.

DRYDEN, John:

Savaşta bütün gecikmeler tehlikelidir.

PARKER, Joseph:

Çamur atma; hedefini şaşırır, kirli ellerinle kalıverirsin.

KEBLE, John:

Senden iyilere yerini vermesini bil.

LESSING, Doris:

Çok bilenin derdi de çok olur.

SMILES, Samuel:

İnsanlar gibi uluslar da deneylerle güçlenirler.

ALCOTT, Amos Bronson:

Ülkülerimiz bizden daha temizdirler.

Yolculuk ederken gözlerini yanına almayı unutma.

GIOVENALE, Decimo Giunio:

Para arttıkça, para sevgisi de artar.

OSMANOĞLU, Ertuğrul (Sultan Abdülhamit'in Torunu):

Bir şeyi unutmayın. Eğer Mustafa Kemal Paşa olmasaydı hiç birimiz olmazdık. Yaptığı devrim belki hanedan için kötü oldu ama Türkiye O'nun sayesinde var. Siz, ben, hepimiz varlığımızı O'na borçluyuz.

COMTE, Auguste:

Eğer gelecek hakkında düşünmezseniz, asla bir geleceğiniz olmaz.

Sevgi prensibimiz, düzen temelimiz, ilerleme amacımızdır.

İNCE, Muharrem:

Yıllarca "hem müslüman, hem laik olunmaz!" dediniz; ama hiçbir zaman "hem müslüman, hem hırsız olunmaz!" demediniz...

HAYES, Rutherford Birchard:

Ülkesine yararlı olan, partisine de yararlı olur.

Site Ziyaret Haritası

Locations of Site Visitors

SANDBERG, Sheryl:

Hem başarılı olup hem de herkes tarafından sevilmeyi beklemeyin.

Erkeklerde başarı ve beğenilme oranı elele ilerlerken, kadınlarda bu durum büyük farklılık gösterir.

KARAMANOĞLU Mehmet Bey:

Divanda, dergahta, mecliste, meydanda "Türkçe"den başka dil kullanılmayacaktır!

POLLOCK, Jackson:

Dünkü acılar, bugünkü sevinçlerin kaynağını oluşturur.

FEYZİOĞLU, Metin:

Göreceksiniz düne kadar Atatürk'e sövüp sayanlar, Türkiye'yi içine düşürdükleri belalardan kurtarmak için Atatürk'ün ipine sarılacaklardır.

Hayatımızda umutsuzluğa yer yoktur. Başkalarının umutsuzluğa kapıldığı yerde inancımız, umudumuz olur.

Karakterliyseniz, donanımlıysanız elini sıktığınız insana boyun eğmezsiniz. Düşüncenizi söylersiniz, düşüncesini dinlersiniz. Haklıysa haklı dersiniz, haksızsa haksız dersiniz. Hiç kimse mutlak olarak haklı, mutlak olarak yanlış değildir.

Özgür düşünceyi yok etmeye çalışmak, kendi geleceğini prangaya vurmakla eş anlamlıdır. Çözüm topyekun bir çağdaşlaşma ve özgürleşme hamlesinin başlamasıdır.

LEVENT, Tamer:

Sanat bir işin adı değil, bir işin özenle yapılması felsefesinin adıdır.

ATAY, Barış:

Sanatçı, hiçbir şekilde iktidarın güdümünde değildir.

KILIÇ Ali:

Atatürk artık son günlerini yaşıyordu. Bu arada Başbakan Celal Bayar İstanbul'a gelmişti. Atatürk'ü ziyaret ederek bütçe hakkında bilgi sunacaktı. Doktorlar Bayar'dan, Atatürk'ü sadece çeyrek saat kadar meşgul etmesini rica etmişlerdi. Atatürk, Bayar'ı dikkatle dinledikten sonra şunları söyledi: "Çocuğum, ne yapılacaksa çabuk yapılmalı. İki yıllık bir zamanınız var. Behemehal dünya bir savaşa gidiyor. Bu durum karşısında bütçe görüşlerine ve formüllerine uyarak hareketsiz kalmak doğru değildir." (Kılıç Ali Bey'in anılarından...)

Gazi bizim Gazimiz, kainat ve insanlığın ulu Gazisi... Gaziantep'in yüreğinden coşan sesi dinliyor musun? Bu ses, tek ses olarak neden senin büyük yüreğine akıyor? Gaziantep seninle yeniden kuruldu, çünkü sana inandı, bağlandı. Sana inanan, sana bağlanan kendi varlığına inanır. Hakka inanır, sonsuzluğa bağlanır. Sen her şeysin, Gazisin. Büyük Türk'ün bizzat kendisisin, özüsün, kütük adın Gazi Mustafa Kemal'dir. Fakat doğuş adın, tarih adın, asıl adın Türkiye'dir.

BEŞTEPE, Naci:

Kadınlarımızı yüceltmeden yücelmemiz olanaksızdır.

KILINÇ, Koray:

İyi şarkılar ve iyi adamlar peygamberler gibidirler. Uyarırlar ve öğretmek isterler, öğrenmeyi istersen ne ala...

- Ş -

Şarap kebap hay hay, hesap kitap vay vay!

Şer işi uzat, hayra dönsün; hayır işi uzatma, şerre dönmesin.

Şeytan işi olmayınca kuyruğunu tartar.

Şeytanın dostluğu darağacına kadardır.

Şıh uçmaz, O'nu müritleri uçurur!

ATEŞ, Kemal:

Aydın, karşısında dil yanlışı yapmaktan çekindiğimiz insandır.

Bir dilde her yıl pek çok sözcük yaratılabilir, türetilebilir; ancak üç yüzyılda tek bir ek yaratılamaz.

Dil gibi esnek bir dizge, katılıkları kabul etmez. Bir dilin yazılmış yüz kuralı varsa, yazılamamış bin kuralı olduğunu unutmamak gerekir.

Ek zenginliği Türkçenin doğurganlığının, üretkenliğinin, yaratıcılığının önemli bir kanıtıdır.

Lüks otellerin önünde bir havuz olmaktansa, biraz ötedeki mavi denizde küçük bir damla olmayı yeğlerim.

RASHIDI, Yasmine El:

Ölmeye karar verenler bile, bazen yaşamın kendisi tarafından kandırılır.

MAHRUKİ, Nasuh:

Bugünün sonuçları, yarının sebepleridir.

Kendi yaşamının öncüsü olmak demek, kendi yaşamının lideri olmak demektir.

ROBERTSON:

Türkiye, batılı devletler ve Ortadoğu için kritik öneme sahip bir ülkedir. Bu nedenle ülke istikrarının, gücün sakatladığı bir beyin tarafından tehdit edilmesine izin vermemek gerekir. Türkiye'nin çevresi, bu nöropsikolojik hastalığa yakalanmış liderler tarafından yönetildikleri için zayıf düşmüş ülkelerle sarılıdır. Bu nedenle dünyanın bunlara benzer başka bir ülkeye artık tahammülü yoktur.

GÜRBÜZ, Mahir:

Toprak artırılamayan, yitirilen, bozulan kıt bir kaynaktır. Bu nedenle toprak kullanımının planlanması gereklidir.

Toprak canlı ve doğal bir kaynak olup değeri ölçülemez. Arazi ise, toprağın toplumsallaşmış ve ekonomikleşmiş bir formudur.

KISSINGER, Henry Alfred:

Kendi içimizdeki (A.B.D.) hainleri en ağır şekilde cezalandırır, başka ülkelerin hainlerini ise el üstünde tutarız.

Petrolü kontrol ederseniz ulusları yönetirsiniz, gıdayı kontrol ederseniz tüm insanlığı yönetirsiniz.

YUTANG, Lin:

Polisin çok olduğu yerde özgürlük, askerin çok olduğu yerde barış, hukukçunun çok olduğu yerde ise adalet yoktur.

ÇAĞLAR, Yücel:

"Doğa" denilince insanların bilinçli eylemlerinin dışında kalan varlıklar, süreçler, ilişkiler, biçimler, etkileşimler ve görünümler anlaşılmalıdır. Dolayısıyla tüm doğal varlık, ortam ve süreçler kamusaldır ve insan da doğanın bir parçasıdır.

JUVENAL (Decimus Iunius Iuvenalis):

Herkes öğrenmek ister, kimse de karşılığını vermeye kalkışmaz.

Para arttıkça, para sevgisi de artar.

Yaşlılık ölümden çok daha korkunçtur.

Zengin adamlarda sağduyuya pek rastlanmaz.

KARABEKİR, Kazım:

Ey Türkoğlu! Sen pek safsın, seni herkes aldattı. Erdim diyen, döndüm diyen çemberinden atlattı.

Milletimizin birliğini temsil eden Meclisimizin yarattığı milli zaferlerle şarkta ve garpta milletimizi saran esaret zincirini kırdık!

DEWAR, Thomas:

Aşk, masraflarla çevrilmiş bir duygu okyanusudur.

Zihinler paraşüt gibidir, sadece açıkken işe yararlar.

SIDNEY, Philip:

Soylu düşünceleri olan kişiler yalnız değildirler.

SANDBURG, Carl:

Geçmiş, bir kova külden başka bir şey değildir.

HARE, Augustus William:

Bilgi, sevgiyle zekanın anasıdır.

Düşünce rüzgar, bilgi yelken, insanlık bir kayığın kendisidir.

CEBECİ, Zeynel:

Bir topluma vicdansızlık çökerse gözlerine de hakikati göremeyecekleri bir perde iner.

Erdemli, onurlu yaşamak kuru kuyudan su çıkarmak kadar zordur, ama güzeldir.

Halk erdemi kaybedip de yalnız ekmeğe bakarsa puta bile tapar. Çoğunluğun gittiği yol her zaman doğru yol; arkasından ekmek adına yürünen kişi de her zaman doğru kişi değildir.

Her iyilik bir başka iyilikle gönendirir. Her kötülük ise bir başka kötülükle felakete gönderir.

Her yaşam bir başka yaşamın anasıdır. Her kötülük bir başka kötülüğün tarlasıdır.

İnsanların doğru için mücadele yerine rahatı, rehaveti seçmesi suyun akış yönünde yüzmek kadar kolaydır.

Kralın vereceği zenginlikle yaşamak yerine masumu korumak adına fakir yaşamak daha güzeldir bu dünyada...

Ne boylu ardıçlar minicik kuşlardan büyük, ne de minicik kuşlar boylu ardıçlardan zengindir.

Susmak, içini dinlemektir. İçini dinlersen önceden bilinen bir cevabı olmayan sorulara kendin cevap bulursun.

Vicdan, insanın gözüdür. Kötü bu nedenle kördür, bakar da görmez.

Yaşamlar karşılıklıdır. Her yaşam bir başka yaşama bağlıdır.

BRILLAT de Savarin, Jean Anthelme:

Bana ne yediğini söyle, nasıl bir adam olduğunu söyleyeyim sana...

ROLAND, Marie-Jeanne Phlippon:

Düşüncelerle karşılaşınca zayıflar korkar, aptallar karşı gelir, akıllılar karar verir.

Herkes mutluluktan bahseder, ama pek az kimse bilir onu...

CEMSU, Filiz:

Masumiyet bilincin en saf halidir.

Masumiyetine sahip çıkan bir toplumun bileğini kimse bükemez!

EL-MÜNAVİ, Muhammed Abdürrauf:

Cahilliği bırakıp faziletli olan ilmi öğrenene ne mutlu! (Feyzü'l Kadir isimli kitabından)

EURIPIDES:

Kadının kötüsü kadar kötü, iyisi kadar da iyi bir yaratık yoktur.

Yalnız akıllılar zenginliklerini kullanabilir.

TÖNBEKİCİ, Mutlu:

İnsanlar ne kadar aptal olurlarsa o kadar kötü olurlar.

ÜNSAL, Engin:

Demokrasi ayırt etme, algılama yeteneğini öngören seçmen topluluğunun siyasal rejimidir.

ROOSEVELT, Franklin Delano:

Basın hürriyeti kalkarsa vicdan, eğitim, konuşma hürriyetleri de kalkar.

Benim en derin üzüntüm, Atatürk gibi büyük bir adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.

BERGSON, Henri:

Bir şeyi anlamanın en iyi yolu o şeyin içinde olmaktır.

SYRUS, Publilius:

Başkalarını hep bağışla, ama kendini hiç bağışlama...

Bugün, dünün öğrencisidir.

Suçluyu affeden hakim, kendini mahkum etmiş olur.

Verilen öğütlerden yalnız akıllılar yararlanır.

KARAMAN, Suphi:

Aslında 27 Mayıs sadece bizlerin gözünü açmadı, Amerika'nın da gözünü açtı. Ordu içinde taraftar kazanma gayretleri arttı. Kaldı ki bizler de Amerika'nın emperyalist olduğunu 1960'lardan sonra öğrendik.

Dünyanın hiçbir yerinde ihtilal yapanlar kendilerini kanunla bağlamazlar, ama yeni kanun yaparlar.

TANAL, Mahmut:

Hiç kimse kendi davasının hakimi olamaz.

CURTIS, George William:

Mutluluk, herşeyden önce sağlıklı olmamıza bağlıdır.

LEE, Hee Chul:

Türkler batı giysileri içinde doğulu yürekleri olan insanlardır. Sempatik ve duyguludurlar. Birbirlerine 'canım', 'şekerim' 'balım' gibi, Kore dilinde karşılığı olmayan ve bizim alışkın olmadığımız sevgi sözcükleri ile seslenirler. Yardımseverdirler. Yolda bir kaza olsa, herkes yardıma koşar. Dünyada hiç kimse Türkler kadar konuksever olamaz. Eve gelen konuğu Tanrı'nın gönderdiğine inanırlar. (Güney Kore'nin Ankara Büyükelçisi)

MINH, Ho Chi:

Türk halkı hayranlık verici bir cesaret ve fedakarlık ruhuyla uğursuz "Sevr Anlaşması"nı yırttı ve bağımsızlığını kazandı. Emperyalizmin düzenlerini yendi ve sultanın tahtını devirdi. Bitkin, parçalanmış ve çiğnenmiş bir ulusu, birleşmiş ve güçlü bir cumhuriyet haline getirdi, devrimini yaptı.

JONSON, Benjamin:

Sanatın düşmanı bilgisizliktir.

MİDHAT, Ahmed Şefik (Mithat Paşa):

Devlet, halka hizmet için vardır.

Yürütme ve yasama yetkileriyle donatılmış ve yabancılardan oluşacak bir uluslararası kontrol komisyonunu hiçbir Türk nazır kabul edemez. Evet, savaş imparatorluğu yıkar. Ama şerefsizce boyun eğmek de sonuçta öldürücü olur. Şerefsizce ölmektense şerefle savaşıp ölmek evladır.

ÜÇER, Ali Rıza:

Emek ve vatan bir bütündür. Milli devlete ve vatana saldırırsanız, emeğe saldırmış olursunuz.

MASON, George:

Basın hürriyeti, öteki hürriyetlerin emniyet sübabıdır; diktatör hükümetlerden başka hiçbir kuvvet onu kısamaz.

FOGG, Karen:

Türkleri tarihlerinden koparmak gereklidir.

SMITH, Alfred Emanuel:

Demokrasinin kusurları, yine demokrasiyle kapatılır.

BARTAS, Guillaume de Salluste du:

Gecenin kara pelerini herkesi aynı şekilde örter.

AKDEMİR, Ali:

Eski model ve stratejiyle, eski sonuçlarla yetinmek yerine; yeni ve fakat başarılı olmuş yöntem ve stratejiyle daha anlamlı sonuçlar elde edinilebilir.

ABUŞOĞLU, Tamer:

Türkiye, Türkiye'den ve Türkler tarafından yönetilmelidir.

BAADER, Franz Xaver von:

Özgürlük aşk değildir, yalnız aşkın kapısıdır.

BABAT, Uğur:

Bizim tek hatamız, pahalı hayallerimize ucuz insanları ortak etmemiz oldu.

BABEUF, Noel:

Gerçek anlamıyla eşitlik ve mülkiyet üstüne kavga başlamalıdır!

CAHİDİ, Ahmed:

Her neye baktım ise ibret göründü gözüme, akıllı isen can kulağın aç, nazar kıl sözüme, bir değirmendir bu dünya, öğüdür bir gün bizi...

ÇAĞLAR, Ece Ayhan:

Ne olurdu yani, bir sene de insanlık moda olsa...

ERGU, Elif:

Kadınım ve çok değerliyim.

ÇAKMAK, Fevzi:

Bir millet birlik olmazsa vücuda getireceği ordunun manevi cephesi zayıf olur.

Cemaat ve tarikatlar, haçlıların Anadolu'da kurdukları ileri karakollardır.

Dökülen kanlar boşa gitmemiştir. 'Osmanlı İmparatorluğu' yıkılmakla beraber daha kuvvetli bir 'Cumhuriyet' yaratmıştır.

İNÖNÜ, Erdal:

Atatürk yaşasaydı AB'ye girmemiz için çaba gösterirdi. Şimdiki siyasetçiler istese de istemese de bir gün mutlaka AB'ye gireceğiz. Bizler tarih, coğrafya ve kültür bakımından zaten Avrupa'nın bir parçasıyız.

KORAY, Semih:

Bilim ve teknolojisiz büyüme sahtedir.

"Cumhuriyet Bayramı" yalnızca Cumhuriyet değerlerine olan bağlılığımızı pekiştirmenin değil, aynı zamanda bu değerleri daha derinden özümsemenin bir vesilesidir. Cumhuriyet, saltanatın ve hilafetin yerine milletin teşkilatlanmış biçimi olarak kurulmuştur. İktidarın kaynağını din olmaktan çıkarıp, egemenliği kayıtsız şartsız millete vermiştir. (31.10.2016, Pazartesi)

Türkiye, her şeyin en iyisiyle en kötüsünün birlikte var olduğu yerdir.

ERGÜN, Derviş:

Bilgi yalan-yanlış ve maksatlı üretilmiş ise, yaşam hakkına dair vesayetin dayatılması hakim olmuş demektir.

Bilgiye erişim kesilmiş ise öğrenme ve bilme hakkı gasp edilmiş ya da ortadan kaldırılmış demektir.

TÜRKER, Dilek:

Türkiye'yi, popüler kültürün narkotik çukuruna terk etmemek zorundayız.

COWPER, William:

Üzüntü bir ilaçtır.

- İ -

İftira, dağdan-taştan ağırdır.

İki çıplak bir hamama yakışır.

İki gönül bir olunca samanlık seyran olur.

İl ilden ayruksu olmaz, töresi ayruksu olur.

İnsan kıymetini insan bilir.

İnsan sövüldüğü yere, köpek dövüldüğü yere gider.

İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur.

İnsanı dertli eden hayvandır.

İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur.

İnsanoğlu çiğ süt emmiş...

İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.

İş olacağına varır.

İşleyen demir ışıldar.

İti an, çomağı hazırla.

İyi insan lafının üstüne gelir.

İyilik yap, denize at.

BÖGÜN, Hasan:

Tarihin kanunudur, değişmez ve karşı durulamaz: Mustafa Kemal'ler Abdülmecid'leri hep devirmiştir, hep devirecektir.

CLAUDIANUS, Germanicus Julius Caesar:

Yüksek bir mevkiye yerleşen alçak bir kişiden daha kötü bir şey olamaz.

WEINBERG, Steven:

Din, insanlığın asaletine edilmiş bir küfürdür. O olsun ya da olmasın, hayatınızda iyi şeyler yapan iyi insanlar ve kötü şeyler yapan kötü insanlar her zaman olacak. Ama iyi insanların kötü şeyler yapması için din gerekiyor.

ARGYLL (İngiliz Milletvekili):

Türkiye'ye sunulan teklifleri bağımsızlık iddiasında bulunan bir hükümetin kabul etmesi mümkün olamaz. Bu teklifler bağımsızlık fikriyle zıttır. Teklifler yabancı denetimi öngördüğünden baskı yapılmaksızın kabul edilmesini beklemek büyük ölçüde boştur.

HEINLEIN, Robert Anson:

Bu dünyada hayvanlara nasıl davrandığımız, cennetteki statümüzü belirleyecektir.

BAKUNIN, Mikhail:

Eğer Tanrı gerçekten varsa, O'nu yok etmemiz gerekir.

Yok etme tutkusu aynı zamanda yaratıcı bir tutkudur.

SAWADOGO, Yacouba:

Eğer kendi köşenize çekilirseniz, bildiklerinizin insanlığa hiçbir faydası olmaz.

VERİMLİ, Arif:

Her gün güzel geçmeyebilir, ama her günün içinde bir güzellik mutlaka vardır.

SHAFTESBURY, Anthony Ashley-Cooper:

Yürek, hiçbir zaman tarafsız değildir.

BOĞAZLIYAN Kaymakamı Kemal Bey:

Fertler ölür, millet yaşar. İnşallah Türk milleti ebediyete kadar yaşayacaktır.

Yabancı devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buysa kahrolsun böyle adalet; yaşasın ulus. Borcum var, servetim yok. Çocuklarımı ulusuma emanet ediyorum.

PAPA I. Franciscus:

Bütün dinler saftır, çünkü dinler inanan insanların kalbinde saflaşır.

İncil çok güzel bir kutsal kitaptır, fakat diğer büyük ve eski yapıtlar gibi onun da eskiyen bölümleri bulunmaktadır.

Mafya gibi kötülüğün yolunu tutanlar, Tanrı'nın yolundan uzaklaşmışlardır. Bunlar aforoz edilmişlerdir.

Yaşama hakkına ve din özgürlüğüne karşı saldırılar için din bahane edilemez.

BOURDILLON, Francis William:

Gecenin binlerce gözü vardır.

POPE, Alexander:

Namuslu bir adam, Tanrı'nın en soylu eseridir.

Özür yalandan daha korkunç, daha kötüdür; üstü örtülmüş bir yalandır çünkü...

XENOPHON:

Bütün seslerin en tatlısı övgüdür.

AYTOUN, William Edmondstoune:

Kadınların aşkları suya yazılmış, inançları da kuma çizilmiştir.

- I -

Irmaktan geçerken at değiştirilmez.

HARVEY, David:

Kentler, kar ve sermaye birikiminin adreslerine dönüştürüldü.

MacAULAY, Thomas Babington:

İyi bir anayasa, en iyi diktatörlükten kat kat iyidir.

TENNYSON, Alfred:

Dostu olmayanın düşmanı da olmaz.

GILFILLAN, George:

Şiir, güzelliğin ülkesinde yaşayan gerçektir.

LAMA, Dalay:

Konuştuğun zaman sadece bildiklerini tekrar edersin, ama dinlersen yeni şeyler öğrenebilirsin.

COŞKUN, Özdemir:

Halkımızın sorular sormayı öğrenmesi lazım, ısrarla cevapları ve nedenleri arayarak...

KANDEMİR, Ali:

"Milli Birlik", milletçe ağlayıp milletçe gülebilmektir.

ATAER, Ekrem:

İnsanlık artık dinlemek değil, sahaya inmek istiyor.

UZERLİ, Meryem:

Buda, Budist değildi. İsa, Hristiyan değildi. Muhammed, Müslüman değildi. Onlar sevgiyi öğreten öğretmenlerdi, onların dini sevgiydi.

STAEL, Anne Louise Germaine de:

Başka ülkeleri ne kadar çok görürsem, kendi ülkemi o kadar çok severim.

PRIOR, Matthew:

Tartışmalarda yapılan benzetmeler, aşkta söylenen şarkılara benzerler. Hiçbir şeyi kanıtlamazlar.

SCHUMPETER, Joseph Alois:

Kapitalizm, ne ev kadınının fasulye ile nohut arasındaki seçiminin üretimi etkilemesi, ne genç adamın fabrikada ya da çiftlikte çalışmayı seçmesi, ne de işletme idarecilerinin neyi ve nasıl üretecekleri hakkında söz sahibi olması demektir. Kapitalizm, bir kıymetler dizisi, hayat karşısında bir tutum ve bir medeniyet, eşitsizliklerin ve aile servetlerinin medeniyeti demektir.

SHERRILL, Charles Hitchock:

Öyle zamanlar oldu ki, anıları içinde benim eşsiz nitelikte gördüklerimi düzeltti: "Hayır! Ben bunda yanlışım. Eğer şöyle düşünseydim ve yapsaydım sonuç daha eksiksiz olacaktı." Gerçekçilik O'nun korkmadığı şeydi. (Emekli general ve diplomat Charles Hitchock Sherrill'in 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk için söylediklerinden...)

HAN, Muhammed Eyüb (Pakistan Devlet Başkanı):

Kemal Atatürk yalnız bu yüzyılın en büyük adamlarından biri değildir. Biz Pakistan'da O'nu gelmiş geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. Dünyadaki bütün Müslümanlar, gözlerini sevgi ve hayranlıkla O'na çevirmişlerdir. O Müslüman dünyasında yeniden siyasi uyanış yönünde ileriye doğru cesur bir adım atan bir avuç insandan biridir.

BRISBANE, Albert:

Hürriyetimiz, basın hürriyetine dayanır; basın hürriyeti ise ortadan kaldırılmadan sesi kısılamaz.

PAPA II. Urban(us):

Onların intikamını kim alacak, yaralarını kim saracak? Elbette sizler... Çünkü bütün milletler arasında düşmanlarınızı sindirmek için Tanrı en çok sizin ruhunuza cesaret ve vücudunuza kuvvet vermiştir. Yola çıkın artık. Oyalanmayın, yola çıkın. Bütün günah ve hatalarınız affedilecek. "Gökler Krallığı"nın haşmeti üzerinizde olacaktır. (Bu sözler, medeniyetler savaşını başlatan Papa II. Urban(us)'ın tarihi konuşmasından alınmıştır. 1095 yılında "Katolik Kilisesi" Avrupa'daki en büyük hakimiyetini yaşarken Papa II. Urban(us) Kudüs'ün müslümanların kontrolü altında olmasına artık tahammülü kalmadığını ilan etti. "Doğu Roma İmparatoru"nun çağrısı üzerine "Haçlı Seferleri"ni başlattı.)

ANAR, İhsan Oktay:

Benim dünyada tattığım en büyük lezzet, hayat değil, insanlık! Her zaman olduğu gibi şimdi de, yaşıyor olmanın değil, insan olmanın zevkini çıkarıyorum.

ELUARD, Paul:

ASIL ADALET (Çeviren: İbrahim Abdülkadir Meriçboyu)

Sayın Volkan Ekmekçi'ye teşekkürlerimle...

İnsanlarda tek sıcak kanun;
Üzümden şarap yapmaları,
Kömürden ateş yapmaları,
Öpücüklerden insan yapmalarıdır.

İnsanlarda tek zorlu kanun;
Savaşlara, yoksulluğa karşı,
Kendilerini ayakta tutmaları,
Ölüme karşı yaşamalarıdır.

İnsanlarda tek güzel kanun;
Suyu ışık yapmaları,
Düşü gerçek yapmaları,
Düşmanı kardeş yapmalarıdır.

Hep var olan kanunlardır bunlar,
Bir çocukcağızın ta yüreğinden başlar,
Yayılır, genişler, uzar gider,
Ta akla kadar...

ATAER, Ece:

Barışı kurmak için en doğru anın, "hemen, şimdi" olduğunu çok iyi anlamak gerekir.

Sağlıklı insanlar savaştan nefret ederler.

AYDIN, Oktay:

Bir çocuk dünyaya geldiği andan itibaren hayattaki ilk ve en önemli yol arkadaşı anne-babasıdır. Anne-baba, çocuğun hayata açılan penceresidir.

SEYFETTİN, Ömer:

İslamcılık adı altında Türk düşmanlığı yapan soysuzlardan nefret ediyorum.

KARA, Taylan:

Bir yazarın edebi değeri güncel siyasette aldığı tutumda değil, eserlerinin güncel siyaseti aşan bir düzlemde insanla kurduğu estetik ilişkide saklıdır.

Bir yazarın en önemli şeyi vicdanıdır. Vicdan ancak bağımsız olduğu zaman var olabilir. Yazar, sırtını dayayacağı bir güç arayışına girdiği anda ise ruhunu ve vicdanını yitirir.

Devletler, var olduğundan beri kime para vereceğini çok iyi bilir. "Devlet geleneği" bu konuda hiç yanılmamıştır; hangi yazara para, hangi yazara hapis cezası verileceği çok iyi bilinir. Tarihe bakıldığında bu seçimin büyük bir titizlikle yapıldığı görülecektir.

İnsan türü, var oluşunu en yüce erdemlerle en aşağılık alçaklıkların arasında geniş düzlüklerde konumlandırmıştır.

Sanat siyasete karıştırılamaz, çünkü zaten siyasetten asla ayırt edilemez.

KIRK, Theodore van:

Silahların yasaklanmasını görmek istiyorum. (Hiroşima'ya atom bombasını atan uçağın rotacısı)

GÜL, Pınar:

İnsanlar kendi düşüncelerini ifade ederken aslında ideallerini de ifade etmiş olurlar.

ADAMS, Phillip Andrew Hedley:

Marx hatalıydı. Din insanlığın afyonu değildir. Afyon; uyuşturucu, hissizleştirici, sıkıcı şeyleri akla getiriyor. Ama din, sıklıkla korkunun afrodizyağı, gaddarlığın anfetamini olmuştur. En iyi olduğu durumlarda ruhları ayağa kaldırmış, çan kuleleri dikmiştir. En kötü olduğu durumlardaysa bütün uygarlıkları mezarlığa çevirmiştir.

NESRİN, Teslime:

Din şu an kadınların ilerlemesi önündeki ilk engel; din insanları geriye götürüyor, bilime ve gelişmeye karşı çıkıyor. Din insanları doğa üstü güçlerin korkusuyla yutuyor. İnsanların mutluluğuna engel oluyor ve tercihlerini yaşamalarına asla izin vermiyor.

SOUTH, Robert:

Yenilgi; bir umutsuzluk kaynağı değil, taze bir başlangıç olmalıdır.

SOUTHEY, Robert:

Görünene göre karar verenler, ne kadar az şey gördüklerini bilmeyenlerdir.

Ne kadar uzun yaşarsanız yaşayın, ilk yirmi yıl ömrünüzün en uzun yarısıdır.

SHELLEY, Percy Bysshe:

Acayip şeyler, acayip düşüncelerden doğar.

ROSTOPCHINE, Sophie (Comtesse de Segur):

Erkekler, kadınlara istediklerini söylerler; kadınlar, erkeklere istediklerini yaptırırlar.

Erkekler yasaları, kadınlar davranışları şekillendirir.

Kadınlar yeni fikirleri çok çabuk öğrenirler, çünkü bilgileri azdır; onları kolayca yayarlar, çünkü hafiftirler; bu fikirleri uzun zaman savunurlar, çünkü inatçıdırlar.

THALES:

Dünyada en zor şey, insanın kendini bilmesidir.

Umut, yoksulun ekmeğidir.

İZZETBEGOVİÇ, Aliya:

Modernistlerin başarısızlığının simgesi, reformlarıyla Türkiye'yi ancak "üçüncü sınıf bir ülke" yapmış olan Atatürk'tür. (Aliya İzzetbegoviç Bosnalı İslamcıların lideri ve bağnaz İslamcı bir kişiydi.)

Müslümanların hızla artan nüfuslarıyla övünmeleri bir adamın şişmanlığıyla böbürlenmesine benziyor. Barışa, düşünceye, bilimsel başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Bize manevi sağlamlık temin edecek bilimimiz, edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, insanlık ailesine katkılarımız hani?

Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir. Siz siz olun, zalimle mücadele ederken ona benzemeyin.

Savaşta büyük zulme uğradınız, zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü, unutulan soykırım tekrarlanır!

PARTON, Sarah Payson Willis (Fanny Fern):

İnsanın kalbine giden yol, midesinden geçer.

FERN, Fanny:

Bkz.: PARTON, Sarah Payson Willis.

ÖZDİL, Yılmaz:

Doğruları konuşmak için en az iki kişi gerekir. Biri doğru söyleyen, biri doğru anlayan...

Elinde her türlü imkan varken sadece Atatürk demokrasiyi tercih etti.

Her başarısız kadının önünde takoz gibi bir erkek vardır.

MANGO, Andrew:

Ben tarafsız olduğuma inanıyorum. Ama Atatürk karşısında tarafsız kalamıyorum.

MOUSA, Hamid Majid:

Din adına ortaçağ düzenini ve o düzene ait ilkel uygulamaları geri getirmeye çalışan kuvvetler, suçsuz insanları öldürmekte, halkların değerlerini parçalamaya ve kültürel mirası tasfiye etmeye çabalamaktadırlar.

BEBA, Ali:

Nasıl ki tek kanatlı kuş uçamaz, sadece erkeklerin önde olduğu toplumlar da uçamaz.

BAĞDADİ, Cüneyd-i (Ebu'l-Kasım Cüneyd ibn Muhammed el-Hazzaz el-Kavariri):

Faydalı ilim sahibi mütevazi olur, nefsiyle cihad eyler, uyanık ve edebli bulunur, dünyadan ve dünyanın kullarından yüz çevirir, dünya malından az bir şeyle yetinebilir; insanlara nasihat eder, onlarla güzel geçinir, fakirleri hor görmez, onlarla oturur ve tüm insanlara hürmetkar olur, boş sözleri ve faydasız şeyleri terk eder.

SÜLEMİ, Ebu Abdurrahman:

Sahibine tevazu, halka nasihat etmek, tüm yaradılanlara şefkatli olmak gibi huylar kazandıran; başkalarının haklarına riayet etmeye, helalinden kazanmaya, haramdan korunmaya, emanetlere kem gözle bakmamaya, nefsin kötü ahlak ve arzularına karşı koymaya sebep olan her ilim faydalı ilimdir. Faydasız ilim ise bu faziletleri kazandırmayan ilimdir.

SÜLEYMAN Çelebi:

Her ne denlü çok yaşarsa bir kişi,
Akıbet ölmekdürür anın işi.

DODD, Clement Henry:

Atatürk Devrimi, insan haklarına ve halk egemenliğine dayalı bir devrimdir. Bu devrimde totaliter bir siyasal görüş hiçbir zaman görülmemiştir.

MEREDITH, George:

Ölümsüz olarak bildiğim tek şey, düşüncedir.

- B -

Bir gün gelecek Kur'andan bir resim, İslam'dan bir isim, Müslüman'dan sadece bir cisim kalacak. Birçok kişi maddi çıkar için dinini feda edecek. Kazanç belirli kişiler arasında dolaşacak, dar gelirliler açlık ve sıkıntıya düşecek. Fitne egemen olacak ve tecrübesizler başa geçecek. Üç şey çok kıymetlenecek; helal para, kendisiyle amel edinen sünnet ve candan bir dost. Köylüler şehirlere akın edecek ve belirsiz deve çobanları bina yaptırmakta birbirleriyle yarışacak. İlim azalacak; cehalet, anarşi ve cinayetler artacak, adam öldürmek hafif bir suç sayılacak. Hilesiz iş yapılamayacak, tacirler ve yazarlar artacak, kalem bollaşacak. Büyükler merhametsiz, küçükler hürmetsiz olacak. Minareler çoğalacak, camiler süslenip ziynetlenecek. Kişiye şerrinden korkulduğu için ikramda bulunulacak. Sözler hep yalan ve birbirine muhalif olacak. Amir ve memur çok, doğru iş yapan az olacak. Zenginler ticaret için, hafızlar riya ve sulta sahipleri gösteriş için hacca gidecek. (Huzeyfe El-Yemeni'ye hitaben söylemiştir.)

Bir kimseye sağlıktan daha hayırlı nesne verilmemiştir.

Bir saatlik adalet, bin saatlik ibadetten hayırlıdır.

Biriniz ayakta iken gazaba gelecek olursa hemen oturuversin, gazabı geçerse ne ala, geçmezse yanı üzerine yatıversin.

ROSTOW, Walt Whitman:

ABD, özellikle devasa boyutlardaki Avrasya'nın açıklarında bulunan bir ada-kıta olarak görülmelidir. Avrasya'daki çeşitli güç kombinasyonları, ABD'nin ulusal çıkarlarına yönelik tehdittir ve potansiyel tehdit olmaya da devam edecektir. Avrasya'nın birleşen kaynakları ABD'nin askeri olarak yenilmesi yönünde ciddi bir tehdit olabileceğinden, düşman bir gücün ya da güçler grubunun o bölgeye ya da ABD'yi tehdit edecek büyüklükteki bir parçasına hakim olmaması Amerika'nın çıkarınadır.

MUALLİM, Velid:

Bir insanda olması gereken ilk ve en önemli haslet vatan ve insan sevgisidir. Çünkü vatan namustur ve namusunu kaybedersen insan olmaktan çıkarsın. Vatanın varsa bir kez ölürsün, vatanın yoksa zaten ölüsün demektir.

SOYAK, Hasan Rıza:

Atatürk bilhassa Van'da yaratılmasını tavsiye ettiği "Modern Kültür Merkezi"ne çok önem veriyordu. Ona candan bağlanmıştı. Bu iş için Van sahillerini seçmesinin çeşitli sebepleri vardı: Coğrafi bakımdan elverişli oluşu, ikliminin o havalideki diğer yerlere nisbetle mutedil, toprağının münbit olması, gölün gemi işletmesine de müsait küçük bir deniz halinde bulunması bunların başlıcaları arasındadır. Atatürk onbeş sene içinde bütün bu müesseselerin başarı ile işleyeceğine, ondan sonra diğer bölgelerle beraber bu bölgede de başka üniveriste ve yüksek okullara ihtiyaç duyulacağına inanıyordu. Böylece zamanla, mükemmel bir plan dahilinde inşa edilmiş, yepyeni modern ve medeni bir Van şehri meydana çıkmış olacaktı. Üniversitenin muhtaç olduğu öğretmenler İstanbul'da veya memleket dışında okuyup yetişmiş ehliyetli ve akıncı ruhlu kimselerden seçilecekti. İcabına göre dışarıdan yabancı profesörler getirmek, göz önünde tutulan tedbirlerdi. (Atatürk'ten Hatıralar, C. 2)

Atatürk, "Birinci Dünya Harbi"nden sonra Avrupa'nın muhtelif memleketlerinde, bir takım şeflerin ortaya attıkları ideolojilerle onların tabii neticesi olarak meydana gelen idare sistemlerinin şiddetle aleyhineydi.

Atatürk, İtalya zavallı Arnavutluk'u istilaya başladığı zamandır ki, olanca kuvvetiyle harekete geçerdi ve ne yapar yapar bu kahpece tecavüzü inleyerek İtalyanların Arnavutluk'ta yerleşmelerine katiyen meydan vermezdi. Bence bu insafsız saldırışa karşı hareletsiz ve seyirci kalmamız, hiç de iyi olmamıştır.

Eğer Atatürk bugün dünya için bir şans eseri olarak sağ kalsaydı, bu tecavüz harbi (İkinci Dünya Savaşı) karşısında vereceği karar, nasıl tecelli ederse etsin, mutlaka en doğru, en isabetli, hem memleketimiz hem de dünya hesabına en hayırlı ve behemehal başarılı bir karar olurdu. (İkinci Dünya Savaşı içinde iken Hasan Rıza Soyak'ın eski başvekillerden Fethi Okyar ile İstanbul'da evinde yaptığı görüşmede Fethi Okyar'ın "Atatürk sağ olsaydı bu harbe girer miydi?" sorusuna hayatta olmayan biri hakkında düşünce belirtmenin mümkün olmadığını hatırlattıktan sonra verdiği yanıttır.)

Şu kanaatimi belirteyim ki, eğer Atatürk sağ olsaydı, "İkinci Dünya Harbi" Balkanlar'a inmezdi.

LYLY, John:

Unutma ki, ağzında bal olan arının kuyruğunda da iğnesi vardır.

PROPERTIUS, Sextus:

Aşkın gözü kördür.

BOZDEMİR, Mevlut:

Türk devrimi gecikmiş bir burjuva devrimidir. Ama asıl özgün yanı burjuvazisinin gerçekleştiremediği bir devrim olmasıdır.

AKŞİN, Sina:

Din oltasına yakalanan "homo ahretus"lar, bu dünyayı ıskalarlar ve öbür dünya için yaşarlar.

"İttihat Terakki", "Milli Demokratik Devrimi" gerçekleştirmek için yola çıkmıştı. Atatürk de aynı şeyi yapmak istiyordu. Tabii arada büyük farklar var: "İttihat Terakki", bunu meşrutiyet düzeni içinde -yani padişahlı bir düzen içinde- yapmaya çalışıyordu. Başaramadı. Savaş yenilgiyle bitti. Daha radikal çözümler gerekli oldu. Atatürk cumhuriyetçiydi, padişahlığa karşıydı. Zaten Padişah vatana ihanet ederek kendini devre dışı bıraktı. Padişah, ağalık düzeninin doğal lideri... Ayrıca Batılılar "Sevr Antlaşması" ile baklayı ağızlarından çıkarmış oldular. Bu da durumu çok değiştirdi ve radikalleştirdi. "İttihat Terakki" ile Atatürk'ün hedefleri aynı olmakla beraber, değişen koşullar çok daha köktenci yollardan gidilmesi zorunluluğunu doğurdu.

TOKAT, Muhammet:

Karanlıktan çıkmak için şiirin ışığından yararlanmalıyız.

CEMAL, Ahmet:

Türkçe dosyası yaşamın hiçbir aşamasında kapanmaz.

MAISTRE, Joseph-Marie de:

Kadınların en büyük suçları, erkeklere benzemek istemeleridir.

SAINT Jerome (St. Jerome):

Bkz. HIERONYMUS, Eusebius Sophronius.

HIERONYMUS, Eusebius Sophronius (St. Jerome/Saint Jerome):

Güzellik, fazla süslenildiğinde kaybolur.

Hediye atın dişlerine bakılmaz.

MARLOWE, Christopher:

Beni az, ama uzun sev!

DOĞAN, Zeki:

İzmir ve deniz... Askerler, böyle bağırmaktan kendilerini alamıyorlardı. Düşmanın katliama başladığı düşüncesiyle İzmir'e bir an önce girmek istiyorduk.

MALLEY, Austin O':

Devlet adamı koyunu kırpar, siyasetçi ise koyunun derisini yüzer.

ASLAN, Mehmet Ali:

Çağdaş insan tek dile mahkum olan insan değil, çok dilli insandır.

KNOX-JOHNSTON, Robin:

Denizi fethedemezsin. Ancak berabere kalırsın. Asla kazanamazsın. Belki yara almadan kurtulabilirsin, ama asla fethedemezsin onu...

BAYKURT, Fakir:

Öğretmen yalvarmaz, boyun eğmez, el açmaz; ders verir. (1969)

YURDAKUL, Cevat:

Cehalet içinde bulunan insan veya millet hiçbir zaman muvaffak olamaz.

MONTHERLANT, Henry de:

Erkeklerin tersine kadınlar, sevdikten sonra arzu etmeye başlarlar.

DÜNDAR, Can:

Bir kişi eğilmez ve dik durursa, herkes cesaretlenir.

En yerinde tercih vazgeçiştir.

Hayatımda biri yok, birinde hayatım var.

TRUFFAUT, François:

Sevmekte kadınlar profesyonel, erkekler ise amatördür.

PAVLUS (İncil Yazarı):

Her türlü zararlı şeyin bir kökü de para sevgisidir. Bazıları bu sevdaya kapılarak iman yolundan saptılar ve büyük acılarla kendilerini yaraladılar.

ŞAHİN, Halil:

Cumhuriyet rejiminin ilkelerinden birisi olan laikliğin birincil şartı, inançlara saygılı olmaktır. Ama salt dinsel inançlara mı? İnsanoğlunun tüm değerlerine saygılı olmak laikliktir.

2. Mahmut döneminden beri edindiğimiz kötü bir alışkanlık var; yabancılar akıl verir, biz yaparız.

KÖKNEL, Özcan:

Duygusal zeka; duyguların başıboş bırakılmasını değil, etkili, uygun ve yararlı biçimde algılanmasını, anlaşılmasını, tanınmasını ve yönetilmesini sağlar.

MUSSET, Alfred de:

Havayı geldiği gibi, rüzgarı estiği gibi, kadını da olduğu gibi kabul edin.

MONROE, Marilyn:

Bir kadına doğru ayakkabıları verirseniz dünyayı bile fethedebilir.

WILLIAMS, Robin:

Dünyayı kadınlar yönetiyor olsaydı hiç savaş yaşanmazdı, ancak 28 günde bir derin müzakereler yaşanırdı.

ONASSIS, Aristotle:

Eğer kadınlar olmasaydı, dünyadaki paranın hiçbir değeri kalmazdı.

WINEHOUSE, Amy Jade:

Bana "iyi ol" demeyin, meleklerin vurulduğunu bilmiyor musunuz?

Kendilerini iyi göstermek için şeytanı kötü gösterenlere kızgınım.

SHERMAN, John:

Geleceğin en iyi peygamberi geçmiştir.

CHANEL, Gabrielle Bonheur (Coco):

Bir kadın hak ettiği yaştadır.

Erkeklerin çocuk gibi olduklarını anladığınız an her şeyi bildiğinizi anladığınız andır.

CONRAD, Joseph:

Kadın olmak çok zor bir iştir, çünkü erkeklerle uğraşmak zorundadırlar.

Okyanus, herkesin göklere çıkarması sonucu iyice şımarmış, zalim bir diktatörün acımasız öfkesine sahiptir. Kendisine en küçük meydan okumaya tahammül edemez. İnsanoğlu, gemisi ile onun çatık kaşları arasında seyretmeye cesaret ettğinden beri, o insan ve gemilerin rakipsiz düşmanı oldu. O günden sonra birçok kurbanını utanmadan yutmaya devam etti. Derinliğinin en müthiş mucizesi onun ölçülemez acımasızlığıdır.

MILLER, Henry:

Kadınlar ile ilgili yapılabilecek üç şey vardır. O'nu sevebilir, O'nun için acı çekebilir ya da O'nu edebiyat malzemesi olarak kullanabilirsin.

BOHN, Henry George:

Herkesi bıktırıncaya kadar yaşayan, çok yaşamış demektir.

LYOTARD, Jean-François:

Sanatın öncelikli meselesi güzellik değil, yücelikle ilişkilidir.

TERENTIUS, Publius Afer (Terence):

Davranışlar herkesin kendini seyrettiği bir aynadır.

SÜRER, Eylem:

Maske takanları anlamak bizlere bir yüktür.

PEALE, Norman Vincent:

Hayatını yaşa... Yaşını unut...

DOWNS, Hugh:

Mutlu insan belirli şartlar içerisinde olan değil, belirli tavırlar içerisinde olan insandır.

LAWSON, John Howard:

Söz özgürlüğüyle düşüncelere zincir vurma çabası arasındaki savaş, halkla bir azınlığın, halktan korkan bir azınlığın arasındaki savaştır aslında. Haberleşme özgürlüğüne saldırı, halkımıza saldırıdır.

RILKE, Rainer Maria:

Şeytanlarım beni terk ederse..., korkarım meleklerim de uçup giderler.

WOLF, Fred Alan:

Gerçek onu gözlemlerseniz değişebilir. Bakma şeklinizi değiştirerek her şeyi çok farklı görebilirsiniz.

HALLOWELL, Edward:

Yaşamını öç almaya hasretmek istiyorsan iki mezar kaz!

KILIÇDAROĞLU, Kemal:

İnsanlık, yoksulluk ve acı çekiyor. Maddiyat insanları daha adil ve mutlu yapamadı.

Sivas Katliamı, toplumsal kutuplaşmanın ne boyutta acılara sebep olacağının kanıtıdır. Barışı esas kılmak, bir ülke için en büyük iyiliktir!

BULUT, Abdülkadir:

Şiir, sığdırmaktır bir çocuğun alnına ne varsa dünyada hayata dair...

ABD Anayasası:

Meclis, konuşma ve basın hürriyetlerini kısan kanunlar yapamaz.

ÖYMEN, Onur:

Türkiye'nin kimliği değiştirilmek isteniyor. Bu tehlikenin farkına varmak, ulusal çıkarlarımızı korumak ve savunmak gerekir.

Ülkemizin düşmanlarını asıl korkutan laikliktir. Laikliğe özellikle sahip çıkmak gereklidir.

LEVENT, Agah Sırrı:

Edebi eserler, bütün düşünce ve sanat ürünleri gibi toplumun hayatıyla ilgili olduğu ve ulusal kültürün izlerini taşıdığı için hem sanat eseri hem de yazıldıkları zamanı canlandıran birer belge olarak ele alınır. Yaratıcılar da yaşadıkları çağın koşulları ve yetiştikleri çevrenin özellikleri göz önünde tutularak incelenir. Böylece o ulusun devirden devire uğradığı değişme ve gelişmeler izlenerek manevi varlığı belirtilmiş olunur.

GÖLPINARLI, Abdülbaki:

Tarikatlar kalkmıştır; fakat gene de yer yer, tarikatların bulunduğunu, tarikatçıların faaliyetlerini duyuyor, öğreniyoruz. Bunu bir irfan yahut bir bilgi, bir inceleme ve eleştirme yapanların, bunu bir zevk ve neşe halinde yaşayan ve yaşatanların toplumumuza zararları değil, faydaları dokunur. Fakat şeyhliği, bir gericilik vesilesi, bir sömürme, bir nüfuz sağlayış aracı olarak yürütmek, inananları rüsuma, şekle bağlamak, onları ayrı bir sınıf haline getirip bağnazlaştırmak, şüphe yok ki zararlı bir şeydir. Bizce tarikatlar ve tasavvuf, bugün bir irfan zevkidir; devrini yaşamış, artık gönüllere mal olmuş, tarihe intikal etmiştir; son sözümüz ancak budur.

DARROW, Clarence Seward:

Nefretin ve kıyımcılığın insanların yüreklerini denetlemeyeceği bir zamanın geleceğini iddia ediyorum. Bir gün gelecek mantıkla ve akıl yürütmeyle her türlü yaşamın korunmaya değer olduğunu anlayacağız. Ve göreceğiz ki, merhamet insanoğlunun gösterebileceği en yüce duygudur. En büyük ödülüm, öfkeyi merhametle dengelemek, nefreti sevgiyle yenmek konusunda insanlığa ufak da olsa bir katkıda bulunduğumu bilmek olacaktır.

BAXTER, Richard:

Bir gram nükte, bir kilo acıya bedeldir.

AHMED Bin Hanbel:

Konstantiniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, o asker ne güzel askerdir!

BARCA, Pedro Calderon de la:

En iyi öğüt verenler kadınlardır.

SEYDOUX, Lea:

Ben kinci biri değilim. Sadece canımı acıtan insanların, hiçbir şey olmamış gibi yaşamlarını sürdürmelerini istemiyorum.

İMAM Şafii:

Kırk alimi bir delille yendim, bir cahili kırk delille yenemedim.

HADİS-İ Şerif:

Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.

KUTLU, Mustafa:

Yeşil başlı gövel ördek ile Karacaoğlan'ın ilişkisini, Yunus Emre ile sarı çiçeğin dertleşmesini, ney sesi ile ahşap ışıltısını, yıldızla kervan, değirmen ile su, bahçıvan ile gül, kalemle kağıt münasebetini içimizin derinliklerine birkaç günde mi biriktirdik sanıyorsunuz?

AYDEMİR, Şevket Süreyya:

Mustafa Kemal Atatürk, tarihi bir şahsiyettir. Bu şahsiyetin tarihin akışında bir rolü vardır. Hem de içinden çıktığı Türk toplumunun kaderine damgasını vuracak ve çağının olaylarına yön verecek kadar güçlü ve etkili bir rol. Bu bakımdan milletinin kaderine olan müdahalesi şüphe götürmez.

GÖKÇE, Enver:

Gerçek sanatçı pazarlıkların, kuşkuların, küçük hesapların insanı değildir.

TÜRKMEN, Ela:

İnsanın öğrenmesi gereken ilk dil tatlı dildir.

GENÇ, Yusuf:

Modern dünyanın asıl yoksulluğu, kıymet bilen insanların azlığıdır!

- N -

Namus kılıcın keskin ağzındadır. Ya o yana, ya bu yana. Kılıcın keskin ağzının namussuzluk yanına düştüler mi artık namus çok gerilerde kalmış demektir ve hesap verirler. (Mondros sonrası)

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklalden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık sayılamaz.

NUTKU, Uluğ:

Bütün tanrısallıkların ebesi, bunlar tekil ya da çoğul olsun fark etmez, ereksel insan bilincidir. Böylece bilimsel düşünüşün birincil koşulu olan nedensellik, ereksel bilinç tarafından kuşatılır. Bu kuşatma aşırılaştığında bir toplum kendisini bilime kapatmış olur. Kuşatma günümüzde, özellikle bizim eğitimimizde, var gücüyle sürmektedir.

Çoğu insan hurafeleri gerçeklere, efsaneleri tarihe, kutsamaları bilime tercih etmektedir. Var olanı öyle olmadığı gibi düşünmede derin kaygılar vardır.Bunların başında ölüm bilincinin yıkıcılığı gelir.

Ölüm, ölümsüzlük inancıyla aşılmak istenmektedir. Umut bağladığımız erekler, öte dünya, ölümsüz ruh sığınacağımız inançlardır. Bunlara inandıkça hayal gücümüzün gölge oyunlarını oynamaya devam ederiz. Oyunu bitirebilirsek paradoksu anlamış oluruz.

Var olanı olduğu gibi bilme yanısıra, var olana olmadığı gibi inanma, üstelik var olmayanı var olana üstün tutma, nasıl bir zihinsel olgudur? Gerçeklikteki bir nesnenin özelliklerini ve fiillerini, gerçeklikte var olmayan bir tasavvura dönüştürebiliyoruz. Böylece zihinsel bir varlık oluştururuz. Bu varlık yalnız ve yalnız insan zihninde vardır. Zihinsel varlık salt hayal midir? Hayal gücünün gerçeklikten kopardığı bir nesne midir? Bu soru doğru anlamında metafizik bir sorudur. Metafiziğin doğru anlamı, çözümsüzlük tortusu bırakan savdır.

Yanılgıyı çözümlemek felsefenin görevidir. Felsefe tarihinde bu görevi yerine getirmeye girişen pek az filozof oldu. Bilgiye sığmayan inançlara insanların neden daha çok tutunduklarını sorun edinmediler ya da sorunu düşünme cesaretini kendilerinde bulamadılar. Doğru yanlış ayrımının ötesine geçen inançlar alanını din ile sınırladılar, vahiy inancını tarihselliğinden kopardılar, özel bir bilgi çeşidi diye bir kenara bıraktılar. Bir kaçı dışında filozofların bu ayıbı, bilgide olanla inançta olan arasındaki sınırı kayganlaştıran savlara dalmış olmaları yüzündendir.

Yaratma, yaratılış, yaratılmış kavramları bilime ve felsefeye uygun değildir.

KSENOFANES:

Öküzler tanrılarının resmini yapsalardı öküz biçiminde yaparlardı.

STALIN, Josef:

Alman birlikleri iyi bir disipline sahiptir, ancak "Anavatan" savunması gibi yüksek bir amaçtan yoksundurlar, amaçları boyun eğdirmektir. Bizim birliklerimiz ise işgal altındaki "Sovyet Anavatanı"nı korumak yüksek amacına sahiptirler. Ancak sıkı bir disiplinden yoksun olduklarından yenilginin acılarını taşıyorlar. Bu durumda, düşmanlarımızdan öğrenmemiz gerekir mi? Ben, bunun zorunlu olduğunu düşünüyorum.

Eğer kendi sanayinizi kurmazsanız, sizi yeryüzünden silerler. (6 Mayıs 1932 tarihinde İsmet İnönü ile yaptığı görüşmede İsmet İnönü'ye yaptığı uyarı)

En büyük korkum sokakta yalnız başıma yürümektir.

Her komutan, Sovyet askeri ve siyasi komiser anlamalıdır ki imkanlarımız sınırsız değildir. Sovyetlerin toprakları çöl değildir. İnsandır, işçidir, köylüdür... (Hitler orduları tarafından) Ele geçirilen ve bundan sonra ele geçirilmek istenen yerler aynı zamanda ordunun ekmeği ve ikmalidir, sanayinin metali ve petrolüdür. Orduyu besleyen demiryolları ve diğer araçlarıdır.

Tarih, sınıflar savaşının tarihidir.

Türkler bana sormadılar, eğer bana sorsalardı, ben onlara İngiliz-Türk ve Fransız-Türk paktlarının yapılmasına onay vermelerini önermezdim. Elbette, büyük donanmaya sahip devletler olarak hem İngiltere hem de Fransa Türkiye için gereklidir. Türkiye kendini Akdeniz'de büyük devlet olarak görüyor. İngiltere ve Fransa'nın Akdeniz ve Ege'de Türklere vermeleri gerekenleri, bu arada adaların geri verilmesi gerekir. SSCB bugün bunu karşılayabilecek güçte değildir. Bu nedenle ben, Türkiye'nin Akdeniz'de kendisine lazım olanı almak ve "Oniki Ada"daki çıkarlarını savunmak amacıyla, bir taraftan İngiliz ve Fransızlar, diğer taraftan ise İtalyanlar arasındaki çekişmelerden yararlanma niyetini tam bir anlayışla karşılıyorum. Bu doğrudur. Adalar sadece bu yöntemle alınabilir. Sonrası biraz karmaşıktır. Bu noktaya kadar Türkiye galip durumundadır.

Türkler bizi en nazik zamanlarımızda arkadan vurabilirlerdi, vurmadılar. Kendilerine karşı minnet duyuyoruz. Boğazlar'ın güvene layık bekçileri olduklarını ispat ettiler. Türkleri hem mükafatlandırmak hem de Boğazlar'ı daha iyi savunabilecek bir hale koymak lazımdır. Bulgaristan'a Karadeniz'de bir liman yeter. Bulgar sahilinin diğer kısımları hinterlandıyla beraber Türkiye'ye verilecek, bu maksat sağlanmalıdır.

İMAM-I Taberani:

İlim öğreniniz. İlim için huzur, sükun ve vakar da öğreniniz. Kendisinden ilim öğrendiğiniz kimseye karşı mütevazi olunuz!

HAZRETİ Ebubekir:

İffetli olmak, fakirliğin süsüdür.
Şükür, nimetin süsüdür.
Sabır, belanın süsüdür.
Yumuşak huyluluk, ilmin süsüdür.
Tezellül ve tevazu, talebenin süsüdür.
Ağlamak, korkunun süsüdür.
Başa kakmamak, ihsanın süsüdür.

Kötü komşudan evinizi, kötü arkadaştan da ziyaretinizi uzak tutunuz. Kötü komşu sırları yayar, kötü arkadaş da insanı rezil eder.

Mal hırsızlarda, silah sokakta, karar acizlerde olursa, orada düzen bozulur.

Manastırlarda münzevi bir şekilde yaşayan ve her şeyini Allah'a bırakan rahibeleri öldürmeyiniz, onları özgür bırakınız ve manastırlarını tahrip etmeyiniz. (VII. yüzyılda Suriye ve Irak'ı fethe giden askerlere hitaben yaptığı konuşmadan)

ZENGİ, Nureddin:

Dünya, kendisini arzu edenden hep kaçar; kendisinden kaçanı ise hep takip eder.

KORKMAZ, Gürkan:

Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar... Ya ölmeli cellatlar ya da hiç doğmamalı çocuklar!

CAFER-İ Sadık:

Bir kardeşinden sana kötülük gelir, hakkında fena bir söz söylerse sakın üzülme. Şayet O'nun dediği doğru ise, yaptığının cezası dünyada iken verilmiş, geleceğe kalmamış olur.

Kötü biriyle arkadaşlık eden beladan kurtulamaz, kötü yerlere giden töhmet altında kalır, diline sahip olamayan pişman olur.

- C -

Canı yanan sabretsin! Can yakan, canının yanacağı günü beklesin...

ARSLAN, İbrahim:

Fotoğraf, insana ait her şeye tanık olma aracıdır.

MANÇO, Barış:

Yoksul görürsen besle kaymak bal ile, garipleri giydir ipek şal ile, öksüz görsen sar kanadını kolunu, kimse göçmez bu dünyadan mal ile...

DEASON, Earl:

Eleştiri kaldıracak kadar büyük değilsen, övülmeye değmeyecek kadar küçüksündür!

- Z -

Zulme sessiz kalanlar dilsiz şeytanlardır.

CURIE, Marie:

İnsanlar konusunda daha az, fikirler konusunda daha çok meraklı olun.

Yaşamda hiçbir şeyden korkulmaz, sadece onu anlamak gerekir.

BAHADIR, Burçe:

19. ve 20. yüzyıllar soykırım zamanlarıydı. Şimdi cins kırım yapılıyor.

Bunca zaman sonra daha eşit, daha güçlü, daha özgür bir konumda olması gerekirken biz kadınlar şimdi yaşamak, hayatta kalmak için uğraşıyoruz. Sokakta yürüyebilmek, sevebilmek, dayak yememek, tecavüze uğramamak, satılmamak için...

VESPASIANUS, Titus Flavius (Caesar Vespasianus Augustus / Vespasien):

Bir imparator ayakta ölmeli...

CHURCHILL, Randolph:

Muhalefetin görevi, muhalefet etmektir.

İŞLER, Nejat:

Dünyada ölüm diye bir gerçek varken sevdiğiniz kişinin hala nefes aldığına dua edin, akşam annenizin kapıyı açmasına şükredin. Kıymet bilin; sevin, severken incitmeyin. Kibir yapıp gitmesine izin vermeyin. Gün gelir, öyle kayıp gider ki o eller avuçlarınızdan; feleğiniz şaşar, dünyanız durur. Derler ki, hayat devam ediyor. Ama öyle kolay olmaz. Önce gülüşünüz kaybolur, sonra neşeniz. Şu boş hayatta hiçbir şey için karalar bağlamayın. Özlemekten ciğeriniz solmadan soluğu yanında alın, sarılın. Teni hala sıcakken, sarılın.

Mutluluk, galiba mutsuzluğa alışma hali. Biz bu dünyada mutsuz olacağız, bu kesin. Çünkü bizi mutsuz edecek birileri çıkacak; sen "Ne yapmaya çalışırsan çalış, buna engel olamayacaksın" dediğin zaman tamamdır. Bence mutluluk bu...

Türkü dinlemeyen, şiir sevmeyen, kitap okumayan ve çay içmeyen birine gönül vermeyin!

FRANK, Anne:

Ben her şeye rağmen insanların iyi olduklarına inanıyorum.

HENNICKE, André:

Kötülük bir virüstür, bulaşıcı ve yok edici...

SCHWARZENEGGER, Arnold:

Başarıya giden merdiveni eliniz cebinizde tırmanamazsınız.

ÜMİT, Ahmet:

Bugün mutluluktan müebbet yesek, yarın af çıkar.

SCIORRA, Annabella:

Bazen kazandığında, kaybedersin.

ECKHART, Aaron:

Ya bir kahraman olarak ölürsün ya da bir hain olduğunu görecek kadar uzun yaşarsın.

BRODY, Adrien:

Hayatta asıl önemli olan, hala yaşıyorken asla geç olmadığına inanmaktır.

RODRIGUES, Alexandre:

Silahınızın olması sizi hırsız yapmaz, fikirlere ihtiyacınız vardır.

ALTAN, Ahmet:

Atatürk öldüğünden beri hala zenginlik ve özgürlük üretemiyorsak sebebi Kemalizm'dir.

Bir kadın değil, bir hayat seçersin.

Hayatınız, seçtiğiniz kadındır.

Memleketi bir çift kadın memesine satarım.

ERKEKLİ, Altan:

Mesele çizdiğin çerçeve değil, o çerçevenin içine hangi resmi koyduğundur.

TAUTOU, Audrey:

Cazibe güzellikten daha değerlidir. Güzelliğe dayanabilirsin, ama cazibeye karşı koyamazsın.

MUHTAR, Ömer:

Ben celladımdan uzun yaşayacağım!

STEWART, Patrick:

Aile içi şiddetin bütün yoğunluğuyla yaşandığı küçük bir evde insan havayı koklamayı öğreniyor ister istemez!

Sırf biri tökezledi, yolunu kaybetti diye ondan sonsuza dek ümidi kesemezsin.

LIOTTA, Ray:

Tanrı'nın sana ikinci bir şans vermesi için iyi bir sebep olması lazım.

NEDVED, Pavel:

Eğer bir takım küme düşerse futbolcular gider, adamlar kalır.

WOODLEY, Shailene:

Eğer gökkuşağı istiyorsan yağmurla başa çıkman gerekir.

SCHMIDT, Rob:

Hafta sonunda yeteri kadar gün yok!

- G -

Gerçek zenginlik mal çokluğu değil, gönül tokluğudur.

Gün gelecek, camiler ve minareler çoğalacak; ama içinde bir tane bile mümin bulunmayacak.

BERGER, Barbara Helen:

Öz saygı, çocuğun kendi kendisiyle gurur duymasıdır.

- D -

Devlet malından bir hırka bile aşıran, savaşta ölse dahi şehit olmaz!

Dişlerinizi temizleyiniz, ağız temizliği vücut sağlığının temelidir.

ÇAVDAR, Tevfik:

Kavga çok derinlerde, tarihin derinliklerinde... Mısır'da köleler ve firavunlarla başlıyor. Roma'ya bak, mücadele asırlarca sürüyor. Biz her şeyin bir anda olmasını bekledik, bizim kuşak... Ama sonra dank etti. Ancak ben bir şey öğrendim. Mücadele sabır işidir. Sabırlı olmayan daima yanılır mücadelede...

Türkiye'de mücadele etmek için şartların eşit olması lazım. Yine de şartların eşit olmamasına rağmen mücadeleden yanayım.

PORTMAN, Natalie:

Eğitimimin kariyerimi mahvetmesiyle ilgilenmiyorum. Sadece film yıldızı olmaktansa akıllı olmayı yeğlerim.

HALL, Philip Baker:

Biz geçmişi unutabiliriz, ama geçmiş bizi unutmaz.

BLOOM, Orlando:

Tanrı bizi anlayacaktır, eğer anlamazsa zaten Tanrı değildir.

BERLUSCONI, Silvio:

Ben hep kazanırım, kazanmaya lanetlenmişim!

NOLTE, Nick:

Tanıdığın şeytan, tanımadığın şeytandan iyidir.

ÇETİNKAYA, Hikmet:

Türkiye'de pasta küçük... Sanatçı kesimi, bu pastadan pay kapabilmek için kaşığı öyle hoyratça salladı ki pastaya; birbirimizin de gözünü çıkardık, başkalarının da. Oysa yapmamız gereken pastayı büyütmek için uğraşmaktı. Genelde bunu yapmadı bizim sanatçılarımız!

CROWE, Russell:

Kahramanlıklar hakkında istediğimiz kadar konuşabiliriz. Benim için daha önemlisi, boşuna harcanan o hayatlar... Mitolojinin kutlanmaması gereken yerlerini kutlamamalıyız.

CATHERALL, Arthur:

Öğrenmenin üç kaynağı vardır; çok görmek, çok acı çekmek, çok çalışmak...

KİREMİTÇİ, Tuna:

Fikirlerin esiri olmayın, bu en az duyguların esiri olmak kadar tehlikelidir.

Kötümserlerden uzak durun, karamsarlıkla beslenen insanlar enerjinizi yok etmesin.

GÜRSES, Müslüm:

Güzelmiş, çirkinmiş ne fark eder ki; deli gibi sevmek ruhumuzda var...

HARRIS, Neil Patrick:

İşteki insanların benden çok ilginç beklentileri var, çalışmam gibi mesela...

SIMMEL, Georg:

Bazı hayvanlar bir haksızlık yapıldığını yaklaşık olarak sezebilirler, ancak hiçbir hayvan özür dilemez.

ZAPPA, Frank Vincent:

Beyin paraşüt gibidir, açılmazsa çalışmaz.

KONGAR, Emre:

Şu ölümlü dünyada para için, pul için, iktidar için, siyaset için, hırs için başkalarının hürriyetlerini, onurlarını, mallarını, mülklerini zedelemeye değer mi?

CEPKİN, Hayko:

Gözlerimi siyaha boyadım diye dinsiz muamelesi gördüm. İnsanlar kalplerini siyaha boyamış, kimin umurunda?

TRUMP, Donald:

Afgan halkına nasıl yaşaması gerektiğini ya da kendi karmaşık toplumunu nasıl yönetmesi gerektiğini dikte etmiyoruz. Artık biz millet yaratma girişiminde değiliz!

Askeri güç tek başına Afganistan'a barış getirmeyecek, bu ülkeden terör tehdidinin yükselmesini engellemeyecektir.

Bir gerçeği kabul etmemiz gerek. Bugünlerde, 11 Eylül saldırılarından 16 yıl sonra, Amerikan halkı zafersiz savaştan yorgun ve bıkkın. Bunu en açık gördüğümüz yer Afganistan savaşı. 17 yıl ile Amerikan tarihinin en uzun savaşı. Ben Amerikan halkının hayal kırıklığını ve bıkkınlığını paylaşıyorum.

Bundan sonra, Amerikan askeri kudretini, uzak topraklarda demokrasiler kurmak ya da başka ülkeleri kendi görüşlerimize göre yeniden inşa etmek için kullanmayacağız. O günler geride kaldı.

Dış politikamız yıllar boyunca, güvenlik çıkarlarımızı izlemek yerine, çok fazla zaman, enerji ve para harcayarak, başka ülkeleri kendi düşüncelerimize göre yeniden yapılandırmaya çalıştı. Bu Amerikan halkında hayal kırıklığı ve bıkkınlık yarattı.

Dışarıda savaşmaya gönderdiğimiz erkek ve kadınlarımız, döndükleri zaman kendisiyle savaş halinde olmayan bir ülke bulmayı hak ediyor. Kendi aramızda barış sağlayamazsak, dünyada barış sağlayan bir güç olamayız!

İyimser olun, ancak her zaman en kötü senaryoya hazırlıklı bulunun!

Milletimiz, gösterdiğimiz dev fedakarlığa ve özellikle feda ettiğimiz yaşamlara değecek, gururlu ve kalıcı bir sonuç elde etmelidir.

Teröristlerin ailelerini de bertaraf etmeliyiz, bombalayarak yerle bir etmeliyiz!

DOONA, Bae:

Geçmişten geleceğe, işlenen her bir suç ve yapılan her iyilik geleceğimizi yeniden şekillendirir.

Hayatlarımız sadece bize ait değil, beşikten mezara dek diğer yaşamlara bağlıyız.

DAMON, Matthew Paige:

Her zaman gerçek bir "hiç kimse" olmaktansa, sahte bile olsa "biri" olmanın iyi olacağını düşünmüşümdür.

HOSSEINI, Khaled:

Senin mutlu olmana, ancak senden bir şeyler talep etmeye hazırlandıklarında izin verirler.

SAFA, Peyami:

Her hastalık önce ruhta başlayıp, sonra vücuda sirayet eden bir isyandır.

İyi, doğru ve dürüst olanlar kaybetmez, onlar kaybedilirler!

Kitap yüklü merkeplere değil, kitabın içindekileri sindirebilmiş insanlara ihtiyacımız vardır.

Kitaptan ve hayattan doğan ihtilaller vardır. Birincilerin hareket noktası ideal, ikincilerin hareket noktası realitedir.

Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanılır. Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.

BURNETT, Leo:

Yaratıcılık, bildiğiniz iki şeyi bilmediğiniz bir şekilde birbirine bağlamaktır.

BURRELL, Ty:

Bir şeyi seviyorsan onu serbest bırak. Kaplan değilse tabii.

Muhabbet kuşlarını örnek al. Yalnız hissediyorsan, aynanın karşısında yemek ye.

BAYKAM, Bedri:

Yaşadığımız dünyada Atatürk'ün değerini bir kez daha anlıyoruz. O'nun temel felsefesinde, laiklikte din, dil ve ırk ayrımı yoktur.

HALMAN, Talat:

Varlığımı yararlılığa ve yaratıcılığa adayacağım. Topluma, insanlığa ve doğaya hizmeti sürdüreceğim. Yaşama dört elle, bin yürekle sarılacağım. Zamanı etkinlikle ve üretkenlikle değerlendireceğim.

GÜRBÜZ, Koray:

Adalet getirmeyen yasa, yasa değildir. Adalet getirmeyen düzen de düzen değildir.

Milletin manevi gücünü birleştiremeyenler hiçbir savaşı kazanamazlar.

Türkiye'nin her alanda yaşadığı en önemli sorun; işini iyi yapan, konusunda uzman, hak ettiği için o konuma yükselmiş insan sayısının azlığıdır. Liyakat denilen ve aslında "hak edenin hak ettiği noktaya gelmesi" demek olan sistem nereden bakarsanız bakın yok olmuş durumda... Orduda, emniyette, bürokraside hatta sanatta bile liyakati hakim kılamayan devletler güçlü devletler olamazlar!

ROBESPIERRE, Maximilien:

Bir siyaset adamının düşünebileceği en saçma fikir, bir halkın kendi kanun ve anayasal fikirlerini başka bir halka kabul ettirmesi için silahlı bir biçimde bu ülkenin topraklarına müdahale etmesinin yeterli olacağıdır. Hiç kimse silahlı misyonerleri sevmez, düşmanın topraklardan atılması, doğanın ve ihtiyatın bu tür bir işgale karşı halklara vereceği ilk tavsiye olacaktır. (02.01.1792)

Özellikle özgürlüğün düşmanları için sızlanan duyarlılık beni kuşkulandırır.

DiFRANCO, Ani:

Doğru tutulduğunda herşey bir silahtır.

ZENNUBYA:

Hiç bir şey bağımsızlık ve özgürlük kadar kıymetli değildir. Bunları kaybederseniz vatansız kalırsınız. Vatansız kalırsanız onursuz yaşarsınız. Vatansız ve onursuz yaşamaktansa ölmek daha şereflidir.

Uygarlığın gücü, gücün uygarlığını yenecektir.

TUNÇ, Mustafa Şekip:

Artık herkes hakim hükümetten çok hakim millet görmek istiyor. Aksi takdirde yolumuz karanlıktır. (1934)

Bilim dogmalara dayalı olmamalıdır. 'Kara Kitap' dogması ilmin yerini almıştır. Hiçbir bilginin temeli araştırılmadan ortaya bilim adı altında bir takım safsatalar yerleştirilmektedir. Bunu yapanlarsa ne yazık ki, Darülfünun'da yetişmiş kimselerdir ki asıl tehlike buradadır. (1922)

Görenek ilmi ne kadar durgun, kendini beğenmiş ve dogmatik ise pozitif ilim o kadar akıcı, içten ve özgürdür. (1924)

Hurafeler, görevi kalmamış görenek ve ananelerle hiçbir ilgimiz kalmamıştır. Müspet (pozitif) ilim bizde de her türlü gelişimi sağlayabilir. (1925)

Medresenin geri kalmış ve donmuş ilminin hocalar aracılığıyla halkın bilincine mıhladığı dogmatik ve ölü fikirler O'nun (halkın) hem akl-ı selimini hem de pratik ilmini hastalandırmıştır. (1925)

ŞENER, Cemal:

Alevilik Kürt kökenli değil, Türkçe kökenlidir. Çünkü Aleviliğin kurucusu olarak kabul edilen Hacı Bektaş Veli, Türk'tür. Türkçe konuşup yazmıştır. Pir Sultan Abdal, Şah İsmail, Yunus Emre, Fuzuli gibi önemli Alevi düşünür ve dava adamları Türkçe yazmış ve konuşmuşlardır. Bugüne kadar hiçbir klasik Alevi düşünürünün Kürtçe konuşup yazdığına tanık olunmamıştır. Kürtçe ya da Zazaca konuşulan Doğu Anadolu'nun bazı yörelerindeki Alevi Cem ayinlerinde söylenen deyişlerin Türkçe okunmasının kaynağı da bu olsa gerekir.

Eğer bir gün yolunuz düşer de bir Alevi-Bektaşi evine konuk olursanız, bu yoksul ama sıcak evde bir olay hemen dikkatinizi çekecektir. Bir köşede bağlama sazı, gazete ya da dergiden kesilmiş soluk bir Hz. Ali resmi ve hemen yanında da Mustafa Kemal Atatürk'ün bir portresinin asılı olduğunu göreceksiniz.

Osmanlı'nın Fars ve Arap etkisinde kalarak Türklere yabancılaştığı dönemde, bu etki sonucu ortaya çıkan Osmanlıca'ya karşı Türkçeyi yaşatma mücadelesini Alevi ozan ve düşünürler vermiştir.

Türkiye'deki Aleviler Kürt değildir. Kürtçe ya da Zazaca konuşan Aleviler ise sonradan Kürtleşen Türklerdir.

OLIVAN, Manuel Castells:

Sanat, her zaman farklı ülkelerden ve kültürlerden insanlarla farklı cinsler, farklı sosyal, etnik ya da güç grupları arasında köprü kurar. Sanat, insanlar arasındaki farklılıkları, çatışmaları ve baskıları bir tarafa bıraktırır ve onların birlikte yaşayabilme becerilerini denemelerini sağlar.

GÜRDENİZ, Cem:

Cehaletin, bilginin üzerinde değer gördüğü toplumlar, tarihten ders almak yerine, topluca acı çekmeye yatkındırlar.

Türk insanı çocukluktan itibaren denizciliğe teşvik edilmeli, deniz korkusunu sevgiye ve tutkuya dönüştürmek için devlet desteği ile yüzme öğretilmeli; Türkiye genelinde ilköğretim çağından itibaren okullarda denizcilik bilinci aşılamasına yönelik müfredat düzenlemesi yapılmalı, su sporları ve yelkencilik faaliyetleri geliştirilmelidir.

Türkiye'nin uygarlaşması, denizcileşmesi ile doğru orantılıdır.

PEKÜNLÜ, Rennan:

İnsanın doğasında var olan tüm iyi, büyük, cömert ve bağımsız şeyler zamanla yosun tutar, kullanılmayan bıçakta olduğu gibi pas tutar. Yalan erdem olur, bayağılık da görev...

ERGÜVEN, Mehmet:

Söz dilinin tükendiği boşluklarda müzik doğar.

Türk toplumunun operayla arası daima açık olmuştur. Çünkü opera anlaşılması kolay değil, karalanması kolay bir sanattır.

- V -

Vazifeye atılmak için, içinde bulunduğun vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin!

McLAUGHLIN, Mignon:

Başarılı bir evliliğin yolu, aynı kişiye birçok kez aşık olmaktan geçer.

HOFFMAN, Philip Seymour:

Biri, hakkınızda bir fikre kapılınca, O'nu tersine inandırmanız imkansızdır.

CANTONA, Eric:

Martılar, kendilerine sardalya atılacağını zannettikleri için balıkçı teknelerini takip ederler.

MUJICA, José:

Asıl özgürlük, yaşamak için kazandığın zamandır.

Bana fakir denmesi yanlış, ben tutumlu bir insanım. Asıl fakirler yaşamdan sürekli talepleri olan ve elde ettikleriyle yetinmeyen insanlardır.

Ben elimde hafif bir bavulla dolaşıyorum. Bu bana istediğim yaşamı sürdürmek için yeterli zamanı veriyor. Asıl özgürlük, yaşamak için kazandığın zamandır.

Düşündüğün gibi yaşamalısın, aksi takdirde yaşadığın gibi düşünmeye başlarsın!

MILLS, Henry:

İyiler hep kaybeder, çünkü iyiler adil dövüşür.

BUTLER, Gerard:

Kanla öğretilmeyen dersler çabuk unutulur.

HİDAYET, Sadık:

Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar...

THOMAS, Kristin Scott:

Erkeğe kararları O'nun aldığını düşündürmek, kadın olma sanatıdır.

HARRIS, Richard:

Bize aslında kim olduğumuzu gösteren şey, yeteneklerimizden çok seçimlerimizdir.

ACKLES, Jensen:

Yalnız olmadığıma inanmak istiyorum, ama bunu destekleyecek hiçbir kanıt bulamıyorum.

DİNÇEL, Savaş:

Ressam olur insanlar başkalarının kalbini kazıya kazıya... Ya da resim olurlar kazına kazına!

FEYNMAN, Richard:

Şüphe ve belirsizlik içinde, bilgiden yoksun olarak yaşayabilirim. Bence bu şekilde yaşamak, yanlış olabilecek cevaplarla yaşamaktan daha ilginçtir.

STUDI, Wes:

Bazen bir insanın gerçek mutluluğu bulmasının tek yolu, bir grupla birlikte kafayı bulmaktır.

YÜKSEL, Zekiye:

Kadının hiçleştirilmesi, aydınlık düşmanlarının karanlığı, Atatürk'e hayranlığımı her geçen gün kat be kat artırıyor.

SHEERAN, Ed:

Parçaları toparlayacağım ve bir lego evi inşa edeceğim. Eğer işler yanlış giderse, onu devirebiliriz.

ROBERTS, Julia:

Hiçbir kitap size ne düşünmeniz gerektiğini söylemez.

FOURIER, Charles:

İnsanları tamamen özgür bırakın. Din onları yeterince paramparça etti. Onların tutkularından da korkmayın. Özgür bir toplumda bu tutkular tehlike oluşturmaz.

Kadın haklarının gelişmesi, bütün sosyal kalkınmanın temel ilkesidir.

MÜREN, Zeki:

Eğer gideceksen mani olamam. Düşersen sonunda yine bul beni...

Türk Sanat Musıkisi kat'iyyen ölmez ve ölmeyecektir. Çünkü herkesin kulağında bir anne ninnisi vardır. O ninniler ya hicazdandır ya da uşşaktandır.

BAUCHE, Vanessa:

Sen ve planların... Tanrıyı güldürmek istiyorsan O'na planlarından söz et!

BLUNT, Emily Olivia Leah:

Geleceği bilen düşman kaybetmez.

TYLER, Zach:

En dibe vurduğumuzda, en büyük değişime açılırız.

ZIDANE, Zinedine:

Yedek beklemeyi bilmeyen futbolcu, büyük futbolcu olamaz.

LEVENDOĞLU, Ahmet:

Öğrenciyle her buluşma insanı yüceltir.

McGregor, Ewan:

Nehirdeki en büyük balık yakalanamadığı için büyüktür.

NICHOLSON, Jack:

Gerçeği kaldıramazsınız!

- K -

Kadınlar size Allah'ın emanetidir.

Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kişiler değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kişiler hor görür.

Kalp kırmak, 70 kere "Kabe"yi yıkmaktan daha büyük günahtır. Hangi sebeple ve kim olursa olsun, bir insanın kalbini kıran, "Kabe"yi yıkmış sayılır.

Komşusu aç iken kendisi tok yatan ümmetimden değildir.

Konuşursan hayır konuş, yoksa sus!

ACEMOĞLU, Daron:

Özgürlük aşağıdan gelen bir kavramdır, yukarıdan değil...

ROMMEL, Erwin:

Bir insanın kendi adamları tarafından vurulması kadar acı birşey yoktur.

- U -

Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.

Uyuyan milletler ya ölür ya da köle olarak uyanır!

TANSEL, Oğuz:

Ben masalları çocukları uyutmak için değil, uyandırmak için yazdım.

MARTI, Jose:

Bir şeyi söylemenin en etkili yolu o işi yapmaktır.

MOORER, Thomas Hinman:

Hiçbir Amerikan Başkanı, İsrail'e karşı duramaz.

İsrail'in politikalarını -yardımcı olmak maksadıyla bile- eleştiren birisi derhal antisemitizm (Yahudi düşmanlığı) ile suçlanır ve kafasına Hellfire füzesi yiyebilir.

MOOREHEAD, Alan McCrae:

25 Nisan sabahı Anzakların tam Conkbayırı'nı işgal edecekleri sırada Mustafa Kemal ortaya çıktı. Eğer Boğaz'a hakim tepeler ele geçirilebilseydi o takdirde Türk savunmasının ta kalbine çok ciddi, hatta hayati bir darbe indirilmiş olurdu. O gün Mustafa Kemal, içinde taşan bir sergerdelikle, hatta zaman zaman bir çılgınlıkla savaşmıştı. Devamlı olarak ön saflarda çarpışmaktaydı.

DIMITROV, Georgi:

Faşizm, finans kapitalin en gerici, en şovenist, en emperyalist unsurlarının açık terörist diktatörlüğüdür.

Halkın yaşamıyla ilgili sorunları çözerken bireysel isteklerden, kavramlardan ve liderlerin hesaplarından daha güçlü bir şey vardır: Kitlelerin ihtiyaçları ve istekleri...

Her kim ki kendisine emekçi kitlelerinin ulusal duyguları ile alay etme hakkı tanındığını ya da alay etmeye zorlandığını düşünüyorsa gerçek bir sosyalist değildir.

BULUT, Aycan:

Çocuklardaki duygusal zararın etkisi genellikle ergenlikte ya da ebeveyn olduklarında ortaya çıkar.

TOPBAŞ, Kadir:

Cumhuriyetin ilanı, İstanbul'un tarihi değerini ve saygınlığını düşürmüştür.

TUNAYA, Tarık Zafer:

İkinci Meşrutiyet dönemi, Cumhuriyet'in laboratuvarı görevini yapmıştır.

LEROI-Gourhan, André:

İnsanlaşma, ayaklarla başladı.

GATES, Bill:

Fakir doğduysanız sizin suçunuz değildir, ama fakir ölürseniz sizin suçunuzdur.

MURRAY, Bill:

Biz devlete yalan söylersek bu büyük bir suç, fakat onlar bize yalan söylerse bu siyasettir.

Kim olduğunu ve ne istediğini bilirsen, olayların seni üzmesine daha az izin verirsin.

MARTIN, George Raymond Richard:

Gerçek hayatta, iyiler ve kötüler arasındaki mücadelenin zor yanı, hangisinin hangisi olduğuna karar vermektir.

URREGO, Gustave Francisco Petro:

Gelişmiş ülke, fakirlerin arabaya bindiği ülke değil, zenginlerin otobüse bindiği ülkedir.

İBN-i Haldun:

Coğrafya kaderdir!

Dönüşümler yolu ile "hayvanlar dünyası" çok genişlemiş, sayıları çoğalmış ve oluşum basamağında "insan"a dek varmıştır. "Düşünce" ve "görüş" sahibi olan insana... "Düşünen insan" aşamasına yükselmede "duyu ve kavrama" güçlerinin birlikte bulunduğu, ama kavrayışın güç aşamasından, daha "gerçekleşmiş düşünce ve görüş" aşamasına varmadığı durumdan sonra gelişerek olmuştur. Bu aşamadaki hayvan, kendisinden sonra daha üst aşamada bulunan düşünen insanın ilkel biçimidir. Gözlemimize girebilen varlıklar içindeki gelişim ve oluşumların vardğı en son aşama budur. (Mukaddime - 1379)

İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür, durur.

GÖKBULUT, Uğur:

Bir insana tamamen güvendiğinizde iki sonuçtan birini elde edeceğiniz kesindir. Ya yaşam boyu bir dost ya da hayat boyu bir ders!

Gidenlere izin verin. Bırakın çıksınlar aklınızdan, yolunuzdan, hayatınızdan... İzin verin ki yer açılsın gelmek isteyenler için.

"Her gelen gideni aratır" sözü sadece bir genellemeden ibarettir. Bazen bir insanda ne kadar değerli olduğunuzu öğrenmek için yokluğuyla sizi tehdit edenlerle değil, varlıklarıyla sizi mutlu edenlerle yaşamak gerekir.

Herkesin anlamayacağı bir dilim. Yüreğimin alfabesini ince düşünenler, iyi niyetlerinden dolayı acı çekenler ve sevginin ne demek olduğunu bilenler okuyabilir sadece. Diğerlerinin ise, zannettikleri kadarım işte!

Ne konuşarak ne de susarak! Bazı gerçekleri bazı insanlara sadece noktayı koyarak anlatabilirsiniz. Çünkü bazı insanlar ne demek istediğinizi ve neyi kaybettiğini ancak yokluğunuzda anlar.

Sevmek için yürek, sürdürmek için emek gerek. Sevgi ne Boğaz'da mum ışığında yemek yemek ne de pahalı bir pırlanta demek... Sevgi bir lokmada iki mutlu insan demek!

Yaptığım hangi doğrunun bedelini ödüyorum bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey var: "Yolu doğru olanın yükü de ağır olur."

AHUNDZADE, Mirze Feteli:

Dünyada Araplar kadar güzel masal uyduran, Farslar kadar bu masalları güzel anlatan ve Türkler kadar bu masallara kolaylıkla inanan ikinci bir millet yoktur!

TUNALI, Murat:

Aşkı bilmeyende "şiir" olmaz, insan olmayanda "şuur" olmaz, dervişin dilinde "küfür" olmaz, kitap okumayanda "kültür" olmaz.

Bütün zenginliğin bir avuç açgözlü insanın elinde bulunduğu ve çoğunluğun sefalet içinde yaşadığı bir toplumda kimse mutlu olamaz.

Hayat size her zaman ektiğinizin kat kat fazlasını verecektir, çünkü hayat bire bin veren bir tarladır. Ektiğinizi biçersiniz.

İçinde renk yoksa, dışarıda gökkuşağı arama...

Para bazen "çok şey" olabilir, ancak çoğu zaman "her şey" demek değildir.

Tebessüm, kana en hızlı karışan ilaçtır.

Yaşamdan ne kadar çok şey beklersen o kadar hayal kırıklığı bulursun.

IŞIK, Ahmet Ufuk:

Bırakın başıboş hayvanlar korku salıyor zırvalıklarını... Siz, insanlardaki başıboşluk ne olacak, onu söyleyin! Tecavüz, hırsızlık, şiddet, cinayet... Hepsi insanda! Yalan mı? Öyleyse derdiniz nedir hayvanla?

Derdiniz sokakta hayvan bulunmaması mı? Bunu mu dert edindiniz? Kendinizi bu dünyanın hakimi mi bellediniz?

MAHER, Bill:

Eğer silahınız varsa bir banka soyabilirsiniz, ama eğer bir bankanız varsa herkesi soyabilirsiniz!

KAPIŞMAK, Aşkım:

Bugün insanlarla ne konuşacaksan unutma, yarın başkalarından aynısını duyacaksın. Şimdi düşün bakalım, kulaklarının duymak istediğini dilin başkasına söyleyebilir mi?

İnsan, fiziksel beğenilme arzusunu öncelik yaparsa, zihinsel becerilerinin önemi azalır. Her türlü ilişkide öncelik kişilik, karakter ve ruhsal özelliklerimizde olmalıdır. Yoksa kişiler sürekli cinsel yakınlaşma ve zihinsel, duygusal uzaklaşma yaşamaya mahkum olacaklardır. Ne kadında keşfedilecek derinlik ne de erkekte kabul görecek şefkat ve koruma duygusu kalacaktır.

Öyle bir iste ki sanki dünya sana hizmet ediyor gibi, öyle bir vazgeçme ki ne kadar arzu varsa korkup kaçsın önünden, öyle bir inan ki uykusuzluk mücadelen olsun ve öyle bir bekle ki gönderene selam olsun. Unutma; olmuyor başkadır, yapamıyorum başka...

Tek bir duygu üzerinden kendini beklentiye sokma. Unutma! Bedenin için gelenler, başka bedenler için giderler.

YILDIRIM, Oktay:

Bilerek ve isteyerek, kendi ulusunun ve devletinin menfaatlerine karşı planlar yapan ya da bu planların oyuncağı olarak eylemler yapan ya da bütün bunlara destek veren ya da hoş görüp sevinen ya da sadece seyreden herkes haindir.

Ey sessiz adam! Bir ses çıkarmak, bir parça insanlık göstermek için hala sorumluluk duymuyorsan söyle, ne kadar kirası yarım saatlik insanlığın...

Yalancılar belki bir gün düzeltilir, hırsızlar belki bir gün unutulur, katiller belki bir gün affedilir; ama hainler ne düzeltilir, ne unutulur ne de affedilir! Çünkü hain, bir kişiye değil, bütün bir ulusa düşmanlık etmiştir.

LOKMAN Hekim:

Lokman Hekim'e sormuşlar:
- Hastalarımıza ne yedirelim?
Lokman Hekim şu yanıtı vermiş:
- Acı söz yedirmeyin de ne yedirseniz olur.

SUPÇİN, Emine:

Gölgesine sığınacağımız tek bayrak, ışığında birleşeceğimiz tek lider, üstünde oturacağımız tek toprak Atatürkiye'dir.

- Z -

Zalimin sonu gelince zulmü artar, daha da azgınlaşır!

Zulmün üç suçlusu vardır: Zalimler, zalime yardım edenler, zalime sessiz kalanlar...

FUENTES, Carlos:

Kimi acınası erkekler gücü ellerinde bulundurunca başka şey istemezler.

FİN Atasözleri:

Bir söz insanın başına bin bela açar.

TOYNBEE, Arnold Joseph:

Bizim için "Kuzey Müslümanlığı" (İstanbul'dan Buhara'ya Türk Bölgesi) tehlikelidir. Bunlar bilimle barışıktır. O nedenle her zaman Atatürk gibi bir asi çıkarabilir. Önlemi şimdiden alınmalıdır. "Güney Müslümanlığı" (Fas'tan Arabistan'a) ise bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır. Bir şeyh satın alır, hepsini yönetirsiniz. (1960)

Komünizm, İncil'den hoyratça koparılmış bir yapraktır.

Türk zaferi Yakın ve Ortadoğu'nun siyasal yüzünü değiştirmiştir. İki yüzyıldan beri Batı, ihtiyar Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamaya çalışıyordu. Fakat Sakarya'da Türk'ün kendisi ile karşılaştı ve O'na dokunduğu anda tarihin yönü değişti. Tarih bir gün, Sakarya kıyılarında cereyan eden ve çok kimsenin bilmediği bu savaşı devrimizin en büyük olaylarından biri olarak kaydedecektir.

OĞUZ, Seçil:

İnsan en çok güvendiği dillerden yalanı duyunca, ısındığını hissettiği yüreklerde üşüyünce, inandığı gözlerde yolunu şaşırınca, sarıldığı hayatlarda yalnız kalınca penceresi kirleniyor. Sonra neyi görse, kime baksa, kim konuşsa yalan sanıyor.

Ben O Çocukları Çok Sevmiştim

Bir profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini bir kentin kenar mahallelerine göndermiş ve o bölgede yaşayan çocukların durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını istemişti. Genç sosyologlar değerlendirmeye aldıkları çocukların gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını dile getirmişlerdi.

Bundan tam yirmibeş yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalışmayı gördü ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve birinci çalışmaya dahil edilen çocukların mevcut durumlarını araştırmalarını söyledi.

Bu ikinci çalışmanın sonuçları hayli şaşkınlık uyandırmıştı. Birinci çalışmanın kapsama alanında olan bölgeden taşınan ya da ölen az sayıdaki denek dışında kalanların hemen tamamına yakını olağanüstü başarılar elde etmişler ve avukat, doktor ya da işadamı olarak yaşamlarını sürdürmekteydiler.

Sonuçlar ikinci ekibin başındaki profesörü derinden etkilemişti. Bu konuyu izlemeye karar vererek şimdi her biri birer yetişkin olan deneklerin her biri ile ayrı ayrı buluşarak "O kötü koşullarda nasıl bu kadar başarılı olabildiniz?" sorusunu sormuştu.

Her bir deneğin verdiği yanıy hep aynı idi: "Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı. O'nun sayesinde..."

Grup başı olan profesör bu öğretmenin kim olduğunu çok merak etmişti. Halen hayatta olan yaşlı öğretmenin izini bulması çok zor olmadı. Kendisini ziyaret etmek için öğretmenin yaşadığı eve kadar gitti. Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hala dinç olan yaşlı bir kadın buldu. Yaşı oldukça ileri olan eski öğretmene bu çocukları kenar mahallelerden nasıl kurtarıp başarılı birer yetişkin haline getirdiğini merakla sordu.

yılların öğretmeni o sihirli formülü gözleri parlayarak ve dudaklarına bir gülümseme yerleştirerek açıkladı:

"Çok basit" dedi, "Ben o çocukları çok sevmiştim."

ÇİÇEK, Abdurrahman:

Aklına hükmedenin özgürlüğü ilelebettir.

Aklını kullan, bir başka aklın hizmetçisi olma!

Anlayış ve hoşgörü, yüreği temiz olanların işidir.

Anne ve babanın ilgisinden mahrum büyüyen çocuklar gelecekte hayatlarını hatalar üzerine kurarlar.

Arkadaş kişinin kim olduğunu gösteren fotoğraftır.

Aşk bir tek yüreği büyük olan ve beklemesini bilenin yanında kirlenmez.

Aşk sevgiyle değil, saygıyla büyür.

Ayıbı bilmek için kültürel birikim gerekir.

Bilgi yaşamın en büyük köprüsüdür.

Bir ihtimal daha var. Gülümse, güneş sana da doğsun...

Bir insan kaç türlü yalan söyler, kaç ayrı maske takar, onu ben de bilemem. Fakat bir köpek asla ne yalan söyler ne de maske takar.

Bütün sadelikler sessiz bir dil taşır.

Dedikodu önyargılarla yaşayanların işidir.

Devir, şarlatanlarla kargaların devri...

Din, hiç bir insanı temiz kılmaz; insanı temiz kılan, ruhundaki dürüstlüğüdür.

Dostluğu özleştiren sohbettir, sohbetsiz bir dostluk özde değildir.

Dostluk taşınması güç, ağır bir yüktür. Her yürek taşıyamaz.

Dökme içini kimseye; kurşun olur, sana döner.

Duruşu sağlam olanın ağrıyan başı olmaz.

Düşünce zihinde bir tohumdur; zihne hangi tohumu ekersen düşüncelerin de o tohumdan beslenir.

En büyük erdem, çevresine ışık olabilmektir.

Erdem insanın adaleti, vicdanıdır.

Evrenin adaletine inan ve daima gökyüzündeki yıldızlara gülümse...

Gösteriş, bir insanın kültürel zayıflığını yansıtma halidir.

Güzel düşün, güzel konuş. Evrene güzel söyle ki sana güzel gelsin.

Güzel gülenlerin gülücükleri daima yalnızlık kokar.

Güzel sohbetler güzel dostlarla demlenir.

Hata yaptım diye korkma! Tecrübelerime bir filiz ektim diye sevin...

Hayat şartları diye birşey yok! Hayatımızı şekillendiren seçimlerimiz var!

Hayatı düşüncelerinle kendin yazarsın. Okurken şaşırma.

Her sus kelimesi çocuğun özgüveninde yeni bir tahribattır.

Her türlü hayvanı evcilleştirebilirsiniz, fakat insanın vahşisini asla!

Herkes kendi ruh yarasının merhemini arıyor.

İnsan, insanca yaşamayı unuttuğu an herşeyi katleden korkunç bir hayvandır.

İnsan olabilmenin temeli budur; bastığın her yerde sevgini bırak!

Kadere sığınma, cesaretine sığın!

Kendi önünde duran tek engel, kendine olan güvensizliğindir.

Kimsenin ipliğine iğne olma!

Kin, kalbi küfleştirir.

Resmiyet, huzurun anahtarıdır.

Sahte gözyaşlarına inananlar içinden çıkılması zor bir tuzağın içine dişer.

Samimiyet bir tek dürüst insanlara mahsustur.

Sevgi ile beslenmeyen bir ruh küflenmeye mahkumdur.

Sorgula! Çünkü sorgulamak yaşamın en keskin iyileştirici ilacıdır.

Sorgulayan beyin kimsenin uşağı olamaz!

Utanma duygusunu kaybetmeyen insanların ruhları, ahlak değerleri ile doludur.

GARDİYANOĞLU, Bülent:

Yarım bıraktığınız, ertelediğiniz her şey, hayatınızdan bazı şeyleri götürür.

HANNIBAL:

Ya bir yol bulacağız ya da yeni bir yol yapacağız.

LAVOISIER, Antoine:

Hiçbir şey yoktan var olmaz, hiçbir şey varken yok olmaz!

TALBERT, Bob:

İyi öğretmen pahalıdır, ama kötü öğretmen daha da pahalıya patlar.

ÜNBAY, Cem Seyhun:

Görebildiğin kadar varsın, göremediğini düşünme/düşleme bile; yanılırsın, çünkü ancak gözün kadarsın...

KUBAN, Doğan:

Kalabalıklar aç ve çaresiz kalmadıkça, sözlerini anlamadıkları aydınlara kulak asmazlar!

Türkiye bugünkü varlığını Cumhuriyet'e borçludur. Türkiye'yi bugüne getiren laik Cumhuriyet'tir.

ZORLU, Fatin Rüştü:

Savaşta Türkiye ancak güney limanları yolu ile beslenebilir. Kıbrıs adasına hakim olacak kuvvet aynı zamanda Ege denizinde adalara da sahip olursa, Türkiye gerçek bir kuşatma altına girer. Hiçbir ülke tüm güvenliğinin dost dahi olsa başka bir devlete dayanmasına razı olamaz!

- Z -

Zannediyorum ki, milletin bütün fertlerinin hiçbirinden fazla yüksekliğe sahip değilim. Bende fazla teşebbüs görüldüyse, bu benden değil, milletin bileşkesinden çıkan bir teşebbüstür. Sizler olmasaydınız, sizlerin vicdani eğilimleriniz bana dayanak noktası teşkil etmemiş olsaydı, şimdiki teşebbüslerin hiçbiri olamazdı. Millete ait meziyetleri yalnız şahıslarda toplayan ve yoğunlaştıran, milletin zaferlerini ve büyüklüklerini yalnız şahıslara atfeden zihniyet eski idarelerin sistem ve usul meselesinden kaynaklanıyordu. Vaktiyle mevcut devlet ve devletlerin teşekkül mahiyeti sırf bir şahsın menfaatlarını ve arzularını tatmine yönelik idi. Şahısların bu arzu ve emellerinin hizmetinde olan millet, gösterilen büyüklüklerin şerefinden katiyen hissedar olamaz, ancak hata ve beceriksizlik olursa onlar millete atfolunurdu. Bugün bu hal mevcut değilse, millet kendi büyüklüğünü olduğu gibi cihana göstermişse, fazlalık bende değil, mevcut şeklin mahiyetindedir. Bu şekil mevcut oldukça, bu mevkiye çıkacak herkesin yapacağı şey bundan başka türlü olamaz. Fakat bana karşı söylediğiniz sözlerin asıl samimiyeti, bana karşı gösterdiğiniz harekatın asıl ciddiyeti, ancak bugünkü idare şeklinin muhafazasında göstereceğiniz kahramanlıkla sabit olacaktır. (23.03.1923, Afyon)

Zengin bir hatıra mirasına sahip bulunan, beraber yaşamak hususunda ortak arzu ve kabulde samimi olan ve sahip olunan mirasın korunması hususunda iradeleri ortak olan insanların birleşmesinden meydana gelen topluluğa millet adı verilir.

KOÇ, ALi:

Eşitsizliğin ortadan kalkması için, kapitalizmin ortadan kaldırılması gerekir. Ben, en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun, kapitalizmdir.

İMAM Hüseyin:

Ben ölümü saadet biliyorum, zalimlerle yaşamayı ise zillet...

KENYATTA, Jomo:

Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda bizim elimizde İncil, onların ellerinde ise topraklarımız vardı.

VARTANYAN, Aret:

Kaybetme korkusunu bir şeylere sahip olduğumuzu sandığımız için yaşıyoruz. Oysa ki en derinde çok iyi biliyoruz ki kaybedebileceğimiz bir şey yok, çünkü her şey emanet. Anlaşılması gereken bugün bizimle olan emanetlerin değerini bilmek...

Sevilmek, değerli olmak için sürekli bir şeyler yapmak zorunda değilsin. Seni kurallarla, şartlarla seven, seni hiçbir zaman gerçekten sevmemiştir. Sen, her şeyden önce olduğun gibi değerlisin.

Yaşam, yaşayarak öğrenilir. Duvara çarpa çarpa, düşe kalka... Söylenerek, dışarıya bağlanarak, sihirli değnek arayarak değil. Kimse ve hiçbir şey sana senin hayatını veremez.

Yetiştirdiğin meyveyi beğenmiyorsan hatayı ektiğin tohumda arayacaksın!

ARKAN, Ali Osman:

İnsanlar eğlenebildikleriyle arkadaş olurlar, anlatabildikleriyle dost, ağlayabildikleriyle kardeş...

Sevmek söylemek değildir, alıp yüreğine koymaktır.

HECHTER, H:

Yetişen zekaları kitaplarla beslemeyen milletler hüsrana uğramaya mahkumdur.

ABHAZA Atasözleri:

İyi gelinin varsa oğlun var demektir.

GÖKÇE, Bedirhan:

Toprak bir gün yağmurun kıymetini anlayacak, fakat o gün yağmur yağmayacak!

BALTER, Marie Rose:

En uzun yolculuk, beynimizden yüreğimize yaptığımız yolculuktur. Affetmek bu yolculuğun en kestirme yoludur. Affetmeyi gerektiren her yara, içinde önemli bir dersi barındırır. Dersi görebilmek için yarayı yeniden deşerek yüzleşmek zorunda kalsak bile...

ÖZTEKİN, Hikmet Anıl:

Güneş parlarken herkes seni sevebilir, ama gerçekten seni kimin umursadığını fırtınalar estiğinde anlarsın.

Herkes doğru insanı bulmaya çalışıyor, ama kimse doğru insan olmaya çalışmıyor.

ANDIMIZ

Türk'üm; doğruyum, çalışkanım.
Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu ve milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.

Öğrenciler, Öğretmenler ve Yöneticiler İçin Yılın Telesekreteri Ödülü

California’daki “Pacific Palisades” adlı okulun velileri, bütün okulu ve öğretmenleri dava ediyor.

Çünkü bütün dönem boyunca 15 ile 30 gün arasında devamsızlık yaptıkları halde çocuklarının zayıf not almalarını kabul etmiyorlar. Velilerin neredeyse tehdide varan itirazlarıyla baş edemeyen okul yönetimi, en sonunda telesekreter mesajını aşağıdaki şekilde değiştiriyor, ve “Yılın Telesekreter Mesajı” ödülünü kazanıyor.

“Merhaba! “Pacific Palisades”e hoşgeldiniz. Bu bir otomatik mesajdır. Lütfen seçenekleri tek tek dinleyerek istediğiniz departmanla ilgili tuşa basınız.

• Çocuğunuzun neden devamsızlık yaptığı konusunda yalan söylemek için 1’e,

• Çocuğunuzun neden ödevlerini yapmadığı konusunda yalan söylemek için 2’ye,

• Bizim hangi konularda işe yaramadığımızı belirtmek için 3’e,

• Evinize gönderilen ve alıcı imzanız üzerinde olduğu halde almadığınızı iddia ettiğiniz uyarı mektupları için 4’e,

• Müdür ve diğer yetkililere küfür etmek için 5’e,

• Çocuğunuzu her sabah en az 10 dakika bekleyen okul otobüsü hakkındaki şikayetleriniz için 6’ya,

• Süper kabiliyetli mükemmel çocuğunuzun beceriksiz öğretmeninden yakınmak için 7’ye,

• Bıraksanız bütün okulu yiyecek çocuğunuzun yetersiz bulduğu okul menüsünden şikayet etmek için 8’e basınız.

Çocuğunuzun gerçek bir dünyada yaşadığının farkındaysanız ve sorumluluk almayı öğrenmesini istiyorsanız, bunun için de O’na verilen ödevleri zamanında ve tam olarak yapmasının çok önemli olduğuna inanıyorsanız, ayrıca eğitimin ilk önce ailede başladığının bilincindeyseniz, artık telefonu kapatabilirsiniz!

İyi günler dileğiyle...

ÇARMAN, Mustafa:

Saraylar, halkın cahilliğinden yapılır. O saraylarda kendisini kral zannedenlerin varlığı o ülkede köle olmayı tercih eden insanların eseridir.

KESKİN, Birhan:

Sultan Sazlığı'nda boynu eğri bir kuşun ince boynuna yediği kurşun gibi hainiz hepimiz.

Geleceğin Suçlusunu Yetiştirmenin On Basit Kuralı

1. Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başlayın! Bu şekilde O, bütün dünyanın O'nun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.

2. Kötü sözler söylediği zaman gülün. Böylece O, kendisinin akıllı olduğuna inanacaktır.

3. O'na ahlaki hiç bir eğitim göstermeyin. 21 yaşına gelince kendisi karar versin diye bekleyin!

4. Yerde bıraktığı her şeyi kaldırın; kitaplarını, ayakkabılarını, elbiselerini. O'nun için her şeyi siz yapın ki O bütün sorumlulukları başkalarına yüklemeye alışsın.

5. O'nun önünde sık sık kavga edin. Bu sayede bir gün ailesi parçalanırsa O da çok şaşırmasın.

6. Çocuğa istediği kadar harçlık verin. Hiç bir zaman kendi parasını kendi kazanmasın. Hayatta senin karşılaştığın güçlüklerle O'nun da karşılaşmasına ne lüzum var?

7. Yiyecek, içecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getirin. İstediklerini yapmamak tehlikeli soğukluklara sebep olabilir.

8. Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima O'nun tarafını tutun. Onların hepsinin, çocuğa karşı peşin hükümleri vardır.

9. Günün birinde başına gerçekten bir bela gelirse, O'na "Bir şey yapmadın" diye kendinden özür dileyin.

10. O'nu felaketlerle dolu bir hayat için hazırlamış oldunuz! Tebrikler...

Houston Polis Müdürlüğü

KOÇ, Mustafa Vehbi:

Kadınsız toplum, yarınsız toplumdur.

DAĞHAN, Gözde Gülce:

İnsan, ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görebilir.

Sözlerdeki incelik güven yaratır, düşüncedeki incelik derinlik yaratır, duygulardaki incelik ise sevgi yaratır.

TENEKECİ, İbrahim:

Stresten kurtulmak için hayatınızdaki fazlalıkları atın; fazla kilo, fazla insan, fazla plan, fazla hayal, fazla hırs gibi...

İMAM Ali El-Murteza:

Dost seni doğrulayana değil, sana doğruyu konuşana denir.

DEV JI, Nanak:

Müslüman, Sih, Hindu ya da Hristiyan olmaya karar vermezden önce "insan" olmaya karar vermek gerekir.

TÜRKEŞ, Alparslan:

Beceriksizlikle ihanet arasında kıldan ince bir çizgi vardır. Beceremediğin halde makam, mevki işgal etmek, en büyük ihanettir!

Delilik

Mazhar Osman, Atatürk ile görüşmektedir. Bir ara Atatürk sorar:

- "Osman Bey, bu delilik nasıl bir şey?"

- "Gazi Paşam, az da olsa herkeste bir parça vardır" deyince Atatürk:

- "Ne demek istiyorsun, bende de mi var?"

Hoş sohbet ve sözünü esirgemeyen biri olan Mazhar Osman:

- "Ohoooo... Sizde herkesten bin beteri var. İçeride ve dışarıda dört iklim, yedi cihana kafa tutmak, akıllı adamın yapacağı iş mi?"

Atatürk bu yanıta dakikalarca güler.

İSKİLİPLİ Ebussuud Efendi (İnsanlık Düşmanı):

Alevilerin çoluk çocuk katledilmeleri ve mallarının yağmalanmaları dine uygundur! (1548)

İNANÇ, Ünal:

İflah olmaz bir Kemalist ve ödünsüz bir vatanseverim.

TRIVULZIO, Gian Giacomo:

Savaşabilmek için üç şey gerekir: Para, para ve daha çok para...

YUKNAVITCH, Lidia:

Dünyadaki zulüm ve çarpıklıklara karşı düşünce özgürlüğünün var olmayı sürdürebilmesi için yazıyorum.

Kapitalizm karşısında direnen sanata her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

BİLGE Kağan:

Türk yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın!

ZIGLAR, Zig:

Başlangıç yapmak için mükemmel olmanız gerekmez, fakat mükemmel olmak için bir başlangıç yapmanız gerekir.

ERDOĞAN, Recep Tayyip:

Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, özgünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır. (Haziran 2016)

Benim görevim ülkemi pazarlamaktır.

Demokrasi amaç mı olacak araç mı olacak? Bize göre demokrasi hiçbir zaman amaç olamaz. Demokrasiyi, ilmi noktadan ele aldığımız zaman araç olduğunu görürüz.

Demokrasi bir tramvaydır, zamanı gelindiğinde inilir.

Din adamı olarak ortaya çıkıp da ne yazık ki kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde yeri olmayan bazı kendine göre içtihatta bulunan kişiler çıkıyor ortaya! Yani bunlar bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada, zamanda yaşıyorlar. Çünkü İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar! İslam'ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam'ı 14-15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız!

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözü yalandır, koskoca bir yalan... Egemenlik kayıtsız şartsız ancak sandığa gidilirken milletindir, ama maddede ve manada egemenlik Allah'ındır.

Hukuk, halka sorulmadan bir yerlerden aktarılmış ve zorla halka dikte ettirilmiştir.

İslamın devlet planı içinde düşünüyorum.

İstanbul sokaklarında yürüyen bir kişinin kıyafetinden, ayakkabısından, çantasından hangi kültüre mensup olduğunu çıkaramıyorsak, durum vahimdir.

Nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş, hiçbir müslüman aile böyle bir anlayışın içerisinde olamaz. Rabbim ne diyorsa, sevgili Peygamberimiz ne diyorsa biz o yolda gideceğiz. Buna bakacağız. Bunun için de birinci derecede görev annelerindir. Neslin asıl sahibi annedir.

Onbeş yılda her alanda çok başarılı işler yaptık, ama eğitim ve kültürde arzu ettiğimiz noktaya gelemedik!

Osmanlı Türkçesinin okullarda okutulmasını önemli bir adım olarak görüyorum. "Dil Devrimi" adı altında Türkçemiz tatsız tuzsuz, ruhsuz, renksiz kelimelerin tasallutuna sokularak milletimizin kadim medeniyetiyle arasındaki bağ zayıflatılmaya, hatta koparılmaya çalışılmıştır. Yani bizim aslında damarlarımız kesilmiştir. Bugün genç bir kardeşimizin Fuzuli, Baki, Şeyh Galip bir yana Mehmet Akif'i, Ömer Seyfettin'i ve Ahmet Haşim'i dahi anlayamıyor olması, bu dönemde dilimize yapılan suikastin sonucudur. Dilimizin zenginliğini kendi elimizle yok etmeye çalıştığımız bu cinnet dönemini artık inşallah geride bıraktığımıza inanıyorum. (15 Mart 2018)

Resmi ideoloji ırkçı bir kişilik taşıyor. "Türkiye Türklerindir" gibi tezler yanlıştır. Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabilir.

Türkiye'nin yarınında Kemalizme yer yoktur. Kemalizmin kendini yeniden üretmesi söz konusu değildir.

Türkiye'nin yetmiş yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır. Türkiye'de demokrasi adına bir dikta rejimi görülmektedir.

MORE, Thomas:

Bütün zenginliğin bir avuç açgözlü insanın elinde bulunduğu ve çoğunluğun sefalet içinde yaşadığı bir toplumda kimse mutlu olamaz.

İnsanlar hayvan kesmemelidirler; çünkü bireyler hayvan öldüre öldüre, insan huyunun en tatlı yönü olan acıma duygusunu yavaş yavaş körleştirip yok ederler.

DEMİR, Meral:

Duvarların sesini ancak d/inleyen işitir.

ARKIŞ, Nurdoğan:

Her insan benliğini tanıyabilir, gönlünün muradını bilebilir. Yeter ki doğru yere bakmayı, doğru yerde aramayı bilsin.

KING, Stephen:

Amatörler ilham bekler, biz profesyonellerse çalışırız.

BETTELHEIM, Bruno:

Günün çoğunu televizyon ekranından yöneltilen o sıcacık sözlü iletişime kulak kabartmaya ya da televizyon yıldızı olarak nitelendirilen kişilerin duygusal davranışlarını izlemeye koşullandırılmış çocuklar, gerçek yaşamda başarı kazanamazlar; çünkü çevrelerinde o yıldızlar gibi ilgi göremezler. Daha da kötüsü, gerçek dünyadan öğrenmeleri gerekenleri öğrenemezler, bu yeteneklerini zamanla yitirirler. Yaşam, ekrandaki yaşamdan çok daha karmaşıktır. En sonda da biri çıkagelip her şeyi açıklamaz. "Televizyon çocuğu" karşılaştığı olayların anlamlarını kavramakta zorlanır, umutsuzluğa kapılır. Bu sorun zamanında giderilemezse, çocukta televizyon karşısında başlayan "anneden duygusal kopma" başka boyutlara ulaşır. Televizyonun yarattığı asıl tehlike budur: İnsanın edilgenliğe yönelmesi ve tek başına yaşam, hayatla karşı karşıya kalamama korkusunun yerleşmesi...

Çobanın Teknesi

Bir çoban, bir gün bir kayanın üzerine oturup kendisini rüzgarın serinliğine bıraktı. Güzel bir yaz günüydü, deniz sessiz bir çarşaf gibi uzanıyordu. Böylece oturmuş, denizdeki yelkenlileri seyrederken "Eğer benim de bir yelkenlim olsaydı, uzaklardaki yabancı ülkelere gider ve mutlu olurdum" diye düşündü.

Bu isteği o kadar dayanılmazdı ki, bir gün bütün sürüsünü sattı ve küçük bir gemi satın aldı. Denize açıldı. Ne yazık ki, gezisinin ikinci gününde bir fırtına çıktı. Dalgalar gemiyi kayalıklara sürükleyip parçaladı. Çoban hayatını zor kurtardı.

Zaman geçti. Çoban çalışkanlığı sayesinde tekrar eski servetini kazandı. Yine deniz kıyısındaki kayanın üzerine oturmuş, hayaller kuruyordu. Bu kez tüccar olmaya karar verdi. Bu sırada denizin dalgaları sanki O'nu kandırmak istermiş gibi ayaklarının üzerinde geziniyordu. Çoban, "Deniz" diye haykırdı. "Seninle ikinci defa iş yapacağımı mı sanıyorsun?"

Yerinden kalkıp, sürüsünün yanına gitti. Bir daha bilmediği işlere girmedi. (Ezop Masalları'ndan)

KALENDEROĞLU:

Işığa, havaya ve suya nasıl ortaklaşa sahip olunuyorsa, mal ve mülkte de eşitlik ve ortaklık olması gerekir. (1526)

İMAM-I Gazali:

Bedenine değil, kendine değer ver ve gönlünü olgunlaştır! Çünkü kişi bedeni kadar değil, ruhu kadar insandır.

Layık olmadan devlet makamlarına atananlar astlarını ısırır, üstlerine kuyruk sallarlar.

PERKINS, John:

Kendi otomobilini üretemeyen ülkelere borç verip otobanlar yaptırırız, sonra onlara arabalarımızı satarız. Arkasından bankalarını satın alırız. O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız. Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle. O ülkeye "Dünya Bankası" ya da kardeş kurumlardan kredi ayarlarız. Ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine gitmez. O ülkede 'proje' yapan bizim şirketlerin kasasına girer. Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev hava alanları yapılır. Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Bizim şirketlerimiz kazanır, o ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu düzenekten hiçbir şey kazanmaz. Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi olanaksızdır. Plan böyle işler. Sonunda ekonomik danışmanlar (tetikçiler) olarak gider ve onlara deriz ki: "Bize büyük borcunuz var, ödeyemiyorsunuz! O zaman petrolünüzü satın, doğal gazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, 'Birleşmiş Milletler'de bize destek olmak için oy verin, elektrik-su-kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin. Şirketlerinizi ya Amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere satın!" Bu taktikle giderek sosyal hizmetleri, teknik destekleri, eğitim kurumlarını ve sağlık yatırımlarını, hatta adli sistemleri ele geçiririz. Bu ikili, üçlü, dörtlü bir darbeler serisidir.

PERİNÇEK, Şule:

Bilgisi çok olan kişi yalın ve özlü yazar.

Şiir, az sözle çok söyleme sanatıdır.

PEKDAŞ, Sema:

Deneyler yapın, hayal kurmayı öğrenin. Resim çizemiyorsanız makine çizemezsiniz. Bizim makine çizen, makine yapan, hayal kuran gençlere ihtiyacımız var.

SCHLESINGER, Arthur Meier:

İnsan hakları dini bir fikir değildir, Avrupa'nın son dörtyüz yılda ürettiği laik bir fikirdir.

AKŞUN, Ertürk:

Bu şehirde kalabalıklar, yalnızlığın kalın perdeleridir.

İnsan hasta olduğunda canının, yalnız kaldığındaysa ruhunun farkına varır.

Korkan insan hem kendi yaşamına hem de diğer yaşamlara yasak koyar. İnsanların kaybedecekleri şeyler çoğaldıkça korkuları da çoğalır. Mülkiyet, korkuların başıdır.

Özlemek; özlenen hiç farkında olmasa da, özleyen kişiyi gene de mutlu eder.

Yalnızlık, bir ağacın toparağa kök salması gibidir. Bir ağaç toprağa ne kadar kök salarsa o kadar gelişir, büyür, sağlıklı olur. Yalnızlık, derinlemesine büyümek demektir. İnsan da ancak yalnız kaldığında bir ağacın toprağa kök salması gibi derinlemesine büyür. Buna sağlıklı büyüme veya gelişme denir. Yalnız kalmaktan korkan kişi, sarmaşık gibi yüzeysel büyür. Yaşamak için hep birilerine ihtiyaç duyar. Bağımlı olur. Bağımlı kişiler son derece kıskanç olurlar. Sürekli kaybetmekten korkarlar, günümüzün gençleri gibi...

MENGÜÇ, Hakan:

Para insanları değiştirmez, sadece gerçek kişiliklerini ortaya çıkartır.

DAVUTOĞLU, Ahmet:

Işid terörist bir örgüt değildir, öfkeden bir araya gelmiş bir insan topluluğudur.

ARAGON, Louis:

Mutlu aşk yoktur! Bir tek aşk yoktur acıya gark etmesin, bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara, bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda ve bir tek aşk yoktur, yaşayan gözyaşı dökmesin!

MENDERES, Adnan:

Büyük polis kuvveti ve terör rejimi ile 25 seneden beri iktidarı elinde tutan Stalin'den başka misal olarak "CHP"yi gösterebiliriz. (16 Temmuz 1949)

Irkçılığı, solculuk gibi mutlaka mücadele edilip sökülüp atılması lazım gelen bir mesele, bir cereyan olarak kabul ediyor değiliz. Nihayet ırkçılık bir fikrin delaleti olabilir. Fakat solculuk böyle değildir. Bu memleketin aleyhine ve zararına çalışan kuvvetlerin ajanı olmak manasına alıyoruz. (28 Mayıs 1950)

DANFORTH, Nicholas:

95 yıldır Türkiye "Sevr"i yenmenin ekonomik ve politik meyvelerini toplamaktadır. Fakat, devam eden savaşın sona erdirilmesi için "Sevr" karşıtı politik modelde esneklik gerekmektedir.

Kürt milliyetçileri, devlet olmayı başarmanın yolunun "Sevr"den geçtiğine hala inanmaktadırlar.

Adalet Öldü!

Çok eski yıllarda bir gelenek varmış. Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınıp herkese duyurulurmuş, bir asil öldüğünde iki kez, kralın bir yakını öldüğünde üç kez, kral öldüğü takdirde ise dört kez çalınırmış.

Günün birinde, herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş... Ve kilisenin çanı tam beş kez çalmış! Ahali merak içinde kalıp papaza koşmuş:

- "Ey papaz efendi, kraldan daha önemli biri var mı ki O ölünce çan beş kez çalınsın?"

Papaz yanıt vermiş:

- "Kraldan daha önemli bir şey var!.. Adalet öldü..."

BİRET, İdil:

Piyanisti ben yetiştiririm. Siz bana konser dinleyicisi yetiştirebiliyor musunuz?

HIRSCH, Ernst:

1938 sonlarında Türk vatandaşlığına geçmek dileğinde bulunmuştum. Beni seven meslekdaşlarım, İslam dinini seçmem halinde vatandaşlığa geçmemin daha kolay olacağını söylediler. Ben, Türkiye'ye bağlılığımı o güne kadar sürdüregeldiğim çalışmalarımla yeterince ispat etmiş olmam nedeniyle bu öneriyi reddettim. Uzun bir süre sonra, davet edildiğim bir resmi makamda, Türk vatandaşlığına kabul edildiğim söylendi. Şaşkın bakakalmıştım. Bir anda Atatürk'ün, "Ne mutlu Türküm diyene" cümlesi döküldü dudaklarımdan!

Atatürk adında bir şahıs hukuki anlamda, artık mevcut değildir. Dolayısıyla O'na yasa yoluyla da bir imtiyaz sağlanması söz konusu olamaz. "Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun" yolu ile ceza hukuku normlarıyla korunması öngörülen hukuki varlık ve şahıs olarak Atatürk değildir. Burada korunmak istenen "Türkiye Cumhuriyeti"nin kurucusuna karşı Türk milletinde genel olarak, yaygın bulunan hayranlık ve saygı duygusudur. İşte ceza tehdidi altına konulmak istenen davranışlar, halkın içinde yaşamayı sürdüren bu saygı duygusunu, yani merhumun anısını zedelemeye müsait davranışlardır. Bu kanun ile bu olağanüstü şahsiyetin anısını koruma konusunda ben de karınca kararınca bir katkıda bulunabildim.

"Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun"a karşı çıkanlar, Ticanilere ve bunların saldırılarına besledikleri sempatiyi, birtakım anayasal endişelerin arkasına saklamaya çalışmaktadırlar. (1951)

Atatürk'ün bedenen ölmesi, bütün halkı, bütün tabaka ve çevreleri sarstı. Sanki gerçekten de bütün Türklerin babası ölmüştü. Atatürk'ün naşını içeren lahdin önünden son saygı görevini yerine getirmek amacıyla geçen insan kalabalığı öylesine muazzamdı. Cenaze alayının geçtiği kilometrelerce uzunluktaki caddeler boyunca gözyaşları içinde hıçkıran insanlar duruyordu, bütün pencereler, bütün evler ağlayan insanlarla doluydu. Kortejde yürüyen bizler için, sanki bütün İstanbul bir sel gibi akmış gelmiş ve ağlayan bir duvar oluşturmuştu. 1938 yılının o Kasım günündeki gibi içten bir halk yasını ne daha önce yaşamıştım ne de daha sonra, bir daha böyle bir şeye tanık olmadım.

Kitaplığı olmayan üniversite, cephaneliği bulunmayan bir kışlaya benzer.

Türk vatandaşı olma isteğime olumlu yanıt verilmesi beni çok sevindirdi. Sevinmek ne söz, çok mutluydum ve Atatürk'ün ünlü cümlesi "Ne mutlu Türk'üm diyene" döküldü dudaklarımdan... (Eylül 1943)

HAIG, Matt:

Başında beklenen su kaynamaz. Kuantum fiziği hakkında bir tek bunu bilsen yeter.

Bu dünya, başka şeylerin içine sarılmış şeylerin gezegenidir. Ambalajların içinde yiyecekler, kıyafetlerin içinde bedenler, gülüşlerin içinde hakaretler...

Dünya'da bir yerden başka bir yere anında gidemiyorsunuz. Teknoloji henüz o noktada değil. Bir yere varmak için epey zaman harcamak zorundasınız; yollar, raylar, kariyerler, ilişkiler... Her şeyde böyle bu...

İKBAL, Muhammet:

Başlangıçta küçük bir kıvılcım idik,
Atatürk'ün bakışıyla güneş olduk, dünyayı fethettik.
Atınızı şaha kaldırın, bırakın istediği yere gitsin dedi,
Biz hesaplı adım attığımızı sanarak defalarca yenilmiştik...

Bugün birçok müslüman memleketin hali, eski kıymetleri sürekli tekrarlamaktan ibarettir. Halbuki Türkler, yeni kıymetler meydana getirme yolundadır.

Bugün İslam'a yapabileceğimiz en büyük iyilik, bizim onu temsil etmediğimizi söylemektir!

İslam rönesansı bir gerçek ise -ki ben bunun bir gerçek olduğuna inanıyorum- biz de bir gün Türkler gibi akli ve zihni mirasımıza yeniden kıymet takdir etmeliyiz.

Türkler, benliklerini kazandıran büyük tecrübeler yaşamışlardır. Türklerde hayat hareket etmeye, değişmeye ve genişlemeye başlamıştır.

FLOCKEN, Jan von:

Türkler, yabancıların ve yabancı ülkelerin kendi tarihlerine çamur atmalarına izin vermez!

GOMORA, Antonio:

Var olan uygarlık nasıl keşfedilir? Ne Kristof Kolomb ne de Hernan Cortez kaşif değil, birer hayduttur. Atalarımızı zalimce öldüren, kutsal emanetlerimizi çalan haydutlar...

Güney Amerika Atasözleri:

Kelimeler böler, eylemler birleştirir.

BİRUNİ:

Ben her kişinin yapması gerekeni yaptım: Öncekilerin başarılarını minnettarlıkla karşılamak, onların yanlışlarını ürkmeden doğrultmak, bana gerçek olarak görüneni sonrakilere emanet etmek...

İRTEM, Süleyman Kani:

Abdülhamid devrinde Fehim Paşa ile diğer en yüksek hafiyeler, sergerdeler, tüfekçiler, silahşorlar arasında pay namıyla kumarhane sahiplerinden haftalık, umumhanelerden vergi alanlar az değildi! Dövülmesi, vurulması, öldürülmesi matlup kimselere cebbar ve kanlılardan münasipleri tasallut edilirdi.

ZÖHRAVİ, Abdülhamid:

Hareket ordusu yalnız ben geldim demek için gelmedi, rezalet ve fesat kaynağı "Yıldız"ı temizlemek için geldi.

Bu Tablo Kimin?

Picasso bir eserinde savaşı çizmiş...

Günlerden bir gün General Franco bu tabloyu görmüş ve Picasso'ya bir soru sormuş:

- "Bu tabloyu siz mi yaptınız?"

Picasso durmuş, generale bakarak gülümsemiş ve demiş ki:

- "Hayır efendim, siz yaptınız..."

ERZURUM KONGRESİ Kararları:

1. Vatan bir bütündür, bölünemez.
2. Millet, her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, topyekun kendisini savunacak ve direnecektir.
3. Milli gücü kullanmak ve milli iradeyi hakim kılmak temel ilkedir.
4. Manda ve himaye kabul olunamaz.

KUŞADALI İbrahim:

Enel Hak kelamından enel maal Hak kelamı evladır. (Ben Tanrı ile beraberim sözü, "Ben Tanrı"yım sözünden daha değerlidir.) (Bir başka yorum: Kurtuluş "Tanrı olmak"ta değil, Tanrı ile beraber olmaktadır.)

Dünyayı Düzeltmeye Neden Kendini Düzelterek Başlamıyorsun?

"Westminster Manastırı"nın bodrumunda bir Anglikan piskoposunun mezarının üstünde şu sözler yazılıdır:

"Genç ve enerji dolu iken, düşlerim sonsuzken, dünyayı değiştirmek isterdim. Yaşlanıp akıllanınca, dünyanın değişmesinin ne kadar zor olduğunu anladım. Ben de düşlerimi biraz kısıtlayarak sadece memleketimi değiştirmeye karar verdim. Ama o da değişeceğe benzemiyordu. İyice yaşlandığımda, artık son bir gayretle sadece ailemi, kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim. Ama maalesef bunu da başaramadım. Ve şimdi ölüm döşeğinde yatarken birden fark ettim ki, önce yalnız kendimi değiştirseydim, onlara örnek olarak ailemi de değiştirebilirdim. Ailemden alacağım cesaret ve ilhamla, memleketimi daha ileri götürebilirdim. Kimbilir, belki dünyayı bile değiştirebilirdim."

Dünyayı kurtarmaya kendimizden başlamak bencillik değil, başarının gereğidir. Bu topluma yapabileceğimiz en büyük iyilik kendimizi başarılı biri yapmaktır.

Ana Duası

Pakistanlı Dr. İşan Hüseyni yaptığı büyük hizmetlerden dolayı ödül almak için uluslararası bir konferansa gidiyordu. Uçağa bindi.

Ancak havada bir arıza oldu ve yıldırım çarpması sonucu uçak en yakın havaalanına inmek zorunda kaldı.

Bir sonraki uçak 16 saat sonra kalkacaktı. Hüseyni sinirlendi ve "O toplantıya muhakkak yetişmem lazım. 16 saat bekleyemem" diye bağırdı.

Görevliler gideceği şehrin 6 saat uzaklıkta olduğunu ve isterse araba kiralayarak gidebileceğini söylediler.

Acele yola çıktı, ama aksilik bu sefer de yolda şiddetli yağmurdan göz gözü görmez olmuş ve selden dolayı araç gidemez olmuştu.

Yol kenarında eski bir evin kapısını çalıp hızla içeri girdi. Yaşlı bir kadın içeride oturuyordu. Süratle O'na:

- "Telefonu verir misin, telefon etmem lazım" dediğinde kadın tebessüm ederek dedi ki:

- "Görmüyor musun evladım, ne telefonu? Burada ne telefon ne de elektrik var. Geç az dinlen, yemek ye, çay iç, sonra düşünürsün bu işleri..."

Adam çaresiz az ısınarak yemek yedi ve çayını yudumlarken yaşlı kadın namaz kılıp uzun uzun dualar etti.

Dikkatle baktığında kadının bir beşiği salladığını ve beşikte çok küçük bir bebeğin hareketsiz durduğunu gördü:

- "Kimin bu bebek anacığım? Hayırıdr, bu kadar uzun ağlayarak dua ettin?"

Yaşlı kadın:

- "Hem annesi hem de babasından yetim olan torunumdur. Ağır hastalığı var. Bölgedeki hiçbir doktor çaresini bulamadı. İşan Hüseyni adlı bir doktor var. Çaresi ondadır dediler. Ancak çok uzakta olduğundan birkaç gündür Allah'a dua ediyorum ki bu bebeğin işi kolaylaşsın."

Doktor Hüseyni ağlayarak dedi ki:

- "Kalk anacığım. Allah senin duanı kabul etti. Senin duan yıldırımlar çaktırıp uçağı yere indirdi. Seller akıttı ve sonunda beni size ulaştırdı. Doktor İşan Hüseyni benim..."

PALMERSTON, Henry John Temple:

Devletlerin ebedi dostları ve düşmanları yoktur, çıkarları ebedi ve değişmezdir. Bizim görevimiz bu çıkarları korumaktır.

PUTIN, Vladimir:

Türkiye, cihatçı çetelere destek vermekle cebinde akrep taşıyor. Birkaç yıl sonra dünya, cihatçı çetelerin Türkiye'de patlatacağı bombaları konuşacak. Cebinde akrep taşıyan sonuçlarına da katlanır.

GHAEMI, Nassır:

Kriz zamanlarında akıl hastası liderler tarafından yönetilmek zihinsel bakımdan normal olanlarca yönetilmekten daha iyidir.

HOBBES, Thomas:

Başka bir ülkedeki değişik yönetim biçimini örnek almak, insanları sık sık yönetim biçimini değiştirmeye yöneltir. Çünkü insan doğasının kendisi yeniliği arzu etmeye yatkındır. Dolayısıyla insanlar, yenilik sonucunda zengin olmuş ülkelere komşuluktan ötürü yenilik yapmaya tahrik edildiklerinde, onları değişime davet etmiş olanlardan memnun kalmamaları ve kargaşanın devamından zarar görseler de ilk başlangıçları sevmemeleri imkansızdır; tıpkı uyuz olmuş köpeklerin artık acıya tahammül edemez hale gelinceye kadar kendi tırnaklarıyla kendilerini hırpalayıp durmaları gibi...

İnsanın başındaki en büyük tehdit, yine kendi türünden gelmektedir. İnsan, doğası gereği bencil ve kötüdür. Kendi çıkarı için ötekine zarar vermekten kaçınmaz.

Sosyal düzen, huzur ve barış için tüm insanların kötülük yapmaktan ve suç işlemekten vazgeçmesi gerekir. Ancak bu vazgeçiş, tüm insanlar için aynı derecede gerçek kılınamayacağı için, bu vazgeçişi mutlak ve bütünsel kılmak amacıyla korkutucu ve caydırıcı bir güce; bir çeşit Leviathan'a, Tevrat ve İncil'de geçen kötücül, güçlü ve korkutucu bir deniz canavarı kadar etkili bir varlığa, yani "devlet"e gereksinim vardır. "Devlet", bu gereksinim doğrultusunda, insanların kendilerini birbirlerinden korumak maksadıyla ortaya koyduğu sosyal sözleşmenin, yani "hukuk"un uygulanabilirliğini gerçek kılmak için var olmuştur.

KSENOKRATES:

İdea, yapıları doğa içinde her zaman var olan ve olacak olan varlıklara model teşkil eden nedendir.

OMAN, Charles William Chadwick:

Çoğu kişi, Tanrı'nın savaştan zevk aldığına ve onlara zafer vaat ettiğine inandığı için savaşır.

TANERİ, Sadi:

Herkes için herkesle sanat!

Kim ne derse desin; toplum giderek bir şekilde sanata el koyuyor, silkiniyor ve sanatı tüketmek yerine üretmeyi, onun bir parçası olmayı seçiyor. Postmodernizme boyun eğen ünlülerin yerine kendi sanat eylemlerini gerçekleştirmeyi üstleniyor.

KALINKILIÇ, Emel:

Affedin. Affetmediğiniz herkes ile enerji bağı oluşturursunuz. Bu negatif bağ, sizden sürekli enerji çalar. Affetmek ise sizi özgürleştirir.

- Ü -

Ülke mahvolacak derecede bir bölünmeye uğrar ve hükümet ile meclis de bunu kabul ederse, millet hiçbir şey dinlemeden isyan etmelidir.

Ülkesini, yüksek istikbalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

LEC, Stanislaw Jerzy:

Bazen sesini duyurabilmen için susman gerekir.

Cimriler çok iyi insanlardır, ölmelerini isteyenler için servet biriktirirler.

FITZMAURICE, Sue:

Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin; ne yaptığın değil, nasıl yaptığın; ne gördüğün değil, nasıl gördüğün; hayatının sana ait olup olmadığı değil, o hayatı nasıl yaşadığın önemlidir.

BLANC, Louis:

Liberalizmin benimsediği iktisat doktrinlerinin özü, dağıtımı düşünmeden mal üstüne mal yığmaktı. Devlet, endüstriye karışmayacaktı. Kalbi yoktu bu doktrinlerin. Güçlüyü koruyor, zayıfı tesadüfün kaprisine bırakıyorlardı.

Yarışma zevkini azgın bir savaş haline getiren, kuvvetin her yolsuzluğuna alkış tutan, zengini kanma bilmez arzularla kıvrandıran, yoksulu ölüme terk eden rekabet, burjuvazide servet hırsını, tefeciliği, en zalim ve kaba taraflarıyla materyalizmi geliştirecekti.

İNALCIK, Halil:

1876 Osmanlı Kanun-u Esasi'si, 1923 Türkiye Cumhuriyeti'ne doğru atılmış en önemli adımdır. Çünkü bu anayasa ilk defa egemenliğin kaynağını Tanrı'dan alıp bir kanuna dayandırıyordu.

Osmanlı'yı islamlaşması yıkmıştır.

Reayanın ilk büyük çapta isyanlarına ağır vergiler, yolsuzluklar ve güvensizlik duygusu yol açmıştır.

BERNSTEIN, Leonard:

Şiddete karşı yanıtımızı daha yoğun ve derin, daha güzel, şimdiye dek olduğundan çok daha özverili bir şekilde müzik yaparak vermeliyiz.

WATTERSON, Bill:

Eğer insanlar her gece dışarıda oturup yıldızlara baksalardı, eminim çok farklı yaşarlardı.

Evrenin başka yerlerinde de zeki canlıların olduğunun en kesin kanıtı, şimdiye dek bizimle hiç irtibata geçmeye çalışmamış olmalarıdır.

BEYHAKİ, Ali-el:

En üstün sadaka, aç bir canlıyı doyurmaktır.

PATTISON, ...... :

Vizyonlar 'Yaratıcı'dan, yani 'Tanrı'dan gelir. Özellikle seçilmiş karizmatik şahsiyetlere -peygamberlere- verilerek, insanlara davranışlarını değiştirmeyi öğretmeleri sağlanır.

RUMBOLD, Horace:

İsmet Paşa Lozan'a bir elinde "Misak-ı Milli", bir elinde kılıçla geldi.

BURAK, Sevim:

İnsan yapmak istediği, ama yapamadığı şeylerin peşinden gitmemelidir.

ÖZDEMİR, Yusuf Ziya:

Öğrencilerin karşı cinse ilgi duyması elbette doğaldır. "Köy Enstitüleri"nde de bu ilgi vardı. Fakat bunun sınırı ve ölçüsü konusunda okul idaresi de, öğrenciler de çok hassas davranıyorlardı. Aşırı bir davranış asla söz konusu değildi. Hatta bu karma eğitimin erkekler üzerinde çok olumlu etkisi oluyordu. Erkekler daha düzgün giyiniyor, daha kibar oluyor, argo sözcükler ve özellikle küfür kullanılmıyordu.

TÜRKOĞLU, Pakize:

"Köy Enstitüleri" uygulaması kendi tatlı-sert ya da güler yüzlü disiplinini yaratmıştı. Herkesin sorumluluklarının ve yetkilerinin olduğu yerde disiplinsizlik en aza iniyordu. Ayrıca eleştiri günleri de denilen enstitü toplantılarında her şey açıkça konuşulup tartışıldığı için disiplinsizlik sayılacak davranışlara sapılmazdı. Hayatın gerçek işleri içinde disiplinsizlik yapmak kolay değildir. Örneğin santral nöbetçisi olan bir öğrenci nasıl işten kaçabilir?

KAYA, Halil:

"Köy Enstitüleri"nde disiplin yöneticiler, öğretmenler, öğrenci kolları aracılığı ile demokratik düzen içinde sağlanırdı. Her hafta büyük salonda toplanılır, o haftanın işleri görüşülür, herkes fikrini serbestçe söyler; öğretmeni, yöneticiyi tenkit eder, gerekli şeyleri ve önerileri sunardı.

- O -

Onlar (Türk askerleri) o denli sakindiler ve Allah'a o denli güveniyorlardı ki, onlara imrendim. Bu adamlar savaşın kahramanıdırlar! Onlar, arkadaşlarının ölümlerine tanık olmakta ve kendi saatlerinin de gelmiş olduğunu kabul etmektedirler. Ellerinde hiçbir titreme belirtisi yok, bakışlarında ise coşku okunmakta. Allah'tan başka kim bir insanın aklından geçenleri okuyabilir? Onların asaleti karşısında küçülüyorum.

Ordu istemeyen ve ordunun yüklediği maddi-manevi fedakarlığı göze alamayan bir millet esirlik zincirini kendi elleriyle boynuna geçirir.

Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdani imanıdır.

Orduya ilk katıldığım günlerde, bir Arap binbaşısının "Kavm-i Necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın?" diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim. Onda gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük benim derin kaynağım, en derin övünç menbam oldu. Benim hayatta yegane fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir.

ORTAÇ, Yusuf Ziya:

Çekti Kadifekale albayrağını yine,
Güzel İzmir büründü yine eski rengine,
Süngüler ilk amaca tam 14 günde vardı.

AKBAL, Oktay:

Ben kendimi bildim bileli gazetelerde, dergilerde edebiyatımız üzerine türlü yazılar okumuşumdur. Bir şey hallolmadı bu yazılarla, tartışmalarla... Ama yine de yazmak, söylemek lazım. Evvelce de söylediğimiz gibi, ilk şart, toplumun sanata ve sanatçıya hor bakmaması, ona layık olduğu değeri vermesidir.

Hayal ve yaradılış zenginliğine geniş kapılar açmaktan, o hazineyi yeryüzüne teslim etmekten asla kaçınmayınız. Çünkü bence sanatçı için her şeyden önce sanatı gelir.

Okullarımızda okutulan edebiyat dersleri bir fosil yığınından başka bir şey değildir. Bu derslerde insan edebiyatı seveceği yerde, ondan nefret etmesini öğrenir.

Sanat yapma konusunda hevesli olanlara bir kaç tavsiyem olacak... Öncelikle sanatın gerçekten güç bir iş olduğu ne kadar erken bilinirse o kadar karlı çıkarlar. Bu kişiler vaktinden önce ağır yükler, büyük davalar peşinde koşmamalıdırlar ve gündelik politikanın bayağılıklarından kaçınmalıdırlar. Bence sanatçı için her şeyden önce sanatı gelmelidir. Bu konudaki bütün tartışmalara, aksi fikirlere, iddialara rağmen sözümün bütün sorumluluğunu yüklenerek, gerçek sanat adamı önce bu temel fikri kavrayan kişidir, diyorum.

BATAILLE, Georges:

Ölüme karışan neşeyi görmemek, duymamak ve bastırmak için ne kadar uğraşsak da, dik durmamızı sağlayan ayak başparmağımızı görmek bize yere yakınlığımızın karanlığını ve kaçınılmazlığını hatırlatır.

YALÇIN, Soner:

İktidarlar-hükümetler gelip geçicidir, aslolan Türkiye'dir. Yenilgicilik bize yakışmaz!

Tarihi bilmek, kavramak için olaylara iktisat perspektifinden bakmak gerekir.

THOMPSON, Erin:

Kültürel varlığın tahrip edilmesi bugüne dek düşük riskli görülmüştür, ancak bundan sonra durum değişecektir.

GOLTZ, Colmar von der:

Büyük güçlüklerin yenilmesi gereken bu yerde, mükemmel olmayan bir şeyle de memnun olmak zorunludur. Uzman olmayan, hastalık derecesinde kuşkucu bir hükümdar, ne dolaplar çevirecekleri düşünülemeyen bir saray kliği, çok karışık askeri yöntemler, dinsel önyargılar ve yüz çeşit kişisel düşmanlıklar... (Alman Islahat Ekibi'nin başı olarak, 29 Ekim 1886)

DUGIN, Aleksandr:

Türkiye yeniden "Mustafa Kemal Dönemi" politikalarına dönmelidir.

BUSH, George Walker:

Savaş kararı almak için çok şey bilmeye gerek yok! Ben kararlarımı yüreğimle alırım!

KÜLTİGİN Kağan:

Türk beyleri ülkeye ve ulusa yararsız ama zararlı buyrukları yüzünden birlik bölündü, dirlik kalmadı. Dost ve düşman uluslar, egemenliğimize göz dikip başkaldırdılar. Kağanlığa göz dikenler, kağanları öldürdüler. Ülkenin düzeni, ulusun esenliği kalmadı. Çin ülkesi için, Çin ulusunun mutluluğu için Türk erleri Çin ülkesinin düşmanlarına karşı savaşa sokuldu. Türk'ün egemenliği, yurdu ve töresi unutuldu.

Türk ülkesinde düşmanla anlaşmış kişiler vardı. Ve onlar ülkeyi batırıyorlardı. Buyruklar, Tiğinler, Beğler Çin hükümdarına boyun eğdiler. Türk ulusu Çin ulusuna kul oldu. Türk Beyleri, kendi adlarını atıp Çin Beylerinin adlarını aldılar. Öz benliklerini yitirdiler. Çin hükümdarına sığıntı oldular. Özgürlük ve egemenlikten yoksun ve tutsak olarak elli yıl süren bir felaketli yaşamdı o! (Kültigin Anıtı - MS. 732)

AŞIK Kusuri:

Buluta girmeyle güneş kaybolmaz
Yarılıp çıkması bir yele bakar
Çerçöp gelip su yolunu tutamaz
Silip süpürmesi bir sele bakar.

MIFFLIN, Houghton:

İşyerlerinde verimlilik düştü, okullarda eğitim kalitesi kalmadı diye feryat ediyoruz; ama bunda atılan her olumlu adımda küçük bir pasta dilimi de olsa ödül vermemizin etkili olduğunu görmüyoruz, çıkmaz bir sokaktayız.

WALLERSTEIN, Immanuel:

ABD bir korsanlar baronudur. Hangi biçimde olursa olsun tek kutuplulukta israr eden ABD, dünya ile barış içinde yaşayamaz.

IVASHOV, Leonid:

21. yüzyıl Asya çağı olacaktır.

Küresel tehditlere karşı tek yumruk olmalıyız.

İŞBARA Alp:

Çin İmparatoru'na haraç veririz, kıymetli atlar hediye ederiz. Fakat dilimizi, rüzgarda dalgalanan saçlarımızı, elbiselerimizi, adetlerimizi sizinkine benzetemeyiz, bu bakımdan milletim çarpan tek bir kalp gibidir.

CARREY, Jim:

Umarım herkes bir gün zengin ve ünlü olur da hayalini kurduğu her şeye kavuşur, böylece asıl gereksinmesinin bu olmadığını anlar.

DUMANLI, Cihangir:

Emperyalizm "Kurtuluş Savaşı"nda yaşadığı acıyı unutmamış, Türkiye'den ve Türk ordusundan intikam almaya çalışmaktadır. Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı sorunların hemen hepsi "Sevr Anlaşması"nın bugünkü versiyonunu bize parça parça kabul ettirmek isteyen emperyalizmin intikam duygularından kaynaklanmaktadır.

NICOLE, Brigitte:

Verebileceğin en cesurca karar, kalbini ve ruhunu inciten şeyi bırakmandır.

YÜZBAŞI Eczacı Celal:

Bütün cephelerde düğüne gider gibi vuruştuk. Ama yakalayamadık bir türlü Kafkas'taki "Zümrüd-ü Anka"yı... Vurulduk, vuruldukça öfkelendik. Ve şimdi öfke içimizde. Ve Mustafa Kemal Paşa açtı mı yeni cepheler, düğüne gider gibi vuruşuruz ölesiye... (Kurtuluş Savaşı kahramanlarından)

KOÇ, Ahmet Vehbi:

Atatürk askeri alanda olduğu gibi, ekonomik alanda da umut yaratmasını bildi. Kamu iktisadi teşekkülleri O'nun eseridir.

Devletim ve ülkem var oldukça ben de varım, "Koç Holding" de var, yoksa bir sıfır oluruz.

Evin varsa bir sıfır koymalısın varlıklar hanene,
İşin varsa bir sıfır daha koymalısın,
İş seninse üç sıfır daha koymalısın,
İşin iyi gidiyorsa üç sıfır daha,
Araban varsa bir sıfır,
Yazlığın varsa bir sıfır daha,
Daha sıralanabilir sıfırlar hanesi...
Ancak, sağlığın varsa bir koyarsın başına,
O zaman bütün sıfırlar anlamlı bir değere ulaşır.
Yoksa sonuç sıfırdır, hiç uğraşmayın boş yere...

İyi eleman seç, iyi para ver; çünkü kötü eleman sana pahalıya mal olur.

Türkiye'nin kalkınması planlı ve karma ekonomi sistemiyle mümkündür. Bugün memleket sanayii iki sektörden meydana gelmektedir, devlet sektörü ve hür teşebbüs sektörü. (24 Temmuz 1975 tarihinde zamanın CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'e hitaben yazdığı mektubundan)

Yabancı sermaye gelecekse amacı sizi ihya etmek değil, kar sağlamaktır. Sizin bu işte ne karınız olacağını onlar değil, siz hesaplayacaksınız.

BAŞAR, Oya:

Herkes 16 Türk Devleti'nin kurulduğuyla övünür, ama kimse 15 Türk Devleti'nin nasıl yıkıldığıyla ilgilenmez. Aslında cevap çok basit: "İhanet!"

TOPRAK, Erdem:

Ömür öyledir ki, başrolünde insan olan; kimisi için kısa metrajlı, kimisi için uzun metrajlı bir film gibidir. Senaryonun konusu ise; bugün varız, yarın yokuzdur.

BALCI, Ceyhun:

Emperyalizm kendi rahatı, kendi hareket yeteneği ve başka ulusları egemenlik altına almak amacıyla bugün de dini olanca yoğunlukla kullanmaktadır.

KALAFATİS, Hrisostomos (İzmir Metropoliti):

Evlatlarım, bugün İsa'nın en büyük mucizesini göstermiş oluyorsunuz. Bu uğurda ne kadar Türk kanı döküp içerseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız. Ben de bir bardak Türk kanı içmekle, onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım. Bütün azizler arkanızda... (Mayıs 1919)

ESAD, Beşar:

ABD'ye karşı direnmek O'na teslim olmaktan daha karlıdır.

Başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinde siyasi otorite vitrinde gördüklerimiz değil, sermaye lobileri!

Direnişimizin sırrı, "Tek Vatan ve Tek Millet" diyenlerin nüfusun ezici çoğunluğunu teşkil etmesi... Dostlarımızın nasihatlerini dinleriz ama son söz Suriye'nindir!

Suriye üzerinden bir bölgesel ve dünya savaşı yaşanıyor. Batı devletleri bizleri hala sömürge olarak görüyor. "Hayır" deyince saldırganlaşıyorlar. Amaçları, devletleri teslim almak değil, kökten yok etmek! Teslim olanın kurtulma şansı yok! Tek çare direnmektir.

Terör akrep gibidir, cebine koyduğunda ilk fırsatta seni de ısıracaktır.

MEHMED Said Paşa:

Rus ordularını durdurmak için Büyükçekmece ile Terkos gölleri arasında bir savunma hattı kurulmasını önerdim. Padişah, "Rusları kızdırırız!" diyerek bu önerime karşı çıktı. Hatta donanmayı da bu yüzden çıkarttırmadı.

TOLLE, Eckhart:

Güven, "O bunu yapmaz" demek değildir. Güven, "O bunu yaptıysa bir bildiği vardır" diyebilmektir.

AREL, Hüseyin Saadettin:

Türk musikiyle doğar, musikiyle yaşar, musikiyle ölür.

REÇBER, Ramazan:

En nefret ettiğim ve en sevdiğim insanlar öğretmenlerdir. Çünkü öğretmenler bir ülkeye iyi insanlar yetiştirebildikleri gibi kötü insanlar da yetiştirebilirler. Bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu kötü durum öğretmenlerin eseridir.

ğüi ,-*Hayvan sevgisi olmayanda insan sevgisi, insan sevgisi olmayanda vatan sevgisi olmaz.

GÜNDÜZ, Asım:

Sakarya Savaşı bir ölüm-kalım savaşı, bir subay savaşıydı. Onlar, Rum Patriki'nin beyannameleri ve Kral Hrisostomos'un kutsal asası ile Sakarya önlerinde iken, bizim Padişahımız ve Halifemiz ise son vatan topraklarını savunanlara "Celali" deyiminden iki harfi değiştirerek "Kemali" diyor ve hepimizi ölüme mahkum ediyordu. (Batı Cephesi Kurmay Başkanı-Albay)

AHİ Evran:

Elin, kapın, sofran açık; dilin, belin kapalı gerek...

TANRIÖVER, Hamdullah Suphi:

Sultanahmet Camisinin taşları ah ah diye inliyordu. Kapının önünde süngülü İngiliz askerleri vardı.

MISIROĞLU, Kadir:

10 Kasım'da saat 9'u 5 geçe kenefe gidin!

O şahsın (Atatürkümüzün) heykellerinin köpek leşi gibi sürüklendiğini göreceksiniz!

İstiklal Harbi'nde keşke Yunan galip gelseydi. Ne şeriat yıkılırdı ne medreseler lağvedilirdi ne de hocalar asılırdı. Hiçbiri olmazdı.

Mehmet Akif Ersoy (ulusal şairimiz), serserinin tekidir.

Mustafa Kemal'in verdiği zararı Yunan yapmazdı.

"One minute" sözü, "İstiklal Harbi"nden daha önemlidir.

Şeriat gelsin de isterse Türkiye batsın, ben razıyım. Kafir olarak ölmek başka, zulüm altında mümin olarak ölmek başka şeydir!

Vasiyetimdir, Mustafa Kemal'e zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin!

MANSON, Charles:

Bana yukarıdan bakarsanız aptalın tekini görürsünüz, bana aşağıdan bakarsanız Tanrı'yı görürsünüz, bana tam karşıdan bakarsanız kendinizi görürsünüz.

ABDÜRRAHİM Fevzi (Bahriye Dairesi Reisliğinin Kurucu Reisi):

Hiç bir milletin Deniz Kuvvetleri bizim bugün içinde bulunduğumuz zorluklarla karşılaşmamıştır. Deniz Kuvvetlerimizin materyali bugün Abdülhamit istibdadının bıraktığı mirastan daha sönük ve daha azdır. Buna rağmen personelin subay kısmı en yeni bir Donanmayı en üstün bilgilerle sevk-i idare edecek kifayet ve kabiliyettedir. Halen Deniz Kuvvetlerimizin kadrosunu teşkil eden subaylar Deniz Kuvvetlerini ve Donanmayı ölümsüzlük sırrına eriştirmekle mükelleftirler. (1924 - Deniz Kuvvetlerine yayınladığı ilk prensip mesajı)

ORHAN Gazi:

Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulümdür.

Oğul! Cennet mekan babam Osman Gazi Han bir avuç toprağı beylik yaptı. Biz, Allah'ın izniyle beyliği sultanlığa çevirdik. Sen daha da büyüğünü yapacaksın. Osmanlı'ya iki kıta üzerinde hükmetmek yetmez. Zira İ'la-yı kelimetullah azmi iki kıtaya sığmayacak yüce bir azimdir.

BRUCKNER, Pascal:

Kalleş, kalleş olmadan önce daima kardeş, arkadaş olmuştur.

YANG, Chen Hai

Hiç aklından çıkarma genç adam; öğretmenler kapıyı açar, içeriye kendin girersin!

- Ş -

Şaşarım o efendilerin aklı perişanına... Hep biliyoruz ki, memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca amillerinden biri de budur. Biz öteden beri, böyle bir idareyi bertaraf etmek için mücadele ettik. Şimdi nasıl olur da benim aynı yola gitmekliğim, yeniden devlet hayatında tarafımdan böyle bir çığır açılması istenebilir?

Şüphe yok yükselme adımları, iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenilik alanında birlikte yol alınmak gerekir. Böyle olursa inkılap muvaffak olur. Memnuniyetle görmekteyiz ki bugünkü gidişimiz ihtiyaçlara yaklaşmaktadır. Herhalde daha cesur olmak lüzumu açıktır.

VARNALIS, Kostas:

Zavallı adam, sen ruhunun ne olduğunu bilmiyor, onu tanımıyorsun. Halk, gözlerinden çok kulaklarına, gerçeklerden çok masala, var olandan çok hayale inanıyor.

KARAKUŞ, Hidayet:

Her okumuş aydın olamadığı gibi, her sanatçı da aydın olamıyor ne yazık ki...

EVLİYAZADE, Neslişah (Vahdettin'in Torunu):

Ben Atatürk çocuğuyum. Türkiye için yaptıklarından giyim tarzına kadar Mustafa Kemal'e hayranım.

TERLAN, Şems:

Kötüye nefret duymak, lanet okumak onu sadece besler, büyütür. İbrenin iyiden yana dönmesini sağlamanın tek bir yolu vardır: Olumlu ya da olumsuz duygu üretmeden olaylara nötr bakmak ve sadece sevgi akıtmak... Dönüşüm ancak böyle gerçekleşir.

SÜVARİ Yakup Çavuş:

Düşman sadece Yunan değildi; İngiliz'i vardı, Yunan'ı vardı, Fransız'ı vardı, İtalyan'ı vardı, Rus'u vardı... Vardı da vardı, bizimse bir Allahımız bir de Paşamız vardı.

Mutluluk!

İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş...

Hep şikayetçi, hep bıkkınmış...

Bir gün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler; saklayalım, zor bulsunlar demişler...

Zor buldukları takdirde belki kıymetini bilirler diyerek başlamışlar tartışmaya...

Sorun büyükmüş, çünkü mutluluğu saklamak kolay değilmiş!

Kimisi Everest'in tepesine saklayalım derken kimisi de Atlas Okyanusu'nun dibini önermiş. Tac Mahal'in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası derken bir hastahanenin yenidoğan odası, dondurma külahı, şarap şişesi diğer önerilen yerlermiş, hatta sigara paketi, lale bahçesi v.b. pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş. Derken meleklerden biri mutluluğu insanların içine saklayalım deyivermiş. "Kimsenin aklına gelmez kendi içine bakmak!" diye ilave edivermiş...

İşte o gün bu gündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış...

Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor, kolay kolay insanın yüzü gülmüyor.

Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk; ne başkasının ekmeğinde, ne başkasının evinde ne de başka bir şeyde...

Bu yüzden gözünüz hep içinizde olsun; dışınızı boş verin, içinize bakın!

MENGÜ, Şahin:

Savaşlara karar verenlerin çocukları daima cephenin uzağındadır.

TOPSES, Gürsen:

İnsan, kendi dışındaki dünyayı değiştirerek aynı zamanda kendi doğasını da değiştirir.

ROEL, Eden:

Gerçek sevgi insanların birbirlerini daha iyi tanımasıdır.

HERODOT (Halikarnassoslu Herodotus):

Barış zamanı oğullar babalarını toprağa verirler, savaş zamanı babalar oğullarını...

HAS HACİP, Yusuf:

Helalin adı kaldı gören yok, haram kapışıldı hala doyan yok!

ALTMAIER, Peter:

Atatürk tarafından kurulan büyük ve onurlu bir Türkiye daha açık ve demokratik bir toplumu kaldırabilir ki böyle bir ülke birçok Ortadoğu ülkesi ve dünyadaki birçok Müslüman için örnek oluşturabilir.

- Ö -

Ömrü uzatan yegane şey iyiliktir.

CLAY, Cassius Marcellus (Muhammed Ali):

Başarı insanı yıldız yapar, karakter ise efsane...

Başkalarına hizmet vermek, dünyada var olmak için ödediğiniz kiradır.

Ben Amerika'yım... Onun, bilmediğiniz yönleriyim. Siyah, karanlık yüzüyüm. Bana alışın artık; siyah, kendinden emin, kendine güvenen, özgür yurttaşıyım. Atamın adını taşıyorum, köle sahibimin değil. Seçtiğim din benim, sizin dininiz değil; hayallerim, hedeflerim benim, sizin atadığınız değil. Artık alışın bana...

ZARİFOĞLU, Cahit:

Bir incelik gösterin, incinmesin yüreğim.

KARAOSMANOĞLU, Yakup Kadri:

Aydınlarımız halk kavramını Batı bilimlerinden aldıkları için bizim halkı da Batı'daki örgütlenme yollarına göre yönetmeyi düşünüyorlar ve bu yolda kazanılan tecrübelerin sonuçsuzluğunu görünce onu yararsız bir kitle olarak anlıyorlar. Oysa halk, bu aydınlardan oluşan sınıfın ortamı dışında kendi hayatını yaşıyor.

Bu memleketin asıl sahibi, dağ başında gördüğüm oduncu çocuktur ve yalnız O, bu taşlar, bu topraklarla konuşmasını biliyor; bu toprakların, bu taşların sırrı yalnız O'na açılıyor.

Hakkından emin ve istiklaline bağlı bir millet, tecavüze uğradı mı, O'na saldıranın gücünü görmez ve derhal silaha sarılır. Hareketinin sonunu düşünmez bile! Kendi asil iradesine tabidir. Hiçbir aklın, mantığın, hesap kitabın nasihatini dinlemez! Ancak bu cins milletlerdir ki yaşamaya layıktır.

Yıllar yarlardan, yarlar yıllardan vefasız...

İNAM, Ahmet:

İroni şurada: İnsan inancıyla özgürleşir, özerk varlığını duyar. Oysa yaşadıklarımızdan inancın insanı köleleştirdiğini, darlaştırıp sığlaştırdığını görüyoruz.

CLOUD, Henry:

Birini bağışlamayı reddetmen hala o kişiden bir şey istediğin anlamına gelir. Eğer istediğin intikamsa, bu seni O'na sonsuza dek bağlı kılar.

SÜTÇÜ İmam Ali:

Her kim ki Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye aleyhine fetva verip düşmanlık yapar, bilin ki onların damarlarında kafir kanı akar!

CILIZOĞLU, Tanju:

Yolumuzdan sapmadan yürüdük; kimse için değil, kendimiz için söyledik. Yolumuzu bildiğimizce, ipimiz kendi elimizde yürüdük.

KADİMÎ (Yavuz Sultan Selim'in Saraydaki Adamlarından):

Baban bile olsa Türk'ü katlet!

JARMUSCH, Jim:

Havalara giren birine hiç dokunmayın, bırakın. Ne kadar yükselirse o kadar sert düşecektir, izleyin ve keyfini çıkarın!

YABANCI, Serhat:

Bir gün kıymetim bilinir diye, bir gün emeklerim fark edilir diye kendini paralamayı, sırf bir gün değer görme için kendini feda etmeyi bırak! Bir kere yaptığını görmeyen bin kere yaptığını görevin zanneder.

Yeni bir şans, ancak yeni bir farkındalık oluşmuşsa işe yarar. Bakış açısı, sorunun tanımı, hatalar, özeleştiriler oluşmamışsa yeni bir şans patinajdan ibarettir.

- N -

Nefret etme, çok seversin; çok sevme, nefret edersin!

NASEH, Josef:

Aydınlanma, kapıyı ne kadar araladığına bağlıdır. Onu ne kadar açarsan ışığı o kadar alabilirsin.

KIRMACI, Ekrem Kemal:

İnsanlar anılarda kaldıkları süre içinde yaşarlar. Anılarınızı öldürmeyin!

ŞEN, Şener:

Aile, dostluk hepimizin özlemini duyduğu şeyler... Naif, duyarlı, birbirini kollayan, saygı duyan insanları özlüyoruz.

En namuslu sözler, en namussuz insanların dilinde...

"Pragmatik yaklaş, bir ilişkiye çıkarın varsa gir, yoksa girme" gibi yeni değerler bizleri iyilikten uzaklaştırıyor.

CAMARA, Hélder:

Aç insanların karnını doyurduğum zaman bana kahraman diyorlar. Bunların neden aç olduğunu sorduğum zaman ise bana komünist diyorlar.

RAHİBE Teresa:

Tanrı'nın bana baş edemeyeceğim bir şey vermeyeceğini biliyorum. Sadece, keşke bana bu kadar güvenmeseydi diyorum!

ŞENBAYRAK, Ayhan:

"İçtenlik" başkalarına yakınlıkla değil, kendi "iç"ine yakın olmakla başlar.

ÖZEREN, Alp:

Bilgi, bütünün hayrına kullanıldığında anlam, önem ve değer kazanabilir.

TOKSOY, Tuncer Ediz:

Bırak istedikleri gibi yorumlasınlar seni! Eğer ki kalabiliyorsan sen "sen gibi" ve daima iyiye, güzele talip olarak... Yüzünde sessiz bir tebessümle yoluna devam et!

"Çok zekisin!" demek yerine "Çok doğru yaptın", "Kafan çalışmıyor mu?" demek yerine "Anlamakta zorlandın galiba", "Yaramaz çocuk" demek yerine "Böyle yapman güzel değil", "Mükemmelsin!" demek yerine "Çok iyi yapıyorsun" deyin!

SHEFFIELD, John:

İstediğin kadar oku, bilgine yakışır şekilde hareket etmezsen cahilsin!

VARON, Nino:

Aşk... tenle başlar, kıskançlıkla artar, toleransla uzar; hepsi bu kadar...

ÇEŞİTLİ:

Uygar direniş umutla, inançla, sevgiyle, cesaretle, bilgelikle, ölçülülükle ve adaletle zulme, karanlığa ve haksızlığa her biçimde karşı koymaktır.

RIJN, Rembrandt Harmenszoon van:

İnsanoğlunun şu dünyada hedefi, etrafını saran her şeye dair bilgilere ve tabii kendine dair olanlara da sahip olmaktır.

MALKOÇ, Ali Rıza:

Herkes beyni kadar düşünür, vicdanı kadar tartar.

Kanser olduğunu öğrenen hastaların kişisel olarak daha da olgunlaştıkları, beklentilerini azalttıkları, hırçınlık ve huysuzluklarını terk ettikleri bilimsel olarak gözlenmiştir. Başkalarını kanser yapmamak için toplum yararına sanki kanser hastası gibi olgunlaşsak ne kaybederiz?

SANCAR, Aziz:

Bilim öğrenmeye çalışın; günlük dedikodularla, politikalarla uğraşmayın. Memlekete hizmet için, Avrupa ve ABD seviyesinde olmak için bilim lazım.

İslam dünyası emperyalizmin oyuncağı olmuş ve cehalet çukurunun dibine batmıştır. Maalesef birbirlerini öldürmekle meşguldürler!

İslam dünyasının 500 yıldır bilime katkısı yoktur!

SIGURA, Nisim:

Dostlarınızın, her şeyden daha önemli olduğunu unutmayın.

BAYKARA, Semih:

Mesele sevmek değil, kime sorsam herkes seviyor zaten; mühim olan güzel sevebilmek kırmadan, dökmeden, yormadan, acıtmadan...

TAVLI, Murat:

Bazen dibe vurduğunu hissedersin ve bir çıkış yolu bulamazsın... Böyle durumlarda tek bir kurtarıcın var, o da maneviyatın!

AĞAOĞLU, Ahmet:

Şahsi hükümette halk bir tek şahsın keyif ve hevesine tabi olduğundan milyonlarca insanın bu keyif ve hevese itaat etmesi için halkı korkutmak ve yıldırmak yegane çaredir. (1930)

ARISTIDE, Jean-Bertrand:

ARISTIDE, Jean-Bertrand:

Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamış ve O'nun ilke ve düşüncelerini uygulamış olmaktan dolayı mutluyum.

DAC, Pierre:

Meselelere sırt dönerek onlarla yüzleşilmez.

MILAN, Cesar:

Bugüne kadar yardımcı olamadığım bir köpekle karşılaşmadım, ama değişmek istemeyen çok insanla tanıştım.

RAVITCH, Diane:

Bazen en parlak ve yetenekli zihinler standartlaştırılmış sınavlarda parlayamazlar, çünkü onların standart zihinleri yoktur.

NOUMA, Pascal:

Belki aranıza 30 sene rötarlı katıldım, ama bu ülkede yaşamaktan ve Atatürk'ün bir evladı olmaktan dolayı gurur duyuyorum.

KEMAL, Orhan:

Ben yaşadığımı yazdım.

CİVELEK, Bilal:

İnsan doğarken elleri yumuk gelir, avucunda egosunu birlikte getirir. Ölürken ise eli açıktır, herşeyi bırakarak gider!

Olduğun gibiysen eğer, olmamışların gönlünde barınamazsın.

WARHOL, Andy:

Bence, sahip olduğun güzellikleri mahvetmemek de sanattır.

KOHEN, Akilah Azra Sarızeybek:

Bazılarıyla kaliteli iletişim kurabilmenin tek yolu, onlarla araya mesafe koymaktan geçer.

DOĞAN, Çiğdem:

Sağlıklı ve özgüvenli bir çocuk yetiştirmek için tercihlerinin sonuçlarını yaşamasına, zorluklarla mücadele etmesine, başarı duygusunu tatmasına, sorumluluk almasına ve hata yapabilmesine izin verilmelidir.

AGAR, Herbert Sebastian:

Bizi özgür kılan hakikat, genellikle, duymak istemediğimiz hakikattır.

NUTKU, Özdemir:

Büyük eğitimciler eğitim yaparlar, eğitim yapanların asla propaganda yapma gereksinimleri olmaz.

Devlet adamı olmadan önce adam olmak gerekir.

Gerçek değeri olan insanlar tüm kimliklerinden sıyrıldıktan sonra geriye insan gibi insan olarak kalmayı başaranlardır.

Tiyatro, asla ölmediği için değil, sürekli yeniden doğduğu için ölümsüzdür. Gelecekte yeni bir dünya, daha mutlu bir dünya yaratmada tiyatro bu önemli görevini sürdürecektir.

Toplumun büyük bir kısmı eğitilmemişse, kültür düzeyi yeterince yükseltilmemişse ve din duygusu gibi nazik konular siyaset pazarında mal gibi satışa çıkarılmışsa yalan doğrunun yerini alır.

MIANDJI, Anooshirvan:

Beyin bir donanımdır, herkeste var; akıl bir yazılımdır, herkeste yok!

LANSBURY, Janet:

Küçük bir çocuğa "koşma", "zıplama" ya da "tırmanma" demek, O'na "nefes alma" demek gibidir.

YALINIZ, Celal:

Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir.

Hanım Ne Demek?

Çoğu erkek eşine "Hanım" diye hitap eder, ama bu sözün nereden geldiğini bilmez.

Bir gün Cengiz Han sarayına tüm Hanları toplamış ve sağ yanına da eşini oturtmuş. Bir arada bulunduğu kişilere hitaben yaptığı konuşmada şunları söylemiş:

- "Ben Hanlar Han'ı Cengiz Han. Hepinizin Han'ıyım" dedikten sonra eşini göstererek:

- "Bu da benim Han'ım" diyerek saygıyla önünde eğilmiş...

İşte erkeklerin "eşim" anlamında söyledikleri "Hanım" kelimesinin kaynağı budur. Kadının adının, yerinin ve saygınlığının bulunduğu bu konuşma eski Türklerin İslamiyet öncesinde kadına verdikleri önemi çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

MORRISON, Toni:

Umutsuzluğa düşmeye zaman yok, kendine acımaya yer yok, sessizliğe gerek yok, korkuya yer yok!

HARDENBERG, Georg Philipp Friedrich Freiherr (Novalis):

Tiyatro, insanın canlı yansısıdır.

LAUBE, Heinrich:

Tiyatro, kendi çağında gerçekten yaşayanı göstermekle sorumludur.

SCHWEIKART, Hans:

Tiyatro, seyircisine, kendi yaşantısında bilmediği şeyleri, yani daha çok bilmekten kaçındığı gerçekleri göstermekle yükümlüdür.

ADENAUER, Konrad Hermann Joseph:

Alman mucizesi olarak tanımlanan ekonomik kalkınmamızı "Tiyatro"ya borçluyuz. Bu nedenle "İkinci Dünya Savaşı"ndan sonra ilk iş olarak tiyatro binalarımızı onardık.

GOGOL, Nikolai Vasiliyevich:

Yüzünüz çarpıksa aynaya kızmayın!

DENİZ, Sema:

Çocuğunla elbette tartışacaksın. Bazen kızacak, hatta bağıracaksın; sen de insansın, hep aynı olamazsın. Ama şu üçünü yapmamaya çalışman harika olur: 1) Hakaret içeren sıfatlar kullanma, 2) Küsme ve lütfen sakın iletişimi kesme, 3) Sevginle veya kendinle tehdit etme... Eğer elinde olmadan bunlardan birini yaparsan da özür dile mutlaka!

Evlatlarınızı başıboş bırakmayın! Herşeyden, ama herşeyden önce sevgi ve şefkatinizle doyurun ruhlarını... Karnı aç bile olsa ruhu sevgiye doymuş bir çocuk yolunu şaşırmaz. Kim ne vaat ederse etsin, ruhunu satmaz!

Kadın ve erkek birbirlerine şehvet duymaktan başka şeyler de yaşayabilirler; mesela fikirleri uyuşur, arkadaş olurlar. Hem fikirleri hem kalpleri uyuşur, dost olurlar. Birlikte çalışıp üreterek meslekdaş olurlar. Okuyup öğrenip gelişerek ve ülkelerine hizmet ederek iyi vatandaş olurlar. Kadın ve erkek sadece halvet olmazlar, aydınlık fikirli ve güzel gönüllü iseler toplum için faydalı birey olurlar.

TANGUT, Erol:

Haramda huzur ararsan, huzur sana haram olur!

McCARTNEY, Linda:

Mezbahaların duvarları camdan olsa kimse et yemezdi.

ERTUĞRUL, Muhsin:

Yeryüzünde tiyatronun binbir derde deva olduğuna inandım bir kez. Bütün kötülüklerin, insanın insandan kopmasından, uzaklaşmasından; birbirlerinin sıcaklığını, sevgisini duyamadıklarından doğduğuna inanç getirdim. Artık beni bu inançtan, bu kanıdan kurtaramazdı kimse. Onun için bu yolu doğru yol belledim. İyiliğe, güzele, gerçeğe çıkaran yol...

WARBURG, Otto:

Kanser dahil hiçbir hastalık alkali ortamda var olamaz!

BEYDEMİR, Sadi:

Bir Arap bedevisi Türk'ün "Efendisi" olamaz. Daha doğrusu, "Türk'ün Efendisi" diye bir şey olmaz.

Türkçülük, politik açıdan sağ ya da sol olarak sınıflandırılamaz. Türkçülük, Türk ulusunu sevmek ve yükseltmek demektir. Türkçülükte, Türk ulusu parçalanamaz bir bütündür.

ÖZBEK, Uğur:

Ülkemizde akraba evliliklerinin yaygın olması nedeniyle nadir hastalıklar Avrupa ve Amerika'ya göre çok daha fazla görülmektedir.

SUNAY, Cevdet:

Ben içi boş bir kabağım. Kandilimin yağı çoktan tükendi. Siz kendinize başka birisini seçin. (Cumhurbaşkanlığı teklif edildiğinde söylediği sözler...)

Donumuza kadar her şeyimizi Amerika veriyor.

ENVER Paşa:

Bizim gayret ve sebatımızın en birinci hedefi istiklalimizi korumaktır.

TURHAN, İhsan:

Bitmez sandıkların biter, gitmez sandıkların gider. Yaşamak dedikleri bu işte... Ne yaparsan yap; önünde kader, arkanda keder: İkisinin toplamı bir hayat eder!

KÜR, Pınar:

İnsanda en küçük yaşlardan itibaren hayal gücünü geliştiren edim okumaktır, okuduğu sözcükleri imgeleminde canlandırmaktır.

RASONYI, László:

Hiçbir Türk dilinde cinsiyet ayrımı yoktur. Çünkü Türk kültüründe cinsiyetler arası ayrımcılık bulunmamaktadır. Tengri kelimesinin de cinsiyeti yoktur.

Türk aileleri ataerkil değildi.

ECZACIBAŞI, Nejat:

Türkiye'de şirketleri babalar kurar, oğullar yer, torunlar batırır.

CARNEGIE, Andrew:

Burada kendisinden daha akıllı insanları çalıştıran birisi yatıyor. (Mezar taşından)

ZALEUCUS:

Başkasının kadınıyla yakalanan kişinin iki gözü birden çıkarılacaktır.

LAWRENCE, Thomas Edward:

Bana göre, söz konusu olan Arap eyaletlerinin tümü, tek bir İngiliz'e dahi değmezdi.

Bir ideal uğruna savaşıyorduk ve bedelini onur ve masum yaşamlarla fazlasıyla ödedik.

Türklere karşı otuz muharebeye katıldım ve bununla gurur duyuyorum.

DARİMİ, Ebi Muhammed Abdullah bin Abdurrahman Ed:

İlim yeryüzünden kaldırılmadan ilim öğrenmeye çalışın. Çünkü ilmin kaldırılması demek, alimlerin ölüp dünyadan gitmesi demektir.

ABDÜLNASIR, Cemal:

Çocukluk yıllarımda, havada ne zaman bir uçak görsem, kendi kendime mırıldanır ve okuduğum şarkının anlamını eleştirirdim: "Ey büyük Allah'ım, İngiliz'i kahret!" Zamanla öğrendim ki, dedelerim buna benzer bir bedduayı vaktiyle Türklere karşı ederlermiş...

ABELARD, Pierre:

Günah bir eylem değildir. Günah eylemin biçimindedir, niyettedir. Niyeti kötü olmayan kişinin yaptığı iş kötü olsa bile O kötülük yapmış olmaz; fakat kötülüğe niyet eden kişi o kötülüğü yapmaya fırsat bulamamışsa bile kötülük yapmış sayılır.

EKMEKÇİ, Başak Hülya:

Geçmişle uğraşarak tükettiğin an'ı, geleceğin örgüsünde kullanacağın özgün renkleri seçerek değerlendir. Geçmişi de geleceği de şimdi oluşturuyorsun.

LAVENDER, Cheryl:

Çocuklar harika müzik yapabilirler; daha mühim olan ise, müziğin harika çocuklar yaptığı gerçeğidir.

BAŞ, Tuğba:

Herkesin bir yeri var şu hayatta... Kim, kendini nereye layık görüyorsa, tam da orada!

TALAT Paşa:

"Anacığım, ben nasıl olsa yatağımda ecelimle ölmem. Beni muhakkak öldürürler. Kendinizi bu akıbete hazırlayın!"

"Halilciğim! Kaybettik memleketi!" (Savaş sonrası İmparatorluk dağılıp Anadolu tek başına kalınca Talat Paşa'nın Halil Menteşe'ye gözyaşları içinde söylediği sözler... Talat Paşa ülkede kalıp hesap vermekten yanadır, zorlukla ikna edilerek Enver ve Cemal Paşalarla birlikte vatandan ayrılırlar. Talat Paşa yurdu terk etmeden hemen önce Saray'ın penceresinden Boğaz'a bakar ve gözyaşları içerisinde yanık bir türkü söyledikten sonra bu sözleri sarf eder. - 1 Kasım 1918 gecesi arkadaşlarıyla işgalcilerin eline düşmemek için yurt dışına çıkmak zorunda kalındığında...)

Hayatımıza kasdeden düşmanlar bizi İstanbul'dan ve Boğazlardan uzaklaştırarak, Anadolu içlerine atmak emelinde olduklarını ilan ediyorlar.

Milletin a'mak ruhundan feveran eden muhafaza-i mevcudiyet azm ve sebat hissiyatının bir timsal-i mehibi olan kahraman ordumuz karşısında bahri ve berri bütün kuvvetleriyle mağlup olarak Çanakkale'den kaçan düşmanların gülünç tehdidatına mukabil, deriz ki; dünyada tek bir Osmanlı kaldıkça İstanbul'dan çıkmayacağız.

Öteden beri müşkilat-ı dahiliye içinde yuvarlanan memleketimiz Trablusgarp ve Balkan harplerinden tamamı ile yorgun ve uzun bir sulha muhtaç bir halde çıkar çıkmaz zuhur eden harb-i umumi esnasında şimdiye kadar tarihimizin hiç bir devresinde görülmemiş derecede büyük fedakarlık ibraz etmeye bütün varlığıyla son zerre-i kudretine kadar gayret eylemeye mecbur bir vaziyete girdi.

Taahhüd ettiğimiz mesuliyetin ağırlığını tamamıyla müdrikiz.

CORRIE, Rachel:

Dünyanın böyle korkunç bir hale gelmesine göz yumuşumuza tanıklık etmek canımı yakıyor, geçmişte de yaktığı gibi...

Üçüncü dünya ülkelerindeki insanların da tıpkı bizim gibi düşündüğünü, güldüğünü ve ağladığını anlamalıyız!

Yoksulların hemen yanımızda olduğunun farkına varmalıyız, onları görmezden geldiğimizin de...

Zulüm bizdense, ben bizden değilim.

ERSOY, Şükrü:

Bir şeyi yapıyormuş gibi yapmak değil, gerçekten yapmak gerekiyor.

Gelecek nesillerimiz olan çocuklarımızın, afetlere karşı hazırlanması çok önemlidir.

Zaleucus Yasası

İlk çağda Eski Yunan'da yönetici olan Zaleucus, meclisten bir yasa çıkartır:

- "Başkasının kadınıyla yakalanan kişinin iki gözü birden çıkarılacaktır."

Çok geçmez, Zaleucus'un oğlu bir başkasının karısıyla yakalanır. Yasa uygulanacaktır. Oğlanı yakalayıp getirirler.

Birinci gözü çıkarılır. Oğlunun ikinci gözünün de çıkarılmasına dayanamayan Zaleucus:

- "Durun," der. "Oğlumun ikinci gözü yerine benim bir gözümü çıkarın."

Öyle yaparlar. Zaleucus'un gözünü oğlunun ikinci gözü yerine çıkarırlar.

Yasalara böylesine saygılı, erdemli yöneticilere gereksinmemiz var bizim ülke olarak...

CLOGG, Richard:

Yunanistan'ın "Avrupa Birliği"ne kabul edilmesi, üçbin yıl önceki Helen mirasına duyduğumuz siyasi ve kültürel borcun uygun bir ödemesi olarak görülmelidir.

ŞANSAL, Barbaros:

İnsan, insana kırılabilir; insan, insanı kırdırabilir. Ama insan toprağa kırılmaz, insan toprağa kırılırsa yatacak yeri olmaz.

SMITH, Earl Edward Tailer:

Castro iktidara gelinceye kadar ABD'nin Küba üzerinde öyle büyük etkisi vardı ki, ABD elçisi ülkenin ikinci adamıydı. Hatta bazen Küba Başkanı'ndan bile önemliydi.

KURAY, Sarp:

Ne değişir, isterse kesilsin devrimcilerin başları birer birer... Oysa bir yasadır bu, mümkünü yok! Devrimciler ölür, devrimler sürer! (Subay Bildirisi'nin son bölümünden)

FARJAD, Farid:

Hayata yüreği ile bakan bir insan, gözleri ile bakan binlerce insanın göremediklerini görür.

Türkiye ülkem gibi kokuyor; ama ülkem sizin gibi şanslı değil, sizin Atatürk'ünüz var!

JEANNERET, Charles-Edouard (Le Corbusier):

Mimarlık, ışık altında bir araya getirilen kütlelerin ustalıklı, doğru ve görkemli oyunudur.

AREN, Sadun:

Esas olan yoldur, molalar yola dahildir.

Türkiye'de sosyalizm uzun yıllar yasaklı olduğu için insanlarda, bu yasak kalkıp sosyalist fikirler, yani sosyalizmin gerçekleri bir kez açıkça söylenebilirse, halkın bunları hemen benimseyeceği ve sosyalist olacağı sanısı vardı. İşte şimdi sosyalistler parlamentoya girmişler ve oradaki kürsüden fikirlerini açık bir biçimde söylemeye ve radyo ve basın aracılığıyla da tüm halka duyurmaya başlamışlardı; ama ülkede sosyalizmden yana belirgin bir hareket, değişme olmuyordu. Ayrıca, seçim kampanyası sırasında, mitinglerde, kahve toplantılarında ve radyo konuşmalarında her şey açık seçik söylenmiş olduğu halde pek az oy alınmıştı ve bu oyların kısa dönemde anlamlı ölçülerde artırılmasının pek kolay olmayacağı da ortaya çıkmıştı. (1993)

HASAN Rami Paşa:

Devletin şan ve şerefine uygun tek bir gemiye bile sahip olamamış olan "Osmanlı Bahriyesi"nin gelecek 150 senede işi, Allah'a kalmıştır. (31 Mart 1898, "Yunan Savaşı" sonunda "Sadaret"e yazdığı tavsiye raporundan)

ORBAY, Rauf:

30 seneden beri bahriyede tatbik edilen sistem, gemilerin adeta bilerek ve özenerek çürümeye terk edilmiş olmasıydı. Meşrutiyetin ilanı üzerinden kısa bir zaman geçmişti. Elimizden geldiğince donanmayı, vatan savunmasını asgari ölçüde olsa da, başarabilecek hale getirmeye gayret etmiştik. Fakat ne yazık ki, 30 seneyi geçmiş bir sürede enkaz haline gelmiş donanmayı, hazır hale getirmek için ilahi bir mucize lazımdı. Ondan da mahrumduk! (Hatıratında II. Abdülhamid dönemini anlattığı bölümden...)

ROJO, Ricardo:

Che Guevara'yı ilk gördüğümde beni pek etkilemedi. Az konuşuyor, daha çok dinliyordu. Ama arada bir, karşısındakinin elini kolunu bağlayan bir gülümseme ile sözünü kesiyor ve kıldan ince, kılıçtan keskin bir söz ediveriyordu. (1974)

Guevara için kafa dengi bir yol arkadaşı demek, uzun yürüyüşleri göze alabilecek, kılığa kıyafete önem vermeyecek ve parasızlığa hiç ses çıkarmadan dayanabilecek biri demekti. Guevara'ya göre bir insanda bu erdemler oldu mu, gerisine kulak asmamak gerekirdi.

KREPINEVICH, Andrew:

ABD, Afganistan ve Irak'ta hükümetleri kolay devirdi, ancak uzun soluklu istikrar operasyonlarını başaramadı. Bunlar hem çok masraflı oldu hem de sonuçsuz kaldı. Artık yabancı bir ülke işgali çok daha zor. Bunun temel nedeni dünya üzerinde füzeler, toplar, havan topları ve güdümlü mermilerin yayılmasıdır.

KARTAL, Kinyas:

Ben toprak ağasıyım! Topladım tüm ağaları, Menderes'e gittik ve pazarlık ettik. Dedik ki: "Köy Enstitüleri'ni kapatırsan şu gördüğün doğudaki tüm toprak ağaları ve batıdan Emin Sazak'ın oyları sana... Kapatmazsan oy yok!"

Köy Enstitüleri kesinlikle komünist uygulama değildi. Doğuda en yüksek eğitim gören insan benim. Köy Enstitüleri, bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Bunu içimize sindiremedik. Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlıdırlar. Ben ne dersem onu yaparlar. Ama köylere öğretmenler gidince benim gücümden başka güçler olduğunu öğrendiler. DP ile pazarlığa girdik ve Köy Enstitülerini kapattık.

TUNÇER, Fikret:

Berbat kitaplar, yazma cesareti verir okuyana...

RASİM, Ahmet:

Muharrir de insandır. O da edepsiz, ahlaksız, dolandırıcı, hırsız, şu bu olabilir. Bu bir şahsi namus meselesidir. Ayıplayan ayıplar, fakat netice itibariyle kendinden başka kimseyi alakadar etmemesi lazım gelir. Fakat bir de kalem namusu diye bir şey vardır ki, o olmadı mı, dünyanın en büyük edibi olsa çekiver kuyruğunu...

HALİL Rıfat Paşa:

Gidemediğin yer senin değildir.

CHICHERIN, Georgy Vasilyevich:

"Şeyh Sait İsyanı"nın uluslararası gericiliğin entrikalarıyla, tahtından indirilmiş olan Sultan'ın arkadaşlarının İstanbul'da yeniden O'nun iktidarını kurma, halifeliği geri getirme, kapıları yabancı sermayeye açma, bağımsızlığında direnen Türkiye'yi dünya sermayesine eklemleme amacıyla bağlantısının bugün apaçık olduğunu soydaşlarına anlatmaları için burada bulunan Kürt yoldaşlarımıza başvurmaktan da geri kalamayız.

VERHEUGEN, Günter:

Türk ordusu politikayı kontrol ettiği sürece, Türkiye'yi "Avrupa Birliği" üyesi olarak düşünemiyorum. (2002)

ETTY, Thomas:

Türkiye'nin "Avrupa Birliği" üyesi olmasının önündeki engel, ordusudur. (2004)

OOSTLANDER, Arie:

Kemalizm varsa, Türkiye "Avrupa Birliği"ne giremez.

DUFF, Andrew:

Atatürk, derin devletin kurucusudur. (25 Mayıs 2004)

Türkiye'de devlet binalarından Atatürk resimleri indirilmelidir. (17 Eylül 2005)

- P -

Padişahlıktan yeni kurtulduk. Başınıza gelecek yeni padişahlar aramayın!

TÜTENGİL, Cavit Orhan:

Azgelişmiş ülkeler sorununun temeli olarak karşımıza çıkan "azgelişme" değişik sebeplerin meydana getirdiği bir sonuçtur. İlk bakışta göze çarpan sebepler arasında tabiattan gelen güçlükler ve engellemeler, kaynakların kıtlığı veya yeterince kullanılamaması, sosyokültürel güçlükler, gelişme hızını kesen bir nüfus artışı veya gelişme için yeterli olmayan bir nüfus yoğunluğu, toplumları derinden etkileyen büyük dönüşümlerin dışında kalınması, teknolojide ve organizasyonda gecikmişlik, dış güçlerin yararına işleyen bir ilişkiler düzeni, gelişmede yer alan insan ve madde kaynaklarının kötü kullanılması veya elden kaçırılması sayılabilir.

Türkiye'deki tahsil kurumları içinde, milli vasfına en ziyade layık olan okullar, Köy Enstitüleridir.

BOL, Fuat:

Bütün savaşların temelinde ekonomik çıkarlar yatmaktadır.

Hayvanların atom bombası ya da kimyasal bomba kullanma güç ve imkanları yoktur. Şu halde; bu denli silahları kullanan insanlara hayvan demek, hayvanlara hakaret olmaz mı?

Zengin olup da bozulmayan insan ve toplum pek azdır. Zenginlik, insan mayasının turnusol kağıdı gibidir, derhal foyasını ortaya çıkarır.

CRUZ, Eufrosina:

Bir kadın değişmeye karar verirse, çevresindeki her şey değişir.

WATSON, Jessica:

Koşulları değiştiremezsin, ama onlarla baş etmenin yolunu değiştirebilirsin.

ZHENYI, Wang:

Kız çocukları da kahraman olabilir.

WEK, Alek:

Farklı olmanda bir sorun yok, utangaç olmanda da. Çoğunluğa uymak zorunda değilsin!

SIMONE, Nina:

Önyargının en kötü tarafı, kırgın ve öfkeli hissettikçe kendinden şüpheye düşmendir. Belki de yeterince iyi değilimdir diye düşünmeye başlarsın.

POLITKOVSKAYA, Anna:

Önemli olan bilgidir, sizin onun hakkında ne düşündüğünüz değil...

KAHLO, Frida:

Ayaklar, uçmak için kanatlarım varken sizi neden arayayım?

Sevgi basitti, karmaşık olan bizlerdik!

BRONTE, Charlotte:

Bir melek değilim, ölene kadar da olmayacağım. Ben kendim olacağım.

TROTSKY, Leon:

Siz savaşla ilgilenmiyor olabilirsiniz, ama savaş sizinle ilgilenmektedir.

BİRECİK, Nejat:

Gündelik hayatın kabalığını ancak sanat ve tiyatro inceltebilir.

İnsanlığın iyiliği için sanat ve tiyatro...

Sanat doğru kullanıldığında savaşları bile durdurabilir.

Sanat ve tiyatrolar üzerinden siyaset devşirmeyi amaçlayanlar, bu tutumdan uzak durmalıdırlar.

KANSU, Mazhar Müfit:

Herkes bilmelidir ki, genç "Cumhuriyet Hükümeti" kışkırtıcılık ve irticaya, her türlü lanetli faaliyetlere kesin surette göz yummayacağı gibi, hatta kesin tedbirleri sayesinde eşkiya hareketlerine yer vermeyecektir. Senelerden beri şeyhlerin, ağaların, beylerin baskısı altında sömürülen, eriyen, inleyen bu bölgenin (Doğu ve Güneydoğu) zavallı halkı, artık sizin kışkırtıcılığınızdan ve kötülüğünüzden kurtularak Cumhuriyetimizin verimli ilerleme ve saadet vaat eden yollarında yürüyerek, refah ve saadet içerisinde yaşayacaktır. Siz de döktüğünüz kanların, söndürdüğünüz ocakların cezasını adalet sehpasında hayatınızla ödeyerek hesap vereceksiniz. İşte Cumhuriyetin sert, fakat adil kanunlarının hükmü budur. (Şeyh Sait İsyanı hakkında)

BERKÖZ, Egemen:

Doğanın dengesi bozuluyor doymayan mideleri doyurmak için...

Günümüzde insanlık sömürgeci kapitalizmin elinde usunu yitirmiş görünüyor.

İnsanlar açlıktan ölüyor yoksul ülkelerde, halklar aldatılıyor, birbirine düşürülüyor.

İnsanlığın en büyük varsıllığı dillerin sözcükleriyle güzellikler yaratır; çirkinliklere, kötülüklere karşı direnme gücü verir.

"Kurtuluş Savaşı"yla, kurduğu "Cumhuriyet"le tüm sömürge ulusların umudu olan ülkemiz bir büyük yalanın tuzağında kıvranmaktadır.

Şiir doğruyu söyler.

Üstünde yaşadığımız gezegenin tüm varlıkları, varsıllıkları yağmalanıyor.

Yalan bulutları arasından bir ışık parlıyorsa, bilinsin ki o şiirdir.

Yalan bulutları yayılıyor milyarlar olan biteni görmesin, anlamasın diye!

HYPATIA:

Düşünme hakkınıza sahip çıkın, çünkü yanlış düşünmek bile hiç düşünmemekten daha iyidir.

DURANT, Will:

Çoğu insanın sorunu akıllarından çok ümitleriyle, korkularıyla ya da arzularıyla düşünmeleridir.

GODARD, Jean-Luc:

Devrimi önce kendimizde başlatmalıyız!

Devrimin aslında ne olduğunu tartışmalıyız.

Gerçek aktörlerin pislik olduklarını düşünüyorum. Onları küçümsüyorum. Onlara ağlamalarını söyle, ağlarlar; gülmelerini söyle, gülerler. Ne yapmanı istersen yaparlar ve bu çok saçma. Onlar özgür insanlar değiller...

Yahudiler bugünün Nazileridir!

Tus'lu Nasır:

Ünlü bilginlerden Tus'lu Nasır (Nasireddin Tusi) yazdığı yeni felsefe kitabını, son Abbasi halifesi Mutasım'a takdim ediyordu. Bu sırada bir nehir kenarında bulunan halife, kitabın konusunu öğrenince, sayfalardan birini koparıp, "Çok kirlenmiş, yıkanması lazım" diye suya attıktan sonra Nasireddin'e dönüp, "Bunu getireceğine Tus'dan bir öküz getirseydin daha makbule geçerdi" demişti.

Halifenin yanındaki dalkavuklar takımı bunu görünce gemi azıya alıp kitabı olduğu gibi nehire atıvermişlerdi.

Zavallı Tusi, yılların emeğiyle yazdığı kitabın yok edilişini gördükten sonra büyük bir üzüntüyle gitmek için kalkınca, "Molla, nereye gidiyorsun?" diye soran halifeyi, "İstediğiniz sığırı getirmeye gidiyorum" diye yanıtlamıştı.

"Zalim" diye bilinen Hülagu ise, halifenin aşağıladığı Tusi'ye büyük bir itibar göstermişti. Bazı tarihçilerin dediğine göre, Hülagu'nun Bağdat'ı alması için O'nu teşvik eden de Tusi'ydi. Mutasım, Hülagu'nun yazdığı mektuplara aynı kibirle, "Eğer bana saldırırsan Allah'ın gazabına uğrayacaksın" diye cevap verince Bağdat kuşatıldı.

Bağdat 1258'de düştükten sonra, altın bir tahta oturan Hülagu'nun huzuruna getirilen Halife, Hülagu'nun yanında gümüş bir tahtta oturan Nasireddin Tusi'yi görünce şaşırmıştı. Tusi de son dersini bu koşullarda vermişti: "Ismarladığın öküzü getirdim, beğendin mi?"

ORMANCI, Zekai:

Bizim aldığımız sanat eğitimi der ki: "Sanat pür olmalı, hiçbir ticari amaç ile yaşamamalı. Ben sanatımdan para kazanmayı, sanatımı ticari bir meta haline döndürmeyi hiçbir zaman düşünmedim. Sanat adına dürüst ve namuslu işler yaparsam daha olumlu olur diye düşünüyorum."

SHEPPARD, Kate:

Sizin tek bir oyunuzun o kadar da önemli olmadığını düşünmeyin. Susuzluktan kurumuş toprakları tazeleyen yağmur da tek tek su damlalarından oluşur.

PICK, Scott:

Eğer bir çocuk anne-babasının her zaman disiplinli, ölçülü, onurlu ve hayatlarını düzene sokma gayretiyle davrandıklarını görürse kendisinin de böyle yaşaması gerektiğini varlığının derinliklerinde hissedecektir.

YAVUZ, Kudret Eren:

Bir anne kendini tükettikçe çocuklarını var edemez! Bir annenin kendi ruh ve beden sağlığıyla ilgilenmesi, çocukları için sağlıklı bir fedakarlıktır.

URAL, Şafak:

Öğrendim ki güç sahibi olmak hakimiyet kurmak; güçlü olmak ise, hakim olanı değil hakkı korumak demekmiş...

FARAÇ, Mehmet:

Bu millete çok şey verdi Atatürk cumhuriyeti... Okumayı, yazmayı, çağdaşlaşmayı, uygar yaşamayı ve en önemlisi de karanlığa, cehalete, geri kalmışlığa karşı aydınlanmayı, kalkınmayı, ilerlemeyi...

Zenginin en zırva fıkrasına karşılık, yapmacık ve sırıtan kahkahalar atılır bu iki yüzlü dünyada... Yoksulun ise en zeki, en düşündürücü ve en çarpıcı esprisine ise külliyen surat asılır.

PAMUKOĞLU, Mustafa:

Biz toplum olarak unutkanız. Bir yanlışla üç doğruyu hemen siliyoruz.

Çoğu şeye bakıyor, ama görmüyoruz. Ya bakmasını bilmiyor ya da görmek istemiyoruz.

Doğruları sözlü ve yazılı ifade biçiminde hepimizin hoşgörülü olma ve köşeleri gevşetme konusunda zaafı var. Sert üslubun etkili olacağını düşünürken içindeki doğrular kaybolup gidiyor.

Düşündüklerimiz ve yaptıklarımızın kapsamı, farkına varamadıklarımızla sınırlanır. Farkına varamadığımız şeyin farkına varamadığımız için değişmek adına yapabileceğimiz pek bir şey yoktur, ta ki farkına varamamanın düşüncelerimizi ve eylemlerimizi nasıl biçimlendirdiğinin farkına varana kadar...

Gelişmişlik üretmek, ürettiğini toplumun ve doğanın yararına sunmak demektir.

* * *

Hoşgörüyü beynimizden, sevecenliği benliğimizden çıkartmasak
İnsanı, insana kırdırmak isteyenlere fırsat vermesek
Denizleri kirletmesek, ormanları yakmasak
Balıkları ağlara, kuşları kafeslere sokmasak

Nefret olan yere sevgi...
Kırgınlık olan yere af...
Şüphe olan yere irade...
Karanlık olan yere ışık...
Toplumun her tarafında neşe tohumları eksek...

Madem beyin vermiş Allah! O'nu düşünmede kullansak...
Madem göz vermiş Allah! O'nu görmede kullansak...
Madem kulak vermiş Allah! O'nu duymada kullansak...
Madem gönül vermiş Allah! Sevmeyi bilsek...

Bilimin ışığında ilerlesek...
Savaştan değil, barıştan yana olsak...
Doğayı katleden değil, koruyan olsak...
Huzurlu bir dünya için el ele versek!

Bu vatan bizim,
Bu millet bizim,
Gelecek bizim,
Tan yeri ağarıyor, yeni güneşler bizim...

* * *

Öncelikleri sıralamada ve önem derecelerini belirlemede çok telaşlıyız ve sakin değiliz. Oysa öncelikleri belirlemek üzere atılacak adımlarda isabetli kararlar vermek ve doğru seçimler yapmak fikirlerimiz, bilgimiz ve anlayışımız kadar önemlidir.

Toplum olarak çok çabuk karar veriyor, düşünceleri ve eylemleri derinlemesine tartmadan hemen sonuca varıyoruz.

Vefa konusunda bir eksikliğimizin olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bilmeliyiz ki vefalı olmak adaletin tesisinde en önemli değer yargılarından biridir.

YILMAZ, Olcay:

Okumayı sevmek, yazarı sevmekle başlar.

KOLOĞLU, Orhan:

Geleceğin sağlıklı kurulması, tarihin gerçekçi ve duygusallıktan uzak sunulmasına bağlıdır.

FLYNN, Michael Thomas:

Avrupa'da dinde reform, uzun savaşlardan sonra gelmiştir.

Bütün kültürlerin eşit olduğuna inanmıyorum. Bence Batı ve özellikle Amerika daha medenidir.

Dünyanın acil şekilde İslam dininde reforma gereksinimi var ve bu kanlı bir biçimde olursa kimse şaşırmasın.

BATMANKAYA, Murat:

Çevirinin kalitesi, çevirmen adının kapağa konulup konulmaması ile doğru orantılı değildir.

Çevirmen de, bir doktor gibi, bir marangoz gibi, bir aşçı gibi eninde sonunda bir işçidir; işini iyi yahut kötü yapar, bu ayrı, ama yazarın kendi, üstü değildir.

Kapakta çevirmen adını kullanmak, yayıncılık için olmazsa olmaz bir kural değildir.

POLAT, Soner:

Her iç savaş, aynı zamanda bir dış savaştır!

Milli devlet, milli ordu direnir, diğerleri diz çöker!

BULAÇ, Ali:

Bir dönemde kabul edilen ve şimdi de çoğunluk tarafından onaylandığı varsayılan medeni hukukun geçerli kurallarına göre tek eşli evlilik (monogami) ilkesi kabul edilmiştir. Ancak, hiç kimsesi olmayan, korumasız ve kendine göre bir iş de bulamamış orta yaşlı bir hanım, ister bir aile yuvasına sahip olmak, ister korunmak, isterse cinsel ihtiyaçlarını karşılamak veya neslini devam ettirmek düşüncesiyle olsun kendi isteğiyle uygun gördüğü evli bir erkeğin ikinci hanımı olmayı kabul ediyor. Bu evlilik O'nun kurtuluşu olacak. Bu durumda sorunu hemen çözüm gerektiren bu kadın ne yapacaktır? İlk akla gelen, eğer görüşü muhalefette ise çoğunluğa ulaşıp iktidar oluncaya kadar beklemektir. Kendisi bekler ama sorunları bekleyemez. Kim ne derse desin, sosyal ve iktisadi durumlarının kötülüğü dolayısıyla bir erkeğin ikinci hanımı olmayı kendileri için uygun bir çözüm kabul eden binlerce evde kalmış, dul veya bir sebeple çaresiz kadın var!

Birer çoğunluk rejimi olan demokrasilerde 49'a karşı 51'in üstünlüğünün mutlaklaştırıldığı anlaşılıyor. İlke olarak yönetim her düşünceye açık olsa bile, bir görüşün iktidar olmasının vazgeçilemez şartı çoğunluk temelinde yüzde 51'e ulaşmasıdır.

Dinde zorlama olmazsa, siyasette de zorlama olmaz.

KEATS, John:

Şiirsiz yapamayacağımı anladım.

ILGAZ, Rıfat:

Bir şairin kendinden bahsetmesi kadar tabii ne olabilir. Veremim, hastaneden bahsediyorum, suç oluyor; öğretmenim, çocuklarımdan bahsediyorum, suç oluyor; tutuyor cezaevine atıyorlar. Mapushaneden bahsediyorum, suç!.. Rahatça yaşatın bizi de rahatladığımızdan bahsedelim! Vatandan, milletten bizim kadar candan söz eden olmadığı halde onların dilinde vatan haini, millet haini oluyoruz.

Yapmak istediğimi 1943'te çıkan "Yarenlik" kitabımda yapmıştım. Gerçeküstücü şairlerin avuç avuç yıldız yediği yıllarda, karneyle fırın önlerinde 200 gram ekmek bekleyen yarı aç, yarı tokların şiirini yazmaya çalıştım.

Yetenek, bilgelik, çalışmak, teknik, ıvır zıvır hepsi lazımdır, ama yetmez! Şairi, şair mertebesine getirirse halkı getirir; marifet, onun bulunduğu hizaya yükselebilmektir. Gerisi fasafiso!

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yana
Korkuluk ol!

MUSKOS, Mihail Hristodulu (Makarios):

Kıbrıs'ta Türkleri denize dökeceğiz! (1964)

Türklere hiçbir hak vermem, hatta "Babutsa Mahallesi"nin muhtarlığını bile vermem. (1972)

DEMİRSOY, Ali:

Bu dünya ve bu ülke sadece biz insanların değil, tüm varlıkların yuvasıdır. Onlara bu hakkı vermeyenler yarın lanetlenecek insanlar olacaklardır.

Evrim kuramı değişmeyecek tek kuramdır!

KALIN, İbrahim:

Asıl tehlikeli olan, Batı'yı bir günah keçisi ilan edip İslam dünyasının kendi sorunlarını ötelemek ve onlarla yüzleşmekten kaçınmaktır. Bu tavır bir fayda sağlamadığı gibi, sonuçta bizi zihni tembelliğe, ahlaki konformizme ve sahte bir güven duygusuna götürür. Tarihi ve güncel gerçekler dikkate alındığında, hem İslam hem de Batı toplumlarının eş zamanlı olarak aynaya bakması ve muhasebe yapması gerekiyor.

Merkezde Asya var. Batı Avrupa, Asya'nın batı ucuna tekabül etmektedir.

Yaklaşık iki asırdır Müslüman kitleler kendilerini tarihin dışında, kültürel geri kalmışlık sendromuyla hareket eden özneler olarak görüyor. Şanlı bir geçmiş ve güçlü bir "ben" bilinciyle, mevcut siyasi, sosyal ve ekonomik daralma arasındaki gerilim, tepkisellik olarak ortaya çıkıyor. "Kurban edilmişlik" psikolojisi, Müslüman dünyayı modernite karşısında umutsuzluğa, kırgınlığa, öfkeye mahkum ediyor. Batı, İslam dünyasının "modern ötekisi" haline gelmiş durumda. İslam dünyasının kendi değerlerine dayanan bir gelecek inşa etmesi, bu psikolojiden kurtulmasına bağlı. Kendi tarihinin öznesi olan bir İslam dünyası, geçmişiyle barışık, geleceğine güvenle bakabilen bir dünya olacaktır. Bunun için Müslüman dünyanın Batı algısını gözden geçirmesi ve bir "öteki" olarak Batı'yı aşması gerekiyor.

DERVİŞ, Suat:

Ben bebeklerimi tavan arasına attıktan sonra kendi kitaplarımda bebekler yarattım; hayatla ve muhitle alakası olmayan bebekler ve onlara kah Zehra, kah Fatma, kah Zeliha isimlerini koydum. Onları ben yaratmıştım. Ben rüya gördüm, hayatı tanımıyordum. Artık rüya görmüyorum. Beni bebekler değil, insanlar alakadar ediyor. Beni hayal değil, hayat alakadar ediyor. Çünkü hayat ve hakikat en güzel rüyadan, en parlak hayalden çok daha zengin, çok daha cazip...

Bizim barış kavramımızın içinde, faşizmi yere sermiş, dövüşçü bir barışın, yağmurdan sonraki dinginliği vardı. Barışa dövüşe dövüşe, vuruşa vuruşa varılacaktı.

Edebiyatta yapmak istediğim şey, memleketimin bugünkü sosyal, düşünce ve estetik değerleri arasındaki denkliği yansıtmak; içinde yaşadığım, içinden çıktığım cemiyete lisan verebilmektir!

ŞAHİN, Osman:

Ben "Köy Enstitüleri"ni, bozkırda çalınan Vivaldi müziğine benzetirim hep. Bitmez tükenmez baharların, mevsimlerin bozkıra gelişini müjdeleyen Vivaldi müziği... "Köy Enstitüleri"ni kapatanlar, bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmışlardır.

Oğlum, nereye gidersen git, gittiğin yolun doğruluğunu anlamak istersen ara sıra geri dön ve gör ateşimizi; sakın ateşimizden ayrılma! (Osman Şahin'in anası, oğlu "Köy Enstitüsü"ne gideceği günün sabahında evin açıklığına büyükçe bir ateş yakar ve bu sözleri söyler.)

Oğlum, kalem defter dediğin aynıdır. Önemli olan senin neler yazacağındır. At, binicisi kadardır, unutma! (Aynı gün Osman Şahin'in babasının söylediği sözler...)

ÖZ, Erdal:

Bugünkü kuşak bizden oldukça değişik, bambaşka özellikler taşıyor. Bakıyorsun, çocuğun doğum tarihi 1950 ya da 1951. Almış eline silahı, eyleme girişivermiş. Suç bu çocukların mı? Değil, hiç değil. Geçmiş kuşakların sorumluluğunu da bu kuşak yüklenmiş. Bizim kuşak başka türlüydü. Biz edebiyattan falan geldik buraya. Fakülte kantininde edebiyat tartışırdık.

ROGERS, Will:

İnsanlar gerçek yüzlerini sizden istediklerini alamadıkları zamanlarda gösterirler.

KIBRIS Erenköy Sancağı'ndan Türkiye'ye Mesaj:

Son mermimize kadar kendimizi savunacağız ve son mermimizi de kendimize saklayacağız. Gelirseniz kurtuluruz, gelmezseniz vatan sağ olsun!

SUNGU, İhsan:

Oğlum İsmail Hakkı [Tonguç], neden kendini bu kadar yıpratıyorsun, nedir acelen, köylüler yabalarını dirgenlerini alıp, "Karaoğlan [Ulus] Alanı"na yürüyüp, Bakanlığı [Milli Eğitim Bakanlığı] sarıp biz okul istiyoruz diye boğazlıyor da mı bu kadar çırpınıyorsun? (1936 - İhsan Sungu, İsmail Hakkı Tonguç'un öğretmeni idi, bu sözü de "Talim Terbiye Kurulu Başkanı" iken söylemiştir.)

UĞURAL, Mustafa Necati:

Eğitim hizmetinde asıl olan öğretmenliktir!

Öğretmenler; Türk'ün hakimiyetinden doğan "Cumhuriyet"i, yeni neslin kalbine işleyeceksiniz, bu elmas ışıldadıkça Türk milleti mesut olacaktır!

ÖZDEMİR, Emin:

Bir şiiri aşağıdan yukarıya doğru okuduğunda, eğer yukarıdan aşağıya okuduğundaki lezzet bozuluyorsa, o, şiirdir!

BERGMAN, Ingmar:

Kitap okurken öyküde olup bitenleri kendi kafanda canlandırabilirsin, kitabı bırakıp başka bir kitaba geçebilirsin ya da kitabı yarıda bırakabilirsin, ama filmlerde yönetmen nasıl bir dünya sunuyorsa ona kapılırsın, filmi durduramazsın, sonuna dek orada kalmalısın!

SHKLOVSKY, Viktor:

Eğer nesne kendini sevdirmeyi bilmiyorsa bu, nesnenin kendi suçudur!

KOYUNCU, Kazım:

Birbirimizi sevmemiz için birbirimize benzememiz gerekmez!

EYÜBOĞLU, Sabahattin:

İsmet İnönü bir askerdi, ama nice sivillerden çok daha kültürlü, üstelik memleket gerçeklerini ve dünyayı yönetenlerin içyüzlerini yakından, bir ölüm kalım savaşı içinde görmüş, iç ve dış sömürgenlerle savaşmış bir devlet adamı... Benim içten kanımca, çağımızın dört-beş büyük devlet adamından biri ve Atatürk'e alaturka bir dostlukla değil, haklı bildiği bir davanın kahramanına saygı ve sevgiyle bağlıydı. Ama kolay iş değil Atatürk olmadan Atatürk'ün devrimciliğini sürdürmek ve Ortaçağın tepkilerine karşı koymak. Hele tam o sıralarda patlayan "İkinci Dünya Savaşı"nda devlet gemisini azgın rüzgarlara ve hinoğlu hin diplomatlara karşı korumak. CHP dört-beş yıl yeni kaptanıyla rotayı sağa kaçırmadan yürüdü. Derken devrimlere karşı zaten alttan alta yaşayan tepki güçlenmeye ve halkın devlete karşı çok eskilerden gelen kırgınlığını sömürmeye başladı. Devlet o zamanlar İnönü idi ve birikmiş bütün hınçları O'na yöneltmek, İnönü'yü anlamayan dinlemeyen yöneticilerin haksızlıklarını O'na yüklemek çok kolay bir işti.

Köy Enstitüleri, bu memlekette kurulmuş, kurulacak halkçı, gerçekçi, ilerici, kelimenin tam anlamıyla milli eğitim kurumlarının başında gelir. İlkin bu kurumlarda taklitçilikten kurtulup çağdaş dünya görüşüyle kendi koşullarımıza uygun, varlığımızın köklerine giden bir yol bulmuşuz. Tüketici okuldan üretici okula geçmişiz, ezberciliğin yerine yaşayan, yaşatan bilgiyi koymuşuz; insanoğlunun seve seve, sevine sevine de çalışacağını, işe koşacağını kanıtlamışız; işçilikle öğrenciliği birleştirerek her ikisini de angarya olmaktan kurtarmışız; yeşermez bozkırları yeşertmeye başlamışız. Sonra? Sonra kendi yaptığımızı düşmanımız gibi yıkmışız.

BRANCUSI, Constantin:

Ben kuşların heykelini yapmıyorum, uçmanın heykelini yapıyorum.

OKAY, Musa:

Köy Enstitülerinde yaşadığımız günler, ne günlerdi o günler!.. Dağları yarıyor, su getiriyorduk. Taşımızı kendimiz çıkarıyorduk ocaklardan. Tuğlayı kendimiz kesiyor, pişiriyorduk. Mantar biter gibi yükseliyordu binalar. Yeşile hasret bozkır toprağını yeşertiyor, verimsiz denilen toprağı gücümüzle verir duruma getiriyorduk. Engel tanımıyorduk. Ellerimiz nasırlıydı. Zaten çalışan köy çocuklarıydık. Enstitüde daha verimli nasıl çalışılır, onu öğreniyorduk. Yorulmak nedir bilmiyorduk. Yeni Türkiye'yi kuruyorduk. Bu inançta idik... Engin düşünceler içinde vatanın yarınını görüyorduk. Ülkümüz, aydınlıklar içinde bir vatan yaratmaktı.

TOCQUEVILLE, Alexis de:

Kendi içine kapanmış her insan, bütün öteki insanların kaderlerine ilgisiz bir yabancı gibi davranır. O insan için tüm insan türü, çocukları ve yakın arkadaşlarından oluşur. Hemşerileriyle ilişkilerine gelince; aralarına katılır ama onları görmez, dokunur ama onları hissetmez, yalnız kendi başına ve kendisi için vardır ve bu şartlarda kafasında bir aile mefhumu kalmışsa bile artık toplum mefhumu yoktur.

TOSUN, Erdal:

Hayallerimizi satmadık ya...

Vedalaşmak asıl gidene değil, kalana koyar!

GÜRKAYNAK, Muhittin:

Dans; atan bir kalbin, ritim verdiği her adımdadır.

Dans; dil, din, ırk ayrımcılığını ortadan kaldıran faktörlerin başında gelmektedir.

DAZHAO, Lİ:

İmparatorlar, savaş ağaları ve emperyalizm "Ekim Devrimi"nin güçlü eğilimi karşısında tutunamayacak ve sosyalizm gelecekte dünyanın bütününü kapsayacaktır.

BUZBEE, Lewis:

Beş, on veya yirmi yıl önce ilk kez okuyup sevdiğimiz bir romanı tekrar okumak, aldığımız yolun bir göstergesidir; böylelikle eski halimizi ziyaret ederiz.

HIZIR, S. Ersu:

Dünyamızın en önemli sorunu eğitimdir. Eğitimsiz insanın sonunu düşünmeden yaptığı hareketler dünyamızın en büyük problemidir.

TZU, Sun:

Düşmanı ve kendini tanırsan, yüz kere savaşsan tehlikeye düşmezsin. Düşmanı tanımayıp kendini tanırsan bir kazanır, bir kaybedersin. Ne kendini ne de düşmanı tanımazsan, girdiğin her savaşı kaybedersin.

Hükümet ile komutan birbirine yakınsa o ülke güçlü olur, ilişkileri zayıfsa ülke mutlaka zayıf düşer.

Maharet yüz savaşta yüz zafer kazanmak değil, düşmanı savaşmadan mağlup etmektir.

Strateji olmadan taktik, yenilgiden önceki gürültüdür.

Yüzlerce savaş kazanmak başarı değildir. Başarı, düşman askerlerinin savaşmadan teslim olmasını sağlamaktır.

GÜRER, Mehmet Cevad Abbas:

Atatürk ile askeri ulaşımın köhne bir motoru ile deniz ortasında yaslanan bir çelik ormanının içinden geçiyorduk. Atatürk'ün zarif dudaklarından "Geldikleri gibi giderler!" cümlesini işittiğim zaman, mütarekenin doğurduğu derin ve elemli ümitsizliği derhal unutmuştum.

BORAN, Tıbbiyeli Hikmet:

Tıbbiyeliler beni buraya istiklal davamızı başarma yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler, manda ve himaye kabul edilemez!

ŞİMŞEK, Mehmet:

Kadının olmadığı ekonomi tek kanatlı kuşa benzer.

BERNARD, Jean-Jacques:

Gerçeğin hakkını sadece hatalar verir.

FUGGER, Jacob:

Başkaları korkarken yatırım yapın!

Gerçekleri bilin!

İyi bir eğitim alın.

Vazgeçilmez olun!

PAKER, Önder:

Mutlu olmak için ilk adım, mutlu dostlar yaratmaktır.

Umudun ışığı ol, insanlığa yaşama sevinci kazandır, başarıya destek ol...

BONVILLIAN, William Boone:

İster kabul edin ister etmeyin, güç hala insanoğlunun siyasi meselelerinin çözümünde en büyük etkendir.

ONAR, Sıddık Sami:

Mazi ve hal, bir kül olarak ele alınmalıdır.

Türkiye iptidai bir memleket değildir. Türkiye'nin devlet yönetimi geleneği pek güçlüdür. Bizde taklid değil, tekamül kanunları işler.

BALTA, Tahsin Bekir:

Yönetim sorununa Amerikan örneğinden farklı bakmalıyız.

Yurdumuzda kendi anlayış ve ihtiyacımızın verisi olan bir idare ilminin gelişmesi için çalışmamız gerekmektedir. Yoksa ilelebet yabancı çalışmaların verileri aktarılmak zorunda kalınacaktır.

VONNEGUT, Kurt:

Biz hümanistler ölümden sonra hiçbir ödül ve ceza beklentimiz olmaksızın mümkün olduğunca edepli, dürüst ve onurlu davranmaya çaba gösteririz.

Hiçbir şartta katliamlara ve savaşlara dahil olmayın. Bu savaşlar için silah üreten şirketlerde çalışmayın. Hepimiz öyle ya da böyle düzenin içinde yaşamak zorundayız. Ama bizden farklı oldukları için insanları öldürmek zorunda değiliz. İnanmadığınız hiçbir partiye oy vermeyin, cinayetlerin ortağı olmayın.

Ölü ya da diri tüm kişiler rastlantısaldır, dolayısıyla yorumlanmamalıdırlar.

Yazarın işi bir yabancının vaktini, o vakit boşa harcanmış gibi hissetmeyeceği şekilde kullanmaktır.

GRAMSCI, Antonio:

Birbirleriyle çatışma halinde bulunan devletlerin iç düzenini bozan ulusal partileri yabancıların dışarıdan destekledikleri çok görülen bir haldir.

Derinlemesine düşünürsek, "insan nedir" sorusunu sorarken "insan ne olabilir" sorusunu sormak istediğimizi anlarız. Bu da şu manaya gelir: İnsan kendi kaderini belirleyebilir mi, kendi kendini oluşturabilir mi, kendi hayatına şekil verebilir mi? Öyleyse şunu söyleyeyim, insan bir süreçtir ve tam olarak kendi eylemlerinin sürecidir!

Partiler, görünüşte bile olsa bir başkasına, hele yabancı bir devlete alet oldukları şüphesini uyandırmamaya titizlikle dikkat etmelidirler.

AŞIK Mahsuni Şerif:

Cahil bize "dinsiz" demiş, bizim dinimiz "sevgi"dir.

YURDAKUL, Mehmet Emin:

Ben bir Türk'üm; dinim, cinsim uludur! (1897)

Sokrates ve Demokrasi

Antik Yunan felsefesinin babası olarak kabul edilen Sokrates'in demokrasi konusunda derin endişeleri vardır. Bir gün öğrencisi Ademantus'a sorar:

- "Eğer deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin? Gemideki rastgele ve herhangi bir grup insan tarafından mı yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı?"

Ademantus'un cevabı çok açıktır:

- "Elbette ikincisi!"

Sokrates'in yanıtı ise manidardır:

- "Ülkemiz, bu gemi olsun. Peki, bu durumda nasıl olur da bir ülkedeki rastgele insanların tamamının, ülkemizi kimin yöneteceğine karar verebilecek donanımda olduğunu söyleyebiliriz?"

GÖNENÇ, Ethem:

Bugün dünyamızın yaşadığı savaşlar, doğa katliamları ve insanlık suçlarının en büyük nedeni, oy verme yetisine sahip olmayan yığınların iş başına getirdiği demagog, kifayetsiz ve muhteris yöneticilerdir.

Demokrasiler, ancak ve ancak demokrasinin temeli olması gereken eğitim sistemi kadar iyi, etkili ve adaletlidir.

Gerçek bir demokrasiye ulaşmak için, günümüzde, yurdumuz dahil birçok ülkede her görüşten insanın yoğun bir eğitimden geçirilmesi gerekli ve zorunludur!

BARLAS, Mehmet:

Eğer toplumda farklı bir özelliğin ile temayüz etmek istiyorsan vücudundaki tüylerle değil, bilginle bunu yapmayı denemelisin.

FARGUE, Léon-Paul:

Çağımızda sanatçı, aydını içerir. Bunun karşıtı kırk yılda bir doğrudur.

BORATAV, Korkut:

Atatürkçü olmadan sosyalist olunamaz.

Türkiye'de aydınlanmacılığı Kemalist devrim temsil etmektedir. Bu nedenle sosyalizm, Kemalist devrimleri özümsemelidir.

EARLE, Edward Mead:

Uluslararası borçların siyasal, duygusal ve psikolojik zorluklardan azade olmaları pek nadiren görülür. Özellikle geri kalmış ülkelerden biri borçlu olduğu zaman, tüm ilgilileri uğraştıran sayısız güçlükler baş gösterir. Bu gerçekler Avrupalılar için o kadar uzun zamandan beri bilinmektedir ki, siyasi birer ilke halini almışlar ve Batı uygarlığının gelişmesinde belli başlı unsurlardan olan kaçınılmazlık ve mukkaderata teslimiyet kavramlarında birer öge olmuşlardır.

DOUGLASS, Frederick:

Okumayı öğrendiğiniz andan itibaren sonsuza dek özgürsünüzdür!

VEHİP Paşa:

Erler yeterli ölçüde gıda alamamaktadırlar. Erimizin güç ve cesareti, midesindedir. Mideye hizmet etmek gerekir. (Güney Grubu Komutanı - 3 Ağustos 1915)

VEHİP Paşa:

Erler yeterli ölçüde gıda alamamaktadırlar. Erimizin güç ve cesareti, midesindedir. Mideye hizmet etmek gerekir. (Güney Grubu Komutanı - 3 Ağustos 1915)

BAYINDIR, Abdülaziz:

İnsanların tarikatları ciddi anlamda sorgulama ihtiyacı ortaya çıktı. Eskiden olmadığı kadar insanlar sorgulamaya yöneliyorlar. Zaten tarikatta anlatılan şeyler kimsenin aklına yatmaz. İnsanlar tarikatları mutlaka sorgulamalı!

Hüküm Vermeden Önce

Zamanında bir bilge adam dört çocuğunun acele hüküm vermesini önlemek için bir hayat dersi vermek ister.

Kış mevsimi geldiğinde büyük oğluna ülke dışına çıkarak bir mango ağacı görmesini söyler.

Bahar geldiğinde diğer oğluna aynı şeyi söyler. Üçüncü çocuğunu yaz mevsiminde, en küçük oğlunu da sonbaharda mango ağacını görmeye gönderir.

Küçük çocuğu da seyahatten döndükten sonra hepsini karşısına alarak şu soruyu sorar: "Bana mango ağacını anlatın."

Ağacı kışın gören oğul, ağacın yanmış, kavrulmuş bir kütük olduğunu söyler.

İlkbaharda ağacı görmeye gidenin yanıtı farklıdır. "Dantel gibi yemyeşil yapraklarla süslü bir ağaç."

Yazın gören çocuk ise ağacın çiçeklerinin gül kadar güzel olduğunu belirtir.

Ağacı sonbaharda görenin yanıtı ise bambaşkadır: "Hepiniz yanılıyorsunuz. Ağacın meyvesinin tadı armudu andırıyor."

Bilge adam sonucu şu sözlerle kesinleştirir: "Aslında hepiniz haklısınız. Çünkü sizler ağacı ayrı mevsimlerde gördünüz."

Bu öyküden bizim payımıza düşen: Diğerlerinin tavır ve düşünceleri üzerinde hüküm vermemeliyiz ve farklı bakış açılarına saygı duymalıyız.

BRUDZINSKI, Wiezlaw:

Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler, geminin batmamasını bir türlü affedemezler.

Ölüm ve Sevgi

Bir zamanlar büyük ve güçlü bir ülke varmış.

Bu ülkenin kralının dört eşi bulunmaktaymış.

Kral en çok dördüncü eşini sever, bir dediğini iki etmez, her şeyin en güzelini ve en iyisini O'na verirmiş.

Kral içinci eşini de çok severmiş. Bu güzelliğin bir gün kendisini terk etme ihtimalinden korktuğu için O'nu çok kıskanır, üzerine titrermiş.

Kral ikinci eşini de severmiş. Kendisine karşı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi, ne zaman bir derdi olsa daima O'nun yanında bulunur, sorunun çözümünde O'na destek verirmiş.

Kraliçe olan ise birinci eşiymiş kralın. O'nu çok ve karşılık beklemeden seven, sağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen, kral bu eşini hiç sevmez ve O'nunla hiç ilgilenmezmiş.

Bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış.

Yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yalnız kalmaktan çok korktuğu için eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş.

En çok sevdiği dördüncü eşine, "Ölüm yolculuğunda bana eşlik etmek ister misin?" diye sorduğunda aldığı yanıt kalbine bir bıçak gibi saplanan, kısa ve net, "Mümkün değil!" olmuş.

"Hayatım boyunca seni sevdim, sen benimle birlikte ölmeyi kabul eder misin?" sorusunu üçüncü eşi, "Hayır, hayat çok güzel. Sen ölünce ben yeniden evleneceğim" diye yanıtlamış ve kral bir kez daha yıkılmış.

"Her sorunumda her zaman yanımda olan, bana yardım eden sendin. Bu sorunumda da bana yardımcı olur musun?" sorusuna karşı ikinci eşinden "Bu sorunun için bir şey yapamam. Olsa olsa sana mezarına kadar eşlik eder, güzel bir cenaze töreni yaptırır ve yasını tutarım" karşılığını almış.

Büyük bir hayal kırıklığı yaşamakta olan kral birinci eşinin sesiyle irkilmiş. "Nereye gidersen git, seninle olurum, seni takip ederim."

"Ah!" diye inlemiş kral, "Keşke bir şansım daha olsaydı..."

* * *

Aslında gerçek yaşamda da hepimiz dört eşliyiz.

Dördüncü eşimiz "vücudumuz!" Onun güzel görünmesi için ne kadar zaman, kaynak ve çaba harcarsak harcayalım, öldüğümüzde bizi terk edecektir.

Üçüncü eşimiz sahip olduğumuz "servet ve statü!" Ölür ölmez başkalarına yar olacaktır.

İkinci eşimiz "ailemiz ve dostlarımız!" Tüm sorunlarımızı paylaştığımız bu kişilerin en son yapabilecekleri şey, bu dünyadan gözleri yaşlı bizi uğurlamak olacaktır.

Ve birinci eşimiz, "ruhumuz!" Bizi -nereye gidersek gidelim- terk etmeyecektir.

ROCKEFELLER, Nelson Aldrich:

Oltaya yakalanmış balığın yeme ihtiyacı yoktur!

GÖKÇEN, Sabiha:

Fransa bir oyun içine girmiştir. Oyunun sonunda bizim olan toprakları Suriye'ye vermeyi planlamıştır. Fransa'nın oyununa gelerek Hatay topraklarını başkalarına bırakmayacağız. Hatay bizim canımız, feda olsun kanımız! (1937)

DUMONT, Louis:

Öyle horozlar vardır ki, güneş onlar öttükleri için doğuyor sanırlar.

FORD, Robert:

Kürtler, Washington'a güvendikleri için ağır bedel ödeyecekler... Kürtlere karşı yaptığımız sadece siyasi olarak aptalca değil, aynı zamanda ahlaksızca bir yanlıştır.

ALİYEV, İlham:

Türkiye'nin gücü bizim gücümüzdür.

RICE, Condoleezza:

Irak'ın işgali, ABD'deki yaşam kalitesi ve küresel düzeydeki dolar egemenliği açısından değerli bir yatırım olmuştur.

ALBRIGHT, Madeleine:

Irak Savaşı'nda yarım milyon çocuğun öldüğü söylenmekteyse de buna değer miydi derseniz, inanıyoruz ki değerdi.

İddiaya girerim ki, ABD olarak bizler, Irak halkını Saddam'ın düşündüğünden daha fazla düşünüyoruz. Eğer zor kullanıyorsak, bunu ülkemiz için yapıyoruz. Biz, büyük bir ulusuz. Çünkü Amerikalıyız. Biz büyüğüz ve geleceğe bakıyoruz.

OPPENHEIMER, Robert Jakob:

Askeri açıdan Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombaları asla gerekli değildi. 1945 yılında alt yapısı tamamen yıkılmış olan Japonya zaten savaşı kaybetmişti. Bu gerçeği bütün dünya gibi ABD'li yöneticiler de biliyorlardı. Fakat ABD, "Manhattan Projesi"ne o kadar çok para harcamıştı ki, bombaları patlatmak artık bir mecburiyet olmuştu. Bu projeye para yatıranlar, gelecek için "uranyum bombası mı yoksa plütonyum bombası mı daha etkili", bilmek istiyorlardı.

TORRES, Joe:

Sizi yere yıkan yumruk, sert olandan çok, geldiğini görmediğiniz yumruktur.

OSMANOĞLU, Orhan:

Mustafa Kemal Paşa hakkında kesinlikle kötü söz etmeyiz. Mustafa Kemal Paşa tam da bu toprakların ihtiyaç duyduğu bir anda ortaya çıktı. Hanedan ailesinden belki bir iki kişi çıkıp Mustafa Kemal Paşa'yı eleştirmiş olabilir, ama bizler aile olarak kendisinden kötü sözle bahsetmeyiz.

DALI, Salvadore:

Hırs ve isteğe dayanmayan akıl, kanatları olmayan bir kuşa benzer.

FISCHINGER, Oskar:

Müzik, salt seslerin dünyasıyla sınırlı değildir, görsel dünyanın da bir müziği vardır!

AZAVEDO, Neil:

Kişinin zihni ne kadar kapalı olursa, ağzı o kadar açık olur!

KIRCA, Levent:

Sarhoş taklidi yapanı alkolik sananlar, dindar taklidi yapanı da müslüman sanırlar.

İSKİLİPLİ Atıf Hoca:

İslam kilidinin anahtarını İngiltere'nin güvenilir eline teslim etmekte İslam alemi için hiçbir tehlike yoktur!

GÜLEN, Fethullah:

Amerika dünya gemisinin kaptanıdır, ABD ile iyi geçinmek zorundayız!

LEWIS, Waylon:

Eğer işlerin çabucak yoluna girmesini arzu ediyorsan, yavaşla ve ilk seferinde doğruyu yap!

HESIODOS:

Sirius yıldızı tepedeyken bozulan bağın üzümü, göbeği uzun kesilince kısık ve genizden konuşanın sesi güzel olur.

DESTANOĞLU, Ayşe:

Kendin mutlu olmadığın sürece başkalarını da mutlu edemezsin.

KOÇAK, Ufuk:

Yağmuru, karı hissetmeyen, umut etmek dışında hiçbir şey yapmayan, bir ağaca, böceğe, taşa dokunmayan, yürümeyen, ev ve iş arasında gidip gelen herkes enkaz altındadır. Enkazdan çıkın, hayatı sevin!

RABI, Isidor Isaac:

Beni, farkında olmadan annem bilim insanı yaptı. Yaşadığım yerdeki diğer anneler okul sonrası çocuklarına "Bugün ne öğrendin?" diye sorarken, annem bana "Izzy, bugün iyi bir soru sordun mu?" derdi. İşte bu fark; yani farklı soru sorma yaklaşımı, beni bilim insanı yaptı.

LISZT, Franz:

Aklım ve parmaklarım iki çılgın lanet gibi çalışmaktalar! Homer, İncil, Plato, Locke, Byron, Lamartine, Chateaubriand, Beethoven, Bach, Hummel, Mozart, Weber... Hepsi çevremde benimle... Ben onları çalışırken hırslı bir şekilde silip süpürdüm. Dahası günde dört ya da beş saat egzersiz yapıyorum. Ah, yalnızca çılgına dönersem içimdeki sanatçı ortaya çıkıyor!

İZGÜ, Muzaffer:

Çocuk okuru olmayanın yetişkin okuru da olmaz!

Doğdum, okudum, düş kurdum, yazdım, gidiyorum!

NOWLAN, Alden:

Çocuk, yetişkinlerin mükemmel olmadıklarını anladığı gün ergen olur, onları affettiği gün yetişkin ve kendini affettiği gün bilge olur.

NESBO, Jo:

İntikam, sık rastlanan bir intihar sebebidir. Başarısızlıklarının sebebini başkalarında arar ve intihar ederek o kişilerin suçluluk duymasını isterler.

CARACO, Albert:

Tanrı'ya itaat ettiğimizi sanırken, aslında insanlara itaat ediyoruz.

Tek bildiğimiz şey, eğitmek iddiasında olduklarımızı barbarlaştırmak, onları hayata hazırlar gibi yaparak hayat karşısında silahsız bırakmak...

ELİÇİN, Emin Türk:

Memurların az maaşlı olanlarıyla topraksız ya da pek az topraklı köylüleri işçi sınıfından saymak doğru olur. Abdülhamit saltanatının son zamanlarında askeri ve mülki memurlardan bir bölümü yüksek maaşları ve burjuvazi ile işbirliği etmekten sağladıkları kazançları sayesinde devlet egemenliğinden yetesiyle yararlanırken, başka bir bölüğü, yani taşrada yalnız kendi ufak maaşları ile geçinmek zorunda bulunan memurlar ve küçük rütbeli subaylar hallerinden memnun değillerdi ve hükümete karşı homurdanıyorlardı. "İttihat ve Terakki", işte bu yoksul askeri ve mülki memur tabakasına dayanarak tarih sahnesine çıktı ve gizli örgütüne aldığı kişiler daha çok bunlardı.

ERGÜDER, Muzaffer:

"Kurtuluş Savaşı"nda bir avuç deniz subayımız olmasaydı, ne "İnönü"ler, ne "Sakarya" ve ne de "Dumlupınar" ve de dolayısıyla "Kurtuluş Savaşı" olmazdı. (1925)

MUHİTTİN Paşa:

İnebolu'nun vatansever halkının şimdiye kadar askerlere, dolayısıyla millete yaptıkları hizmet ve yardımları takdire şayandır. Yollamalar başladıktan bu yana her gün arkası kesilmeyen taşımalarda, malzemenin teslim ve yollanmasında parasız ve bir mükafat beklemeden çalıştıklarını gördüm. (Kastamonu Havalisi Komutanı Muhittin Paşa'nın "Genelkurmay Başkanlığı"na verdiği bir rapordan)

KOMNINI, Anna:

Karşı konulmaz ve baş edilmez akışı içinde bütün yaratıkları sürükleyen zaman,herkesi ve her şeyi karanlıklara gömer. Ama tarihin anlattıkları, zamanın selleri karşısında bir set gibi durur, karşı konulmaz akışını göğüsler ve zamanın içinde yapılmış ne varsa, gücünün yettiğince onları birbirlerine bağlar, güvenliğe kavuşturur, unutulmanın hiçliğine sürüklenmelerine engel olur.

CARTER, Jimmy:

Petrole uygulanan ambargo, doğrudan Ortadoğu petrollerini kontrol altına almak için yapılmış bir harekettir. Bundan böyle, yabancı bir gücün "Basra Körfezi"ni kontrol altına almak için atacağı her adım, Amerika Birleşik Devletleri'nin hayati çıkarlarına karşı yapılmış bir tehdit olarak görülecektir. (23 Ocak 1980)

Petrole sahip olmak, aynı zamanda güce sahip olmaktır.

CLARKE, George (Lord Sydenham):

Biz Yahudi toplumuna değil, Siyonist bir gruba taviz verdik. Doğu'ya acı tohumlar serptik. Ve hiç kimse bu acıların ve zulmün nerede son bulacağını bugünden kestiremez!

PELED, Miko:

İsrail ordusu dünyadaki en eğitimli, en donanımlı, en iyi beslenen terör örgütlerinden birisidir.

Oyunun adı: Filistin'i silmek, halkından kurtulmak ve ülkeyi Arapsızlaştırmak!

HARKABI, Yehoshafat:

İsrail rejiminin uygulamaları dünyadaki günahsız Yahudileri olumsuz etkileyebilir.

ŞAKED, Ayelet (İsrail Adalet Bakanı):

Uluslararası topluma, İsrail'in de yararına olan, Türkiye ve İran'ın arasında yer alacak bir Kürt devleti kurulması konusunda çağrı yapmalıyız. Kürtler, İsrail halkının dostudur!

YALÇIN, Hasan:

Dönek, kendini önemsizleştirmiş adam demektir. Dönmek, beynin ve vicdanın satılmasıdır. Tamamen ve toptan, bir evin içindeki eşyalarla birlikte satılması gibi... Dönmek, kişiliğin kırılmasıdır. Hangisi daha aşağılayıcı ve acımasızdır acaba, yüzün ameliyatla değiştirilmesi mi yoksa ruhun teslim alınıp dönekleştirilmesi mi? İtirafçı, boyun eğmek zorunda kaldığını öne sürebilir. Dönek ise bıçağın altına gönüllü yatmış adamdır!.

Hep aynı şekilde geçen günler, yan yana dizilmiş konserve kutularına benzer. Bir tanesini yaşadığınızda, hepsini yaşamış olursunuz. Yeniden bir kutu açıp, aynı konserveyi bir kere, bir kere daha yemek tabii sıkıcıdır. Cezaevinden çıkınca insan, günleri tek tek anımsayamaz, tek bir gün kalmıştır belleğinde. Ama işte o aynı tek bir gün, yıllarca sürmüştür. Cezaevini zorlaştıran zamanın tek düze akışıdır.

KOHL, Helmut:

Türkiye'nin AB'ye tam üye olması, birlik için ciddi bir tehlikedir. Bu nedenle Türkiye'nin AB'ye alınmasına karşı çıkıyoruz.

IŞIL, Zühtü:

1908 Meşrutiyet İnkılabı olduğu zamanda bizim nesil 10-15 yaşlarında idi. Hürriyet, Adalet, Müsavat (eşitlik), Uhuvvet (kardeşlik) diye dört inanç doğmuştu. İttihat ve Terakki Fırkası, Hürriyet'i ilan ettiği o gün bizler de "Yaşasın Hürriyet" diye bu heyecanlı günleri alkışlamıştık.

GOUGES, Olympe de:

Haklar doğuştandır, kadınlarla erkekler eşittir ve kadınlar erkeklerin yaptığı işlerin hepsini yapabilirler.

Kadının giyotin sehpasına çıkma hakkı varsa, kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır!

CLINTON, Hillary:

Geldik, gördük, O (Kaddafi) öldü!

NURİYE Hanım:

Paşa Hazretleri (Mustafa Kemal Atatürk'e hitaben), Türk kadınlığının ruhundaki büyük sızıyı açmak istiyorum. Türk kadınlığı içinde öyle bir sızı, öyle bir yara ve elem saklıyor ki, gizliyor ki, bunu ancak şimdi açabiliyoruz muhterem Paşa... Bu kadar büyük inkılaba sebep olan büyük ve muhterem şahsiyetleri yetiştiren analar, doğuran analar veyahut kardeşlerini her zaman sınır boylarına gönderen kadınlar, her zaman için öteden beri sefil bir haldedir. Onların erkekler gibi hür, muhterem ve temiz bir hakkı, onların da erkekler gibi hür ve mukaddes bir hakkı olmayacak mıdır? (2 Şubat 1923, İzmir - Kız Muallim Mektebi Edebiyat Öğretmeni)

RESNELİ Niyazi Bey:

Alçakça yaşamaktansa ölmeyi seçtim. Onun için mavzerlerle silahlı ikiyüz vatan çocuğu ile vatanım için ölmeye gidiyorum.

"Reval mülakatı"nın bütün Türklüğün gönlünde yarattığı karanlığın, ancak milletçe bir ölümü göze almak suretiyle nihayet bulacağını düşünüyordum!

Siyaset istikametinde Mithat Paşa'nın, edebiyat sahasında Şinasi'nin, millet yolunda Namık Kemal'in çocuklarıyız.

SADIK, Muhammed:

Mustafa Kemal Atatürk'ün etkisi Türkiye'nin sınırlarını aşarak çok uzaklara erişmiş ve sömürü tutsaklığı altında inleyen herkese esin kaynağı olmuştur. O, yeni bir uyanışın kapısını açmış, Asya'da özgürlüğü başlatmıştır. Türkiye'deki kurtuluş akımıyla Ankara'da sömürgeciliğin ölüm çanlarını çaldırmıştır.

ÇETİN, Cahit:

Batı emperyalizmi kendi dışındaki ülkelerde örgütlü tarım istemiyor. İşin dramatik yanı bizler bu tuzağa düşüp, büyük sermayenin karşısında durabilecek en önemli birleştirici gücümüzü kaybediyoruz. Kooperatif ve birliklerimize sahip çıkmalıyız. 16 tarım satış kooperatifleri birliklerinden kaçı faal, en önemlisi kaç tanesi etkili pazar politikasını yürütebiliyor, buna bakmak lazım.

KAISER Wilhelm II:

Bir denizci devletin gemici yetiştirebilmesi büyük bir donanma teşkil etmesinden güçtür. Çünkü devlet gerek görünce bir kaç donanma alabilir. Fakat kendisine lazım olan binlerce becerikli gemiciyi alamaz. Bunun için gemici yetiştirmeliyiz.

KARAMOLLAOĞLU, Temel:

Batılılar 'Benim karnım doyuyorsa geri kalanların canı cehenneme" diyorlar. "Ne yapıp yapıp biz bunları kavga içinde tutalım" istiyorlar. Müslümanları birbirleriyle çatıştırmak istiyorlar. Mezhep farklılıklarını bunun için kaşıyorlar.

Demiri demirle dövdüler, biri sıcak biri soğuktu; insanı insanla kırdılar, biri aç biri toktu.

Emperyalistler mezhep farklılıklarını gündeme getiriyorlar, ırkçılığı aramıza sokuyorlar. Bölgemizi işgal edip kaynaklarını sömürmek istiyorlar. Her iki tarafı da kendi verdikleri silahlarla donatıyorlar. Aklımızı başımıza almazsak, biz bu beladan kurtulamayız.

İçinde yaşadığımız bölge, dünyanın adeta merkezidir. Tarih boyunca bu bölge büyük önem taşımıştır. Dünyada hakimiyet kurmak isteyenler tarafından bölgemiz stratejik kabul ediliyor. Dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz yatakları da bu bölgede... O yüzden ellerini bu bölgeden çekmiyorlar.

Müslüman ülkelerin birbirine düşmesi düşündürücüdür. Bugün yaşadığımız farklı bir dünya... Zalimler gücü ellerine geçirmişler, kendi menfaatleri için o gücü sonuna kadar kullanmaktan çekinmiyorlar.

SOROS, George:

Türkiye'nin en iyi ihraç ürünü ordusudur!

NEJAT, Ethem:

Darülmualliminli genç! Sen kendin çok iyi biliyorsun ki sen proleter evladısın. Baban nasıl kolunun kuvvetiyle çalışıyor ise sen de günde on-onbeş saat kafanı yorarak, beynini çatlatarak çalışacaksın. Bugün daha pek genç ve mektep talebesi isen, yarın bugünkü tarz-ı hükümetin muhakir gördüğü bir iptidai mektebin mürebbisi olacaksın. Ve muallimlerin çektiği azabı, açlığı çekmeye ve mektebin ve talebelerinle devletluların mektebi yanında hakir kalmaya mahkum olacaksın. O halde ey genç! Ey yarının mürebbisi! Şimdiden menfaatini bil! Sen gündelikle çalışan işçiden başka bir şey değilsin! Koluyla çalışan, uzvi faaliyetini bir lokma yiyeceğe hasreden, bu haksız ve hain cemiyet içinde ilimden, fenden hisse ve kısmet alamayan biçare işçi gençler ile bir sırada, bir halde, bir endişede olduğunu idrak et. Onlarla elele ver, "yevm-i cedit, rızkı cedit" yaşayan sınıfın gençleri, çocuklarıyla birlikte çalış, yarının inkılap hazırlıklarını yap! (1919)

PUŞKİN, Aleksandır:

Ilımlılık artık uygun değil
Vahşi bir İskitli gibi içmek istiyorum.

Şu günlerde onca kişinin başını döndüren
O meşhur haklara pek değer vermiyorum.
Bambaşka, daha iyi haklar var gönlümde yatan;
Bir başka, daha iyi bir özgürlük isteğim.

KANDINSKY, Wassily:

Bizler, Cengizhan'ın torunlarıyız!

TAINE, Hippolythe Adolphe:

Ticaret, Balzac'ta şiirsel hale gelmiştir.

ÖLÇEN, Ali Nejat:

Türkiye'de gerici ve tutucu kadrolar ve onların siyasal partileri, bilimsel açıdan tam bir ikircilik ve yüzsüzlük içindedirler. Dine saygılı olmadan prototip din olgusunu yeniden yaratmaya çalışırlar ve eğitimi buna göre koşullandırmayı yöntem olarak ele alırlar. Çünkü o kadroların gereksinim duydukları kitleler soru sormayan, sorgulamayan ve inançlarını düşüncenin denetiminden geçirmeyen bireylerden oluşmalıdır. Dogmalara başka türlü bağlı kalınmaz. O nedenledir ki Mustafa Kemal Atatürk'ün "Cumhuriyet"in evrensel ilkelerine ve yapılandırdığı demokratik, laik ve ulusalcı devlet modeline karşıdırlar. Siyasal iktidara ortak oldukları zaman, demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden söz ederek ilk önce "Milli Eğitim" sistemini ters yüz etmeyi amaç alacaklardır.

QUENTIN FOUQUIER-TINVILLE, Antoine:

Aşk, birine seni mahvetme yetkisi vermek ve bunu kullanmayacağına güvenmektir.

TESLA, Nikola:

Evrenin gizemini anlamak istiyorsanız enerji, frekans ve tütreşim cinsinden düşünün!

O kadar cahilsiniz ki, dininiz var diye ahlaka ihtiyacınız kalmadığını sanıyorsunuz.

ALİ, Muhammed:

Bkz.: CLAY, Cassius Marcellus.

YILDIZ, Merih:

Hepimize yetecek aydınlık bir dünya yaratmak ellerimizde. Emperyalist güçlerin böl, parçala, yönet oyunlarını bozmak, dünyaya ve bütün canlılara sahip çıkmak ellerimizde. Nerede ve nasıl olursak olalım, bu sorumluluk hepimizin ve hiçbirimiz için geç değil, dünyayı yeşertmek ve sevgiyle beslemek istiyorsak...

ANDREASEN, Nancy Coover:

Asıl onarılması gerekenin "kendiliklerimiz/ruhumuz" olduğunu kabullenmek zorundayız.

Psikiyatri, insancı bir uzmanlık dalıdır. Ruh hekimleri insana ulaşmaya çalışırken ellerinden gelen yardımı yapmak isterler. Bu güdü bazen bireysel düzlemi aşıp topluma yönelir, bir bütün olarak topluma yardım etmek isterler. Bu belki de aşırı olabilecek bir benimsemedir. Ruh hekimlerinin yardım edebilecekleri bir anlamda doğrudur, ancak kendi sınırlarını da bilmek zorundadırlar.

SERDAROĞLU, Emin Bülend:

Garb'ın cebin-i zalimi affetmedim seni
Türk'üm ve düşmanım sana kalsam da tek bir kişi...

GEORGEON, François:

Osmanlı toplumunda eğitilmiş ve okumuş seçkinler ile halk arasındaki hatırı sayılır derinlikteki uçurum, reform yanlılarının kaçınılmaz olarak karşılaştıkları bir sorundu. 1910'dan sonra "Türk Milliyetçisi" aydınlar arasında "halk" kavramı yeni bir ilgi alanı haline geldi.

EISNER, Will:

Çizgi romanlarda pek az şey tesadüfidir!

ÜÇOK, Coşkun:

Fransızlar, İngilizler Türkçe konuştukları zaman şiveleri bize nasıl hoş geliyorsa, Ezan'ı ve Kur'an'ı Arapça okuduğumuzda da Arap'a hoş geliyor. Çünkü şiveyi veremiyoruz.

REDEKER, Horst:

Edebiyata ne yandan bakılırsa bakılsın, hangi sorunları ya da oluntuları ele alacak olursa olsun, eninde sonunda, edebiyatın kendi özgül içeriksel işlevine gelip dayanılır, buysa bir sanat türü olarak edebiyata ilişkin bir şey olup, tam ve kesin olarak tanımlanması gerekir. O zaman, her yönden kendini doğrulayan şey şudur: Edebiyat, ortak topluluk ile birey arasındaki uygunluğun ölçüsünde toplumsal ilişkilerin değerlendirilmesine yöneliktir, bu değerlendirmenin öznesi kadar nesnesi de ancak somut tarihsel ve toplumsal bir biçimde ortaya çıkabilir, belli edebi öznenin de bağlı bulunduğu somut sınıfsal güçlerle birlikte belirli bir çağın kendi koşulları içinde varolabilir ancak!

GÖNÜLLÜ, Mustafa Talha:

Bir erkeğin yabancı bir kadınla tokalaşması, ateş tutmaktan daha korkunçtur. Namahremin elini tutan, cehennem ateşini de avuçlamış gibi olur. (Günümüzde bir üniversite rektörünün ağzından dökülen saçma sözler demeti...)

BION, Wilfred Ruprecht:

Dil, bir şizofren tarafından üç şekilde kullanılır: Bir eylem biçimi olarak, bir iletişim yöntemi olarak ve bir düşünce biçimi olarak...

BAYKAL, Ayşe:

Dünya, süper kahramanların neredeyse hepsini erkek olarak ilan etse de; dünyayı savaştan, İslam'ı bağnazlıktan kurtaracak olan yine kadınlardır!

CARUS, Titus Lucretius:

Karanlık cehennem de yoktur ölümden sonra,
Hep yeni kuşaklar yaratacak madde vardır.
Uygun yaşam süreleri tamamlandığında
Onlar da gidecektir, onlardan sonra gelenler de.
Her şey birbirinden doğmuş olacak böylece,
Kimse el koyamaz, sahip çıkamaz yaşama...

HERZEN, Alexander:

Gerçek bir İskitli, bu eski dünya kendi kendisini yok ederken keyifle izliyorum ve sizin için içimde en ufak bir acıma duygusu bile yok!

Moskova Rusya'nın kalbi, Petersburg ise aklıdır!

BLOK, Alexander:

Gelin savaşın! Evet, biz İskitleriz; Asyalı, çekik gözlü, hırslı kavim...

BEHRENGİ, Samed:

Çocuklar pahalı şeyler istemezler, buna ihtiyaçları yoktur. Çocuklar içine sevgi kattıkları şeyleri zenginleştirirler, büyükler bunu fark edemezler.

SORGUN, Taylan:

Mustafa Kemal Paşa'nın kadrosuyla birlikte başlattığı "Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali" dünyanın dördüncü büyük devrimidir. Dünyayı siyasi ve iktisadi bakımdan derinden etkilemiştir. "Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali" bütün dünyayı etkilerken taç ve tahtların da yıkılmasına öncülük etmiştir. Cumhuriyet; "Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali"nin esaslarının başındadır, tahtlar ve taçlar yerine halk egemen olmuştur.

KEÇECİZADE Mehmed Fuad Paşa:

Üçyüz senedir yabancılar dışarıdan, biz içeriden Osmanlı'yı yıkamadık! (III. Napolyon'a hitaben)

EKŞİ, Oktay:

Büyük Atatürk'ün bir ulusu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak için yaptığı devrimlerin ve koyduğu ilkelerin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu bugünün dünyasına aklıyla bakan herkesin -özellikle çağdaş demokrasiler aydınlarının- kabul ettiğini görüyorum. O nedenle Atatürk sadece ulus olarak bizim değil, giderek tüm insanlık aleminin "ortak değeri" statüsü kazanmaktadır.

Vatandaşın gerçekleri öğrenme hakkı vardır. Vatandaşlar bu haklarına sahip çıkmalılar ve kamu otoritelerinden hesap sormalıdırlar!

LOBANOVSKI, Valeriy Vasiloviç:

Futbol, önceden tanımlanmış bir alanda hareket eden ve çeşitli kısıtlamalara, yani oyun kurallarına bağlı olan 22 unsurlu bir sistem, 11'er sistemli iki alt sistemdir. Bu iki altsistem birbirine eşitse, sonuç beraberlik olacaktır. Biri diğerinden daha güçlüyse, güçlü olan kazanacaktır.

Kusursuz bir sporcu yüzde bir yetenek ve yüzde doksandokuz çalışma bileşenlerinden meydana gelir.

Modern futbolda şansa ya da kazalara yaslanmak olanaksızdır. Kendilerini ortak oyun fikrine tabi kılacak bir topluluk, bir insanlar kollektifi yaratmak gereklidir.

Tüm yaşam sayılardan ibarettir.

TÜKENMEZ, Metin:

Teknik direktörlükte ilerlemek ve başarılı olmak isteyen kişi, bütün spor kariyerini yakıp küllerinden yeniden doğmalıdır!

KILIÇ, Mahmut Erol:

Bir toplumun felsefesinde "iyi insan", "kamil insan" hedefi yoksa, evrende boşluk yoktur görüşünce "kötülük" yönüne, "karanlıklar" yönüne doğru eğilim öne çıkar.

Kötü insan üretiminin nedenlerini bulmamız gereklidir.

HENRY, Thierry:

Birçok ırk ve birçok insan futbolun içerisinde... O yüzden ırkçılığa dur demenin en iyi yollarından biri futboldur.

VOROSHILOV, Kliment:

Türkler, vatanlarının cümle kapısını kahramanlıkla müdafaa ettiler.

OBAMA, Barack:

ABD, dünyanın en güçlü devletidir. Bazı hükümetler bizim belirlediğimiz çizginin dışına çıkarsa, bileklerini bükeriz!

PAK, Namık Kemal:

Ancak bilimin aydınlığıyla bir ütopya yaratabiliriz.

Hiçbir mesleki kıskançlık göstermeden, bilimsel olarak tüm bildiklerimi, kendime saklamadan, insanlarla cömertçe paylaşmayı çok sevdim, son yolculuğa çıkmadan tüm bildiklerimi mümkün olduğunca çok insana aktarmaya çaba sarf ediyorum. Bu nedenle de iyi bir öğretmen olduğumu söylerler.

Ne dediğinizden çok; nasıl yaşadığınız, ne yaptığınız, nasıl örnek olduğunuzun önemli olduğunu gördüm. Bu özelliklerin, aile fertlerimin de temel özellikleri olması en büyük mutluluk kaynağım. Eşimin ve çocuklarımın da vermeyi, paylaşmayı seven, uyumlu ve efendi insanlar olmasından hep gurur duydum.

KUNDAKÇI, Hasan:

Bayrak bir milleti temsil eder. Biz, rengini şehitlerimizin kanından alan bayrağımızın arkasından gider, O'nun altında savaşır ve ölürüz. O'na uzanan elleri kırar, dilleri keser kopartırız. Bunu da Türk Silahlı Kuvvetleri değil, Türk halkı yapar. Kıbrıs'ta bayrağımızı indirmeye kalkanı nasıl aşağı indirmişsek, burada da bayrağımızı indirmek isteyenleri, indiririz!

FREIRE, Paulo:

Eğitilmiş ve mesleklendirilmiş insan kendi sözünü söyleme, dünyayı adlandırma hakkını, bilincini ve bilgisini elinde bulundurur. Geleceğin bireyi olan yeni insan da işte buradan çıkar.

İnsanlaşma kaygısı öncelikle, insandışılaşmanın sadece varlıksal bir olasılık değil, ayrıca tarihsel bir gerçeklik olarak da fark edilmesini sağlar. Ve insan, insandışılaşma derecesini algılarken, insanlaşma uygulanabilir bir olasılık mıdır diye kendine sorar.

TİMUR:

Gökte bir Tanrı, yerde bir hakan olur.

Ülkeler kılıçla alınır, ancak adaletle korunur.

KARAKAŞ, Sabiha:

Dersim isyanında asker gelmeseydi, namusumuz bile kalmayacaktı. Sabahlara kadar bu gece hangimizi kaçıracaklar diye korkuyla bekliyorduk. Bu isyanı başlatan Seyit Rıza'dır. Gelirler; senin köyünü basarlar, malını mülkünü alırlar, yakar yıkarlardı. Karşı çıkarsan da öldürür, giderlerdi.

WILCZEK, Frank:

Hata yapmıyorsan, problemlerin üzerine yeterince gidemiyorsun demektir. İşte bu, en büyük hatadır.

PETERS, Tom:

En harika zaman gelecek beş dakikadır. Bu saniyeden sonraki beş dakikayı en iyi biçimde harca!

MORPINAR, Yaşar:

Baba-kız arasında kurulan ilşkinin niteliği o kızın hayatı boyunca kuracağı ilişkilerin niteliğini belirler.

Babasız olmak zordur. Babası varken babasız olmak daha da zordur.

Eğer bir kız çocuğunuz varsa bilin ki hayattaki en önemli figür babasıdır.

Kız çocuklarınızı kırılmaktan, kandırılmaktan, cehaletten koruyun ki kendilerini korumayı öğrensinler.

Kızlarınıza güç verin ki gücü dışarıda bir yerde, başka birinde aramasınlar.

Kızlarınıza güvenin. Kızlarınızın eğitimi için varınızı yoğunuzu ortaya dökün!

KOCASAKAL, Ümit:

Atatürk düşmanlarıyla bir arada yürümem!

CÜBBELİ Ahmet Hoca:

İslamda kız çocukları ile eğleşmeye "kabaklama" denir. Ama laik ve ateistler buna taciz, hatta tecavüz derler. İmamın kıza yaptığı İslam'a uygundur!

ŞALCIOĞLU, Kalust:

Aklında olanı hayata geçirecek cesareti olmayanların ömürleri, cesaretli ve başarılı insanların dedikodularını yapmakla geçer!

YÜCEL, Kürşad:

Öyle bir an gelir ki bazı yolların dönüşü, bazı hataların özürü, bazı insanların anlamı olmaz!

LOPEZ, Jennifer:

Savaştan yeni çıkmış bir ülkenin onca derdi varken kadınlara haklarını veren ve bunu dünyada kimse yapmazken seçme ve seçilme olanağını sağlayan dünya lideri Atatürk'ü biliyor ve seviyorum.

JARA, Viktor:

Ah Tanrım; bu mudur yarattığın dünya, yedi günlük mucize ve emekten sonra?

ELIOT, Thomas Stearns:

En büyük kızgınlık genelde suskunluktur. Bunu çoğu kimse anlamaz.

Sadece fazla ileri gitme riskini göze alanlar ne kadar ileri gidebileceğini öğrenir.

ESCOBAR, Pablo:

Eğer meclis uyuşturucu araştırılmasın demişse, kesinlikle uyuşturucudan para kazanan vekil vardır.

YEW, Lee Kuan:

Eğer hırsızlar yollarda güvenle yürüyorlarsa bunun iki nedeni vardır: Ya rejim büyük hırsızdır ya da halk aşırı aptaldır.

MINGUS, Charles:

Herhangi biri basit olan bir şeyi çok karışık bir hale sokabilir, yaratıcılık karmaşık olanı sade bir hale dönüştürmektir.

HALİD, Leyla:

Çiçeklerimizi koparabilirler, ama baharın gelişini engelleyemezler.

ORBAN, Viktor Mihaly:

Artık Doğu'nun yıldızı yükseliyor. Asya'nın yükselişinin damgasını vurduğu bir döneme giriyoruz.

KENNAN, George Frost:

ABD olarak dünya servetinin yarısına sahibiz, ama nüfusumuz dünya nüfusunun sadece yüzde 6'sı. Bu dengesizliği koruyabilmemiz için çok güçlü olmamız lazım. Bunun için de duygusallığı, demokrasiyi, insan haklarını filan bir tarafa bırakıp, mutlak güç sahibi olmaya ve karşıtlarımızı ezmeye bakmalıyız.

TATI, Jacques:

Ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terk ettikten sonra başlasın.

GÜL, Feyyaz Kadri:

Aşk ve kavga iç içedir iyi bir şiirde...

KAFTANCIOĞLU, Ümit:

Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer.

KOTOĞYAN, Agop (Kolsuz Agop):

Boş başak dik, dolu başak eğiktir derler. Ben hep eğik gezdim şu dünyada. Kibirden nefret ettim. Boş başaklar gibi diklenmedim, caka satmadım, her şeyi biliyorum demedim. Burnumun dikine gitmedim, bilginin ve bilimin ipine sarıldım. İşimi şansa bırakmadım. Çünkü, çok çalıştım ve boşluk bırakmadım.

Ülkemde çok acı çektim, sefaletin dibinde yaşadım. Doğrudur: Dedemi, çocukluğumu, kolumu kaybettim, ama yolumu kaybetmedim. Bu ülkede yaşayan milyonlarca insandan hiçbir zaman farklı olmadığımı düşündüm. Bu topraklarda yaşayan tüm insanları kardeşim olarak benimsedim. Bir ülkeyi sevmek demek, bu topraklarda geçirdiğin güzel ve iyi günleri sevmek demek değildir. İyi günde ve kötü günde burada olmak, vatanın yanında kalmak demektir yurt sevgisi.

UÇAKAN, Mesut:

Hepimiz sonsuz karelerden oluşan bir filmin içindeyiz.

İKİNCİ Mustafa:

Bana ağırlık ve hazine lazım değil. Yerinde kuru ekmek yerim. Vücudumu din uğruna esirgemem. Her ne denli zahmet arzulanırsa, sabr-ü tahammül eylerim. Halka hizmet tamama ermeyince seferden dönmem. Elbette kendim giderim!

Zevk, sefa ve rahatı kendimize haram eylemişizdir.

İKİNCİ Süleyman:

İKİNCİ Süleyman:

Emir Allah'ındır... Lakin kulların hiç hatası yok mudur?

SULTAN IV. Murad:

Alçaklar! Unutmayın ki intikam gecikir, ama asla yaşlanmaz.

Bağdat'ı almaya çalışmak, Bağdat'ın kendinden daha mı güzeldi ne?

Kılıç kınından çıkmadıkça it sürüsü dağılmaz.

BEŞİNCİ Mehmet Reşad:

Ben Osmanlı Padişahı, İslam Halifesi, fakat her şeyden evvel Türk Hakanıyım.

LAMARQUE, Jean Maximilien:

Demiryollarının askeri amaçla kullanımı barut kadar değerlidir.

PREE, Max de:

Sonuç olarak şunu unutmamak önemlidir: Olmamız gereken şeyi, olduğumuz gibi kalarak olamayız.

WHEELER, Mortimer:

Arkeoloji bir meslek değil, kan davasıdır.

SPOEHR, Thomas:

Hepimizin kafasında her şeyi yapabilecek kaabiliyete sahip ABD vatandaşı imajı var. Ancak bu imaj, artık gerçeklerle örtüşmüyor.

ARSEL, İlhan:

XIX. yüzyılda Vahhabiler Türklerin müslümanlıkla ilgilerinin bulunmadığını öne sürmüşlerdir.

Arap, kendisini "Kavm-i Necip" şeklinde üstün görmek için çok uğraşmıştır.

Arap tanımlamasına göre Türk vahşidir, yağmacıdır, kaba ve haşindir, uygarlık düşmanıdır, kanun duygusundan yoksundur.

Muhammed'e göre Araplar için korkutucu ve felaket doğurucu iki millet vardır: Yahudiler ve Türkler.

Türk'e karşı en haksız, en ağır, en yersiz suçlamalar ve iftiralar daima Araptan gelmiştir.

ADIVAR, Abdülhak Adnan:

Osmanlı Türkiyesi uzun yıllarda matematik, fizik, tabii ilimler ve tıpta hala Ortaçağ'ın koyu dumanları içinde boğulmuş kalmıştı.

YILDIZ, Nurettin (Din Adamı):

Altı yaşında kız çocuğu ile evlenilebilir.

Bir erkeğin kadın spiker izlemesi caiz değildir.

Bir kadın çalışmayı tercih ederek fuhuşa hazırlık yapmış olur.

ERDEN, Fatma Seher (Kara Fatma):

Bundan sonra erkek kadın hep beraber çalışacağız. Kadın peçesiz ve yüzü açık gezmekle iffetini kaybetmez. Zaten memleket bizden o kadar çok hizmet istiyor ki... Bunlar arasında peçe ve çarşafı düşünecek halde değiliz. (1923 yılında "Tanin Gazetesi"ne verdiği mülakattan)

İstanbullu hemşirelerimize silahı kapıp cepheye gidin denilemez. Fakat onlara düşen iş, silah kullanmaktan daha büyüktür. Şimdiden sonra Anadolu'ya gitmeli ve cahil Anadolu kadınının gözünü açmalı. Anadolu halkı, hele kadınları İstanbullu hanımları seve seve karşılayacak, onların söylediklerini harfiyen yapacaktır. (Aynı mülakattan)

Vatanımın büyük kurtarıcısı Ebedi Şef'in, layık olmadığım büyük iltifatı beni son derece sevindirmiştir. Esasen yapmış olduğum hizmetten hiçbir menfaat beklemiyorum. Bu itibarla taltif edilmiş olduğum rütbenin mukabilinde verilecek maaşımı "Kızılay"a terk etmekle son vazifemi yaptım. (Vatana yapmış olduğu hizmetten dolayı İstiklal Madalyası ile onurlandırılması ve kendisine maaş bağlanması üzerine Fatma Seher Erden'in açıkladığı görüşü)

BLAIR, Tony:

Hukuk üstündür, ama ulusal çıkarlarımızdan daha üstün değildir.

AY, Nazif:

Çoğu din adamının zoruna gidiyor ama İslami kaynakların, dokümanların çoğunda sapkınlığa varan ifadeler ve uygulamalar yer alıyor. Fetvalar sapıklıktan geçilmiyor. İslam geleneği ve inancı pozitif hukukla çatışmaya başladı. İslam, gelenekselin dışına çıkma ve reform ihtiyacını artık bas bas bağırıyor.

Herkes kendi canından ve sağlığından sorumludur.

KAYA, Şükrü:

Avrupa'nın üzerinde ağır bir kara bulut var. Biz yurdumuzu bu tehlikeli ateşten korumaya hazırız, ancak iç cephemizden de emin olmak zorundayız! (İçişleri Bakanı / 1927-1938)

Biz akan, coşan inkılap çağlayanı içinde birer su zerresiyiz. Güneş ziyası ile ara sıra parlayan bu zerrelerin o büyük şelalenin kütlesine katılıp gitmesi mukadderdir. Kuvvet ve kudret o küçük zerrelerden doğan çağlayandadır, millettedir.

Dinler, işlerini bitirmiş, vazifeleri tükenmiş, yeniden uzviyet ve hayatiyet bulamayan müesseselerdir. Dinler, vicdanlarda ve mabedlerde kalmalı, maddi hayat ve dünya işlerine karışmamalıdır.

Tarihte deterministiz, icraatta pragmatik maddiyatçıyız.

SERTEL, Sabiha:

Geçmişi toptan inkar etmek, tarihin akışı içinde meydana gelen tekamülü inkar etmektir.

Her devrin edipleri, şairleri yaşadıkları devrin ve toplumun mahsulüdür. Sosyal yapıda yer alan gelişmeler, edebiyatta da etkisini gösterir.

AKBAY, Ertuğrul:

Mutlu olmanın yolları:
1. İnançlı ve tevekküllü olmak,
2. Sağlıklı olmak,
3. Kıskanç ve kindar olmamak,
4. Merhametli ve affedici olmak,
5. Nefret etmemek,
6. Vicdanlı ve yardımsever olmak,
7. Dürüst olmak,
8. Açgözlü ve bencil olmamak,
9. Beş duyuya hakim olmak...

ABDULLAH, Bessam Abu:

Geleceğin akıllı ve hikmet sahibi insanlara ihtiyacı var, savaşçılara değil!

İnanıyorum ki zeytin dalı, ağaca dönüşecek ve o ağaçtan evlatlarımız ve torunlarımız da yararlanacak. Nefret, kin, mezhepçi, ayrımcı, aşırı milliyetçi dil ve tutum bölgeye kanlı facialardan, yıkımlardan başka şey getirmedi.

TRÖBST, Hans:

Koca köyde hemen hemen hiç erkek kalmamıştı. Hepsi askere alınmış ya da Balkan ve Dünya savaşlarında şehit düşmüştü ve gördüğüm bize hizmet eden beş erkekten her birinin herhangi bir ağır yarası vardı. Birinin parmağı kopmuştu. Diğerinin kolu kıpırdamıyordu. Üçüncü topallıyordu ve diğer ikisi savaşta aldığı bir sakatlıktan muzdaripti. Bu gözlemi bütün köylerde yaptım. Türkiye'nin son savaşlarda ne kadar insan yitirdiğini tahmin etmek mümkündür. Yine de burası umudunu yitirmeyen ve ulusal varlığı için savaşmayı sürdüren tek ülkeydi. Bedeli, tamamen yok olmak olsa bile... (Kurtuluş Savaşı'na istihkam uzmanı olarak katılan tek yabancı subay olan Alman Yüzbaşı Hans Tröbst'ün hatıratından...)

ÖZ, Doğan:

ABD ve çok uluslu ortaklıklar, Ortadoğu sorununu kendi açılarından büyük ölçüde çözmek amacını gütmektedirler. Bu sonuca ulaşmada CIA, AID, İsrail gizli haber alma örgütü, kontrgerilla gibi gizli örgütler devlet aygıtını geniş ölçüde kendi amaçlarına uygun biçimde dönüştürerek demokrasi düşmanı akımları iktidar etmeyi öngörmüşlerdir.

Amaç, şiddet ve anarşi eylemlerini yok etmek ve en doğal insan haklarını yaşanan bir gerçek durumuna getirerek toplumda can ve mal güvenliğini sağlamak, düşünce ve inanç özgürlüğünü korumak, demokrasiye bütün gerekleriyle işlerlik kazandırmaktır.

Anneniz ve ben yalnız insanları sevdik. Yalnız toplumun mutlu olmasını istedik. Yalnız kendimizden verdik. Hiçbir şeyden yılmayalım. Başarılarımıza hiç korkmadan yürüyelim. Yeni bir tür insan, yaratıcı insan olmaya yürüyelim. (16 Mayıs 1974'te Mardin'den çocuklarına yazdığı mektuptan)

Bazı goşist sol akımlar gerçek hedefmiş gibi gösterilerek, hedef saptırılarak sıkıyönetimi çağırma, seçimle, olmazsa darbeyle iktidar olma, demokratik yaşama biçimini yok ederek halkı sömürmenin tek seçenek durumuna getirilme çalışmasıdır yapılan...

Yaptığımız aralıksız araştırmalarımız ve çalışmalarımız, ilk bakışta can ve mal güvenliğini tehdit eder gibi görünen şiddet olaylarının "anarşik eylemler" olarak nitelenecek kadar basit olmadığını göstermektedir.

HAMILTON, Ian:

"Conk Bayırı" tepelerine yaklaşmış ve tutunmuştuk. Türkler bu ana kadar işgal ettiğimiz mevzileri geri alamamışlardı. "Conk Bayırı"nda Türkler çok iyi bir kumandaya sahipler, bunu ilave etmeliyim. Başlarındaki generaller bizi baskınla bastırmadıkça yenemeyeceklerini biliyorlar. Haliyle durmadan baskın taarruzu deniyorlar. Zararı yok, ölmeyeceğiz ve asla teslim olmayacağız. (10 Ağustos 1915)

O'CONNOR, Flannery:

Çocukluğundan sağ çıkmayı başarabilmiş biri, gelecek hayatında kendine yetecek kadar bilgiye sahip olmuştur.

STOCKWELL, John:

Türkiye, başta CIA'nın, İsrail ve Batı istihbarat örgütlerinin merkezidir. Türkiye'nin her yerinde ve her sektöründeler. Özellikle dini tarikatlar ve sivil toplum kuruluşlarına dikkat ediniz. NATO'dan çıkmaz ve para ilişkilerini kontrol altına almazsanız ikinci bir Atatürk'e muhtaç kalabilirsiniz.

MELENCHON, Jean Luc:

Savaş, ilk önce gerçeği öldürür.

FİKRET, Tevfik:

Dünyada şereftir, yaşatan milleti, ferdi;
Silkin! Şu mezellet tozu uçsun üzerinden
İnsanlığı pamal eden alçaklığı ez, yık;
Billah yaşamak yerde sürüklenmeye değmez.

Milyonla barındırdığın ecsad arasından (Milyonla barındırdığın insan kılıklılar arasından)
Kaç nasiye vardır çıkacak pak u dirahşan? (Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?)

Sanat şahsi olamaz; kendi şahsı için asar-ı sanat vücuda getirenler bulunsa bile, sanatkarlar yalnız kendi şahısları için tevlid-i sanat edenler değildir. O halde sanatkarın hayat-ı umumiyeden ayrılmaması, bilakis onu tezyin ve takviye etmesi lazım gelir. (Servet-i Fünun, 1900)

ÖRNEK, Özden:

Milli bir savunma sanayi yaratamazsak, ulusal bağımsızlığımızı sonsuza dek koruyamayız!

ALOGAN, Yavuz:

Hem düşmanından korkan hem de kendisini bilmeyen hemen teslim olur!

SOLLERS, Philippe:

Evlilik, çoğu zaman taraflardan birinin kurban konumunda olduğu bir çatışmadır. İnsanlar birtakım hesaplarla ya da aldatıcı hayallere kapılarak evlenir; zaman, kitabına uygun bu kırılgan sözleşmeyi yıpratır, evlilik bozulur, insanlar yeniden evlenir ya da karşılıklı hayal kırıklıkları arasında çakılıp kalır.

Evlilikte, her iki taraf ta eşit olarak ve birbirini sürekli olumlu etkileyerek kendi yaratıcı karakterini korumalıdır.

Her türlü gericiliğe karşı bir sosyal eleştiri ve özgürlüğe düzülen şiirsel bir güzelleme olarak evlilik? Deneyin...

SWABY, Rachel:

Bilime meraklı olup kendilerine rol model arayan kızlar, bu modelleri bulmak için uğraşmak zorunda kalmamalılar. Bilim dünyasındaki kadınları ek iş olarak laboratuvarda çalışan eşler veya anomaliler olarak değil de bilim insanları olarak görmenin yanı sıra kız çocuklarına hangi konularda iyi oldukları ve nelerden hoşlanmaları gerektiğiyle ilgili dayatılan fikirleri düzelterek hem yeni nesil kimyagerlerin, arkeologların ve kardiyologların yetişmesini hızlandırmış oluruz hem de dünyanın saklı kalmış tarihini açığa çıkarmaya bir nebze daha yaklaşırız.

ROTHSCHILD, Amschel:

Bir ülkenin para basma yetkisini bana verin, kanunlarını kim yaparsa yapsın!

WOLFOWITZ, Paul:

Türkiye'de bize (ABD'ye) destek olacağını düşündüğümüz, aramızdaki ittifakın çok önemli ve geleneksel destekçisi olan ordu, hangi nedenle olursa olsun, o önemli ve oynaması gereken liderlik konumuna tam olarak sahip çıkamadı. Ordunun söylemesi gereken bir tek şey vardı: "Amerika'yı desteklemek Türkiye'nin çıkarınadır" demeliydi.

GARY, Romain:

Mutsuz insanlar ahlakçı olur.

LAWSON, Gallagher:

Hepimiz kazaların eseriyiz!

İnsanlar az da olsa özel hayatları kalsın diye duvarlar örmeye başladı. Artık etrafta onlarca meraklı göz var!

ÇÖLAŞAN, Tansel:

Yaşamakta olduğumuz karanlık günlerin esiri olmadan, umutsuzluğa düşmeden, lafa laf yetiştirmenin cazibesine kapılmadan, gelecek aydınlık, ferah ve güzel günler için yapmamız gerekenleri düşünmeliyiz. İhtiyaç ve hedefleri saptamak, planlarımızı yapmak ve yılmadan ilerlemek mecburiyetindeyiz. Biliyoruz ki Türkiye, kaybettiği yön duygusunu, planlı kalkınma heyecanını, emeğin üretim coşkusunu yeniden yaratabilecek beyinlere sahiptir. Yabancı reçetelerin, yabancı uzmanların ve onların cazibesine kapılmış yerli unsurların ülkemizi savurdukları yerden, kendi bilgi ve aklımızla çıkacağız! Teknoloji alıcısı değil; bilimde ilerlemiş, kendi teknolojisini yaratıp geliştiren kuşakları yetiştirebilmenin yollarını aramalıyız.

CURZON, George (Lord Curzon):

Türklerin en son talepleri Müttefikler için hakarettir ve tüm Avrupa'ya meydan okumadır. Türkiye, onlara verebileceğimiz tavizlerin bir sınırı olduğunu anlamak zorunda. O, İngiliz güçlerinin ve Avrupa kuvvetlerinin Türklerin yıkmayı başaramayacağı bir kaya olduğunu anlamak zorunda! (26.11.1922)

Yunan ordusuna, Türklere saldırmaları için gerekli emri verdim. (Amiral de Robeck'e hitaben - 7 Şubat 1920)

ABDÜLHAK Molla:

Hazır ol cenge, eğer ister isen sulh-ü salah!

BUTARIS, Yannis:

Atatürk Türk olabilir, ama önce Selanikli ve büyük bir şahsiyet...

Her zaman söylerim, Türklerle kardeşiz!

SANDERS, Otto Liman von:

1914 Kasım ayının ortalarına doğru, İslamiyet'in bir zamanlar en kıymetli silahı olan cihat, savaşın terazi kefesine atıldı ve törenle ilan edildi. Çok dindar olan Anadolulu askerler için cihada gerek yoktu; onlar, cihat olmadan da padişahları için kahramanca ve düşünmeksizin ölüme giderlerdi. Türk egemenliği altında olan Müslüman Araplar için ise cihat, Türkler ve Araplar arasındaki kökü derinlere giden zıtlıkları ve Türk yönetimine karşı nesillerdir büyüyen ve beslenen genel hoşnutsuzluğu dengeleyememişti.

Büyük iş başardınız! General Hamilton kazanmış olsaydı, İstanbul yolu açılmış olacaktı ve olay tarihe büyük bir İngiliz zaferi olarak geçecekti. Savaşın gidişi değişecekti. İngilizler, İstanbul'a Ruslarla birlikte gireceklerdi. Siz, yetersiz bir güçle bu büyük savaşın gidişini tersine çevirdiniz. Bu zafer, tarihe sizin adınızla geçti! (Mustafa Kemal'e hitaben)

GALİP, Reşid (Mustafa Reşid Baydur):

Beş-on yıl sonra fakültelerimizin çıkaracağı kitaplar, dergiler yeni buluşları, yeni araştırmaları bütün dünyaya yayacaklar, dünya bilginleri eserlerinde bizim yayınlarımızı da kaynak gösterecekler. İşte benim ülküm budur.

Devrimleri her yerde, herkese karşı savunacağız. Gerekirse babamıza ve çocuklarımıza karşı bile!

Devrimleri korumak için sizden müsaade istemiyorum. Hatayı yapan siz olsanız, sizi de eleştiririm! (Atatürk'e hitaben)

Velhasıl yeni üniversite, içinde çalışacak birkaç yüz kişi için kurulmuş lüks bir tesis değildir. Milletin, cumhuriyein, devletin, inkılabın en hayati, en temelli maksatlar ve ihtiyaçlar için bel bağladığı, yarının devlet ve millet adamları olacak gençliği, kaybedilmiş asırları kazandıracak şekil ve ruh kuvvetiyle yetiştirmek vazifesini başarmak için kurduğu kuvvetli bir 'irfan yurdu' olacaktır.

HOBSBAWM, Eric:

Uluslararası güçlere bakıldığında İspanyol İç Savaşı; bir Avrupa savaşının faşist ve komünist devletler arasında verilen, ikincisinin birincisine kıyasla dikkat çekici biçimde daha ihtiyatlı ve daha az kararlı olduğu minyatür bir uyarlaması idi.

KRUŞÇEV, Nikita:

Eğer Türkiye, Kıbrıs'ı istila ederse, Sovyetler Birliği'nin Türkiye aleyhinde harekete geçmek için başka bir şeyi kalmaz ve bu hareket askeri amaçlı olacaktır. (ABD Başkanı Lyndon Baines Johnson'a gönderdiği mektuptan)

Vassos Lissaridis'in Türkiye ile ilgili "Türkiye'den saldırı bekliyoruz, Rusya bizim için ne yapacaktır?" sorusuna karşılık olarak Nikita Kruşçev tabağındaki Yunanistan'dan gelen zeytini göstererek verdiği yanıt: "Bak bu zeytin senin vatanından gelmektedir. Size tehdit Türkiye'dendir. Güzel, hoş; ama bizim gibi muazzam ve güçlü bir ülke, Türkiye gibi küçük bir gücün ülkenizi istila etmesine izin vermez."

KAUTSKY, Karl:

"Biz beklemeyi öğrendik" dedi Engels bana, "ve şimdi siz de sizin zamanınızın gelmesini beklemeyi öğrenmelisiniz." Ancak bu bekleme ile kollarınızı kavuşturup ağzınızı açarak kendiliğindenci gelişmenin kızarmış güvercinlerinden birinin boğazınızdan aşağıya uçmasını beklemeyi kastetmedi; örgütleme ve propaganda çalışmasıyla, yorulmak bilmez bir çalışmayla beklemeyi kastetti. (Chicago, 1899)

ARZIK, Nimet:

At, sahibine göre kişner!

SAVATER, Fernando:

Özerklikle milliyetçilik yumuşamadı, bilendi! Ayrılıkçılık, bölgecilik ve bölgesel milliyetçilik fırsatçı bir hastalıktır. Bu hastalık, zayıflayan organizmalara saldırıyor. İspanyol devleti bir "Özerklik Devleti" olmaktan çıkıp, "Milliyetçilikler Devleti" halini aldı. Demokratikleşmenin olmazsa olmazı sayılan yerelleşme ve yerinden yönetimler egoizmi beslediği, eşitlik ve dayanışma duygularını zedelediği için aslında demokrasinin düşmanı! (İspanya'daki ayrılıkçı hareketler üzerine)

GREEN, Andre:

Bach, Goethe, Schiller tapınmasıyla yaşayan Alman halkı, belirli bir anda, tüm bunları Hitler tapınmasının gerisine atmıştır.

RYAN, Andrew:

"Lozan Konferansı", "1914-1918 Savaşı"ndan sonra müttefiklerin düşmanlarıyla karşı karşıya eşit koşullarla tartışmış oldukları ilk toplantıdır. Türklerin gücü şunda idi ki; onların sorumlu liderleri, ne yaptıklarını iyi biliyorlar ve yaşamsal saydıkları her nokta için, gerekirse savaşa atılmayı göze almış bulunuyorlardı.

"Lozan Konferansı"nın iki önemli kişiliği, konferansın ilk aşamasında Lord Curzon, bütün konferans boyunca ise İsmet Paşa’ydı. İsmet Paşa, Lord Curzon’un tam tersiydi. O da zeki olmakla birlikte, zekiliği bir askerinkinden daha ileri değildi. İsmet Paşa için denilirdi ki, O diplomasiye bir süvari birliği komutanı nitelikleriyle girmiştir; gerektiği zaman ileri saldırır, eğer başarı elde edemezse bütün gücüyle geri çekilirdi. Çok sağır olmakla birlikte bu sağırlığı duruma göre değişirdi. Paşa, işine gelmeyen hususlarda tam anlamıyla sağır kesilirdi. (Andrew Ryan, "Lozan Konferansı"nda İngiliz Temsilciler Heyeti’nin bir üyesi olarak yer almıştır.)

WINCKLER, Hugo:

Kültür yaratmış milletler ırk bakımından asla saf değildir; aksine, kültür karışım sonunda ortaya çıkar!

MORIYA, Hiroshi

Doğu'da gürültü yapıp Batı'dan saldırın!

Durum aleyhte göründüğünde ve yenilgi ihtimali arttığında en iyisi kaçmaktır. Bugünkü geri çekiliş yarınki zaferi getirebilir.

Düşman askeri açıdan güçlü olduğunda ona doğrudan saldırmak bilgece olmaz. Zaferi garantilemek için düşman askerlerini birbirine düşürecek bir strateji kullanmak gerekir.

Düşmanı yenmek için saldırıyı güçlendirmeniz zaruri değildir. Savunmanızı güçlendirir ve düşmanın yorgunluğundan yararlanırsanız dezavantajınızı avantaja çevirirsiniz!

Düşmanlarınızla yüzleşirken onları bölmek gibisi yoktur!

Eğer bir ordunun gücünün kaynağını ve liderini anlıyorsan onu yenebilirsin. Bu tür rakip; topraklarına gelen ejderha gibidir, onu nasıl istersen öyle yenebilirsin.

Elde edilecek bir kazanç varsa tereddüt etmemelisiniz!

İnsanları hazırlıksız yakalayan zekice stratejilerin gizli olmaları gerekmez. Onlar açıkta da saklanabilirler. Gizli stratejiler genellikle şüpheci insanların dikkatli bakışlarının görebileceği yerlerde saklanır.

Kılıcı, gülümsemenin arkasına sakla!

Ne kadar küçük olursa olsun eğer bir fırsat görürseniz gecikmeden değerlendirmelisiniz.

Savunma yönteminizin gizli olduğunu düşündüğünüzde, düşmanınızı izleme güdünüz zayıflar. Size tanıdık gelene bakmaya alışırsanız, şüphelenmeniz gereken zamanlarda şüphelenmeyi başaramazsınız!

Uyumsuzluk başlayıp kaos ortaya çıktığında, uzaktaki gölgelerde bekle. Şiddet ve bencil hareketler düşmanı içten yok eder.

Ülkeniz diğer ülkelerden daha üstün bir güce sahip olduğunda dahi, zaferin sadece sizden yana olduğuna emin olmamalısınız. Bir anlık ihmal kaçınılmaz bir yenilgi doğurabilir. Barış zamanında bile sabırla stratejilerinizi düşünmeli ve kesin zaferi hedeflemelisiniz!

Zeki görünüp dikkatsiz davranmaktansa, bilerek aptal görünmek ve hareketten uzak durmak yeğdir. Saldırı planları yapsan da bunları dışarıya belli etme!

ÇETİNKAYA, Nihat:

- "Niçin İslam'la harmanlanmış yeni bir fikriyatı benimsedik?" (Nihat Çetinkaya'nın Alparslan Türkeş'e sorduğu soru)
- "Mecburduk. Size açıklayamayacağım, anlatamayacağım şeyler var. Dış dengeler için yeni bir istikamet zorunluluktu!" (Alparslan Türkeş'in verdiği yanıt...)

KAL-EL Eşari:

Kuteybe her gün talan yapıyor
Servetlere yeni servetler katıyor!

YALÇIN, Semih (MHP Genel Başkan Yardımcısı):

Kemalizm diye bir ideoloji bulunmadığı gibi, Atatürk milliyetçiliği diye bir milliyetçilik de yoktur. Kemalizm, Türklük realitesini görmezden gelen Batılı düşünürlerin uydurmasıdır.

AMİN, Samir:

Eğer bir hareket, toplumu ileriye taşıyıp dönüştürme perspektifine sahipse, koşulsuz ve ikircikli olmayan tarzda sosyal ilerleme perspektifine sahipse ve öyle hareket ediyorsa, o hareket ilericidir.

LEFEVERE, Andre:

Dünyanın nasıl olması gerektiği konusunda ileri sürülen düşünceye ideoloji denir!

VAROUFAKIS, Yanis:

Bize 1967 yılında olduğu gibi tanklarla değil, bankalarla saldırıyorlar.

Geçen on yılda Yunanistan, yangınlarda ve sellerde yitirdiğinden daha çok insanını "Avrupa Birliği"nin yol açtığı trajedi yüzünden yitirdi. 2011'den bu yana 20 binden fazla insan intihar etti. "Avrupa Birliği"nin Yunanistan'a dayattığı ekonomik bunalım sebebiyle çalışma çağındaki her on Yunandan biri göç etti.

POYRAZ, Ergün:

Atatürkçülük, emperyalizme ve emperyalizmin tetikçileri siyasal şeriatçı faşizme karşı mücadelenin temelindeki "tam bağımsızlık" harcıdır.

SARAMAGO, Jose:

İnsanın hiç tanımadığı birine ağlaması kadar saygıdeğer başka bir davranış olamaz.

Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça, kim olduğunu asla bilemezsin!

ÜNLÜ, Meliha:

Türkçemi küstürmüşler, hepimize küsmüş Türkçem! İşte her gün bir kanat çırpışı uzaklaşıyor bizden. Bunu görmezden gelirsek bir allı turnanın kanadına takılıp uçar yücelere de bir daha geri dönmez. Allı turnanın telini kırmayın efendiler!

KÖKSAL, Aydın:

Biz Atatürk'ün "Aydınlanma Devrimi"ni yaşamış, özümsemiş bir toplumun çocuklarıyız. O'nun ilkelerini biliyor, kendimize güveniyor, bilime inanıyoruz. Cumhuriyetimizin eğitimine, nesnel ve düşünsel her türlü birikim ve deneyimine sahibiz. Kendi sorunlarımızın çözümü için yabancılara değil, kendi yaratıcı gücümüze güvenmeyi Mustafa Kemal'den öğrendik. Çok ve büyük işler yaptık. Gelecekte de daha çok çalışacağız, daha çok ve daha büyük işler başaracağız!

BAYDUR, Mustafa Reşid:

Bkz. GALİP, Reşid.

CAPONE, Alphonse (Al Capone):

Büyük aile toplantılarında daima en azılı düşmanınızın yanında durun.

Sadece güzel bir sözle alabileceğinizden çok daha fazlasını, güzel bir söz ve bir tabancayla alabilirsiniz.

MARCUSE, Herbert:

Önemli olan ekonomik bağımsızlık değil, ekonomiden bağımsızlıktır.

KARAKURT, Esat Mahmut:

Ülkemizde okur yazarlığın gelişmesine katkıda bulunmak için yazdım.

ŞEYHÜLİSLAM Yahya Efendi:

Mescitte riyapişeler ko etsin riyayı (İkiyüzlülüğü benimsemiş olanlar bırak camide etsinler riyayı)
Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai (Meyhaneye gel ki ne riya var ne mürai)

ULPIANUS, Domitius:

Hukuk, hayatın ilmidir. Hukuk şerefli yaşamaktır. Hukuk insanlık içindir. Hukuk var olmaya devam edecektir. (M.S. 160)

ÜSTEL, Filiz:

Başarılı, mutlu bir dünya insanı olmak için doyasıya mutlu bir çocukluk yaşanmalıdır.

CANTACUZINO, Alexandrina:

Dünya'da yeni bir dönem başlatan Atatürk, Türk kadınına verdiği haklarla anayı hak ettiği yüksekliğe eriştirdi. Batı'ya verdiği bu dersin unutulması mümkün değildir.

DURBAŞ, Refik:

Günübirlik yaşarım ama günübirlik yazmam!

Sevda ne yana düşer usta
Hicran ne yana
Yalnızlık hep bana
Bana mı düşer usta?

SİMAVİ, Sedat:

Kalemine daima efendi kal. Uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kalemini kır ama sakın satma!

YAŞAR, Selçuk:

Aşırılık, suistimal, öfke, zevk-i sefa hayatı daha da kısaltır.

Bir sanayi tesisi kurmanın zevki hiçbir şeye benzemez. Ne dükkan açmada, ne arazi, ev, köşk satın almada o heyecanı bulamazsınız. Dünyada üretim kadar zevkli iş yoktur.

İnsanın bir felsefesi olması lazım. Koyun gibi yaşamak marifet değildir. Ne iş yapıyorsan bir ilke, bir hedef seçmeye mecbursun. Yoksa boşa yaşamış olursun!

Türkiye bir tarım ülkesidir ve bu yüzden sanayi tarıma dayalı olmalıdır. Oysa tarıma dayalı sanayi çok düşük seviyededir.

PALA, Gökhan:

Parayla alınabilecek herşey çok basittir. Sen paranın satın alamayacağı şeylere ulaşmaya çalış. Aile gibi, sevgi gibi, karakter gibi...

CEMİYET-İ MÜDERRİSİN (Medrese Hocaları Cemiyeti):

Kuva-i Milliyeciler kudurmuş haydutlardır.

ASLANTUĞ, Mehmet:

Hiçbir kadın geleceğini bir adamın vicdanına, aşkına, samimiyetine, gelecekte bir gün aklının karışmasına, yanılgılarına bırakmamalıdır.

DE GAULLE, Charles:

Sarı Fransızların, siyah Fransızların olması iyidir. Bu, Fransa'nın bütün ırklara açık olduğunu gösterir. Fakat bunların küçük bir azınlık olarak kalması gerekir. Aksi takdirde Fransa, Fransa olmaktan çıkar. (5 Mart 1959)

Sartre'a dokundurmam! Çünkü Sartre Fransa'dır! (Sartre'ın De Gaulle'e yönelttiği sert eleştirilerden sonra söylenmiştir.)

Yurtseverlik kendi halkını sevmektir, milliyetçilik ise başka halklardan nefret etmektir.

MAHAN, Alfred Thayer:

ABD'nin savunulması dünyanın bütün denizlerinden başlar. (1890)

KLEINROCK, Leonard:

Bazen güzel hayaller kurarak insanlığın faydası için önemli buluşlara imza atanlar, çoğu zaman bulduklarına da pişman olmuşlardır. Tıpkı atom silahını bulan, daha sonra da sonuçlarını gördüğünde intihar ederek vicdanını rahatlatmayı seçenler gibi...

Virüs ve spam'ler internetin karanlık yüzünü oluşturuyor. Buna dolandırıcılık, porno, kirli ve yalan bilgiler gibi daha başka suçlar eklenebilir. İnternetin kötü yanlarından insanlığı, devletleri ve şirketleri koruyabilmek oldukça zordur.

BLONDEL, Maurice:

Allah'ın yeterince bilindiğine hükmedildiği anda O, artık hiç bilinemez olur.

BERNHARDT, Sarah:

Biri sizi bir defa aldatırsa suç onundur, ikinci defa aldatırsa bilin ki suç sizindir.

MORIN, Edgar:

Gerçek medeniyetler ancak kozmopolit toplumlarda mümkündür.

TOKMAKÇIOĞLU, Erdoğan:

Olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar.

SEYYİD Ahmet er-Rifai:

Ben size "sebeplere sarılmayı bırakarak ticaretle ve sanatla ilgilenmeyiniz" demiyorum, fakat "haram ve gaflet karıştırmayınız" diyorum.

Bir adamın akıllı olduğu sıkıntı zamanında sabırlı, bolluk zamanında alçak gönüllü, her işte ihtiyatlı ve hak gözetici olmasından bilinir.

Biri sana "Ben göklere yükseldim veya yükselirim" derse O'na inan, inkar edip yalanlama! Eğer yalancı ise yalan kendisinedir, sana bir zararı yok. Eğer o kimse doğru söylemişse O'nu yalanlayıp inkar ettiğinden dolayı sen zarar görürsün.

Boş sözden, dedikodudan ne kadar başlar uçmuş, ne kadar kişinin inancı mahvolup gitmiştir.

Derviş olana göre bir nefes alacak kadar zaman, pek değerlidir. Vaktinizi boşa geçirmekten sakınmalısınız; çünkü zaman kılıçtır, iyi ameller işlemezseniz sizi keser.

Dostunun düşmanlarından uzaklaşmayınca, kendisine yaklaşamazsın. Düşmanlarıyla düşüp kalkarsan seni kabul eder mi?

Halkın haklarını bilip tamamıyla yerine getirirseniz, yani büyüklere hürmet, küçüklere merhamet, kötülük edenlere iyilik, iyilik gördüklerinize layık olan davranışı gösterip, halkın büyüklerinin öğüdünü dinler, kötülerinden uzaklaşır, biçarelere yardım ederseniz, halk sizden emin olur, hepsinin güvenini kazanırsanız, nefsinizi iyi yönetmedeki başarınızdan dolayı akıllı ve hikmet sahibi kimselerden sayılmış olursunuz. Eğer nefsinizi bilmeyerek cahillik eder ve halk katında değer bilmezlikte bulunursanız, kendinize yazık etmiş olursunuz. Kıvılcımı üstünüze sıçratıp kendinizi ateşle yakmayınız!

Hikmeti bulduğunuz yerden alınız! Dikkat nazarınızı hikmet ve hakikate açınız, nereden çıktığına ve kimden göründüğüne bakmayınız!

İnsanın kendine kendinden öğüdü olmazsa, edilecek vaaz ve nasihatten faydalanamaz. Gaflette kalan biçare nasihatten ne fayda görebilir? Gaflet yüreğin karalığıdır.

İnsanların ayıbına bakmamak dervişliğin şartlarındandır.

Kalp bir cevherdir; gaflet toprağı ile karanlık ve yıkık hale gelir ki, cilası fikir, nuru zikir, koruyucusu sabırdır.

Kimseyi küçük görmemelisiniz! Dünya işlerine ve toplumların hallerine ve adetlerine ibret gözüyle bakmalısınız.

Kolaylıkla ve zahmetsizce dost arayan, vaktini dostsuz geçirir.

Mevcudatı genellikle beğenmek muhabbetin sağlamlığına, onları kısmen beğenmek ise zulmete yol açar. Nurlar kalpte yerleşirse, organlardan iyilik doğar. Dünya sana yönelirse onun meşguliyeti bitmek tükenmek bilmez, yüz çevirdiğinde ise ateşine katlanılmaz. Akıllı olan, ikbalinde meşguliyet, idbarında hasret olan şeye güvenmez. İddia sahibi olmak ahmaklıktır, kalp onu tutmaya dayanamayıp dile sevk eder. Ahmağın dili de onu söze getirir.

Nefse ait güçlerden en üst seviyede olanı şehvettir, onu rahatsızlık verici bir korku ya da kuvvetli ve sağlam bir şevkten başka bir şey yok edemez.

Nimeti inkar etmek; onun yok olmasına sebep olur, karşılığı budur. Nimetin şükrü, nimetin değerini itiraf etmektir.

Senden üstün olanlarla sohbette dikkat edilecek edep, iyi hizmettir. Aynı seviyeden olanlarla sohbet, onları kendine tercih etmektir. Kendinden aşağıda olanlar hakkında edep, onlara şefkatli davranmak, öğüt vermek ve güzel terbiye etmektir.

MOSS, Jennifer:

Mutlulukla ilgili yanlış kanılardan biri; onun neşeli, keyifli ve daima hoşnut, yüzde hep bir gülümseme hali olarak değerlendirilmesidir. Ama öyle değil... Mutlu olmak ve zengin bir hayat sürmek, iyiyle kötüyü birlikte kabul etmek ve kötüyü nasıl yeni bir çerçeveye oturtacağınızı öğrenmekle ilgilidir.

KARASU, Toksöz Bayram:

Hepimizin şiddetle arzuladığı mutluluk, kayıp çocukluk cennetimiz, yani kendimizi her şeye kadir, her hakka sahip ve ölümsüz hissettiğimiz zamanlarla bağlantılı bir duygudur.

KUL, Ahmet Turan:

Yolu olan yorulmaz.

SELÇUK, İlhan:

Emperyalizme karşı bağımsızlık, padişahçılığa karşı cumhuriyetçilik, şeriata karşı laiklik, tutuculuğa karşı devrimcilik, ümmetçiliğe karşı milliyetçilik... İşte "Cumhuriyet" bu temel üzerine kurulmuş ve yükselmiştir!

Her şeyin yalan üzerine yürüdüğü bir ülkede 1 Nisan yapmak istiyorsanız doğruyu söyleyiniz!

GORZ, André:

Gelecek yıllarda işin kaldırılmasıyla ihtiyaçları yönetme ve karşılama işi tüm yönetimlerin ana politik meselesi olacaktır! (1980)

RUSSO, John:

Kültürel çöküş, ekonomik çöküşten bile kötü sonuçlar verdi.

DİNO, Abidin:

Ne şiirin resme ne de resmin şiire ihtiyacı vardır.

Mesaj, resimle izleyici arasında bir şeydir.

GEIGER, Moritz:

Mutlu olunca en önemsiz şeyler bile renklenir.

NUBAR, Boghos:

Ermeniler Fransa için savaştılar. Maraş, Haçin, Pozantı ve Sis'te de (Kozan) durum bu idi. Antep'i Fransızlar, Ermeniler sayesinde geri almayı başarmışlardır. Bu yüzden Ermeniler Kilikya'da Fransa'nın müttefikidirler.

HANEKE, Michael:

Teorilerle film çekemezsiniz, pratiktir esas olan. "Film yaratmayı öğrenmenin tek yolu yapmaktır" ifadesi klişeleşmiş olsa da doğrudur. Aynı şey bütün sanat ya da zanaatler için de geçerlidir.

ULUĞ, Naşit Hakkı:

Milli devleti, Anadolu'nun yoksul bağrında, Ankara'da kurmuştuk. Devletin kurulduğu taş bina, Meclis binası, ikiyüz adım yukarıda, aynı tevazu içinde bir anıtımızdı. Oradan yedi düvele haykırmış ve karşı koymuştuk. Bu bina da iktisat zaferimizin siperi olacaktı. Genel Müdürlük, İdare Meclisi ve Ankara Şubesi bir araya sıkışacaktı; odalar yetmezse garajda bile çalışılacaktı ve nitekim öyle oldu. (İş Bankası'nın kuruluşundan bahsedilmektedir.)

HAŞİM, Mustafa (Paşa) - Maarif Nazırı:

Mektepler olmasa "Maarif"i ne güzel idare ederdim.

IVANOV, Corge:

Kan, hiçbir zaman suya dönüşmez. Kan, kandır.

ERHAT, Azra:

Mitoloji deyince başta Yunan-Roma mitolojisi kavramı akla gelir, ama efsaneler bütün Akdeniz havzası topraklarına aittir.

Yunanlı ya da Romalı kaynak yazarları anlattıkları efsanenin asıl kaynağını araştırmaz, onu bilseler bile kimi zaman siyasal amaçlar güderek saklarlar, bile bile değiştirirler.

UYAR, Tomris:

Biri geliyor,
hayatımıza bir makas atıyor;
o yaşadığımız bölüm,
bütünün dışına düşüyor.

YALMAN, Ahmet Emin:

"Mesleğinde muvaffak oluyorsun. Şimdi beni iyi dinle. Başvekil Adnan Bey ile bir görüşme yapacaksın. O görüşme valilik binasında olacak. Randevun alındı. Başvekil ile görüşürken, sorularını sorarken, çekinmeyeceksin. Neler soracağını sana bırakıyorum. Başvekile karşı saygılı olacaksın, ama ezilip bükülmeyeceksin. Çünkü eşitsiniz. Tabiidir ki siyasetçi seçimle gelir, seçimle gider. Öyle olması icap eder. Evet onlar seçimle değişirler, ama gazeteciler hep vardır." (Ahmet Emin Yalman'ın gazeteci Tayfun Sorgun'a verdiği öğütlerinden)

"Sıkıyönetimde sana haber kaynağını soracaklardır. Sana haberi veren, sana güvenmiştir. Eğer sen haber kaynağının adını verirsen meslek namusun lekelenir. Bir bakıma meslek hayatın bitmiş olur." (Ahmet Emin Yalman'ın gazeteci Tayfun Sorgun'a verdiği öğütlerinden)

İNCE, Refik Şevket:

Matbuatı susturmak ile vicdanlara tahakküm, dillere zincir konamaz!

Bedelli askerlik gibi bir kanunun, hukukta ve vazifede eşitlik davasını tahakkuk ettirmeyi üzerine almış bir hükümetin; vatandaşı, öz evladı-üvey evladı gibi ikiye ayıran bir zihniyete taraftar olmayacağını ve böyle bir uygulamanın gündeme alınmayacağını ifade etmek isterim.

Tekkeler de kapatıldı, ortada dervişlik de kalmadı, o halde miskinlik ve cehalet ocaklarından millet kurtuldu demektir. (2 Eylül 1925 tarihinde tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına, din görevlilerinin kıyafetlerine ve memurların şapka giymelerine dair çıkan Bakanlar Kurulu kararı üzerine...)

TEPEDELENLİGİL, Nezihe Muhiddin:

Biz Türk kadınları toplumsal ve siyasal yaşamda hak ettiğimiz yeri almalıyız. Önce Türk kadınlarını bilinçlendirmeli ve eğitmeliyiz. Onlara daha fazla şey istemelerini ve bunlara nasıl ulaşacaklarını anlatmalıyız. Amacımız Türkiye'de kadın ve erkeğin toplumsal, ekonomik  ve siyasal eşitliğidir. (7 Şubat 1924'te "Türk Kadınlar Birliği" kuruluşunda...)

BELLING, Rudolf:

Benim için önemli olan ve bir değişim geçirmeme neden olan şey, mimari ile müşterek çalışmalardır. Bu işbirliğinin teori ve pratik aracılığıyla oluşan deneyimlerim sonucundaki uygulamalarına çok şey borçluyum.

STRAUSS, Neil:

Çok öğren, az bil.

CHRYSLER, Walter:

Ne zaman yapılacak güç bir iş varsa, onu ekibimdeki en tembel kişiye veririm. Muhakkak onu çözecek kolay bir yol bulur.

OGILVY, David:

Bir köpek işe almazsan, kendin havlamak zorunda kalırsın.

SOWELL, Thomas:

SOWELL, Thomas:

Hayat bizden istediklerimizi sormaz, seçenekler getirir.

MENTEŞE, Halil:

"Bulgaristan Kırcalı'nın bir köyünde 1874'te fakir bir köy çocuğu olarak dünyaya gelen Talat (Paşa), rüştiye tahsilini Edirne'de yapmış, Selanik'te hukuk mektebine devam etmişti. 18 yaşında 'Edirne Telgrahanesi'ne kayıt memuru olarak girmişti. Avrupa'dan gönderilen gazetelerle mecmuaları dağıtırken yakalanmış, arkadaşı Faik Bey ve Hoca İbrahim Efendilerle üç sene kalebentlik cezasına mahkum olmuştu. İkibuçuk sene sonra tahliye edilmişti. Talat Bey, Selanik'te ikamete memur edilmiş, tekrar posta memurluğuna başlamıştı. 1903'te de postahane başkatipliğine terfian tayin edilmiş, orada da Avrupa'dan gelen gazete ve mecmuaları kendi eliyle dağıtmaya koyulmuştu." (Halil Menteşe'nin Anılarından... - Hayat Mecmuası, 1967)

Meşrutiyetin ilanından ikibuçuk sene evvel bir yaz günüydü. Millet bahçesinde arkadaşları ile otururken Talat (Paşa): "Arkadaşlar! Gazete ve mecmua dağıtmakla bu iş bitmez. Bir cemiyet kuralım, efradımız çoğalınca İstanbul'a gidip Sultan Hamid'i öldürelim. Meşrutiyeti elde edelim" dedi. "Osmanlı Hürriyet Cemiyeti" böyle kuruldu.

CAMPBELL, Joseph:

Hayatın anlamını bulmaya çalışıyorsanız, aradığınız kendinizdir.

KOÇ, Yıldırım:

Türkiye'de devletçilik uygulamaları 1930'lu yıllarda değil, daha önce, yani 1920'li yıllarda başlamıştır. Bu anlayış, Mustafa Kemal Paşa'nın düşünce sistemi içinde başından beri vardı ve 1923 yılından itibaren uygulamaya konuldu. 1930'lu yıllarda bu anlayış ve uygulama daha da pekiştirildi. Bunun bir nedeni "Lozan Antlaşması"nda gümrüklere ilişkin bazı kısıtlamaların 1929 yılında sona ermesi ve "1929 Büyük Buhranı"nın yıkıcı etkisiydi. Ancak devletçilik uygulaması "Cumhuriyet"in kurulmasıyla birlikte başladı.

ÜLGÜR, Münir:

Profesör Münir Ülgür 1949 yılında Amerika'nın Philadelphia kentinde bir üniversitede akademisyen olarak çalışırken Albert Einstein de aynı şehirde bir üniversitede çalışmakta ve Ülgür, Einstein ile görüşmeyi istemekte, ancak bu buluşmanın gerçekleşebileceğine pek ihtimal vermemektedir. Einstein'dan randevu talebinde bulunur, fakat hiç ummadığı kadar kısa bir süre içinde kabul cevabı gelir. Ülgür anılarında şunları söyler: "Bizi hemen kabul etmesinin nedeni, Atatürk'ün birer evladı olmamızdı. Eşimi ve kızımı alarak görüşmeye gittim. Einstein, bizi çok sıcak ve içten bir şekilde karşıladı. Küçük kızımı yanına oturtarak O'na piyano çaldı. Konuşma sırasında Atatürk'ü kastederek "Siz biliyor musunuz, dünyanın en büyük liderine sahipsiniz' dedi."

KANSU, Şevket Aziz:

Irk terimi, zoolojik bir olayı ifade eder. Irk kelimesi çok kere dil, kavim, kültür, millet, medeniyet ve çevre, vs. olay ve kavramları ile istenerek veya istenmeyerek karıştırılmıştır. Mesela yanlış olarak bir Ari ırktan veya bir Latin ırkından bahsedilmiştir. Irk, fiziki karakterlerin bir iştiraki gibi tarif edilmelidir. Halbuki milliyette ruhi unsurlar, kültür bahis konusudur.

Millet, ırk gibi, kalıtım bakımından bir ataleti değil, insanlığın tarihi ve kültürel kazançlarını kendi fertlerine eğitim, ilim, sanat, felsefe, edebiyat, tarih vasıtalarıyla vermek, aşılamak gibi muazzam bir cehit savaşı sayesinde mevcut olan ve kalabilen dinamik bir realitedir.

ÖZIŞIK, Esat:

İngilizlere soruyorum. Medeniyet bu mudur? "Yes" diyorlar. Evladım bu eski bir masaldır ki, bizim için kalan değeri bir acı hatıradan başka bir şey değildir. Fakat siz gençler için her zaman, her an şu manası vardır: Yenilmeyeceksin! (Malta'ya sürgün edilmiş Esat Özışık Paşa'nın yurda dönüşte söylediklerinden...)

BELE, Refet:

Böyle bir fakülteye sahip olmak, yalnız bu milletin tekeli altındadır. Nasıl ki yeryüzünün en yüce milleti Türk ise, yeryüzünün en cesur gençleri de sizlersiniz. Gıpta ile söylüyorum, ben sizin cesaretiniz önünde eğilmek istiyorum. Tıbbiyeliler uzun senelerden beri pek çok şeyler için öldü. Bu milletin tüm halkının canı sürüklenirken tek isyan sesi bu ocaktan yükselmiştir. (Tıbbiyelilerin "İstklal Savaşı"ndaki mücadelesini takdir etmek için Refet Paşa 26 Ekim 1922 tarihinde Tıbbiye'ye gelmiş ve Haydarpaşa'daki konferans salonunda öğrencilere hitap etmiştir. Bu satırlar o konuşmadan alıntıdır.)

ARAS, Tevfik Rüştü:

1930'lu yılların sonunda Soçi'ye gittim, orada Stalin tarafından kabul edildim ve O'nunla çok açık süren bir görüşme yaptım. O zamanlar yabancıları nadiren kabul ediyordu. Göz göze konuştuk. Stalin bana "Milletler Cemiyeti"nde silahsızlanmayla ilgili olan "Cenevre Müzakereleri"ni sordu. Sorularından, O'nun, bu meseleyi ve müzakerelerin özünü çok iyi bildiği anlaşılıyordu. Stalin'in, uluslararası meselelerde büyük bir birikime sahip ve bu meselelere sağlıklı bir yaklaşımı olduğuna ikna oldum. Türkiye'yle ilgili meselelerde oldukça dostane bir tutum aldı. Kendiniz karar verin: Biz, o sıralar Sovyetler Birliği'nden büyük miktarlarda kredi aldık, tekstil fabrikaları inşa edildi ve o günden beri onlar, dostluğumuzun anıtı olarak duruyorlar. Moskova, ordumuz için top ve ateşli silahlar temin etti.

1935 yılı Mart ayında Hitler'in mecburi askerliği ilan etmesi üzerine haklı endişeler belirdi. Bizler olayları çok yakından izliyorduk. İstemeyerek yüklendiğimiz "Birinci Dünya Savaşı" tecrübesi gözümüzün önünden asla ayrılmıyordu. Mecbur olmadıkça ve savunma gereği belirmedikçe aceleyle ittifaklara koşmanın ne büyük yanlışlık olduğunu iyice öğrenmiştik. Uluslararası konferanslarda kollektif emniyet ve bölge nizamını ileri sürmekte önde bulunanlardan sayılıyorduk. (Atatürk döneminde aralıksız 14 yıl Hariciye Bakanlığı yapan ve "İkinci Dünya Savaşı" sırasında Londra'da Türk Büyükelçisi olan Tevfik Rüştü Aras'ın hatıralarından)

1938 yılında Büyük Önderimiz Atatürk'ü kaybettiğimiz zaman Avrupa açıkça "İkinci Dünya Savaşı" tehdidi altında bulunuyordu. Atatürk'ümüzün tasvibi ile ufukta beliren bu savaşta memleketimizin tarafsız kalması kararlaştırılmıştı. Dış politikamızın sevk ve idaresi buna göre yapılmış ve yapılıyordu.

Atatürk yalnız İngiltere değil, hiçbir büyük devletle ittifakın taraflısı olmamıştır. Böyle ittifakların sakıncalarının faydalarından daha çok olduğu kanaati her ikimizde de vardı. Bölge nizamını tercih ettik. (20 Mayıs 1971 tarihli Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan açıklamalarından...)

Eğer "İkinci Dünya Savaşı" Balkanlar'a sirayet etmeseydi, savaş sonunda ayakta kalan Birleşik Amerika ve Sovyetler olarak iki dev devletten sonra Dünyanın üçüncü büyük kuvveti "Balkan Birliği" olacaktı. Bu ihtimal pek mümkündü. Yalnız bunun ilk şartı Balkanlar arasında mevcut olan ahengi kurmakla beraber bunların ayrı ayrı veya hep birlikte, "İkinci Dünya Savaşı"nda tarafsız kalmaları lazımdı.

Türkiye, Atatürk'ün politikasını "İkinci Dünya Savaşı Dönemi"nde titizlikle izleseydi, "Balkan Antantı"na ve "Sadabat Antlaşması"na dayanan Türkiye ve müttefikleri, 1945 yılının üçüncü büyük kuvveti; Türkiye, ekonomik ve siyasal açıdan gelişmiş bir toplum olacaktı. (15 Mart 1971 tarihli Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan açıklamalarından...)

KING, Riley B. (B. B. King):

Bir çalgıyı güzel çalabilirsin. Ama üç-beş notadan fazla çalacaksan, anlatacak bir hikayen olmalı...

GÖÇMEN, Bayram:

İyi insan daima yeni başlayandır, ben biliyorum diyen baştan kaybeder.

HİSAR, Abdülhak Şinasi:

Bizde hayli yayılmış olan zararlı bir yanlış da sanatın laubalilikle imtizaç (uygun/uygun olma) edebileceği zannıdır. Bir kere sadelik, tabiilik, natüralizm yahut realizm ayrı ve sanatla telif edilir (uzlaşır) şeyler olmakla itibariyle, laubaliliği severim demek, sanatı sevmem demekle müsavidir (eşit). Çünkü sanat bir takım kaidelere riayetle başlar.

Cemiyet içinde bile muzır (zararlı) olan laubalilik sanatı öldürür. Zira sanat ve edebiyat laubali bir mahalle kahvesinde külfetsiz bir konuşma değildir.

Mahalle kahvesi ruhu da, kafayı da daraltır, ismine layık olan sanat bizi, onun laubaliliğinden çekip kurtarmak, temizleyip yükseltmek içindir.

NAYIR, Yaşar Nabi:

Bir edebiyatçı, mevzularını insanların en yoksul, en bayağı, en iğrenilmiş muhitlerinden alarak orada yaşayanların incelmiş kulaklara kaba, galiz ve hatta müstehcen gelen kelimeleri kullanmasına rağmen, sanat sıtmasının nöbetini damarlarında hissetmiş, asil ve yüksek duyguların tesiri altında kalmışsa, O'nun eserini kimsenin laubalilikle suçlamaya hakkı yoktur.

Bir eser ciddi de olabilir, laubali de... En iyi ölçü, eserin üzerimizde bıraktığı tesirdir.

Laubali bir edebiyatçı, eserlerinde insanlığın en yüksek, en asil duygularını ele alsa, en seçkin kelimeleri inci gerdanlıklar gibi dizse bile, eğer içinde sanatkarı sanatkar yapan o mukaddes ateş yanmıyorsa, yapıp eyledikleri boşunadır.

Üç günde bir piyes, bir haftada bir roman yazdığını söyleyerek bununla övünen, bir çırpıda karaladığı sahifeleri bir daha gözden geçirmek zahmetine bile girmeden mürettiphaneye gönderen, bir şeyler yazmak, sahife doldurmak için hiçbir maksat, düşünce ve tasavvuru olmadan masa başına oturan, sanatı şöhret yapmak ve para kazanma hırsına bir alet diye kullanan yazar, bence edebiyatta laubaliliğin tipik örneğidir.

DEBRAY, Regis:

Cumhuriyetin birincil erdeminin bellek olmasına karşılık, demokrasinin gücü unutmada yatar. İnsanın insanı yaptığı yerde, doğan her çocuk 6 bin yaşındadır. Eğer elinizde tarihten başka bir şey yoksa, geçmişten kendinizi ayırmanız, kendi kendinizi sakatlamanızdır.

TAŞKENT, Kazım:

Atatürk'ü övmek çok kolaydır. Eleştirmek de zor değildir. Çok zor olan, Atatürk'ü anlamaktır. (20.04.1948)

Devlet kurar, işletir ve örnek olur. Özel teşebbüse devletin katkısı görmezden gelinemez. Devlet, ekonomik hayatımızın en büyük besleyicisidir. Devletin rolünü inkar etmek, Atatürk'ü iyi anlamamaktır.

FULLER, Graham:

Türkiye çok parçalı etnik bir ülkedir ve bu gerçeği kabul etmelidir. Bu gerçeğin kabulü; daha gürbüz, çekici ve başarılı bir Türk Devleti'nin başlangıcı olabilir. (23 Mayıs 1998 - Zaman Gazetesi'ne verdiği röportajdan)

ERKSAN, Metin:

Diplomasinin kalemi süngüdür.

SAYILI, Aydın:

Batı Avrupa'nın bilgisizlik karanlığından sıyrılıp kurtulması, "İslam Dünyası"ndan aldığı feyiz sayesinde mümkün olmuştur. Yoğun çeviriler yoluyla Batı Avrupa milletlerince "İslam Dünyası"ndan alınan bu etkide tıp ve felsefe yanında başta aritmetik, cebir, geometri, trigonometri ve astronomi olmak üzere, o çağın aşağı yukarı bütün bilim dalları yer almaktaydı. Bilim, felsefe ve tıp kitaplarının onikinci yüzyıl boyunca Arapça'dan Latince'ye çevirisinin Batı Avrupa'da onikinci yüzyıl rönesansı ile "Karanlık Çağı" sona erdirmiş olduğu, yerinde belirlenmiş bir olgudur.

Ho Yao TSO:

Türkiye ile Çin arasında tam 3000 yıllık dostluk bağları vardır. Bundan dolayı bu kadar eski bir dost memlekete elçi gönderildiğimden kendimi bahtiyar addediyorum. Memleketinize geldikten sonra Türkiye'de, Çin'e karşı büyük bir teveccüh mevcut olduğunu memnuniyetle gördüm. Yeni Türkiye'de gördüklerim beni hayrette bırakmıştır. Kısa bir müddet zarfında Türk ulusunun yaptığı büyük inkılaplar Uzak Şarktan ulusların bile takdir ve hayranlığını kazanmıştır. Atatürk'ün adı bugün Uzak Şark'ta hürriyetin ve istiklaliyetin timsali olarak kabul edilmiştir. Bunun için Türkiye'nin kıymetli önderlerini yakından görmek, yakından tanımak ve onlardan ders almak üzere Ankara'ya geldik. Yeni Türkiye bizim için canlı bir ibret dersidir. Çin ulusu, Türkiye'nin yürüdüğü yoldan ilerlemeye azmetmiştir. (Ankara, 1934)

MALCHE, Albert:

"Öğrenciler orta eğitimden yetersiz geliyor. Türkçe yayın çok az, yabancı yayınları okuyabilecek öğrenci yok gibi... Darülfünun'un bütçesi yetersiz. Profesör atamaları objektif değil. Akademik hürriyet yok. Sınavlar ezberlenen bilgilere göre yapılmaktadır. Pratik uygulamalar azdır. Dersler ansiklopedik bilgilerin aktarılması şeklindedir. Bir yıl önce ne anlatılmışsa ertesi yıl da o anlatılmaktadır. Profesörlerin yazdığı kitap yok gibidir. Kütüphane çok yetersizdir." (1931 yılında Türkiye'ye gelen Prof. Dr. Albert Malche'nin "İstanbul Darülfünunu"nu iki yıl süre boyunca inceledikten sonra Atatürk'e hitaben yazdığı rapordan)

"Pratik dersler artırılmalıdır. Öğrenciler seminer hazırlamalıdır. Öğrenciler soru soran ve karşılaşacakları sorunları tartışan bir hale getirilmelidir. Ders programları yeniden belirlenmelidir. Hocalar kitap yazmalıdır. Kütüphaneler, laboratuvarlar geliştirilmelidir. Öğrencilere yabancı dil öğretilmelidir." (Aynı rapordan)

"Sonuna gelmiş olduğumuz bu raporun amacı 'İstanbul Darülfünunu"nun milli kültür ve modern bilim için yüksek bir makam haline nasıl getirileceğini göstermektedir. Esas sorun, bilimleri nakil yolu ile değil, yaratıcı düşünceyi ortaya çıkarıcı şekilde düşünmektir. Darülfünun bilimsel düşünceyi yaratmakla sorumludur ve bunun dışında kurtuluş yoktur. Bu zihniyet ise şahsi araştırmalar yapmakla ve öğrenciler tarafından kuvvetli ve istekli bir gayret harcanmasıyla gelişir. Raporumda her şey bu şarta bağlıdır ve bu olmadan Darülfünun'un gerçek bir düşünce hareketi olamaz."

BAYUR, Hikmet:

En ileri tarım, en mükemmel san'at, en derin ilim bizde idi. Koyu bir taassup, korkunç bir irtica; ruh ve fikri, her şeyi ezdi, yıktı, kavurdu. (18 Kasım 1933'te yapılan 'İstanbul Üniversitesi'nin açılışında yaptığı konuşmadan)

KUDELSKI, Andre:

Kapitalizmin geleceğini konuşacak olmamız, gelecekteki tek olası seçeneğin kapitalizm olduğu anlamına gelmez.

BALABAN, İbrahim:

Bence dünyanın en büyük, en güzel adamı Atatürk. Şuna bak yahu, ne kadar güzel adam. Benim ustam Nazım Hikmet de çok güzel adamdı.

Dün tarladaki anayı resmediyordum. Bugün kucağında çocuğuyla deprem yıkıntıları arasından kaçan anayı çiziyorum. Ama felaketin, yılgınlığın görüntüsünü değil; felakete rağmen yaşamak için elinde feneri ile gece karanlığında yıkıntılardan çıkan, dimdik yürüyen anaları yapıyorum.

Sanat aklın esrikliği değil, ergin aklın ürünüdür. İnanç, öfke ve bilgiyle resim yapıyorum. Etimden, budumdan, kanımdan getirerek bir nevi kanımla işler gibi işliyorum. Görüntünün resmini yapmak sanat değildir. Ben görüntünün değil, yaşantının resmini yapıyorum.

Ümidi, sevgiyi, çok şükür'ü çiziyorum. Ümidi kendimde buldum, mutluluğa çalıştıkça erdim, çok şükürü soyumda gördüm. (26 Şubat 2008)

Türkiye dünyanın en güzel ülkesidir.

MORDILLO, Guillermo:

Bütün düşüncelerim karikatürlerime yansımıştır. Benim sanatım uluslararası bir sanat. İnsanların anlayabildiği üç dilden ikincisi. Birincisi müzik, ikincisi karikatür, üçüncüsü de spor. İlk dört karikatürüm dışında, yazılı karikatür çizmedim. İnsanların hepsinin dilini bilmeye imkan yok, ben onların diliyle konuşuyorum.

KOENIG, Peter:

Kapitalizm tek geçerli seçenek filan değil, artık bir seçenek bile değil. Kapitalizm, tüm dünyada adaletsizlik, eşitsizlik, suç ve sefaletin bir numaralı sebebi... Ve kesinlikle sürdürülebilir değil.

PREKAZİ, Cevad:

Her yerde bir 'Amerikanizm' var. Buna bir de demokrasi diyorlar.

AYDINLI Hacı Süleyman Efendi (İzmir Milletvekili):

Bugün köylerde ufak ufak okul yapmak, şehirlerde büyük büyük cami yapmaktan daha hayırlıdır. Eğitim düzeni olmayan bir milletin medeni düzeni de olmaz. Eşkıyalıkların, rezaletlerin, alçaklıkların nedeni hep cehalettir! (22 Mayıs 1920 günü Meclis'te yaptığı konuşmasından...)

US, Mehmet Asım:

Fransa'nın dostlarına hitap ediyoruz; Suriye ve Lübnan'a bağımsızlık verildiği halde, aynı derecede hukuki duruma sahip olan İskenderun ve havalisi için "manda" şekli tasavvur edilmesi, uzlaşma yolunda bir ilerleme değil, tam tersi bir gerilemedir. Fransız devlet adamlarının bu işi böyle çıkmaza sokmaktaki maksatları acaba ne olabilir? Fransa'nın başına her nasılsa baş diye üşüşmüş olan bu efendiler, idare etmekte oldukları büyük Fransız milletinin, nasıl idare olunacağını bilemedikleri gibi, Hatay meselesiyle milli alaka güden yeni T.C.'nin haklarını müdafaa etmek için göstereceği fiili enerjiyi, takdirden uzak bulundurmamalılardır.

Üzerinde haklı olarak durduğumuz nokta şudur: Bu sütunlarda sık sık bahsettiğimiz bir gerçeği bir kez daha tekrar edelim. Fransa Hükümeti'ni müşkül vaziyete sokmak, T.C.'nin hiçbir zaman hatırından geçmez. Fakat T.C.'ne eski Osmanlı İmparatorluğu'nun bir devamı gözüyle bakılarak, ona karşı dejenere bir politika takip olunduğunu ve hala bu sevdada yaşayan diplomatların, siyasette hükümran olduklarını görürsek, bunun yalnız isabetsiz değil, aynı zamanda tehlikeli bir meslek olduğunu söylemekten de kendimizi alamayız. (21-22-23 Ocak 1937)

* * *

"Kurun Gazetesi"nde Asım Us imzasıyla yayınlanan ve gerçekte Atatürk'e ait olan beş makaleden alıntılardır.

ANDAÇ, Feridun:

Dilim, yurdumdur!

SİNANOĞLU, Oktay:

Dünyanın hiçbir ülkesi, 'yabancı dille eğitim' yoluyla ilerlememiştir. Yabancı dille eğitim, kültürel soykırımdan başka bir şey değildir.

BEKATA, Hıfzı Oğuz:

Köyde dünü temsil eden hoca, bugünün mümessili olan muallimden hala çok kuvvetli ve eski, yeniden hala çok üstündür. Köyü manen ve maddeten inkılabımızın misyoner gençliği yükseltebilir ve Türk köyü bu gençliğe yıllardır derinden hasret çekip duruyor. Köyü, köylüyü ve köylü çocuğu büyük bir inşa planı içinde, ön safta, süratle düşünmeye mecburuz. (Eylül 1936)

BALKER, Süleyman Edip:

Eğitmen öğleden evvel çocuklarını okutuyor. Öğleden sonra 'Tarım Bakanlığı'nın verdiği ilaçlı tohumunu ekiyor, aşılı meyve fidanlarını dikiyor. Gece köylüyü yetiştiriyor. Onlara 'Kültür Bakanlığı'nın yolladığı kitapları okutuyor. Haftada bir umumi temizlik yaptırıyor. Cumartesi günü tatilin başladığı saatte bayrağı çektiriyor, köylüye selamlatıyor. Gözü hastalıklı çocukları ayırıp şehre tedavi için yolluyor. Su birikintilerini kaldırıyor. Köçek kafilesinin aldığı kimsesiz bir çocuğu kurtarıyor. Yeni okul binası için yer ayırtıyor, kurulması için de hazırlıklar yapıyor. Köyler arasındaki bozuk yollar için kazmalı kürekli kafileler çalıştırıyor ve beraber uğraşıyor.

Köylü çavuştan eğitmen, bir keşiftir. Bence Türkiye için buhardan, radyodan daha mühim bir keşif! Keşfedenlere ve bunu yapanlara ne mutlu! (Mart 1937)

BELGER, Nihat Reşat:

Hastalığının en son safhalarında bile iyileşmemekten hiç fütur getirmeyen (umutsuzluğa kapılmayan) Atatürk, devletin en mühim işleri ve dünya siyaseti ile ilgilenmekte devam ediyordu. Hükümet Başkanı ve Hariciye Vekili'ni ve diğer bazı devlet ricalini kabul ediyor, onlardan malumat istiyordu. Bu mülakatları takip eden günlerin birinde, milletler arası durumun pek gergin olduğundan bahseden Atatürk, "Çok zaman geçmeden Avrupa'da bir fırtına kopacağını, o müthiş kasırganın dünyanın her tarafına yayılacağını, insanlığın umumi bir harp musibetinin bütün kötülükleri ile bir kere daha karşılaşacağını" beyan ettikten sonra, "Bu kanlı badirede tarafsız kalmak, harbe katılmamak ve devlet gemisini bu fırtına ortasında hiçbir maniaya çarptırmadan sevk ve idare ederek harp dışında ve sulh içinde yaşamaya çabalamak bizim için hayati ehemmiyeti haizdir" demişti.

Erdemli ve Cahil İnsanların 4 Özelliği

Erdemli İnsanların 4 Özelliği:

* Sürekli kitap okurlar,
* Sorgularlar,
* İnsanları iyi/kötü ayırırlar,
* Yanlışlarını kabul ederler.

Cahil İnsanların 4 Özelliği

* Sürekli TV izlerler,
* Her duyduklarına inanırlar,
* İnsanları yargılarlar,
* Cahil olduklarını asla kabul etmezler.

TECER, Ahmet Kutsi:

Orada bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.

AŞIK Seyrani:

Ey Seyrani var mı sözün hatası,
Bulunmaz dünyanın elbet ötesi,
Ermeni'nin Rum'un yağlı ketesi,
Kaypak müslümanı dinden çıkarır.

MOLIERAC, J.:

Avukatlar olarak görevimizi yaparken hiç kimseye; ne yargıca, ne müvekkile ne de iktidara bağımlıyız. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Hiyerarşik hiç bir üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemliden ya da ün yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar hiç bir zaman köle kullanmadılar, ama efendileri de olmadı. (J. Molierac ile Jean-Baptiste Poquelin de Moliere'in aynı kişi mi ya da farklı kişiler mi olduklarını net olarak saptayamadığımı burada belirtmek gereksinimini duyuyorum.)

LODBROK, Ragnar:

Güç, sadece onu almak için eğilenlere verilir.

SCHMITT, Carl:

Demokrasi, modern parlamentarizm olarak adlandırılan şey olmaksızın da var olabileceği gibi, parlamentarizm de demokrasi olmaksızın var olabilir. (1923)

Tartışma ve kamusallık ilkeleri gerçekten ortadan kalkarsa, günümüzde parlamentarizmin yeni temelini nerede bulabileceğini ve parlamentonun bu durumda nasıl doğru ve adil olarak kabul edilebileceğini anlamıyorum.

GUMPLOWİCZ, Ludwig:

Asya kültürünün niteliği ve alameti farikası despotizm, Avrupa kültürünün ise parlamenter rejimdir. (1892)

CIORAN, Emil Michel:

Eğer hepimiz birer panayır cambazı olmasaydık, bilgiçliğin ve şarlatanlığın hünerlerini bu derece öğrenmemiş olsaydık yahut edepsizliğimiz ve trajedimiz kadar da samimi olabilseydik, yeraltı dünyalarımızdan okyanuslar dolusu irin ve kin kusardık.

SOSEKI, Natsume:

Kırıldıkça değişirsin, değiştikçe güçlenirsin, güçlendikçe umursamazsın; "Onlara" teşekkür et.

KARADOĞAN, Arzu:

İnsanı sevene değil, hayvanı sevene inanıyorum. Çünkü artık insanı sevmenin yolu menfaatten, hayvanı sevmenin yolu merhametten geçiyor.

BARAN, Musa:

Bir kez gelinir dünyaya
Bir kez yaşanır akşamlar
Dost dosta kavuştuğu an

Sabah olur gün doğar
Gün doğmadan neler doğar
Gül yaprağa kavuştuğu an

Umut dünyası bu ya dost
Bir kez inan varlığına
Dolular bölüşüldüğü an
Kim kimden haber sorar
Can toprağa düştüğü an.

Seni Bu Hale Kim Getirdiyse...

Eski dönemde de büyük sıkıntılar varmış...

Halk padişahın yaptığı ağır zamlar nedeniyle iyice yoksullaşmış ve bazı insanlar dilenir hale gelmiş...

Şair ve yazar Süleyman Nazif'in karşısına her tarafından yoksulluk akan bir adam çıkmış, perişan halini göstererek sadaka istemiş.

Süleyman Nazif onu itip geçerken:

"Bana ne lan!" demiş. "Seni bu hale kim getirdiyse git ondan iste!"

RUDEKİ es-Semerkandi

Gökler insanoğlunun başı üzerinde yükseldiğinden beri, hiç kimse bilginin gizemine kayıtsız değildi. Akıllı kişiler her zaman bilginin gizemini her dilde derlediler ve bilgiye değer verdiler, bilgiyi taşlara bile işlediler. Bilgi yürekte aydınlık saçan bir kandil, her şeyden öte teninde bir kalkan senin...

CIPOLLA, Carlo Maria:

Şimdi daha iyi anlıyoruz ki, artan nüfusun beslenmesi ne tek mesele ne de çözümü en zor olanıdır. Dünyanın nüfusu arttıkça karşımıza çıkan güçlükler bu artışa oranla daha da büyük boyutlar kazanmaktadır. Tıp ilmi ve kamu sağlığı alanında son yüzyılda o kadar büyük başarılar elde edildi ki salgın hastalıklarla mücadele konusunda kendimize gereğinden fazla güvenmeye başladık. Oysa, hiç beklemediğimiz bir anda yeni, alışılmadık öldürücü salgınlarla karşılaşmamız hiç de imkansız değildir.

DAGERMAN, Stig:

Savaş, kötü bir eğitmendir. Bodrumlarda yaşayan Almanlara savaşın derslerini anlatmaya çalışanlar, ne yazık ki savaşın onlara, bu belayı başlarına saran rejimden nefret etmeyi ve aşağılamayı öğretmediğini bilmiyorlar. Sürekli ölüm tehlikesi altında yaşamak iki şeyden daha fazlasını öğretmez: korkmak ve ölmek.

HAKAN, Fikret:

Biz yaşlanıyoruz, ama ihtiyarlamıyoruz.

DERVİŞ Vahdeti (Volkan Gazetesi):

Devlet; insanların yaptıkları kanunlara göre değil, şeriat esaslarına göre idare edilmelidir.

Kadınlar sokaklarda dolaşmamalı, evlerinde oturmalıdır.

Mektepli zabitan askeri dinden çıkarıyor, vazifelerinden atılmaları icap eder.

Şeriat hakimiyeti son buluyor. Buna dinimiz izin vermez. Şeriat hakim olmazsa kılınan namazlar kabul edilmez. Kadınları dinden çıkaracaklar. (31 Mart 1909 İsyan Günü yaptığı hınç dolu konuşmadan...)

NADİ, Yunus:

Stalin yoldaşın en ziyade hayret ve takdir ile gördüğü işlerden biri milliyetçi Gazi Mustafa Kemal Türkiye'sinin teminine muvaffak olduğu maddi ve manevi zaferlerdir. Rusya'nın en selahiyettar insanı milliyetçi Türkiye'yi işte böyle görüyor ve böyle takdir ediyor. (5 Mayıs 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi)

BİŞR-İ Hafi:

Dün öldü, bugün can veriyor, yarın ise henüz doğmadı. Zamanınızı bu açıdan görün ve faydalı bir iş yapın.

GUDERIAN, Heinz:

Tank paletleri bir kere dönmeye başladığında hedeflerine varmadan asla durmazlar.

AŞIK Mevlüt Ahmedoğlu:

Edet (adet) değişildi, dil değişildi
Çoğaldı fitnelik, fer (kötülük) değişildi
Feşattar (fesatçı) yetişti, el değişildi
Düz yürüyen şaraat (kanun/nizam) kalmadı.

Derdi çekmekten men de (ben de) geldim amana (teslim oldum)
Nedendi asıdı (asi oldu) bütün insan insana
Vesiyettir (vasiyet) Mevlyüt (Mevlüt) söyle kanana
Bendelerde izzet, hörmet, mehramet (merhamet) kalmadı.

USMANBAŞ, İlhan:

Doğulu insan bireyseldir, sanatı bireysel olarak anlar. Onca sanat, bir toplum olayı değildir; bireysel bir tad alma, kendini unutma yoludur.

ÖZELMAS, Ekrem:

İktisat, bir bakıma ehemi mühime tercih etmektir.

CİNDORUK, Hüsamettin:

Bu devlet, bir Meclis devletidir. Kök hücre, "Millet Meclisi"dir.

THATCHER, Margaret:

Toplum yoktur, yalnızca kendi çıkarı için rekabet eden bireyler vardır.

POPPER, Karl:

Her şeyi hoşgörmenin sonu, hoşgörünün büsbütün ortadan kalkmasına yol açar. Hoşgörülü bir toplum, hoşgörüsüzlerin saldırılarına karşı kendini koruyacak tedbirleri almazsa, hoşgörenlerle birlikte, hoşgörü de yok edilmiş olacaktır.

ALİ Kemal (Vatan Haini):

Padişaha sadakatle bağlı Anadolu halkı Mustafa Kemal denen şakiye haddini bildirecektir!

BRIGHT, John:

Kendini yaratan insan, yaratıcısına tapar!

MAY, Rollo:

Bellek yalnız geçen zamanın üzerimizde bıraktığı iz değildir, aynı zamanda derin umut ve korkularımız için önem taşıyan şeylerin bekçisidir.

TOPALOĞLU, Tayfun:

Beklersen sadece sana geleni alırsın, ama eğer gidersen istediğin her şeyi...

TYE, Joe:

Korku hapishanesinden kaçmanın tek yolu eyleme geçmektir.

BOETHIUS, Anicius Manlius Severinus:

Kader; bir insana iyilik yaptığında aldatır, kötülük yaptığında ise öğretir.

MELTZER, Bernard:

Zenginliğinizin gerçek ölçütü, tüm paranızı kaybetmeniz durumunda ne kadar değer edeceğinizdir.

KATIE, Byron:

Acı çekmenize asla suçladığınız kişi neden olmaz.

FITZGERALD, Ella:

Herkesin her şeyden daha fazlasını istediği şey sevilmektir.

GRABHORN, Lynn:

Eğer kendini negatif hislerden kurtarmış olan ve çoğunlukla mutlu hisseden bir insan bulursanız, bilin ki o sağlıklıdır.

Hayatınız, Seçtiğiniz Kadındır!

Hayatınız, Seçtiğiniz Kadındır!

Eski yıllarda memleketin birinde yaşlı, fakat yaşını hiç göstermeyen, çok dinç bir adam varmış. Herkes O'na özenir ve sorarmış:

- "Bu gençliğin sırrı nedir?"

İhtiyar delikanlı güler geçermiş buna...

Sorular sıklaşıp soranlar çoğaldıkça, cevap vermek şart olmuş... Düşünmüş:

- "Bu sırrımı, herkese kolayca nasıl anlatırım?"

Sonra karar vermiş, tüm meraklıları evine yemeğe davet etmiş.

- "Bu davette size sırrımı açıklayacağım" demiş.

Herkes merakla davete gelmiş. Yenilmiş, içilmiş, fakat gençlik sırrı ile ilgili tek kelime edilmemiş. Herkes "Konu ne zaman açılacak?" diye merak ederken adam, sevimli hanımına seslenmiş:

- "Hatun, şu kilerden bir karpuz getirir misin, sana zahmet?"

Kadın hemen gidip bir karpuz getirmiş. Adam şöyle eliyle "tık-tık" diye vurmuş, sonra da:

- "Bu olmamış hatun, iyi çıkmayacak. Başka bir karpuz getirir misin bir zahmet?" demiş.

Kadın bir tane daha getirmiş, fakat adam onu da yoklayıp beğenmemiş!

- "Hanım, sana yine zahmet olacak ama bu da olmamış. Başka bir tane getirir misin?" demiş.

Bu böylece birkaç defa tekrarlanmış. Dede sonunda karpuzu beğenmiş ve kesilerek misafirlere ikram edilmiş.

Herkes karpuzu afiyetle yerken bizim dede sormuş:

- "Eee arkadaşlar... İşte benim gençliğimin sırrı burada, anladınız mı?"

Herkes birbirinin yüzüne bakmış, kimse bir şey anlamamış.

- "Aman dede" demişler, "Biz bu sırrı anlamadık!"

Adam gülmüş:

- "Efendiler" demiş "O gördüğünüz karpuz, kilerde bir tanecikti, tekti. Ben hanıma "Git de başka getir" dedikçe O kilere gidip geliyor, aynı karpuzu getiriyordu. Bir kere bile 'Aman be adam, deli misin nesin? Şu tek karpuzu bana neden taşıttırıp duruyorsun?' demedi. Beni sizin önünüzde mahçup duruma düşürmedi. İşte bütün gençliğimi hanımıma borçluyum. Biz, birbirimizi başkalarının önünde hiç zor duruma düşürmeyiz. Aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız. Hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle ilgili sorunları yine birbirimize anlatırız. İyi kötü her olayı da birbirimizle paylaşırız."

* * *

Sonuç:

- Hayatınız seçtiğiniz kadındır.

- Zevkli bir kadına rastlarsanız zevkiniz,

- Bilgili bir kadına rastlarsanız bilginiz,

- Zeki bir kadına rastlarsanız zekanız gelişir.

Hayat kat kattır. Asma bahçeleri gibi teraslar yükselir ve bir terastan diğer bir terasa sizi kadınlar götürür.

... Ve bugün durduğunuz teras, seyrettiğiniz manzara, yaşadığınız hayat yanınızdaki kadının terası, manzarası, hayatıdır.

* * *

"Hayatınız, seçtiğiniz kadındır!"

TIRMAN, John:

Yalnızca Amerikalıların değil; tüm insanların yaşamaya, özgür olmaya, mutluluğun peşinde koşmaya hakkı vardır.

NİŞEL, Rauf Nurettin

İstatistik, biraz da sayılarla yalan söyleme sanatıdır.

RANKE, Leopold von

Bir yarayı kaşıdığınızda halen kanıyorsa o yara henüz tarih olmamıştır.

BOCELLI, Andrea:

Kelime aklın gölgesi olurken sessizlik senin ışığındır. Dingin; kendiyle, vicdanıyla barış içinde olan her zaman kendine yeterlidir. Sahip olduklarından asla mutlu olmayan ise ne yaparsa yapsın memnun olamaz.

Müzik ruhun ilacı, iyiliğin sesidir. İyi bir müzik her zaman iyilikle bağlantılıdır ve şüphesiz ki barışın, birlik olmanın, dostluğun güçlü mesajlarını içinde taşır. Farkındalık oluşmasına, ruhsal gelişimimize katkı sağlar. Tüm bunlar bizi daha iyi insan yapar.

YILDIRIM Bayezid:

Yenileceğinden korkan, daima yenilir.

EBU Hanife:

Mihraptan ve minberden hukukun sesini kısarsanız Allah da sizin nefsinizi, iflahınızı kısar.

METAKSAS, Ioannis:

Yok olduğunu zannettiğiniz ordularını Türkler yine toparlar ve bir sabah aniden karşınıza çıkarlar.

Yunanistan toprakları şerefle ve müreffeh yaşamak için yeterlidir. "Küçük Asya Seferi" ise tam bir macera olmuştur.

ÇEK Atasözleri:

Adaletsiz bir ülke, mezbahadan farksızdır.

DANİŞMEND, İsmail Hami:

Ulusların karşı koyamayacağı tek kuvvet adalettir.

GAUILLE, Charles de:

Savaş ava çıkmak gibidir, ama savaşta tavşanlar da ateş eder!

KURTULMUŞ, Numan:

Biz aileyi sağlam tutabilirsek, kök hücre olan aileyi sağlam tutabilir, koruyabilir, iyileştirebilirsek diğer toplumsal hastalıkları da onararak şu fani toplumun içerisinde canlı tutmuş olabiliriz.

Türkiye'de aile yapsını bozmaya yönelik bazı sinsi ideolojik ve sapkın davranışlara rağmen, sistematik olarak çalışan bazı çevrelerin küresel eylemliliğine rağmen Türk toplumunun kök hücresi sağlamdır.

KIRAÇ, Suna:

Çocuklarımızı sokaklarda başı boş bırakmamalıyız, iyi bir eğitime erişim imkanı vermeliyiz.

Siyasi krizler aşılır, ekonomik krizler çözülür, ancak iyi eğitilmemiş nesilleri onarmak mümkün olmaz.

ÇİLLER, Tansu:

Bugünü çocuklarınıza, torunlarınıza anlatırken... "Türkiye, coğrafi bölgesindeki son sosyalist devlet olmuştu. Bütün bankaları, üretim alanlarına girmesiyle her yerde devletin egemenliğiyle coğrafi bölgesindeki son sosyalist devletti. Biz onu yıktık" diyeceksiniz. (27 Kasım 1994'te '4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun'un çıkarıldığı gün)

TURAN, Rahmi:

Gerçek sanatçı; iktidarın değil, halkın yüzünü güldürmek için vardır!

TUŞALP, Erbil:

Gazetecinin çağının tanığı olduğuna inanıyorum. İnsanın doğrular karşısında susmasının da yalancılık olduğuna artık daha çok inanıyorum.

TOKER, Nahit Cemal:

TOKER, Nahit Cemal:

Bir öğrencim bana tokat atsa O'na önce kızmak yerine düşünürüm. Ben ne yaptım da bu çocuğu bana tokat atacak gazaba getirdim diye...

MUIR, John:

Geri kalan tüm yaratılanların haklarını görmekte nasıl körüz! (1867)

MERKEL, Angela:

Irkçılık bir zehirdir, nefret bir zehirdir. Ve bu zehir toplumumuzda vardır.

BUBER, Martin:

Tüm yolculukların gizli bir hedefi vardır, yolculuk eden de farkında değildir onun...

ADLER, Alfred:

Üstünlük kompleksinin temelinde her zaman bir aşağılık kompleksi yatar.

CLAIR, William St.:

Yunanistan'da Türkleri pek az bıraktılar. 1821 yılı ilkbaharında ani olarak tümüyle ve dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Rum komşuları tarafından katledildiler. Çoğu kez Ortodoks papazlar onlara önderlik ediyor ve sözde eylemlerinde onları kışkırtıyordu.

EL KİNDİ, Ebu Yusuf Yakub bin el-Sebbah:

Bir şeyin ticaretini yapan, onu satar. Sattığı ise artık kendisinin değildir. Dolayısıyla din ticareti yapanın dini yoktur!

PASQUINOILE, Giancarlo:

En ideali parlamenter hükümet biçimidir, çünkü farklı görüşleri Meclis'te en iyi temsil edebilen sistemdir!

Fransız tipi yarı başkanlığı Latin Amerika türü başkanlık sistemine tercih ederim.

Her millet, neredeyse hep, layık olduğu şekilde yönetilir. İlgilenen, bilgilenen, sorumluluk bilincine sahip ve katılımcı vatandaşlardan oluşan bir toplum iyi bir siyasi rejimle yönetilir. Diğerlerinin oluşturacağı toplum ise kendi sorumsuzlukları yüzünden, kötü bir iktidara sahip olur!

Parlamentoların en kötüsü bile vatandaşlarını, farklı grupları, farklı tercihleri temsil eder. Otoriter rejim eğilimlerini engeller. Muhalif görüşlere ve isteklere yer verir. Bu nedenle otoriter iktidarlar ile diktatörlerin ilk işi parlamentoyu kapatmaktır. Ama bazen kapatmak işlerine gelmez. Parlamentoyu manipüle ederek az ve kötü çalışır hale getirirler!

HABERAL, Mehmet:

Kişinin kendi dışındaki insanlara yararlı olabilecek hizmetler yapmadan yaşayacağı bir yaşam ve geçireceği zaman, sonlarında pişmanlık duyulacak bir "kaybedilmiş yaşam ve zaman" olur.

TANYOL, Cahit:

Kendisini, Türkiye'den sorumlu saymayan bir sosyolog hiçbir işe yaramaz. Sizler tamamıyla Türkiye'nin sosyologusunuz, gerçekleri siz göstereceksiniz, başka hiçbir çıkar yolunuz yok!

Türkiye'nin sosyal, ekonomik, politik sorunlarını, yabancılaşmaktan kurtulmuş sosyoloji metoduyla tespit etmek zorundayız.

Nerelisiniz?

Nobel ödüllü biyokimyacı Aziz Sancar, Dallas'taki bir süpermarkette bir kadının kendisine yaklaşıp sorduğu soruyu anlattı.

- Nerelisiniz?

- Türkiye'den, ben bir Türküm.

Kadın bu yanıta tepki gösterdi:

- "Geceyarısı Ekspresi" filmini izledim, siz Türkler faşistsiniz.

Sancar şu yanıtı verdi:

- Ben Hiroşima ve Nagazaki'yi gördüm, ama bu bir film değildi.

AKTAŞ, Miraç Çağrı

Hayat kaybettiğin yerden başlar.

İmkansız yoktur, sadece az isteyen insan vardır.

Tırtılın "yolun sonu" dediğine Tanrı "kelebek" demiş. Hiçbirimiz bizi bekleyen güzellikleri bilemeyiz.

ÇETİNTAŞ, Çetin:

Hayatta bizi en çok yoran şey yapmamız gerekenler değil, yaptığımız gereksiz şeylerdir.

KARUN:

Karun'a "Zenginliğin sırrı nedir?" diye sormuşlar. O da "Halka avuç açmamaktır" demiş.

MURAT IV:

IV. Murat'a "Yardıma alışana ne olur?" diye sormuşlar. O da "Emir almaya da alışır" diye yanıt vermiş!

GORBAÇOV, Mihail Sergeyeviç:

Mihail Gorbaçov'a en büyük hatasının ne olduğunu sormuşlar. O da "Yanlışı hep karşımızdakinde aradık" yanıtını vermiş.

RAMSES II:

En büyük piramit kibrimizdir.

KIERKEGAARD, Soren Aabye:

Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek. Savaşlar, açlıklar, salgınlar, ölümler, katledilen hayvanlar. Yanan bir dünya, kan kusan bir doğa. Ve bir tiyatro gibi sanki olup bitenden habersiz seyreden biz insanlar...

DAVID, Jacques-Louis:

Sanatta bir fikrin nasıl canlandırıldığı ve o fikrin ifade ediliş biçimi, fikrin kendisinden çok daha önemlidir.

KADDAFİ, Muammer:

Kendileri (ABD ve AB ülkeleri) virüs yaratacak, tüm dünyaya yayılmasını sağlayıp size aşısını (panzehirini) satacaklar. Böylece kapitalist şirketler ve para baronları kazanç sağlayacak... Fakat önce çözüm bulmak zaman alacakmış gibi davranılacak ve herkese çözüm bulma çabasındaymış gibi davranacaklar. Oysa çözümü zaten kendi ellerinde. (Muammer Kaddafi'nin 24 Eylül 2009'da "Birleşmiş Milletler"de yaptığı konuşmasından)

STEINBERG, Leo:

Sanat artık bizim bildiğimiz sanat değil. En geniş anlamında sanat, nakit para demek. Giderek büyüyen dorukları da dahil sanatın tamamı, bildik ekonomik değerler tarafından yutulmuş durumda. Bir on yıl daha geçsin, banka kasalarında resim biçimindeki teminatlara dayanan yatırım fonlarının saklandığını göreceğiz.

ÇALIŞKAN, Etem:

Kaligrafi, güzel yazı yazma sanatıdır. Sadece güzel yazmak onu sanat yapmaz, ona yorum getirmek gerekir.

Sanat, kurallar içerisinde kuralsızlıktır. Eğer kurallar içerisinde kuralsız çalışmazsan hep yapılanı, öğrendiğini yapmış olursun.

SACHS, Jeffry:

Facianın kast sistemi var. Çünkü facialar hep yoksulları vurur. Zenginlerin yoksullara yardımı yetersiz!

Zenginliğe zenginlik katmanın kendinize de toplumumuza da yararı yok. İyilikleri, tüm dünya için yararlı olacak şeyleri katlayın. Toplumların mutluluğu için mutlak zenginliğin, mutlak gücün yerini ılımlılık almalıdır.

FERGUSON, Niall:

Geçmişteki büyük devrimci dalgaların ortak amaçları vardı. 1789'da serbestlik, eşitlik, kardeşlik; 1848'de (ve 1989'da) ulusçuluğun baharı; 1917'de barış, toprak, emek; 1968'de savaşma seviş. Bugün dünyanın birçok yerinde patlak veren protestolarda böyle bir ortak tema bulamıyoruz.

LEWIS, Bernard:

Batıda önce zengin olur, sonra paranı siyasi gücü eline geçirmek için kullanırsın. Doğuda ise önce siyasi gücü ele geçirir, sonra zengin olursun.

Hepimiz başkalarını kendimize bakarak yargılamaya eğilimliyiz.

Türkler, Ermeni soykırımı yapmamıştır. Ermenilere doğrudan yönelik bir kin duygusu oluşturma ya da Avrupa'daki Yahudi düşmanlığı ile mukayese edilebilecek "iblisleştirme" kampanyası olmamıştır. Ermeni tehciri tüm ülkeyi içine almamıştır. Türkler -kendilerine yapılana oranla nispetsiz de olsa- Ermenilere karşı durup dururken eylem gerçekleştirmemiştir. Bununla birlikte Osmanlı Hükümeti'nin Ermeni milletini toptan yok etmeyi amaçlayan bir kararının ya da planının varlığına ilişkin ciddi hiçbir delil veya belge mevcut değildir.

GRAY, John:

Akıllı kadın vazgeçmez, sabır ve sevgiyle dayanır, çünkü O pek az kadının bildiği bu sırrı bilir.

VITCHEK, Andre:

Savaş berbattır; ama adalet ve özgürlük için savaşılması, Batılı sömürgecilerin yarattığı sahte barışlardan çok daha iyidir.

WOODROW, Herbert:

Erkekler gördüklerine, kadınlar ise duyduklarına aşık olurlar.

BÖLÜKBAŞI, Osman:

Siyaset hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim. En çok kazanç getirenin din ticareti ve din sömürüsü olduğunu gördüm.

ROBECK, John Michael de:

Biz şimdi Türklerle savaş halindeyiz. Türklere yenilirsek bütün etkimizi kaybedeceğiz. (Lord Curzon'a gönderdiği bir telgraftan - 26 Haziran 1920)

İSLAMOĞLU, Mustafa:

Dindarlığını Allah'a göster, bana insanlığın lazım!..

TAĞMAÇ, Memduh:

Türkiye'de sosyal uyanış ekonomik gelişmeti aştı.

MANN, Thomas:

Bir insanın ölümü, kendinden çok, geride kalanların sorunudur.